Siyahı Öldürmek (TAMAMLANDI.)

By CansuMuyan

148K 10.2K 1.2K

Son kez yukarı baktım. Kafamı kaldırdım ve onu gördüm. Gökyüzünü değil, onu görüyordum. Elinde onu ilk kez gö... More

1.Bölüm: Kan
2.Bölüm: Anlaşma
3.Bölüm: İhtiyaç
4.Bölüm: İstek
5.Bölüm: Görüş
6.Bölüm: Arzu
7.Bölüm: Zamansız
8. Bölüm: Karar
9.Bölüm: Rica
10.Bölüm: Heyecan
11.Bölüm: Soygun
12.Bölüm: Leke
13.Bölüm: Uyuşma
15. Bölüm: Güçsüz
16.Bölüm: Yangın
17.Bölüm: Siyah Gül
18.Bölüm: Hasta
19.Bölüm: Dokunuş
20.Bölüm: Kırmızı Kar
21.Bölüm: Soğuk Rüzgar
22.Bölüm (FİNAL): Siyahı Öldürmek

14. Bölüm: Sarı Mont

3.7K 315 20
By CansuMuyan

"Benimle saat 2'de parkta buluş."

Kaan'ın yazdığı ve birkaç dakika önce ben küfürler ederek koşudan evime gelip sıcacık duştan çıktığım anda telefonuma gelen mesaja öylece baktım. Doğru düzgün hissedemiyor gibiydim. Kafam, haftalardır Kaan'ın tacizi yüzünden öylesine yoğun ve korkmuş haldeydi ki doğru düzgün çalışmıyordu. Numarasına ve daha sonra aynada kendime iğrenerek baktım.

Yapmalıydım. Başka seçenek bırakmamıştı bana. Hemen sağıma uzandım ve müzik çalarımı aldım. Duştan çıktığımı belirten ıslak saçlarımı sıkıca topladım ve her zaman beni sıcak tutan sarı montumu giydim. Kaan'ın numarasına tıklayarak "Verdiğim adrese gel." yazdım. Ona Sarıyer'deki annemin yanına taşındığım zamanlar kazara keşfettiğim kulübenin adresini yazdım. Sonra gözüm solumdaki çekmeceye kaydı.

Çekmeceyi yavaşça açtım ve içinde adeta parlayarak davetkar şekilde bana sırıtan silaha baktım. Cebimde bulunan bıçağın o an için ağır geldiğini hissediyordum. Uzandım ve silahı aldım, içinde 3 tane mermi vardı. Bu kadarının yeteceğini düşünerek silahı montun iç kısmına soktum. Sonra evden hızla ayrıldım.

Sarıyer'e doğru giderken hava iyice soğumaya başlamıştı. Ne yaptığımın çok da farkında değil gibiydim. Kaan Alsoy, o sırada bana mesaj atmaya devam ediyordu. Sonunda istediğini elde ettiğini düşündüğünü biliyordum, hatta neredeyse yüzünde oluşan pis sırıtışı gözlerimin önündeymişçesine görebiliyordum. İğrenerek hızlanmaya devam ettim.

Kulübeye geldiğimde çevrede bir tane kuş bile yoktu. Hızla nefes alarak acele hareketlerle kulübeye girdim. Küçük ve tek odalı bir kulübeydi. Montumun cebinde ağırlaşan bıçağın ve silahın yanında duran gazeteleri çıkardım. Elimden gelenin en iyisini yaparak ve aşırı bir titizlik örneği göstererek, bütün kulübeyi gazete ile kapladım. O sırada, kulübeye doğru yaklaşan arabanın farları, gazeteyle kapladığım camdan yüzüme ulaştı.

Olacaktı. Hazırdım buna. Kaan Alsoy'dan ve amansız, bitmek bilmeyen tehditlerinden bıkıp usanmıştım. Kaan'ın ölmesi, herkesin işine gelecek bir olaydı. Kendimi gülümsemeye zorlayarak sahte maskemi yüzüme geçirdim.

Kaan yavaşça kapıyı açtı. Yüzünde garip ve daha çok şaşırmış bir ifade vardı. Gülümsedi, beni baştan ayağa süzdükten sonra "Bu monttan nefret ediyorum." dedi sarı geniş montuma bakarak. "O güzel vücudunu saklıyor."

Kusmak istedim. Bunu yapmak yerine gülümsememi hiç bozmadan bekledim. Soğuk bir terin, montumun içinden inerek sırtıma ilerlediğini hissettim.

Kaan kapıyı kapattı. Yüzünde, beni ne zaman görse oluşan ifadenin aynısı oluştu; iğrenç ve pislik dolu bir bakışa eşlik eden yapış yapış bir gülümseme. Bir şey demedim, yaklaştı ve yapmaya karar verdiğim gibi "Kaan." dedim hemen. Önce onu ikna etmeyi deneyecektim.

"Hmm?" dedi sadece. Bana bir adım daha yaklaşırken bakışları dudaklarımda geziyordu.

"Bunu yapmak istemiyorum artık." Yüzüne baktım, nihayet bakışlarını kaldırıp gözlerime sabitledi. "Ne demek bu?" dedi, sesi tehditkâr bir hale bürünmüştü.

"Bunu bir daha yapmayacaksın." dedim benim sesim de aynı tehditkâr hale bürünürken. "Beni ve Esra'yı rahat bırakacaksın."

"Yoksa?" dedi iğrenç şekilde gülümserken.

"Karına söylerim."

Güldü. Aniden bir kahkaha koyuverdi ve yüzüme ukalaca baktı. "Bunun işe yarayacağını mı sanıyorsun, salak kadın?" Dikleşti. Boyu benden yaklaşık on santim daha uzundu. Cebimdeki bıçağın soğukluğunu hissettim. "Seni öldürürüm." diye devam etti ciddileşirken.

Bu sefer ben gülümsedim. Cebimden bıçağı çıkardığım gibi Kaan'ın midesine sapladım. O kadar ani ve hızlı yapmıştım ki, iki büklüm olmuştu ve aramızdaki on santim yok olmuştu. Gözlerine bir korku otururken, bıçağı çektim ve akan kanın yere serdiğim 3 kat gazeteye damlamasını bir özlem ve neredeyse zevkle izledim. Kaan eliyle yaraya bastırdı, bir an sendeledi ancak sonra bana kocaman bir tokat attı. İkimiz de aynı anda yere düştük, silah cebimden çıkıp köşeye doğru giderken, Kaan kanlı elleriyle bacağımı sıktı. Ona ağır bir tekme savurdum ve silaha yöneldim, silahı elime aldığım anda ayağa kalkabildi ve o sırada onu vurdum. Beyin parçaları tavana yapıştırdığım gazeteye bulaşırken biraz köşede kalan gazeteyi üstüme çektim. Batmamıştım.

Kaan en sonunda yere yığıldı. Saatlerce onun cesedine ve kanlara bakarak bekledim. Garip bir panik hali ve zevk beni sarmıştı. Batan ayakkabımı, pantolonumu çıkardım. Getirdiğim ağır çantanın içindekilerle değiştirdim.

Geri geldim ve biraz daha bekledim. Neyi beklediğimi bilmiyordum, belki de yerinden kalkıp beni tekrar taciz etmesini bekliyordum. Cebine uzandım ve pahalı bir sigara çıkardım. O sırada telefonu çaldı.

Telefonu açtım, karısı arıyordu. "Kaan? Allah seni kahretsin! Neredesin sen beyinsiz adam? Kaç saattir sana ulaşmaya çalışıyorum..."

"Kaan öldü." dedim ve kadının, "Ne-" demesine bile izin vermeden, telefonu geri kapattım. Sonra gazete kaplı cama yaklaştım ve camı açtım. Saatler sonra tertemiz havanın burnuma dolması harika hissettirmişti. Adamın ölmesinin üstünden sadece üç saat geçmişti ancak şimdiden leş gibi kokuyordu. Telefonu var gücümle göle fırlattım.

Ve işte ondan sonra, Duman Özkan'ı görmüştüm. Onu ilk kez orada, benim Kaan'ı öldürdüğüm yerde görmüştüm. Belki de Kaan gelmeden önce bile oradaydı, beni görmüştü. Beni tanımıştı.

Beni benimsemişti.

*****

Elimi kanatan siyah güle saatlerce baktım. Kıpırdamadan, küçük evime vuran güneş ışığı ay ışığına dönene dek ağlayarak elimdeki güle baktım. Bunun bir şekilde, Duman'ın beni Kuzey'in arabasında gördüğü anlamına geldiğini biliyordum. Görmüştü ve bu onu yaralamıştı.

Kalbim sızlıyordu. Yıllarca böyle bir şey hissetmemiş olan ben, Arya Çelebi, acı içindeydim. Ucundan kan süzülen siyah gülü odama bıraktım, parmağımı yara bandıyla sardıktan sonra evden aceleyle çıktım.

Duman'ı bulmalıydım. Ne evini ne de numarasını biliyordum, bu ne iğrenç bir işti böyle? Onu nasıl bulacaktım?

O an kafama dank etti. Ben onu değil, o beni buluyordu. Beni en son gelip bulduğunda barda içiyordum ve etrafımda bana göz koyan erkekler vardı, Duman'a göre tehlikedeydim.

Yine tehlikede olmam mı gerekiyordu? İçimden hiç de sağlıklı olmayan bir ses "Evet." dedi, inandım. İnanacak ve tutunacak bir şeye ihtiyacım vardı.

Telefonumu çıkardım ve bir zamanlar uyuşturucu aldığım Mert'i aradım. Telefonu her zamanki gibi sarhoş bir ses tonuyla açtı ve onu buluşmaya çağırdım. Onu görmeyeli uzun zaman olmuştu, açıkçası o an ne yaptığım konusunda tam emin değildim ancak Duman'ı bana yaklaştıracak tek şeyin bu olduğunu düşünüyordum. Salaktım. Duman'ı benden uzaklaştıran şey de bir erkekle olmamken, onu bana yakınlaştıracak şeyin de bir erkek olmasını umuyordum.

Mert telefonda konuştuktan yarım saat sonra geldi. Barın arka kısmında, içtiğim dördüncü sigaranın ardından başka sigara ararken buldu beni. Kemikli yüzünde yılışık bir ifadeyle bana yaklaştı. "Ne zamandır yoktun." dedi soru sorar gibi.

"Evet." Sigarayı dudaklarımda tutarken çakmak arıyordum. "Özlemişsindir."

"Hem de nasıl." Gülümsedi, aniden beni tuttu ve sigarayı dudaklarımdan alıp hırsla beni öpmeye başladı. İğrenç ve kişiliksiz bir insan olmasaydım, onu iter ve bir de tokat atardım. Ancak tek yaptığım şey ona karşılık vermek oldu.

Geri çekildiğimde, avucuma ufak bir paket bıraktı. "Sen de özlemişsindir." Avucumdaki hafif paketi sıkarken, aniden birkaç yıl önce annemle kaldığım zamanlar aklıma süzülmüştü.

Sonrası biraz bulanıktı. Mert'ten aldığım uyuşturucu daha ben barda altı tane içki içmeden bitmişti bile. Umursamaz ve tamamen dış dünyaya kapalı kabuğuma geri dönmüş gibiydim; tek yaptığım şey içmek ve ses çıkarmaktı. Müziğe uyuyor, arada Mert'in beni kucağına almasına ve öpmesine ses çıkarmıyor ve içiyordum. Saatlerce bunu yaptım ve en sonunda Mert'i bırakıp bardan çıktığımda zihnimde onun sesi yankılandı; "Ne yapıyorsun?"

Ne yapıyordum? Kendimden geçmek üzereydim, kalbim o kadar hızlanmıştı ki bütün damarlarım bana baskı yapıyor gibiydi. Aynı anda her yerimdeki sızıntıyı ve baskıyı hissedebiliyordum. Başım dönüp duran bir pervane gibiydi, boğaza ışığını bırakan ay üzerimde dolaşan balona benziyordu. Sonra hatırladığım tek şey, kendimi bıraktığım soğuk kaldırım oldu.

*****

Gözlerim titreyerek açıldığında, sanki fazla içip kendimden geçmemişim gibi ağzımın kuruluğu yüzünden bira içmek istedim. İçimdeki kötü melekler bu fikrimi destekler gibiyken, düşüncelerimi duymuş gibi bana bakan Esra ise oldukça kızgın görünüyordu. Mavi gözlerinde birikmiş yaşlar, ben derin ve fazla acılı bir nefes aldığımda hızla süzüldü.

"Nasıl yaparsın?" dedi hızla. Ağladığı için sesi kesik kesik çıkıyordu. "Babam seni böyle görse ne düşünürdü?"

Esra'nın giydiği ve dokuz aylık şişkin karnı yüzünden gerilmiş olan güzel kırmızı elbiseye baktım. Fazla lükstü. Dikkatimi tekrar sulu gözlerinde topladığımda, ki bu gerçekten zordu çünkü ağlayan insanlardan hazzetmiyordum, "Bir şey yok." dedim hızla.

"Bir şey yok mu?" Esra sinirlendiğinde yaptığı gibi dudaklarını hızla çiğnedi. "Komaya girmiştin. Ölebilirdin."

"Ben..." O sırada, sol tarafımda duran bir demet siyah gülü fark ettim. Dudaklarım daha da kurudu, kalbim alkol almışım gibi atmaya başladı. "Bunları kim getirdi?"

Esra güllere baktı. "Bilmiyorum." dedi umursamazca. "Ben geldiğimde buradaydılar."

Gelmişti. Nasıl olduğumu görüp yine gitmişti. Kalbim bir yandan sızlarken bir yandan da burada, yanımda olduğunu düşününce hızlanmaya başladı. Tıpkı Esra gibi gözlerimin dolduğunu hissederken, Esra'nın arka planda bana yaptığı azarı duymuyordum bile. Tek dikkat ettiğim şey, siyah güller ve güllerin altına bırakılmış olan sarı montumdu.

Continue Reading

You'll Also Like

79.6K 7K 51
⭐ 2019 Wattys Ödülleri "Hayran Kurgu" kategorisi kazananı ⭐ Kendi hayalinizde oluşturup aşık olduğunuz kişi karşınıza çıksa ne yaparsınız? Felicia Go...
13.5K 1.7K 17
Dünyanın beyaz, gri ve siyah bölgelere ayrıldığı, iyilerin hep güzel ve sağlıklı kaldığı kötülerinse cezalarını çektiği yeni düzende Annesoylu iki kı...
GÜZ YARASI By Emine

Mystery / Thriller

27K 7.4K 29
Elindeki suyu tepesine bir dikiște bitirdi ve su șișesini hızla evlerinin geniş bahçesine savurdu. Onu her sabah böyle izlemek akıl kârı değildi ama...
YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

205K 18.4K 37
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...