ESARET

By LaleSarhan

5.8M 252K 35.7K

Ruhsuz bir adamla evlendim. Ruhsuz, duygusuz, gaddar, kaba ve insanlıktan yoksun bir adam... Artık Karahan ko... More

ESARET
ESARET HAKKINDA
1. Bölüm Avcı
2. Bölüm Heykel
3. Bölüm Volkan Ve Buz
4. Bölüm Saat 03.22
5. Bölüm Bedel
SİYAHIN ÖTEKİ YÜZÜ TANITIM VİDEOSU
6. Bölüm Ölüm Sessizliği Senfonisi
7. Bölüm Karanlık Cumartesi
8. Bölüm Damatsız Gelin
9. Bölüm Yırtık Duvak
10. Bölüm İntizar
KAPAK SEÇİMİ
11. Bölüm Siyah Gri Tonları..
12. Bölüm Maskeli Balo
13. Bölüm Siyah ve Yeşil
14. Bölüm Ten Acısı
15. Bölüm Haram
16. Bölüm İlk Kurşun
17. Bölüm Kalp Zehiri
18. Bölüm Bağdat
19. Bölüm Gözlerin Savaşı
Agapi yayınları fuar tarihleri.
20. Bölüm Issız Gece
21. Bölüm Çığlık Çığlığa Sessizlik
22. Bölüm Kan Kırmızı
23. Bölüm Son İmza
24. Bölüm Büyük Hata
25. Bölüm Kumar
#SÖY 1. Ve 2. Baskı Bitti!!
26. Bölüm Çığlık
27. Bölüm Kan Kokusu
28. Bölüm Kırmızı Ruj
29. Bölüm Dokunuş
30. Bölüm Veni Vidi Vici
31. Bölüm Şerefsiz İt
32. Bölüm Neydi Esaret?
33. Bölüm Kış Uykusu
34. Bölüm Ruhsuz
35. Bölüm Tozlu Yeşiller
Şov Yapmak!
36. Bölüm Nefes Tutulması
37. Bölüm Kan Lekesi
38. Bölüm Pamuk Prenses
39. Bölüm Kontrolsüz Nefesler
40. Bölüm Öfke Damarı
41. Bölüm Rüya Avcısı
42. Bölüm Üçüncü Gece
43. Bölüm Kurtarıcı
44. Bölüm Kasırga
45. Bölüm İtiraf
46. Bölüm Büyüyü Bozmayın!
Bitti
47. Bölüm Kızıl Boşluk
48.Bölüm☀️Güneşi Beklerken ☀️
49. Bölüm Sürme O Ruju
Kısa Bir Ara
50. Bölüm Buzlar Prensi
51. Bölüm Yılbaşı
52. Bölüm Izdırap
53. Bölüm En Kutsalım
54. Bölüm İki İmza
KOD 52
56. Bölüm Veda Busesi
57. Bölüm Son Beste
58. Bölüm Son Durak
59. Bölüm İntihar
60. Bölüm Kusursuz Plan
İmzalı Kitap Kazananlar
61. Bölüm Vuslat
62. Bölüm Can Çekişmek
63. Bölüm Sebebim
64. Bölüm Kalbinden Sevmek
65. Bölüm CAPPADOCİA VİEW
66. Bölüm Şeffaf Mavi
67. Bölüm Özel Gece
68. Bölüm Nefes
69. Bölüm Kül Grisi...
70. Bölüm Fermuar
71. Bölüm İntizar 2
72. Bölüm Aydönümü
73. Bölüm Yalancı Bahar
74. Bölüm Kıyamet
75. Bölüm Bitti
76. Bölüm Ölüm Sessizliği
77. Bölüm Tek Bir Nefes
78. Bölüm Veda
79. Bölüm En Son Bahar
80. Bölüm Son Karar
81. Bölüm Yangın
82. Bölüm Zırh
83. Bölüm Final- El Kızı
Esaret İçin...
KOD 52
Son Dakika
Düşler Sokağı No 7/24 Kitap Oluyor!
Sensiz Asla

55. Bölüm Can Kanaması

46K 2.6K 344
By LaleSarhan

Hashtag #imza Best of;
@Kartalice77
@elatass
@Zehraaltnkpr
@Badiseba
@MryHnkr
@ZeyHanKer
Zeyneb999
@Nurarzu

Katılan arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. 💐👩‍❤️‍💋‍👩😘

Bu bölüm Hashtag;

#tokat

17 Kasım'da Doğum günümü kutlayan herkese teşekkür ederim. Sadece benim izlemem için için hazırlanan onlarca kişinin Doğum günümü kutladığı videoyu izlerken mutluluktan ağladım. Videoyu hazırlayan sevgili can dostum güzel insan bozcaada ya çok teşekkür ederim. Canımsın. Bunu hiçbir zaman unutma. Multideki şarkı sana gelsin. O kadar hisli ki...

Neyse.  İçten samimi dileklerini, şarklılarla, şiirlerle, güzel sözlerle, aldıkları Kış Masalı ve Siyahın Öteki Yüzü'yle yapılan video, o kadar güzeldi ki. Almanya'dan Belçika'ya, İstanbul'dan K.Maraş'a, Diyarbakır'dan Bursa'ya, Kıbrıs'tan Bakü'ye... Daha sayamayacağım şehirler ülkeler. Dünya güzeli
okurlarım yarım saatlik video ile bana kendileri gibi güzel duygularını yansıttılar. Ben hak etmemiştim bu kadar mutluluğu ama sizler yaptınız. Dünyalar dolusu sevgilerimi iletiyorum hepinize. Tekrar, tekrar, tekrar, tekrar sonsuz teşekkürler, sevgiler, saygılar... İyi ki varsınız👩‍❤️‍💋‍👩💕🌷💐❤️

İçerikli bir bölüm oldu gibi. Umarım beğenirsiniz. Harika, duygusal bir multimedyamız var. Kahveler zaten hazır. Değilse ben beklerim. Buyurun efenim. Kahve müzik ve Esaret yeni  bölüm sizlerle🌷💐😘💕

Hiç konuşmadan yapılan yolculuk ve son durak yazlık ev. Sessizce yenilen yemek sonrası salonda oturan iki kişi. Hande ve Kerem.

Kerem huzursuz bir ifadeyle düşünceli bir halde elindeki telefona bakıyor, arada ofluyor beklediği haberin gelmemesi canını sıkıyordu.

Hande imzayı attıktan sonra gün boyu dalgın bir ifadeyle işine odaklanmaya çalışmıştı. Sonuç kocaman bir odaklanma sorunu ve boş gözlerle dosyaları okuyup bilgisayarın ekranına bakmasıyla sonuçlanmıştı. Annesi ve babasıyla telefonda konuşmuş telefonu kapattıktan sonra aynı dalgın hali devam etmişti, şimdiki gibi.

Şimdi arada bir Kerem'e bakıyor onun huzursuz halini merak ediyordu.

"Haber mi gelecek?"

Kerem elindeki telefona bakıp tekrar Hande'ye baktı, huzursuz bir ifadeyle. Olumlu anlamda başını salladı. Konuşmak içinden gelmiyor sıkıntıyla nefes alıyordu. Hande saatine bakıp kalktı. Yapacak bir şey de yoktu. Ancak uyuyabilirse vakit geçecekti.

"İyi geceler, ben yatıyorum."

Kerem yine başıyla onayladı, o kadar. Hande giderken kapı çalınca bir an duraksadı. İkisi aynı anda kapıya, sonra birbirlerine baktılar.

"Birini mi bekliyordun?"

Kerem saatine bakıp ayağa kalktı. "Hayır. Bu evi benden başka bilen bir kişi var. O da aramadan gelmez."

Yardımcı kapıyı açmaya giderken Kerem kendisinin açacağını söyleyip kapıya gitti. Dürbünden bakınca şaşırsa da kapıyı açtı.

"Erdem?"

"Kerem. Selam abi. İyi akşamlar. Telefonuna ulaşamadım. Kerem telefonu hayatta kapatmaz dedim. Burası aklıma geldi."

Kerem, Erdem'in yanındaki Seza'yı görünce, endişeli gözlerle Hande'ye baktı. O da anlamaz gözlerle gelenlere bakıyordu. "Hoş geldiniz" deyip içeri geçerken Kerem telefonuna bakıp sinirle oturdu. Seza Hande'yle konuşmaya başlarken Erdem Kerem'e biraz daha yakın oturdu.

"Abi hayırdır, bir şeyler oluyor gibi hissediyorum. Konakta değilsiniz buradasınız. Nevra teyzem bir hoş. Altan amcam keyifli. Buraya geldim sen ve Hande vurgun yemiş gibisiniz. Kerem, bana anlatacağın bir şey var mı?"

Kerem yorgun bir ifadeyle Erdem'e baktı. Ne söyleyecekti ki? Gizli saklı bir iş yapıyordu fakat Erdem sözkonusu olunca her şey değişirdi. Konu bu kez Hande'ydi. Anlatacak kimsesi de yoktu. Dudaklarının içini yerken Hande ve Seza'nın kalkmasıyla rahatlayarak, telefonunu sehpaya koyup bir süre boş gözlerle baktı.

"Boşanıyoruz. Bugün imzaları attık."

Erdem birden şaşırıp kendini hemen toparladı. Bir süre Kerem'in yüzüne baktı. İfadesi? Yıkılmıştı...

"Abi ben her şey değişir sanmıştım."

"Ben sanmamıştım. Biliyordum. Ben bir şeyler yapmak istedim ama eskileri göz önüne alınca o kadar eğreti kalacaktı ki. Hande'ye hayatı cehennemden beter ettim."

"Abi benim bildiğim Kerem böyle yapmazdı. Ne bileyim bir şeyler yapar telafi edemese de anlatamıyorum. Bu sen değilsin."

"Telafisi yok Erdem. Hande'nin durumunu göz ardı edip kendimi düşündüm. O da yetmemiş gibi o hayatı başına yıktım. Bir derdini bin ettim. Sence bu Kerem ne yapabilir? Hiçbir şey! Çünkü bu Kerem şimdi yapacaklarının önünü o zaman kesti."

Erdem tedirgin bir ifadeyle çenesini sıvazlarken üzgün gözlerle Kerem'e baktı.

"Çok mu seviyorsun?"

Kerem alaylı bir ifadeyle gülümsedi. Alaylı ifadesi buruk bir ifadeye dönüşürken sıkıntıyla nefes aldı.

"Ben bu yaşıma kadar tüm duygularımı içimde yaşadım. Sana anlatırım o da küçük bir kısmını. Ben ilk kez böyle oldum. Yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadım. İlk kez pişmanım. Mum gibi eriyorum. Az kaldım. Bittim biteceğim. Eğer sevmek buysa tarifi bende böyle. Eski yaptıklarım ve şimdiki hâlim. O kadar tezat o kadar alakasız. Nefret ettiğim kız için şimdi hissettiklerim... Nasıl oldu bilmiyorum. Ne zaman sevdim, nasıl böyle oldum. Hayatıma gelen yeni bir cevapsız soru. Tüm cevapsız soruları yerle bir eden tek soru. Hayat sınavını geçmemi sağlayacak o sorunun cevabı yok. Öyle de olunca elim ayağım bağlı. Sınıfta kaldım Erdem."

***

"Hande iyi misin?"

"İyiyim."

"Hiç de öyle görünmüyorsun. İşteki hâlini gördüm aklım sende kaldı. Bir şey mi oldu? Bana anlatsan."

Hande çay bardağının çevresinde parmağını gezdirirken etrafındaki açmış akşam sefalarına baktı. Sıkıntıyla aldığı nefes içini yakarken boş gözlerle Seza'ya baktı.

"Neyi anlatayım? Her şeyi biliyorsun. Artık kaldıramıyorum. Ondan hepsi. Başka bir sebebi yok."

Seza şefkatli gözlerle Hande'ye bakıp elini tuttu.

"Sen benim kardeşimsin. Hani bir hayalin vardı. İki kızım olsa dertleşseler. Mutluluklarını paylaşsalar derdin. Kan bağımız yok ama sen benim kardeşimsin. Neyimi gizledim? Aldığım nefesimin sayısını bilirsin. Ben de senin. O yüzden kaldıramadım bilmem ne. Bunlara inanmıyorum. Tamam biraz aptal olabilirim ama kardeşimin durumunu, ruh hâlini bilecek kadar akıllıyım. Anlat Hande. Bugüne kadar anlattığın her şeyi anlattığın yerde bıraktığımı biliyorsun. Sen iyi değilsin."

Hande dolu gözlerini kaçırıp soğumuş çayından bir yudum alıp rüya avcısına baktı; yüzünde buruk bir ifadeyle.

"Rüya avcısının ne işe yaradığını bilir misin?"

Seza asılı rüya avcısına anlamaz gözlerle baktı. "Evet" dedi kısık sesiyle.

"Ben de biliyorum. Kâbus görmeni engelliyor. Keşke kâbus gören insanlar gibi şanslı olsaydım. Uyandığında bitecek bir kâbus. Gerçek hayat için yara ve acı avcısı var mı? Yok."

"Hande canımsın."

"Sen de. Biz bugün boşanmak için imza attık. Esaretim bitiyor. Bitiyor ama mutlu değilim. Babamın yaptıklarını unutamıyorum. Boşanma olacak ve ben o eve gideceğim. Kefenimle çıktığım eve. Eskisi gibi olacak mıyım? Olmayacağım. Ben o evden çıkarken öldüm. Arafta kalmış gibiyim. Ölen Hande, yeni hande. Gerçek Hande'yi el birliği ile öldürüp gömdüler. Ben kapısına gittiğim o adamdan çektim. Sonra yardımını gördüm. Nasıl davranacağımı bilmiyorum. Eski yaptıklarını unutamıyorum. Şimdi değişti bana yardım ediyor ama onun babamdan ne farkı var? Seza benim canım kanıyor."

Seza'nın dolu gözlerinden akan yaşlar yanağına süzülürken Hande'ye sarıldı.

"Ben ne söylesem boş. Ne kadar kardeşim olsan da yaşadıklarını yaşamadım. Kerem'in babandan tek farkı var. Kötülük yapsa da seni kendinden kurtarmaya çalışıyor."

"Biliyorum. Bu da içimi rahatlatmıyor. Ben bunları hak etmemiştim. Ama yaşadım. Şimdi bitiyor. Biteceği gün nasıl sevinirim hayal bile edemezken hiçbir şey hissetmiyorum. Boşum, bomboş."


Seza çekilip Hande'ye baktı gözyaşları arasında. Gülümsemeye çalıştı elinden geldiğince.

"Hislerini boşver. Sen imzayı attın o yeter. Ben hep yanındayım. Peki Kerem ne diyor?"

Kerem'in adını duyunca Hande bir an duraksadı. Gözleri dalarken dalgın bir sesle konuştu.

"Bu işin kumar olmadığını söylüyor. Sana dahi bir şey anlatmamamı söylüyor. Ne söylesin ki?"

"Sen neden bana söyledin?"

"Herkes verdiği sözde durmuyor. Ben de durmamışım çok mu? Seni tanıyorum. Burada kalacağını biliyorum."

"Tabii ki kalacak. Her zamanki gibi. Hande, Kerem neden değişti? Sana yardım ediyor. Eskisi gibi de değil."

Hande gözlerini kaçırıp bitmiş çayını başına dikti.

"Olmayan vicdanı geçici bir süre ziyarete geldi. O kadar."

Seza bir süre durup etrafına baktı. Sonra Hande'nin durgun yüzüne.


"Ben öyle düşünmüyorum."

"Anlamadım?"

"Şimdi sırası mı bilmiyorum ama bence Kerem seni seviyor."

Hande vurgun yemiş gibi kalırken gözlerini kaçırıp istemsiz elini saçlarına götürdü.

"Ne alakası var. Aptal bir düşünce!"

"Aptal ya da değil. Apaçık belli. İlk tanıdığım Kerem değil. Sana bakışları, davranışı birden değişti. Aynı yerde çalışmasak belki bu kadar fark etmezdim. Düşünce değil gerçekleri söylüyorum."

Hande ayağa kalkıp ne yapacağını bilemeyerek tekrar oturdu. Boş gözlerle bakarken Seza konuşmasına devam etti.

"Vücut dilinden anladığım kadarıyla bunu sen de biliyorsun. Kerem sana söyledi mi?"

Hande çaresiz susarken başıyla onayladı.

"Aptal bir düşünce değilmiş. Sen ne tepki verdin? Ya da ne söyledin?"

"Bence alışkanlık. Aynı odada, aynı yatakta yatıyoruz. Bir kadın, bir erkek, devamlı aynı ortamda olursa oluyor. O sevdiğini sanıyor ama değil. Çünkü o sevemez. Yani öyle biri değil. Alışkanlık oldu, sonra bana acımaya başladı. Bu kadar."

"Ben ne cevap verdiğini sormuştum."

"Öyle mi? Yanlış anlamışım. Dediğim "benim yerimde olsan seni sever miydin." Bu kadar. Yanlış yaptı. Büyük yanlış. Ama ben gidince düzelir. Eski haline döner."

"Anladım canım. Boşanırsanız ne yapacaksın?"

"Yurtdışına gideceğim. Oradaki şirketle ilgilenirim. Burada kalamam."

Konuşma uzayıp giderken içeride Kerem ve Erdem de aynı şekilde konuşuyordu. Çalan telefon ortamı değiştirirken Kerem arayan kişiyi görünce hemen açtı.

"Bülent. Neden bu kadar uzun sürdü?"

"......."

"Nasıl iyi olabilirim ki. Aklımda kim yaptı sorusu varken başka türlü açamazdım. Buldun mu, faksı çeken kişiyi ya da kurumu?"

"........"

Kerem'in yüzü değişirken gözleri içeri giren Hande'yi bulunca gözlerini kaçırdı.

"Tamam Bülent. Teşekkür ederim. Ben özel olarak ilgileneceğim."

Kerem telefonu kapattıktan sonra bir süre başını eğip düşündü. Tehlikeliydi tamam da gözünü kin bürüdüğünü, bu kadar ileri gideceğini düşünmemişti. Başını kaldırınca anlamayan, soran gözlerle karşılaştı.

"Haberi sızdıran kişi Jülide. Bunları nereden öğrendi? Şüphesiz annem! Oysa benim ne yapacağımı bilecek kadar beni tanıyor!"

Kerem konuşmasına sinirle devam ederken ayağa kalktı. Sağa-sola gidiyor, Erdem sakinleştirmeye çalışıyor ama olmuyordu. Ağzına geleni sayıyor korku dolu gözlerle bakan, gece siyahlarını görmüyordu. Öfke kontrolünü yapamıyor, Erdem de beraberinde onunla hareket ediyordu. En sonunda zorla oturtup konuşmaya çalıştı. Biraz sakinleştiğini görünce konuşmasına devam etti.

"Erdem iyiyim. Tamam! Sen konuştukça geriliyorum! Sakin olacağım!"

"Bağırma abi! Senin için yapıyorum. Öfkeyle karar verip zararla oturma diye yapıyorum. Çünkü seni tanıyorum. Neyse. Biz artık kalkalım."

Erdem kalkınca Seza'da kalktı. Gergin ortamdan dolayı buz gibi soğukluk hakimdi. Hande misafirlerini gönderirken, Seza Hande'ye sarıldı. Erdem'in arabaya bindiğini görünce içindeki  sözü daha fazla tutamayacağını anladı.

"Kerem yine sessiz kalmış. Ben onun yerinde olsam neden beni öptün diye sorardım. Sahi Hande. Hadi o öptü. Çünkü seviyordu. Sen sevmiyorsun tamam. Peki neden karşılık verdin? Gayet rahat öptürmeyebilirdin. Kerem'in zorlayacağını hiç sanmıyorum."

Seza cevap beklemeden hızla arabaya binerken arkasında tokat yemiş gibi bir ifadeyle bakan Hande bıraktı. Az önce anlattığında hiç tepki vermemiş, şimdi son bombayı patlatıp gitmişti.

Seza oldubitti aptaldı!
Salak embesil!
Fındık beyinli kendini akıllı sanıp laf sokan akılsız!
Hepsinin özeti geri zekalı!

Öfkeyle burnundan soluduğunun farkında değildi. Kapıyı hızla çarpıp Kerem'e bakmadan merdivenlere yöneldi. Kerem anlamaz bir ifadeyle bakarken seslendi.

"Hande nereye?"

Hande olduğu yerde durup öfkeli gözlerle Kerem'e doğru yürüdü.

"Sana ne! Hande nereyeymiş! Yukarı çıkıyorum! Bu merdiven gizli bir yere de mi çıkıyor!? Jülide olayını söyleyeceksen aynı sen! Ne kadar da benziyorsunuz değil mi!? Can yakmakta üstünüze yok! Tencere sen, kapak o!"

Hande sinirle yukarı çıkarken Kerem arkasından ağzı açık, bakıp kaldı. Ne olmuştu ki? Hayır bir şey de söylememişti. Sadece "üzülme, ben halledeceğim" diyecekti ama ne olduysa olmuş böyle tepki vermişti. Tek taraflı anlamaz bir ifadeyle gülümsedi. Anlamamıştı ama hiç rahatsız olmamıştı. Aksine sadist gibi hoşuna gitmişti. Yok o sadist değildi başka bir şeydi. Neydi ki? Neyse neydi! Sesli bir nefes verirken, az önceki sinirinden bir eser kalmamıştı. Tamam yine yapacağını yapacaktı ama siniri, öfkesi toz olup uçmuştu. Bunu da ilk kez yaşıyordu. İnsan birini sevmeyince nasıl her şeyi batıyorsa, sevince de hiçbir şeyini görmüyor yaptığı her şey hoşuna gidiyordu. Tıpkı az önce hissettikleri gibi.

***

Ertesi Gün Akşam...

Yoğun bir iş günü ve birbirini göremeyen Hande ve Kerem...

Hande, hem Seza, hem de Kerem'le konuşmadan onlardan kaçarak, kendini işine vererek akşamı etmişti. O kadar ileri gitmişti ki sekreterine kimsenin gelmemesini söylediği halde kapıyı bile içeriden kilitlemişti. Çünkü Seza'nın sinsi bakışlarını görmek istemiyordu! Şimdi kilitli odasında kara kara düşünüyor eve nasıl gideceğini düşünüyordu. Birden kalkıp kapıyı açtı. Kaçması sadece akşama kadardı uzatmanın da bir gereği yoktu. Kapıyı açar açmaz karşısında Kerem'i görünce küçük bir çığlık atıp elini kalbinin üzerine koydu. Korkulu bakışları ânında öfkeye dönüşürken bir adım geri çekildi.

"Ödümü kopardın. Kapının önünde ne yapıyorsun?"

Kerem havada kalan eline, sonra arkasında kendilerini izleyen sekretere, en son Hande'ye döndü.

"Tam kapıya vuruyordum, sen açtın."

"Bunu da uyuma bağlarsan hiç şaşırmayacağım."

Kerem şaşkın bir ifadeyle gülümseyip gözlerini kıstı.

"Hayır. Bağlamayacaktım. Aklıma bile gelmedi. Ama sen bağladın."

"Bağlamadım. Sadece bağlama dedim. Neyse. Daha fazla uzatmak istemiyorum. Hemen çıkalım."

"Ben de sana onu diyecektim. Babam rahatsızlanmış. Önemli bir şey değil ama yanına uğrayacağım. Önce seni eve bırakayım diyecektim ama olmadı."

Hande'nin yüzü değişirken hemen kendini toparladı.

"Nesi varmış?"

"Tansiyonu yükselmiş. Beni sorup duruyormuş. En son kendisi aradı."

"Geçmiş olsun. Beni bırakma. Yani eve bırakmana gerek yok. Birlikte gidelim. Sonra eve geçeriz. O kadar yol var."

"Yol mühim değil. Onu düşünmüyorum. Hem önemli bir şey değil. Kısa bir ziyaret olacak o kadar."

"Tamam kısaymış. O yüzden ben de geliyorum."

Hande önden gitmeye başlayınca Kerem arkasından gözlerini kısıp tek taraflı bir gülümsemeyle baktı. İlk tanıdığı Hande, keskin bir giriş yaparak gelmişti ve gerçekten hoş gelmişti. Ağır adımlarla giderken ciddi bir hâl alan yüzüne rağmen içi kıpır kıpırdı.

Karahan konağı yolları kasveti artırırken ikisinin huzursuzluğu da artıyordu. Nihayet Konağı görünce Hande sıkıntıyla bakıp başını çevirdi. Ne zaman bu yoldan gelse kefeniyle geldiği o gün aklına geliyordu. Arabadan çıkıp konağa baktı. İçi iyice daralırken derin bir nefes aldı. Eli tutulunca hemen çekip hızlı adımlarla konağa girdi. Girecek, kısa bir süre duracak ve gideceklerdi. Burası artık iyice dayanılmaz olmuştu. Sanki koca Konağı sırtında taşıyor gibi. Merdivenleri hızla çıkıp orta kata geldiğinde gördüğüne hiç şaşırmadığı Nevra'yı görünce gözlerini kaçırdı. Ne bir adım atabiliyor ne de geri gidebiliyordu. Onun yüzündeki o sıcak bakışın altında yılan gibi soğuk ve sinsi bakışların olduğunu biliyordu.

Bir kez daha tutulan ele bu kez duyarsız kalamadı. Yumuşacık tutan eli sımsıkı tuttu. Şu an o kadar ihtiyacı vardı ki, Nevra karşısındayken.

"Hoş geldiniz" sözüyle irkilirken seslenmedi. Bu kadınla artık hiçbir şekilde karşı karşıya gelmek, basit bir hoş geldin bile olsa cevap vermek istemiyordu. Kerem annesine ve Hande'ye şüpheli gözlerle baktı. Anlamadığı bir şeyler vardı ama ne? Sesini çıkarmadan içeri girdi. Babası bu kez yatıyordu. İkisini görünce yüzündeki ifade sevince dönüşürken elinde olmadan kalkmaya çalıştı. Yapamayınca tekrar yatıp mutluluk dolu gözlerle baktı.

"Hoş geldiniz. Sizi o kadar özledim ki."

"Hoş buldum. Geçmiş olsun. Şimdi nasılsınız?"

"Seni görünce hepsi geçti. Şimdi çok iyiyim."

Hande şaşırsa da zorla gülümsemeye çalıştı. Çünkü Nevra'nın yaydığı negatif enerjiyi tüm vücudunda hissediyordu. Altan'ın yanına oturup elini tuttu, neden tuttuğun bilmeden. Altan çocuk gibi sevinirken içi içine sığmıyor gibi heyecanlandı. Hande'nin elini tutarken yanına oturan Kerem'e dolu gözlerle baktı.

"Oğlum. Sen nasılsın?"

"Ben iyiyim de baba ne oldu? Neden hemen haber vermediniz?"

Altan ikisine bakıp sevinçten titreyen sesiyle cevap verdi.

"Bir şeyim yok iyiyim. Annen ısrar etmese haber bile etmeyecektim. Sizi rahatsız etmezdim ama gördüğüm iyi oldu. Meğer ben sizi özlemişim. Hepsi o yüzdenmiş."

Kerem elini tutan babasına bakarken içinin titrediğini hissetti. Oysa babası yıllardır böyleydi ama bu duyguyu ilk kez hissediyordu.

"Doktor ne dedi?"

"Üzülmesin dedi. Stres dedi. Başka bir sebebi yok!"

Nevra'nın tok konuşmasıyla Kerem annesine baktı. Annesi bugün tuhaf davranıyordu. Sinirli gibiydi.

"O zaman üzme anne. Canını sıkma. Strese sokma. İş sana düşüyor."

"Bu konuda söz söyletmem. Babanı nasıl sevdiğimi ilgilendiğimi biliyorsun."

"O zaman bundan sonra daha da ihtimam göstermen gerekiyor. Babamın ilaçları nerede?"

Nevra ilaç kutusunu Kerem'e verirken bir an Hande'yle göz göze geldi. Onun gözlerini kaçırmasına tebessüm ederken sandalyeye oturdu. Kerem ilaçları kontrol edip kutusuna koydu.

"Tamam herhangi bir sorun yok. Kötü bir şey de yok. Biz artık kalkalım."

"Nereye Kerem? Sahi siz nerede kalıyorsunuz ve neden burada değilsiniz?"

Kerem kalkıp annesine baktı, boş gözlerle.

"Kaldığımız yer rahat, bir sorun yok. Burada değiliz çünkü öyle gerekiyor."

"Oğlum yemeğe kalsanız. Sizi biraz daha görürdüm."

Altan konuşunca Kerem iki arada kalmış gibi baktı. Söyleyeceği tek şey vardı.

"Baba yine geliriz. Bugün çok yoğundu. Baya yorgunuz."

"Kerem biraz daha kalalım. Yemekten sonra gideriz."

Hande konuşunca Kerem huzursuz olsa da babasının medet uman bakışlarını görünce kabul etti. Hazırlanan masaya Altan hariç birlikte geçtikten sonra Kerem endişeli bir ifadeyle masaya baktı. Yasemin'in servis yaptığı sarmaya baktı. Sonra kasedeki çorbalara.

"Hande çorbayı sevmez."

Hande'nin önündeki çorbayı onun şaşkın bakışları arasında alıp kendi servisini ona uzattı. Hande bir şeyler olduğunu anlayıp sesini çıkarmadan sarmadan yerken Nevra'nın konuşmasıyla lokmasını zor tuttu.

"Şimdiden karışmaya mı başladın Kerem? Oğlum da olsan karına böyle bir şey yapman beni üzüyor."

Kerem ciddi bir ifadeyle annesine baktı. Bir süre düşündü ve...

"Kötü bir şey yapmadım ki üzülüyorsun. Çorbayı sevmez dedim. Ama sen seversin."

Kerem çorba kasesini annesinin önüne koyup dikkatle baktı. Annesinin içten gülümsemesine merakla bakarken onun vereceği tepkiyi de merak ediyordu. Hande bir şey anlamayıp Kerem'e ve annesine baktı. Daha önce de böyle bir şeyler yapmıştı. Yemeği yedin mi diye defalarca sormuştu. Şimdi de çorba kasesini çektiğine göre? Eskiden olsa sadistliğinden dolayı yapıyor derdi ama şimdi? Şimdi kendi tabağını veren Kerem'in yemeğini yiyecekti.

"Siz gelmeden önce atıştırmıştım. Şimdi size eşlik etmek için yiyeceğim. Ama sadece sarma yiyeceğim."

Nevra konuşunca Kerem hafif bir tebessüm etti. Kaseyi kendi önüne çekti.

"O zaman ben yerim. Çünkü çok açım."

Kerem kaşığını çorbaya daldırır daldırmaz Nevra hızla nefes almaya başladı. Elini kalbinin üzerine getirip dehşetle açılmış gözlerle Kerem'e baktı. Yaptığı âni hamleyle kaseyi aldı.


"Ben yerim. Çorba oldu yılan hikayesi."

Kerem belli belirsiz gülümseyip annesini izlerken ortam iyice gerildi. Altan deminden beri olanları anlamaya çalışırken çalan telefon gergin ortamda dikkatleri dağıttı. Hande çalan telefonunu alıp müsaade isteyerek dışarı çıktı. Annesiyle konuşurken bir türlü adapte olamıyor az önce olanları düşünüyordu.


Kerem hâlâ annesine bakıyor çorbayı içmesini bekliyordu. Nevra kızarmış bir yüzle öyle dururken birden kalktı.

"Bu yaptığın hiç hoş değildi, Kerem. İki günlük kızın yanında bana yaptığın neydi? Yanında bir şey söylemedim, sırf senin için. Bunu hak ettiğimi sanmıyorum."

Kerem çatalını masaya bırakıp annesine alıcı gözlerle baktı.

"Laf yine beni buldu. Anne çok merak ediyorum. O çorbayı neden içmiyorsun? Altı üstü bir kâse çorba. Sonra laf dolandırmalar falan."

"Kerem benim oğlumsun. Daha fazla ileri gidip aramızın bozulmasını istemiyorum."

Nevra dışarı çıkınca Kerem arkasından düşünceli bir ifadeyle baktı. Bu kaç olmuştu ama bu kez annesi gerçekten ileri gidiyordu.

***

Hande telefonla konuşmasını bitirip arkasını döner dönmez Nevra'yla karşılaştı. Birden irkilirken hemen kendine gelip içeri giderken kolundan tutulmasıyla âni bir refleksle kolunu çekti. Gözleri ateş saçarken bir adım geri gitti.

"Nevra hanım bir tokat daha mı atacaksınız? Yoksa kendinizi geliştirdiniz de başka şeyler mi yapacaksınız? Buraya geliş sebebimi söyleyip aşağılayacaksanız, oğlunuz bunu o kadar çok yaptı ki. Hiç üzülmem."

Nevra ellerini göğsüne bağlayıp alaylı bir ifadeyle Hande'yi baştan aşağı süzdü.

"Basitsin. Ben senin gibi değilim. Oğlumu bizden, bu konaktan koparmak nasıl bir duygu? Kaç gündür adımını atmadı, aramadı. Babası hastalanmasa gelmeyecekti. Tüm bunların sebebi sensin. Sana tokat attığımı söyledin. Mıy mıy ağladın. Onu kullandın. Hande uğursuz olduğunun farkında mısın?"

Hande şaşkın gözlerle bakarken birden gülmeye başladı. Nevra'nın şaşkın bakışları arasında kahkahalarla gülerken yanına yaklaştı.

"Ne konuşacağını bilemeyen bir insanın konuşması böyle oluyormuş."

Konuşmasına ara verip ciddi bir ifadeyle Nevra'ya bakıp derin bir nefes aldı.

"Kerem'le aranız iyiydi ben açtım öyle mi? Siz hastasınız. Az daha sabredin. Oğlunuzun sevdalısı değilim. Uğursuz dediniz de... Neyse. Daha fazla konuşmak istemiyorum."

Hande arkasını döner dönmez Kerem'le burun buruna geldi. Korku dolu gözlerle bakarken son söylediklerini düşündü. Annesine hasta olduğunu söylemişti. Kerem'in duyduğu son sözlerdi. Açıklasa açıklayamaz, konuşmak istese gereksiz... Kerem'in gözlerini kısarak bakması, düşüncelerinin doğruluğunu onaylarken salona doğru attığı adım elinin tutulmasıyla son buldu. Bakışları Kerem'le buluşurken sorulan soruyla nefesini tuttu.

"Tokat işinin ayrıntısını burada dinlemek istiyorum ama senden değil annemden. O yüzden bir yere gitmiyorsun."

Twitter @lalessarhan ESARET #HanKerForever
Instagram LaleSarhan
Facebook Lale Sarhan

Continue Reading

You'll Also Like

BELA By Khalesi

General Fiction

6.1M 610K 128
[TAMAMLANDI] Askeri bir kurgudur.
752K 49.5K 58
Sirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her...
2M 15.6K 5
Avuçlarının içine aldığı elimi usulca öptü.Sonra sağ elini sol elimin üzerine koydu ve gözlerimin içine baktı. "Evlilik yüzüğünün takıldığı parmağa n...
TOHUM By P!NK

General Fiction

3.3M 100K 48
"BAĞIRMA BOŞUNA! BABAN SENİ SATTI!" Duyduğum sözlerle, biraz önce sinirle bağırdığımda gürleyen sesim, aniden içime kaçtı. "Ne... Ne saçmalıyorsun?" ...