Who? of VIXX

By Human_Race

36.2K 2.6K 1.3K

"Ben mi? VIXX'in menejeri olmak mı? Erkek kılığına girmek mi?"diye bağırdım heyecan ve şaşkınlıkla... More

Ben kimim?
VIXX'in Yurdu
Ne olursa olsun, bu böyle...
En iyi menejer olmak için !
Aile olmak? *.*
Hayat diken üstünde dans etmekmiş!
Ken'i ikna etmek?
- BONUS -
Leo'nun hikayesi...
Bazı isyanlar iyi sonuçlar doğururmuş.
Neler oluyor burada? Kimsin sen?!
Ona sırrımı söylemek istiyorum.
Yakışıklı komşumuz? *.*
Üzgünüm... Ben değilim...
Hiç gerçekleşmeyen planlar...
Kampa hazırlık
Beynimdeki puzzle parçaları...
Şans saçan mı? Şans sıçan mı?
Bu bir veda değil ara...
BONUS- 2
Yanlış anlaşılmalar hayat kurtarır.
Oppan Hawaii Style !
Ben... erkeğim...
NE YAPIYORSUN?!
Kendini 'Şah' sanan küçük 'Piyon'...
Beautiful Liar
Cezalı Oyun
Kıskançlık?
60 Saniyelik Röportaj
Kaçamayan kaçak Г°¬°|
Leo, Hyuk ve... (PART 1)
Leo, Hyuk ve ... Garip Kader (PART2)
Mini duyurum
34. Biliyor? Bilmiyor?
35. Biliyor? Bilmiyor? ~ devamı...
36. Fareyi Yakalamak !
Mi Joung
Sınıfın Aptal Kızı

37. Son adımlar...

92 12 24
By Human_Race

Yoo Jung'un gözünden:

Yanına vardığımda eğilip kulağıma "Gel şurada konuşalım." dedi. "İnsanların bizi duymasını istemiyorum." Başımı tamam anlamında sağladıktan sonra onu takip ettim. PD'lerin arkasından ilerleyip havuzun yanında kimsenin olmadığı yere ilerledik.

"Ben..." diye söze başladığında bile kararsız görünüyordu. Kesinlikle bir şeyler farklıydı ama ne olduğunu tam olarak söylemek çok zordu. "Onunla konuştum. Üzgünüm ama sana hiçbir şey anlatmamamı söyledi." dedi. Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Ben ...nelerimi risk etmiştim. Neler yaşamıştım. Ama aradığım insan tam bir adım önümde yüzünü benden saklamaya devam mı ediyordu? 

Junior bana biraz daha yaklaşıp kulağıma doğru eğilerek, "Üzgünüm. Onun sen olabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Bence her şeyi bırakıp kendi hayatına dönmelisin. Hem yanılmıyorsam sen ...?" Şüpheli gözleriyle beni baştan aşağıya süzdükten sonra gözleri bir an emin olmak ister gibi göğüslerimde takıldı. "Sen kız mıydın yoksa uzun saçlı bir erkek miydin onu bile tam hatırlamıyorum. Ama her neyse, sadece bırak ve evine dön. Tamam mı?" Ağzım açıldı. Ağzıma geleni saymak istiyordum. Ama şoktan donmuş olan beynimde tek bir kelime bile belirmiyordu.

Gözlerim kocaman açılmış öylece Junior'a baktım. İdrak etmekte zorlanıyordum. Kendimi zorlayarak aklımda en net beliren soruyu "Onunla konuştum derken?" diye mırıldanarak sordum.

"Onunla konuştum ve bana bu oyunun ikinizin arasında olduğunu ve karışmamamı söyledi." Junior neden şaşırdığımı anlayamıyormuş gibi yüzümü inceledi.

"Efendim?" diye sordum şaşkınlıktan fısıltı gibi çıkan tiz sesimle. Kaşlarımı çatmış yüzüne bakıyordum.

"O geceyi hayal meyal hatırlıyorum." diye devam etti Junior. "O ve ben birlikte yürüyüşe çıkmıştık. Birkaç saat sonra ben tuvalete gitmek için ayrıldığımda o seni bulmuştu. Beni hatırlıyor musun bilmiyorum. Sadece bir kaç dakikalığına o senin için battaniye almaya eve koştuğu zaman sana göz kulak olmamı istediği için yanına gelip sonra tekrar uzaklaşmıştım."

Beynim zonklamaya başladı.

"Sana acıdığımı hatırlıyorum. Üzücü bir durumdaydın." diye devam etti Junior düşünceli bir sesle. Başımı çevirip ona baktım. Bakışları havuzun suyuna sabitlenmişti ve dikkatle düşünüyordu.

Ağzım açılabileceği en şaşkın pozisyonda açıkken beynimde yankılanan sahne beni esir aldı. Ceketini bile üzerime örttüğü halde titrememin durmadığı onunda birden ortadan kaybolup sonra elinde battaniyeyle nefes nefese geri döndüğü an gözümün önünde tekrar canlandı.

₹₹₹
-ANI-

Gene kısa bir sessizlik oldu. Kıpırdadığını hissettim. Yavaşça ve nazikçe başımın altındaki bacağını çekti, hissettiğim ısısının yerini şimdi ondan daha soğuk bir çanta almıştı.

Sanki bir ileri bir geri gidiyormuşçasına çimleri ezen adım seslerini duyabiliyordum. Ama bir kaç saniye içinde onlarda kayboldu.

Gitmişti.

Ben tam onu merak etmeye başlamışken o... gitmişti. Ya da... o da gitmişti mi demeliydim?

Evet. Onca yıl dua etmiştim. Ama sanırım ilk defa bir duam bu kadar çabuk kabul olmuştu. Olduğum yerde kendimi zorlamaya ve kaskatı kesilmiş olan bedenimi çözmeye çalıştım. Ne de olsa benim planlarım hiç tutmazdı. O geri gelmeden önce yani biran önce kendimi Han nehrinin cezbedici güzelliklerine bırakmalıydım.

Kendimi ne kadar zorlasam da tek yapabildiğim iniltili sesler çıkarmak olmuştu.

Sonra birden alnıma değen sıcacık eli hissettim.

Kısa bir an durduktan sonra kısık bir sesle "Zavallı şey...." diye mırıldandı. Eli alnımı ısıtırken sesindeki acıma vücudumun buz kesmesini sağlamıştı. "Piyano çalmayı severim. Eğer yapabilseydim, şu anda sana piyano çalar seni rahatlatırdım."

Kısa bir süre daha eli alnımda kaldı. Sonra elini çekti ve gene ezilen çimen sesini duydum. Yattığım yerde vücuduma yayılan öfkenin ateşiyle kavrulduğumu hissettim. Sanki birkaç dakika öncesine kadar hayatta ki tüm soğuk duygularla donmuş olan vücudum artık kavurucu duygularla eriyor gibiydi.

Bana aşağı yukarı 5, 10 dakika gibi gelen bir sürenin ardından tekrar yaklaşan ayak seslerini ve ezilen çimlerin sesini duyduğumda artık yavaş bile olsa hareket edebiliyordum. Daha o benim yanıma varamadan her yerim ağırsa bile yattığım yerde zorla doğrulup oturdum.

Hafif bir ürperti hissettim. Sanki uyanıyor ve anılarımdan uzaklaşıyor gibiydi. Sonra birden bire hızlı adımlarla yanıma yaklaştı ve endişeyle "Daha iyi misin?" diye sordu. Elinde nereden bulduğuna emin olamadığım bir battaniye vardı ve kesik kesik nefes alıyordu.

-ANI SONU-
₹₹

İster istemez yüzümü buruşturmuş Junior'a bakarken beynim patlayacak gibi hissediyordum. Artık o kadar yorulmuştum ki kendimi ağlayamayacak kadar yıpranmış ve boş hissediyordum.

"Jun... Junior... " diyebildim zorla. Kelimeler ağzımdan çıkmayı reddediyordu. Bir nevi kekeliyor ve zorla konuşuyordum. Bir yerlere vurmak yaptığım hesap hatası için kendimi dövmek istiyordum.

"Efendim?" dedi hevesle. Yardımcı olmak istediği sesinden belliydi. Zorla bile olsa bakışlarımı yerden kaldırıp ona baktım. Bana acıyarak bakıyordu. Yüzünde, uzun zaman önce kurtarıcımın bile bana bakarken barındırmadığı acıma duygusu Junior'un yüzündeydi.

"Sen..." Ağlamıyordum. Ama gözlerim son damlasına kadar dolmuştu.

"Hımm?" Yüzümdeki ifadeyi gördüğünde yüz ifadesi değişti. Birden kaşlarını çatmış olayları anlamaya çalışan bir ifadeyle bana bakıyordu.

".... Piyano çalabiliyor musun?"

Derin bir sessizlik oldu.

Çatık kaşları ona dünyadaki en saçma soruyu sormuşum gibi havaya kalktı. Bir süre bana anlam veremez bir ifadeyle baktıktan sonra "Evet piyano çalabiliyorum." dedi. "Hatta piyano çalmayı gerçekten severim. Eğer piyanomuz olsaydı, şu anda sana piyano çalar, seni rahatlatırdım.Müziğin insan ruhunu iyileştirici özelliği olduğuna ina-----"

"Piyano çalmayı severim. Eğer yapabilseydim, şu anda sana piyano çalar seni rahatlatırdım."

"Woaa lanet olasıca kelimeler! Sikalotasyonumunsiktiremedensallamasyonkadarboktaninlediğibeynimetüküreyim! Bunca zaman yanlış kişiyi aramışım! Kendi yaptığım işi ebeler kovalasın! Gerizekalı beynim evrim teorisinden nasip bulsun!! ***********" Derin bir nefes alıp yanaklarımdan süzülen yaşlara aldırmadan gökyüzüne baktım. Junior aniden öfkeyle küfrederek sözünü kestiğim için şoktan kocaman açtığı gözleriyle yüzüme bakıyordu. "İnanmıyorum! Hata yapmışım. Hemde çok büyük bir hata." Hırsla ayağımı yere vurdum.

"Anlamadım." Benim kendi kendime hırslı cümlelerim onun kafasını karıştırmıştı. Sürekli kırpıştırdığı güzel kirpikleriyle olaya anlam vermeye çalışıyor gibiydi.


Beynim zonklamaya başladı.

Elimi şakaklarıma götürüp sertçe sıktım. Biraz olsun rahatlamaya ihtiyacım vardı ama aksine ağrım gittikçe artıyordu. Kendimi aptal gibi hissediyordum. Saçmaydı. Tüm çabalarım, tüm emeklerim, tüm uğraşlarım hatta yaşamım... Tam Junior tekrar konuşmaya başlıyordu ki elimi kaldırıp onu durdurdum. "Bir dakika." Dediğimde merakla bana baktı. Sonunda buruşturduğum yüzümü görünce "İyi misin?" diye sordu.

Midem bulanıyordu. Ağrılarla kasılan karnım yüzünden iki büklüm eğilmeye başladım. Nefes almakta zorlanmaya başlamıştım.

"MENEJER-NIM!!!" Arkamdan seslenen Junior'um sesini duydum. Ama dönüp bakmadım.

Hayal kırıklığı kelimesi hissettiğim duyguları tarif etmek için yetersiz kalırdı. Neymiş? Onu bırakıp hayatıma geri mi dönmeliymişim? Doğru. En başından beri böyle aptalca bir olaya kalkışmamam gerekirdi. Gerekli zamanı beklemeyip kendince harekete geçen ve kendi kendini rezil eden bendim! Etrafta kollarımı açmış tavşan gibi seke seke gezerken kurtarıcım dediğim kişi benim emeklerimi oyun(!) olarak görüyordu!!

İki büklüm halimle havuz suyuna baktım. Kısacık saçlarıyla bana benzemeyen ama ben olan yüz, fal taşı gibi açılmış gözleriyle bana bakıyordu. Yüzümü incelerken havuza damlayan bir damla gözyaşım dikkatimi çekti. Kendimi gerçekten çok aşağılanmış hissediyordum. Artık kesinlikle gitme vaktim gelmişti. İç sesim farklı şeyler bağırsa bile beynimde yankılanan tüm sesleri bastırıp hissettiğim tüm acıya rağmen dimdik durup son kez derin nefes aldım ve arkamı döndüm. Junior'a 'merak etmemesini, en yakın zamanda burayı terk edeceğimi' söylemem gerekiyordu.

Fakat arkamı döndüğümde, beni yüzündeki endişeli ifadesiyle inceleyen Junior tek başına değildi. Hemen yanında VIXX üyeleri de vardı. Hepsi merakla bana bakıyorlardı.

Boşluk...



Eğer onu bulmak için olmasaydı veya kendimi bile kandırıp onu bulacağıma ve başarılı olacağıma inanamasaydım erkek kılığına girmek gibi saçma bir şey yapmazdım! Böylece Hyuk karşıma geçip bana 'Hyung!' demezdi. Belki bir gün şanslıysam 'Nuna' derdi ama kesinlikle 'Hyung' demezdi. Beynimden vurulmuş gibi hissediyordum. Yaptığım yanlış seçim yüzünden erkek kılığına girip tanışmayı en çok istediğim insanlarla yalancı bir kimlikle tanışmıştım.

Resmen en başından en değer verdiğim insanlarla aramda yalan ve yanlışın üzerine kurulu bir hayat kurmuştum ve bunların hepsi Mi Joung'un iknasıyla kurtarıcımı bulma gazına gelmemle olmuş olsa da, bir şekilde kesinlikle benim kendi hür kararımdı.

Eğer böyle saçma bir harekette bulunmasaydım bir gün başarılı veya başarısız olarak Ravi'nin karşısına geçip ona hayran olduğumu söyleyebilirdim. Veya sokakta şans eseri karşılaştığım Hong Bin'e sarkabilir, müzikalini izlemeye gittiğim Leo veya Ken'in kafasına yüzlerce gül fırlatıp ilanı aşk edebilirdim. Hatta şirkete girerken gizlice saklandığım yerden fırlayarak Hyuk'un önünü keser ona saçma davranıp N omma tarafından azar işitebilirdim. Saçma bile olsa bunların hepsini yapabilme hakkımı sırf onu bulmak için reddetmişken o, bunu bir oyun olarak mı görüyordu?!




"Jin hyung?" Hyuk'un sesini duydum. Endişeli sesiyle bana sesleniyordu.

Karnımın yumruk yemişim gibi ağrımasına aldırmadan dimdik durdum. Hemen arkamda havuz, birkaç adım önümde ise üyeler vardı. Onların hemen yanında ise suç ortağı Junior. Gururla dimdik duruyordum. Şimdiye kadar düzgün bir menajer olamadığım üyelerimin karşısında tek tek onların yüzüne baktım. 

"Junior. GOT7 çekimleri başlıyor. Buraya gel!!" diye bağıran Jackson'un sesiyle Junior bizi terk etti. İyi olmuştu. 

"Burada neler oluyor?" diye sordu Leo yumuşacık sesiyle. Endişeyle yüzüme bakıyordu.

Tek kelime etmeden yüzüne baktım. Gözlerim dolmuştu. Ama kesinlikle ağlamıyordum. Leo'yu yıllar sonra bulmak bile buraya geldiğim için kendimi tebrik etme nedenim olmalıydı fakat bu yeterli değildi.

"Hyung?" Hyuk'un endişeli sesi bakışlarımı Leo'dan ona çevirmeme neden olmuştu. 

İsyankar'ların gizli lideri, sırık boylum. Dolu dolu olan gözlerime rağmen yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamadım. Hele beni valiz içinde taşıdıkları andan beri Hyuk'un bendeki yeri bambaşkaydı.

"Anlatmayacak mısın?" diye sordu evimizin ikinci omması Hong Bin. 

Hyuk'tan bakışlarımı ayırmama neden olacak kadar güçlü bir cümle değildi cümlesi. #Baklavaları açsa görürdük. :'( #  Ama onun her zaman fark ettirmeden yaptığı iyilikleri düşününce bile saygı duyduğum için ona döndüm. 

"Hadi anlat. Biz seni dinleriz." diye devam etti Hong Bin ve bana doğru bir adım yaklaştı. Hemen arkamda havuz olduğu için geri gidemiyordum. Olduğum yerde öylece ona baktım. 

"Junior bir şey mi yaptı?" diye sordu Ravi öfkeyle. Evimizin kıskanç rapçisi. 

Kendimi tutamayıp kahkaha attım. Gözlerimden süzülmek yerine direk yere damlayan birkaç damla göz yaşımı görünce kendimi durdurmaya çalıştım. Muhtemelen gözlerinde son birkaç gündür olduğu gibi, deli gibi görünüyordum. 

"Saçmalama Ravi." dedi Ken dudak bükerek. "Konuştuklarını gördüp yanlarına geldik. Bir şey yapsa onu da görürdük."

Ravi de Ken'e dudak büktü. İkisi birbirine diss atan bakışlar atarken benim gözlerim hemen yanlarındaki N'e dikilmişti. 

Sessizce bana bakıyordu. 

Fazla sessiz.


Bir adım geri gittim.

Adımım hemen havuzun dibindeydi. Bırak santimi, minim geri gidemezdim. 

Üzerimdeki siyah kapşonluyu yavaşça çıkarttım. 

"Size bir sır verebilir miyim?" diye sordum gülümseyerek. Hepsi aynı anda kaşları çatık bana bakıyorlardı. "İşi bırakıyorum." 

"NE?" 

"NE SAÇMALIYORSUN?"

"HYUNG BURAYA GEL ADAM GİBİ KONUŞALIM!"

Hep bir ağızdan çıkan cümleleri duymamazlıktan gelip konuşmaya devam ettim. 

"Size Kore'deyken aradığım kişiden bahsetmiştim." dedim sesimin titremesine engel olmaya çalışarak. "O kişi, sizden biri. 6 kişisiniz ama yüzlerceymişsiniz gibi aylardır iyi saklanıyor ve onu bulamıyorum!" Öfkeden yumruklarımı sıkıp konuşmaya devam ettim. " Ve bana az önce ulaştırdığı mesaja göre, gitmemi söylüyor."

Anlamayan bakışlar. 

"Ve ben gidiyorum."

Hepsi aynı anda kaşlarını çattı.

"Ama tek başıma değil."






Kendimi erkek kılığına girdiğimden beri hiç olmadığım kadar sakin ve huzurlu hissederek geriye doğru bıraktım. Düşme hissi ve sıcak havada soğuk su ile buluşan vücudumun hissi benliğimi ele geçirmişti. 

İşte şimdi başlıyorduk.

Gözlerimi kapatmadan önce son gördüğüm şey üyelerimin arkasından koşarak gelen şu PD bozuntusuydu. 

Suyun boğuk sesi kulaklarımı doldururken kendimi bıraktım. Dibe doğru batma hissi ile şimdiye kadar hatırladığım anılarımı düşündüm.


Tek başıma gitmiyordum. 

Ben, Lee Hyun Jin. 

Lee Yoo Jung'u da yanımda götürecektim. 


Suyun dışında kaosa giren dünya ile bağımı tamamen kapatıp kendimi karanlığa teslim ettim. 

En başında olması gerektiği gibi .... 


Continue Reading

You'll Also Like

68.4K 5.1K 30
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
20.6K 3.6K 11
"Başka birine aşık olmaktansa, fazlasıyla senin olmakla meşgulüm." "Bebeğim, ikimiz de biliyoruz."
391K 36K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
29.2K 2.7K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !