ESARET

By LaleSarhan

5.8M 252K 35.8K

Ruhsuz bir adamla evlendim. Ruhsuz, duygusuz, gaddar, kaba ve insanlıktan yoksun bir adam... Artık Karahan ko... More

ESARET
ESARET HAKKINDA
1. Bölüm Avcı
2. Bölüm Heykel
3. Bölüm Volkan Ve Buz
4. Bölüm Saat 03.22
5. Bölüm Bedel
SİYAHIN ÖTEKİ YÜZÜ TANITIM VİDEOSU
6. Bölüm Ölüm Sessizliği Senfonisi
7. Bölüm Karanlık Cumartesi
8. Bölüm Damatsız Gelin
9. Bölüm Yırtık Duvak
10. Bölüm İntizar
KAPAK SEÇİMİ
11. Bölüm Siyah Gri Tonları..
12. Bölüm Maskeli Balo
13. Bölüm Siyah ve Yeşil
14. Bölüm Ten Acısı
15. Bölüm Haram
16. Bölüm İlk Kurşun
17. Bölüm Kalp Zehiri
18. Bölüm Bağdat
19. Bölüm Gözlerin Savaşı
Agapi yayınları fuar tarihleri.
20. Bölüm Issız Gece
21. Bölüm Çığlık Çığlığa Sessizlik
22. Bölüm Kan Kırmızı
23. Bölüm Son İmza
24. Bölüm Büyük Hata
25. Bölüm Kumar
#SÖY 1. Ve 2. Baskı Bitti!!
26. Bölüm Çığlık
27. Bölüm Kan Kokusu
28. Bölüm Kırmızı Ruj
29. Bölüm Dokunuş
30. Bölüm Veni Vidi Vici
31. Bölüm Şerefsiz İt
32. Bölüm Neydi Esaret?
33. Bölüm Kış Uykusu
34. Bölüm Ruhsuz
35. Bölüm Tozlu Yeşiller
Şov Yapmak!
36. Bölüm Nefes Tutulması
37. Bölüm Kan Lekesi
38. Bölüm Pamuk Prenses
39. Bölüm Kontrolsüz Nefesler
40. Bölüm Öfke Damarı
41. Bölüm Rüya Avcısı
42. Bölüm Üçüncü Gece
43. Bölüm Kurtarıcı
44. Bölüm Kasırga
45. Bölüm İtiraf
46. Bölüm Büyüyü Bozmayın!
Bitti
47. Bölüm Kızıl Boşluk
48.Bölüm☀️Güneşi Beklerken ☀️
Kısa Bir Ara
50. Bölüm Buzlar Prensi
51. Bölüm Yılbaşı
52. Bölüm Izdırap
53. Bölüm En Kutsalım
54. Bölüm İki İmza
55. Bölüm Can Kanaması
KOD 52
56. Bölüm Veda Busesi
57. Bölüm Son Beste
58. Bölüm Son Durak
59. Bölüm İntihar
60. Bölüm Kusursuz Plan
İmzalı Kitap Kazananlar
61. Bölüm Vuslat
62. Bölüm Can Çekişmek
63. Bölüm Sebebim
64. Bölüm Kalbinden Sevmek
65. Bölüm CAPPADOCİA VİEW
66. Bölüm Şeffaf Mavi
67. Bölüm Özel Gece
68. Bölüm Nefes
69. Bölüm Kül Grisi...
70. Bölüm Fermuar
71. Bölüm İntizar 2
72. Bölüm Aydönümü
73. Bölüm Yalancı Bahar
74. Bölüm Kıyamet
75. Bölüm Bitti
76. Bölüm Ölüm Sessizliği
77. Bölüm Tek Bir Nefes
78. Bölüm Veda
79. Bölüm En Son Bahar
80. Bölüm Son Karar
81. Bölüm Yangın
82. Bölüm Zırh
83. Bölüm Final- El Kızı
Esaret İçin...
KOD 52
Son Dakika
Düşler Sokağı No 7/24 Kitap Oluyor!
Sensiz Asla

49. Bölüm Sürme O Ruju

59.5K 2.8K 525
By LaleSarhan

#kereminteklifi Best of

@badiseba
@ela_tas
@kartalice77
Zeyneb999
@zehraaltnkpr

İnstagram

@nurarzu

Hepinize teşekkür ederim arkadaşlar. Takipteyim. Emeğinize sağlık. Sektirmeyenler bekleyin 🌷💕

Bu bölüm Hashtagi

#sürmeoruju

Katılımlarınızı bekliyorum şimdiden teşekkür ediyorum.

Bu bölüm tatlış bir kıza gidiyor. Hem de çok tatlış. Aynı zamanda #cülidebükücü Ve gerçek bir #ssbükücü

Biraz morali bozuktu. Psikolojisini ben zor düzelttim bu tatlış kızın. İstediği zaman çok acı olabiliyor. Çok saygılı sevecen, tam bir #HanKer aşığı ve tespitçi. Herkesin gördüğü ama fark etmediği bir şeyi birlikte bulduk. Sadakatini orada gördüm. Çünkü kimseye çıkmadı. Sevgili Miray sultan. Bölüm senin tatlım. Erken doğum günü hediyen bu bölüm. Nice güzel yaşlara sağlıkla huzurla. İyi ki doğdun fıstık🌷❤️😘

Tespitlik bir bölüm ismi tam sana yakışır değil mi? Bakalım beğenecek misin😘💕

Grup 84'ten muhteşem bir şarkımız var. DOKUNMA. Aslı çok teşekkür ederim. 🌷💕 O kadar güzel bir şarkı oldu ki bölümü iki günde yazdım.

Multimedyadaki otel Azerbaycan Quasar da. Otelin adı ŞAHDAĞ. Okuyunca anlarsınız☺️

Duygusal bir bölüm. Aşk kokan bir bölüm. Ama en önemlisi sizlerin hisleri. Yorumları. Kahveler hazır mı? Hadi o zaman DOKUNMA şarkısı eşliğinde okuyalım. Buyurun efenim bölüm sizlerin. 🌷😘❤️☕️



Kerem yanlış duyduğunu sanıp Hande'ye baktı. Soran gözlerini kısıp inanamaz bir ifadeyle daha da dikkatli bakınca Hande elinde olmadan gülümseyip başını çevirdi. Gülmemek için kendini zor tuttuğu, dudaklarını bastırdığından belli oluyordu. Kerem'e döndü, buluştu gece siyahı ve yeşiller. Az önceki gülmesi solarken yeşillerin bakışından yutkunup kaldı.

Kerem diğer elini de tutup tamamen yaklaştı.


"Sen ne dedin?"


"Hazırım dedim."


"Ondan önce?"


"Teklifini kabul ediyorum dedim."

Kerem yeni anlamış gibi nefes alırken yüzüne yayılan tebessümle dudaklarından kesik bir gülüş döküldü.


"O zaman gidiyoruz değil mi? Herhangi bir yanlış anlaşılma olmasın."


Hande tekrar gülünce Kerem içi içine sığmayarak kesik bir nefes aldı.

"Tamam. Yanlış anlaşılma yok. O zaman burada daha fazla durmamızın da bir anlamı yok."


Kerem telefonu alıp arama yaparken hâlâ Hande'nin elini bırakmıyordu.


"Ufuk, iptal olabilir demiştim ama olmadı. Uçak hazır mı?"


"......"

"Tamamdır. Herhangi bir eksik kalmasın. Birazdan oradayız."

Kerem telefonu kapatıp Hande'ye döndüğünde onun şaşkın bakışlarına gülümseyip baktı. Gülerken gözleri de gülüyordu. Yüzündeki gamzesi bu kez daha belirgindi. Çünkü gülümsemesi daha içten ve büyüktü.

"Hemen mi gidiyoruz?"

"Hazırım dedin."

"Evet. Dedim de yani gitmeye hazırım anlamında söylemiştim. Ben hazır değilim."

Kerem Hande'nin gardırobunu açıp montunu getirdi. Bir şey demesine gerek kalmadan giydirip elinden tuttu.


"Hazırım dedin. Lazım olanları gideceğimiz yerde alırız.

Hande sürüklenircesine ayak uydururken bir yandan konuşuyordu.

"Annemi aramadım. Senin ailenin haberi yok. Nesrin de bilmiyor! Yavaş olur musun!?"

"Anneni benden ararsın. Aracı benim ve razı oldun. Ailemi boşver. Nesrin'in her şeyden haberi var. Hem birine haber vermek zorunda mıyız?"

Hande düşmemek için korkuluklardan tutarken hâlâ anlayamadığı bir şaşkınlık içindeydi. Tamam demişti ama yoksa demese miydi? Hem niye bu kadar sevinmişti ki? Hazırım der demez aylardır tanıdığı Kerem gitmiş yerine bambaşka biri gelmişti. Çocuk gibi biri. Hiç tanımadığı görmediği biri gibi. Kapıdan nasıl çıkıp arabaya bindiğini anlayamadı. Kerem hızla gaza basıp giderken onları gören kişiler sevinçle nefes alıp sözleşmiş gibi hepsinin eli kalbinin üzerinde hülyalı gözlerle boşluğa bakıyorlardı. Fatma sevinçle perdeyi çekip arkadaşlarına döndü. Hepsi aynı şekilde duruyor hayal kuruyor gibi bakıyorlardı. Şaşkınlığını unutup gülmeye başladı.

"Kızlar hayırdır? N'oldu size?"

Elif, ah çekerek Fatma'ya Bakarken yüzünde değişik bir gülümseme vardı.


"Ay bu adam beni öldürecek. Deli gibi seviyor. Hande'yi nasıl götürdü öyle. Ben de böyle evlilik istiyorum. Böyle bakan bir adam istiyorum."

Hepsi bir ağızdan amin derken Bahar bozmadığı gülümsemesiyle cezveyi eline alıp kaldırdı.

"Ne demişler. Aşk olsun. Olsun şekerim. Hep olsun. Hadi kızlar çıkın şu halinizden. Bunun şerefine birer kahve içiyoruz!"


***

"Teklifini kabul ettim ama nereye gideceğimizi söylemedin. Kıyafet bile almadım. Anneme haber verecektim bak onu da unuttum. Akıl mı kaldı? Birden tutup kaçırırcasına getirdin."


Hande uçakta habire konuşuyor Kerem yüzünde bir tebessüm, sanki sevdiği bir müziği dinliyor gibiydi. Sesini çıkarmıyor, iki bir saatine bakıyor bir an önce uçağın kalkmasını istiyordu. Sanki Hande vazgeçecek gibi. Biraz daha gecikirse Hande kaçıp gidecek gibi. Motorun sesi yükselip hareket edince sesli bir nefesi rahatlayarak dışarı verip arkasına yaslandı, gözlerini kapattı. Uçağın kalkışa geçmesiyle gözlerini açıp kendine bakan bir çift siyah gözle karşılaştı. Niye bakıyordu? Gözlerini kıstı sanki bir şey okuyor gibi dikkatle baktı. Az önceki sorulara cevap beklediğini anladığında ne söylediğini düşündü. Telefon kıyafet falan demişti.


"Babanı aradım. Kıyafet sorun değil. Sen rahat ol."


"Babamı mı aradın? Ben neden duymadım? Ben annemle konuşacaktım. Nesrin'in haberi var dedin. O son günlerde ortalarda da görünmüyordu. Nasıl haberi oldu?"

Kerem gözlerini kısıp gülümseyerek dinledi. Teklifi kabul olmuştu o konaktan ayrılmıştı ve ne cevap vereceğini bilmiyordu.

"Uçağa binerken konuştuk. Nesrin, Jülide'yi sevmediği için Seza da kaldı. Onu görmek istemediğini söyledi. Ona şirkette söylemiştim. Annenle de inince konuşursun. Ha unutmadan sana selamları var."

Hande boş gözlerle bakarken Kerem'in neden güldüğüne bir anlam veremiyordu. Gülmesi değildi garip olan. Gülüş şekli. Sanki küçük bir çocuk gibi. Ya da şaka yapıyor gibi. Biraz sonra "şaka yaptım" diyecek gibi gülüyordu. Bu gülüş şekillerini nereden uyduruyordu!? Onu gülerken görmediği için olabilir miydi? Birkaç defadır anlıyordu onun da gülen bir insan olduğunu.


"Peki nereye gidiyoruz?"

Kerem sessiz kalıp gülerek arkasına yaslandı. Bir süre uçağın penceresinden baktı. Sahi nereye gidiyorlardı? Yıllardır tek başına yılbaşı geçiren biri olarak ilk kez değişik bir mekana gidecekti. Öyle olunca da unutması normaldi. Aslında unutmamıştı ama üzerine çöken tatlı rehavet bir şey konuşmasına izin vermiyordu.


"Bunu bilmeye hakkım olduğunu düşünüyorum."

Kerem gülümseyerek Hande'ye döndüğünde Hande nefesini tutup kaldı. Hayır niye böyle güzel gülüyordu ki? Hemen kendine gelip ciddi bir ifadeye büründü.

"Bekliyorum."

Kerem'in yüzüne hüzün çökerken Hande'nin elini tuttu.


"Ben bazı şeyleri beceremem. Ama sürpriz desem. Yani ikimiz için. Hava almak için. O konağı en az senin kadar sevmiyorum. Anlatabildim mi?"

Yine konuşamayan bir Kerem Karahan. Konuşan ama içindekileri konuşamayarak döken adam. Hiç konuşmayan biri için... İki kişilik sürpriz sözüne gülmek istese de onun bakışlarından dolayı içine atıp gülemeyen Hande... Eline bakıp tekrar yeşillere döndü.

"Tamam" dedi kısık sesiyle. Başka diyecek bir şey yoktu ki, anlaşılan ama anlaşılmayan sözler için. Arkasına yaslanıp gözlerini kapattı.

Sürpriz...

Ruhsuz adamdan bu sözü duymak... İlk günler aklına gelince gözlerini sıktı. Şimdi birlikte yolculuk yapıyorlardı. Hem de yeni Kerem, eski o adamın yaptığı bir sürprizdi bu. Kalbi eskilere sızlarken gözlerini açıp bileğine baktı. Uzun süredir morluk yoktu. Acı bir ifade belirirken yüzünde, dönüp Kerem'e baktı. O da aynı yere bakıyordu. Gözleri bu kez hüzün doluydu. Sonra buluştu gece siyahı ve yeşiller. İkisinin bakışında da acı vardı. İkisi de aynı şeyleri görüyor ama söyleyemiyorlardı. Hande gözlerini kaçırıp diğer tarafa bakarken bileğinde hissettiği sıcaklıkla ürperip gözlerini kapattı. Bu kadarı fazla geliyordu, karmakarışık ruhuna tokat yemiş gibi.


Kerem bileğini öpüp dudaklarını ayırmadan öyle dururken Hande başını çevirip baktı dolu gözlerle. Yutkunup zorla nefes alırken yeşillerle buluştu gözleri.

"Kerem yapma. Lütfen."

Kerem acı dolu gözlerle bakıp bileğine tekrar dudaklarını dokundurdu. Hande düşmek üzere olan gözyaşlarını tutmak için gözlerini kapattı ama yanaklarından süzülen damlalar çoktan çenesine ulaşmıştı. Yüzünde hissettiği sıcaklıkla gözlerini açtı. Gözyaşlarından yine öpülmüştü. "Yapma" dedi ağlamaklı sesiyle. "Lütfen bana bunu yapma." En korktuğu esaret çukuruna düşüp bilinmeze savrulurken baktığı yeşiller çoktan buğulanmıştı.

"Keşke konuşabilsem, anlatabilsem. Yapamam ki."

Kerem'in titrek sesi Hande'yi alıp götürürken onun yanağından tekrar öpmesiyle savrulduğunu hissetti. Bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçmek... Ama olmuyordu. Eksik bir şeyler vardı. Puzzle'ın eksik bir parçası... Pişmandı belli ama pişman olması açık yaranın kanamasını hemen durdursa da iyileşmesi zaman alırdı. Süresi o kalp ve mantık anlaşmasında saklıydı. Er ya da geç... Hepsi imza atıldıktan sonra belli olacaktı.


Elini sıkan eli istemeden sıkıp arkasına yaslandı. Keşke her şey daha farklı olsaydı. Tıpkı mavi hayallerindeki gibi. Ama olmamıştı, olmayacaktı. Aynen yüzük takmak nasip olmadığı gibi...

Evli ama esir.

Evli ama zorla.

Evli ama yüzüğü yok.

Evli ama yaşadıkları.

Evli ama değil...

Karmaşıklığın rüzgarında savrulurken kapalı gözlerinden yanaklarına süzülen yaşları silen birisi. Eski o adam, yeni Kerem. Hem o gözyaşlarına sebep olan hem de onların akmasını istemeyen, öperek durdurmaya çalışan eski o adam, yeni Kerem. Bir şeyler yapmaya çalışan ama ne yaptığını eski yaşadıklarından dolayı anlayamayan eski o kız, yeni Hande. Bilinmeze savrulmaktan korkan iki kişi ve gittikleri yerde ne yaşayacaklarını bilemeyen Hande ve Kerem...

***

Hande geldikleri yere nutku tutulmuş gibi bakarken Kerem sessiz kalıp elini bırakmadan yürüyordu. Asansör gelince  binip yukarı çıkarken Hande ısrarla Kerem'e bakmıyor ama onun bakışlarının üzerinde olduğunu hissediyordu. Nihayet çıkıp odalarına gelince Hande odaya bakıp Kerem'e döndü.


"Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Burası neresi? Anladım ülkeyi de. Yani neden burası?"

Kerem Hande'nin meraklı gözlerine bakarken yanına  yaklaştı. O kadar zamandır sormamış sabırla beklemişti ve artık bilmesinin zamanıydı.

"Qusar. Çok sevdiğim şehirlerden biridir. Senin de seveceğini düşündüm. Tarihi geçmişi muhteşem bir şehir. Arkeologların favori şehirlerinden biri. Daha önce geldim ama iş için. Gezdin mi dersen cevabım çok net. Hayır."

Hande şehrin adını duyunca az önceki bakışın yerini sevinç alırken farkında olmadan Kerem'e yaklaşıp elini tuttu.

"Ciddi misin? Ben çok şaşkınım aynı zamanda mutlu. Qusar. Hep gelmek istemiştim hatta bunu hocama söylemiştim."

Hande'nin gülen yüzü solarken gözlerini kaçırıp içini çekti. Kerem'in ellerini tutan elleri gevşedi. Titrek göz bebekleri soran üzgün yeşilleri bulduğunda sesi de titrekti tıpkı gözleri gibi.

"Eğer babam böyle yapmasaydı biz ekip olarak buraya gezmeye gelecektik. Böyle geleceğimi hiç düşünmezdim."

Kerem yutkunup gözlerini kaçırırken aynı zamanda içli bir nefes alıp Hande'ye baktı.

"Hande lütfen."

"Ne yaparsam yapayım olmuyor. Hep bir yerlerden karşıma çıkıyor. Ve böyle de devam edecek."


Kerem gözlerini kaçırıp, üzgün, boş gözlerle odaya baktı, görmeden. Elini bırakan eli tuttuğunda az önceki gibi sıcak değildi. Buz gibiydi, tıpkı ilk geceki gibi. Elini sımsıkı tutup koltuğa oturduktan sonra Hande'nin başı eğik haline bakıp ne konuşacağını düşündü.

"Biliyorum. Çünkü ben de aynısını düşünüyorum. Hande bak. Birbirimizi tanımadan çirkin bir komploya dahil olup evlendik. Tamam kağıt üzerinde, ikimiz de kabul edemedik. Ben... ben etmemeyi bir tarafa atıp seni incittim. Hatta daha ileri gittim. Bunun telafisi var mı? Yok! Ne yaparsam yapayım telafi edemem. Ama senden bir isteğim var. Bak..."

Kerem huzursuz bir nefes alıp çaresiz gözlerle başını çevirip bir süre durdu. Ne kadar da zordu, içindekileri; dışarı, yalansız, yalın bir şekilde vurmak. Daha da zoru bunu ilk kez yapmak hem de eski o kız şimdiki Hande'ye. Onun dolu gözleriyle buluşunca gözleri, dudaklarını bastırıp bir süre gözlerine baktı kaldı.


"Ben yılbaşını hep yalnız geçirdim. Kutlamadım. Kendi içimde tek başıma kaldım. İlk kez bir yılbaşını kutlayacağım. Sen de ben de aynı durumdayız ne kadar geç anlasam da. Ben ikimiz için de değişiklik olsun istedim. O konaktan uzak nefes alabileceğimiz bir yer olsun istedim. Nevşehir'deki Hande ve Kerem'i orada bırakalım. Buradaki Hande ve Kerem başka. İkisi de birbirini anlıyor. Eski olumsuzlukları Türkiye'de bıraktık. Şimdi burada yepyeni iki kişi var. Sen ve ben. Yarın ikimiz için de güzel bir yılbaşı olsun istiyorum. Lütfen. Hande ben ilk kez birine rica ediyorum. Çünkü buradaki Kerem başka. Anlatabildim mi?"

Hande dikkatle dinleyip gözlerini kaçırdı. Doğru söylüyordu da... Olanları Türkiye'de bıraksa da buradaki Hande ve Kerem aynı kişilerdi. Sadece mekan değişikti. Keşke kabul etmeseydi. Keşke demek irade zayıflığıysa, o zaman? Bakışları, meraklı, hüzünlü yeşillerle buluştuğunda titrek bir nefes aldı.


"Birkaç gün değil mi? Sonra tekrar aynı kişiler olup aynı kasvetli havayı soluyacağız. Aynı kısır döngü devam edecek. En azından kısa da olsa biz, biz olmayalım. Başka birileri olalım. Eskiler hiç yaşanmamış olsun. Kısaca rol yapacağız. Tamam. Kabul ediyorum."

Kerem hüzünlü de olsa gülümserken huzursuz ifadeyle Hande'ye yaklaştı. Tedirgin bir şekilde elini tuttu.


"Nevşehir'e gidince her şeyi düzelteceğim. Söz veriyorum. Teşekkür ederim kabul ettiğin için."

Hande gözlerini kaçırıp elini çekti. Odaya boş gözlerle bakıp tekrar Kerem'e döndü.


"Ben acıktım. Sonra geceliğim yok. Böyle mi yatacağım? Yarın ne giyeceğim? Keşke birkaç dakika müsaade etseydin küçük bir çanta hazırlardım."


"Her şeyin hazır."

"Anlamadım."

"Ben aldırdım. Bu otele öylesine gelmedik. Ortağız. O yüzden sorun olmadı."

Hande şaşırsa da kendini hemen toparlayıp karışık biri şekilde gardırobu açıp baktı. Az önce şaşırmış mıydı? Dalan gözlerini zorla kırpıp Kerem'e döndü.


"İyi ama bunlar çok fazla. Yani birkaç gün için çok fazla değil mi?"


"Fazla değil. Hepsini beğenmeyebilirsin. O açıdan."

Kerem'in kendine yaklaşarak konuşmasına Hande tedirgin bir ifadeyle bakarken gardıroptan gelişigüzel bir kıyafet çıkardı.


"Ben hemen giyineyim. Yemek yiyelim."

Hande'nin kaçarcasına banyoya gitmesine Kerem tek taraflı bir gülümsemeyle baktı. Ne olursa olsun şu an mutluydu işte. Ötesi, berisi, eğrisi, doğrusu... Ne olursa olsun. Yüzündeki gülümsemesi yok olmadan üzerini değiştirip aynada yakasını düzeltirken Hande'nin banyodan çıktığını görünce nefesini tutup kaldı. Kendine gelmek için gözlerini kapatıp açtı. Yok olmuyordu! Eli yakasında Hande'ye dönüp onu izlerken rüyada gibiydi. Siyah mini elbisesi içinde bembeyaz bir kuğu gibiydi. Onun aynanın karşısında saçlarını toplamasını izlerken farkında olmadan ağır adımlarla yanına gidiyordu. Aldığı kırmızı ruju sürerken kendine gelip boğazını temizledi.


"Sürme o ruju."

Hande anlamayan gözlerle elindeki ruja, sonra Kerem'e baktı.

"Bunu mu?"

"Evet onu sürme."

"Neden?"

Kerem Hande'nin elindeki ruju alıp baktı. Sonra Hande'ye alıcı gözlerle bakıp ruju kapattı.


"O elbiseye olmaz. O yüzden."

Hande elbisesine bakıp Kerem'e döndü. Anlamaz bakışları Kerem'in elindeki ruju bulduğunda ayağa kalkıp ruju elinden çekti.


"Siyah elbiseye kırmızı ruj gider. O yüzden süreceğim."

Kerem çaresiz iki arada kalmış gibi Hande'nin ruju sürmesini izlerken yumruklarını sıkıp gözlerini kapattı. Az önce konuşmuş eski Kerem Türkiye'de kaldı demişti ama şimdi bu yaptığını yeni Kerem dahi hazmedemiyordu! Dişlerini sıkarak aynanın karşısına geçti. Gömleğinin yakasını düzeltip sakinleşmeye çalışırken bir yandan da aynadan Hande'yi izliyordu. Olurdu da bir kadın bu kadar güzel olmazdı! Belki de o kadar güzel değildi de giydiği yakışıyordu. Aslında elbise de değildi mesele. Kahretsin! Tüm düşüncelerini Allah kahretsin! Bu Kerem aynen eski Kerem gibi düşünüyordu. Sakinleşmek için nefes alıp dışına yansıtmadan Hande'nin yanına geldi. Gözlerini dudaklarından çekmeden baktı bir süre.


"Hazır mısın?"

"Evet. İnelim."

Hande'nin elini yumuşacık tutup kapıya giderken bir yandan onun yüzünü izliyordu. Bu da yeni başlamıştı! Bakmıyor gibi yapıp çaktırmadan izlemek!

Gömleğinin yakasını açmaya çalışırken, yüzüne yansıttığı ciddi olağan bir ifadeydi. Birlikte aşağı inip yemek salonuna geldiklerinde çalışanların yakın ilgisi sık geldiğinin göstergesiydi. Açık büfeye gidip yemeklere bakarken Hande kararsız gözlerle bakıyordu. Bilmediği bir kültür ve yemekleri nasıl?

"Buranın en meşhur yemeği Şah pilav. Daha önce yemiştim, çok lezzetliydi."

"Tamam ondan alayım ama baharat var mı?"

"Yok. Zaten ağır bir yemek baharata gerek yok."


"Tamam o zaman."


Hande Kerem'in ne aldığına bakıp aynılarını alıp tabağını doldurduktan sonra, özel olarak hazırlandığı belli olan masaya geldiler. Kerem sandalyeyi çekince, Hande'nin şaşıran ifadesinden gözlerini kaçırıp karşısına oturdu. Başını kaldırdığında Hande'yle göz göze geldi. Bir an şaşkınlıktan sonra kendine gelip boğazını temizledi.

"Tadına bak bakalım. Beğenecek misin?"

Hande yemekten bir çatal alıp çiğnerken beğeni ifadesi yayılan yüzüyle Kerem'e baktı. Bir çatal daha alıp tekrar Kerem'e döndü.

"Çok değişik ve çok güzelmiş. Damak tadımız uyuyor."

Hande söylediğinin farkına varıp gözlerini kaçırarak suyunu alıp bir yudum içti. Damak tadı uymuş lafı da neydi!? Aptal Hande! Başını kaldırıp baktığında Kerem'in ciddi bir ifadeyle yemek yediğini görünce rahatlayıp yemeğine devam etti. Demek ki duymamıştı. Çok sevdiği yemeği yerken yüzünün yandığını hissetti. Yine o bakışların üzerinde olduğunun en büyük işareti yanan yanaklar ve eli ayağına dolaşan Hande! Masadaki hareketliliğe başını kaldırıp baktığında Kerem'in gittiğini gördü. Merak etse de o kadar rahatlamıştı ki. En azından gelene kadar bir sürede rahat rahat yemeğini yerdi. Yemeğine odaklandığı an Kerem gelince lokması boğazına dururken önüne koyduğu tabağa baktı.

"Bu ne?"

"Şekerbura. Buranın en meşhur tatlısıdır. Hafiftir. Seveceğine eminim."

Hande tatlıyı incelerken bir yandan yemeğini yiyordu. Aceleyle yemesini, Kerem gözlerini kırpmadan izlerken tatlının ilk lokmasını yemeye başlayınca dikkatini tamamen toparladı. Hande yerken onun beğeni yayılan yüzüne bakıp rahatlayarak tatlısını yemeye başladı.


"Nasıl beğendin mi?"

"Çok. Çok beğendim. Ne kadar farklı bir tadı var."


"Gerçekten damak tadımız uyuyor."


Kerem konuşup tatlısını yerken Hande lokmasını zorla yutup gözlerini kaçırdı. Al işte! Basbayağı duymuştu! Duyduğunu biliyordu ve kendini avutmuştu! Avuttuğunu bilen ama üzerine kendini tekrar avutan aptal Hande! Kerem'in aynı ciddiyette tatlısını yediğini görünce daha yavaş hareketlerle yemeye başladı. Tadı o kadar güzeldi ki. Gidip bir daha alsa? Yok o zaman Kerem kendisini açgözlü sanırdı. Almasa aklı tatlı da kalacaktı. Hem bir dakika. Ne zamandan beri iştahı böyle açılmıştı da  yerken diğer porsiyonu düşünüyordu? Çatalını sinirle sıkıp içindeki fırtınaya zıt sakin sakin yemeye çalışıyordu. Lavaboya gidiyorum dese de tatlıyı gizlice başka masada yese? Tatlının, kalan son büyük parçasını kesmeden hepsini ağzına atıp başını eğdi. İki lokmada yese de uzatsaydı bu tadı n'olurdu? Böyle yanakları şişip obur görünmeye ne gerek vardı? Hayır bir de çiğniyor çiğniyor yutamıyordu!


"Su al istersen."

Duyduğu sesle gözlerini sıkıp içinden kendine bağırıp çağırırken başını kaldırmadan Kerem'in uzattığı suyu alıp içti. Daha bir de ikinci tatlıyı düşünüyordu. Allah bilir ya ona da saldırırdı! Tatlıyı zorla yuttuktan sonra nihayet başını kaldırdı.


"Ben kendimi yorgun hissediyorum. Uykum da geldi."


Kerem şaşırıp bakarken tatlının son küçük lokmasını yedikten sonra peçeteyle ağzını silip arkasına yaslandı.


"Ben etrafı gezeriz diye düşünmüştüm. Geç ama olsun. Buranın gece manzarası da ayrı güzeldir."

"Eminim güzeldir ama uyku ağır basıyor. Yarın şey ederiz. Yani gezeriz."


Kerem seslenmeyip başıyla onaylarken ayağa kalktı. Hande'nin yanına gelip elini tutarken ona bakmadan yürümeye başladı. Hande tutulan eline bakıp giderken sıkıntılı bir nefes aldı. Üstelik burada kimse de yoktu. O yüzden tutmasına da gerek yoktu. Kafasındaki sorular ve cevaplarla odaya geldiklerinde yatağa  ve odaya bakıp dudaklarını yemeye başladı. Krem rengi hakim halıyla kaplı zemin, yine krem rengi simlerle bezenmiş tül perde ve bordo fonlar. Sarkmayan, tavana monte boydan boya tavanı kaplayan avize. Altın varaklı krem rengi Josephine koltuk. Yuvarlak yatak ve etrafı tavandan sarkan tüllerle kapanmış. Burası konak değildi. Yanında mı yatacaktı? Başka odada yatsa otelde onu tanımayan yoktu. Evli bir adam karısını alıp gelmiş ama ayrı odada yatacak...?


Herkesin gördüğü kendinin yaşadığı...

"İstemiyorsan başka odada kalabilirim. Sorun olur diye düşünme."

Panikle Kerem'e döndü. Bu adam iç sesini mi duymuştu? Normal bir ifade takınmaya çalışsa da ne kadar başarılıydı bilmiyordu.


"Rol yapıyoruz. O yüzden sorun olmaz."


Hande geceliğini alıp banyoya geçerken Kerem hemen üzerini değişip yatağa oturdu. Başını ellerinin arasına alıp düşünürken yatakta hissettiği hareketlenmeyle düşüncelerinden sıyrılıp yatağa uzandı. Yorganı üzerine çekip sırtı kendisine dönük Hande'ye sarılıp sarılmamakta tereddüt ederken sarıldı hemen. Biraz daha yaklaşıp kendini kasan kızın saçlarına yüzünü gömdü. Kokusunu solurken sessiz öpücükler bıraktı.

Yarın...


Yarın yılbaşıydı. İlk kez kutlayacaktı. Yapacakları vardı. Hem de büyük riskler alıp sonun düşünmeden yapacakları... Daha önce aldığı o riskli kararların sonu hüsran olsa da bu kez? Ya bu kez de hüsran olursa? Gözlerini kapatıp dişlerini sıkarken istemsiz Hande'nin belini sardığı eli de kasılmıştı. Hemen kendine gelip sakinleşmeye çalıştı. Yarın olsun. Belki ilk kez kutlayacağı yılbaşı uğur getirir, hüsran olmaz, hiç aklına getirmediği, gözlerinde canlandıramadığı mutluluğu yaşardı. Dokunulmayacak kadar uzak ve büyük olan kollarındaki kıza bağlıydı her şey. Kısaca yarın gece tam 12'de, ya hep tanıdığı hüsran. Ya da ilk kez tadacağı mutluluk. Yüzde elli elli bir ihtimal. Gözlerini sıkarken kalbinden yükselen dua. "Allah'ım bu kez hüsran değil mutluluğu yaşat. Ama tek değil. Bu kez iki kişilik mutluluk olsun. Lütfen bana yardım et."


Twitter @lalessarhan ESARET

İnstagram LaleSarhan

#HanKerForever

Facebook Lale Sarhan

Continue Reading

You'll Also Like

709K 40.9K 35
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
3.3M 123K 39
İhanetin gölgesinde soluklanan bir hikâye.
137K 20.9K 34
hyunjin, platonik aşkı jeongin ve juyeon arasında seçim yapmak zorunda kaldığı bir duruma düşer.
18.5M 1M 52
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...