ESARET

By LaleSarhan

5.8M 252K 35.7K

Ruhsuz bir adamla evlendim. Ruhsuz, duygusuz, gaddar, kaba ve insanlıktan yoksun bir adam... Artık Karahan ko... More

ESARET
ESARET HAKKINDA
1. Bölüm Avcı
2. Bölüm Heykel
3. Bölüm Volkan Ve Buz
4. Bölüm Saat 03.22
5. Bölüm Bedel
SİYAHIN ÖTEKİ YÜZÜ TANITIM VİDEOSU
6. Bölüm Ölüm Sessizliği Senfonisi
7. Bölüm Karanlık Cumartesi
8. Bölüm Damatsız Gelin
9. Bölüm Yırtık Duvak
10. Bölüm İntizar
KAPAK SEÇİMİ
11. Bölüm Siyah Gri Tonları..
12. Bölüm Maskeli Balo
13. Bölüm Siyah ve Yeşil
14. Bölüm Ten Acısı
15. Bölüm Haram
16. Bölüm İlk Kurşun
17. Bölüm Kalp Zehiri
18. Bölüm Bağdat
19. Bölüm Gözlerin Savaşı
Agapi yayınları fuar tarihleri.
20. Bölüm Issız Gece
21. Bölüm Çığlık Çığlığa Sessizlik
22. Bölüm Kan Kırmızı
23. Bölüm Son İmza
24. Bölüm Büyük Hata
#SÖY 1. Ve 2. Baskı Bitti!!
26. Bölüm Çığlık
27. Bölüm Kan Kokusu
28. Bölüm Kırmızı Ruj
29. Bölüm Dokunuş
30. Bölüm Veni Vidi Vici
31. Bölüm Şerefsiz İt
32. Bölüm Neydi Esaret?
33. Bölüm Kış Uykusu
34. Bölüm Ruhsuz
35. Bölüm Tozlu Yeşiller
Şov Yapmak!
36. Bölüm Nefes Tutulması
37. Bölüm Kan Lekesi
38. Bölüm Pamuk Prenses
39. Bölüm Kontrolsüz Nefesler
40. Bölüm Öfke Damarı
41. Bölüm Rüya Avcısı
42. Bölüm Üçüncü Gece
43. Bölüm Kurtarıcı
44. Bölüm Kasırga
45. Bölüm İtiraf
46. Bölüm Büyüyü Bozmayın!
Bitti
47. Bölüm Kızıl Boşluk
48.Bölüm☀️Güneşi Beklerken ☀️
49. Bölüm Sürme O Ruju
Kısa Bir Ara
50. Bölüm Buzlar Prensi
51. Bölüm Yılbaşı
52. Bölüm Izdırap
53. Bölüm En Kutsalım
54. Bölüm İki İmza
55. Bölüm Can Kanaması
KOD 52
56. Bölüm Veda Busesi
57. Bölüm Son Beste
58. Bölüm Son Durak
59. Bölüm İntihar
60. Bölüm Kusursuz Plan
İmzalı Kitap Kazananlar
61. Bölüm Vuslat
62. Bölüm Can Çekişmek
63. Bölüm Sebebim
64. Bölüm Kalbinden Sevmek
65. Bölüm CAPPADOCİA VİEW
66. Bölüm Şeffaf Mavi
67. Bölüm Özel Gece
68. Bölüm Nefes
69. Bölüm Kül Grisi...
70. Bölüm Fermuar
71. Bölüm İntizar 2
72. Bölüm Aydönümü
73. Bölüm Yalancı Bahar
74. Bölüm Kıyamet
75. Bölüm Bitti
76. Bölüm Ölüm Sessizliği
77. Bölüm Tek Bir Nefes
78. Bölüm Veda
79. Bölüm En Son Bahar
80. Bölüm Son Karar
81. Bölüm Yangın
82. Bölüm Zırh
83. Bölüm Final- El Kızı
Esaret İçin...
KOD 52
Son Dakika
Düşler Sokağı No 7/24 Kitap Oluyor!
Sensiz Asla

25. Bölüm Kumar

60.5K 3K 548
By LaleSarhan

Bugün sınava kimler girdi? Önce geçmiş olsun diyorum sonra istediğinizin üstünde başarılar diliyorum. ✌️🐞Sizlere geçmiş olsun hediyesi olarak upuzun bir bölüm getirdim. Umarım sıkılmazsınız.

Kerem'in hislerini öğrenmek isteyenler vardı. Diğer bölüm o hislere geçiş yapıyoruz.✌️Kerem nasıl birisi öğrenmeye başlayacağız.

Multimedyada bu kez Duman var. Sevmeyeniniz yoktur diye düşünüyorum. Oruçlarımızı açtık. Allah kabul etsin. Kahveler elimizde. Multimedyayı açalım arkadaşlar. Ve bölüm siz değerli okurlarımın. Buyrun efenim✌️🐞💜☕️

Hande görevliyle konuştuktan sonra etrafına şüpheli bir bakış attı. İçi iyice daralırken yaptığı işin yanlış olduğu düşüncesi büyüdükçe büyüyordu. Görevli gidecekleri yeri eliyle işaret edip önden giderken Hande peşine takıldı. Bugüne kadar bilerek hiç hata yapmamıştı. İyi aile kızı, iyi arkadaş, örnek öğrenci... Eline geçen neydi?

Esaret...

Hata yapmadığı halde, suçsuz olduğu halde bunlar başına gelmişti madem, o zaman hata yapacak ve bunları hak edecekti. Hak etmediği şeyleri yaşamak kadar ağır bir şey yoktu. Hak ettim deyip cezasını çekmek, ben ne yaptım deyip suçsuz yere yine aynı cezayı çekmek. Mantıklı olan hangisiydi?

Tabii ki ikinci şık!

Loş koridordan geçip görevlinin kapıyı açmasıyla içeri ilk adımını attı. Korkuyla titrek bir nefes alırken ağlama isteğini bastırdı. Buraya ilk kez geldiğini kimsenin anlamaması lazımdı! Hemen herkesin dikkatini çektiğini hissedince yüzünde mağrur bir gülümseme belirdi.


Kan kırmızı...

O adam kan kırmızı giyme derken haklıydı. Çünkü şu an masadaki erkeklerin ve kadınların dikkatlerini üzerine çekmişti. Kadınların imrenen bakışları, erkeklerin şaşkın beğeni dolu bakışları arasında yürürken boynundan giren bir ağrı hissetti. O ağrı boynundan başına oradan gözlerine ilerledi. Masanın birinin başında durup tek taraflı gülümsedi. Masada oturanlar gözlerini kırpmadan kendini izlerken sandalyesini çeken kişiye gülümseyip oturduktan sonra kollarını masaya koyup derin bir nefes aldı.

"Hanımlar beyler. İyi akşamlar. Yeni oyuna ben de katılıyorum."

Karşısında oturan şık giyimli ve yakışıklı bir bey Hande'ye alıcı gözlerle bakıp gülümsedi.

"İyi akşamlar. Sizi burada daha önce hiç görmemiştim."

Hande korktuğunu belli etmemek için gülümserken portföy çantasından sigarasını çıkarıp yaktı. Etrafa küçümseyici bir bakış atıp karşısındaki kişiye döndü.

"Görmediniz. Çünkü ben buraya ilk kez geliyorum. Genelde yurt dışına gidiyorum."

Karşısındaki bey anlamlı bir gülümsemeyle Hande'ye baktı. Sonra masadakilere. Bakışları en son Hande'yi buldu.

"Mesela?"

"Kıbrıs."

"Çok garip. Ben oraya da giderim hem de çok sık. Ama sizi hiç görmedim."

Hande korkusunu en derinlerine gömüp soğukkanlı bir şekilde arkasına yaslanırken masadaki herkesin kendilerini dinlediğini bilmenin gerginliğiyle derin bir nefes aldı.


"Gerçekten çok garip. Ben de sizi hiç görmedim. Mesela geçen ay bugün oradaydım."

"Hafızanız çok kuvvetli. Ben geçen ay gidememiştim. Ondan dolayı sizi görmekten mahrum kalmışım. Bu arada tanışalım. Ben Batuhan Saran."

Hande yüzüne yapay bir gülümseme yerleştirip elini uzattı.

"Memnun oldum. Ben de Hande."

"Hande?"

"Sadece Hande."


"Anlıyorum Hande. Artık başlayalım. Sizin gibi gözü pek cesur ve bu işi iyi bilen biriyle oynamak çok zevkli olacak."

Batuhan eliyle işaret edip görevliyi yanına çağırdı.

"Yeni deste lütfen."


Görevli kağıtları hemen getirince Batuhan çıkarıp karıştırmaya başladı. Hande kağıtları hızla karıştıran adama belli etmeden korkuyla bakarken omzundaki etolünü çıkarıp yanındaki boş sandalyeye bıraktı. Batuhan kağıtları hızla dağıttıktan sonra Hande kağıtları açıp baktı. Bu kadar berbat bir el görmemişti!

"Arkadaşlar bahis değişmedi. 20.000 yine açılış miktarı."

Hande istifini bozmadan oynamaya başlarken birden eskilere gitti.

"Demir ne yapıyorsun? Hande daha küçük çocuk. Onun bebeklerle oynaması lazım ama sen kalkmış kızımıza kağıt oynamayı öğretiyorsun."



"Hayatım kızma. Kızımla öylesine oynuyoruz. Hem bunu herkes bilir. Bir de biliyorsun artık bu işleri bıraktım. Bırak kızımla oynayayım."

O zaman ne olduğunu anlayamamıştı ama şimdi çok iyi anlıyordu.

Bu işleri bıraktım?

O zaman o işin ne olduğunu dahi bilmiyordu. O zaman öğrendiği, ilk kez işine yarıyordu. İyi ya da kötü...

Oyuna konsantre olmaya çalışıyordu ama bu imkansız gibi bir şeydi. İlk eli kaybetmenin verdiği duygu üzüntü olurdu ama Hande için öyle olmamıştı. Masadakilerin bir kısmı çekilirken kendisi oynamaya karar verdi. İkinci eli oynarken kendini ilk oynadığından daha rahat hissediyordu. Tüm dikkatini oyuna vermesine rağmen bir türlü kazanamıyordu. Karşısında oynayanlar yılların kumarbazlarıydı.

Peki ya kendisi?


Kendisi âni verdiği kararla hayatında ciddi anlamda ilk kez oynuyordu. Kaybettiği ikinci elden sonra oynayanların bir kısmı daha çekildi. Üçüncü el, dördüncü el ve masada oynayanlar sadece Batuhan ve Hande'ydi. Kazandığı tek el vardı ve bu doğal olarak mağlubiyet oluyordu!

Masada kalan bir kaç meraklı kişi ne olacağını beklerken Hande'nin artık oynayacak parası kalmamıştı. Yenildikçe hem rahatlamış hem de hırs yapmıştı. Ellerini masaya koyup karşısında kendine gülümseyerek bakan Batuhan'a baktı.

"Çekiliyorum."

"Sizin gibi profesyonel birinden bunu duymak beni şaşırttı. Borç verebilirim."

Hande istemsiz sinirli bir kahkaha attı. Borç?


"Bunu da ilk kez duyuyorum. Borç vermek? Gerçekten şaka gibi."

Batuhan purosundan bir nefes çekip kendinden emin bir şekilde gülümsedi.

"Peki. Şöyle yapalım. Kaybettiklerinizin hepsi, benim de kazandığımın hepsi. Yanınızda ne varsa karşılık olarak teklif sunuyorum."

Hande bir an duraksadı. Kaybettiği gerçekten çok büyük meblağdı. Çantasını açıp baktı. İçindeki tek taş yüzüğe boş bir bakış atarken içinin sızladığını hissetti. Yüzük, teklif ve kafasındaki soru.

"Ya bu kez yenersen?"

Acemi şansı diye bir şans vardı. Batuhan'ın konuşmasıyla dalgın bakışları onu buldu.

"En kötü karar karasızlıktan iyidir."

Hande hemen kararını verip çantasındaki yüzüğü çıkarıp masanın üzerine koydu.

"Yanımda kalan tek şey."


Batuhan gülümseyip kağıtları karıştırmaya başladı. Hande midesinin bulandığını hissederken babasını düşündü. Kumar gerçekten dışarıdan görüldüğü gibi değildi. Oynadıkça damarlarına işliyor insanın gözü hiçbir şeyi görmüyordu ama kendisi o yüzüğü masaya koyarken dahi içi sızlamıştı. Babası kendisini sunarken ne hissetmişti? Durgun gözlerini kaldırdı. Bir karar vermişti ve ondan vazgeçmeyecekti!


Batuhan kağıtları tekrar dağıttı. Hande bir yandan oynuyor bir yandan içindeki pişmanlığım çığlıklarını susturmaya çalışıyordu.


Ve son kağıt...


Bitmişti. Kısaca yenilmişti. Yüzüğe dalgın gözlerle baktı. Masadan kalkmak için yaptığı hamle Batuhan'ın konuşmasıyla son buldu.

"Hande hanım. Son teklifim. Bütün kazandıklarımı koyuyorum. Size de karşılık olarak akşam yemeği teklif ediyorum."

Hande titrek bir nefes alıp masadaki yüzüğe baktı. Hiçbir şeyi değil de o yüzüğü alan kişinin duygularını düşündü. Üstelik durumu o kadar da iyi değildi ve bu yüzüğü kim bilir nasıl almıştı? Dolu gözlerini kapatıp düşündü. Masum bir akşam yemeği ve...


"Kabul."

"İyi geceler!"

Hande duyduğu sesle başını çevirdi ve gördüğü kişiyle aldığı nefesini tuttu. Batuhan da dönüp gelen kişiye baktı. Masadaki öldürücü sessizlik devam ederken Hande gözlerini kırpmadan gelen kişiye bakıyordu. Kalbi korkuyla çarpıyordu ve...


Ve o adam yanındaki boş sandalyenin üzerindeki etolü alıp Hande'nin çıplak omuzlarına örttü. Sandalyeye oturup ciddi bir ifadeyle karşısındaki adama baktı.

"Kabul ama teklifi değiştirelim. Akşam yemeğini benimle yemeye ne dersiniz?"

Batuhan anlamayan gözlerle bakarken sandalyeye iyice yerleşip gülümsedi.

"Hemcinsimle akşam yemeği. İlk kez duyuyorum. Tabii ki kabul etmeyeceğim."

Kerem kendinden emin bir ifadeyle gülümseyip gömleğinin kollarını katladı.

"Üzüldüm. O zaman şöyle yapalım. Tüm kazandıklarınızın karşılığında iki katı diyorum."

Batuhan şüpheli gözlerle Kerem'e, sonra yanındaki kadının korku dolu ifadesine baktı.

"Hangi vasıfla onu anlamadım? Biz bu güzel bayanla anlaşmıştık."

Kerem öfke kaplayan gözlerini Batuhan'ın yüzünde sabitleyip bir süre baktı. Karşısındaki adamın alaylı ifadesine öldürücü bir bakış atıp Hande'ye döndü. Onun korku dolu gözlerine bakarken gülümseyip masanın üzerindeki elini tuttu.

"Bu güzel bayanın kocası olarak konuşuyorum."

Hande sesli bir nefes alırken göz bebekleri titriyordu. O adamın bakışları bu kez öfke ya da nefretle bakmıyordu. Belki de ortama göre davranıyordu.


Kerem'in gülümseyen ifadesi Batuhan'a döndüğünde ciddi bir hâl alırken tek kaşını kaldırdı.


"Evet. Teklifimi değiştiriyorum. Üç katı."

Batuhan kendine gelip bakışlarını Hande'nin üzerinde gezdirdi. Akşam yemeği daha cazip gibi görünse de bu adamı karısının yanında mat etmek daha ağır bastı.

"Bu gece şans benden yana. Kabul ediyorum."

Kerem alayla gülümseyip eliyle işaret ederek yeni deste istedi. Görevli desteyi getirince Kerem kağıtları karıştırmaya başladı. Az önceki Batuhan denilen adamdan daha hızlı karıştırıyordu. Hande onun ellerine bakarken gözleri kocaman oldu. Sonra yüzüne baktı. Yüzünde belli belirsiz alaylı bir gülümseme ve öfke vardı. Bakışlarını kaldırdığı an Hande irkilirken Kerem elini tutup biraz eğildi.

"Şans öpücüğüne çok ihtiyacım var."

Hande şoka girmiş gözlerle bakarken yanağını uzatan adamın yüzüne dudaklarını dokundurdu. Yüzü alev alev yanarken geri çekildi. O adamla göz göze geldiklerinde gördüğü bakışla içi titrerken elini çekmeye çalıştı ama yapamadı.

Kerem elini dudaklarına götürdü.

"Artık şansa ihtiyacım yok."

Son sözle Hande savrulurken tuttuğu nefesini bıraktı. Kerem elini bırakıp masaya gelen meraklı ziyaretçiler arasında kağıtları dağıtmaya başladı. Kendinden emin ifadeyle oynayan iki kişinin de yüzlerinde aynı ifade vardı. Tüm kumarbazlarda olan mağrur ve bilmiş...

Kerem elindeki kağıtlara sonra karşısındaki adama baktı. Onun gözlerinde gördüğü endişeye tek kaşını kaldırıp attığı kağıtla cevap verdi. Hande korkuyla oyunu izlerken düşündüğü iki şey vardı. Bunlar, ne biraz sonra Kerem'in kendine bir şey yapacağı. Ne de buradan çıkınca ne olacağı. Şu an tek düşündüğü buraya geldiğini Kerem nasıl öğrendi ve o da kendisi gibi bir oyuncu mu?

Kendisi gibi bir oyuncu olsa Batuhan'a üç katını teklif eder miydi? Birkaç cılız alkış sesiyle daldığı halden çıktı. Hande iki kişiye anlamaz bir ifadeyle bakıyordu. Hangisi kazanmıştı? Kerem ciddi bir ifadeyle baktığı gözlerini Batuhan'dan çekip Hande'ye döndü. Göğüs dekoltesine gözü bir an kayınca etolünü biraz daha indirip kapattı. Sonra gülümseyen gözleri onun korku dolu gözlerini buldu.


"Demiştim. Artık şansa ihtiyacım yok. Benim şansım sensin."

Hande halen anlamıyordu. Elini tutan ele korku dolu bir bakış atıp tekrar başını kaldırdı. Kerem'in konuşmasıyla dikkatini ona verdi.


"Adınızı bilmiyorum ama güzel oyundu. Çok eğlendim."

"Bu eli kabul etmiyorum. Ben kazanmıştım ama siz sonradan geldiniz. Gelmeseydiniz durum çok daha farklı olacaktı."


"Size başında söyledim. Teklifi kabul ettiniz. Şimdi neden vazgeçtiniz?"


Batuhan artık gerildiğini saklayacak halini çoktan kaybetmişti. Yeni bir puro yakınca Kerem istemsiz gülümsedi. Tüm dikkatini adama vermiş hareketlerine bakıyordu.


"Gelmeniz her şeyi bozdu. Gelmeseydiniz böyle olmazdı. Her şeyi siz bozdunuz."

"Takık mısınız?"


"Anlamadım?"

"Bir de profesyonelsiniz. Aynı şeyi söylüyorsunuz. Ben geldim oturdum teklif sundum ve sizin tarafınızdan kabul edildi. Benimle oynayınca doğal olarak kaybettiniz, ki başka türlüsü zaten mümkün değil. Ben olsam beni görünce direkt paraları verirdim. Şimdi."

Kerem ayağa kalkıp etrafına baktı. Hande zaten orada değildi. Sadece aldığı kesik nefesler olmasa hayattan dahi kopmuş gibiydi.

"Bayanlar baylar! Sadece bir dakikanızı istiyorum! Sizden ricam beni bu süre içerisinde dinlemeniz! Az önce oynadığımız oyunu kazandım. Hepinizin şahit olmasını istiyorum! Adını bilmediğim bu beyefendiden aldıklarımın hepsini iade ediyorum! Teşekkürler!"

Batuhan'ın rengi bembeyaz olurken etrafına bakış atıp Kerem'e döndü.


"Bu yaptığınızın ne anlama geldiğini biliyorsunuz değil mi!?"

Kerem elini cebine koyup Batuhan'ı sinir edecek şekilde gülümsedi. Konuşurken sesi olağandan kısıktı.

"Çok iyi biliyorum. Bildiğim işi yapmayı çok severim. Artık buraya gelecek yüzün olur mu bilemiyorum."

Kerem doğrulup Hande'nin yüzüne baktı. Korku dolu gözlerle bakıyordu. Önündeki kadehi alıp bir yudum içince yüz ifadesi ciddileşti. Aynı ciddiyetle Hande'ye bakarken dişlerini sıktığı çok belli oluyordu. Etolünü omzuna iyice sarıp elini uzattı. Hande uzatılan ele yutkunup bakarken titreyen elini uzattı, başını kaldırdı. Ağrımayan elinin verdiği huzur... İşte o bambaşkaydı! Ayağa kalkıp aldığı titrek nefesini karşısındaki adamın yüzüne verdi.

Kerem masadaki tek taş yüzüğü alıp Hande'ye uzattı. Hande içli bir nefes alıp yüzüğü eline aldı çantasına koydu. Başını yere eğip beklerken Kerem'in sesiyle başını kaldırdı.

"Veni, vidi, vici. Şu an tam öyleyim."

Batuhan anlamaz bir ifadeyle bakarken Kerem hafif eğilip alay kattığı sesini iyice kıstı.

"Düşünmek iyidir. Tahminim baya da düşüneceksin. Söyleyen kişiyi çok severim. Tıpkı ben."

Kerem Batuhan'ı aptal ifadesiyle bırakıp Hande'ye baktı. Yüzündeki alaylı tebessüm yerini değişik bir gülümsemeye bıraktı.

"Evimize gidelim mi?"

Hande sessiz kalıp Kerem'e bakıyor bir şey söyleyemiyordu. Dili tutulmuş baktı. Sadece baktı. Kerem elini tutup giderken salondaki herkesin bakışları ikisinin üzerindeydi. Hande buraya girişini ve şimdi de çıkışını karşılaştırdı. Aradaki farkı düşününce kalbinin sıkıştığını hissetti. Omzundaki hareketlilikle başını çevirdi. Kerem yüzüne bakmadan paltosunu omuzlarına atmıştı. Kollarını geçirip giyindikten sonra tekrar elini sıkan ele baktı. Birlikte otelden çıkar çıkmaz gelen arabanın kapısını Kerem açtı. Hande anlamsız bir bakış atarken başının dönmesiyle elini başına getirdi.


"Benim arabam nerede?"


"Bununla gidiyoruz!"

Kerem Hande'yi arabaya bindirdikten sonra kendi de diğer tarafa geçti. Araba hareket edince Hande duyduğu soğuk sesin komutunu yerine getirdi.

"Emniyet kemerini tak!"


Sesini çıkarmadan emniyet kemerini takıp yanındaki adama baktı. Yine o hiç şaşırmadığı soğuk ve ciddi ifadesiyle araba kullanıyor ve hiç konuşmuyordu. Yaptığı hatanın bedelini düşünüyordu. O bedeli yanındaki adam nasıl ödetecekti? Derin bir nefes alırken kimseye hesap vermeme kararı aldı. Hata da olsa kendi kararıydı kimse bir şey soramaz, sorsa da cevap vermezdi! Arabanın sileceklerinin cama değen sesi dışında ses de yoktu. Yoktu ama sinirlerin gerildiği  hissedilir derecedeydi.

Arabanın sert bir şekilde frenine basılmasıyla Hande öne doğru gitti. Tepki vermeden hızlı hareketlerle kemeri açıp hızla arabadan çıktı. Aynı hızla konağa doğru giderken kalbinin çarpıntısı artmaya başladı. Görevli kapıyı açar açmaz koşar adımlarla merdivenlere yöneldi ama arkadan gelen ayak sesiyle gözleri korkuyla açıldı. Sanki duyulan o adamın ayak sesleri değil de tehlikenin ayak sesleriydi. Terasa çıkar çıkmaz yağmurdan dolayı koşar adımlarla odasına girip kapıyı kapattı ve kapanır kapanmaz kapı tekrar açıldı. Arkasına dönünce o adamla karşı karşıya geldi. Nefesini tutup bakarken onun ağır adımlarla yanına yaklaşması göz bebeklerinin büyümesine sebep oldu. Yanına iyice yaklaştı ve...



"Babanın kızı olduğunu mu ispat etmeye çalıştın? Yoksa zaten ispata gerek yok ben öyleyim mi demek istedin?"

Hande tuttuğu nefesini bırakıp derin bir nefes aldı ve bir kaç adım geri gitti.

"Ben öyleyim. İspata gerek yok."

Kerem bu cevabı beklemiyor gibi bir an şaşırsa da kendini hemen toparladı.

"Orada ne işin vardı?"

"Oraya ne için gidilir? Ne için gidilirse onun için gittim. Kumar oynamaya. Babamın beni satarken hissettiklerini öğrenmeye. Asıl maksadım başkaydı ama olmadı. Asıl senin ne işin vardı? Neden geldin?"

Kerem bir adım daha atıp Hande'nin yanına yaklaştı. Hande geriye doğru adım atınca sırtı duvarlara buluştu. İşte yine başlıyorlardı. Yine yanına gelecekti ve...

"Maksat derken?"

O kadar sözün içinden cımbızla çekilip alınan iki kelime. Hande ellerini arkasına yerleştirip yanına iyice yaklaşan Kerem'e donuk gözlerle baktı. Konuşurken sesi dalgındı; durgun ve donuk.


"Ben bugün 23 yaşına giriyorum. Eski ben, eskide kaldım. Yeni ben artık böyleyim. Maksadımı anlatsam anlar mısın? Sormak için mi sordun yoksa gerçekten dinlemek ister misin? Hangisi?"

Kerem'in gözlerinden şaşkın bir ifade daha anlık geçerken kendini toparlayıp konuştu.

"Ben öylesine sormam."

Hande gözlerini kaçırıp bir süre düşündü. Aklından bir an geçen büyük hatayı söylemesi gereken en son kişi yanındaydı. Kendine bile söylemek içini acıtırken başkasına anlatmak? İşte bu o kadar zordu ki. Anlatsa da kaybedecek neyi vardı ki?


"Benim buraya geliş sebebim kim biliyorsun. Beni sattı. Bunu kolay söylüyorum gibi ama değil. Benim haberim yoktu. Üstelik bu yapan adam eğitimli biri. Bu eğitime bakmıyormuş. Benim haberim olmadan yapılan şeyler ve sonrası."


Hande ilk kez merakla kendini izleyen adamdan gözlerini ayırmadan bakarken dolan gözlerini kaçırmadı. Ağlamak acizlik değildi!

"Buradan giderken niyetim babamın ben istemeden, benden habersiz yaptığını, kendi hür irademle kendime yapmaktı. Detay ister misin?"

Sessizlik...

Soğuk, ürkütücü sessizlik ortama dağılırken Kerem'in sesi öldürücü sessizliği kesip attı.


"Neden?"


Hande gözlerinden akan bir kaç damla yaşı silip ellerini hemen arkasına koydu.

"Neden mi? Anlatsam anlamazsın ki. Anlatsam, anlasan çare mi olacaksın? Ben zaten senin benden kurtulman için yapacaktım. Ben senden kurtulayım diye yapacaktım ama yapamadım. Olmadı. Ben eski ben değilim. Hangi işe başlasam hepsi yarım kalıyor. Yine yarım kaldı."

"Ben gelmeseydim, detayını anlatmadığın neyse onu yapacak mıydın?"

"Bilmiyorum."

Kırık bir şekilde dudaklarından dökülen "bilmiyorum." Kerem'in yanına iyice yaklaşıp aralarında mesafe bırakmadan sormasına korku dolu gözlerle bakıp ellerini uzattı.


"Bu kez işini kolaylaştıracağım. Alıştım artık."

Gözlerini kapattı ve beklemeye başladı. Hızla aldığı nefeslerden başka bir şey duymazken bileğine dokunulduğunu hissedince bir an duraksayıp gözlerini açtı. Başını kaldırıp o adama baktı ama onun bakışları bileğindeydi. Elini uzatıp dokundu. Hande gözlerini kapatıp başını yan tarafa çevirdi. Duvara atılan yumrukla irkilirken dudaklarını bastırdı.



"Lanet olsun! Kahretsin!"

Hande kıpırdamadan dururken bileğinde hissettiği sıcak dokunuşla gözlerini açtı. Gördükleri yine mi rüyaydı? Sonu kabus olacak olan bir rüya...


O adam dudaklarını çekip gözlerine baktı. Siyah ve yeşilin buluşması bu kez buzlarla kaplı değildi. Bu kez o bakışlarda olan anlamsızlık da değildi. Bu kez o bakışlarda hüzün vardı. Şefkat, ümit... Karanlık gece, çakan şimşek, siyah ve yeşilin buluşması. Hande ne yapacağını bilemez dili tutulmuş gibi kaldı. Anlayamadığı olaylar rüya ve... 


"Ben buradan çıkarken kesin kararlıydım ama yapamadım. Ne kadar yeni ben olsam da bazı şeyler olmuyormuş. Yapamadım. Sonra sen geldin. Neden?"


Karşısındaki adamın aynen rüyasındaki gibi bakışları içinin titremesine sebep olurken konuşmasıyla ne hissedeceğini bilemedi.


"Nefesin alkol kokuyor."

"Ben alkol kullanmam. Meyve suyu içtim."

Kerem alaylı bir şekilde gülümserken etrafına bakıp tekrar Hande'ye döndü.


"Kumar oynanan yerde meyve suyu? Gerçekten ilginç. Orada o dahi alkollüdür! Sen-sen..."

Kerem sinirle başını sağa sola çevirdi. Ya konuşmak istediklerini dile getiremiyordu ya da...

"Ben senin bir şey yapacağını biliyordum ama böyle bir şeyi hiç düşünmemiştim. O adamla akşam yemeği ve giyme dediğim kan kırmızı elbise. Bunlar neden?"


Hande rüyada gibi konuşurken sesinden anlaşılan pişmanlıktı.


"Sen bana giyme dedin giydim. Giyeceğim de. Buraya gelişim her ne kadar kötü olsa, da acizlik gibi görünse de buradan gidene kadar kendim gibi olacağım. Tabii bu da diğer verdiğim kararlarım gibi ters tepmezse."

Kerem sinirine hakim olmaya çalışıp elini duvara koydu. Yüzünü Hande'ye iyice yaklaştırdı.


"Kararını ver ama bilmediğin şeyler de değil. Lanet olsun o adamın teklif ettiği akşam yemeği adı altında başka bir şeydi! Bunu da mı anlamadın!? Bu iş burada da bitmez, biliyorum! Arkasından olacakları tahmin dahi edemiyorum!"



Hande susup o adama baktı. Hiç tepki vermiyordu ama dikkatle dinliyordu.

"Kağıt üzerinde karın olabilirim ama gerçekte hiçbir zaman olmayacağım. Kaderimiz bir yazılmış gibi görünse de ruhlarımız ayrı. Benden kurtulman için yapacağım şey de olmadı. Sen de bir çaba göstersen. İkimiz de kurtulsak. Belki sevdiğin bir kız var. Benimle böyle çekilmez bir hayat sürene kadar onunla mutlu bir hayatın olur."

Hande derin bir nefes alıp ümit dolu gözlerle baktı. Konuştukları işe yaramış mıydı?

"Bitti mi?"

"Bitti."


"Kabul ediyorum. Ama bu hemen olacak bir şey değil. Beni de aşan durumlar var. Bu işten kurtulana kadar şartlarım var. Bunları yerine getirmen şartıyla peki."

Hande önce yanlış duyduğunu düşünüp anlamsız bir ifadeyle baktı. Hayır doğru duymuştu! Sevinçle nefesini tazeleyip sonunu düşünmeden cevap verdi. 


"Kabul ediyorum."

Hande'nin sevinçle verdiği cevap sonrasında Kerem gözlerini kaçırıp başını eğdi, bir süre durdu. Tekrar o kızın gözlerine baktı. Konuşurken sesi otoriterdi, her zamanki gibi.


"Daha şartlarımı duymadın. Kabul edersen yarından itibaren başlıyorum. Şartlarım..."

Twitter @lalessarhan Esaret

İnstagram LaleSarhan

Facebook Lale Sarhan

Continue Reading

You'll Also Like

752K 49.5K 58
Sirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her...
3.3M 123K 39
İhanetin gölgesinde soluklanan bir hikâye.
BELA By Khalesi

General Fiction

6.1M 611K 128
[TAMAMLANDI] Askeri bir kurgudur.
2.5M 134K 15
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.