Siyahı Öldürmek (TAMAMLANDI.)

By CansuMuyan

148K 10.2K 1.2K

Son kez yukarı baktım. Kafamı kaldırdım ve onu gördüm. Gökyüzünü değil, onu görüyordum. Elinde onu ilk kez gö... More

1.Bölüm: Kan
2.Bölüm: Anlaşma
3.Bölüm: İhtiyaç
4.Bölüm: İstek
5.Bölüm: Görüş
6.Bölüm: Arzu
7.Bölüm: Zamansız
8. Bölüm: Karar
9.Bölüm: Rica
10.Bölüm: Heyecan
11.Bölüm: Soygun
12.Bölüm: Leke
13.Bölüm: Uyuşma
14. Bölüm: Sarı Mont
15. Bölüm: Güçsüz
16.Bölüm: Yangın
17.Bölüm: Siyah Gül
18.Bölüm: Hasta
19.Bölüm: Dokunuş
21.Bölüm: Soğuk Rüzgar
22.Bölüm (FİNAL): Siyahı Öldürmek

20.Bölüm: Kırmızı Kar

3.2K 226 24
By CansuMuyan

Garip bir telaşla üflediğim sıcak nefesim ağzımdan ince bir duman halinde çıkıp soğuk fayanslara değdi. Fena halde titriyordum ama bunun o anki soğukluk yüzünden olmadığını biliyordum. Arkamda duran buğulanmış aynaya baktım, tek görebildiğim ikimizin silik bir şekilde aynaya düşmüş olan garip şekilli gölgeleriydi. 

Ona baktım. Onda da aynı heyecanı görebilmek bir nebze de olsa rahatlamamı sağlamıştı. Elindeki keskin ve gri jileti şöyle bir döndürdü, öyle ustalıkla yapmıştı ki bu hareketi daha önce yaptığı hissine kapıldım. Bal rengi gözleri gözlerime değdi. "Yapalım mı?"

Başımı sallayabildim sadece. Ne düşünebiliyordum ne de hissedebiliyordum. Tek duyduğum his içimde dolup adeta coşan heyecandı. Öyle sıkı bir heyecandı ki beni terletmeye başlamıştı. Uzandım, Duman'ın sert elini kavradım. Elindeki jilet garip bir şekilde banyonun beyaz ışığında parlarken bana baktı. "Ben yapayım."

Durdu, bunu beklememiş gibiydi. Jileti elinden aldığımda sadece bakmakla yetindi. Döndüm ve küvetin içinde çoktan ölmüş olan adama baktım.

Duman adamı tanımıyordu. Ben ise oldukça iyi tanıyordum. Bu adam babamlarla Oğuz'un ölümünden sonra taşındığımız evin yanındaki evde yaşıyordu. O iğrenç eve taşındığımız günden beri beni sistematik olarak taciz ediyordu. Babama arkadaş gibi davrandığı için evimize girip çıkması çok kolay oluyordu. Oğuz'dan sonra şüphe çekmemek adına içime attığım bütün acı ve travma, Duman kan göreceğimizi söylediği anda yeniden yüzeye çıkmıştı. Aklıma gelen ilk isim de bu adam olmuştu. Evini bulmak ve onu takip etmek çok kolaydı ve şimdi burada, ellerimin altındaydı.

"Sana ne yaptı?" dedi Duman sessizce. Ölümün hakim olduğu soğuk banyoda sıcak sesi kulaklarıma ulaştı. Gözlerimi adamın çıplak cansız bedeninden almadan "Çok şey." dedim. Gözlerimin önüne adamın beni taciz ederken aldığı zevk gelmişti. Öyle iğrenç ve pis bir gülüşü vardı ki titredim ve jilet elimden kaydı. Parmaklarımdan biri hafifçe kanamaya başlarken Duman uzandı, hiçbir şey demeden beni kollarının arasına aldı ve bir süre öyle durduk. Elimden akan sıcak kan soğuk zemini boyarken ve jilet düştüğü yerde tiz bir ses çıkarırken öylece durduk. Duman'ın güvenli kolları arasında kendimi yenilemez, dokunulmaz hissediyordum. Sanki o beni böyle sardığında başıma hiçbir şey gelemezmiş gibiydi. 

Onu sevdiğimi biliyordum. Bu öyle bariz bir histi ki bize uzaktan bakan biri bunu hemen anlayabilirdi. Ona karşı hislerim, hayatımda ilk defa belli bir şeye olan tutkuma dönüşmüştü; o benim vazgeçilmezim olmuştu. Kurumuş ve dağınık saçlarımı okşayan elleri, başımın üstünde hissettiğim çenesi ve tabii ki sıcaklığı. Nasıl güvenmezdim ki ona? O benim bütün sorunlarımdan kaçışımdı, o benim sığındığım en güvenli limandı. O benim tek gerçeğimdi.

Geri çekildim. Elini uzatıp gözyaşımı sildi ve bir süre bana baktı. Gözlerindeki derin anlamda boğulacak gibi hissediyordum ve işin tuhafı boğulmak istiyordum. Onda boğulmak istiyordum. Eğildi, jileti kanın içinden aldı ve kanı temizledi. Sadece onu izledim.

Jileti bana verdiğinde daha kararlı hissediyordum. Küvete yaklaştım ve yaptım. Aylar sonra içimi dolduran his, Duman'ın varlığıyla daha da canlanmış haldeydi. Öyle cismi bir varlık halini almıştı ki neredeyse odada elle tutulur vaziyetteydi. Beyaz küvetin içinde akan kıpkırmızı kana baktım, büyülenmiş  ve hatta hipnoz olmuş gibiydim. İçimde yüzeye çıkmış olan bütün acı kanla birlikte küvetten akıyordu.

Evi her türlü şeyden temizledikten sonra, Duman ile birlikte çıktık. Kar öyle hafif ve güzel yağıyordu ki bir süre durup bu temiz güzelliği içime çektim. Duman bana baktı, sonra peçete bastırdığım parmağımı gösterdi. "Onu sarmamız gerekecek."

Uzandım, elimden damlayan bir damla kan bembeyaz kanda muhteşem bir tezatlık oluştururken Duman'a yanaştım. Kollarıyla beni sardı ve uzun süre dudaklarında hapsoldum. Öyle iyi gelmişti ki kendimi mutlu hissediyordum. Aylarımı hastanede ilaçlarla geçirdikten sonra nihayet kendime gelmiştim. Canlı hissediyordum kendimi, yeniden yaşıyordum.

Geri çekildi ve gülümsediğini gördüm. "Yakalanmamıza sebep olacaksın." Eğildi ve kanın damladığı karı eline aldı. Bir süre elinde tuttuktan sonra onu denize fırlattı. Güldüm. İçmiş gibi, başımın döndüğünü hissettim. "Seni seviyorum."

Duman bunu ilk defa duymuş gibi hafif bir şaşkınlık yüzünü kaplarken gülümsedi. Sarı montumun açık fermuarını çekerken "Seni seviyorum." dedi yumuşak bir sesle. Gülümserken gamzesi ortaya çıkmıştı.

Bir süre kar yüzünden sessizleşmiş olan İstanbul'un boş sokaklarında hiç acele etmeden dolaştık. Sanki az önce cinayet işleyen biz değilmişiz gibi, boş bir umursamazlık bizi zırh gibi sarmıştı. Normalde soğuk olan ama karlı havada sıcak olan elini tuttum, ona yanaştım. Hala başımın döndüğünü hissediyordum.

Telefonum titreyerek çalmaya başladı. Elimi montumun cebine attım, mont hafifçe kan olurken arayanın Esra olduğunu görmemle yüzüm buruştu. Üç gündür beni arıyordu ve telefonu açmıyordum, delirmiş olmalıydı. Duman hiçbir şey demeden bana bakıyordu. Telefonu en sonunda açmaya karar verdim, "Alo?"

"Neredesin sen?" dedi kızgınlıkla. Hatta öyle kızgındı ve bağırıyordu ki kulağım acımıştı. "Sana ulaşmaya çalışıyorum kaç gündür! Neler yaşadım biliyor musun? Allah kahretsin."

"Dur." dedim Esra'ya. Yağan kar ben nefes aldıkça ağzıma doluyordu. "İyiyim."

"Neredesin?"

"Bir yerde."

"Kimle?" diye sorarken Duman dememi bekliyormuş gibiydi. 

"Kimse." Duman'ın bana bakış attığını gördüm. "Seni sonra ararım."

"Hemen eve ge-"

Telefonu suratına kapattığımda çok kızacağını biliyordum. Nedense gülümsedim ve telefonu geri koyarken girdiğimiz dar ve karanlık sokaktaki kediler kaçışmaya başladı. Duman bana baktı, "Kimse mi?" dedi sırıtır gibi.

Tam cevap vereceğim sırada donup kaldım. Sokağın sonunda, karanlık bir köşesinde bir şey vardı. Gözlerime inanamaz gibi durdum, soğuk esen bir rüzgar saçlarımın arasına girerken gözlerim dolmuştu. Annemin ölü hali, yatakta gözleri donmuş şekilde bana bakan hali gözlerimin önündeydi. Esen soğuk rüzgar ve hafif kar, sönmüş kızıl saçlarına dolmuştu. Gözlerim doldu, ağlayacak gibi oldum. "Hayır..." dedim yavaşça.

Duman bana baktı, yüzümdeki ifadeyi görünce endişelenmiş gibiydi. "Ne oldu?"

Geri geri gitmeye başladım. Duman ise olduğu yerde durmuş ağzı açık şekilde bana bakıyordu. Geri geri giderken birine çarptım, döndüm ve kanlar içinde garip şekilde ayakta duran Kaan'ı gördüm. Bana yine iğrenç şekilde gülümserken, "Beni özledin mi?" dedi fısıltıyla.

Çığlık attım. "Git!" Eğildim ve kulaklarımı kapattım. Dizlerime kadar battığım kar yüzünden her yerim ıslanmış haldeydi. Duman yanıma koştu, benim gibi yere çöktü ve ben çığlık atarken ellerimi tuttu. Kulaklarımdan çekerken "Arya!" dedi hızla, ama sesi sanki deniz altındaymışım gibi boğuk geliyordu. Bana doğru yürüyen Kaan'ın arkasında, yine kanlar içinde olan Oğuz'u ve üvey annemi görüyordum. Hepsi bana doğru geliyordu.

"Duman!" Hıçkırarak ağlıyordum. Ayağa kalktım ve annemin olduğu çıkışa doğru koşmaya başladım. Kalbim boğazıma ve göğüs kafesime baskı yapacak kadar sert çarpıyordu. Ellerim terlemişti, kanayan parmağım adrenalinin etkisiyle daha da kanamaya başlamıştı. Sokaktan çıkar çıkmaz yola atladım, hızla geçen bir arabanın altında kalmadan önce Duman beni kendine çekti.

"Arya." Yüzümü iki elinin arasına aldı, dudaklarım titriyordu. Gözlerime baktı, durdum ve ona odaklanmayı başardım. "Kimse yok. Dur."

"Orada..." İçinden çıktığımız sokağa bakacak cesaretim yoktu, sadece işaret etmeyi başardım. "Hepsi orada."

"Tamam, tamam." Beni sardı ve "Geçti." dedi sadece. Korkudan neredeyse buz kesmiştim ama arkama bakamıyordum. Duman caddeden geçen bir taksiyi durdurdu ve arabaya bindik. Gözlerimi açmaya korkuyordum.

Bir süre sonra taksi durdu. Duman ile taksiden indik ve etrafıma bakmadan sadece Duman'ın elini tutarak ilerlemeye başladım. Bir binaya çıktık ve en son katına geldiğimizde Duman anahtar çıkardı, eve girdik. Şaşkınlıkla gözlerimi etrafta gezdirdim ama garip bir güven oluşmuştu bile içimde, sanki Duman'ın evinde beni kimse bulamazmış gibi.

Duman'ın evini ilk kez görüyordum. Elini bıraktım ve odaları gezdim, zaten oldukça küçük bir evdi ve 2 odası vardı. Odalardan biri tamamen siyah renkteydi ve bir tek yatak vardı, bir de yatağın başucunda siyah bir gül. Başka hiçbir şey yoktu. Bir tanesi bomboştu ve salon ile mutfak birleşikti. Evi sıcak ama kasvetliydi, Duman gibi.

Siyah odanın ortasında dururken yanıma geldi, ona döndüm. Ağladığım için yanağımdan akan rimeli sildi, saçlarımı okşadı. Ne gördüğümü biliyor gibiydi, gözleri o kadar anlayışlı bakıyordu ki hiçbir kelime etmeden elini tuttum ve onu yatağa çektim. Çift kişilik yatağa uzandık ve öylece durduk, sanki dünya hareket etmiyormuş ya da zaman yokmuş gibi.

Hava tamamen karardı, siyah oda zifiri karanlık olduğunda Duman yatağın yanında duran ve fark etmediğim ince uzun mumu yaktı. Ortama hoş bir koku dolarken mutfağa gitti ve şarap getirdi. Altına girdiğim kalın battaniyeden çıkmak istemiyordum, beni koruyormuş gibi sarılmıştım ona. Duman şarap doldurup bana uzatırken elinden aldım. Isınmış, mayışmış ve sersemlemiş haldeydim. Beynimin yerinde kırmızı bir kan varmış gibiydi. Boş, sadece kan.

"Ne gördün?" dedi yumuşak bir sesle. Oda ve ev o kadar sessizdi ki sesi de fısıltı gibi çıkıyordu. Şarap bardağını elinde döndürürken bana değil de şaraba bakıyordu.

Korkmuştum. Onun varlığını bir süre inkar ettikten sonra ona inanmam ve karşıma olmayan şeylerin çıkması bende şok etkisi yaratmıştı ve anlatırsam eğer benden korkacağını düşündüm. Sanki bir boşlukta yalnızdım, Duman o boşluğumu aydınlatan tek şeydi ve şimdi o da sönecekti.

Sonunda bana baktı. Gözlerini neredeyse hiç kırpmıyordu, bir parmağıyla şarap bardağının üstünde halkalar çiziyordu. Kafamı eğdim ve bardağa baktım, şaraptan boğazımı yakan bir yudum aldıktan sonra, "Bazı şeyler." dedim kısaca.

Dudaklarını birbirine bastırdı ve o da başını eğdi. Sinirlenmiş gibi duruyordu ama karar veremiyordum. Sonunda bana baktığında yüzünde garip bir ifade vardı. "Benim gibi şeyler mi?"

Kafam karışmış gibi kaşlarım çatıldı. "Ben..." Dudaklarım aralanmıştı ve nedense parmağımdaki kesik sızlıyordu. "Hayır."

"Neydi o halde?"

Bir şey demeden bekledim. O da bekliyordu. Aramızda elektrikli bir sessizlik oluştu, bir ucu benim kalbimde, diğer ucu ise Duman'ın dudaklarında olan bir sessizlik. En sonunda başını kaldırdım ve gözlerine baktım. "Daha önce ölmüş olan insanları gördüm."

Yüzünde bir kıpırdama oldu, şaşırmıştı. "Bunu beklememiştim." dedi dürüstçe.

"Ben de." Derin bir nefes alırken bana bakmayı sürdürüyordu. Şaraptan bir yudum aldıktan sonra mutfağa gitti, yara bandı getirdiğinde şarabı bıraktım. Kendim yapacaktım ancak elimi uzattığım anda elimi tuttu ve yarayı temizleyip yara bandıyla kapattı. O esnada ona baktım, onu incelemek günlük eğlencemin büyük bir kısmını oluşturuyordu.

"Bence Esra'nın yanına gitmelisin." dedi yumuşakça. Hala yarayla uğraşıyordu. "Belki seni ben etkilemişimdir..."

"Hayır." Yüzüne baktım, bana bakmıyordu. Elimi uzattım ve çenesini tuttum, bana bakmaya zorladım. Bana baktığında gözlerinde sıcak bir his vardı. "Sen değilsin." dedim ağlamaklı bir sesle. "Sen benim hayatımdaki en düzgün şeysin."

"Yine de..."

"Hayır." dedim. "Seninle kalmak istiyorum. Lütfen." Buna ihtiyacım var.

Yüzüme dokundu, öyle bir haldeydim ki artık neyin gerçek neyin yalan olduğunu anlayamıyordum. Yine de bildiğim tek bir şey vardı. O da eğer Duman hayatımda olmazsa nefes alamayacağımdı. Bunu tüm benliğimle hissediyordum. O gerçekse benim için bir mucize, yalansa bile benim kurtuluşumdu. 

Gece boyunca ona sarılarak uyudum. Eskiden olsa, eski Arya olsam, birine sarılarak uyumayı bırakın biriyle aynı yatakta bile yatamazdım. Şimdi ise ona dokunmadan duramıyordum. Gece korktuğum ve kendimi kaybettiğim anlarda ellerini buluyordum, dudaklarını buluyordum, kendimi buluyordum. Üşüdüğümde beni sarıyordu, korktuğumda beni sarıyordu ve düştüğümde biliyordum ki beni tutacaktı.

O hayatımın en önemli parçası haline gelmişti. Onunla kalıyor, şarap ve hafif bir uyuşturucu içiyor, saatlerce birbirimizde kayboluyorduk. Onsuz bir hayat düşünemez hale geliyordum, hatta gelmiştim bile. Birkaç saat bile onu görmemeye tahammülüm yoktu. Onun yanımda nefes aldığını bilmek bana hayat veriyordu. O olmadan, düştüğüm derin karanlık kuyuda git gide dibe batıyordum.

Karanlığım, yatağımın içinde beni kaplamıştı ve siyah gül git gide ölüyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

14.5K 662 28
"Her insan potansiyel bir suçludur..." Peki ya siz? Siz bir potansiyel suçlu olduğunuzu anlayabilir misiniz? Ahh, sanmıyorum. Çünkü onlarda anlaya...
781K 22.6K 24
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
4.6M 388K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
1.6K 161 14
Bir kehanette bulunmuştu bir adam yüzyıllar önce. İki yüzük ve sahipleri. Diyarın düzenini bozacak, kuralları yok sayacak ve diyarı yükseltecekti. İk...