Gitti Gider

By GKgirls

230K 10.5K 1.1K

*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyl... More

1.Bölüm-Bir Arada Olabilmek
2.Bölüm- Birden Fazla Hayal Kırıklığı
3.Bölüm- Senden Önce Senden Sonra
4.Bölüm- İzmir'in Kızları
5.Bölüm- Kıskançlık Hattı
6.Bölüm- Düşen Maskeler ve Gösterilen Yüzler
7.Bölüm-Saklanan Gerçekler
8.Bölüm- Islak Islak
9.Bölüm - "Benim Babam Var."
10.Bölüm - Kaçan Kovalanır En Sonunda Yakalanır
11.Bölüm - Peynirgiller vs. Kıskançgiller
12.Bölüm - 'Ev'leniyoruz!
13.Bölüm - Akıllı Bir Deli
14.Bölüm - Geçmişten Biri
15.Bölüm - Papatyanın Hazin Sonu
16.Bölüm - Bir Sezen Aksu Şarkısı Misali
17.Bölüm - Konak bizim,havuz bizim!
18.Bölüm - Savaş,savaş meydanında kazanılır!
19.Bölüm - Yine mi güzeliz,yine mi çiçek?
20.Bölüm - Gitme der misin?
21.Bölüm - Bitmek Bilmeyen Gece
22.Bölüm - Sinirli Bohem ve Tattoocu Ali Usta
23.Bölüm - Gece Yarısı Buluşmaları
24.Bölüm - Şehvetli Amerika
25.Bölüm - Gülüşün, Öpüşün, İç Çekişin..
26.Bölüm - Yalnızlıklar
27.Bölüm - Vazgeçme gönül,vazgeçme.
28.Bölüm - "Beni ya sevmeli,ya öldürmeli."
29.Bölüm - Sarılırsak geçer mi?
30.Bölüm - Uludağ'ın Zirvesi
31.Bölüm - Havada kar kokusu var.
32.Bölüm - Aşktan Öte
33.Bölüm - Unutursam Fısılda
34.Bölüm - Sevdiğine Sahip Çıkmak
35.Bölüm - Yıllarca Sürsün İsterim (Yılbaşı Özel Bölümü)
36.Bölüm - Düştüysek Kalkarız.
37.Bölüm - Dikkat Köy Düğünü!
38.Bölüm - Hazırlıklar Başlasın!
39.Bölüm - İki Tutsak
40.Bölüm - Alev Alev
41.Bölüm - İlkler Özeldir
43.Bölüm - İllegal İşler!
44.Bölüm - Oğlan Bizim Kız Bizim!
45.Bölüm - Aşk İçin.
46.Bölüm - Ayrılamadıklarımız
47.Bölüm - Mertoğlu Erkekleri vs. Yılmaz Kızları
48.Bölüm - Birbirine Tutunmak
49.Bölüm - Bir Küçük Mutluluk
50.Bölüm - Biraz Siyah Biraz Beyaz
51.Bölüm - Partiliyorum Partiliyorsun Partiliyoruz!
52.Bölüm - Miami Huydur Bizde!
53.Bölüm - Acı Zamansızdır
54.Bölüm - Acının Büyütemediği Adamlar
55.Bölüm - Karanlıkta Küçük Bir Işık
56.Bölüm - İyileşmek
57.Bölüm - Hayatın Gülümseten Yanı
58.Bölüm - Bir Kadını Sevmek
59.Bölüm - Sonsuz Umut Işığı
60.Bölüm - Minik Kalpler
61.Bölüm - Final: Günler geçer saymazsın.
İstek Sahne
ÖNEMLİ DUYURU

42.Bölüm - Aşk Ateşi

3.3K 154 20
By GKgirls

*Nazlı*

"Sevgilim?" Gözlerimi açmaya zorlandığım ve Savaş'ın kulağıma gelen sesinin olduğu bir sabahtan günaydın. Sahiden gün ayıyor mu orası belli değil işte.

"Nazlı, hadi ama."

"Savaş saat daha altı falandır ya." diyorum kafamı iyice yastığa gömerken.

"Ne altısı Nazlı, saat on bir!" diyor en sonunda sesini yükseltirken. Tek gözümü açmaya çalışırken görüş alanıma beni izleyen gözleri giriyor. Yiyeceğim dostlar! Bu tatlı suratı yiyeceğim.

"O kadar olmuş mu ya?" diyorum yatakta doğrulmaya çalışırken. Kafasını yavaşça sallayarak komidinin üstündeki tepsiyi alarak gülümsüyor.

"Sana bir sürprizim var. Hoş, sürprizi kalmadı ama neyse." diyor kalkmamış olmama vurgu yaparken.

"Ay sen bana kahvaltı mı hazırladın?" diyorum heyecanla.

"Yok kendime hazırladım ondan iki saattir seni kaldırmaya çalışıyorum."

"Öküzlük yapma iki dakika." diyorum gözlerimi devirirken.

"Ulan iki saattir kulağımda gülle seni uyandırmaya çalışıyorum. Söyle öküz olan kim şimdi?" diye homurdanıyor. Ve o anda kulağındaki gülü farkediyorum. Ve ardından gelen kahkahalarım..

"Gülme!" diyor sinirle. Ama tabii ki kendimi durduramıyorum.

"Ya sen ne ara öküzlükten böyle yatağa kahvaltı getiren romantik adama dönüştün?" diyorum kahkahalarım arasında.

"Sevgilim farkındaysan dört yıldır böyleyim. Bil bakalım beni bu hâle getiren kim?"

"Alt komşu Hayriye teyze?" diyorum gülmemek için. Evet, bu da başka bir anımız. Geçen sene Savaş bana sürpriz için çiçek aldığında, çiçeği yanlışlıkla Hayriye teyzeye göndermişler. Zavallı kadında Rıza amcanın ona aldığını düşünüp sevinmişti. Haliyle biz buna baya gülerken Savaş sinir krizi geçiriyordu. Ali ve Selin her kapının önünden geçtiğinde bunu hatırlar ve güler.

"Ya Nazlı! Valla seni öldüreceğim!" diyor üzerime doğru gelirken. Onun gelmesiyle iyice yatağa devriliyorum.

"Ama komikti kabul et!" diyorum hâlâ gülerken.

"Komikti demek?" diyor sinsice gülerken.

"Yoo yoo, bunu yapamazsın!" diyorum gerilerken.

"Öyle bir yaparım ki." diyor birden beni gıdıklamaya başlarken.

"Ya! Savaş dursana!" diyorum sinirle.

"Sevgilim," diyor burnunu burnuma sürterken. "Karşı evdeki sayın Ali ve Selin komşularımız bizi çok yanlış anlayacak." diyor son derece keyifli bir halde.

"Pisliksin," diyerek üstümden ittiriyorum. "Madem kahvaltı hazırladın, yiyelim artık. Açlıktan öleceğim!"

"Kaç hemen tabii." diyor gülerek. Ardından tekrar komidinden tepsiyi alarak kucağıma bırakıyor. Reçel sürülü olan ekmek dilimlerinden birini alıyorum.

"Sen yemiyor musun?"

"Yiyorum tabii," diyor biraz yaklaşırken. Ben tabaktan almasını beklerken o birden dudağımın kenarını öpüyor. "Ve yedim."

"Ne oluyor sana bugün ya?" diyorum gözlerimi kısarak.

"Evlilik öncesi alıştırma yapıyorum sevgilim." Yastıklardan birini suratına atıyorum.

"Seni Hayri teyzenin günlerinden birine gönderir, on küsür kadının ağzına meze yaparım Savaş! Beni delirtme!"

"Selin bile bana böyle beddua etmedi Nazlı!" diyor hayretle.

"Sana bir şey diyeceğim." diyorum.

"Evet?" diyor telefonuna baktığı sırada.

"CV'mi gönderdim bir yere." Kafasını elindeki telefondan kaldırıyor.

"Ne gerek vardı ki?" diyor kaşlarını çatarken.

"Ne demek ne gerek vardı?"

"Ee sevgilim, bizim oteldeki kurullardan birinde çalışabilirsin." diyor telefonu cebine koyarken.

"Olmaz öyle şey."

"Neden olmasın? Hem kötü mü olur sürekli görüşmüş oluruz."

"İyi ama düşünsene Savaş. Seni tanımasaydım böyle bir şansım hiç olmayacaktı. Bu diğer insanlara haksızlık değil de ne?" diyorum.

"Bu kadar adaletli düşünmene gerek yok sevgilim." diyor gülerken.

"Farkındaysan karşında dört yıl hukuk okumuş, avukat adayı bir nişanlın var canım." diyorum ben de gülerken.

"Ne şanslı adamım ama." diyor gülerek.

"Niyeymiş o?"

"Eee avukat bir nişanlım var daha ne olsun? Mesela biri sana yürüdü, ben de o adamı dövdüm. Bil bakalım kim beni haklı çıkarıyor?"

Şu an burada Hayriye teyze demek vardı ama yapmıyorum. Yapamıyorum.

"Çok güveniyorsunuz bakıyorum da Savaş Bey." diyorum alayla.

"Güveniyorum tabii," diyor ve hızla yanağıma bir öpücük bırakıyor. "Ama bak olur da fikrini değiştirirsen söylemen yeterli, biliyorsun değil mi?" diyor gülümseyerek.

"Biliyorum sevgilim. Ama yine de kendi uğraşlarımla halletmek istiyorum, tanıyorsun beni."

"Tanımaz mıyım hiç?" diyor kafasını iki yana sallarken. Gülümsüyorum ona.

"Şimdi yardım et bitsin şu kahvaltı!" diyorum otoriter olmaya çalışırken.

"Ben seni yeme taraftarıyım ama neyse artık, bir güzellik yapacağız." diyor gülerken.

"Savaş!"

"Nazlı!" diyor o da bana ayak uydururken. Gerçekten bu adamla işim var, biliyorum.

~~~~

*Selin*

Sıcak bir öpücük gözlerimi açmaya zorlarken direniyorum ve gözlerimi kapalı tutmaya devam ediyorum.

Elmacık kemiğime bir öpücük daha konuyor. Daha sonrasında öpücüklerle dolu bir yoldan burnuma ulaşıyor. Ama diren Selin,diren kızım! Direnmek bizim ata sporumuzdur.

"Uyumadığını ikimiz de biliyoruz," diyor çeneme bir öpücük bırakırken. "Gözlerini açar mısın güzelim?"

Boğuk -ve oldukça seksi- sesi gözlerimi açmam için adeta yalvarırken kendimi zorluyorum ve açmıyorum gözlerimi.

Bir eli kolumu okşarken diğeriyle de saçlarımı okşuyor. Bir süre sonra sıcak nefesini kulağımda hissediyorum. Tam kulağımın altına bir öpücük daha konduruyor.

"Öpücüklere boğulmak hoşuna gidiyor,değil mi?"

Ne münasebet!

Belimde olan koluyla biraz daha çekiyor beni kendine.

"Gözlerini özledim," diye fısıldıyor.Ses tonu gülümsediğini yansıtıyor. "Artık gözlerini açıp güzelleştirdiğin bu dünyaya biraz daha güzellik katar mısın?"

Ali Mertoğlu'nun en romantik saatleri sabah 9-10 arası. Bir de gece 12-3.

Hafifçe gözlerimi kırpıştırıp zorla açıyor gibi yapıyorum. Yalandan esnerken bir yandan da geriniyorum. Gözlerimi tamamen açtığımda beni izleyen bir çift göz maviyle karşılaşıyorum. Suratındaki ifadeden yemediğini anlıyoruz.

"Seni kötü numaracı!" diyor yanağımı ısırırken. Omzuna vuruyorum.

"Acıdı salak!"

Isırdığı yere bir öpücük konduruyor bu kez. Tekrar gözlerime dikerken gözlerini kollarının arasına giriyorum iyice. Bildiğim en güzel sığınak.

"İyi uyudun mu?"

"Uyutturmadın ki!" diye çemkiriyorum.

Gözlerini kocaman açıp bana bakıyor. "Ben ne yaptım ya? Gayet uslu bir çocuktum dün gece."

Hakkını yemeyelim,gerçekten usluydu. Masumane birkaç öpücüğü saymazsak tabii.

"Niye erken uyandın sen bakayım?"

"Seni izlemek için," diyor gülümserken. Sonra da ekliyor. "Şaka şaka.Alarmı kapatmamışım ona uyandım.İtfaiye sireni gibi susmuyor da kodu-"

Omzuna geçirdiğim yumrukla cümlesini yarıda kesiyor. Bunun da bir ayarı yok. Ya tam romantik ol ya da ayı olarak kal.

"Acıktım ben." diyorum mızmızlanarak.

"Hadi hazırlan kahvaltıya gidelim."

"Sen işe gitmeyecek misin?"

Son bir yıldır bu soruyu birçok kez sormama rağmen ve alacağım cevabı da bilmeme rağmen yine de soran bana yok mu bir plaket!?

"Şirket bizim kızım."

Şirketini yesinler senin ya.

"Hayatım şirket sizin de eğer gitmezsen sahip olduğun bir şirket olmayacak."

Gözlerini devirip kondurduğu sayısız öpücüğe bir tane daha ekliyor.

"Ama bu soooooon."

Aynı cümleyi yaklaşık yedi milyon kez duyduğum için kıkırdıyorum.

"Hadi çık da giyineyim." diyorum yataktan kalkarken. Dirseklerini geriye doğru yaslarken beni baştan aşağı süzüp gülümsüyor.

"Burada kalsam da görmediğim bir şeyi görmüş olmayacağım."

Attığım tişörtü yakalayıp yana fırlatıyor ve aniden kalkıp yanıma geliyor.

"Tabii sen o gece kendinden geç-"

"Defol gerizekalı!"

Çemkirişimden sonra korkmuş gibi yaparak gidiyor kapıya. Kapıdan kafasını çıkartıp son cümlesini söylemeyi de ihmal etmiyor.

"Yalnız güzelim,dışarı çıkarken sutyen giysen iyi edersin."

***

Çayımdan bir yudum alırken Ali'nin uzattığı reçelli ekmeği alıyorum.

"İş görüşmen kaçta bugün?"

Konunun açılmasıyla afakanlar basıyor resmen. Bir mezunun depresyonik duruma girme sebebi,iş bulma sorunsalı!

"Öğleden sonra."

Moralimin bozulduğunu anlamış olacak ki elimi tutuyor gülümseyerek.

"Her şey güzel gidecek,rahat ol."

"Bundan önceki üç sefer için de aynı şeyi dedik,ama elde var sıfır."

Elime bir öpücük kondurup derin bir nefes alırken açacağı konuyu tahmin edebiliyorum.

"Güzelim diyorum annemle konuşayım diye işte.Niye şansını orada denemiyorsun?"

"Hayatta olmaz!"

"Neden olmazmış?" diyor kaşlarını çatarak.

"Ben torpille girmem bir yere."

Kahkaha atıyor Ali. "Ya hadi hadi,yeme beni."

Elimdeki peçeteyi ona fırlatırken gülmeye devam ediyor.

"Bak güzelim," diyor gülmesini kesebildiğinde. "Annem eğer sende bir ışık görmezse zaten almaz. Hem ne olacak yani? Bu tam olarak torpil sayılmaz."

Hayır efendim,bu tam olarak torpil sayılır!

"En azından bir düşün." diyor düşüncelerimi okumuş gibi.

"En azından bugün bir görüşmeye gidelim de sonrasına bakarız." diyorum yarım ağız.

"Peki sevgilim."

"Geleceksin,değil mi?"

"Seni ne zaman yalnız bıraktım ben?" diyor burnumu sıkarken. Kıkırdıyorum iyice.

"Umarım bu sefer iyi geçer." diye fısıldıyorum.

"Güven bana,iyi geçecek. Hem en fazla ne olabilir ki? İşler kötü giderse masanın üstüne çıkıp kadının yüzüne tırnaklarınla adını yazarsın yani."

~~~~

*Nazlı*

Kalem eteğim ve blazer ceketimle ben bu işi alırım arkadaş! Tabii bu halde iş görüşmesine biricik nişanlımın motoruyla gelmesem daha normal olabilirdi.

Üstümü düzeltip iniyorum motordan. Kaskımı çıkarıp saçlarımı da düzeltmeyi ihmal etmiyorum.
Şans öpücüğümü de almadan olmaz .

"Ben burada seni bekliyor olacağım. Haydi kap gel işi, seviyorum seni."

Dudaklarına uzanıp minik bir öpücük bıraktıktan sonra holdingin şaşaalı kapısından içeriye giriyorum.

***

Karşımdaki masanın ardında üç tane; silahlarını kuşanmış, savaş kostümlerini giymiş beni bekleyen işinin eri askerler var.

Tamam tamam, bunların hepsi benim hayal gücüm. Arada cozutuyorum. Ama öyle bir bakıyorlar ki nefes alsam beni eleyecekler. Ben de haliyle uzun bir süre nefes almamışım, öksürmeye başlıyorum. Bir gıcık tutması eksikti yani. Başka zaman yok çünkü. Yıldırma politikasının ortasına düştüm. Nazlı Yılmaz hiçbir şeyden kaçmaz! Buda böyle bilinsin.

"Nazlı Hanım neden avukatlık?"

Klişeeeeeee! Cevabım hazır tabii ki.

"Bir ülkede adalet olmazsa kaos başlar, kaos başlarsa düzen bozulur ve düzen bozulursa yıkım kaçınılmaz olur. Bu tabloya bakacak olursak ve şahsımca haksızlığa tahammül edemeyen biri olarak avukatlık benim için vazgeçilmez oldu."

Hepsi birden kafasını sallıyor.

+1 Nazlı. Nabbbberr?

"Peki neden biz?"

İşte bu soru kısaca 'bizi öv' demek.

"Sizi takip ediyorum, aynı zamanda katıldığınız proje ve yaptığınız işler ilgimi çekti. Ben de en iyi şekilde işimi gerçekleştirip sizi daha da yukarıya taşımak istedim."

Kırpmalarından gözleri görünmeyen platin sarının işini nasıl iyi yaptığını anlayamıyorum. O orada otururken benim kurban gibi karşılarında kalmam hakaret gibi. O sarı renk onun beyin hücrelerini emmiyorsa ben de bir şey bilmiyorum.

Benim konuşmamdan sonra birde kendini beğenmiş diye fısıldıyor.

DUYUYORUM CANIM.

Tabii ki kendimi beğeneceğim. Saçsa saç en hakikisinden, boysa boy, fizikse fizik. Nişanlıysa en afillisinden. Heeyt be.

Neyse Nazlı,dünyaya geri dön.

"Nazlı Hanım her şey çok güzel ama siz özel üniversite mezunusunuz."

"Bir sakıncası mı vardı?"

"Evet biz devlet üniversitesi çıkışlı avukat arıyoruz."

Ne demek bu ya. Paramızla rezil mi olacağız. Bak bak platine bak. Nasıl gülüyor nasıl da keyiflendi.

"Yalnız ben o üniversiteye burslu girdim dikkat ederseniz."

"Fakat bu bir şeyi değiştirmez."

Ses tonum fazlasıyla yükseliyor.

"Ne demek değiştirmez efendim? Emeklerimle girdim ben o okula, yine çabamla bitirdim. Bakın oraya ortalama kısmına iyi bakın. Öyle ortalama getiren öğrenciyi zor bulursunuz siz."

Sarışın ayağa kalkıyor. Ben de kalkıyorum önlerindeki dosyalarımı alıyorum.

"Saygısızlığa lüzum yok! Siz daha ses tonunuzu ayarlayamıyorsunuz. Şişirme notlarınızla neyin ispatı bu."

Şişirme mi? ŞİŞİRME Mİ? Senin dudakların bana ulaşıyor karşı masadan ben sana şişirme dudak diyor muyum!

"Benim notlarım şişirme değil hanımefendi. Şişirilmiş birşey varsa oda sizin dudaklarınız ve göğüsleriniz. Bana kalırsa bir dahaki sefere doktorunuzu değiştirin hiç doğal durmuyor!"

****

*Savaş*

Motora yaslanmış telefonumda dolanırken bağırış sesleri duyuyorum. Tanımamam imkansız.

Nazlı'dan geliyor. Ama böyle bir manzara beklemiyordum. İki güvenlik Nazlı'yı kolundan tutmuş dışarı atıyor. Nazlı elinde dosyalar etrafa tehditler savuruyor.

"Görecek o şişirilmiş notları. Bir kaç ay sonra kapımda Nazlı Hanım bizimle anlaşmayı kabul edin diye sürüm sürüm sürünecek! Botoks yaptığı yerleri patlatacağım onun. Ya bırakın be siz de!"

Hemen yanına gidiyorum. Güvenliklerin gitmesini söylüyorum. Nazlı hala içeriye girmeye çalışıyor ama. Öyle sinirli ki gözleri beni bile görmüyor.

"Tamam kardeşim bırakın, nişanlısıyım ben."

"Zorlamazsa bırakırız beyefendi."

Nazlı bırakın diye bağırmaya devam ederken güvenlikler bırakmıyor.Bu sefer ben sinirleniyorum çünkü kaba kuvvete giriyor olay.

"Zorlayacağim ben şimdi seni göreceksin lan!"

İktiriyorum birini. Nazlı kurtarıyor kolunu. Kurtarınca içeri koşmaya çalışıyor.Bir dur kızım ya. Daha ne söyleyeceksin zaten.

Holdingin kapısının başında duruyor. Kapıya bolca bir tükürük fırlatıyor.

Ben Nazlı'yı elinden tutup çekiştirmeye başlarken karşımıza gazeteciler çıkıyor. Şaka gibi!

"Savaş Bey bu rezilliğin sebebi ne?"

"Savaş Bey ne gibi bir açıklama yapacaksınız?"

"Nazlı Hanım neden tükürdünüz?"

"Güvenliği tartakladığınız söyleniyor sebebini öğrenebilir miyiz?"

Bu sefer büyük sıç-tık.

~~~~

*Selin*

Ali'yle birlikte şirkete geliyoruz.Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor.En iyi tasarım şirketlerinden biri olması da heyecanımı arttırıyor.

Asansöre bindiğimiz zaman ellerimi bırakıp dudağıma kısa bir öpücük bırakıyor.

"Bu ne içindi?"

Elleri tekrar ellerimi buluyor. "Şans için."

İneceğimiz kata gelince iniyoruz.Elini bırakmadan kaldırıp öpüyorum,daha sonra onu tekrar eder gibi konuşuyorum. "Şans için."

Görüşeceğim bayanın odasına gelince duraksıyorum.Camdan üstümü düzeltirken Ali'ye dönüyorum.

"Nereye gidiyorsun?"

Yerinde durup yüzünü dönüyor. "Sen çıkana kadar aşağıda bekleyeyim dedim."

Yanına gidip tekrar elini tutuyorum. "Hayır,senin de benimle gelmeni istiyorum."

Bir süre tereddüt etse de daha sonra kafasını sallıyor.Saçlarımı düzelttikten sonra içeri giriyoruz.

Adının Ceyda olduğunu bildiğim bayanın karşısına geçiyoruz.35-40 yaşlarında bir Ceyda beklerken 20-25 yaşında manken gibi kızla karşılaşmak daha konuşmadan üzdü.

Derin düşüncelere dalmışken Ceyda Hanım'ın sesiyle odaya dönüyorum.

"Dosyandaki çizimler,okulda yaptıkların,hocalarının yorumları gayet başarılı.Kendi tasarladıklarını giymen daha hoş."

Ali'nin attığı 'işte benim sevgilim' bakışını yakalayıp cevap veriyorum. "Teşekkürler.Şapka ve aksesuar tasarlamayı çok seviyorum."

Mutluluktan çığlık atmak isterken telefonuyla uğraşan Ali'yi süzdüğünü fark ediyorum.Seni yılan!

Sadece tasarımlarımı değil sevgilimi de kıskanmış! Atmosferi bozmak adına öksürüyorum.Gözlerini hala Ali'den ayırmayışına uyuz oluyorum.Yolacağım millet!

Daha sonra bakışlarını hala ayırmadan konuşmaya başlıyor. "Siz kardeş falan mısınız?"

Yok artık sensin kardeş! Hadsize bak ya! Çalışmalarımdan çok sevgilimi izlemiş. "Hayır Ceyda Hanım, evleneceğiz biz sözlüyüz."

Parmağımdaki yüzüğü gözüne sokar gibi gösteriyorum. "Ben parmakta yüzük göremeyince..." diyor Ali'yi kast ederken.

Of Ali ya,anladık yüzük sevmiyorsun da bazı anlarda takman lazım işte,beni zor duruma sokuyorsun.Bu sırda Ali konuşunca sinirli halimi ona yansıtıyorum. "Yüzük sevmiyorum,ondan takmıyorum.Zaten Selin'le her an birlikteyiz."

Aslan sevgilim be gurur duyuyorum seninl- ne oluyor ya bir dakika! Bu kadın ne ara Ali'nin yakınındaki masaya oturdu ya!

"Yüzük takmak istemediysen ciddi bir şey değildir."

Yerimden kalkıp Ali'yide kaldırıyorum. "Her zaman kalbindeyim ben onun,yüzüğe gerek yok."

Ukalaca bir gülümseme attıktan sonra Ali'ye dönüyor. "İşe alındın Selin,ne zaman başlarsan."

Yerler mi? Yemezler! Senin asıl derdin Ali'yi görmek be! Neyse ki ben gelmem bu numaralara,senin gibi ne Ceydalar atlattık biz.

"Yok sağolun.İşiniz de sizin olsun ben istemiyorum."

"Hayatım bu şirket senin hayatını değiştirecek emin misin?" diyor Ali.

Kadının görmeyeceği şekilde kolundan dürtüyorum. "Eminim sevgilim daha iyisi vardır."

Ceyda Hanım'a sahte bir gülümseme atıp odadan çıkıyorum. "Ali senin ne işin var benim görüşmemde ya niye geliyorsun!"

Hiçbir şey anlamadığını belirten bakışlar atmaya devam ediyor. "Sen dedin gel diye."

Vakit kaybetmeden devam ediyorum. "Ayrıca o yüzük de yanında olacak,ben ne zaman dersem o zaman hemen takacaksın.Kırarım yoksa o parmaklarını."

Asansöre binince insanların olmamasını fırsat bilip arkamdan sarılıp omzuma başını koyuyor. "Benim minik sevgilim kıskanmış mı beni?"

Göremeyeceğini bildiğim halde gözlerimi deviriyorum. "Kadın 1 cm etek ve fırlamış göğüslerle ağzının içine girdi.Ne yapsaydım,oturup size özel kazak mı tasarlasaydım?"

Hoşuna gitmiş olacak ki gülmeye başlıyor. "Abartma güzelim."

Asansörden inip şirketten çıkarken elini tutuyorum. "İş bulmak ne zor iş ya."

Ben hala sinirle sitem ederken Ali gülmeye devam ediyor.Delireceğim!

~~~~

*Nazlı*

Yine olaylı geçen bir günün ardından en sonunda eve gelebiliyoruz. Evim evim, güzel evim diye boşuna dememişler gerçekten!

"Nazlı? Siz mi geldiniz?" diyor bizi kapının önünde yakalayan Selin.

"Hayır İkizim, aslında gelmedik. Dışarıdayız şu an."

"Dalga geçme, bize yemek yap Nazlı. Açlıktan ölüyoruz!" Kafamı iki yana sallayarak salona geçiyorum. Ali beni şaşırtmayarak yine oyun oynuyor.

"Pes atmak için beni bekledin değil mi lan?" diyor Savaş hevesle yanına otururken.

"Ben de burada oturup sizi izleyeceğim!" diyor Selin de karşılarına kurulurken.

"Oldu, ben de gidip size yemek yapacağım öyle mi?" Üç çift göz önce kendi arasında bakışıyor. Ardından bana dönüyorlar.

"Evet." Ve üç kafadan aynı ses çıkıyor.

"Sizdeki bu umut, sezonlarca çiftini bekleyen fanlarda yoktur be!" diyorum sinirle. Ardından televizyonu kapatarak oyunlarına engel oluyorum.

"Eğer iki dakika içinde mutfakta bana yardım ediyor olmazsanız yemin ederim kendim yapar kendim yerim." Ve biliyorum ki ne kadar homurdansalar da beni takip edecekler.

***

"Ellerime sağlık, ne de güzel yapmışım makarnayı." diyorum çatalıma doladığım soslu makarnayı ağzıma götürürken.

"Zaten senin elinden tek yiyebildiğimiz nedense makarna." diye mırıldanıyor Ali.

"O zaman kalk da bize bir mantı aç Ali."

"O iş Savaş'ın değil mi ya?" diyor Selin gülerken. Aklınca çift dayanışması yapıyorlar.

"Senin işin de 'kocam ne derse o olur' mu İkizim?" diyorum Selin'e doğru. Savaş bana göz kırparken Selin dil çıkarıyor.

"Makarna bendendi, sofrayı Selin hazırladığına göre.." diyorum Ali ve Savaş'a dönerken. "Masayı Savaş toplasın kahveleri de sen yap enişte." Ali bana sinirle bakarken tatlı tatlı gülümseyerek salona geçiyorum.

"Sence kaç dakika?"

"Ben 3 saniye veririm." diyor Selin gülerken.

"1,2...ve 3!" diyoruz aynı anda. Ve tabii ki Ali mutfaktan bağırıyor.

"Allah aşkına siz her gün cezvenin yerini mi değiştiriyorsunuz!"

***

"Eee nasıldı gününüz?" diyor Selin haberlere bakarken.

"Ne olsun işte ya, iç güveysinden hallice." Savaş'la birbirimize bakarken bir şey çaktırmamaya çalışıyoruz.

"O kadar boştu yani?" diyor Selin kaşlarını çatarken. "Kimse mi beğenmedi cv'ni?"

"Daha bir yere gönderdim Selin, sabırlı olmak lazım."

Ali kumandayı alarak televizyonun sesini açıyor.

"Gerçekten çok iç güveysinden hallice bir gün yaşamışsınız gençler." Gözlerim televizyona kaydığında direkt ayağa fırlıyorum.

"Öğlen saatlerinde, Koçlar Holding'in önünde yaşanan karmaşaya neden olan bu çift.." Spiker devam ederken telaşla Savaş'a bakıyorum.

"Lütfen biri bana bunların siz olmadığını söylesin!" diyor Selin.

"Yok canım, hiç bize benziyorlar mı? Uzaktan yakından alakası yok."

"Ulan bildiğin sizsiniz, kimi yiyorsunuz?" diyor Ali gülmeye başlarken. Hızla elinden kumandayı alırken televizyonu kapatmaya çalışıyorum. Ancak daha ne kadar berbat bir şey olabilir derken, televizyon takılıyor. Klişeler ustası Nazlı Yılmaz'a hoşgeldiniz.

"Savaş bir şey yap kapanmıyor bu!"

"Televizyonu kırayım mı?"

"Kır kır! Ben de senin kafanı kırayım sonra!"

"Ya sen nasıl benden önce ünlü olabilirsin!" diye ciyaklıyor Selin.

"Selin böyle ünlü olacağına hiç olma daha iyi." diyor Ali hâlâ gülerken.

"Savaş bir şey yap kurtar beni Ali'nin ağzına meze olmaktan!" diyorum sinirle. Savaş hızla yerinden kalkıyor. Ben Ali'ye yumruk falan atmasını beklerken o içeri geçiyor. Ve ardından tüm ışıklar gidiyor.

"Ulan salak şarteri mi kapattın!" diye sesleniyor Ali. Evet, bu da bir seçenek tabii.

***

"Çok sıkıldım ben." diyorum belki de bininci kez söylememe rağmen.

"Öğlen eğlendin tabii."

"Ali seni anneme meze yapar, Peri'ye yedirtirim. Beni sinir etme."

"Sen nasıl baldız oldun çıktın ya!" diyor gülerken.

"Karanlıktan korkan tek ben miyim ya?" diyor Selin. Ali'ye iyice yaklaştığını tahmin ediyorum.

"Karanlıkta cinlerin bize musallat olduğunu biliyor muydun Selin?" diyor Savaş gülmemeye çalışırken. Selin biraz daha Ali'ye yaklaşıyor.

"Hadi ya, öyle miymiş?"

"Tabii hatta sevdiğimiz insanların kılığında bize yaklaşırlarmış." Gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Normalde buna izin vermem ama bizimle dalga geçmelerinin cezasını ödemelerini istiyorum. Hoş, bu Ali'ye bir hediye. Malum Selin her korktuğunda biraz daha ona yapışıyor.

"Ya sussana çocuk!" Ali eliyle Selin'e çaktırmadan Savaş'a devam etmesini işaret ediyor. Mum ışığında bunu anlayabilmek benim için bir onur.

"Ben bir lavaboya gideyim." diyorum aklıma gelen fikirle.

"Gelmemi ister misin?" diyor Selin.

"Sanki korkudan oradan kalkabileceksin Selin." diyorum gözlerimi devirerek. Telefon ışığıyla odama geçerek dolapların birinden beyaz bir çarşaf alıyorum. Ardından kafamdan geçirerek telefon ışığıyla ufak bir efekt verme çabasına giriyorum. Bu arada Savaş'a Ali'yi içeri yollamasını mesaj atıyorum. Artık Ali'yi hangi bahaneyle kaldırabildi bilemiyorum ama Ali içeri doğru geliyor.

"Nazlı? Duyduğuma göre süpersonik eniştenden bir isteğin varmış?" Kapıyı aralayarak odaya girdiğinde telefonunun ışığını tutuyor. Tam da bu anda kapının arkasından çıkıyorum.

"Böö!" Telaşla elindeki telefonu yere düşürürken arka arkaya gitmesiyle dolaba çarpıyor.

"Kızım manyak mısın sen!"

"Siz miydiniz bizimle dalga geçen Ali Bey?" diyorum gülerek. Bu sırada Savaş şarterleri geri açıyor.

"İnsan eniştesinden intikam alır mı?"

"İnsan baldızıyla dalga geçer mi asıl!" diyorum sinirle. Kafasını iki yana sallıyor.

"Bundan Selin'e bahsetmek yok."

"Asla. Oldu bil." diyorum şirince gülümserken. Bana kaşlarını çatarak bakıyor. Sanırım şu an ne yapacağımı kestirmeye çalışıyor. Hızla yanından geçip salona ilerlerken sesleniyorum.

"Selin! Sana anlatmam gereken bir şey var!" Savaş kahkaha atarken, Ali homurdanıyor.

"Hani baldız baldan tatlı oluyordu abi! Biri tüm nesli kandırmış!" diyor.

~~~~

*Savaş*

Yaşanan gerginlikler, çıkılan haberler ve bir anda tanınmaya başlamamız dışında tatile gidecek olmamız en güzel şey.

Gitmeseydik Nazlı yolda onu tanıyan her insana saldırma potansiyeline sahip yaşayacaktı.
Mükemmel zamanla yapmışım yine.

Tatil öncesi son eksikleri kapatmak gerek. Alışveriş merkezine geldik biz de. Selin Hanım bikini bakacakmış. Daha ne kadar alabilir acaba? Her güne farklı bikini giysen ne olur yani. Ali sanki bikiniye bakıyor.

Erkekler basit düşünüyor deniyor ama arada kadınlar da yapıyor bunu.

Ben de şort bakacağımdan dolayı Ali ve Selin kadın reyonuna ilerlerken biz de erkek reyonuna geçiyoruz.

Geçerken rengarenk bir bikini takılıyor gözüme. Nereye geldik biz diye sorgulamaya başlıyorum. Çünkü disko topu olsan bu kadar parlamazsın.

"Nazlı bu ne şimdi? Kim alır bunu allah aşkına. Pavyondaki sahne sanatçıları bile giyinmiyor böyle artık."

Nazlı benim söylediklerim üzerine kahkaha atarken ben de onun kahkahasına gülüyorum.
Sağdan iki yönünde Selin aramıza katılıyor.

"Alişşşş!" diye çığlık atmasa gerçekten tahammül edilebilir bir yanı var diye düşünürdüm.

"İşte internette beğendim dediğim bikini var ya. Bu o! Ya Aliş,mükemmel değil mi?"

Tutun kollarımdan düşerim şimdi...

Nazlı ile kısa bir bakışma yaşıyoruz. Şaşkınlıkla Selin'e bakıyor Nazlı.

Selin ise bikiniyi aldığını gibi kabine gidiyor. Ali ellerini iki yana açmış isyan ede ede peşinden.

Ah kuzen ah. Günahımız neydi bizim diyeceğim ama bunu da kendimiz istedik.

Onlar gidince bizde erkek reyonuna gidiyoruz.

***

Birçok rengin arasından yine siyah rengini seçip kabine ilerliyorum. Nazlı ise bakınmaya devam ediyor.

Bir anda üstüme sıcaklık gelmeye başlıyor. Kafamı kaldırınca personel görüyorum.

"Ya biraz dikkat eder misiniz! Yandım burada."

Kadın o küçücük fincana bu kadar yoğun bir kahveyi nasıl sığdırdı, hadi onu da geçtim nasıl tişörtüme biçimli şekilde döktü.

"Çok özür dilerim."

Yanmama karşın çıkarıyorum üstümden hemen tişörtü.

"İsterseniz sile-"

Şimdi Nazlı gelse o gözlerini oyar sonra da beni oyar bence işini yapmaya devam et demek istiyorum ama adını anarsam gelir diye riske girmiyorum.

Kabine girip şortu giyiyorum ve çıkıyorum.

Nazlı da sıkılmış bir biçimde bekliyor. Birden beni görünce gözlerini büyütüyor.

"Ne yapıyorsun sen?"

"Ne yapıyorum ben?"

"Üstünde niye bir şey yok senin!"

"Üstümde niye bir şey yok benim!"

"Savaş!"

"Sav-, aa şey hayatım kahve döküldü."

"Niye çıkarıyorsun üstünü döküldüyse döküldü bu mağazada kaç kadın çalışıyor haberin var mı senin?!"

"Hayatım yansa mıydım?"

Ayaklarını hızlı hızlı yere çarpıyor. Reyona dönüyor. Geri geliyor hemen.

"Kabine gir! Çıkma!"

Ve tekrar gidiyor.

Günlerden bir gün yine kıskançlığın zirvelerindeyiz. Hala yara almadığım için mutluyum.

Kabini tıklatıyor. Açıyorum. Gözleri yine karnıma gidiyor kısa süre de olsa. Sonra gözlerini deviriyor. Eh alıştı tabii artık.

"İstiyorsan gel içeri."

Elindeki tişörtü uzatıyor.

"Al giy bunu."

"Bak gelebilirsin geçerli hala teklifim."

Ben sırıtırken gülen yüzüme adeta kabinin kapısı kapatılıyor.

"Giy dediiim."

~~~~

*Selin*

Ali'nin zorla elimden bıraktırdığı mükemmel bikini sonrası yeni seçtiğim bikiniyle kabine doğru yürüyorum.Neymiş efendim,o bikiniyi giyersem disko topu gibi parlarmışım! Sen ne anlarsın bikiniden zaten,paçoz!

Kabinlerin olduğu tarafa dönecekken Ali kolumdan tutup durduruyor,yüzünde şebek bir ifadeyle.

"Sana bir şey göstermek istiyorum,çok hoşuma gitti."

Elimden tutup beni iç çamaşırları reyonuna götürürken az çok anlıyorum ama gıkımı çıkarmıyorum. Bol renkte kırmızı bulunan kısma geldiğimizde orası burası yırtık -yani dantel- olan bir parçayı alıp bana gösteriyor.

"Nasıl ama?" diyor heyecanla gülümserken. "Bence tam senlik."

Sırf beni sinirlendirmek veya utandırmak adına yaptığını bildiğimden ifadesiz kalıyorum önce. Sonra cazibeli bir gülüş atıyorum ona doğru.Bir adım atıp yaklaşırken gülüyor muzip bir şekilde.

"Çok mu hoşuna gitti?" diye fısıldıyorum boğuk bir sesle. Dudaklarımı dişlerken gözleri otomatik olarak oraya kayıyor.

"E-evet."

Böyle dilini yuttururlar sana! Biz senin bildiğin o kızlardan değiliz güzelim!

"Hoş gerçekten," diyorum elindeki çamaşırı alırken. Gözlerimi gözlerine dikiyorum. "Ama bence,üstümden bunu çıkarttıktan sonra gördüklerin daha çok hoşuna gidecek. Sence?"

İlk önce sözlerimle donup kalırken daha sonra nefes almayı unuttuğunu fark etmiş olacak ki derin bir nefes alıyor. Burnunu sıvazlarken etrafa bir göz atıp tekrar dönüyor bana.

"Etrafta insanlar var."

Yalandan bir göz atıyorum etrafıma.

"Ciddi olamazsın!" diyorum gözlerimi kocaman açarak. "Ben de onları flamingo sanıyordum."

Sabır diler gibi bir gülüş atarken koyu gözlerini çeviriyor gözlerime. Kafasını bana yaklaştırırken gözlerime dikiyor gözlerini.

"Şansını zorluyorsun."

Boğuk sesiyle kurduğu cümleden sonra kıkırdıyorum. Çenesini tutup yanağına bir öpücük bırakırken fısıldıyorum.

"Bence şu an tek zorlanan kişi sensin,Aliş."

Arkamda onu bırakarak kabinlere yürümeye başlıyorum. Derin bir nefes alıyor arkamdan. Sen rakibini tanımadan onu caydırmaya çalışırsan,işte böyle ilk dakikadan diskalifiye olursun Ali Bey.

Bomboş kabinlerin olduğu koridora girdiğimde o da beliriyor arkamda. Yüzündeki dağılmışlık ifadesi hoşuma gidiyor.

"Kabine de gelmeyeceksin herhalde?" diyorum elimdeki bikinileri gösterirken.

"İster gibi bir halin var?"

Gözlerimi kısıyorum ve alaycı bir gülüş atıyorum ona. "Asla."

Kabine girdiğim sırada derin bir nefes alıp kendime bakıyorum aynada. Son zamanlarda birçok şey değişti.

Değişik hissediyorum kendimi. Daha bir özgüvenliyim sanki,daha bir eminim kendimden.

Sakladığım,sakındığım her şey uçup gitti.

Elimdeki bikini üstü ve altını geçiriyorum. Siyah renkte. Ruhum maviyi arasa da,siyah da mavinin içindeki renklerden biri sonuçta.

Aynada vücudumu süzerken günlerdir aklımdan çıkmayan gece geliyor aklıma. O gece aldığımız her nefes,söylediğimiz her sözcük,birbirimize armağan ettiğimiz sayısız öpücük...

Kabinin açıldığını görüyorum göz ucuyla. Çıkarmıyorum sesimi. Neyim var utanacak,ondan saklayacak? Biz birbirimizi ilk gördüğümüz andan itibaren ruhlarımızı saklayamamışken birbirimizden,saklanmaya ne gerek var artık? Biz artık tamamen biz olmuşken,gözlerimizde birbirimizi görüyorken neyi saklayabiliriz birbirimizden?

Aynada buluşan gözlerimize bakarken susturuyorum beynimdeki düşünceleri. Ona odaklanmak istiyorum sadece. Koyu gözlerine,muzipçe kıvrılan dudaklarına. Bir de içinde bulunduğumuz heyecanlı duruma.

"Ne işin var burada?" diyorum her zamanki Selin halimle. Ellerini cebine sokup gülümsüyor.

"Özledim seni."

"Aramızda bir perde mesafe varken mi?"

Gözlerimin en içine bakıyor. Belki benim bile var olduğunu bilmediğim yerlere.

"Aramızdan sen ve ben dışında hiçbir şey geçmesin Selin. Bir perde bile."

Aynada kesişen bakışlarımızı sonlandırıp ona dönüyorum yerimde. Yarı çıplağım ama umurumda bile değil.

Zaten daracık olan kabinde aynaya yaslanıp tişörtünden tutup çekiyorum onu kendime. Ellerimi boynuna dolarken o da çıplak belimde birleştiriyor ellerini. Sıcak olan elleri,daha bir terletiyor beni.

"Söyle bakalım,ne geçsin aramızdan?"

Gözlerini kapatırken alnına dayıyorum alnımı. Derin nefesler alırken ben de kapatıyorum gözlerimi.

"Aramızdan birbirimize karışan nefeslerimiz geçsin," diyor sesi gittikçe fısıldamaya dönüşürken. "Her duyduğumuzda ilk kez duymuş gibi hissettiren o sözler geçsin,doyamadığımız o öpücükler geçsin..."

Usulca açıyorum gözlerimi. Onun gözleri hala kapalı,durumumuzdan memnun olacak ki kıvrık dudakları.

O an zaman,mekan hiçbir şey umurumda olmuyor. Bu vaziyette dururken karşımda,adımı bile hatırlamıyorum. Şu an dikkatimi çeken tek şey,öp beni diye bağıran dudakları. Ve ben,yüksek sese tahammül edemeyen biriyim.

Onun gözleri hala kapalıyken yavaşça yaklaşıyorum dudaklarına. Üst dudağına ıslak bir öpücük bırakırken dudaklarımı dudaklarına sürtüyorum. Gözlerini açmamakta direnirken alt dudağına bir öpücük bırakıyorum bu kez. Belimde olan ellerini sıkıyor,nefesim tekliyor o an.

Biraz önce yaptığım hareketi tekrarlayıp yine öpüyorum dudaklarını. Dudaklarım dudaklarını bırakmazken çenesine doğru bir yol izliyorum. Sakallarına karışan öpücüklerim aynaya dayalı olan sırtımı daha bir bastırıyor.

Daha aşağı inerek adem elmasına bir öpücük bırakıyorum. Ellerim ensesindeki saçlarla oyalanırken daha hain planlar geçiyor aklımdan adem elması için ama eğer yaparsam olacakların önüne geçemeyiz.

Geldiğim yolu izleyerek tekrar çıkıyorum dudaklarına. Gözlerini açmama azmine hayranlık duyarken dudaklarının üstünde olan dudaklarım karşılık alamamanın siniriyle bir ısırık bırakıyor dudaklarına. Dişlerim alt dudağının şişmesine neden olacak bir ısırık bırakırken ağzından boğuk bir ses çıkıyor.

Siyaha çalan gözleri sonunda açılırken keyifle gülümsüyorum.

Ben ne olduğunu anlayamadan sırtım aynadan ayrılıyor ve birden tam ters bir şekilde kendimi aynaya yaslı halde buluyorum. Ali belimden kavrayıp beni kendine bastırırken kulağıma doğru veriyor nefesini.

"Bana," diyor nefes nefese konuşurken. "İşkence," diye devam ediyor kulağımın altına ıslak bir öpücük bırakırken. "Ediyorsun."

Saçlarımı sağ omzuma atarken açıkta kalan sol omzuma öpücükler bırakıyor. Karnımda olan eliyle biraz daha bastırıyor beni kendine.

"Vuruyorsun ama ölmüyorum,bilmiş ol."

Eli sağ dizimden başlayarak kalçama doğru uzanırken tırnağının yarattığı o his yüzünden çakılıp kalıyorum yerimde. Dizlerimin bağı çözülecek gibi olurken elimle ensesine tutunuyorum ters bir şekilde. Allah'ım nasıl çıkacağız biz buradan?

Bedenimi tekrar ona döndürürken yüzündeki kendinden geçmiş ifade daha bir gaz veriyor bana. Aynı anda hareket ederken ani bir şekilde kucağına alıyor beni. Bacaklarımı beline dolarken sırtım her zamanki yerine,aynaya yaslanıyor.

Hayranlık dolu bir ifadeyle süzüyor beni Ali.Yamuk bir şekilde gülüyor sonrasında.

"Keşke evde kalsaydık." diye fısıldıyor. Kıkırdayarak kafamı ona yaklaştırırken yanaklarını kavrayıp büyük bir açlıkla yapışıyorum dudaklarına. Alt dudağına bin bir işkence yaparken üst dudağına geçip bıyıklarının batmasına izin veriyorum. Deli olacağım,ne yapıyor bu çocuk bana ya!

Bir yandan dudaklarımı beş dolgu ameliyatı geçirmiş gibi bir hale sokmaya çalışırken bir yandan da elleri bacaklarımdan oradan oraya gidiyor.

Dudaklarımı bırakıp göğüslerime doğru bir yol alırken gözlerim odağını kaybedecek gibi oluyor. Kafasını kaldırmaksızın ardı ardına kondurduğu öpücükler ayaklarımı yerden keserken elinin bikini ipine gitmesiyle kendime gelmeye başlıyorum.

"Ali.." diyorum kendime bile yabancı gelen bir sesle. Bikinimin ipine giden elini tutup indiriyorum yavaşça.O ip çözülürse saatlerce çıkamayacağız buradan çünkü.

"Höö?"

Höö,mü?

"Durmamız lazım." diyorum ensesindeki saçları çekiştirirken. Boynumdaki öpücüklerine ara vermeden konuşuyor.

"Kim demiş?"

"Birazdan görevliler diyecek."

Boğuk sesi yüzünden anlamsızca mırıldanmasını zar zor anlayabiliyorum. "Bir şey olmaz,mağazayı satın alırız."

Kondurduğu öpücüklerden etkilenmemeye çalışırken kıkırdıyorum sersemce. "Hadi Ali,burada olmaz."

Kafasını kaldırıp dağılmış saçları ve çakmak gözleriyle bakıyor bana.

"Arabaya gidelim?"

Omzuna vururken gülüyorum iyice.

"Saçmalama salak."

Gözlerini hayal kırıklığı bürürken tekrar gülüyor haylazca.

"O zaman sana o iç çamaşırını alacağım,okay?"

Kafamı sallayıp gülümserken o da gülümsüyor ve zorlukla indiriyor beni kucağından. Kolları hala bedenime sarılıyken yakınıyor.

"Hiç bırakmak istemiyorum seni ya. Ameliyatla dikelim mi birbirimizi dirseklerimizden? Böylece ayrılmayız hiç."

Söylediği cümleye gülümserken o da gülümsüyor ve hızlıca eğilip bir öpücük bırakıyor boynuma. Mağazadaki duyuru sesine odaklanıyoruz o an.

"Bayanlar baylar,iç çamaşır reyonumuzda %70 indirim,kaçırmayın!"

Aynı anda göz göze gelirken kahkaha atıyoruz aynı anda. Ali kabinden çıkarken konuşuyor.

"Tam da reyonunu bulmuş ama,değil mi?"

Gülerek kafamı sallarken öpücük bırakıyor ellerime ve kabinden çıkmadan kafasını iki yana sallayarak söyleniyor.

"İndiriminize başlayayım H&M."

Aşığım arkadaşlar,deli gibi!

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 84.9K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
1.1M 41.7K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
25.2M 900K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
791K 45.9K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...