ESARET

By LaleSarhan

5.8M 252K 35.8K

Ruhsuz bir adamla evlendim. Ruhsuz, duygusuz, gaddar, kaba ve insanlıktan yoksun bir adam... Artık Karahan ko... More

ESARET
ESARET HAKKINDA
1. Bölüm Avcı
2. Bölüm Heykel
3. Bölüm Volkan Ve Buz
4. Bölüm Saat 03.22
5. Bölüm Bedel
SİYAHIN ÖTEKİ YÜZÜ TANITIM VİDEOSU
6. Bölüm Ölüm Sessizliği Senfonisi
7. Bölüm Karanlık Cumartesi
8. Bölüm Damatsız Gelin
9. Bölüm Yırtık Duvak
10. Bölüm İntizar
KAPAK SEÇİMİ
11. Bölüm Siyah Gri Tonları..
12. Bölüm Maskeli Balo
13. Bölüm Siyah ve Yeşil
14. Bölüm Ten Acısı
15. Bölüm Haram
16. Bölüm İlk Kurşun
17. Bölüm Kalp Zehiri
18. Bölüm Bağdat
19. Bölüm Gözlerin Savaşı
Agapi yayınları fuar tarihleri.
20. Bölüm Issız Gece
21. Bölüm Çığlık Çığlığa Sessizlik
22. Bölüm Kan Kırmızı
23. Bölüm Son İmza
24. Bölüm Büyük Hata
25. Bölüm Kumar
#SÖY 1. Ve 2. Baskı Bitti!!
26. Bölüm Çığlık
27. Bölüm Kan Kokusu
28. Bölüm Kırmızı Ruj
29. Bölüm Dokunuş
30. Bölüm Veni Vidi Vici
31. Bölüm Şerefsiz İt
32. Bölüm Neydi Esaret?
33. Bölüm Kış Uykusu
34. Bölüm Ruhsuz
35. Bölüm Tozlu Yeşiller
Şov Yapmak!
36. Bölüm Nefes Tutulması
37. Bölüm Kan Lekesi
38. Bölüm Pamuk Prenses
39. Bölüm Kontrolsüz Nefesler
40. Bölüm Öfke Damarı
41. Bölüm Rüya Avcısı
42. Bölüm Üçüncü Gece
43. Bölüm Kurtarıcı
44. Bölüm Kasırga
45. Bölüm İtiraf
46. Bölüm Büyüyü Bozmayın!
Bitti
47. Bölüm Kızıl Boşluk
48.Bölüm☀️Güneşi Beklerken ☀️
49. Bölüm Sürme O Ruju
Kısa Bir Ara
50. Bölüm Buzlar Prensi
51. Bölüm Yılbaşı
52. Bölüm Izdırap
53. Bölüm En Kutsalım
54. Bölüm İki İmza
55. Bölüm Can Kanaması
KOD 52
56. Bölüm Veda Busesi
57. Bölüm Son Beste
58. Bölüm Son Durak
59. Bölüm İntihar
60. Bölüm Kusursuz Plan
İmzalı Kitap Kazananlar
61. Bölüm Vuslat
62. Bölüm Can Çekişmek
63. Bölüm Sebebim
65. Bölüm CAPPADOCİA VİEW
66. Bölüm Şeffaf Mavi
67. Bölüm Özel Gece
68. Bölüm Nefes
69. Bölüm Kül Grisi...
70. Bölüm Fermuar
71. Bölüm İntizar 2
72. Bölüm Aydönümü
73. Bölüm Yalancı Bahar
74. Bölüm Kıyamet
75. Bölüm Bitti
76. Bölüm Ölüm Sessizliği
77. Bölüm Tek Bir Nefes
78. Bölüm Veda
79. Bölüm En Son Bahar
80. Bölüm Son Karar
81. Bölüm Yangın
82. Bölüm Zırh
83. Bölüm Final- El Kızı
Esaret İçin...
KOD 52
Son Dakika
Düşler Sokağı No 7/24 Kitap Oluyor!
Sensiz Asla

64. Bölüm Kalbinden Sevmek

41.7K 2.2K 661
By LaleSarhan

#Bencebudur diyerek Twitter üzerinden katılan arkadaşlarım.

@Damlaaydın
@Kartalice77
@NurArzu
@Zehraltnkpr
Zeyneb999
@gulbursinnn
@badiseba

Canlarım emeklerinize sağlık çok ama çok teşekkür ediyorum, seviyorum sizleri 💐👩‍❤️‍💋‍👩🌷😘🐞

Twitter, instagram, ya da Facebook üzerinden #Bencebudur yazıp, Twitter üzerinden @SahEsaret hesabımızı etiketleyerek katılabilirsiniz. İnstagram ya da Facebook üzerinden de beni etiketleyebilirsiniz. Arkadaşlarım hepsini not alıyorlar.

Sevgili bükücülerimden Burcu Ulubel. İyi ki aramıza katıldın. Seni tanıdığım için kendi adıma çok mutluyum. Bu bölümü yazarken aklıma hep sen geldin. Bölüm senin canım. Umarım beğenirsin. Sevgili bükücülerim hepinizi çok seviyorum!👩‍❤️‍💋‍👩❤️💕🐞💐

Ve geçen bölüm karışan kafalarınız bu bölüm düzelecek mi? Bakalım bakalım neler olmuş. Müziğimizi duyduğunuzda şaşıracaksınız. İlk paragraflarda dejavu yaşayabilirsiniz. Müziğimiz ilk bölümle aynı. Acaba neden? Ya kafalarınız biraz daha karışacak ya da her şey oturacak. Hadi kahvelerimizi alalım müziğimizi açalım. Buyurun efenim bölüm sizlerin. Yorumlarınızı bekliyorum ✌️👩‍❤️‍💋‍👩💕❤️☕️🐞

Kerem, atını doludizgin kullanırken, hava, ilikleri titretecek gibi soğuktu ve yağmur tüm hırsını indirircesine yağıyordu. Gözlerini kısıp giderken, ara ara sis çökmüş yollara baktı. Her taraf çamur içerisinde ama ona rağmen hızla giden Şah. Konaktan iyice uzaklaştığına emin olunca atını yavaşlattı. Ağaçlık alana geldiğinde içindeki sızı yine sardı, tüm benliğini. İyice yavaşlayıp aylar önce oturduğu ağacın yanına gelince durdu. Atından inip ellerini beline koydu, gözlerini kısarak etrafına baktı. Şah'ı bağlayıp yanında getirdiği küçük minderi yere attı. Oturup ağaca yaslandı. Yine böyle oturmuştu ama o zaman yağış yoktu. Hava ılıktı ama içinde yaşadığı mevsim kıştı. Oysa şimdi bu soğuğa rağmen hiç üşümüyordu. Duyduğu silah sesiyle irkilip, ürken Şah'ı, boynunu okşayarak sakinleştirdi.

Dikkatle etrafına bakarak giderken ileride gördüğü kişiye dikkatle baktı. Yağmurluk giyse de avcı kıyafeti giydiği belli olan birisi elindeki tüfeği atının üzerine yerleştirdi. Sonra ilerlemeye başladı. Buralarda hem de bu mevsimde avcı? Gözlerini kısıp takip ederken avcı gitti gitti ve yerde akan sudan avuçlarına doldurup içti. Başındaki şapkasını çıkarınca kıvırcık saçları dökülen kıza, şaşkınlıkla baktı. Biraz daha yanına yaklaşmak için birkaç adım daha attı ve yerdeki bir dala basmasıyla duyulan çıtırtıya avcı irkilip döndü. Meraklı gözlerle bakarken yanına yaklaştı.

"Kimsin sen ve burada ne işin var? Sessizce yaklaşıyorsun ve korktum."

Kerem kalbinin deli gibi atmasına aldırış etmeden zorla bir nefes alıp tek taraflı gülümsedi.

"Ben silah sesi duydum. Bu mevsimde pek olan bir şey değil. Korkutmak istemezdim. Ben Kerem. Kerem Karahan."

Avcı umarsız bir edayla uzanan ele kısa bir bakış atıp elini uzattı.

"Bu topraklar benim ve avlanmaya çıkmıştım. Memnun oldum. Ben Hande İnanoğlu."

Kerem dudaklarını bastırıp gülümserken elini yumuşacık sıktı.

"Demir İnanoğlu benim ortağım. Onunla bir bağlantınız var mı?"

Hande şaşkınlıkla gülümseyip elini çekmeye çalışsa da Kerem mümkün değil bırakmıyordu.

"Demir İnanoğlu babam. Karahanlarla ortaklığını duymuştum. Şaşırdım açıkçası. Sizi daha önce hiç görmemiştim."

"Ben de sizi görmemiştim. Böyle güzel bir kızı olduğunu öğrenmek de beni şaşırttı."

Hande elini tekrar çekmeye çalışsa da olmayınca utangaç bir gülümseme belirdi yüzünde.

"Teşekkür ederim."

Yağan yağmura aldırmadan ikisi de sessizce birbirine bakıyordu. Yüzlerinde aynı tebessüm aynı bakışlar. Gök gürültüsünü duyunca ikisi de aynı anda havaya bakıp tekrar birbirlerine döndüler. Kerem yüzündeki tebessümünü bozmadan Hande'ye biraz daha yaklaştı.

"Yağmur azaldı ama tekrar artacak. Bence burada tek başınıza kalmayın. Tehlikeli olabilir."

"Haklısınız. Nevşehir'in soğuğu malum. Gideyim ben. Çok memnum oldum Kerem bey."

"Ben de memnum oldum Hande hanım. Görüşmek üzere."

Hande elini çekip giderken kalbi çarpmaya başladı. Görüşmek üzere mi demişti? Atına binip son kez Kerem'e baktı. Yavaş yavaş giderken yağmurluğunun kapüşonunu iyice indirdi. Kerem arkasından gözlerini kırpmadan bakarken hemen atına yöneldi. Aptal gibi, az önce tanıştığı kıza "görüşmek üzere" demişti. Daha önce hiç yapmadığı bir şeydi. Atına binip giderken Hande'nin yanından geçti. İyi bir binici olduğu belliydi. Bir an dönüp baktı. Kalbinde değişik, daha önce hissetmediği ama yabancı olmadığı duygular vardı. Bir süre sonra yolları ayrılıp ters yöne girdiklerinde bir an Hande'ye baktı. Kendine mi bakmıştı? Evet kendine bakmıştı! Yüzündeki tebessüm büyürken atını daha da hızlandırdı. Karahan konağı uzaktan görününce için kaplayan sıkıntıyı öteledi. Çünkü bugün çok güzel duygular yaşamıştı hem de daha önce görmediği çok güzel bir kız tarafından yaşatılan duygular. Atından inip odasına çıktı, pencereden kendisini izleyen annesini görmezden gelerek.


Odasındaki pencerenin önüne oturup düşünmeye başladı. Yıllardır yaşadığı tekdüze hayatı bugün sanki yön değiştirmişti. Bugün ilk kez farklı şeyler olmuştu, bu sıkıcı hayatında. İçi içine sığmayarak kalktı, odada birkaç tur döndü. Yok olmuyor yerinde duramıyordu. Üzerini değiştirip parfümünü sıktı. Aynada kendine son kez bakıp salona indi. Babasıyla konuştuktan sonra onun Hande'yi sormasını geçiştirip odadan çıkarken annesinin seslenmesiyle olduğu yerde kaldı.

"Oğlum yemek hazırlanıyor. Yemeden mi gidiyorsun?"

Yüzü ânında öfke dolarken dönmeden bir süre durdu. Tek kaşını kaldırıp ciddi bir ifadeyle annesine döndü.

"Başka soracağın bir şey yok mu? Mesela daha önemli şeyler. Toplantım var!"

Nevra korku dolu gözlerle bakarken kapının sertçe çarpılmasıyla irkilip üzgün bir ifadeyle Altan'ın yanına oturup elini tuttu.

"Nerede hata yaptık bilmiyorum. Düzelecek diye bekliyorum ama olmuyor."

Altan Nevra'yı duymuyordu bile. O, merakla arabasına binip giden oğluna bakıyordu. Anlayamadığı bir şeyler vardı ama ne?

***

Kerem arabasını park edip dışarı çıktı. Derin bir nefes alırken Cafe Bistro yazan yere baktı. İçeri girip masanın birine oturdu. Yemekten önce bir kahve söyleyip düşünceli bir ifadeyle dururken kapıdan giren kişiyi görünce nefesini tuttu. Bu sabah karşılaştığı kız içeri giriyordu! Ne yapacağını şaşırdı. Ellerini birleştirdi olmadı. Parmaklarını kenetledi, açtı olmadı. İmdadına yetişen kahvesinden bir yudum alırken kaçamak gözlerle Hande'yi izlemeye başladı.

Telefonda konuşurken hep gülüyor, heyecanla bir şeyler anlatıyordu. Bu kızı daha önce buralarda hiç görmemişti. Hem de ortağının kızıydı. Gerçi ortağıyla da birkaç kez görüşmüştü; çünkü işlerle ilgilenen başkaları vardı. Şimdi bir dakika! Hande buraya biriyle buluşmak için mi gelmişti?

Sevgilisi?

Parmağında yüzük var mıydı? Dikkatle parmaklarına baktı. Yüzük göremeyince rahat bir nefes alıp arkasına yaslandı. Fincanın sıcaklığına aldırmadan sıktı. Aptal Kerem! Yüzük olsa soyadına İnanoğlu der miydi!? Tabii ki demezdi! Bir dakika! Söz verince soyadı değişmiyordu ki! Fincanı masaya sertçe koyup yumruklarını sıktı. Başı öne eğik olsa da telefonla konuşan kıza baktı. Sadece bakmakla kalmayıp kulak misafiri oldu.

"Aşkımsın. Ben de seni seviyorum."

"....."

"Hem de ilk aşkımsın."

Kerem duyduğu sözlerle yıkılırken kaçamak bir ifadeyle tekrar baktı. Kızın yüzünde güller açıyordu, bir de öpücük atarsa telefonda konuştuğu kişiye, tamamdı.

Ve bingo!

Atmıştı! Öpücük de atmıştı! Şimdi o herif buraya da gelirdi! Birden kendine geldi. O herif bozuntusu gelirse gelsin kendine neydi!? Daha sabah gördüğü kız hakkında yüzbin tane şey düşünmüştü. 15 yaşındaki birinden ne farkı vardı ki!? Düşünceleriyle boğuşurken, adını duymasıyla başını kaldırdı.

"Kerem bey. Yanlış değil, değil mi, adınız Kerem'di?"

Kerem ciddi bir ifadeyle bakarken anlamaya çalıştı. Hande kendisine mi soruyordu? Kerem dediğine göre? Yanına gelen kıza istemsiz tebessüm etti. Uzattığı elini sıktı.

"Evet Kerem'di, Hande hanım."

Hande içten bir gülümsemeyle bakarken elini çekmeye çalıştı yine bırakılmayınca gülümsemesi büyüdü.

"Bu ne tesadüf. Sizi burada görmek beni şaşırttı."

Kerem elini çekip masayı gösterdi.

"Buyurun" dedi ve devam etti. "Ben tesadüflere inanmam. Buyurun dedim ama beklediğiniz birisi yoksa."

Hande bir an tereddüt etse de oturdu.

"Beklemiyorum. Yemek yemeye gelmiştim. Siz buyur ettiniz ama beklediğiniz biri var mı? Sonra yanlış anlaşılmasın."

"Hayır kimseyi beklemiyorum. Hem beklesem de artık önemi yok."

"Anlamadım."

"Siz de kimseyi beklemiyorsunuz madem. Birlikte yiyelim eğer bir mahzuru yoksa?"

Hande şaşırsa da kendini hemen toparladı.

"Ne mahzuru olabilir ki? Sizin için de yoksa tabii ki."

Kerem sesli bir nefesi verirken zorla konuştu.


"Olsa teklif etmezdim. Çok memnun olurum."

Gelen garsona yemekleri sipariş ettikten sonra Kerem tedirgin bir ifadeyle Hande'ye baktı.

"Hande hanım sizi daha önce hiç görmemiştim. Toplantı olsun, davet olsun. Bugün de iki kez karşılaştık. Yeni mi geldiniz ya da ben mi fark etmedim. Fark etmemem mümkün değil ama öyle bir şey olduysa da kendimi asla affetmem."

Hande şaşkın bir ifadeyle gülümseyip suyundan bir yudum içip Kerem'e baktı.


"Ben arkeoloji mezunuyum. Babamın işleriyle ilgilenmiyorum. Toplantı olsun, davet olsun pek katılmadım. Zaten yeni geldim sayılır. Malum mevsim kış olunca biz çalışma yapamıyoruz. O yüzden ailemin yanındayım. Hem öyle fark edilecek biri de olduğumu sanmıyorum; fakat yine de teşekkür ederim."

Masaya gelen yemekler sessiz ortamı sağlarken garson gidince, Kerem, Hande'ye alıcı gözlerle baktı.


"Fark edilmeyecek gibi değilsiniz. Neyse. Demek Arkeologsunuz. Babanızla o alanda yatırımlarımız oldu. Güzel bir rastlantı olmuş, o zaman."

"Babam bahsetmedi, gerçi konuşmaya fırsat olmadı. Siz şirket yönetiyorsunuz anladım fakat mesleğiniz ne? Ekonomi, iktisat ya da işletme. Bunlardan hangisi?"

Kerem dudaklarını bastırıp gülümserken, başını yere eğdi, bir süre durdu. Gerçek mesleğini kendisi bile unutmuştu. Arada uğruyor imza atıyordu o kadar.

"Hiçbiri değil. Bazı özel durumlardan dolayı başka meslek seçtim ama yine babamın işlerini devraldım."

Hande çatalını bırakıp merakla Kerem'e baktı.


"Gerçek mesleğinizi çok merak ettim."

Kerem meraklı gözlere gülümseyerek bakarken peçeteyle ağzını silip bir süre düşündü. Gözleri meraklı gözlerle buluştu ve.

"Hande hanım bugün boş musunuz? Bir işiniz var mı?"

Hande anlamaz gözlerle bakıp cevap verdi.

"Bir işim yok neden sordunuz?"

"Yeni tanıştık, biraz âni olsa da böyle bir soru sordum. Ne iş yaptığımı size söylemek yerine göstermeyi tercih ederim. Pek inanılacak gibi değil çünkü. Yaptığım iş ve gerçek mesleğim arasında en ufak bir bağlantı yok. Yeni tanıştığınız kişinin bu teklifine ne dersiniz? Kabul mü?"

Hande bir süre durup baktı. Düzgün bir insana benziyordu. Babasının da ortağıydı. Hem bugün bir işi de yoktu.

"Değişik bir gün yaşıyorum. Anlatsam inanmazsınız. Peki Kerem bey. Kendime inanamıyorum ama kabul ediyorum."

Kerem rahat bir nefes alıp gülümserken hem yemeğini yiyor hem cevap veriyordu.

"İnanın ben de çok değişik bir gün yaşıyorum. Anlatsam inanmazsınız. Bir de şu, siz demeyi bıraksak diyorum. Zaten garip bir gün bu da beni baya geriyor."

Hande küçük bir kahkaha atıp Kerem'e baktı.

"Tamam o zaman. Madem her şey garip. Kerem, kabul ediyorum."

Kerem'in dudaklarından küçük bir kahkaha firar ederken, suyundan bir yudum alıp karşısında mutlu bir ifadeyle yemeğini yiyen kıza baktı.

"Peki. Yemeğimizi yiyip hemen kalkalım. Dediğin gibi her şey zaten garip."

***

"Kendi arabamla gelirdim. Niye kabul ettim kendime şaşıyorum."

Kerem arabayı kullanırken bir yandan gülüyordu.

"Nevşehir küçük bir il. İki arabaya gerek yok diye düşündüm. Yürüyerek gitsek de olurdu ama hava yağışlı."

Hande emniyet kemerini çıkarıp durdukları yere baktı ama bir şey anlamadı. Sıra sıra iş yerlerine bakarken kapısı açılınca bir an şaşırsa da, kendini toparlayıp arabadan indi. Etrafına bakıyor ama hâlâ bir şey anlamıyordu.

"Gel benimle."

Kerem'in sözüyle onu takip ederken girdiği yere ağzı açık bakıp kaldı. Büyük camın üzerindeki yazıyı okuyunca şaşkınlığı daha arttı. Kerem'in üzerindeki montu çıkarıp giydiği beyaz önlüğe baktı. Ne konuşabiliyor, ne de tepki verebiliyordu. Elinden tutmasına şaşkınlığı daha da artarken yan taraftaki cam kaplı küçük odaya birlikte girdiler. Kerem masanın başına oturdu elinde olmadan gülmeye başladı.

"İşte gördün. Hemen hemen hiç gelmediğim bir yer burası. Şimdi yaptığım işle, hiç alakası yok."

Hande masanın yanındaki deri koltuğa oturup şaşkınlıkla güldü. Sonra aynı şaşkın ifadeyle Kerem'e baktı.

"Karahan Eczanesi. Daha önce kaç kez geldim bilmiyorum ama senin olduğunu hiç bilmiyordum."

Şaşırma sırası Kerem'e gelmişti.

"Ciddi misin?"

"Evet. Ben küçükken bazı rahatsızlıklar geçirdim. Doktorlar önce bilemedi. Onlar teşhis koyana kadar hastaneye az gitmedim. Buraya da çok geldim hem yalnız, hem babamla. Şimdi buradan şu çıkıyor. Aramızda baya yaş farkı varmış."

Kerem boğazına bir şey kaçmış gibi elini ağzına koyup öksürürken bir yandan gülüyordu.

"Sanırım haklısın. 30'lu yaşlarımdayım. Başları da olsa gerçek bu. Sen kaç yaşındasın?"

Hande keyifle gülerken bir yandan etrafını inceliyordu.

"23 yaşındayım. Size abi demek gibi bir niyetim yok ama öyle bir şey beklemeyin."

Şaşkınlıkla beraber küçük bir gülüş döküldü, Kerem'in dudaklarından.

"Öyle bir niyetin olmamasına çok sevindim. Kahvelerimiz de geldi."

Kahvelerini getiren kişi odadan çıkınca Hande kaçamak gözlerle ve merakla kendilerini izleyen elemanlara bakıp tekrar Kerem'e döndü. Kahvelerin yanındaki bitter çikolataları görünce şaşkınlığını gizleyemedi.

"En sevdiğim ama kahve sade olursa. Yoksa kahveyi de içmem."

Hande kahvesinden bir yudum alınca şaşkınlığı daha da arttı.

"Sade kahve. Sormadın da."

Kerem kahvesinden bir yudum alırken yüzündeki gülümseme gittikçe büyüyordu.

"His diyelim. Aslında sormam gerekirdi ama sormadım. Ben de böyle sevince sormayı bazen unutuyorum. Gerçi burada kahve içtiğim ilk misafirimsin."

"Doğru, gelmiyordun. Ben kahvemi içip kalkayım. Akşama sinemaya gideceğim. Ancak yetişirim."


Kerem bozulsa da üzerini kapatıp zorla gülümsemeye çalışıp aynı zor ifadeyle konuştu.

"Tamam. Ben seni arabanın oraya bırakırım. Ne tür filmler izlersin?"

"Aksiyon severim. Hareketli filmler yani."

"Bir kızdan hiç beklemediğim bir tür. Şaşırdım. Ben de aksiyon çok severim."

"Kızlar erkekler diye ayırmamak lazım. Kişiden kişiye değişir. Yeri gelir romantik bir film de izlerim korku da komedi de. Neyse. Kahve için teşekkürler."

Hande kalkınca Kerem de kalkıp yanına geldi. Önlüğünü çıkarıp astıktan sonra montunu giyip Hande'nin belinden tutarak dışarı çıkarken, Hande tedirgin bir bakış atıp kendini geri çekti. Tamam garip olaylar yaşıyor olabilirdi ama bu kadar garibine de izin veremezdi!

***

"Anne, sanki Nevşehir'in havası bugün değişti. Kışını biliyorsun. Geldim, sinema kapısının tam önündeyim. Konum atmamı ister misin?"

"....."

"Alay etmiyorum aşkım benim. Tamam sözümü geri aldım."

"....."

"Yok yalnızım. Anne kapatmam lazım o nasihatlerini eve gelince dinlerim. Hayır senden gizli bir şey yapmıyorum."

"......"

"Yemin memin edemem. Film başlıyor hadi öptüm."

Hande telefonu kapatıp cebine koydu. Sinema salonuna girip en arka koltuğa geçti. Fragmanları izlerken yanına oturan kişiyi dahi fark etmiyordu.

"İyi akşamlar."

Sesin sahibine dönünce ufak bir şaşkınlık yaşayıp zoraki gülümsedi.

"Kerem! Senin burada ne işin var?"

Kerem elindeki patlamış mısırın birini Hande'ye uzatırken gayet doğal bir ifadeyle cevap verdi.

"Film izlemeye geldim. Senin aynı filme geldiğini görmek beni baya şaşırttı."

Hande dişlerini sıkıp gülerken eliyle yüzünü kapattı. Gülmesi gittikçe artıyordu.

"O zaman neden iki mısır aldın?"

Kerem tek kaşını kaldırıp mısırlara baktı.

"Çünkü ben hep iki mısır alırım. Ara verilir çıkarım yine iki mısır alırım. Seni görünce birini sana verdim."

Hande gülmeye devam ederken başını sağa sola çevirdi inanamaz bir ifadeyle.

"Teşekkür ederim. Ben pek yemezdim ama bu kez bir değişiklik olsun o zaman."

Film başlayınca ikisi de dikkatle izlemeye başladı. Hande gözlerini kısıp dikkatle bakarken bir avuç mısırı ağzına attı, Kerem'e bakmadan konuştu.

"Bu kadında bir şeyler var."

"Emin misin?"

"Çok eminim. Bak gör, demişti dersin. Ama Brad Pitt çok yakışıklı değil mi? Oldu bitti sarışın erkekleri beğenirim."

Kerem'in ağzındaki mısır boğazına kaçarken, öksürerek  yerinde doğrulup tekrar arkasına yaslandı. Hande'nin telaşla suyu açıp uzatmasına sesini çıkarmadı. Sudan birkaç yudum alıp boğazını temizledi. Hande'ye baktı kaçamak gözlerle ama o az önceki telaşını unutmuş bir şey yok gibi dikkatle filmi izliyordu. Film gerçekten güzeldi. Filmin adı neydi ki? Bak onu da unutmuştu! Masanın devrilmesi silahların patlaması ve aksiyon filmi olmasına rağmen arada işlenen aşk. Film ne kadar ilgisini çekse de arada yanındaki kıza bakmayı da ihmal etmiyordu. İkisi de filme daldığı an ortamı donduran o söz. Filmdeki kadının adama söylediği o söz.

"Seni kalbimden seviyorum!"

Hande ve Kerem aynı anda durup birbirlerine baktı. Film ilerliyordu ama o sözle ikisi için de zaman az önce durmuştu. Zamanla beraber düşünceleri, nefesleri de durmuştu. Kerem üzgün gözlerle bakarken Hande bir an gözlerini kaçırıp tekrar Kerem'e döndü.

"Ne kadar güzel bir söz değil mi?"

Kerem sessiz bir nefes alıp üzgün ifadesiyle bakarken kırık sesiyle cevap verdi.

"O kadar güzel ki. Beni çok başka diyarlara sürükledi."

İkisinin hissettikleri değişirken Hande kendine gelip ekrana döndü. Mısırın sonunu ağzına atıp boş gözlerle filmi izlemeye başladı. Biliyordu ki Kerem kendine bakıyordu. Bakarsa baksın dönüp bakmayacaktı! Daha bugün tanıştığı adamdı madem bakmayacaktı işte! İnatla filmi izlerken yanındaki adam da inatla kendine bakıyordu. Yüzünün yandığını hissederken Kerem'in elindeki mısırın kutusunu çekip aldı, onun şaşkın bakışları arasında. İki kutu yiyen biri için şaşılacak şeydi, çünkü mısıra neredeyse hiç dokunmamıştı!

Kerem gözlerini ayırmadan Hande'ye bakıyordu. Az önceki söz her şeyi yerle bir etmişti. Bunu hiç beklemiyordu. Bu sözün hayatındaki yerinin önemi o kadar büyüktü ki. Zorla kendine gelip mısırdan almak için elini uzattı. Aynı anda ikisi de elini daldırınca yine bakışları buluştu. Kerem mısırı alıp filmi izlemeye çalışırken bu kez de Hande bakıyordu yanındaki adama. Az önce o sözle yerle bir olduğunu hissetmişti.

Seni kalbimden seviyorum...

Ne kadar anlamlı ve içten. Seni seviyorum değil, seni kalbimden seviyorum. Filmde kadın söylemişti ilk; ama gerçekten ilk söyleyen kişi...

Film arası verildiğinde ikisi de durgundu. Yine iki mısır aldı Kerem, filme girmeden. Filmi izleyip arada yorum yapsalar da ilk girdiklerindeki gibi değillerdi. Her şey o sözden sonra değişmişti. Film bitince Hande bir süre ekrana bakıp, neşeli bir halde Kerem'e döndü.

"Demiştim kadında bir şeyler var diye. Dediğim çıktı. Hiç yanılmam."

Kerem Hande'ye ayak uydurup filmi düşünüyor gibi yaptı.

"Tebrikler. Daha başında anladın. Benim hiç aklıma gelmemişti."

"E o kadar olsun. Neyse çıkalım mı?"

"Çıkalım. Buradan sonra bir planın var mıydı?"

"Evet var. Senin var mı?"

"Yok. Hiçbir şey düşünmedim. Senin planın ne?"

Hande ayağa kalkıp boynuna çarpraz olarak taktığı çantasını düzeltti.

"Eve gideceğim. Planım bu."

Kerem istemsiz gülümsedi. Yüzünü kaplayan gülümsemeyle ayağa kalkıp elini uzattı.

"Birlikte çıkalım. Eve gitmeden yemek yiyelim mi?"

Hande uzanan ele boş bir bakış atıp tutmadan Kerem'in yanından geçerek salondan çıktı. Ânında yanına gelen adama bir an bakıp, onun yüzündeki keyifli gülümsemeye şaşırsa da yürümeye devam etti.

"Ben hâlâ merak ediyorum."

"Neyi?"

"Benim geldiğim filme gelmeni ve yanımdaki koltuğa oturmanı. Birgünde üç kez görüşmüş olduk. Garip değil mi?"

"Şimdi şöyle açıklayayım. Sabahki görüşme tamamen rastlantı. Öğle vakti de rastlantı."

Hande birden durup Kerem'e döndü. Onun şaşıran bakışına aldırış etmeden, ellerini göğsüne bağladı.

"Sinema ne peki? Bu da mı rastlantı?"

"Evet. Tamamen tesadüf. Burası İstanbul ya da, ne bileyim Kayseri değil. Küçük bir il ve çok normal."

"Hani sen tesadüflere inanmazdın?"

Hande'nin gözlerinden geçen pırıltı ve yüzündeki değişik gülümseme Kerem'i alıp götürürken, başını eğip bir süre durdu. Kendi kendine sessizce gülüyordu. Başını kaldırdığında yüzü kıpkırmızıydı, Hande'yi alıp götüren.

"O zaman kader diyelim. Olur mu?"

"Bizim karşılaşmamız kader? Çok ilginç. Tamam öyle diyelim."

"Diyelim."

Hande giderken Kerem koşar adımlarla yanına geldi, birlikte yürümeye başladılar.

"Yemek yiyelim mi? Ona cevap vermedin."

Hande dışarı adımını atar atmaz karşılaştığı soğukla ürperirken titreyerek Kerem'e döndü.

"Çok geç oldu annem bekler. Hem yeni tanıştığım birisin. Birgünde üç karşılaşma yeter."

Hande arabasına binerken Kerem şaşkın bir ifadeyle kapıyı tutup eğildi.

"Ama böyle konuşmamıştık."

"Ne konuşmuştuk ki? Bir şey konuşmamız imkansız çünkü seni bugün tanıdım. Kapıyı kapatır mısın çok üşüdüm."

Kerem, şaşkın, bir o kadar mutlu bir ifadeyle dinledi. Tam kapıyı kapatacağı an aklına gelen şeyle tekrar açtı, hem de sonuna kadar.

"Sana nasıl ulaşabilirim?"

Hande birden gülmeye başladı ama hemen kendini toparlayıp ciddi bir ifadeyle baktı.

"Burası Nevşehir. İstanbul ya da Kayseri değil. Bir şekilde karşılaşırız. Bugün olduğu gibi."

Hande kapıyı hızla çekip giderken Kerem ağzı açık ama gülümseyen bir ifadeyle baktı kaldı.

"Telefonunu verseydin diyecektim" dedi dalgın bir sesle. Soğuk havaya rağmen kaç dakikadır ayakta duruyordu. Üşüdüğünü bile hissetmiyordu. Ağır adımlarla arabasına giderken kendi kendine gülüyordu. Bugün gerçekten de şansı dönmüştü. Ne güzel bir gündü. Zaman sanki su gibi akıp geçmişti. Arabasının anahtarını havaya atıp tuttuktan sonra bindi ve motoru çalıştırdı. CD'yi açıp giderken bir yandan saatine bakıyordu. Sabah bir an önce olsun yeni bir gün daha başlasın.

Arabasından indiğinde konağa bakmadı ilk kez. Anahtarı atıp tutarak merdivenleri çıkarken mutfaktan ve salondan izlendiğinin farkında değildi. Arkasından seslenen Nesrin'e "sonra" deyip odasına girerek kapıyı kapattı. Odadaki iki kişilik yatağa bakıp yanına gitti. Hande'nin yattığı tarafa oturup aynadaki aksine baktı. İçini kaplayan sıkıntıyla kalkıp eski yatağına geçti. Sırtüstü yatıp gözlerini kapattı. İçi içine sığmazken yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu. Yarın, bir an önce olsun yeni bir gün başlasın. Yeni bir gün yeni heyecanlar ve yeni başlangıçların devamı... Bunu düşünmek bile bir an önce uyuması için yeterliydi ama uyuyabilirse.

Twitter @lalessarhan ESARET
Instagram LaleSarhan
#HanKerForever 🌷🐞💕
Facebook Lale Sarhan

Continue Reading

You'll Also Like

754K 44.5K 65
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
19.3M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
355K 12.7K 75
'' Neden geldin? '' Ses tonlarının bir ruhu var mıydı? Eğer varsa şuan benim ses tonumun ruhu alınmıştı. Donuk bakışlarında birkaç parıltı kol gezdi...
2.6M 142K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.