ESARET

By LaleSarhan

5.8M 252K 35.7K

Ruhsuz bir adamla evlendim. Ruhsuz, duygusuz, gaddar, kaba ve insanlıktan yoksun bir adam... Artık Karahan ko... More

ESARET
ESARET HAKKINDA
1. Bölüm Avcı
2. Bölüm Heykel
3. Bölüm Volkan Ve Buz
4. Bölüm Saat 03.22
5. Bölüm Bedel
SİYAHIN ÖTEKİ YÜZÜ TANITIM VİDEOSU
6. Bölüm Ölüm Sessizliği Senfonisi
7. Bölüm Karanlık Cumartesi
8. Bölüm Damatsız Gelin
9. Bölüm Yırtık Duvak
10. Bölüm İntizar
KAPAK SEÇİMİ
11. Bölüm Siyah Gri Tonları..
12. Bölüm Maskeli Balo
13. Bölüm Siyah ve Yeşil
14. Bölüm Ten Acısı
15. Bölüm Haram
16. Bölüm İlk Kurşun
17. Bölüm Kalp Zehiri
18. Bölüm Bağdat
19. Bölüm Gözlerin Savaşı
Agapi yayınları fuar tarihleri.
20. Bölüm Issız Gece
21. Bölüm Çığlık Çığlığa Sessizlik
22. Bölüm Kan Kırmızı
23. Bölüm Son İmza
24. Bölüm Büyük Hata
25. Bölüm Kumar
#SÖY 1. Ve 2. Baskı Bitti!!
26. Bölüm Çığlık
27. Bölüm Kan Kokusu
28. Bölüm Kırmızı Ruj
29. Bölüm Dokunuş
30. Bölüm Veni Vidi Vici
31. Bölüm Şerefsiz İt
32. Bölüm Neydi Esaret?
33. Bölüm Kış Uykusu
34. Bölüm Ruhsuz
35. Bölüm Tozlu Yeşiller
Şov Yapmak!
36. Bölüm Nefes Tutulması
37. Bölüm Kan Lekesi
38. Bölüm Pamuk Prenses
39. Bölüm Kontrolsüz Nefesler
40. Bölüm Öfke Damarı
41. Bölüm Rüya Avcısı
42. Bölüm Üçüncü Gece
43. Bölüm Kurtarıcı
44. Bölüm Kasırga
45. Bölüm İtiraf
46. Bölüm Büyüyü Bozmayın!
Bitti
47. Bölüm Kızıl Boşluk
48.Bölüm☀️Güneşi Beklerken ☀️
49. Bölüm Sürme O Ruju
Kısa Bir Ara
50. Bölüm Buzlar Prensi
51. Bölüm Yılbaşı
52. Bölüm Izdırap
53. Bölüm En Kutsalım
54. Bölüm İki İmza
55. Bölüm Can Kanaması
KOD 52
56. Bölüm Veda Busesi
57. Bölüm Son Beste
58. Bölüm Son Durak
59. Bölüm İntihar
60. Bölüm Kusursuz Plan
İmzalı Kitap Kazananlar
61. Bölüm Vuslat
62. Bölüm Can Çekişmek
63. Bölüm Sebebim
64. Bölüm Kalbinden Sevmek
65. Bölüm CAPPADOCİA VİEW
66. Bölüm Şeffaf Mavi
67. Bölüm Özel Gece
68. Bölüm Nefes
69. Bölüm Kül Grisi...
70. Bölüm Fermuar
71. Bölüm İntizar 2
73. Bölüm Yalancı Bahar
74. Bölüm Kıyamet
75. Bölüm Bitti
76. Bölüm Ölüm Sessizliği
77. Bölüm Tek Bir Nefes
78. Bölüm Veda
79. Bölüm En Son Bahar
80. Bölüm Son Karar
81. Bölüm Yangın
82. Bölüm Zırh
83. Bölüm Final- El Kızı
Esaret İçin...
KOD 52
Son Dakika
Düşler Sokağı No 7/24 Kitap Oluyor!
Sensiz Asla

72. Bölüm Aydönümü

36.1K 1.8K 319
By LaleSarhan

Twitter Instagram ve Facebook üzerinden ESARET 71. bölüm, beğendikleri replikleri paylaşan sevgili arkadaşlarım;
Kartalice77
NurArzu
Zeyneb999
Zehraltnkpr
Badiseba

Hepinize teşekkür ederim. Emeğinize sağlık Sevgilerimle...

Bu bölüm olayları patlatacaktım ama olmadı. Baktım çok uzuyor tadında bırakayım dedim. Olaylar başlasın "Bitti" kesitine geçelim dedim ama olmadı. İnşaallah bir aksilik olmazsa diğer bölüm olayların startını vereceğiz. Hemen hiç değinmediğim, arada küçücük dokunduğum olaylar zinciri başlayacak inşaallah. Kumar gibi basit bir olay olmadığını göreceğiz...

Sevgili, tatlış minnoş, Zehra'm Altunköprü❤️ Tatlım bu bölüm tarafımdan sana ithaf edildi. Balayı, iş, ev... Hanker var ama içerikli de bir bölüm oldu. Yazarken aklıma sen geldin. Güzel yüzün hep gülsün, hep mutlu ol. Başarıların daim olsun. İstediğinden güzel bir hayat diliyorum. İnşaallah beğenirsin ❤️😘🌷

Kahveler hazır biliyorum. Sezen Aksu "büklüm büklüm" var multimedyada. Gerçekten güzel oldu. Dramdan önce biraz mutlu olalım diyorum ve sizleri, kahve müzik ve 72. bölümümüzle baş başa bırakıyorum. Buyurun efenim bölüm sizlerin✌️☕️️❤️✅



Quasar, Şahdağ Otel

Yerler bembeyaz kar...

Otelin bahçesinde çocuklar gibi kar topu oynayan iki kişi.

Hande ve Kerem.

Nevşehir'de, karın ilk yağdığı zamanlar, Hande gideceğine kesin emin olduğu bir gün, ağlarken, söz arasında anlatmıştı. O akşam evine gideceğini, annesiyle akşam sefaları açarken kahve içeceğini, sonra sabah olunca kar topu oynacağını...

Ama gidememişti. Gidemeyince de ağlayarak Kerem'e içini dökmüştü. Kerem bunu unutamamıştı ama böyle bir ortamları da olmamıştı. Ve şimdi tam zamanıydı. Balayında karısıyla kar topu oynuyordu. Küçükken teyzesi gelirdi. Birkaç gün kalırlardı. O zaman Nesrin'le oynardı. O zamandan sonra bir daha oynamamıştı. O kadar uzun aradan sonra karısıyla oynuyordu. Madem artık Kerem'di ve değişmişti... Karısı çocuklar gibi gülüp eğlenirken ona katılıyordu. Önce yabancı duygular ve sonrası tamamen adapte olması... Eski o adamdan izler tamamen gitmemişti. Attığı ilk kartopu bunun göstergesiydi. Bir süre düşünmüştü.

Ben ne yapıyorum?

O adamın sorduğu soruyu, Kerem cevaplamıştı.

Karımla balayında kar topu oynuyorum!"

Cevap bu kadar açık ve netti! Uzatmaya, eğip bükmeye gerek yoktu!

"Atamadı ki!"

Hande'nin çocuk gibi bağırıp, korkak ama neşeli bir şekilde konuşup kaçmaya başlamasıyla, kendine gelip yeni bir kar topu yaptı.

"Sen atamayınca ben öyle söylememiştim! Al bakalım!"

Yine isabetsiz atış ve Hande'nin şen kahkahası... Bankın üzerinden diğer tarafa atlayıp yere çömeldi. Hem heyecanla nefes alıyor, hem de hızla kar topu yapıyordu. İsabet etmeyen atış için, içten içe sevinirken ayağa kalkıp hedef aldı ve birden, kar topunu fırlattı.

Ve isabet.

"Vurdum işte! Öyle atılmaz böyle atılır!"

Hemen eğilip heyecanla bakarken, içi içine sığmıyordu. Sığmıyordu da Kerem neredeydi ki? Gözleri korkuyla bakarken bir yandan kar topu yapmaya devam ediyordu. Sessizlik devam edince korkusu artmaya başladı. Düşmüş müydü ki? Yere baktı, kimse yoktu. Yavaşça ayağa kalktı ama kimseyi göremedi. Sağına, soluna baktı; ama kimseyi göremeyince bakışları endişeye dönüştü. Arkasına döndüğü an, attığı çığlık yankı yaparken, eliyle ağzını kapattı. Çünkü Kerem tam arkasında heykel gibi duruyordu. Korkuyla bir adım geri giderken, ayağı kayınca belinden kavrandı. Nefes nefese bakarken birden kendine gelip öfke dolu gözlerle baktı.

"Kar topu mu oynuyoruz saklambaç mı!? Zatürreye, vereme gerek kalmadan korkudan ölecektim! Yediremedin işte çünkü hep ıskaladın! Oynamıyorum!"

Kerem gülmemek için dudaklarını bastırırken, bir yandan da konuşmaya çalışıyordu ama karısı habire konuşuyordu, susmadan. Yanına yaklaşıp masum bir ifade taktığı yüzle bakarken, bir yandan da mutluluktan zor nefes alıyordu.

"Güzelim ben arkadan dolanıp geldim. Seslenecektim ama tam o sırada sen döndün."

"Arkadan dolanıp geldim, seslenecektim öyle mi!? Peki neden arkadan dolanıp geldin? Oyun oynuyorduk ve sen hile yapıyorsun!"

Kerem susup kaldı. Hile mi? Hayır hile mile yapmayacaktı. Özellikle ıskaladığı için Hande şüphelenmesin diye atmış gibi yapacaktı. Bu Kerem gerçekten bir garipti... Şimdi ne savunması yapacaktı? İfadesi hüzne dönerken elindeki kar topunu gösterdi.

"Ben yıllardır kar topu oynamadım. Hep ıskalayınca, biraz  bozuldum ve böyle bir şey yapmak istedim."

Kerem konuşunca Hande'nin ifadesi donuk bir hâl aldı. Doğru söylüyordu ama bu sadece bir oyundu...

"Bozuldun mu?"

Kerem oyuna devam ederken gözlerini kaçırdı. Tekrar karısına bakarken sesi düştü, masum ve kısık...

"Bozulmak derken, oyuna katılmak için. Neyse ben bozdum her şeyi. Seni de üzdüm. Ben galiba değişmeyeceğim. Seninle ilgili her şeyi yüzüme gözüme bulaştırıyorum."

Kerem elindeki kar topunu, yere atıp gözlerini kaçırdı. Hande yüzüne dikkatle bakıyor, bir şeyler arıyordu, sanki. Oyun oynuyordu ama bilirse, ya oynayamıyorsa.

"Kerem."

Üzgün gözlerle döndü. Karısı üzgündü ama tebessüm etmeye çalışıyordu.

"Efendim."

Sonrası konuşma olmadı. Hande sarıldı birden. Gözleri dolarken, dudaklarını bastırdı konuşmamak için. Çünkü konuşursa ağlayacaktı. Sabahtan beri Kerem bir tane bile kar topu isabet ettirmemişti, bilerek... Artık oyunda bile kıyamayan bir kocası vardı. Kar topunun değmesine bile izin vermeyen... Kendi attıklarının hepsi isabet etmişti. İlk başta anlayamasa da bir süre sonra anlamıştı. Çünkü her ıskaladığında  mutluluk okunuyordu, gözlerinden. Kerem'in iyi bir avcı olduğunu biliyordu. Şimdi de böyle yapıyordu; şüphelenmesin diye...

"Kerem kalbimden gelen bir söz var. Seni çok seviyorum."

Kerem gözlerini kapatıp, yüzünü, sevdiğinin saçlarına sürdü. Niye böyle söylüyordu ki? Oysa kavga etsin, bağırsın, içini döksün... Sinirlenip kar toplarını ardı ardına atsın. Ama olmamıştı. Saçlarına dudaklarını dokundururken kısık sesiyle konuştu.

"Hande'm."

Kalp atışlarını tepetaklak eden söz...

"Sevgilim."

"Neden böyle söyledin? Neden sarıldın? Yine ne gördün, içinde sevgi barındıran."

Hande daha da sıkı sarıldı. Sevdiği adamın boynuna öpücükler kondururken, sesinin titremesini önleyemedi.

"Bir şey bulmama gerek yok ki. Her şey apaçık ortada."

Bir süre sustu. Söylese? Hayır madem kocası bilmesini istememişti...

"Ben sana kızamıyorum. Az önceki halime devam edemeyecek kadar seviyorum seni."

Kerem yutkunup gözlerini kapattı, karısının saçlarını öperken.

"Yine mi? Hande'm yapma böyle. Paramparça etme beni. Kızsaydın, içini dökseydin."

"Kızmadım ki. Sadece korktum. Hem kar topu oyunumuz yarım kaldı. Yine ıskalayacaksın. Bu iş de hiç iyi değilsin."

Kerem çekilip karısının yüzüne baktı. Çocuk gibi bakıyordu. O zaman hemen ayak uydurması lazımdı.

"Yüzüme vuruyorsun. Bir de küçümsedin mi desem?"

Hande az önce yaptığı kar toplarını alıp birkaç adım geri giderken bir yandan konuşuyordu.

"Tabii ki küçümsemedim. Tamam biraz olabilir."

"Ciddi misin?"

"Çok."

Sözünü bitirir bitirmez kar toplarını tek tek atmaya başladı. Hepsinde isabet ettirmenin sevinciyle koşarken kendine atılan hiçbir kar topunun isabet etmemesi de, içinde bir yerleri sızlatıyordu. Madem kocası öyle mutluydu; o zaman kendi de mutlu olacaktı. Hızlı adımlarla yürürken kardaki sesten anladığı Kerem'in de arkasından koştuğuydu. Onun olduğunu bile bile korkarak koşarken, belinden tutulmasıyla çığlık attı. İkisi aynı anda yere düşerken Hande'nin korkuyla karışık kahkahaları Kerem'in küçük kahkahalarına eşlik ediyordu. Yüzünde hissettiği öpücüklere sarılarak karşılık verirken ikisi de nefes nefese sırtüstü yattı. Kerem karısının elini tutup gökyüzüne bakarken başını çevirdi. Hande'nin mutlu ifadesine bakarken onun dönmesiyle gülümsemesi sevgiyle doldu.

"Yoruldun mu?"

"Hayır ama çok üşüdüm. Sen üşümedin mi?"

"Hayır."

"Ben kazandım."

"Anlamadım?"

"Kar topu oyununu diyorum. Ben kazandım."

Kerem inanamaz bir ifadeyle bakarken küçük bir gülüş döküldü dudaklarından. Hande'ye dönüp belinden sararak kendine döndürdü.

"Yenildin mi diyorsun?"

"Yok ben yendim diyorum."

"Bu yenildin demek değil mi?"

"Baktığın yöne bağlı. Ben senin yönünden bakarsam farklı çıkar. Sen benim baktığım taraftan bak."

Kerem gözlerini kısıp merakla baktı. Ne demek istemişti ki? Anlamış mıydı yoksa? Yok, anlasa böyle gururla konuşmazdı. Yanağını öpüp gözlerine baktı.

"Senin gibi mükemmel bir kadınla evli olmak o kadar güzel ki. Hayatın diğer penceresinden bakmak, olayları göründüğü değil, başka yönünden görmek neymiş senden öğrendim. Hande seni o kadar seviyorum ki."

Hande mahmurlaşmış gözlerle bakıyordu. Hayalindeki sevgiyi doya doya yaşıyordu. Başı istediği gibi olmasa da sonu... Babaannesi aklına geldi. "Allah sonu gelen kullarından etsin" derdi. Onun duasıydı belki de bu olanlar. Sarıldı kocasına. Şu ânı birkaç ay öncesine kadar yaşayacağını hiç düşünemezdi. Şimdi fazlasıyla yaşıyordu. "Seni seviyorum" dedi defalarca, karşılığında "ta kalbimden" sözüyle artan... Sevgilerinin şahidi gittikçe artarken, sevgileri de artıyordu. Her an, her dakika... İkisinin de o an ve sonrası istediği tek şey daim olmasıydı...

***

Bir hafta süren, her günü bir öncekinden daha güzel geçen balayı sonrası yazlık evin mutfağında hummalı bir çalışma vardı. Hande işe gitmeyip evde kalmıştı. Dinlenme bahanesi altında yatan başka şeyler vardı. Kerem'i çok önemli toplantısına öpücüklerle gönderdikten sonra mutfağa geçmişti. Yardımcıları çıkarıp konağın mutfak ekibine sorup öğrendiklerini yapmaya çalışıyordu.

Şah pilav ve cheesecake.

Fatma çok sevdiğini söylemişti. İnternetten tarifini okuyup yaparken bir yandan düşünüyordu. Ya olmazsa? Tutturamazsa? Olmazsa olana kadar yapacaktı! Bisküvileri rondodan geçirip tere yağıyla yoğurdu. Kalpli kalıba yerleştirip, kremasını yapmaya başladı. Bir yandan elinde telefon, tekrar tekrar okuyordu. Kremayı üzerine döküp, çilekleri rondodan geçirdi, pudra şekeriyle karıştırdı. Üzerine döküp fıstıklarla döşedikten sonra, heyecanla baktı. Çok güzel görünüyordu ama tadı önemliydi. Heyecanla dolaba koyup, ellerini çırptı. Çocuklar gibi sevinirken mutfağa baktığında yüzü değişti. Oysa sadece kendisi çalışmıştı.

Yapacak bir şeyi yoktu. Şimdi mutfağı boşverip şah pilava başlayacaktı. Daha önce pişen eti büyük bir kaseye çekti. Pilavın tarifini okuyup yaparken, kaç kez suyu döküp ocağı taşırmıştı. En son bittiğinde rahatlamış bir nefes aldı. Masayı da hazırlayıp son kez baktı. Her şey tamamdı. Savaş alanı gibi olan mutfağı yardımcıya bırakarak, önlüğünü çıkarıp mutfaktan kaçarcasına çıkıp, odasına gitti. Hemen duş alıp üzerini değiştirdi. Daha önce giymek istediği ama bugüne bıraktığı kırmızı mini elbisesini giydi. Hafif bir makyaj yapıp annesini aradı. Telefon konuşmasına kahkahaları eşlik ederken yerinde duramıyor bir oraya bir buraya gidip geliyordu.

"Ben de seni özledim canım annem. En kısa zamanda geleceğim."

"....."

"Tamam o zaman görüşürüz. Babamı da selam söyle."

Telefonu kapatıp koşar adımlarla aşağı indi. Vakit de geçmek bilmiyordu. Kerem toplantı biter bitmez geleceğim demişti. Salonda sağa sola gidip geldi ne yapacağını düşünürken, televizyonu açtı. Kanalları tek tek gezerken, belgesel olan kanalda durdu. Mısır piramitlerini gösteriyordu. Dikkatini verip izlerken ayaklarını toplayıp arkasına yaslandı. Oldum olası merak ettiği, aklını karıştıran piramitleri izlerken daldı gitti.

***

Kerem, Hande'yi defalarca arayıp ulaşamayınca evin çalışanlarını aradı. Aldığı cevapla gülümserken arabasını park edip çıktı. Elindeki mavi güllere  bakıp kapıyı açtı. Salona girdiğinde televizyon açıktı. Ağır adımlarla ilerlerken fark ettiği tek şey kalbinin çarpıntısının artmaya başlamasıydı. Birkaç adım daha attı ve koltuğun üzerinde uyuyan sevdiğine bakınca ciddi ifadesi değişirken bir tebessüm yayıldı yüzüne. Hande'nin elinde kumanda uyuyup kalmıştı. Yanına oturup beline kayan battaniyeyi biraz daha örttü. Şeffaf mavi Peri, melek ya da başka bir şey... Hiçbir ama hiçbiri karısı kadar güzel ve masum değildi. Tutulmuş gibi bakıyordu. Saçlarını yüzünden çekti. O konakta uyurken, yine izlerdi. O zaman yüzü sapsarıydı. Bilekleri morluk içinde olurdu. O gece siyahı gibi gözleri bulutluydu. Gri gibi feri sönük... Bir ara o kadar zayıflamıştı ki kemikleri iyice belirgin olmuştu. Ve uyurken yüzündeki ifade yorgun, bıkkındı...

İçini çekip buğulu gözlerini kapattı. Toparlanıp tekrar açtığında saçlarına dokundu. Eve gelmek için dakikaları saydığı karısı... Şimdi yüzüne renk gelmişti; uyurken yorgun ve bıkkın görünmüyordu. Huzur vardı yüzünde. İlk gördüğü kız yeniden gelmişti. Çünkü Hande artık gerçekten karısıydı. Eğilip boynuna bir öpücük bıraktı. Sonra çenesine, yanağına, şakağına... Boynunda hissettiği elin sıcaklığıyla heyecanı artarken, yanağında hissettiği öpücükle sarıldı hemen. Çekilip o çok sevdiği gözlerine bakmak istedi ama Hande sımsıkı sarmıştı. Vazgeçip kendi de sarıldı, sımsıkı. Saçlarını koklarken sevgiyle konuştu.

"Seni çok özledim."

Aldığı karşılık kalbini tekletirken sevgiyle öptü.

"Seni özlerken uyumuşum."

Kendini çekip baktı, gece siyahlarına. Parmağını yüzüne dokundurup burnuna dudaklarını dokundurdu.

"Seni özlerken vakit çok yavaş geçiyor. Seni özlemek hiç bitmesin istiyorum. Bir yandan seni göreyim özlemim bitsin diyorum. Kısaca sensiz yapamıyorum."

Hande üzgün gözlerle bakıp kocasının boynuna sarılarak doğruldu. Ellerini çekmeden konuşurken özlem dolu yeşillerde kayboluyordu.

"Ben sevmeyi, sevilmeyi  hayal etmiştim ama olmuyormuş, Sevmek, sevilmek hayal edilmez, yaşanırmış. Ben yaşıyorum hiç aklıma gelmeyenleri."

Kerem yaklaşıp dudaklarını dudaklarına değdirdi. Öpmeden konuşurken sıcak nefesleri ta kalplerine sızıyordu.

"Ben çok hayal kurmadım. Bilmem. Ama yaşadığımın rüya olmasından çok korkuyorum. Bazen gerçek misin diye soruyorum kendime."

Hande Kerem'e sarılıp dudaklarını öperken, aldığı tutkulu karşılıkla gözlerini kapattı. Daha da sardı, sarıldı... Öpüşmeleri şiddetini artırırken Hande yavaşça çekildi. Sevdiği adamın yüzüne dokunurken aşkla bakıyordu.

"İnanılacak gibi değil ama gerçeğiz."

Sonra elini tuttu kocasının. Kalbinin üzerine koydu. Diğer elini de onun kalbinin üzerine koydu. Hüzünlü yeşillerle buluştuğunda gece siyahları, göz bebekleri titriyordu.

"Gerçek olduğunun tek kanıtı."

Kerem gözlerini kapatıp hissetmeye çalıştı. Gözleri kapalı, dudaklarından mırıldanırcasına döküldü sözler.

"Tek kanıtları..."

Gözlerini açtı. Sevgiyle bakan gözlerle buluştu gözleri. Dudaklarına kapandı. Yumuşak, tutkulu, sakin öpücüğe aynıyla karşılık geliyordu. Elindeki mavi gülleri bırakmadan sarıldı. Öpücüğün şiddeti artarken nefes nefese kendini çekti.

"Yanındayken özlemek neymiş onu da öğrendim. Yanımdasın ama daha fazla nasıl yakın olabilirim, nasıl vakit geçirebilirim. Hande seni o kadar seviyorum ki. Aklımdan çıkaramıyorum. Önce nefretimdi beni korkutan. Şimdi de sevgimden korkuyorum."

"Ne nefretinden, ne sevginden, ne de senden korkuyorum. Ben seni olduğun gibi seviyorum. Kerem Karahan gibi."

Yine üzgün yeşiller ama sevgi dolu...

"Ben sevgimi de kontrol edemiyorum. Tek dileğim canını yakmamak. Bu kez eskiden tek fark var. Öyle yapacaksam ölmeyi tercih ederim."

Yine hızlanan nefesler ve hüzünlü gözler... Hande ne yapacağını şaşırıp kalırken Kerem'in gittikçe kahrolan yüzüne baktıkça içi yanıyordu. Elindeki mavi gülleri görünce yüzündeki hüzün yerini tebessüme bıraktı.

Kerem kendine gelip buruk bir ifadeyle gülümsedi. Mavi gül demetini Hande'ye uzattı.

"Seni görünce her şeyi unutuyorum."

Hande gülleri alıp kokladı, derin derin...

"O kadar güzeller ki. Çok teşekkür ederim. Şimdi yeni evliyiz ya."

Kerem merakla gözlerini kıstı. Tek taraflı tebessüm ederken Hande'nin çocuksu heyecanını anlamaya çalışıyordu.

"Yeni evliyiz evet."

"Aynen yeni evliyiz. Şimdi benim sana sormam gereken şey, günün nasıl geçti, acıktın mı; ama biz henüz alışamadık. O yüzden."

Hande ayağa kalkıp kocasının elini tuttu.

"Sevgilim hoş geldin. Aç mısın?"

Kerem birden değişen ortama hemen adapte olup ayağa kalktı. Hande'yi yanağından öpüp sevgiyle baktı.

"Hoş buldum. Evimizde ilk yemeğimiz olacak. Akşam birlikte yemek için öğle yemeği de yemedim."

"İlk yemeğimiz olacak değil mi? O zaman mutfağa geçelim. İlk yemeğimizi kendim yaptım."

Birlikte mutfağa geçince Kerem hazır olan masaya baktı. Yüzünde beliren gülümseme Hande'nin mutlu olmasına yol açarken, inanamıyor gibi baktı.

"Şah pilav ve sen yaptın. Çok şaşırdım."

Yanağını öpüp sevgiyle bakarken sandalyeyi çekti. Hande oturup yemekleri servis ederken Kerem dikkatle ona izliyordu. Ahşap masayı küçültmüştü. Serdiği beyaz örtünün üzerindeki pembe ağırlıklı, çeyizinden olan yemek takımı vardı. Her şey o kadar şık duruyordu ki. Tıpkı karısı gibi... Şimdi evliydi ve karısı yemek yapmıştı o da yetmiyor gibi üzerine servis yapıyordu.

"Yorulmanı istemem. Yemek yapıp kendini yorma."

Hande çorbasından bir kaşık alıp Kerem'e baktı.

"Yorulmadım ki. Kendim istedim. Ben yaptım masayı kurdum. Diğer işleri ben yapmadım. Hem senin için, sana özel."

Kerem masaya tekrar bakıp sevgi dolu gözlerle Hande'ye baktı.

Layık mıydı? Hem sevgisine, hem davranışlarına... Dile getirmek istemiyordu bu kez de iç sesiyle savaşıyordu. Heyecanla bakan karısının elini sevgiyle sıkıp bıraktı.

"Madem bana özel. Tadını çok merak ettim."

Kaşığını alıp çorbadan içti. Damağına yayılan lezzet gerçekten çok güzeldi. Bir yudum su içip pilavın tadına baktı. O kadar güzeldi ki... Bir kaşık daha aldı sonra bir kaşık daha... Hande ne yapsa yerdi ama bu kadar güzel olacağını hiç düşünmemişti. Ağzını peçeteyle silip kalktı, Hande'nin yanına oturdu. Parmaklarını tek tek öperken Hande tutuk bir şekilde bakıyordu.

"Karşıdan, çok güzel olmuş eline sağlık demek istemedim. O kadar güzel olmuş ki. Hayatımda yediğim en özel, en güzel yemek. Bu ellere her şey yakışıyor."

Hande tutuk halinden çıkıp zorla kendine geldi. Kerem hâlâ parmaklarını öpüyordu.

"Kerem şaşırtıyorsun beni. Teşekkür ederim. Sen beğendiysen... çünkü senin için yaptım. Belki de ondan güzel olmuştur."

Kerem sarılıp karısının saçlarını okşarken, artık ne konuşacağını şaşırmıştı. Bir insan bu kadar mı her şeyin en güzel yönünü düşünürdü?

"Sen yaptığın için güzel. Böyle yaparsan ben ne yaparım bilmiyorum. Böyle giderse yemek yiyemeyeceğiz. Zaten sen karşımda böyle güzel dururken her şeyi unutuyorum. Kırmızı elbise o kadar yakışıyor ki. O zaten beni alıp götürüyor. Benim için sürdüğün kırmızı ruja zaten bir şey diyemiyorum."

Kerem karısını öpüp onun tutuk haline gülümserken karşısına geçip oturdu. Hem onu izliyor hem yemeğini yiyordu. Hande az önce söylenilenlerin mutluluğu ve şaşkınlığıyla yemeğin tadını bile zor alırken içi içine sığmıyordu. Övgü dolu bir yemek ve sonrası bahçede içilen kahveler. Düğünden kalma süsler olduğu gibi duruyordu. Açmış akşam sefaları arasında kahvelerini içerken Kerem Hande'yi tek koluyla sarıp saçlarını öptü.

"Burası benim gizli bahçemdi. Tek başıma gelir izlerdim. Burası bana huzur veren tek yerdi. Ama anlam taşıması için seninle tanışmam, seni sevmem lazımmış. Seni sevdim, buraya attım kendimi. İnanamadım. Zorla evlendiğim kızla aynı çiçekleri seviyoruz. Çünkü bu çiçeklerin benim için anlamı o kadar büyük ki. Unutmamı sağladı, huzuru sağladı. Tüm kararlarımı burada verirdim. Gerçek evliliğimizin eveti de burada oldu. Bu kez birlikte karar verdik. Daha da anlamlı oldu. Seni sevdiğimi, aşık olduğumu, buradaki akşam sefalarına anlattım. İlk şahidim bunlar."

Hande kahvesini masaya bırakıp Kerem'e sarıldı. Akşama sefalarını izleyip kocasına döndü.


"İkimizin ortak noktası o kadar çok ki. En büyüğü akşam sefalarımız. Benim karanlık günlerimin güneşiydi bunlar. O güneşimi sen büyüttün. Tek bir saksıdan kocaman bir bahçeye."

Kerem karısının saçlarını okşarken eskilere gidip geldiğinde, buruk olsa da gülümseyip gözleri gece siyahlarına daldı.


"Şimdi gerçekten karımsın. Seni tanıyorum ama yakından tanımak o kadar güzel ki. Merak ettiklerim var. Beni ilgilendirmese de öğrenmek istediklerim."

Hande merakla bakarken gülümsedi. Gözlerini kısıp sessizce sordu.

"Mesela?"

"Mesela nasıl biriyle evlenmek isterdin?"

Hande'nin tebessümü büyürken küçük bir kahkaha döküldü, dudaklarından.

"Evlendim zaten."

Kerem'in keyfi yerine gelirken karısını biraz daha sardı. Onun neşeyle bakan gözleri aynı şekilde mutlu ederken kendini....


"Hayalin ben miydim?"

Hande'nin gözleri kocaman açılırken kahkaha atıp yanağına sesli bir öpücük bıraktı.

"Sormak istediğini şimdi anladım. Hayalini anlat diyorsun. Benim hayallerim biraz farklıydı. Ben fiziğe çok önem verirdim. Sarışın, yeşil gözlü olsun derdim. Çok teklif aldım ama hiçbiri hayalime uymadığı için ısınamadım. Yok dedim. Konum benim için çok önemliydi. Soyadı, çevresi, mesleği. Önemli birinin karısı olmak istemiştim. Bunların üzerine bir de büyük bir sevgi isterdim. Annemden etkilendim sanırım. O babamla çok severek evlenmiş. Büyük bir aşkla hem de. Herkesi karşısına almış babamla evlenmek için. Hep derdi ki "ben Demir İnanoğlu'nun eşiyim." Bunu söylerken gözlerindeki bakışı gururu unutamam. Arkadaşlarıma söylediğim zaman benimle dalga geçerlerdi. Hande'nin sarışın yeşil gözlü prensi gelse de görsek derlerdi.

Hande dalıp giderken Kerem'in sorusuyla kendine gelip ona baktı.

"Peki Giray?"

Hande tedirgin bir ifadeyle bakıp dalarken, aynı dalgın sesle konuşmaya başladı.

"Giray çok peşimden koştu. Yok dedim ama dinlemedi. Nereye gitsem, dönsem karşımdaydı. Fiziği ve diğer özellikleri istediğim gibi değildi ama iyi biriydi. Konuşmaya başladık. O niyetini başında söyledi ama ben yok dedim. Israrla devam etti. Sonra dedim ki, her şey; fizik, konum değil. Yanında kendimi iyi hissediyorum. Dertleşiyorum, dinliyor, çözüm üretiyor. Bir gün Nevşehir'e geldi buluştuk ve yüzük taktı. Hatta o gün orada sen de vardın. Her şeyi görmüştün. Sonrası olanları biliyorsun."

Kerem sıkıntıyla nefes alırken Hande'ye kaçamak bir bakış attı.

"Giray'ı sevdin mi?"

Hande boş gözlerle Kerem'e baktı. Yalan söylemek tasvip etmediği ve hiç yapmadığı tek şeydi.

"Seninle geçirdiğimiz o günlerde bile, en kötü en bunalımlı günlerimde bile, keşke Giray'la olsaydım demedim. Demek bir tarafa düşünmedim bile. Ben bilinmeze doğru gidiyordum. Yani tüm isteklerimi bir tarafa atıp mantıklı bir birliktelik yaşıyordum. Bunu seni sevince daha iyi anladım."

Kerem bildiği halde rahat bir nefes alıp Hande'nin saçlarını okşayıp öptü.


"Çok düşündüm neden beni sevdiğini. Alışkanlık dedim ama değilmiş. Çünkü sen öyle biri değilsin. Sana hayatı cehennem ettiğim halde yine bana tutundun. Senin hayatını cehenneme çeviren zebaniyi sevdin. Ben cenneti hak ettiği halde, bir gurur uğruna meleği cehenneme atmaya çalışan zebaniydim. Biz zebani ve meleğin imkansız aşkını yaşadık. Zor oluyor, kolay atlatmayacağız ama başaracağız. Çünkü o zebani cehennemde yanmayı tercih edecek kadar çok sevdi o meleği."

Zebanisine aşık olan melek. Meleğe aşık olan zebani...

Hande dolu gözlerle sımsıkı sarıldı kocasına. Kerem gözlerini kapatıp saçlarını öperken, yine akşam sefaları şahitti konuşmalarına... Hayatın gerçeklerinden biri de "asla, asla dememeyi öğrenmekti." Asla ve imkansız diye bir şey yoktu, konu gerçek sevgi olunca. Bunu öğrenen iki kişi vardı. İkisinin sevgisi bunu göstermişti acı da olsa...

***

Hande yaptığı cheesecakei çekinerek hazırlayıp tabağa koydu. Ya çirkin olduysa? Ye Kerem beğenmezse? Ya yemezse? Ya sırf kendisi üzülmesin diye beğenirse? Çayı bardaklara süzerken kafasındaki sorularla mücadele ediyor bir yandan üzerini değiştirmeye giden Kerem'i bekliyordu. Yüzünün yanmaya başladığını hissedince başını kaldırdı ve Kerem mutfağa giriyordu. Bardakları tepsiye koyup alacağı sırada tezgahın üzerindeki cheesecakei görünce şaşkın bir gülümsemeyle Hande'ye baktı.

"Güzelim?"

Hande cheesecakelere bir an bakıp Kerem'e döndü. İlk kez yapıyordu hem de kocasına. Ya kötü olduysa?

"Ben yaptım" dedi kısık sesiyle. Boğazına bir şey oturmuş gibi zorla nefes aldı. Kerem'in bir çatal alıp tadına baktığını görünce gözlerini kapatıp arkasına döndü. Çay makinesini ittirdi, sonra geri çekti. Saçma sapan hareketler yapmanın tam zamanıydı! Kerem'in omuzlarından tutup çevirmesine tepki vermeden döndü. Başını kaldırıp baktığında nefesini tuttu. Kerem öyle bir bakıyordu ki... Parmaklarını öperken nefesini tutup kaldı.

"Hande'm, ben hayatımda bu kadar güzel cheesecake yemedim. Bunu sevdiğimi nereden biliyordun? Gerçi sormam hata. Mutfak arkadaşlarından. O kadar güzel olmuş ki daha önce yediklerimin cheesecake olmadığını anladım."

Hande'nin kalbi heyecan ve sevinçle karışık atarken boğuk bir "gerçekten mi" döküldü dudaklarından. Kerem tebessüm edip bir çatal daha aldı, bir çatal daha ve... boş tabağı Hande'ye gösterip yanağını öpüp çekildi. Karısına biraz daha yaklaşıp, tezgaha dayadı.

"Sana asla yalan söylemedim. Söylemem de. Devamı var mı?"

Hande heyecanla zor çıkan sesiyle konuştu "ne var mı?" Kerem keyifle gülümserken yüzünü yaklaştırdı, yüzüne. "Cheesecake" dedi kısık bir sesle. "Çok var" cevabını alır almaz devam konuşmasını beklemeden dudaklarına kapandı. Belinden kavrayıp kendine çekti. İyice sıktığının farkına varıp kollarını gevşetti. Birden Kerem olsa da o adam arada geliyordu. Dudaklarını ayırmadan karısını kucağına aldı. Onun ellerini boynuna dolayıp sarılmasına kalbi sevinçle çarpmaya başladı. Dudaklarını çeken karısına gülümseyerek bakarken, sorusuyla küçük bir kahkaha attı.

"Ben cheesecake yemedim. Çaylarımız soğuyacak."

Kerem küçük kahkahaları arasında odalarına girip kapıyı örttü. Hande'yi yatağa yatırıp yüzünü okşarken gözlerindeki tutkuya Hande tutulmuş gibi bakarken fısıltıyla konuştu.

"Çaylarımız soğudu demiştim."

Kerem eğilip dudaklarına yaklaştı. Nefesi Hande'nin yüzünü yakarken kısık sesi baş döndürüyordu.

"Ben, sana yanarken çay soğumuş umurumda mı? Zaten kendimi zor tutuyorum."

Son sözler ve  tutkuyla birleşen dudaklar... Kerem Hande'nin üzerindeki kırmızı elbiseyi hoyratça çıkarırken eski o adam aklına geldi. Ama bu kez incittiği, zarar verdiği, karısı değil kırmızı elbiseydi...

***

"Anlaşılmayan bir şey kaldı mı!?"

Oval masanın etrafındaki herkes sessiz kalırken Kerem elindeki kalemi çevirip arkasında yaslandı.

"Toplantı bitmiştir. Gidebilirsiniz."

Herkes masadan tek tek kalkarken, masada üç kişi kaldı. Seza, Nesrin ve Hande. Kerem ciddi bir ifadeyle Seza'ya bakarken sesi de yüzü gibi soğuk ve ciddiydi.

"Seza son projenin çizimleri ne durumda?"

"Bitmek üzere. Toplantıdan sonra getiririm."

Kerem sessiz kalırken Seza kaşlarını kaldırıp Nesrin'e baktı. Nesrin bir şey söylemeyip masadan dosyaları toplayıp kalktı.

"Ben de çıkıyorum. Eksik bir şey var mı Kerem?"

Kısa ve net bir cevap.

"Yok. Çıkabilirsin!"

Nesrin Kerem'e ters bir bakış atıp odadan çıkınca Hande de dosyalarını alıp kalktı. Evleneli bugün tam bir ay oluyordu. Bir ay oluyordu ama kocasının bu ciddi halinden dolayı gerginliğini atamıyordu. Kerem gidiyor yerine o adam geliyordu. Kerem'e bakmadan giderken belinden tutulmasıyla irkilip döndü. Sevgi dolu gözler içini ısıtırken, ciddi bir ifadeyle baktı.

"Bana söyleyeceğiniz bir şey var mı, Kerem bey?"

Kerem dudaklarını bastırıp gülerken Hande'nin dudaklarına yumuşak bir öpücük bırakıp geri çekildi.

"Var."

"Buyurun söyleyin. Bilirsiniz ben işimi aksatmayı hiç sevmem."

Kerem, Hande'yi belinden sarıp kendine çekti. Hande adım adım geri giderken Kerem'e bakmamaya çalışıyordu. Sırtı duvarla buluştuğunda tedirgin gözlerle kapıya bakıp Kerem'e döndü.

"Bekliyorum."

Kerem parmaklarını Hande'nin yüzünde gezdirirken kulağına doğru eğildi.

"Ben de bekletmeyi hiç sevmem."

Dudaklarına kapandığı karısından karşılık gelmese de ısrarla öpmeye devam ediyordu. Kalçalarından tutup sıkarken Hande omuzlarından itip nefes almaya çalışıyordu.

"Kerem ne yapıyorsun?"

Hande tekrar kapıya dönüp nefes nefese Kerem'e baktı. Kerem bir şey olmamış ya da duymamış gibi bakıyordu. Umarsız, sakin...

"Karımı özledim. Onu öpüyorum. Sen ne yapıyorsun?"

Hande şaşkınlıktan ağzı açık bakarken hayretle gülümsedi.

"Ne? Sana inanmıyorum. Bir de soruyorsun. Kerem her an içeri biri girebilir. Burası evimiz değil. Seni ciddiyete davet ediyorum. Oldu mu?"

"Olmadı."

"Ne?"

Kerem biraz daha yaklaşıp dudaklarını Hande'nin yanağına dayayıp konuşmaya başladı.

"Bu odaya kapıyı üç kez çalmadan kimse giremez. Ses gelmedi mi o zaman gelen her kimse gider. İkincisi soruma cevap vermedin. Üçüncüsü bugün özel bir gün o yüzden erken gideceğiz."

Hande kapalı gözlerini zorla açıp kendine geldi.

"Soruna cevap vermiyorum nedenini biliyorsun. Özel gün derken anlamadım."

Kerem çekilip Hande'ye baktı. Şaşırmış gibi bir ifadesi vardı.


"Nedenini bilmiyorum onu evimizde öğrenirim. Özel günümüzü bilmiyor musun?"

Hande düşünceli bir ifadeyle bakarken bugün günlerden ne, ayın kaçı, hangi aydalar onları düşünüyordu. Ama hiçbir şey ifade etmiyordu.

"Hayır bilmiyorum."

Kerem kendinden emin bir gülümsemeyle bakarken Hande'nin elini tutup yüzüğüne dokundu.

"Bugün bizim evliliğimizin aydönümü. Yani bundan tam bir ay önce evlendik. Onu kutlayacağız."

Hande'nin ifadesi şaşkınlıktan öte başka bir şeydi.

Hayranlık?

Hayret?

Sevgi?

Hepsi...

"Aydönümü mü?"

"Evet. Her şeyimiz farklı olduğu için bunda da bir farklılık yapalım istedim. Yıldönümümüze çok var. O yüzden böyle bir şey yapmak istedim."

Hande ne diyeceğini bilemez bir ifadeyle bakıyordu. Böyle bir şeyi hiç duymamıştı. Hayretle gülümseyip kaldı. Sevgi dolu gözlerde eridiğini hissederken eli yumuşacık tutuldu.

"O yüzden hemen çıkıyoruz. Ben her şeyi ayarladım. Sen, sadece sana aldığım kıyafeti giyeceksin o kadar."

"Kerem sadece bir ay oldu diye mi hazırlık yaptın? Ben inanamıyorum. Kıyafet diyorsun, hazırlık diyorsun."

Kerem, parmaklarını Hande'nin yüzünde gezdirirken kısık sesiyle konuştu.

"Seninle gerçekten evli olduğum her dakika için, ben şükrediyorum. O yüzden bir ay çok uzun bir süre benim için."

Artık konuşacak bir şey de kalmamıştı. Ne söylenirdi ki? Sevgilerinin doruğunda yaşayan ve bunu gösteren, yansıtan iki kişi için. Karısının elinden tutup odadan çıkarken tek istediği baş başa güzel bir gece geçirmek... Doya doya sevmek, sevilmek. Eski ağlayan Hande'yi yok etmek... Yerine, hep gülen, şaşıran, mutlu olan Hande'yi getirmek... Kafasını kurcalayan olayları bile önemsememesine sebep olan karısı için, değil ay dönümü, gündönümü bile yapmaya değerdi. Canını bile hiçe sayacak kadar seven bir erkek daha ne isterdi ki... Karısı her şeyi unutup, onu ta kalbinden sevdikten sonra...

Twitter @lalessarhan ESARET HanKerForever ✌️🌷❤️
Instagram LaleSarhan
Facebook Lale Sarhan

Continue Reading

You'll Also Like

2M 15.6K 5
Avuçlarının içine aldığı elimi usulca öptü.Sonra sağ elini sol elimin üzerine koydu ve gözlerimin içine baktı. "Evlilik yüzüğünün takıldığı parmağa n...
1.3M 99.5K 27
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
BELA By Khalesi

General Fiction

6.1M 611K 128
[TAMAMLANDI] Askeri bir kurgudur.
7.4K 1K 152
Hayallerinin gerceklesme ihtimali olmasa bile hayal et. Çünkü hayallerin seni ufuklarin zirvesine ve o zirvelerde seni hic tukenmeyecek umutlara götü...