MÜMKÜNSE SONRA "Yasak Aşk"

By recineden

7.7K 168 113

Mümkünse çok daha sonra karşılaşalım ve bu sefer aşık olalım. Başka bir zamanda,bir mekanda olabilir. Hatta b... More

Bölüm 1- İlk Görüş
Bölüm 2- Garip bir Hediye
Bölüm 3
Bölüm 4- Akşam Randevusu
Bölüm 5 - Karakterler ile ilgili minikte bir Dipnot
Bölüm 6-Aralıksız bir gün
Bölüm 7- Tekrar görüşmek dileğiyle
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11- Benimle Kalır mısın?
Bölüm 12- Sayın Sevgili(m)/Küçüğüm
Bölüm 13- Yanımdan ayrılma!
Bölüm 14
Bölüm 15-Artık bir köpeğim var.
Bölüm 16- Seni görmeden yapamadım.
Bölüm 17- Biraz +18
Bölüm 18 - Benimle Yaşa!
Bölüm 19
Bölüm 20- Evli bir erkeğe ait olamam.
Bölüm 21
Bölüm 22-Ondan Ayrıl!
Bölüm 22
Levent'in Rüyası
Bölüm 24 - Seher'den Boşandım diyorum.
Bölüm 25-Hasta değil,Gebesiniz
Bölüm 26-Levent Defne'yi buluyor.
Bölüm 27 - Çocuğumu Doguracağım.
Bölüm 28- Erken Doğuma Merhaba
Bölüm 29- Mete Levent'i bulmaya gidiyor.
Bölüm 30- Levent'in Defne'yle karşılaşması
Bölüm 31- Bu bir rüya olmalı!
Bölüm 32- Çat kapı Levent
Bölüm 33
Bölüm 34 -
Bölüm 35- Eski bir tanıdık!
Bölüm 36- Levent kıskançlık krizine giriyor.
Bölüm 37- Aşkta gurur olmuyormuş.
Bölüm 39

Bölüm 8

150 9 0
By recineden

Elindeki tüm ikinci hatta üçüncü el eşyaları Beyazıt Meydanı'na sermiş olan satıcıların arasından kiminin tezgahından düşen eski bir çocuk saatine kiminin tek anteni kırılmış radyosuna kimininse henüz yeni gibi ama bariz kullanılıp alıcısını bekleyen ayakkabılarına göz gezdire gezdire evinin yolunu tutmak için Lalezâr sokağına doğru ilerledi Defne.
İçindeki büyük umut,yüzüne tebessüm olarak yayılıyordu.
Nedeni,bir kaç saat önce tamamlanmış,editör onayına gönderilmiş hikayesinden ziyade
bilmediği bir huzuru kucaklayan içiydi.

Evinin sokağına yaklaştığında arkasından gelen bir araç olduğunu çok sonra kornanın sabırsızca çalmasından anlayıp öfkeyle(çünkü yolun kenarından yürüdüğünü biliyordu) arkaya doğru döndüğünde aracın pek tanıdık olduğunu farketti ve büyük bir şaşkınlık duydu.

Aracın daha yakına,yolun kenarına doğru yaklaştığını görünce hafifçe başını eğip siyah camdan görmeyeceğini bildiği halde aracın içine bakma gereği duydu Defne. 
Levent'e ait BMW marka siyah bir jeepi nerede olsa tanımayacak olduğunu iyi biliyordu(mutlaka günde beş tane gördüğü içindir) fakat hislerinin tam tersi yönde,ona durup beklemesi için emir vermesiyle onun olduğunu hemen hissetti.

"Leveeentt!" Dedi kendinden çıkan bu coşkulu sesi çok sonraları hatırları içinde tebessümle anarken.

Levent, aracının penceresini aralamış Defne'ye seslenecekken tam tersi isminin bir haykırış gibi çıkması...
Onu mutlu etmişti.

"Yolu kapatıyorum,çok duramayacağım sanırım burada. Benimle gelir misin?"
Demişti mahçup ama kabul edilmesini isteyen bir sesle Levent.

Arkada oluşan küçük çapta araç kalabalığına hemen göz attı Defne.
Evet, arka arkaya biriken üç araç Levent'in aracının kenarından geçmeye çalışan bir kamyonetin peşinde sabırsızca homurdanan hastane bankolarındaki hastalara benziyorlardı.
Camı açık olan kapıyı aynı hızda açtı Defne ve halihazırda yerleştiği gibi kucağına aldığı çantasıyla oturdu konforlu koltuğa.
"Öyleyse insanlar bize küfür etmeden gidelim istersen." Dedi hala beklemekte olan Levent,sanki Defne bindikten sonra o kalabalık pekte umrunda olmayan bir hava ile.

Sabırsızlanan Defne oldu.
"Bunu çoktan eyleme geçirmiş olmalıydık." Dedi yarım bir ağızla Levent'e bakıp gülümseyerek. (Fakat nereye gideceğini de pek bir merak ederek.)

..............

Asfalttan yol bitimi,dar ama toprak bir yolun ağaçlarla çevrili haline büyülenmiş gibi bakıyordu Defne.
Pek aydınlık olmamasına rağmen büyüleyici bir hissiyatı vardı buranın şimdiden farketmişti bunu.
Nereye gideceklerini asla sormamış,Levent ise bu konu hakkında asla ağzını açmamıştı.
Yol boyunca günün aktiviteleri,işlerin yoğunluğu,kahvenin soğukluğu,sohbetlerin azlığı,havaların minimal soğumaları gibi rutin şeylerin yanında Barış Manço'nun Kol Düğmeler'i adlı şarkının tahlili konuşulduysa da gidilecek yere dair hiçbir şey konuşulmamaştı. 

"Yol boyunca birkaç tabela gördüm fakat çok hızlı gittiğin için okuyamadım."
Demişti Defne aracın durduğu minik bir kasabayı andıran ışıkları yanmakta olan o yere bakarken.

"Bence seveceğin bir yere getirdim seni." Dedi Levent kendinden emin bir tavırla.

Akşam karanlığında görebildiği tek yerin ileride ışıklarla çevrili bir yerin olduğu ve indikleri araç dahilinde etraflarında  tahminen on kadar aracında olduğuydu.
"Bundan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz." Demişti Levent eliyle demin Defne'nin gördüğü yeri işaret ederken.

"Hmm pek bir karanlık değil mi sanki?"
Dedi Defne, gözükmeyen yola kararsız bir biçimde bakarken.
Gelirken gördüğü ağaçlar şimdi tamamen zifiri bir karanlık tarafından kaplanmış ileride,biraz ileride bir hedefin olduğu ve o hedefe gidecek yolun belirsiz olduğu konusunu düşündükçe içine bir merak ve o merağın ulaştıracağı zafer duygusunu hissediyordu.

"Bir Levent Kahyacı öyle temkinsiz bir şekilde yürümez Defne Hanım Buyrun." Diyerek elindeki telefonun fenerini önlerini aydınlatacak şekilde açmış ve referans yaparak onu ilerlemesi için yönlendirmişti.

Defne şimdi önünde beliren taştan yapılmış düz yola bakıyordu.
Birkac adım sonrası merdivenden oluşan,kenarları tahta korkuluklar ile korunaklı hedefe giden zarif bir yoldu.

"Teşekkür ederim beyefendi."
Dedi ve o yoldan ilerledi.
Levent bir aralık elindeki telefonun ışığını kendisine doğru tutup yolun aydınlığını yanlışlikla kesince Defne'nin dengesi bozulmuş ve kendini Levent'in bileğini yakalamaya çalışır şekilde çaba gösterirken belinden yakalanmış şekilde bulmuştu.

Sanki o  atağı gerçekleştiremeden Levent Defne'nin sendeleyeceğini düşünerek onu tutmak istemiş, kızı belinden yakalamıştı.
Defne kendini resmi bir şekilde yakalayan bu kolun varlığıyla bir an güvende hissetmiş sonrasında çok çekinmişti.

Memnuniyet içinde bir memnuniyetsizlik nasıl bir duygu bu acaba diye düşünüyordu artık adımlarını sağlam atabilmek için tutunduğu ahşap korkulukları sımsıkı avuçlamışken.

Acaba ışığı tekrardan yanlışlıkla kessem mi diye aklından geçirmemiş değildi Levent Defne'nin bu atağını çevik bir şekilde yakalamışken fakat hedefe ulaşmak için son beş adımları kaldığını hesaplamışken vazgeçti hemen bundan.
Dönerken yaparım belki diyerek aklının bir köşesine attı bu parlak fikri onu daha iyi bir dönüş yolunun beklediginden habersiz.

Merdivenköy adını verdikleri bu mekanın 47 adımlık merdivenlerinin sonunda aydınlığa ulaşıldığinda mutlak bir mucize ile karşılaşmak umudu taşıyormuşta sanki büyük bir hayal kırıklığına uğramış gibi yüzünü buruşturdu Defne gözünden kaçmamıştı Levent'in.
Fakat bu yüz ifadesinin cok sonra, akşam yemeği sırasında,hayal kırıklığı değilde Defne'nin çift rakam çıkmayan merdiven sayılarını tutturamamış olduğundan kaynaklandığını öğrendiğinde çok gülmüştü Levent.

"Pekala,herkes gibi bende bazen totem yapıyorum Kahyacı ne var bunda?" Diye çıkışmıştı Defne yalancı bir ifade ile fakat yine de çift çıkmamasını kendine dert ediyormuş gibi gözükerek.

"Keşke yapmadan önce bana sormayı deneseydiniz küçük hanım. Hem siz bu kadar büyük hayal kırıklığına uğramaz,hem de ben kendimi suçlu hissetmezdim."diye devam ettirdi Levent bu yalancı ifadeye destek vererek.

Defne sanki az önceki muhabbeti unutmuş gibi bir tavırla,

"Merdivenköy,hiç duymadım burayı."

Ağzına aldığı minik bir et parçasını öğütmeye çalışan Levent cevap vermeyi az geciktirerek fakat çokta bir çaba sarf etmeyerek,
"Hı evet öyledir ya." Der gibi bir hareket yaptı başıyla.
Ya da Defne bu şekilde algılamak istedi ya da sahiden öyle demek istedi.

"Tek restoran mi var peki burada?" Diye bir soru daha sordu Defne Levent'in öğününü yutmuş olabildiğini düşünerek.
Tahmin ettiği gibi olmuştu fakat Levent hemen cevap vermek yerine, Defne'nin mekanın loş ışığı ile softlaşan yüzüne odaklanarak inceleme fırsatı yakalamıştı ve bunu biraz uzatma isteği duyduysa da yanlış anlaşılmasından çekinerek,

"Hayır,tabi değil. Mekana ait Merdivenşato dedikleri bir oteli de var.Bence burada yakaladıkları ambiyansı yakaladıklarını düşünmüyorum..." Sustu.

Pot kıran birinin ifadesi ile gözlerini etraflıca gezdirdi.
Kızaran biri asla değildi fakat yanaklarından kulaklarına hafif bir sıcaklık dalgasının gittiğine emindi.

Düşünceli bir şekilde sol elin işaret parmağını aynı hizadaki kaşının üzerine getirip,
"Kaç odası varmış?" diye alakasızca sordu Defne.

"Bilmiyorum. Neden sordun?"

"Bilmem."

".........."

Altında yatan derin düşünceyi (öyle olduğunu tahmin etmişti)merak etmişti Levent ama irdelemeyecekti çünkü kırdığı pot bu gece için yeterliydi.

Yavaşça hareketlenen mekanı tütsüleyen müziklerin,ağır bir perde gibi çöken gözlerin mayhoşluğuna tokuşturulan son kadehler karışmıştı şimdi ikisi birbirine sessizce bakarken.
Levent'in oturduğu yerin tam arkasında büyük bir saat tam 12'yi gösteriyor gibiydi. (Hiç yoktan öyle gördüğünü sanıyordu Defne.)
Yanan bir şömine ilk coşkusu ile kıvılcımlarını kızıl bir boncuk gibi dağıtıyor, çıtırdıyordu.

"Velhasıl kelam,akşam yine akşam işte." Dedi hafif peltek bir sesle Defne.
Levent şaşkınlıkla ona bakarken,

Elinde tutmakta olduğu yarılanan kadehi hızlıca masaya bırakıp yerinden doğruldu.

"Sanırım sarhoş olacağım şunu gözümün önünden kaldırır mısın?"

Masadaki kadehe yavaşça uzanıp kendi önüne çekti Levent. 

"Ne demişler şişede durduğu gibi durmuyormuş."

"O çok fazla içenler için söylenen bir söz." Diye çıkıştı hemen Defne.

"Açıkçası beşinci kadehin için uyarmamın gerekli olduğunu düşünemedim bir an."

"Ben bir lavaboya gitsem iyi olacak bence."

Kalktığı yerde minik bir hareketle dengesini kaybedip tekrar toplayarak,

"Ben sarhoş olmam." diye devam etti lafına kendisi de inanmayarak,yine o peltek sesi ile.

"Bence ben sana eşlik edeyim,sonra bu sarhoş olma meselesinin detaylarını bir konuşalım."

Levent,dansa kaldırır gibi kolunu uzattığı kızın kendisini teslim etmesini beklerken tekrar oturduğunu farkedince bozularak yerine oturdu.

"İlk detay konuşalım sonra beni götür olur mu?"

"....."

"Ben bekleyemem şimdi."

"Neyi?"

"Detayı,neyi olacak?"

"Hı,detay diyorsun... Evet detay."

"Levent,sence ben sarhoş mu oldum?"
Cevap vermesini beklemeden,
"Hayır olmadım!"

"Evet, olmadın." Dedi onu onaylar bir biçimde Levent.

"Sadece,dilim yani sürüyor sanki bilemedim."

Karşısında geveze bir kız çocuğunu konuşturuyor gibi hissetmek onu fazlası ile hoşlandırmıştı.
Bu durumun daha fazla sürmesini çok isterdi fakat birazdan eve döneceklerini, yola çıkmak zorunda olduklarını biliyordu.

Kendisine kalsa burada kalırdı kalmasına da Defne'yi zor durumda bırakıp, yanlış anlamasını asla istemiyordu.
Ki hoş,onu ilk tanıdığında kendisi hakkında pek yanlış izlenimleri olduğunu da iyi biliyordu.
Bu yüzden güvenini kazanmışken sarsacak bir hareketi asla kendine yakıştıramazdı.

"Ben şimdi gideceğim lavaboya tamam mı?

"Tamam,ama tek şartla!"

"Peki peki tamam gitmeyeleyim,detay konuşalı...."

Tam dogrulmuşken düşecek olan  Defne'yi, Leven hızlıca kalkıp belinden yakaladı ve dik bir konumda ayakta sabitledi.

"Şimdi yolda ben sana detayları anlatacağım minik hanım haydi bugünlük yeter, gidiyoruz."🙁

Levent bir yandan hesabı ödemiş diğer yandan masada bulunan eşyaları garson çocuğa yardım etmeleri için birini rica ediyordu.

Çok sürmeden Defne yine konuşmaya devam etti:
"Detayları mıı?"

"Evet,mesela beni sarhoş olmam diyerek kandırmandan başlayabiliriz."

Levent sıkıca sardığı kızın kabanını keşke önden yollatmasaydım diye üzüldü tam 47 basamaklı merdivenlerinin başına gelipte buz gibi soğuğu hissedince.

Yavaşça,konuştukları inilti haline gelip başı omzuna düşen ve oracıkta gözleri kapanan Defne'yi Hiç tereddüt etmeden kucaklayıp iyice kendine bastırdı.Yüzünü görebildiği kadar inceleme fırsatı yakalayarak uzunca baktı.
Aklına mekana gelmeden önce yapmayı deneyeceğim dediği ışık oyunu gelmişti. Şimdi hiç gerek kalmamış olduğuna nasıl minnettardı!

Kucağında Defne,önünde 47 adım inecek oldukları merdiven...
Derin bir nefes aldı.
Işık tutacak kimsenin olmaması işini biraz zorlaştıracak olsa da
ezbere biliyordu her adımını bu merdivenlerin hiç yoktan onun rahatlığı vardı.  Dikkatlice ve kucağında başını omuzuna koyup uykuya dalmış kızı sarsmamaya özen göstererek ilerlemeye başladığı an neredeyse yarılamıştı bile.

Araca yaklaştıkları an,yaklaşan valeye Defne'yi yerleştireceği kapıyı aralamasını rica etti ve Defne'yi huzurla uyuması dileği ile ön koltuğa oturtup emniyet kemerini taktı.

Şimdi sürücü koltuğuna doğru ilerlerken,

"Eşyalarınızı getireyim ben hemen."

Diyerek kendisi için ayrılan ufak kulübeye gidip on saniye içerisinde geri dönen adamı beklemişti.
Cebinden bir miktar para çıkartıp adamın eline tutuşturarak, Merdivenköy'ün topraktan yolunu arkalarında bırakıp nihayetinde otoyola doğru ilerlediler.
Aracında, yanında uyuyan güzel bir kızla dönüş yolunun üzüntüsünü içinde hissetmeye başlamıştı çoktan Levent.

Continue Reading

You'll Also Like

768K 52.9K 34
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.7M 102K 62
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
601K 32.4K 57
Alışılmışın biraz dışında olan bir gerçek aile kurgusudur. Yani,nasıl anlatılır bilmiyorum.Ama galiba "Gül" ailesinden değilim. Biliyordum. Benim gib...
5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...