Hakan Yiğitoğlu

9K 801 80
                                    


Hakan elinde ki telefonu sabırsız bir şekilde çevirerek çalmasını bekliyordu. Sanki yıllardır kendini köşe bucak saklayan o değilmişçesine ortaya çıkmak istiyordu. Bu yaptığının birçok taşı yerinden oynatacağını biliyordu. Her şeyi ardında bırakarak gitmesine neden olan gerçeklerin tek bir tanesi bile değişmese de artık savaşmak istiyordu. Aslında çok da savaşmasına gerek yoktu yasalar açık ve net olarak kendisinin yanındaydı. Sadece gidecek ve kendisine ait olan her şeyi alacaktı. Telefon en nihayetinde çaldığında oturduğu yerden ayağa fırladı. Bir süre heyecanını bastırmak için bekledikten sonra telefonu açtı.

"Evet?"

"Hakan bey hesaplarınızda ki bütün blokeler kalktı. İstediğiniz gibi ulaşabilir ve kullanabilirsiniz"

Hakan da aksini beklemiyordu zaten. Odanın içini arşınlarken bir yandan da düşünüyordu.

"Diğer dediklerim halloldu mu?"

"Evet efendim odanız istediğiniz gibi hazır edildi ve istediğiniz toplantı yarın sabah saat ona ayarlandı"

"Güzel. Bir aksilik istemiyorum herkesi belirttiğiniz saatte orada hazır görmek istiyorum. Hazır olmayanlar ise kendilerine yeni bir iş bakmaya başlasınlar"

Adam boğazını sıkan kıravatı gevşetirken karşısında kıpkırmızı olan adama çevirdi bakışlarını.

"Anlaşıldı efendim..."

Suratına kapanan telefonla bir çuval gibi bıraktı kendini koltuğa.

"Ne ol lan adamın her dediğine evet efendim sepet efendim çektin"

Ediz hırsını çıkarmak istercesine sert adımlarla dolanıyordu odada. Yıllardır köpek gibi çalışarak elde ettiklerini bir günde kaybetmeye niyeti yoktu.

"Savaş istiyorsan savaşacağız o zaman Hakan bey" dedi odadan hışımla çıkarken

Odasında yalnız kalan adam derin bir nefes aldı. Yıllardır Ediz bey ile çalışıyordu ve adamın çalışkanlığına diyecek bir lafı yoktu ama girdiği savaşı kazanmasının imkanı olmadığını bilecek kadar tecrübeliydi.

***

Emir hastaneye geldikleri andan itibaren bir an bile yanlarından ayrılmayan başhekimin elini sıkarak herşey için teşekkür etti. İki gündür burada Gökçe'nin değerlerinin düzelmesini bekliyorlardı. Tam olarak istedikleri değerlere ulamış olmasalar da Gökçe'yi daha fazla hastanede tutamayacağını bilincinde çıkış işlemlerini yapmıştı. Yavaş adımlarını odaya yönlendirdi. Gökçe'yi kocaman yatakta küçücük kalmış bedeniyle gözleri kapalı bir halde yatarken görünce içi cız etti. Ona kıyamıyordu. Yaşadıkları onca kötü ana rağmen ona kıyamıyor oluşuna da kızmıyordu artık. Gökçe'ye karşı olan hislerini acı bir şekilde kabullenmişti. Sıra bundan sonra nasıl ilerleyeceğindeydi. Artık onun yanında çalışmasını istemiyordu. Hatta bu saçma şeyi nasıl düşünebilmişti aklı almıyordu. Derin bir çelişkiler yumağının içinde yuvarlanıp gidiyordu. Elini sıkıntı ile ensesinde ki saçlara götürdü var gücü ile çekince vücuduna yayılan acıyla titreyerek kendine geldi. Artık saçmalamaya bir son verecekti. Saçmalama kotasını tamamen doldurmuştu. Gökçe'nin hırıltı nefes sesleri ile kendine geldi. Yatakta doğrulmaya çalıştığını görünce Hızlı adımlarla yatağa yürüdü.

"Yavaş hareket et Gökçe! Bedenin henüz yeterince güçlü değil"

Gökçe bir şey demese de ters bakışlarını Emir'in üzerinden çekmedi. Ama Emir'in ısrarla uzaklaşmaması üzerine "Çekil" dedi eli ile onun elini iterek. Sesi kendi kulağına bile tamamen yabancı geldi. Çok güçsüzdü. Elini bile hareket ettirmeye hali yoktu ama Emir'in karşısında bu kadar güçsüz görünmek istemiyordu.

Sensiz Geçen YıllarWhere stories live. Discover now