İMTİHAN

By kaleminun

94.6K 6.1K 734

Başlangıç : 28 Mayıs 2017 Bitiş : 12 Eylül 2017 More

GİRİŞ
1. Bölüm : "Zelzele"
3. Bölüm : "İfk"
4. Bölüm : "Fesabruncemîl"
5. Bölüm : "Muamma"
6. Bölüm : "Umman"
7. Bölüm : "Ferya"
8. Bölüm : "Elem"
9. Bölüm : "Fe eyne tezhebûn"
10. Bölüm : "Heyhat"
11. Bölüm : "Kıyam"
12. Bölüm : "Mümtehine"
13. Bölüm : "Kapı"
14. Bölüm : "Vuslat"
15. Bölüm : "Tezat"
16. Bölüm : "Özgürlük"
17. Bölüm : "Bayram"
18. Bölüm : "Esfele Safilîn"
19. Bölüm : "Müjde"
20. Bölüm : "Celadet"
21. Bölüm : "Ensar ve Lina"
22. Bölüm : "Nasip"
23. Bölüm : "Elif Aksa"
24. Bölüm : "Veda"

2. Bölüm : "Tevekkül"

4.8K 337 20
By kaleminun

Ezgi tavsiyesi ; Grup Genç, "Dağların Yerine"

🌙🌙🌙

"Mü'minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O'nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler."

Enfâl Suresi, 2. Ayet


Bundan daha kötüsü olamaz dediğin anda yaşarsın 'daha kötüsünü'.

Yaşadığın kötü günleri, gelecek güzel günlerin habercisi olarak görürsün. Ama asıl imtihan o an başlıyordur belki de. Asıl sabır ondan sonra gerekiyordur. Belki de o kötü günler, daha kötü günlerin habercisidir? Allah'tan başka kim bilebilir?

Bu yüzden sana düşen yalnızca sabır ve tevekkül.

Çivinin sağlam çakılması için defalarca vurulması gerekir. Ne kadar düşersen o kadar sağlam kalkarsın ayağa. Yeter ki isyan etme, güven Rabbine.

İlk şoku atlattıktan sonra silkelendi Erva ve ayağa kalktı. Neden yıkılsın ki bu kadar? Sonuçta kendini biliyor. Hemen avukat arkadaşını aradı ve ne yapmaları gerektiğini konuştular.

DNA testi sonucunu görene kadar da birşey yapmama kararı aldılar. Erva, kendinden de çocuğundan da emindi çünkü.

Ertesi gün Ahmet'ten mesaj geldi, Yasir'den saç örneği almaya geleceğine dair. Erva'da çocuğu uyurken, sevmelere doyamadığı saçlarından bir tutam kesti ve mendile sardı. Öğle uykusuna yatmış olan çocuklarını öpüp odalarından çıktı. Normal de o da çocuklarıyla öğle uykusuna yatardı. Kırk beş dakikalık bir uyku, erken kalktıkları için ona da çocuklarına da iyi gelirdi. Ahmet'te bu düzeni bildiğinden birazdan burada olurdu, biliyordu. Bu test sonuçlanana kadar çocuklarla görüşmeye yüzü olmayacaktı, tanıyordu kocasını. Şuan bir yandan vicdan azabı çektiğini de biliyordu. Ama affetmeyecekti onu, sadece bu test yüzden affetmeyecekti.

Kapı çalınca oturduğu koltuktan elindeki mendille kalktı. Ahmet olduğunu bilse de emin olmak için kapı deliğinden baktı, yanılmadığını gördü. Derin bir nefes aldı, içinden sabır çekti.

Kapıyı açınca ikisi de ne konuşacaklarını bilemediler bir süre. Birbirleri hariç heryere baktılar. En son hatalı olarak Ahmet başladı konuşmaya, utana sıkıla.

"Çocuklar..Çocuklar nasıl?"

İçinden vereceği bütün ters cevapları geçirdi, dışından sadece "İyiler," dedi.

"Bu şüphenin senelerdir beni içten içe kemirdiğini biliyorsun..Yani.. Bunu yapmak zorundaydım. Daha fazla devam edemezdim bu şekilde."

İçinde patlayan volkanlara rağmen sadece derince bir nefes aldı. Kalbi 'konuşma, sus' çığlıkları atsa da müdahale etmedi, susmasını bekledi.

Başından itibaren ağlamamak için kaldırmadığı kafasıyla, elindeki mendili uzattı.

"Al ve git. Bütün sebeplerinle birlikte. Yasir bu olayı hiçbir zaman bilmeyecek, bu yüzden sana karşı içinde birşey olmayacak. Ama ben bunu hiçbir zaman unutmayacağım ve seni affetmeyeceğim."

Sözleri biter bitmez arkasını döndü ve içeri girdi. En son duyduğu cılız bir "Erva," oldu.

Çocukları uyanmasın diye ağzına kapattığı eliyle odasına koştu. Günlerdir tuttuğu hıçkırıklarını azat etti. Normalde bu saatlerde uyumak için girdiği yatağına, ağlamak için girdi. Gözyaşlarıyla aksın istedi içindeki acı. Aksın ve bitsin.

Bitmedi tabiki, geçmedi. Ama rahatladı. Kulunun herşeyini düşünen, mükemmel bir nizamla yaratan Rabbine şükretti bir kez daha. Ya ağlamak olmasaydı? Ya da ağlayamasaydı? Alemlerin Rabbine hamd olsun.

Bundan sonraki günler rutin olarak ilerledi. Sabah kalk, çocukları yedir, ev işini yap, çocuklarla oyunlar oyna, kitap oku, tekrar yat.. Farklı olarak yazmaya başladı. Etrafında konuşacak kimsesi kalmayınca artık, yazmaya yöneldi. Zaten yazmayı seven bir insan olmuştu kendini bildi bileli. Ama evlilik, çocuklar derken boşlamıştı. Boş kaldığı anlarını okumaya ayırırdı genelde. Şimdi birazını da yazmaya ayırmaya başladı.

İlk kez annesinin ve babasının hayatta olmamasına sevindi. Bencil yanı, 'şuan onlara en ihtiyacın olan zaman' dese de, bugünleri görmelerini istemezdi. Çok büyük umutlarla evlendirmişlerdi çünkü, kendilerini suçlarlardı. Ahmet'i ve ailesini de çok severlerdi, bu olay yüzünden kötü olmalarını istemezdi. Toplumumuzda durum bu malesef; evlenirken, evlendiğin kişinin ailesiyle de evleniyorsun bir nevi, boşanırken de hepsiyle bir boşanıyorsun. Ortamız yok, bütün duyguları uçlarda yaşıyoruz.

Evliliğimiz boyu da örtbas ettiğimiz herşeyi, boşanırken ortaya döküyoruz. İki kişinin arasında olanlar hep öyle kalmalı aslında. Meraklı da bir milletiz, anlattırana kadar uğraşırız. Nasıl tanıştıklarını da, neden boşandıklarını da bilmek isteriz. Halbuki bize ne? Onları bilmek ne kazandırır bize? Aksine kaybettirir. Dedikodu, gıybet, yalan türer bu bilgilerden.

Bilmeye değer milyonlarca şey var bu hayatta, onları öğrenmek için sarfetmeliyiz aynı çabayı.

"Anne, beni duymuyor musun?"

Kendisine seslenen kızının sesiyle çıktı, daldığı düşünce deryasından.

"Duymamışım özür dilerim, bir daha söyler misin?"

Çocuk kalbiyle bir dakika öncesini çoktan unutup, neşeyle anlatmaya başladı.

"Parka götürür müsün bizi? Kaç gündür Yasir'de ben de evdeyiz ve sıkıldık."

O an içi sızladı Erva'nın. Kendi evden çıkmak istemiyor diye bencilce davranmış, çocuklarının ihtiyacını gözardı etmişti. Ve bunu kızı söylemese fark etmeyecekti bile. Gözleri doldu. Ama sonra kızının onun yüz ifadesini takip ettiğini görünce toparladı kendini.

"Tabi ki. Hadi git, kıyafetlerini seç ve hazırlanmaya başla. Bende kardeşini giydireyim."

"Yaşasın! Yasir, parka gidiyoruz!"

Bağıra bağıra kardeşinin yanına koşan kızının ardından buruk bir gülümsemeyle baktı. Çocuk olmak buydu işte, mutlu olmaları bu kadar kolaydı.

Annelikte, onların mutluluklarıyla mutlu olmaktı. Onlar kahkaha atarken, bir annenin somurtması neredeyse imkansızdır. Ya da onlar ağlarken, bir annenin mutlu olabilmesi.

Çok kutsal şey annelik. Kutsal ve mucizevî.

Önce çocuklarını sonra kendini hazırladı ve çıktılar evden. Günler sonra. O bile, alışık olmadığından bu kadar evde durmaya, özlemiş dışarıyı. Çocuklarının özlemini düşünemiyor bile. Derin derin soludu havayı. Kar, kış demeden haftanın en az 3 günü dışarı çıkardı çocuklarıyla birlikte çünkü. Koca bir haftayı evde geçirmek büyük birşey şimdi o yüzden hepsi için.

Neyse, öyle ya da böyle dışarıdalar yine çok şükür.

Elinin altındaki, özgürlüklerine kavuşmak için kıvranan ellerle gülümsedi.

"Az kaldı parka, biraz daha sabredin."

O an evlerine yakın park olmasına da şükretti. Bu zamana kadar pek önemsemediği bir detaydı. Çünkü o ve çocukları böyle el ele gezmeyi de severlerdi. Ama bugün bir hafta boşaltamadıkları enerji ile hemen koşup oynamak istiyorlar.

Sonunda parka ulaştıklarında, Sümeyye annesinin elinden kurtulup koşmaya başladı. Ama sonra yarı yolda unuttuğu birşey aklına geldi ve yine koşarak geri döndü. Annesinin diğer elindeki kardeşinin minik elini aldı, kendi eline hapsetti. Sonra da bu sefer kardeşinin de ona eşlik edebileceği bir hız da koşmaya başladı.

Kadın da tüm bu olanları yüzünden silemediği gülümsemeyle izledi. Herşeyin hallolduğuna kanaat getirince de, çocuklarına en yakın banka gidip yerleşti.

Onlarında kendisi gibi günlerdir ilk kez bu kadar mutlu olduklarını fark etti. Babalarının yokluğu aslında en çok onları üzmüştü. Ahmet her gün onlarla telefonda konuşsa da, babalarından hiç bu kadar ayrı kalmayan çocuklara yeterli gelmedi. Gelmemiş yani, kadın da yeni fark etti.

Ve ilk kez anneliğini sorguladı, ihmalkarlığına hayıflandı. Kendi derdine o kadar yoğunlaşmıştı ki, çocuklarının da zor zamanlar geçirdiğini, ona her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduklarını görmedi. Bundan sonra daha dikkatli olacağına dair kendine söz verdi. Kendi iç muhasebesi ile çocuklarını izlerken, kafasını çevirdi ve etrafı izlemeye başladı.

O anda onu gördü. Parkın ilerisinde bir ağaca yaslanmış şekilde, çocuklarını yüzünde buruk bir gülümsemeyle izliyordu. Sonuçta, o da çocuklarından ilk kez bu kadar ayrı kalıyordu.

Anladı onu Erva ve çok şükür onun yerinde değilim diye düşündü. Rabbim evlatlarımın yokluğuyla sınamasın beni diye dua etti içinden.

Çocuklarını izlemeye başladı o da tekrar.

Şimdi aynı resme aynı duygularla bakan, iki yabancı insandı onlar.

Continue Reading

You'll Also Like

35.1K 1.5K 41
Öyle bir aşk düşünün ki! Birbirlerini görmeleri ve kavuşmaları imkansız. Biri Karadeniz'in hırçın kızı, diğeri ise parıltılı bir hayatın içinde olan...
30.9K 5K 43
İpek yetim ve öksüz bir asker kızıdır. Ailesinin kaybı onda büyük bir travma yaratır. Bir gece kız arkadaşıyla dışarıya çıktığında genç ve yakışıklı...
12.3K 746 24
Havanın soğuk olmasından mütevellit deniz kenarındaki taşların birine oturdum.Ucu bucağı olmayan karanlıkta herkese korkunç gelen ama benim geceleri...
239K 15.6K 53
Ben geldim anne... Kanatları yorgun kelebeğin geldi. Ahh, anne. .. birşey var, tam şuramda, sol göğsümün altında, canımı ölesiye acıtan bir şey...