Sensiz Geçen Yıllar

By ozlemalper

351K 20.2K 2.1K

Aradan geçen yıllar kalpteki yangınları dindirebilir mi? Ya da kalp kırıklıkları zamanla kendini onarabilir... More

1. Bölüm
Tanıtım
Geçmişten Gelen
İlk Karşılaşma
Hesaplaşma!!!
Acımasız Saldırı
Çaresizlik
Birdi İki Oldular
Cehennemde İlk Gün
Güç Gösterisi
Merhaba Zorlu Hayat
Pes Etmenin İlk Hali...
Can ile İkinci Raunt
Hastalık...
KAVGA!!!
RESTLEŞME
HASTALIK II
Hakan Korhan kim?
Esaret Bitiyor mu?
Hakan Yiğitoğlu
İlk Korkular
"Yeni Planlar"
Direnişin İlk Adımları
Ve Savaş Başlasın O zaman
Toplantı...
İlk İş Günü

Gece Kaçamağı

11.3K 767 63
By ozlemalper

Suzan kafasını yemeğinden kaldırmadan göz ucuyla karşısında kıtlıktan çıkmışçasına karnını doyuran iki adama baktı. İkisi de koca bir tabak makarnayı mideye indirmiş ikinci tabağa geçmişlerdi. Adamlardan daha iri olanıyla göz göze gelince kafasını hemen tabağına gömdü. Onları ilk gördüğünde ki gibi ürkmese de içinde hafif bir korku yok değildi. Hayatı boyunca bu tarz adamlarla bırak konuşmayı karşılaşmamıştı bile. Gökçe'nin bu adamlarla ne işi olduğunu düşünmeden edemedi. Bunu düşünen bir tek kendisi değildi. Masanın bir köşesinde yemeğini yiyen Arif hem burada ne yaptığını hem de minicik Gökçe'nin bu iri adamlarla ne işi olduğunu düşünüyordu.

Elinde ki çatalı ağzına götüren Gökçe de masayı süzüyordu. "Neden kimse konuşmuyor?" dedi peçete ile ağzını silerken. Yediği iki tabak makarnadan sonra anca doğan Can geriye yaslanarak "Her şey sırayla" dedi gözleri Arif ve Suzan arasında gezerken. Gökçe kendilerini aradığından itibaren sabırsızlıkla onu beklemişler ve o sürpriz yaparak karşılarına tanımadığı iki kişi ile çıkmıştı.

"Önce karnımız doyuralım konuşacak çok şey var"

Gökçe gözlerini kaçırdı karşısında ki arkadaşlarından. Onların kendisini merak ettiğini biliyordu ama bu gece derinlemesine konulara girmek istemiyordu. Sadece eğlenmek ve hafta sonu için moral toplamak istiyordu.

"Ben bu gece eğlenmek istiyorum sadece" dedi ve Suzan'ın eline uzanarak masadan kalktı. "Hadi gel kendimize ayakkabı bakalım. Onlar yemeklerini yesin sonra oynamaya başlarız"

Suzan kendisini sürükleyen Gökçe'ye karşı çıkmadı. Kendilerine uyan ayakkabıları alarak erkeklerin yanına geri döndüler.

"Gökçe ben daha önce hiç oynamadım. Rezil olurum" dedi Gökçe'nin kulağına doğru. Gökçe ince omuzlarını silkti. "Burada kime rezil olacaksın Allah aşkına. Can ve Hakan da anlamaz bowlingden. Bırak sadece eğlenelim"

Gerçekten de öyle oldu. Suzan hiç beklemediği kadar eğlendi. İlk defa oynamasına rağmen oldukça başarılı atışlar yaptı. Başlarda her iki adama da mesafeli bir şekilde davransa da o da ortama uydu. Ta ki telefonu çalıp da arayan kişiyi görene kadar. Gökçe Arif'in sıkıntılı halinden arayanın Emir olduğunu anladı. Güven verici bir gülümseme ve sesle "Aç ve konuş Arif. Sıkıntı yok" dedi. Ortamda ki herkes gerilirken Arif "Efendim Emir bey" diyerek masadan kalktı.

Güniz'in tuvalete gitmesiyle birlikte rahat bir nefes alan Emir nefes almak için terasa çıktı. Cebinde ki telefonu çıkarıp Arif'i aradı. Telefon uzun çalışların ardından açılmayınca içini bir sıkıntı kapladı. Tam kapatmak üzereyken açılan telefona "Neredesin sen!" diye kükredi.

Arif gelen kükreme ile telefonu irkilerek kulağından uzaklaştırırken Gökçe bu durumu kıkırdayarak karşıladı. Can kafasını iki yana sallarken Hakan "Görüşeceğiz seninle küçük hanım" dedi. Gökçe ikinci kez omuz silkerek elinde ki limonatasını içmeye devam etti. Arif ise telaşlı bir şekilde sesten dolayı duymadığını Emir'e anlatmanın derdindeydi.

"Ne demek sesten duymadım! Siz hangi cehennemdesiniz!"

Gökçe'nin kendisini kızdırmak adına her şeyi yapacağını tahmin ediyordu ama yanında Suzan olunca iki kadının sakin bir akşam geçireceklerine dair olan inancı şu an yerle bir olmuştu.

"Biz bir bowling salonundayız Emir bey" Arkada birden başlayan canlı müzik ile boş bulunup sıçradı. Emir ise duyduğu bowling salonu ile delirmişken üstüne kulağını tırmalayan müzik ile çileden çıktı.

"İki tane kadının ne işi var bowling salonunda" dedi. Saçmaladığının farkında bile değildi. Arif onların yalnız olmadığını söylemeye cesaret edemedi ama buna mecbur olduğunu da biliyordu.

"Yalnız değiller Emir bey. Can ve Hakan bey var yanlarında" sesi neredeyse fısıltı halindeydi ama Emir tabi ki bunu duymuştu. Burun kemerini sıkarak sakinleşmeye çalışırken "Beyliklerine sıçayım onların" dedi. Sakinleşmeye çalışarak "Yeter bu kadar dışarıda kaldıkları. Hemen eve dönün" dedi ve Arif'in konuşmasına izin vermeden telefonu kapadı. İçeri girip yerine oturduğu an saçlarını savurarak gelen Güniz ile göz göze geldi. İçinde bulunduğu ruh halini ona yansıtmamak adına gülümseyerek ayağa kalktı. Güniz'in şahin bakışları Emir de ki değişikliğin farkındaydı. Emir'in gülümsemesi hiçbir zaman gözlerine ulaşmaz sadece dudaklarında asılı kalırdı. Şimdi ise sadece dudakları yukarı kıvrılmıştı. Derin bir nefes alarak sakinleşti. Emir'e ne olduğunu sormayacak ve bu güzel gece ve hafta sonunu mahvetmeyecekti. Aynı Emir gibi sadece dudaklarında asılı bir gülümseme ile baktı karşısında ki adama.

"Beni nereye götüreceksin?" dedi sesini bir bebek gibi incelterek.

Emir yüzünü buruşturmamak için insanüstü bir çaba sarf etti. Anlık verdiği kararların başına iş açtığının farkındaydı. Sırf Gökçe'ye inat olsun diye evden uzaklaşmak istemişti ama şimdi koca hafta sonu Güniz ile ne halt edeceğini bilmiyordu.

"Sen nereye gitmek istersin?" onun fikrini almaktan ziyade zaman kazanmaya çalışıyordu. Nereye gideceklerine dair en ufak bir fikri bile yoktu. Güniz de bunu fark ederek gözlerini kıstı. Yumruklarını sıkarak tepki vermemeye çalıştı ama kendin daha ne kadar tutabileceğini bilmiyordu.

"Senin yanında olduğun sürece nereye gittiğimizin pek bir önemi yok" diyerek politik bir cevap verdi.

Emir böyle bir yanıt alacağını farkındaydı ve bunu hafif bir gülümseme ile karşıladı.

"Tamam o zaman Büyükada'ya gitmeye ne dersin? Bu mevsimde harika olur"

Güniz gözlerini devirmemek için kendini zor tutuyordu. Yeryüzünde gidebilecekleri onca yer dururken iki yaşlı gibi Büyükada'ya gideceklerine inanamıyordu.

"Dediğim gibi fark etmez"

Emir ayağa kalkarak Güniz den izin istedi. "Sen kahveleri söylerken ben de yarın ki ayarlamaları yapayım" dedi.

Yeniden terasa çıkarken bir yandan da Arif'i arıyordu. Bu sefer telefon ilk çalışta açıldı. "Neredesiniz?" diye sorarken arkadan gelen ses ile hala orada olduklarını anladı. "Arif ben sana ne dedim?" Nerede olduğuna kendisini kimin duyacağına aldırmadan bağırdı.

Arif yutkunarak adama ne diyeceğini düşündü. Emir bey ilk aradığından beri Gökçe'yi gitmek için ikna etmeye çalışıyordu Gökçe katır gibi inat ediyordu. Onu ikna edemeyeceğini anlayınca bu sefer Suzan'a yalvarmaya başladı ama genç kadın ondan da inatçıydı. Emir beyin "Telefonu Gökçe'ye ver" diye haykırmasıyla düşüncelerden sıyrılarak sahneye döndü. Gökçe'nin sahnede çığlık çığlığa şarkı söylediğini bu adama nasıl açıklayabilirdi ki. Adam önce Gökçe'yi sonra da kendisini öldürürdü kesin.

"Gökçe şuan müsait değil" dedi neredeyse kekeleyerek

Emir gittikçe daha da sinirleniyor ve kontrolünü kaybediyordu. "Ne demek lan müsait değil. Hemen telefonu Gökçe'ye ver" Emir artık konuşmuyor neredeyse tıslıyordu.

"Emir bey ben gerçekten üzgünüm. Eve dönemiz gerektiğini ona söyledim ama arkadaşları izin vermedi"

Arif az da olsa suçu Gökçe'nin üzerinden çekmek istedi. O iki kocaman adamın Emir den korkmayacağını düşünerek sorumluluğu onların üzerine attı hiç düşünmeden.

Emir bulunduğu yeri adımlıyordu sabırsızlıkla. O iki itin başına dert açacağının pekâlâ farkındaydı ama öyle pusup oturacak da değildi. "Ben seni arayacağım" dedikten sonra telefonu kapadı. Yeniden arama tuşuna bastığında "Bakalım ne haltlar karıştırıyorsun Gökçe hanım" dedi

Telefonun kapanmasıyla derin bir nefes alan Arif az sonra yeniden çalan telefonla erken konuştuğunu düşündü. Aramanın görüntülü olduğunu görünce derin bir nefes aldı. Yapacağı bir şeyin olmadığının farkında aramayı yanıtladı.

"Gökçe hangi cehennemdeyse göster bana"

Arif ilk defa o an yılladır yanında çalıştığı Emir beyin sesinden ürktü. El mahkûm adamın dediğini yaparken bildiği bütün duaları Gökçe için okumaya başladı.

Gökçe yıllardır ilk defa önünü ardını düşünmeden hareket ediyordu. İlk başta her şey Emir'i sinir etmek için başlamıştı ama şu an hiç olmadığı kadar keyifliydi. Hakan arkasında bateriyi çalarken o da elinden geldiğince şarkı söylüyordu. Gerçi bu durumun insanların çok hoşuna gitmediğine emindi ama bu durum umurunda bile değildi. Suzan karşısında kendinden geçmişçesine şarkı söyleyen Gökçe'yi kafasını iki yana sallayarak izliyordu. Hayatı boyunca hiç bu akşam ki gibi bir zaman geçirmemişti. İlk başta her şeyi yadırgasa da şimdi tam manası ile uyum sağlamıştı. Gerçi Gökçe gibi kendinden geçmiş değildi ama o da kendi çapında eğlenmeyi başarıyordu. Can ve Hakan'ı ilk gördüğünde ne kadar yadırgasa da kısa bir süre içinde onların Gökçe'yi ne kadar sevdiğine tanık olmuştu.

Arif'in sıkıntı ile oflayarak yanına oturmasıyla bakışlarını ondan yana çevirdi.

"Ne oldu Karadeniz de gemilerin mi battı?" dedi şakacı bir tonda.

Arif kaşları çatık bakışlarını sahne de hala şarkı söyleyen Gökçe den çekmeden "Benim gemilerim batmadı ama Gökçe'nin üzerinden sağlam bir kasırga geçecek sanırım" dedi sıkıntı dolu sesle.

"Emir bey mi?" dedi Suzan sesinde ki eğlenen tonu saklama gereği duymadan

"Evet de sen neden bu kadar mutlusun? Adam Gökçe'yi elinde mikrofonla görünce sinirden deliye döndü. Adamdan yayılan ısıyı hissettim diyorum Gökçe yandı diyorum" dedi her kelimenin üstüne basa basa.

Suzan ayağa fırlayarak "Ne demek Gökçe'yi görünce deliye döndü. Adam işi gücü bırakıp buraya mı geldi" dedi bir yandan da etrafına bakıyordu telaşla.

"Hayır buraya gelmedi. Beni görüntülü arayacak zekâya sahip bir patronumuz var" dedi Suzan ile dalga geçerek

"Sen de açtın mı telefonu. Aşk olsun sana Arif ya!"

"Yok yok senin kafa iyice uçtu Suzan. Adam beni Gökçe'nin başına bekçi dikti. Açmayıp da ne yapacaktım?"

Suzan da Arif'in haklı olduğunu biliyordu ama elinde olmadan sinirleniyordu. "Haklısın" diyerek onayladı gen adamı.

"Çok mu kızdı?"

Arif "şaka mı yapıyorsun?" bakışıyla baktı Suzan'a. "Deliye döndü. Hayır madem bu kadar önemli senin için gel al çek kolundan götür değil mi? Beni niye dikiyorsun?"

Suzan da onun haklı olduğunu biliyordu ama verecek bir cevabı yoktu. Az sonra yanlarına terden sırılsıklam bir halde olan Gökçe'nin gelmesi ile konuşmayı kestiler. Gökçe durumu anlasa da bir şey söylemedi. Bu gece hiçbir şeyin keyfini kaçırmasına izin vermemeye kararlıydı. Elinde ki birayı kafasına dikip "Eğleniyor musunuz?" diye sordu. Suzan kafası ile onaylarken Arif alayla "Sorma o kadar çok eğleniyorum ki öyle böyle değil" dedi. Kısa bir duraksamanın ardından Gökçe'nin koluna uzanıp dışarıya doğru yönlendirdi. Mekândan dışarı çıkınca telefonu Gökçe'ye verip "Emir bey senden telefon bekliyor" dedi. Gökçe tek kaşını kaldırıp alayla "Sevgilisinin koynunda keyif yaparken ne yapacakmış beni?" dedi. İçkiyi azıcık kaçırdığı için normalde olmadığı kadar rahattı. Arif de bunun farkında "Lütfen Gökçe!" dedi "Ben zor durumda kalıyorum. Zaten buraya geldiğimizden beri susmadı telefonum. Dakka başı aradı durdu" Gökçe içinden "Beter ol" derken fazla uzatmak istemedi. Emir'in istediğinde ne kadar sinir bozucu bir adam olduğunu gayet iyi biliyordu. "Merak etme ararım şimdi" dedi ve Emir'in telefonunu arayarak Arif'in yanından uzaklaştı. Telefon daha neredeyse çalmadan açıldı. Emir telefonun diğer ucunda "Sen canına mı susadın" diye tıslarken Gökçe arlarında yeni bir savaşın başladığının bilincindeydi. Onun sözlerini önemsemeden " Ne istiyorsun? Dedi ifadesiz bir sesle.

Emir yarım saattir bakışlarını ayırmadığı telefonun çalmasıyla saniye beklemeden açtı telefonu. "Sen canına mı susadın" diye tıslarken Gökçe'ye neler yapabileceğini düşünüyordu. Arif'in telefonunda Gökçe'yi gördüğünden beri yerinde duramıyordu. Gökçe onu arayana kadar kendileri ayarladığı tekne ile Büyükada'ya gelmiş ve butik bir otele yerleşmişlerdi bile. Güniz'e acil bir görüşme yapması gerektiğini söylemiş ve kendisini odanın dışına atmıştı. Gökçe hanım ise çılgın eğlencesinden zaman bulup anca kendisini aramıştı. Onu bir elinde bira şişesi diğerinde mikrofonla görünce resmen oraya ışınlanmak ve onu oradan sürükleyerek götürmek istemişti. Bunları kendisine inat yaptığını elbette biliyordu ama onun tuzağına düşmekten de kendisini alamıyordu. O Hakan ve Can dan nefret ettikçe Gökçe yaptığı her hareketle o iki adamı resmen gözüne sokmak için uğraş veriyor gibiydi. "Bu gece yaptıklarını gelince konuşacağız Gökçe. Bu gece yaptığın her hareketin hesabını tek tek vereceksin Gökçe hanım. Bu özgüvenin hesabı çok fena soracağım sana"

O kadar kısık bir sesle konuşuyordu ki bu durum söylediği tehditkâr sözlerin etkisini ikiye katlıyordu. Yine de onun kendisini sindirdiğini düşünmesine izin vermeyecekti.

"Sana vereceğim hiçbir hesabım yok benim. Bu hayat benim ve ne istiyorsam onu yaparım. Nokta. Bu durum tartışmaya açık değil" dedi ve onun bir şey demesine fırsat vermeden telefonu kapadı. Yeniden içeri girip Suzan ve Arif'i bıraktığı yere gitti. Hakan ve Can'ın da orada olmasına sevindi.

"Hadi gidelim artık. Yeter bu kadar eğlence" dedi

Can yerinden kalkarak Gökçe'yi kolunun altına aldı. Onun zor geçen hayatına bu gece olsun renk katmak istemişti ve bunu da başardığını düşünüyordu.

"Eğlendin mi?" dedi onun kulağına doğru. Can'ın düşündüklerinden adı gibi emin olan Gökçe kolunu onun beline sardı. İkisinin de çabasını görüyordu bu durum hoşuna gidiyordu. Yalnız olmadığı fikrine sıkı sıkı tutunmaya ihtiyacı vardı.

"Evet" dedi hissetmediği bir coşkuyla. "Buna ihtiyacım vardı gerçekten de" dedi

Hakan ve Can dan ayrılıp evin yolunu tuttular. Suzan da Gökçe de zor bir hafta sonunun kendilerini beklediğini biliyordu. Rukiye cadısı bu gece onu takmamalarının bedelini Güniz den aldığı güçle ödetecekti. Bunu bilmelerine rağmen bu durum her ikisinin de umurunda değildi ama önlerinde ki iki günün beklediklerinden de kötü olacağının farkında değillerdi.

Continue Reading

You'll Also Like

40.8K 3.7K 33
Psikolojik hasta olan bir asker ve psikiyatristin hikayesi...
2M 59.3K 71
Çiçek serisi 1 Zengin , güçlü ancak bir o kadar da sert ve soğuk bir adam . Adeta çelikten bir duvar. Hayatında yeniliklere , aşka ve kadınlara asla...
1.2M 54.6K 51
Bebeği lösemi olan Arslan ile kardeşinin beyninde tümör olan Ayşegül, çaresizlik dolu bir dönemde kaderin ağlarını örmesiyle karşılaşır. Onların çare...
4M 150K 84
Savaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyo...