Sevgiyle Harmanlanmış Bedenle...

Galing kay redndyellow

439K 48.2K 23.9K

"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlan... Higit pa

TANITIM
RÜZGAR DEVRAN Ön Bölüm
ACAR&ELVİN: "Bazı yaralar..."
Aden Lina Devran Yayımlandı!
TUNA DEVRAN Ön Bölüm
Rüzgar Devran "Tanıtım" 54 Kelime
TUNA DEVRAN YAYIMLANDI! + Açıklama
Tutku DEVRAN| Başlangıç
1.BÖLÜM: "Eve Dönüş"
2.BÖLÜM: "Kaçış"
3.BÖLÜM: "Elektrik"
4.BÖLÜM: "Uyarı"
5.BÖLÜM: "Yangın"
6.BÖLÜM: "Denge"
7.BÖLÜM: "Unutulmaz"
8.BÖLÜM: "Karanlık Yüz"
9.BÖLÜM: "Şeytanla Dans"
10.BÖLÜM: "8 Saat"
11.BÖLÜM: "Kelebek"
12.BÖLÜM: "İhtiras ve İhtiyaç"
13.BÖLÜM: "Kulak Misafiri"
DUYURU: "SEZON FİNALİ/YENİ BÖLÜM TARİHİ"
14.BÖLÜM: "Yalan"
15.BÖLÜM: "Yanımda Kal."
SEZON FİNALİ/16.BÖLÜM: "Son Bakış"
-Yeni Sezon Alıntı-
17.BÖLÜM: "Öldürmeyen Acı"
18.BÖLÜM/ALINTI
18.BÖLÜM: "Kırık Kanatlar"
19.BÖLÜM: "Yeni Başlangıçlar"
Ekstra Bölüm: "İntikam Ateşi"
-SHB PLAYLIST-
20.BÖLÜM: "Teklif"
21.BÖLÜM: "Plan"
22.BÖLÜM: "Denizatı ve Kelebek"
23.BÖLÜM: "Axel&Basil: Görev"
24.BÖLÜM: "Veda Busesi"
TÜM OKURLARIMA: "Tutku'dan."
25.BÖLÜM: "Koruyucu Melek?!"
26.BÖLÜM: "Randevu?"
27.BÖLÜM: "Belirsizlik"
28.BÖLÜM: "Baştan Çıkarma Operasyonu"
29.BÖLÜM: "İki Sarı"
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-1)
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-2)
31.BÖLÜM: "Sırların Kirli Perdesi"
31.BÖLÜM'ü OKUYANLAR! •BÖLÜM AÇIKLAMASI•
32.BÖLÜM: "Kapı"
33.BÖLÜM: "Hoşgeldin Devran"
34.BÖLÜM: "Zaaf"
35.BÖLÜM: "Öfke"
36.BÖLÜM: "Ağabey"
37.BÖLÜM: "Misafir"
38.BÖLÜM: "Lider"
39.BÖLÜM: "Tutunacak Dal"
40. BÖLÜM: "Kabus"
41.BÖLÜM: "Seni Özledim."
42.BÖLÜM: "Tanışma"
43.BÖLÜM: "Oğulların Affı"
44.BÖLÜM: "Şeytanın Avukatı"
45.BÖLÜM: "Son Bencillik"
46.BÖLÜM: "Davetsiz Konuk"
47.BÖLÜM: "Özgürlük"
48.BÖLÜM: "Dönüm Noktası"
49.BÖLÜM: "Hoşçakal"
50.BÖLÜM: "Dostların Vedası"
51.BÖLÜM: "Parçalanan Ruhun Tılsımı"
52.BÖLÜM: "Bencil Adam"
🗡53.BÖLÜM🗡: "Kara Liste"
54.BÖLÜM: "Özür Dilerim."
55.BÖLÜM: "Merhaba..."
56.BÖLÜM: "Yetim"
57.BÖLÜM: "Yanındayız."
58.BÖLÜM: "Üç Kurşun"
59.BÖLÜM: "Kelebek"

ADEN LİNA DEVRAN Ön Bölüm

6.6K 564 267
Galing kay redndyellow

15 yaşıma gelene kadar bir akvaryumda yaşadığımı fark etmemiştim.

1.69 boyunda 67 kilogram bir kız olarak fazla kilolarım vardı. Sivilcelerim, gözlüklerim ve anca 1 ay sonra çıkarabileceğim söylenen diş tellerim.

Ne annem kadar güzel bir kız olmuştum, ne de babam kadar güçlü.

Doğrusu ilk erkek arkadaşım bunu en yakın arkadaşım zannettiğim kızla çıktığında yüzüme vurana kadar, bu "kusurlarımın" farkında bile değildim.

1 hafta önceye kadar yani.

-Patates çuvalı gibi olan biriyle daha fazla yapamam." Dediği için miydi? "Geçen seneki gibi değil hiçbir şey. Her şey değişti, özellikle de sen" diyip vücudumu göstererek güldüğü için miydi? Bu farkındalığın sebebi neydi bilmiyordum.

Rüzgar haklı çıkmıştı.

Çocuklar acımasızdı. Ama daha acımasız olanlar parasıyla konuşan beyinsiz züppelerdi.

Onlardan birine, Yiğit'e, aşık olmuştum. Onu sevmiştim. O da Gül ile çıkmayı tercih etmişti.

Gül'ün ne fazla kiloları vardı, ne de benim kadar sivilceleri.

Kendime pek dikkat eden birisi değildim. Önem verdiğim şey derslerim ve arkadaşlarımdı. Gül ile Yiğit çıkmaya başladıktan sonra anlamıştım ki arkadaşım da yoktu.

Biri de çıkıp arkamda durmamış, ağlarken destek olmamıştı.

Ece denen kız hariç. Yanımda durup bana destek olmuş, onların bir aptal olduğunu söylemişti.

Haklıydı, bunu içten içe bilsem de 15 yaşında, kalbinin yanında güveni de kırılmış bir kız olduğunuzda bunu anlamak zordu.

Aynadan kendimi incelemeye başladım. Ellerim düz ve kabarık olan saçlarımda gezdi. Gözlüklerimi çıkarıp bir kenara koydum. Saçlarımı tepemde topladım.

Ağlaya ağlaya bir litrelik kola içip 2 paket cips yedim. Bir dünya çikolatalı kurabiyeyi de kırıp, dondurmaya karıştırarak mideye indirmiştim.

1 haftadır okuldan eve gelerek her zaman yaptığım gibi.

Bütün okul sanki bana bakıp gülüyor, alay ediyor ve ne kadar şişman olduğumdan bahsediyormuş gibi hissediyordum. Her gün eve gelip akşam yemeğine kadar ağlıyordum. Artık aynaya bakamıyordum bile. Giydiklerime zerre özen göstermiyordum. İçimden hiçbirini yapmak gelmiyordu.

Akşam ailecek yemek yediğimizde annemin bakışları üzerimdeydi.

-İyi misin?" Diye bir soru yöneltti bana. Masadaki herkes bana dönmüştü. Küçük yaşına göre çok tepkisiz olan kardeşim Tutku bile.

-İyi..." lafımı tamamlamadan Rüzgar tabağına bakarken konuştu.

-Değil." Masada sessizlik oldu.

Yemeğimi yemek istemiyordum şuan. Okulda olanlar yine aklıma gelmişti.

Kilolarıma rağmen gerçekten yemek mi yiyordum bir de? Yetmemiş miydi bu kadar patates çuvalı olmak?

Yerimden kalkıp kimsenin yüzüne bakmadan konuştum.

-Afiyet olsun size." Tabağımı mutfağa koyup, Nesrin teyzenin meraklı bakışlarına aldırmadan merdivenleri çıkmaya başladım. Yaşlar gözüme dolmuş, yürümemi zorlaştırsa da çabalayarak odama girdim ve derin bir nefes aldım.

Hıçkırarak ağlamaya başladım.

Bir akvaryumun içinde, kendimin mükemmel olduğunu düşünerek yaşıyordum. Çevremdekiler de aptal süs balıklarıydı. Ama değildim mükemmel falan.

İğrenç, çirkin bir yaratıktım. Evet 15 yaşımda, o gün tam da böyle hissetmiştim.

Boğuluyormuş gibi olduğumda odamın içindeki kapıyı açarak lavaboya girip, kapıyı kapattım. Yüzümü yıkarken gözüm klozete ilişti.

-Yapma.." sesli bir uyarıydı bu kendime. Ama adımlarım klozete doğru gitti. Çömelip kapağı açtım.

-Yapamam, çok kötü olur."

Kafamı sağa sola sallasam da aklıma gelen hakaretler ve insanların bakışlarıyla iki parmağım ağzıma doğru ilerlemişti bile.

Sonunda klozete kustuğumda yediklerimin hepsi de sifonla beraber gitmiş oldu.

İyi hissediyor muydum? Hayır.

İyiden bayağı uzaktım 1 haftadır.

Ece'nin dediğine göre 2 hafta daha olanlara katlanıp yaz tatilinde onları unutmam ve lisede temiz bir başlangıç yapmam gerekiyordu. Ama bu imkansızdı. Kendimi o kadar özgüvensiz, o kadar beceriksiz görüyordum ki.

Hiçbir yeteneğim yoktu bana kalırsa.

Ne güzel bir yüzüm ya da fiziğim, ne enstrüman çalma becerim, ne dans yeteneğim, ne de başka bir özelliğim yoktu. Kitaplardaki baş karakter kızlar gibi hiç değildim. Sadece ingilizce ve fransızca dillerini iyi konuşabiliyordum aldığım eğitim sayesinde.

Aman ne büyük başarı! İnekliğimle ne kadar övünsem azdı.

Çömeldiğim yerden yavaşça kalktığımda kapının açıldığını fark etmemiştim. Babamla göz göze geldim. Yüzümü inceleyip, boş bakışlarını gözlerime dikti.

-Yüzünü yıka ve bahçeye gel." Anlamış mıydı kustuğumu?

Ne zamandır oradaydı?

Panikle avuç içlerimin terlediğini hissediyordum.

Beni tek seven ailemdi ve onları da kaybetmek istemiyordum.

-Baba..."

-Hemen, Lina." Gittiğinde hızla elimi yüzümü yıkayıp, saçlarımı tepemde gelişi güzel topladım.

Merdivenlerden inerken annemle göz göze geldim. Elindeki kiraz tabağını bana uzattı.

-Lina, al güzelim babanın yanına gidiyorsan birlikte yersiniz." Tabağı alıp yüzüne bakmamaya çalışarak ilerlerken seslendi. "Sen iyi misin?" Arkamı dönüp gülümsemeye çalıştım.

-İyiyim annem. " daha fazla oyalanmadan salonun sürgülü cam kapısından bahçeye çıktım.

İri vücuduyla onu bulmam zor olmadı. Adımlarımı hızla puf minderlere yönelttim.

-Otur." Dedi otoriter sesiyle. Kalbim ağzımdan çıkacaktı. Yanaklarım utançla kızarmıştı eminim ki. Kiraz tabağını çimlerin üzerine koyup, kafamı ona çevirdim. Uzaklara bakmayı bırakıp, o da bana baktı.

O kadar yakışıklıydı ki.

Emindim, Yiğit veya hiçbir erkek onun gibi olamazdı. Yıllar geçmesine rağmen gittiğimiz davetlerin çoğunda birçok kadın ona hala bakıyordu.

-Neden zorla kustun?" Dedi sakin bir sesle. Biliyordu demek ki zorla kustuğumu. Babama bu konuda asla yalan söyleyemezdim zaten.

-Çünkü şişmanım." Bir kiraz ağzına attı.

-Çözümün kusmak mı yani? Yaptığının nasıl sonuçlar doğuracağının farkında mısın?" Sesimi çıkarmadım. Bütün vücudunu bana döndürüp, ellerimi tuttu.

-1 haftadır nasıl mutsuz olduğunu anlamayacak kadar meşgul, çocuklarına ilgisiz ve aptal bir baba olduğumu mu düşünüyorsun?" Dolu gözlerimle kafamı sağa sola salladım.

-Ha..hayır." Bir hıçkırık kaçtı ağzımdan. Gözlerini sıkıp derin bir nefes aldı. Beni kırmamaya çalışıyordu, anlıyordum.

-Lina'm...Güzelim. Sana bir şey anlatacağım. Asu halanla ilgili, kesmeden dinle tamam mı?"

-Tamam." Elinin tersiyle gözyaşlarımı silip, ağzıma bir kiraz tıkıştırdı.

-Biz üniversitedeyken, Asu ablan da lisedeydi. Bir keresinde bir çocukla çıkıyorlardı. Açıkçası o çocuğu sevmemiştik. Ne ben ne de amcan...Her neyse, o dönem ben bir ara Amerika'ya gittim okul için...Döndüğümde Asu ablan değişmişti."

-Nasıl yani?"

-Yanisi...Çocuk bunu paramparça etmiş. Halanın nasıl duygusal olduğunu biliyorsun sen. O bu tür üzüntüleri tek başına atlatacak kadar güçlü değildi. Ben de yoktum. Ve kendisi de zayıflamak için bünyesine zarar veren bir yol seçmişti. Yalan yok ergenliğin getirdiği kilolar, sivilceler, bakımsızlık, annemlerin de işlerinden dolayı olan ilgizliği, ağabeyimin okulu, benim uzakta oluşum...Kesinlikle onu iyice bitirmişti." Derin bir nefes alıp, topuzumdan yüzüme düşen bir tutamı kulağımın ardına itti.

-Asu, o dönem uzun bir süre rehabilitasyon tedavisi gördü Aden. Hayatındaki en kötü dönemdi. Yaşadıklarının fark edilmesi Savaş sayesinde olmuştu."

-Sonra?" Dedim anlatmayı kesince. Güldü.

-2 çocuğu var Aliyle evliler. Sence?" Güldüm ben de.

-Çok da güzel, manken ki zaten." Kafasını salladı aşağı yukarı.

-Yalan yok Aden. Senin yaşlarında her ergenin beyni güzel-çirkin, popüler-ezik gibi kavramlarla şekilleniyor. Benim de öyleydi. Okulun en güzel kızlarıyla çıkardım." Eve bir bakış attı. "Elvin duymasın da..."

-Peki nasıl düzelip, kalbimi, özgüvenimi tamir edebilirim ki?" Ciddi bir şekilde yüzüme bakıp, beni yanına çekti. Aynı minderde oturuyorduk şimdi.

-Sen iki üç insan yüzünden sana bunca yıldır özgüven aşılayan aileni unutuyorsan, ettikleri hakaretlere aptalı da eklemek lazım. Sana ciddi bir şey söylüyorum. Annene anlatmadın. Çünkü o güzel ve güçlü. Rüzgar'a anlatmadın, o da yakışıklı. Tuna'ya da çünkü o popüler. Değil mi?" Kafamı salladım aşağı yukarı.

-Annen güçlü değil Aden. En azından benim yanımdayken olmak zorunda değil. Sen de onlara karşı güçlü olmak zorundasın, bize, ailene karşı değil." Kollarını çevremde sıkıca sarıp, göğsüne sakladı beni. "Sen özgüvenli bir kızsın. Sadece kalbini feci kırdılar, hepsi bu. Baban yanında. Eğer bir daha okulda üzücü bir durumla karşılaşırsan Tuna'ya söylüyorsun. Pazartesi okula başlıyor tekrar."

Şu bir hafta yalnız olmamın sebebi de Tuna'nın basketbol maçları için şehir dışına çıkmasıydı. Babam haklıydı, ben yalnız değildim ki...

Pişman olacaklardı.

-Pişman olacaklar." Dedim öfkemi sesime yansıtarak. "Kusurlarımı düzelteceğim ve pişman edeceğim." Beni göğsünden kaldırıp gözlerime baktı babam.

-Onları pişman etmek için, onların "kusur" dediği şeyleri kafana takacak kadar aptal olmamalısın Lina. Kilonla mı dalga geçiyorlar? Övün. Gözlüğüne mi laf ediyorlar? Övün. Güçlü dur. Onlara duruş göstermek için, kusur dedikleri şeyleri ortadan kaldırmana gerek yok.

Mükemmel yetenekleri olan bir kitap kahramanı olup, olmadığın biri gibi davranmana gerek yok. Nasıl mutlu oluyorsan öyle ol. İşte siz kızların, birkaç bol hormonlu ergen yüzünden güzellik kavramlarına bu kadar önem vermeniz canımı sıkıyor. Kendine güvenmek için güzel, yetenekli olmana gerek yok."

-Ama baba.." çekinerek de olsa söyledim. "Ben bu halimle mutlu değilim."

-Hııım...O konuda bir şeyler yapabiliriz.Yarın 6'da kalkıyorsun o zaman. Seninle güzel vakit geçiriyoruz. Anlaştık mı?" Kafamı salladım. İçim mutlulukla dolmuştu.

Beni anlıyordu.

Bana kustuğum için kızmıyordu. Evet sinirlenmişti, ama halamla yaşadıklarını anlatırken benim yaşamamam için anlattığını biliyordum.

-Baba, neden 1 haftadır konuşmadın peki?"

-Sorunlarını kendin halletmeni istediğim için süre tanıdım." Mahçup bir şekilde kafamı eğdim. "Herkesin hayatında kırılma noktaları vardır Aden. Günün birinde o noktaları anlatacağın bir kişi olana kadar, sorunların üstesinden tek başına da olsa geleceksin. Sadece şuan ailene ihtiyaç duydun. 1 haftada halledemedin, hepsi bu. Bana bir daha kusmayacağına dair söz ver, en azından bilerek..." ona gülümsedim kocaman.

-Sözz!!! Yemin ederim!"

-Güzel, hem gözlerini annenden, esmer tenini ve uzun boyunu benden almışken kendini nasıl çirkin bulursun? İstersem o okuldaki herkesi attırır, sadece seni okuttururum. Kendinin farkına var. Adını ben koydum senin Aden Lina DEVRAN." Yüzümdeki tebessüm hala yerini koruyordu.

-Haklısın Acar Devran."

-Kiraz tabağını bitir, doğru uyumaya. Sabah erkenden spor kıyafetlerini giy, bahçede buluşalım."

-İyi geceler baba." Yanağımı sakallarını batırarak sıkıca öptü.

-İyi geceler miniğim." Tam bu sırada salonun cam kapısını açarak gülümsedi annem. Ona kocaman gülüp el salladım.

Haklıydı Acar Devran.

Ben Devranların kızıydım. Onlar kimdi ki beni yıkacak, bir tedavi görme eşiğine getirecekti?

***

Sabah erkenden kalkmış, giyinip bahçeye inmiştim. Karnım kazınıyordu açıkçası. Ama yine de bir şey yemeyecektim. En azından babamla olmadıkça.

-Günaydın güzelim." Spor ayakkabılarını bağlayan bir adet Acar Devranla karşılaştım. Giydiği tişört vücudunu sarmış, siyah şortuyla da uyum sağlamıştı. Taktığı ters kepin bir eşi elindeydi. Kafama taktı.

-Hadi bakalım." Beraber yavaş bir tempoda yürümeye daha sonrasında koşmaya başladık. Durup soluklandığımda bana baktı gülerek.

-Baba ben spor yapmak istemiyorum! Yatağımda panda misali yuvarlanmak istiyorum." Dedim inleyerek.

-Spor insanın kendine olan güvenini sağlamlaştırır. Bunu 4-5 günde bile fark edebilirsin...Dövüşmeyi düşündün mü hiç?" Kafamı salladım sağa sola.

-Hayır, kavga dövüşten pek hoşlanmıyorum. Size çekmemişim sanırım bu konuda." Kahkaha attı. Yanımızdan geçen orta yaşlı bir kadın babamı süzünce kadına kötü kötü baktım.

-Annenden aşağı kalır yanın yok o gözlerle." Babamın sesiyle ona döndüğümde, kadına baktığımı fark ettiğini anladım. "Dövüşmekten hoşlanmıyorsan peki, kendini korumaya ihtiyacın yok zaten. Ben, Tuna, Rüzgar ne için duruyoruz?"

Haklıydı ama kendimi korumayı onlar yokken öğrenmeliydim. Fikrimi değiştirmiştim.

-Şey, tamam birazcık öğrenebilirim." Yanağımdan makas aldı.

-Keyfin bilir.Spor mutlaka yapacaksın, ondan kaçışın yok ama. Gel benimle." Sahil yolundan bir süre yürüyüp büyük bir spor salonuna geldik. Uzun boylu, kumral ve çenesinde gamze olan bir çocuk kapıda karşıladı bizi.

-Acar ağabey hoşgeldin."

-Hoşbulduk Ferhat. Kızım Aden." Elini uzattığında sıktım yavaşça.

-Hoşgeldiniz." Dedi gülümseyerek.

Sonraki 3 saatim kayıt yaptırmak, orada tanıştığım bir diyetisyenle beslenme programı hazırlamak ve antrenörümle geleceğim günleri, yapacağım aktiviteleri kararlaştırıp program oluşturmakla geçti. Babamla spor da yapmıştık tabii.

Duş alıp, giyinerek spor salonundan çıkıp sahilde yürümeye başladık. Şirin, küçük bir kafeye girdik. Ve birlikte kahvaltı yaptık. Ne istersem yememi söylemişti. Ki yemiştim de.

Kendimi aşırı mutlu, zinde ve ferahlamış hissediyordum.

Birlikte tekrar sahilde yürürken, Kemal amca arabasını getirdi ve büyük bir güzellik merkezinin önüne geldik. Asu halamın ortağı olduğu güzellik merkezine. Buraya saçlarımı kestirmek için geliyordum sadece. Gelmeyeli uzun zaman olmuştu.

Kapıda karşılamıştı bizi halam. Hemen sarıldım.

-Prenses, hoşgeldin!" Sarılmamız bittiğinde babama baktı. "Oo sen de hoşgeldin."

-Kralım diyecektin herhalde." Babamla sarıldıklarında güldüm.

Babam, halam sinir olsa da saçlarını karıştırıp ikimiz arasında gezdirdi bakışlarını.

-Linayla ilgilen, artık siz kadınlar nasıl mutlu oluyorsanız..Cilt bakımı mı yaparsınız, saçlarıyla mı oynarsınız.." güneş gözlüklerini takıp el salladı bana giderken.

-2 saate seni almaya gelirim bebeğim." Arabasına binip gözden kaybolduğunda ben de içeri girmiştim.

-En son ne zaman saçlarını kestirdin?" Dedi halam saçlarımı inceleyerek.

-Şey...6-7 ay oldu." Gülümseyerek yanındaki adama döndü. Adamın çenesine kadar inen simsiyah saçları vardı. İtalyanlara benziyordu.

-Boyunu kısaltmayın, kırıklarını alın. Hafif kat da atabilirsiniz. Sonra bakım yapılsın ve fön çekilsin Aldo." Aldo, reverans yaptı. Ve elindeki tarakla ben koltuğa oturduğumda gülümsedi.

-İnşallah Elsa gibi oturduğum koltuktan, Bedük gibi kalkmam." Dediğimde kahkaha attı. Tuhaf bir aksanla konuşurken gözlerine ulaşıyordu gülümsemesi.

-Merak etmeyin güzellik, ben işimin en iyisiyim."

***
3 günde komple değişip, intikam almak için geri dönen kötü kız.....

olmamıştım tabiki de!

Kilolarım, sivilcelerim, gözlüğüm, diş tellerim hala benimleydi. Ama mutlu muydum? Evet.

Önemli olan buydu. Hepsi gelip geçici şeylerdi ve ben bu kadar aptalca şeyler için üzülmemeliydim. Zaten hepsine çözüm önerisi getirmiş, lens kullanmak için doktorumdan randevu da almış, sivilcelerim için tedavi görmeye de başlamıştım.

Sorun benim yakın gördüklerim ve değer verdiklerimin beni aşağılamasıydı.

Tuna elini omzuma atıp, gülümsediğinde ben de ona gülümsedim. Aynı sınıftaydık ve döndüğü için aşırı mutluydum.

Gül onun eski sevgilisiydi ve olanları ona anlattığımda o da şaşırmış, beni üzdükleri için de öfkelenmişti. Yine de şuanda sinirli durmuyordu. Umursamazdı.

Okulda Tuna'dan daha çok sevilen ve beğenilen bir erkek yoktu çünkü. Boyu gerçekten uzundu. 15 yaşında olmamıza rağmen boyunun 1.80 küsür olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim. Ki babama çektiğini düşünürsek 1.90 a da çıkacaktı.

Ben her ne kadar okulun gözde kızı olmasam da görünen o ki çılgın erkek kardeşim öyleydi. Bu benim bir taraflarımı kaldırmış mıydı? Hayır.

Yiğit'in renk attığını görünce kaldırmış mıydı? Evet. Belki bir parçacık.

-Hoşgeldin, yenmişsiniz." Dedi okul bahçesinde önümüze çıkan Onur, Tuna'nın elini sıkarak. Bana da bakmayı ihmal etmemişti.

-Sağol, yendik evet." Kısa bir süre konuştuktan sonra bana bakıp gülümsedi.

-Görüşürüz Aden." Gülümsediğimde uzaklaştı yanımızdan.

Sınıfa geçtiğimizde birlikte en arkada oturduk. Normalde Gülle oturuyordum ama ettiği hakaretleri, yaptığı ayıbı unutmamıştım.

O ve Yiğit de birlikte oturdular zaten. Sınıfa giren her hocanın takım kaptanı olduğu için Tuna'yı tebrik ettiği ve gelecek vaat ettiğini söylediği derslerden sonra, son 2 derste kızların voleybol maçı vardı.

Ben voleybol oynayıp onlara kimin kraliçe olduğunu gösterebilir miydim?

Hayır.

Size yeteneğim olmadığını söylemiştim.

Ben bir baş karakter olacak kadar iyi bulmuyordum kendimi. En azından o zamanlar.

-Oynamayacaksın değil mi?" Fileye yürüyen arkadaşlarının gerisinde kalan Gül'e baktım. Kafamı sağa sola salladım. Konuşmak istemiyordum.

-Güzel, bence de oynamaman doğru karar." Kızlar kendi aralarında gülüşürken ters ters Gül'e baktım. Ben nasıl arkadaş olmuştum ki bu kızla?

-Evet oynamıyorum. Sen de kes sesini oyununa bak." Ağzını açtığı sırada beden öğretmeni beni yanına çağırıp sandalyeye oturttu. Hakemlik yapacaktım.

İyi de bunu ben yapmazdım ki. Genelde hoca gözde erkek öğrencisine yaptırırdı. Gözüm salonun köşesindeki Tuna'ya kaydı. Gülümsedim.

Maçta yenilmişti bizim sınıf. Ahım tutmuştu demek ki.

Herkes spor salonunda kafasına göre takılırken demir kapıdan içeri birinin girdiğini hissettim. Kafamı kaldırdığımda babamı gördüm.

Koşarak yanına gittiğimde beni kucağına aldı.

-Baba!"

-Miniğim..." yanağımı öptükten sonra yere bıraktı ve bir süre beden eğitimi öğretmeniyle konuştular. Babamla yalnız kaldığımızda gülümsedi.

-N'apıyordunuz?"

-Hiç..." dedim omuz silkerek. "Voleybol maçı vardı. İzledik, hakemlik yaptım. Kaybettik, bitti."

-Sen de oyna voleybol." Buruk bir gülümseme oluştu yüzümde.

-Seninle o gün azıcık koştuğumuzda bile nefes nefese kaldım baba. Astımım tetikleniyor, özellikle şu 1 hafta ilacımı yanımdan eksik etmediğim için şükrediyorum. "

-Bu senin kuruntun Aden. 4 yaşından beri jimnastik yapıyorsun zaten. Doktorun voleybolun düşük riskli spor olduğunu söyledi. Hem yüzmeye de yazdıralım seni. Keman çalanları dinlerken keyif alıyorsun, çalmak istemez misin? " Derin bir nefes verdiğimde sırtını banka yasladı.

-Özür dilerim, yardımcı olmak istedim." Gülümsedim ben de ona.

-Biliyorum, fazlasıyla oluyorsun aşkım. Haklısın, deneyeceğim. Denemeden bilemem başarısız olup olamayacağımı." Yanağımı öpüp ayağa kalktı.

-Aferin sana. Git ağabeyini bul, ben arabayı getireyim." Kafamı salladım. O gittiğinde ben çantamı toplamaya başlamış, Onur aracılığıyla Tuna'ya haber de göndermiştim.

-Aden biraz konuşabilir miyiz?" Kafamı Yiğit'e çevirdim.

-Hayır." Çantamı omzuma asıp ilerleyecekken durdurdu.

-Aden, lütfen. Ben dediklerim için.."

-Üzgün olup olmaman umrumda değil. Söyledin, bitti. 1 haftada hatanı anca anlayacak kadar gerizekalıysan iyi ki bitmiş zaten." Okul bahçesine gittiğimde peşimden gelip adımı söylemişti ki Tunayla karşılaştık.

-Hayırdır?" Dedi gözlerini benimle Yiğit arasında gezdirerek.

-Bir şey yok." İkna olmayarak dik dik Yiğit'e bakmaya başladı.

-Ben yokken Aden'e ettiğin lafları duymadım sanma." Parmağını kaldırıp Yiğit'e doğru salladı. "Bir daha öyle bir şeye cesaret edemezsin.."

-Ne oluyor?" Yanımıza gelen Gül'e baktı Tuna gülerek.

-Eskilerimiz çıkmaya başlamış, görüyor musun kardeşim?" Elini omzuma atıp gülmesine devam etti. Bu gülüşü karşısındakini sinir eden bir gülüştü. Kavga ettiğimizde bana da attığı bir gülüş. "Devran kardeşlerden 2. El, işporta malları."

Yiğit öfkeyle tam ağzını açmıştı ki okul bahçesindeki tiz tekerlek sesiyle, dibimize gelen arabaya döndüm.

-Binin." Dedi babam arabadan çıkıp bize gülümseyerek.

-Baba.." Şefkatle bakan ela gözleri beni buldu.

-Lina'm arabaya bin." Tuna arka koltuğa geçtiğinde ben de ön koltuğa binmiştim. Cam açık olduğu için babamı duyabiliyordum.

-Sen.." dedi Yiğit'e bir adım atarak. Gül kıpkırmızı olmuştu. "Ve sen..." Gül'e çevirmişti bakışlarını. 3'ü arasında bir sessizlik oldu.

Babam beni küçük bir kız gibi gösterip rezil etti demeyecektim çünkü Savaş amcamı çağırıp şuan ikisini de ağaçtan aşağı sallandırsa umrumda olmazdı.

-Kızıma bir daha hakarette bulunup, canını sıkarsanız..." Arabaya baktı kısa bir an. "Tuna'yı tutmam." Yüzüne sevimli diyebileceğim bir gülümseme yerleştirdi. "Görüşürüz çocuklar.." Arabaya gelip kapıyı açmıştı ki Yiğit babamın yanında bitti bir anda.

-Acar amca..." Babam omzuna bile anca gelebilen çocuğa baktı. Yiğit 1.70 boyundaydı ve doğrusu babam tepesinden bir yumruk indirse yere çivi niyetine çakılabilirdi. "Şey ben sizden özür..."

-Benden değil..." gözlerim babamla Yiğit arasında gidip geliyordu. "Aden'den dilemen gerekirdi."

-Ama..." lafını kesti Yiğit'in.

-Ama...O da kabul etmedi haklı olarak." Elini Yiğit'in omzuna vurdu iki kere. Normalde babacan derdim ama durum düşünüldüğünde çocuk yerinde sallanmıştı. "Babana selamımı ilet." Arabaya bindiğinde Tuna ıslık çaldı.

Yola çıktığımızda gülerek babama baktım.

-Babana selamımı ilet derken ne demek istedin?"

-Neredeyse batmanın eşiğindeler ve butik otellerinin açılışı için sponsoru ben sağladım. Şimdi geri çekiyorum."

-Ama...Ama baba haksızlık etmiş olmaz mısın? Yani.. Çocuğunun hatasını neden babası ödesin?" Kafasını sağa sola salladı.

-Seninle olan arkadaşlığı için yapmıştım ben o iyiliği. Elvin'ime de yavşamış babası zaten bir temiz dayağını yedi, vesile oldu." Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde ona döndüm. Bana kısa bir bakış atıp, elini yanağımda gezdirdi.

-Siz benim için ne kadar önemli olduğunuzu, sizin için neler yapabileceğimi unutmayın. Sen babanı tanımıyorsun galiba." Kemerimi açıp yanağına uzanarak bir öpücük kondurdum.

-Seni çok seviyorum baba."

-Benim için de bir gece klübü açtır bari Acar Devran." Tuna'nın söylediğine güldü babam.

-Tabii, her şeyi hallettin de bir gece klübün eksikti zaten."

Eve dönerken bir şeyi anlamıştım. Ne üzüntüler yaşarsam ve ne kadar kalbim kırılırsa kırılsın bunlar geçici şeylerdi. Ne birkaç fazladan kilo, ergenlik sivilceleri, gözlük, diş teli... Sizi çirkin yapmazdı.

Çünkü sizin hepsinden öte bir aileniz, aileniz yoksa bile gücünüz, kişiliğiniz, kendinize saygınız, özgüveniniz vardı. Olmalıydı.

O günden sonraki günlerde Eceyle çok yakın arkadaş olmuş, barışmak için bin kere yazan Yiğit'i cevapsız bırakmış, büyük gelişmeler kaydetmiştim.

Yalnız başıma da birçok işi yapabiliyordum. Tüm o süs balıklarına ihtiyacım yoktu. Artık akvaryumda değildim çünkü.

Hayatınızda bir değişiklik olmasını oturduğunuz yerden, birileri size hakaret edene kadar bekleyemezdiniz.

Artık çevreme kimseyi kolay kolay yaklaştırmıyor, arkadaşlarımı düzgün seçiyor, herkesle arama bir mesafe koyuyordum. Yanıma yaklaşacak kadar samimi olduğum az insan vardı ve bu iyi de olmuştu. Sahteliklerden arındığımı hissediyordum.

Güzellik ya da çirkinlik...Bunun hiçbir önemi de yoktu bunlardan arınmak için. Aksine o hakaretleri duyduğum, aşağılandığım ve kendimi önce zihnen sonra bedenen değiştirdiğin için mutluydum.

İnsanlara ne kadar güçlü olduğunuzu, çizgileriniz olduğunu ve sizi aşağılamayacalarını göstermeniz için güzel ve zayıf olmanıza da gerek yoktu zaten.

Her şey kafada bitiyordu. Ben bunları yaptığımda istediğim fizik ve görüntüye henüz ulaşmamıştım çünkü.

Kendinizi kilolu ve kusurlu bulduğunuzda ezdirip, güzel bulduğunuzda eziyorsanız sizin de o hakaret edenlerden farkınız yoktu. En az onlar kadar zavallıydınız.

Ben Acar Devran'ın prensesiydim, onun en güzeliydim. İnsanlar ilk olarak bunu anlamalıydı. Çünkü ben ne kadar şanslı olduğumu o zaman anlamıştım.

***
Bölüm Sonu😘 Hatam varsa belirtin.

Sıradaki bölüm Rüzgar.

Aden Lina, hayatında her zaman zorluk çekmeyen, yetenekli, güzel ya da hiç olmadığı kadar şımarık değildi aslında. Dıştan bakınca umursamaz ve aşırı neşeli gördüğünüz kız, fazlasıyla içli, temiz kalpliydi. Ama başından beri "babasının prensesi" ve az biraz şımarık olduğunu kabul ediyorum ama :))

Acar'ın da bir baba olarak Elvin'e ilgili olduğu kadar çocuklarına da olduğunu söyleyeyim. Zenginlik, para onları ihmal etmesine asla neden değil.

-Ediz Aden'in kırılma noktasını öğrenecek isim olacak onun hayatında.

Kendinize iyi bakın.

Sevin,sevilin. ❤️❤️❤️

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

150K 12.4K 25
Hollywood'un en ünlü ailesi ile tanışmaya hazır mısınız? Elizabeth Brown, her şeye sahip: Güzellik, zekâ ve mükemmel bir kariyer... Hollywood'un yüks...
13.8K 738 15
Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve gözleri dudaklarıma kaydı. Gittikçe yaklaşırken hızla yanağıma bir öpücük bıraktı. "Ya-" Lafım yüzüme gelmek üzereyken y...
16.6K 3K 30
Orada hiçlik ve çokluk her zaman peş peşeydi ona göre. Tanıdığı, bildiği her şey kendi zıttıyla muhteşem bir uyum içinde yuvarlanıp gidiyordu. Hiçbir...
149K 641 7