Gece Kaçamağı

11.3K 764 63
                                    

Suzan kafasını yemeğinden kaldırmadan göz ucuyla karşısında kıtlıktan çıkmışçasına karnını doyuran iki adama baktı. İkisi de koca bir tabak makarnayı mideye indirmiş ikinci tabağa geçmişlerdi. Adamlardan daha iri olanıyla göz göze gelince kafasını hemen tabağına gömdü. Onları ilk gördüğünde ki gibi ürkmese de içinde hafif bir korku yok değildi. Hayatı boyunca bu tarz adamlarla bırak konuşmayı karşılaşmamıştı bile. Gökçe'nin bu adamlarla ne işi olduğunu düşünmeden edemedi. Bunu düşünen bir tek kendisi değildi. Masanın bir köşesinde yemeğini yiyen Arif hem burada ne yaptığını hem de minicik Gökçe'nin bu iri adamlarla ne işi olduğunu düşünüyordu.

Elinde ki çatalı ağzına götüren Gökçe de masayı süzüyordu. "Neden kimse konuşmuyor?" dedi peçete ile ağzını silerken. Yediği iki tabak makarnadan sonra anca doğan Can geriye yaslanarak "Her şey sırayla" dedi gözleri Arif ve Suzan arasında gezerken. Gökçe kendilerini aradığından itibaren sabırsızlıkla onu beklemişler ve o sürpriz yaparak karşılarına tanımadığı iki kişi ile çıkmıştı.

"Önce karnımız doyuralım konuşacak çok şey var"

Gökçe gözlerini kaçırdı karşısında ki arkadaşlarından. Onların kendisini merak ettiğini biliyordu ama bu gece derinlemesine konulara girmek istemiyordu. Sadece eğlenmek ve hafta sonu için moral toplamak istiyordu.

"Ben bu gece eğlenmek istiyorum sadece" dedi ve Suzan'ın eline uzanarak masadan kalktı. "Hadi gel kendimize ayakkabı bakalım. Onlar yemeklerini yesin sonra oynamaya başlarız"

Suzan kendisini sürükleyen Gökçe'ye karşı çıkmadı. Kendilerine uyan ayakkabıları alarak erkeklerin yanına geri döndüler.

"Gökçe ben daha önce hiç oynamadım. Rezil olurum" dedi Gökçe'nin kulağına doğru. Gökçe ince omuzlarını silkti. "Burada kime rezil olacaksın Allah aşkına. Can ve Hakan da anlamaz bowlingden. Bırak sadece eğlenelim"

Gerçekten de öyle oldu. Suzan hiç beklemediği kadar eğlendi. İlk defa oynamasına rağmen oldukça başarılı atışlar yaptı. Başlarda her iki adama da mesafeli bir şekilde davransa da o da ortama uydu. Ta ki telefonu çalıp da arayan kişiyi görene kadar. Gökçe Arif'in sıkıntılı halinden arayanın Emir olduğunu anladı. Güven verici bir gülümseme ve sesle "Aç ve konuş Arif. Sıkıntı yok" dedi. Ortamda ki herkes gerilirken Arif "Efendim Emir bey" diyerek masadan kalktı.

Güniz'in tuvalete gitmesiyle birlikte rahat bir nefes alan Emir nefes almak için terasa çıktı. Cebinde ki telefonu çıkarıp Arif'i aradı. Telefon uzun çalışların ardından açılmayınca içini bir sıkıntı kapladı. Tam kapatmak üzereyken açılan telefona "Neredesin sen!" diye kükredi.

Arif gelen kükreme ile telefonu irkilerek kulağından uzaklaştırırken Gökçe bu durumu kıkırdayarak karşıladı. Can kafasını iki yana sallarken Hakan "Görüşeceğiz seninle küçük hanım" dedi. Gökçe ikinci kez omuz silkerek elinde ki limonatasını içmeye devam etti. Arif ise telaşlı bir şekilde sesten dolayı duymadığını Emir'e anlatmanın derdindeydi.

"Ne demek sesten duymadım! Siz hangi cehennemdesiniz!"

Gökçe'nin kendisini kızdırmak adına her şeyi yapacağını tahmin ediyordu ama yanında Suzan olunca iki kadının sakin bir akşam geçireceklerine dair olan inancı şu an yerle bir olmuştu.

"Biz bir bowling salonundayız Emir bey" Arkada birden başlayan canlı müzik ile boş bulunup sıçradı. Emir ise duyduğu bowling salonu ile delirmişken üstüne kulağını tırmalayan müzik ile çileden çıktı.

"İki tane kadının ne işi var bowling salonunda" dedi. Saçmaladığının farkında bile değildi. Arif onların yalnız olmadığını söylemeye cesaret edemedi ama buna mecbur olduğunu da biliyordu.

Sensiz Geçen YıllarWhere stories live. Discover now