MÜMKÜNSE SONRA "Yasak Aşk"

By recineden

7.7K 168 113

Mümkünse çok daha sonra karşılaşalım ve bu sefer aşık olalım. Başka bir zamanda,bir mekanda olabilir. Hatta b... More

Bölüm 1- İlk Görüş
Bölüm 2- Garip bir Hediye
Bölüm 3
Bölüm 4- Akşam Randevusu
Bölüm 5 - Karakterler ile ilgili minikte bir Dipnot
Bölüm 6-Aralıksız bir gün
Bölüm 7- Tekrar görüşmek dileğiyle
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 12- Sayın Sevgili(m)/Küçüğüm
Bölüm 13- Yanımdan ayrılma!
Bölüm 14
Bölüm 15-Artık bir köpeğim var.
Bölüm 16- Seni görmeden yapamadım.
Bölüm 17- Biraz +18
Bölüm 18 - Benimle Yaşa!
Bölüm 19
Bölüm 20- Evli bir erkeğe ait olamam.
Bölüm 21
Bölüm 22-Ondan Ayrıl!
Bölüm 22
Levent'in Rüyası
Bölüm 24 - Seher'den Boşandım diyorum.
Bölüm 25-Hasta değil,Gebesiniz
Bölüm 26-Levent Defne'yi buluyor.
Bölüm 27 - Çocuğumu Doguracağım.
Bölüm 28- Erken Doğuma Merhaba
Bölüm 29- Mete Levent'i bulmaya gidiyor.
Bölüm 30- Levent'in Defne'yle karşılaşması
Bölüm 31- Bu bir rüya olmalı!
Bölüm 32- Çat kapı Levent
Bölüm 33
Bölüm 34 -
Bölüm 35- Eski bir tanıdık!
Bölüm 36- Levent kıskançlık krizine giriyor.
Bölüm 37- Aşkta gurur olmuyormuş.
Bölüm 39

Bölüm 11- Benimle Kalır mısın?

151 7 0
By recineden

Ayağımın altında hışırdayan ölü yaprakların sesini seviyordum.
Arkamdan dur biraz,yavaş diye seslenen adamın elindeki uzun çalı değnekle geride bıraktığımız ağaçlara vurup çıkardığı sese aldırmadan koşmaya,hedefe ilk önce ben varacağım diye bağırmaya devam ediyordum taki ayağım takılıp yere yüz üstü düşüne kadar. 😵
Levent'in arkamda,arayı açtığımız yoldan gelen ayak seslerini yaprakların yoğun sıklaşan sesinden anladım.
Endişeli bir yüz ifadesi ile eğilip koluma girip bana,
"Bir şeyin var mı? Canın acıyor mu?" Diye sormuştu.

"Hayır ama kıyafetlerim battı." Diyebildim.

Ben demiştim der gibi yüzüme bakıp,
"Eh büyük sözü dinlemeyince ne oluyormuş?" Diye sordu.

"Düşebiliyormuşuz." Diye cevap verdim homurdanarak.

"Öyleyse kalk bakalım." Diyerek beni doğrultup eğilip tozdan ve çamurdan berbat olmuş dizlerimi eli ile sirkti.
Bir yandan bana kızar gibi bakıp diğer yandan bu temizleme işini yapıyordu.

"Benim ufak kızım Defne,bir daha sözümden sakın çıkma." ayağa kalkıp avucunun içine aldığı elimi sımsıkı tuttu.
"Bu yanımdan ayrılıp koşmaman için!"
O kadar hoşuma gitmiştiki bu davranışı ömrüm böyle bir tutuşu,hayata gelişimin nedeni diye adlandırmıştı.
Öyle çok benimsedimki bu tavrını bir şey demedim.

Yol boyunca hiç konuşmadan arada kaçamakta olsa birbirimize bakış atıp el elle tutuşarak patika yolların sonuna geldiğimizde sımsıcak olan elimi yavaşça çekerek cebime soktum.
Bu sıcaklığı burada muhafaza edecektim.

İki insanın birbirinden hoşlanmaya başladıkları anın enerjisinden bir yangın çıkabilirdi o an anlamıştım.
Bunun en somut hali ise o yangında yanmayı benim çoktan göze almış olmamdı.
(Ateşi harlayan bir odun olarak 😸)

"Benimle kal." Dedi Levent biran bana dönüp sessizliğimizi bozarak.

"Bir yere gitmiyorum ki." Diye cevap vermiştim o gün anlamazdan gelerek.

"Şehre gitmeyelim,birbirimizi daha fazla tanıyalım kalalım burada olmaz mı?"

Etrafıma bakındım, sonra kolumdaki saatime.
Bir işim vardı nitekim fakat bu zorunluluk isteyen bir iş değildi hiç yoktan kendime tatil verebilirdim.
Bu tanışma faslını yaşamak için ertelediğim bir okul hayatımdı ertelediğim ve kimse beni bu yüzden suçlamayacaktı.
Sonuç olarak bu benim kendi kararımdı. 💪

"Burada?" Dedim varmadığımız Merdivenköy'ün büyük açık balkon denilen kısmına geldiğimizde.
Ormanın sonunda ki patika yolda burada son buluyordu.
Kocaman bir alan,altında şırıl şırıl akan bir dere ve üzerinde hareketsiz boş bir salıncak...

İnsanlar böyle havaların da değerini biliyormuş meğer dedim içimden.
Halbuki ben, kapalı havalarda ve özellikle sonbaharın şu kendini içine kapatmış sıkıntılı hallerinde asla böyle yerleri pek sevmezdim.

"Yedek bir şeyim yok yanımda." Diyebildim üzerimi işaret ederek.

"Onu dert etme gel benimle."  Aracı park ettiğimiz alana doğru ilerlerken.

Buradaki vaktimizin sonunu, benim gideceğimiz yeri merakım ile pis halime üzülmemle son bulmuştu. Şimdi Levent ile araca binip bilmediğim başka bir yer için hareket ederken, aklımda hep o anki huzurun yansıması ve kulağımda hafifçe arabadan nüfus eden müziğin ritmi vardı.

"Nereye gidiyoruz?" Dedim en sonunda asfalt yola çıktığımızda.

"Merak etmek yok gelince göreceksin." Dedi Levent aracını dümdüz bir yola çıkardığı vakit.

Yolun devamında sıklaşan ağaçların çepeçevre sardığı bir alan ve sonunda müthiş bir manzaranın kendini gösterdiği üç beş evin gözüktüğü ufak bir köy vardı.

"Şu taş yapıyı görüyor musun?"

Hangisini gösterdiğini anlamıştım.
Büyük,sırtı uzunca kavak ağaçlarına yaslanmış etrafı çitli alanı diyordu.

"Evet,kırmızı çatılı..." Diye teyit ettim.

"Evet orası bana ait benimle burada kalacaksın işte." Dedi hevesle iyice yaklaştığımızda.

Kaygılı bir şekilde ona baktığımı hatırlıyorum içimde tarifi imkansız bir sevincin dışında kendimi çamurlu hissetmenin keyifsizliğiyle.

"Bakma öyle, merak etme yıkaman için bir çamaşır makinası ve ayrıca kurutma odası var hemen halledeceğiz."

Levent kendine ait olan bu müstakil evi sehrin gürültüsünden her kaçmak için kullandığını anlatmıştı birlikte kaçmak için geldiğimiz diğer vakitlerin birinde çok iyi hatırlıyorum.
Kapısına yaklaştığımız evi şöyle bir hatırlayınca kendimi ait olmadığım kadar ait hissettiğim bir şekilde araçtan inip kapısına doğru yürüdüğümü anımsıyorum da...

Ne büyük ve güzel bir gündü diyorum kendi kendime.

"Bak şu aşağıya inen merdiven var ya işte orada yıkama odası var yıkanır yıkanmaz kurutma makinasına atarız kiyafetleri." Dedi Kendi üzerindeki kazağını da çıkartıp elinde katlayarak.

Ben Levent'in çıplak omzunun arkasında, o önde indiğimiz merdivenlerin aşağısında bulunan bir kapıdan ufak bir odaya girdiğimizde yanda bulunan düğmeye basarak ışıkları yaktı.

Onu ilk kez üzerinde bir şey yokken görmüş olmamı şaşırmamış gibi karşılamaya çalışıyor,ondan yana bakmıyordum bile.

"Makinayı kullanmayı da ben öğretmeyeyim." Dedi deterjan bölmesini açıp içine sıvı deterjani boşalttığı sırada.

"Şey, kıyafetlerim... Onları atacağım ya hani çıkarsan eğer çalıştırabilirim diye düşünmüştüm."

"Tabi affedersin öyleyse şu bornozu üzerine geçir onlar temizlenip kuruyana kadar."

Havlu dolabından katlı bir bornoz alıp uzattı bana ve kazağını da makinanın üzerine bırakıp çıktı.
Adımlarından yukarı çıktığını anlamıştım.

Kısa programa ayarlayıp çalıştırdığım makinanın başında tüm kıyafetlerim yıkanırken beklemeye başlamıştım.
Bir yandan zamana diğer yandan odaya bakıp duruyordum.
Bir adam, için oldukça düzenli bir eve benziyor diye geçirdim içimden.
Ortalıkta bir toz bile yok demekki sıkça kullanılıyor.

Daha yarım saat kadar bir sürenin olmasından sıkılmış,üzerimde bana epey büyük gelen erkek bornuzu ile yukarı çıkmanın bir mahsuru var mıydı bilemediğim için bende çamaşır makinasının üzerine oturup beklemeye başladım.

"Sakın bana bu süre zarfında burada bekleyeceğim deme."

İçeri giren Levent'in bana şaşırmış gibi bakan gözlerinden çekinip zıplayarak makinanın üzerinden indim ve belime sıkıca bağladığım bornuzun kemerini gevşemesin diye tuttum.
Üzerine başka bir kazak geçirmişti.

"Yarım saati vardı bak şimdi yirmi dakikası kalmış." Dedim evet demek yerine.

"Yapma lütfen burada üşürsün hem senin için şömineyi yaktım gel biraz ısın."

Levent,fayans kaplı odada hoh yaparak çıkan dumanı gösterdi.

"Bak çok soğuk burası haydi gel benimle."
İtaatkar bir şekilde merdivenlerden onu takip edip salona doğru geçtim.

Sahiden de yaktığı şömine iyice alev almış içerisi sıcacık olmuştu.
Büyük bir L koltuğun üzerine bıraktığı kıyafetleri gösterdi hemen Levent.

"Bunlar benim,şu t-shirt  bu da pijama gerçi onun olabilirliğinden şüpheliyim..."

"Üst katta odam var ama henüz ısınmış olabildiğinden emin değilim bekçi tüm kombiyi kapatmış ev buz gibi olmuş açtım ama..."

Isınmış olabildiğinden emin olmayarak,

"Sen burada giyin,ben çıkıyorum hazır olunca seslen olur mu?"
Dedi yukarı doğru çıkan merdivenlere doğru ilerlediğinde.

Temkinli bir şekilde kemerini gevşettiğim bornuzu yavaşça üzerimden attığımda yabancı bir evin salonunda sadece iç çamaşıraları duruyormuş gibi düşünme hissini begenmemiştim.
Hemen koltuğun üzerinde duran t-shirti üzerime geçirip altıma da Levent'in umutsuz vaka gibi baktığı pijamalarını giydim fakat çektiğim an belimden düşmesi bir nebze iyi,boyunun benim iki katım olup yerlere sürülmesinden yürüyemez hale gelince onu giymekten vazgeçip yerine bıraktım.
Üzerimde bana salaş bir elbise gibi duran t-shirti düzeltip Levent'e seslendim.

"Hazırım gelebilirsiiiin."

Bir kaç dakika sonra yaklaşan ayak sesleri ile Levent salona indiğinde benim bu paspal halime bakıp soğuyacak sanmıştım ama o aksine müthiş bir şeye bakıyormuş gibi yanıma yaklaşmış ve çok hoş gözüktüğüme beni inandırmıştı.
Kalçalarımı kapatan kıyafetin (t-shirt) içinde kendimi hiç olmadığım kadar mükemmel hissettiğim o ilk anı şimdi sizinle paylaşıyorken...

"Benim ufak kızım,Duru... sakın sözümden çıkma." Diye dokunduğum karnımdan beni tekmeleyen bebeğime ilk uyarısını yapıyorum tıpkı Levent'in bana o zamanlarda söylediği gibi.

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 101K 62
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
1.4M 54.1K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
330K 28.5K 17
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...