ESARET

By LaleSarhan

5.8M 252K 35.8K

Ruhsuz bir adamla evlendim. Ruhsuz, duygusuz, gaddar, kaba ve insanlıktan yoksun bir adam... Artık Karahan ko... More

ESARET
ESARET HAKKINDA
1. Bölüm Avcı
2. Bölüm Heykel
3. Bölüm Volkan Ve Buz
4. Bölüm Saat 03.22
5. Bölüm Bedel
SİYAHIN ÖTEKİ YÜZÜ TANITIM VİDEOSU
6. Bölüm Ölüm Sessizliği Senfonisi
7. Bölüm Karanlık Cumartesi
8. Bölüm Damatsız Gelin
9. Bölüm Yırtık Duvak
10. Bölüm İntizar
KAPAK SEÇİMİ
11. Bölüm Siyah Gri Tonları..
12. Bölüm Maskeli Balo
13. Bölüm Siyah ve Yeşil
14. Bölüm Ten Acısı
15. Bölüm Haram
16. Bölüm İlk Kurşun
17. Bölüm Kalp Zehiri
18. Bölüm Bağdat
19. Bölüm Gözlerin Savaşı
Agapi yayınları fuar tarihleri.
20. Bölüm Issız Gece
21. Bölüm Çığlık Çığlığa Sessizlik
22. Bölüm Kan Kırmızı
23. Bölüm Son İmza
24. Bölüm Büyük Hata
25. Bölüm Kumar
#SÖY 1. Ve 2. Baskı Bitti!!
26. Bölüm Çığlık
27. Bölüm Kan Kokusu
28. Bölüm Kırmızı Ruj
29. Bölüm Dokunuş
30. Bölüm Veni Vidi Vici
31. Bölüm Şerefsiz İt
32. Bölüm Neydi Esaret?
33. Bölüm Kış Uykusu
34. Bölüm Ruhsuz
35. Bölüm Tozlu Yeşiller
Şov Yapmak!
36. Bölüm Nefes Tutulması
37. Bölüm Kan Lekesi
38. Bölüm Pamuk Prenses
39. Bölüm Kontrolsüz Nefesler
40. Bölüm Öfke Damarı
41. Bölüm Rüya Avcısı
42. Bölüm Üçüncü Gece
43. Bölüm Kurtarıcı
44. Bölüm Kasırga
45. Bölüm İtiraf
46. Bölüm Büyüyü Bozmayın!
Bitti
47. Bölüm Kızıl Boşluk
48.Bölüm☀️Güneşi Beklerken ☀️
49. Bölüm Sürme O Ruju
Kısa Bir Ara
50. Bölüm Buzlar Prensi
51. Bölüm Yılbaşı
52. Bölüm Izdırap
53. Bölüm En Kutsalım
54. Bölüm İki İmza
55. Bölüm Can Kanaması
KOD 52
56. Bölüm Veda Busesi
57. Bölüm Son Beste
58. Bölüm Son Durak
59. Bölüm İntihar
60. Bölüm Kusursuz Plan
İmzalı Kitap Kazananlar
61. Bölüm Vuslat
62. Bölüm Can Çekişmek
63. Bölüm Sebebim
64. Bölüm Kalbinden Sevmek
65. Bölüm CAPPADOCİA VİEW
66. Bölüm Şeffaf Mavi
67. Bölüm Özel Gece
68. Bölüm Nefes
69. Bölüm Kül Grisi...
70. Bölüm Fermuar
71. Bölüm İntizar 2
72. Bölüm Aydönümü
73. Bölüm Yalancı Bahar
74. Bölüm Kıyamet
75. Bölüm Bitti
76. Bölüm Ölüm Sessizliği
77. Bölüm Tek Bir Nefes
78. Bölüm Veda
79. Bölüm En Son Bahar
80. Bölüm Son Karar
82. Bölüm Zırh
83. Bölüm Final- El Kızı
Esaret İçin...
KOD 52
Son Dakika
Düşler Sokağı No 7/24 Kitap Oluyor!
Sensiz Asla

81. Bölüm Yangın

29.6K 1.8K 251
By LaleSarhan

Geçen bölüm ESARET yazarak beğendikleri replikleri paylaşan paylaşan sevgili arkadaşlarım:

Kartalice77
Damlaaydin
NurArzu
Zeyneb999

Hepinize sonsuz teşekkürler. Ellerinize emeklerinize sağlık arkadaşlar... Seviyorum sizi 👩‍❤️‍💋‍👩💕❤️

Bu bölüm sevgili @zehra63 e gidiyor. Kış Masalı hikayemizden beri birlikte olduğumuz şu an kapak grubunda olan tatlı okurum. Unuttuğum için özür dilerim ama biliyorsun... Zehra ESARET 85 bölüme kadar gitsin dedi ama maalesef gidemedi. Neyse. Zehracığım umarım bölümü beğenirsin. Ben çok severek yazdım. ❤️💕👩‍❤️‍💋‍👩

Multimedyada Şebnem Ferah "Sil Baştan" var arkadaşlar. Müziğimizi açalım. E zaten kahveler hazır. Hadi o zaman Esaret'i okumaya. Buyrun efenim bölüm sizlerin ❤️☕️️👩‍❤️‍💋‍👩💕🎶

Hazır mısın?

Ve sevdiği kadının konuşması... Hazır mıydı?

Madem cesaret etmişti... etmişti de neden korkuyordu? Neden kalbi boğazından fırlayacak gibiydi? Neden bir şey duymak istemiyordu? Neden nefes almak istemiyordu? Kalbinin seğirdiğini hissederken, kurumuş dudaklarını ıslatıp, hayal kırıklığı dolan gözlerle baktı.

"Hazırım. Senden gelecek her şeye hazırım."

***

Kerem hızla sürdüğü arabanın gazına biraz daha yüklendi. Uzaktan gördüğü yer... sanki tüm duygularını kaybetmişti. Sanki hiçbir şey hissetmiyordu. Sanki her şey biraz sonra bitecekti...

Karahan Konağının önünde âni bir fren yaptı. Arabasından hızla çıkıp başını kaldırdı. Tüm ihtişamıyla duran, heybetli konağa baktı. Neler yaşamıştı ama...

Hızlı adımlarla bahçeye doğru yürüdü. İçeri girdiğinde gözüne çarpan çiçekler.

Akşam sefaları...

"Beyim hoş geldiniz."

Mahmut'a boş gözlerle bakıp yanına gitti. El kol hareketleriyle bir şeyler anlatıp, onun konuşmasını beklemeden dışarı çıktı. Ahıra geçip Şah'ın yanına gitti. Boynunu okşayıp öptü. Uzun zamandır görmediği için nasıl da özlemişti. Şah yerinde kıpırdanıyor, sahibine sevgi dolu sesler çıkarıp, yüzünü başına sürüyordu. Kerem sevgiyle bakarken yanına gelen kişiye döndü.

"İzzet şimdi dediklerimi iyi dinle..."

Konuşması bittikten sonra hızla dışarı çıkıp konağa yöneldi. Merdivenleri çıkarken boğulduğunu hissediyordu. Mutfağın kapısındaki kişilere baktı. Sevdiği kadının dostları kendine üzgün gözlerle bakıyordu. Bir an durup onlara baktıktan sonra direkt yukarı çıktı. Terasa geldiğinde her zaman durduğu yere gelip, ellerini göğsünün üzerinde bağladı. Bu kez boş bakmıyordu, kurak topraklara. Bu kez karar verip gelmişti. Başını yavaşça çevirip; Hande'nin ilk geldiği gece, atlamak için çıktığı yere baktı. Gözleri hüzünle dolarken, odalarının kapısına çevirdi, bakışlarını. Ağır adımlarla kapıya gelip açtı. İçeri girip odaya baktı. Odanın dili olsa da konuşsa neler anlatırdı? Odanın her köşesine baktı, film izler gibi. Şu an yanmayan şömine... Oraya gelinliği atıp yakmıştı. Sonra ayakkabılarını... Pencerenin yanındaki duvara döndü. Hande gelinliğiyle ayakta duruyordu.

"Bana dokunma, lütfen."

Şu an orada kimse yoktu ama Hande konuşuyordu. O gece içmişti. Sanki her şey içince bitecek gibi... sonrası...

Odanın her köşesinde kötü anılar vardı. O kötü geçmişleri olmasaydı bu günler olmaz demişti, Demir İnanoğlu. Geçmişi silmeden seni sevdim demişti, Hande... Silemezdi ama... Gözleri acıyla dolarken her köşede canlanan anıları izledi. Kapının açılma sesiyle dikkati dağılırken, yanına koyulan bidona baktı, sonra onu getiren kişiye.

Ufuk sesini çıkarmadan dışarı çıkarken, Kerem odaya baştan sona tekrar bakıp bidonu aldı. Kapağını açıp içindeki benzini dökmeye başladı. Benzin kokusu odaya dağılırken, kapıdan çıkıp, dökerek merdivenleri inmeye başladı. Mutfağa girip benzini döktükten sonra çıkmadan son kez baktı.

Odalara tek tek girip döktükten sonra en alt kata indi. Açık olan büyük kapıdan dışarı baktı. Konak çalışanlarının hepsi dışarıdaydı. Mahmut, elinde şapkası sessizce ağlıyordu. Ufuk dimdik dursa da gözlerindeki üzüntüyü saklayamıyordu. İzzet, elleri önünde birleşmiş, Kerem bir şey söyleyecek gibi hazır bekliyordu. Fatma ve Yasemin sessizce ağlarken diğer çalışanlar yere oturmuş çaresizce bakıyorlardı.

Donuk gözlerle izlerken, cebindeki çakmağı çıkarıp kapıyı örttü. Diğer benzin bidonunu alıp merdivenin son basamağına ve yere döktükten sonra bidonu fırlattı. Elindeki çakmağı çakıp, biraz geriye çekilerek çakmağı benzin birikintisinin üzerine attı.

Birden yükselen alevler yeşil gözlerine yansırken geriye doğru bir adım atıp merdivenlerden yukarı çıkan alevlere baktı. Geçmişi silemezdi ama...

Kısa sürede konağı saran alevler ve aşağıda yangını izleyen Kerem... İfadesiz bir yüzle izlerken yerinden kıpırdamıyordu. Yanan konak değildi kalbiydi. Yanan konak değil ruhuydu. Yanan konak değildi, geçmişteki tüm kötülükler, işlenen günahlardı... Eski o adam da, şu an o ateşlerin içinde cayır cayır yanıyordu. Patlayan camların sesi, düşen kolonların sesi arasında alevlerin çıtırtısı yayılırken, dışarıdan kapının yumruklanmasını ve adını söyleyenleri duymuyordu. Şu an tek duyduğu Hande'nin sesiydi. Ne yangından dolayı çıkan sesler, ne yavaş yavaş yıkılan konak, ne de dışarıdaki ağlama ve panik sesleri. Tek duyduğu ses, sevdiği kadının sesi ve anladığı tek söz...

"Seni ta kalbimden seviyorum."

Böyle tertemiz bir sevgiye değecek biri değildi. Ama sevilmişti. Sevmeyi bilmeyen biri için çok hata yapmıştı ama sevmişti işte... Düşe kalka sevmişti. İyi, hiçbir şey görmeyen kendisi... her şeyin, en kötü olayların bile hep güzel yönünü gören sevdiği...

Ayaklarının ucuna, ateşle birlikte düşen kalasa baktı. Sonra diğerlerine... Kıpırdamadan olduğu yerde duruyordu. Ne duman, ne ateş, ne de ateşlerin içindeki kendisi, hiçbiri umurunda değildi...

***

"Ne demek Kerem içeride! Ufuk sen ne söylediğinin farkında mısın!?"

"....."

"Kahretsin!"

Erdem telefonu kapatıp hızla odadan çıktı. Hastanenin koridorunda yürürken bir yandan üzerindeki önlüğünü çıkarıyordu. Rüzgar gibi hızla yürüyerek, direkt Hande'nin odasına girdi. Yanında Demir ve Handan'ı görünce ne yapacağını bilemedi.

Yanlış adrese gelmişti!

Üçü de kendine bakınca ne konuşacağını şaşırdı.

"Ben geldim de yanlış geldim. Pardon rahatsız ettim."

Erdem hızla dışarı çıkıp kapıyı kapatınca boş gözlerle etrafına baktı. Kime ne diyecekti? Altan'a söylese, adam Nevra'nın yanındaydı. Hoş, olmasa da ne yapabilirdi ki? Yapacağı tek şey vardı, o da kendisinin gitmesi! Adımını atar atmaz kolundan tutulunca hemen döndü.

"Erdem bir sorun mu var?"

Demir'in sorusu... sorun mu? Düşünceleri yıldırım hızıyla yer değiştirirken; istemsiz, sözler, hızla tek tek döküldü dudaklarından.

"Karahan Konağında yangın çıkmış. Ama sorun şu ki içeride kalmış."

Demir'in yüzü simsiyah olurken endişeyle arkasına bakıp tekrar Erdem'e döndü.

"Kim içeride kalmış?"

"Kerem."

Demir vurgun yemiş gibi bakarken elini alnına koyup birkaç nefes aldı. Başını kaldırıp Erdem'e baktı. Zorla nefes aldığı acı çektiği yüzünden belli oluyordu. Elini kalbinin üzerine koyup yakasını açtı.

"Ben oğluma yeni kavuştum. Onu kimseye vermem, hele ölüme asla!"

Demir hızla arkasına dönüp içeri gireceği sırada Hande'yle burun buruna geldi. Ne yapacağını bilemez bir ifadeyle bakarken zorla konuşmaya çalıştı.

"Güzel kızım. Neden ayaktasın? İçeri geç, yorulma. Ben birazdan geliyorum."

Hande'nin gözleri dolarken bakışlarını Erdem'e sabitledi.

"Kerem? Kerem iyi mi?"

Erdem, hızla dolan gözlerini kaçırıp dişlerini sıktı.

"Artık kaçarı yok. Ben gidiyorum ve hiçbir şey bilmiyorum! Kardeşim o benim!"

Erdem hızla giderken Hande kimseye bakmadan hızla peşinden gitmeye başladı. Demir, yanına gelen Handan'a kısaca açıklayıp çıkışa doğru yürümeye başladı. Handan ağlayarak yürürken bir yandan Hande'ye sesleniyordu.

"Kızım iyi değilsin!"

Hande hiçbir şey duymuyordu. Erdem'in yanına hızla oturunca Erdem hızlı bir kalkış yaptı.

"Emniyet kemerini bağla. Allah'ım sen yardım et! Lütfen geç kalmayayım!"

Erdem bağırırken gözlerinden akan yaşları durdurmak imkansızdı. Hande kemerini bağlayıp yola odaklanırken titreyen ellerini yumruk yaptı.

"Bu kez neden yaptın, ne yaptın bilmiyorum ama tek istediğim iyi ol. Başka bir şey istemiyorum."

Şoka girmiş gibi sessizce dururken sesini duyduğu tek şey, arabanın dörtlülerinin sesiydi. Ellerinin titremesi gittikçe artıyor, nefes alması zorlaşıyordu.

Kerem...

Böyle bir şeyi hiç beklemiyordu. Oysa konuşmaları...

"Hande, Kerem çıkarken sana bir şey söylemedi mi? Ya da ne konuştunuz? Allah'ım aklım almıyor! Daha az önce gördüm! Hastalarım vardı konuşamadım!"

Hande, başını yavaşça çevirip Erdem'e baktı. Dalgın gözleri Kerem'le yaptıkları konuşmayı görüyordu ama Erdem anlayamazdı...

"Erdem bir şey sorma. Sadece arabayı sür. Ne olmuş bilmek istiyorum ama aynı zamanda istemiyorum. Çünkü korkuyorum!"

Hande'nin son cümlesinde sesi yüksek çıkarken nefesi de hızlandı. Gözlerine yaşlar hücum ederken yüzünü kapatan saçlarını hırsla gözlerinin önünden çekti.


"Ben küçücük şeylerle mutlu olan biriyim ama artık yoruldum! Yaşadıklarımdan, yaşatılanlardan tiksindim! Tek istediğim sevdiğim adamın yanımda olması! Çok şey mi istiyorum!? O yüzden bana bir şey sorma! Çünkü o lanet olası konağa gittiğimde her şeyin bitmesinden korkuyorum! Anladın mı!?"

Erdem gaza biraz daha yüklenirken, kalbindeki, dile getiremediği korkusu da gittikçe artıyordu. Ne oldu detayını da bilemiyordu.

Karahan konağı uzaktan görününce, Hande dehşetle gözlerini açarken, titreyen elleriyle ağzını kapattı ama tiz çığlığını önleyemedi. Yüksek sesli nefesleri gittikçe ağıt halini alıyordu. Dudaklarından dökülen hıçkırığın devamı gelirken Erdem'in direksiyonu tutan elleri gevşedi. Zorla yutkunurken gözleri kararmaya başladı.

Arabanın tekerleri sanki geriye gidiyordu. O kadar hızlı sürüyordu ama yok... konağa yaklaştıkça uzaklaşıyordu. Konağın o kısacık yolu sanki saatler sürmüştü. Erdem arabayı park eder etmez, Hande arabadan hızla çıkıp konağa baktı. Koca konak cayır cayır yanıyordu. Gece siyahı gözlerine ateşin kızıllığı hakim olurken, panik bir ifadeyle, dışarıda bekleyen çalışanlara baktı. Ufuk'un yanına gelip telaşla konuşmaya başladı.

"Kerem nerede!? Yangın nasıl çıktı!?"

Ufuk, yanlarına gelen Erdem'e bakıp, tekrar Hande'ye döndü.

"Kerem bey içerideler Hande hanım. Konağı da Kerem bey yaktı."

"Ne!?"

Hande'nin ağzından çığlığı andırırcasına döküldü, o söz. Soran gözleri korkuyla dolarken, duran diğer arabadan çıkan Demir ve Handan koşarcasına yanlarına geldiler. Konuşmalar birbirine karışırken Hande konağa doğru yürümeye başladı. Erdem fark edip peşinden giderek kolundan tuttu.

"Hande ne yapıyorsun?"

Hande acıyla dolu gözlerle Erdem'e bakarken sesi titrek ve toktu.

"Ne mi yapıyorum? Kerem içeride ve sen bana ne yaptığımı soruyorsun. Tabii ki içeri giriyorum! Başka ne yapabilirim!?"

Erdem çaresizce konağa bakıp tekrar Hande'ye döndü. Yanlarına gelen Handan ve Demir çaresizce onu dinliyordu.

"Konağın kapısını açmamız mümkün değil! Nasıl açacaksın!?"

"Ben denedim efendim ama kapı gördüğünüz gibi özel yapım. Açmamız mümkün değil. İtfaiyeyi aradık başka bir şey yapamıyoruz."

Ufuk konuşunca Hande bir adım geri çekilip hepsine tek tek baktı.

"Mümkün değil? Benim bildiğim bir şey var. Mümkün olmayan hiçbir şey yoktur! Eğer öyle olsaydı ben Kerem'le evlenmezdim!"

Hande, nefes nefese çalışanlara bakıp Mahmut'un yanına geldi.

"Mahmut amca buranın başka kapısı yok mu!? Ya da başka bir giriş, anahtar her neyse! Burada aptallar sürüsü gibi bakıp durmaya niyetim yok!"

"Var hanımım bakmadım mı sanıyorsunuz? Ama kilitli ve açılmıyor. En az bu kapı kadar sağlam."

Hande konuşmadan duyulan gürültüyle herkes çığlık atmaya başladı. Çalışanlar konaktan biraz daha uzaklaşırken, Hande birden dönüp konağa baktı. Koca konak çökerken ağzı açık şok olmuş bir ifadeyle kaldı. Kapıya doğru koşarken "Kerem" diye attığı çığlık gürültünün arasında kaybolurken kapıya geldi.

Cılız yumruklarıyla son gücünü kullanarak kapıya vururken bir yandan bağırıyordu.

"Kerem! Biriniz bir şey yapsın! Hepimiz kapıya yüklenelim! Kerem içeride! Baba sen yaparsın! Sen benim kuvvetli babamsın! O senin kaybettiğin oğlun! Bakmayın buraya gelin!"

Demir çaresizce ağlayarak kapıya gelirken kopan ikinci gürültüyle alevler daha da yükseldi. Çaresiz gözlerle bakarken, kapıyı omuzladı ama nafile yere. Erdem, Mahmut diğer çalışanlar kapıyı zorlasa da olmuyordu. Sesler birbirine girip yükselirken Hande çığlık çığlığa Kerem diye bağırıyordu. Konak çöküyor alevler yükseliyor; ortamda kargaşa ama çaresizlik diz boyu... Hande arka tarafa doğru koşup diğer kapıya geldi. Çaresizce bakarken yumruklamaya başladı.

"Kerem! Kahretsin neden yaptın!? Allah'ım bana yardım et! Kerem diyorum!"

Çaresizce kapıya bakarken açılan kapıdaki kişiyi görünce bir an duraksayıp hemen boynuna sarıldı. Gözyaşları, sevdiği adamın boynunu ıslatırken ağlaması gittikçe arttı. Hıçkırıkları konuşmasına izin vermiyor, sarıldıkça sarılıyordu. Belini sımsıkı kavrayan elleri hissedince bağırarak ağlamasına devam etti.

"Hande'm ağlama. Hem sen neden geldin ki? Beni, burayı böyle görmeni istemezdim. Ben gelecektim."

Hande hâlâ şoku atlatamayıp ağlamaya devam ederken Kerem sımsıkı sarıldı. Yüzünü saçlarına sürerken öpücükler konduruyordu.

"Yine seni üzdüm. Seninle konuştuktan sonra her şey düzene girdi ama bir fazlalık vardı. O da bu konak. Geçmişi yok edemem ama burayı yok etmek istedim. Çıkıp yanına gelecektim ama sen geldin. Ağlama lütfen. Artık ağlama. Hele de benim yüzümden ağlamanı istemiyorum. Lütfen."

Hande'nin ağlaması azalırken çekilip sevdiği adama baktı. İnanamıyor gibi yüzüne dokunurken zorla konuşmaya başladı.

"Konuştuk her şey düzeldi neden böyle yaptı diyordum. Ben başka türlü düşündüm. Senin de o ateşlerin içinde kaldığını düşündüm. Anlam veremedim."

Kerem şefkatle bakarken sevdiği kadının saçlarını okşuyordu.

"Anlam vereceğin ne bıraktım ki, sana... Bir daha o hatayı yapmayacak kadar seviyorum seni. Kendim önemli değilim. Seni bir daha kaybedemem. Sensiz bir hayat yok. Buradaki her şeyi eski kötü anılarla birlikte yaktım. Senin için bir şey değişmese de benim için değişti. Çünkü ben senin gibi değilim. Bu konak burada durduğu sürece yapamazdım. Artık üzerimden bir yük kalktı. Bizim hayatımızın başladığı yer kendi evimiz."

Hande sevinçle sarılırken Kerem üzgün bir ifadeyle sımsıkı sardı sevdiğini. Her şekilde üzüyordu ama bu sondu. Olması lazımdı ve yapmıştı. O konuşmadan sonra her şeyi göze almıştı. Saçlarını öperken sevdiğinin, bir yandan okşuyor sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Hadi evimize gidelim. Buraya bir daha geleceğimi sanmıyorum. Artık yepyeni bir gelecek bizi bekliyor. İkimizi."

Hande duyduklarıyla rahatlarken duyduğu seslere çevirdi başını. Handan koşarak gelip ikisine sarılırken Demir rahat bir nefes aldı. Erdem elini alnına koyup şükrederken itfaiye araçlarının sesi duyuldu. Sesler çoğalıp birbirine karışırken Kerem başını kaldırıp konağa baktı.

Karahan konağı...

Tüm kirli geçmişiyle, yaşanmışlıklarıyla, tarih olmuştu. Bundan sonra ne olacak umurunda bile değildi. Umurunda olan tek şey, üzmeyi ağlatmayı da tarihe gömdüğü sevdiği kadındı. Hande'yi alıp arabasının yanına gitti. Çalışanlara baktı. Perişan dağılmış hallerine. Ufuk'u yanına çağırıp konuştuktan sonra Hande'yi arabaya bindirdi. Kendisi de diğer tarafa geçip konağa son kez baktı. Bir şey söylemeden arabayı çalıştırıp giderken düşündüğü şey artık geçmişi değil, geleceğiydi...


***

Yazlık Ev

Salonda oturanlar; Kerem, Hande, Handan, Erdem, Seza ve Nesrin'di.

Yasemin masayı toplarken Fatma çay servisi yapıyordu. Sessizlik hakim olan salonda, Kerem misafirlerine bakıp bir süre düşündü ve...


"Artık her şey açığa çıktı. Eski, zoraki evliliğin tüm nedenleri ortaya çıktı. Hande' de ben de her şeyi biliyoruz. Bu durumda nasıl davranılır bilmiyorum. Annem... her ne kadar kötü de olsa gerçek annem olmasa da annem. Beni o büyüttü. Yaptığı kötülükleri kaldıramadı ve akli dengesi yerinde değil. Hande'yi zehirlerken öz kızı olduğunu bilmiyordu. İnsanın kendine dokununca ne duruma düşüyor... Hande'yi göndermek için yaptıklarını hiç anlatmıyorum. Onlar ve diğerleri üst üste gelince..."

Kerem bir an Hande'ye bakıp tekrar gözlerini kaçırdı.

"Her neyse. Hande'nin daha fazla üzülmesini istemiyorum. Diğer meseleye gelince ne yapacağımı bilmiyorum. Onu da Hande'yle konuşup karar vermek istiyorum. Aynı şeyler Hande için de geçerli ama biz biraz konuştuk. Olanları zamana bırakacağız. Kolay değil. Şok üstüne şok derken gerçekler bizim canımızı yaktı. Birlikte üstesinden geleceğiz. Ve altından kalkacağımıza da eminim."

Konuşmasını bitirip Hande'ye baktığında onun gece siyahlarındaki sevgiyle gülümseyip rahatladı. İçindeki diğer rahatsızlık veren sebepler...

Nevra ve Altan...

İçi sızlıyordu. Yaptıkları affedilir gibi değildi... zaten affetmeyecekti ama Hande'den dolayı hayat bulan bu Kerem'in içi sızlıyordu.

"Biz her zaman yanınızdayız. Ne yaparsanız, ne karar verirseniz, arkanızdayız. Öncelikli isteğimiz sizin mutlu olmanız. İkiniz de bizim kıymetlimsiniz. İkiniz de bizim evladımızsınız. Yıllar sonra da olsa kavuştuğumuz oğlumuz ve kıymetli kızımız. Sizi ayırt edemeyecek kadar çok seviyoruz."

Demir'in konuşması ve ortamın daha da rahatlaması aynı anda oldu. Kerem tedirgin bir ifadeyle bakarken Erdem ayağa kalktı.

"Benim için fark eden bir şey yok. Kerem kardeşimdi yine kardeşim. Bana müsaade artık. Yarın yine uğrarım. Yapabileceğim bir şey olursa ne yapman gerektiğini biliyorsun."

Kerem minnetle gülümseyip Erdem'i uğurlamak için kalktı. Hande annesinin ve babasının ortasına oturup ellerini tuttu. Üzgündü ama...

"Benim gerçek annem babam sizsiniz. Bunu hiçbir şey değiştirmez. Doğurmakla olmuyormuş. Büyütmek, yetiştirmek onu sevgiyle aşılamak lazımmış. Çok acı şeyler oldu, birlikte yaşadık ama altından hep birlikte kalkacağız."

Handan ve Demir kızlarına sarılırken Nesrin ve Seza dolu gözlerle onları izliyordu. Nesrin, Seza'ya dönüp buruk bir ifadeyle gülümserken biraz daha yaklaştı.

"Onlar için hiç kolay olmayacak. Biz yanlarında durup destek olacağız. Arkadaşım kuzenim çıktı ve ben hâlâ olanları anlayamıyorum. Hande benim teyzemin kızıymış."

Seza kaçamak gözlerle Hande'ye bakıp tekrar Nesrin'e döndü.

"Yine iyi kaldırdılar. Asıl bundan sonrası önemli. Düşe kalka kendilerine gelecekler. Şimdi sen Hande kuzenim dedin ben cidden garip oldum. Onları hiç düşünemiyorum."

Kerem'in tekrar gelmesiyle Handan ve Demir kalktılar. Demir çekinse de dayanamayıp Kerem'e sarıldı. Kerem elleri iki yanda öyle kalırken tedirgin bir şekilde kollarını kaldırıp sarıldı.

"Oğlum benim. Bunu yapmayı o kadar zamandır istiyordum ki. Sana o kadar hasrettim ki-"

Gerisi gelmedi sözlerinin. Çünkü bir kelime daha etse çocuk gibi ağlayacaktı. Doya doya sarıldı, kokladı. Yıllardır oğlu olduğunu bile bile uzak kalmak ne kadar da acıydı. Zaman elbet geçerdi ama delip geçmesi kadar ağırı yoktu. Handan kalkıp yanlarına gelince Demir onu da alıp sarıldı. Kerem ne yapacağını bilemez bir şekilde kalırken Hande'yle göz göze geldi. Şu an ne hissediyor bilmiyordu. O kadar garipti ki... Karısının anne babası, kendinin anne babası... Gözlerini kaçırıp öyle kalırken, Handan geri çekilip sevgi dolu gözlerle baktı.

"Bizim hislerimizi anlayamazsın. Ben de Demir'in ne hissettiğini anlayamam. O biliyordu ve sana hasretti. Ben yeni öğrendim, şaşkınım, mutluyum, üzgünüm. Karmakarışığım... Dediğiniz gibi zamanla düzelecek, her şey. Zaman bu kez hepimize ilaç olacak."

Handan Demir'e sevgiyle bakıp ellerini sıktı.


"Artık gidelim. Nasıl bir gündü ben de bilmiyorum. Herkes kendine gelsin. Yarın yine görüşürüz."

Demir başıyla onaylarken kızının yanına gidip sarıldı.

"Babasının kıymetlisi, güzel kızım benim. Kendinizi üzmeyin. İkiniz de evladımsınız. Birlikte olunca altından kalkacağınıza eminim."

Hande babasına sımsıkı sarıldı. Kalbi bu kez değişik hislerle çarpıyordu.

"Hep birlikte kalkacağız. Baba ben özür dilerim."

Kızının saçlarını okşayan Demir'in elleri titremeye başlarken, çekilip kızına baktı, dolu gözlerle.

"Anlamadım."

"Sana söylediklerim için. Hiçbir suçun yokken sana söylediğim o sözlerin pişmanlığı, gerçeği öğrenmediğim zaman da içimi yakmıştı ama öğrenince beter oldum. Ben o-"

"Sen o sözleri söyledin ve sonuna kadar haklıydın. Bunun üzerinde daha fazla konuşmanı istemiyorum. Ben babayım. Yaptığın da hata değildi."

"O özürü benim dilemem lazımdı ve diledim. Hande'm bir daha bunları açmayalım. Senin, sizin, üzülmeniz bizi üzer. Siz bir karar verdiniz zamana bıraktınız ve biz de sizi sonuna destekliyoruz. Biz artık gidelim. Sizin konuşacak çok şeyiniz vardır."

Hande annesine sımsıkı sarılıp gözlerini kapattı.

"İyi ki benim annemsin. İyi ki benim ailemsiniz. İkinizi de çok seviyorum."

"Biz de seni seviyoruz. Biraz daha kalırsak hiç gidemeyeceğiz. Siz mutlu olun bize yeter. Bir anne baba başka ne ister ki?"

Hande buruk bir ifadeyle gülümserken Seza ve Nesrin'de kalktılar. Vedalaştıktan sonra Hande misafirlerine eşlik edip kapıya geldi. Arkadan belini saran elin sahibine dönünce bakışları sevgiyle doldu. Elini tutup başını omzuna yasladı. Buruk, garip değişik bir ortam vardı. Misafirlerinin arabalarına binmelerini izlediler. Kapıyı örtüp içeri girdiklerinde ikisi de sessizdi. Karşılıklı oturuyorlar ama hiç konuşmuyorlardı.

"Teşekkür ederim."

Sessizliği ilk bozan Hande'nin sözleriydi. Kerem anlamaya çalışarak bakarken, Hande kalkıp yanına oturdu.

"Çalışanları buraya aldın, onun için."

Kerem şaşkın bir ifadeyle tek taraflı gülümserken sevdiğinin ellerini tutup dudaklarına götürdü.


"Seni tanımamışım. Her geçen gün değişik birini görüyorum. Tabii alacağım. Çünkü onlar senin arkadaşların. Olmasa yine alırdım çünkü sen onları seviyorsun. Bunun için teşekkür etme. Asıl ben teşekkür ederim."

Hande Kerem'e biraz daha sokulup sevgiyle bakarken elini yüzüne dokundurdu.


"Sen neden teşekkür ediyorsun?"

Kerem gözlerini kısa bir süre kapatıp; yüzünü, sıcacık sevgiyle dokunan ele sürdü. Gözlerini açtığında bakışları sevgi doluydu.

"Beni sevdiğin için. O sevginle sabrınla beni bambaşka biri yaptığın için. En önemlisi karım olduğun için. Hande'm ben seni çok seviyorum."

Hande, sımsıkı sarılırken sevdiğine, gözlerini kapattı. Saçlarındaki sevgi dolu öpücüklerin tadını çıkarırcasına yüzünü boynuna sürdü.

"Ben de seni seviyorum. Ta kalbimden."

Kerem gözlerini açıp karşıya bakarken yaptıkları konuşmayı düşündü. Kollarındaki kadın her şeyin en güzeline de layık değildi. Onun layık olduğu bir şey de yoktu... ilk başta da kendisi ona layık değildi. Sevgisi o kadar yüceydi ki ona layık hiçbir şey bulamıyordu, kendisi de dahil... Bu kadar kötü yaşanmışlığa rağmen bu sevgi kendisine ilaç olmuştu. Bu sevgiyle ayakta duruyordu. Hande kalbinin tek özeliydi ve ona da layık değildi. Aylar önceki halini düşündü.

Tanınmayacak haldeydi...

Bambaşka bir Kerem vardı, kendisinin bile tanımakta güçlük çektiği.

"Ben seni hak etmiyorum."

Hande duyduğu sözle şaşırırken çekilip Kerem'e baktı. Gözlerini kısıp bakarken sanki yüzünden bir şeyler anlamaya çalışıyordu.

"Konuştuklarımızı çabuk unutmuşsun. Kerem artık yoruldum. Neden böyle konuşuyorsun? Biz konuştuk ve buraları aştık. Hem sen böyle söyledikçe ben mutluluğumu sorguluyorum."

Kerem kendine gelip düşünmeye başladı. Doğru söylüyordu. Doğru söylüyordu da...

"Konuştuk ama gel bana sor. Kendini benim yerime de koyamazsın, çünkü sen kötü düşünemezsin. Ben geçmişte yaptıklarımın azabını ölene kadar çekeceğim. Eğer sen üzüleceksen elimden gelenin fazlasını yapacağım. Söz veriyorum. Birlikte yaşayacağımız güzel günler bizi bekliyor. Bir de senden ne öğrendim biliyor musun?"

Hande dolu gözlerle bakarken "seni üzmeyecek bir şeyse söyle" deyince Kerem pişmanlık dolu bir ifadeyle bakarken karısının ellerini tutup şefkatle sıktı.

"Böyle konuşarak beni dağıtma. Geçmişi düşünenin, geçmişle yaşayanın, geleceği olmuyormuş. Çünkü hep geçmiştesin ve yaşadığın ânı görmediğin için geleceği hiç yaşamıyorsun. Ben artık böyle yapmak istemiyorum. Güzel günlere birlikte yürüyelim istiyorum. Arada sendelerim ama sen yanımda olduğun sürece düşmem. Hande'm iyi ki varsın."

Hande'nin buruk ifadesine aynı şekildeki gülümsemesi eklendi. Sevdiği adamın ellerini sıkıp titrek sesiyle konuştu.

"Ben böyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum."

"Söylemedin. Seninle yaşarken anladım."

"Kerem?"

"Güzelim?"

"İyi ki varsın."

Kerem dolan gözlerini kaçırıp başını kaldırdı. Gözyaşları akmasın, sevdiği daha fazla üzülmesin... tekrar buluşunca gece siyahları ve yeşiller bu kez mutluluk hakimdi buruk da olsa...

"İyi ki seni sevmişim. İyi ki beni sevmişsin."

Kerem sevdiğine sımsıkı sarılırken karşılığını ânında aldı. Konuşmaları normale biniyordu görünürde. İleride hem görünür hem içten olacaktı belki ama zamana ihtiyaçları vardı. İhtiyaçları olan zamana bırakılmıştı her şey. Her şey zamanla düzelecekti. Buna ikisi de emindi. Arada sarsılmalar elbet olacaktı ama konuştukları gibi, öncelikleri ikisi olacaktı. Dış etkenler... işte onlara hayatlarında yer yoktu... Kerem çekilip sevdiği kadının çenesinden tutarak başını kaldırdı. Sevgiyle bakarken, yüzüne içten bir tebessüm yayıldı.

"Sen iyi misin? Ağrın sızın var mı?"

Hande konuşmanın normale bindiğini görünce içten bir şekilde gülümsedi.

"Vardı ama verdiğin ilaçlar iyi geldi. Birkaç gün daha sürer. Ama mutlu olunca ağrılarım daha da azalıyor. Mesela şimdi hiç yok."

Kerem'in gülümsemesi büyürken yüzünü iyice yaklaştırdı. Parmakları yüzünü okşarken sessizce konuştu.

"O zaman?"

"O zaman?"

Kerem'in yüzü kızarırken dudaklarını bastırdı. Gülümsemesi büyüdükçe büyüyordu.

"O zaman odamıza çıkalım. Çok konuştuk kararlar verdik. Kötü bir gün geçirdik ve özlem gidermeyi hak ettik diye düşünüyorum. Hande'm ben seni çok özledim."

Hande karşılık olarak kocasının yanağına sessiz bir öpücük bırakıp geri çekildi.

"Hayır diyemeyecek kadar özledim seni."

Kerem'in yüzünden geçen buruk ifade hemen yok olurken tek hamlede karısını kucağına aldı. Hande üzülmesin yeter ki... o yüzden içten gülecekti. Karısına öpücükler sıralayarak odalarına çıkarken kötü bir günün daha sonuna gelmişlerdi.

Son...

Artık gerçekten son... Dış etkenden olan kötülükler bu eve, iki kişinin arasına girmeyecekti. Kötü olan hiçbir şey ikisini etkilemeyecekti. Çünkü öyle konuşmuşlardı- ki aldıkları ortak karar böyleydi. Artık geleceğe doğru gideceklerdi. Geçmiş, arada çıksa da karşılarına, ondan ders çıkaracaklar sevgileriyle daha da sıkı sarılacaklardı. Çünkü güzel bir söz vardı. Handan'ın kızına hep söylediği Hande'nin kulağına küpe olan.

"Eskisi olmayanın yenisi olmaz." Eski geçmişleri vardı ve öyle kalacaktı. O olmasaydı, o adam, Kerem olmazdı. Madem o adamdan Kerem doğmuştu; kötü geçmişten de güneşli günler doğacaktı...

Instagram LaleSarhan
Facebook Lale Sarhan

Continue Reading

You'll Also Like

717K 41.2K 35
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
Mucize By Yazanankaa

General Fiction

226K 592 3
+18 Yetişkin içerikli kitap.* Yaman o dudaklara ağzını yaklaştırdı hala yuvarlak kalçaların dizlerinde ve kasıklarında olmasıyla derin bir nefes alıp...
1.3M 102K 28
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
2.5K 377 103
Kalmak istedim, hep yanında kalmak istedim. Gözlerinde kalmak, yüreğinde kalmak, sol yanında, ömründe kalayım istedim. Gitmem için onca bahanem varke...