On A Rainy Day // kaisoo

Door KaiPenguinSoo

75.2K 5.9K 1.3K

Kim Jongin kaderin bana bahşettiği adamdı. Bir rüya gibi beni kendi içine çekmiş, ardından rüzgar gibi kaybol... Meer

☔️On A Rainy Day☔️
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35. [M]
FİNAL -HunHan'ın Akıl Almaz Düğünü-
ÖZEL BÖLÜ(M) [HunHan]
ÖZEL BÖLÜM [KaiSoo]

1.

5.7K 310 46
Door KaiPenguinSoo

26.01.2016

Hiçbir sır sonsuza dek saklı kalmaz.

☔️☔️☔️

Gökyüzü bütün acısını çıkarmak istercesine gürlüyordu. Yağmur damlaları aynı anda yerde küçük dalga etkileri bırakıyor, etrafta küçük gölcükler oluşturuyordu. Genç adam adımlarını hızlandırdı. Islanan saçlarını öfkeyle geriye savurdu. Yağmur yüzünden tonlarca ağırlıkta olan kıyafetlerini bir an umursamadan çıkarmak istedi.

Genç adam yağmurdan ve yağmurun getirdiği şeylerden nefret ediyordu. Durmadan çalan korna sesleri, ayakkabılar ile suyun birleşmesinden ortaya çıkan o iğrenç ses, ıslanan ve ağırlaşan kıyafetler, kendisi gibi öfkeli insanlar ve daha niceleri.

Genç adam hiçbir zaman mitolojilere inanmamıştı. Bir çiçeğin, yağmurun, akan kanın, hatıraların olağanüstü güçleri ortaya çıkarabileceğini düşünmüyordu. Tanrım, iki yanlış bir doğru etmezdi. Bozuk bir sisteme dayalı hayal dünyasında nasıl bunun olmasını bekliyordu insanlar?

Cebinden, yağmur yüzünden sırılsıklam olmuş telefonunu çıkardı ve çalışır durumda olup olmadığını anlamak için birkaç defa tuşlara basıp avucunda çevirdi. İstediği tepkiyi alamayınca hırsla bomboş olan sokakta bağırdı ve ayağının ucundaki bir taşa tekme atarak savurdu. ''Lanet olsun!'' dedi bininci kez. Lanet olsun! Eve geç kalacaktı ama bu umurunda değildi. Yemek saati, yapılması gereken ritüeller hiçbiri umurunda değildi. Bir an önce şu yağmurdan kurtulmak istiyordu.

Işınlanma diye bir şeyin olmasını diledi bir anlığına genç adam. O zaman şu zavallı durumda olmayacağını düşündü ve bir anlığına kendini çalışma odasında hayal ederek huzura erdi. Bu duyguya tutundu ve adımlarını daha büyük atmaya çalıştı. Ana caddeye çıkınca kalabalık ortam buğulu gözlerinin arasına ilişti. Buz tutmuş elini gözlerinin önünü silmek için kullandı. Rahatlaşan görüş alanıyla yolu seçmeye çalıştı. Sağ tarafında gördüğü küçük kafe ile doğru yolda olduğunu anladı. Kısa süreliğine oraya girmeyi düşündü. Burnuna dolan kahve kokusu ayaklarını oraya sürürken kendine engel olmak durumunda kaldı. Tanrı aşkına! Cüzdanı da yanında yoktu. Tam bir sefil gibi hissetti kendini. Telefonsuz, cüzdansız, köpek yavrusu gibi ıslanmış, asık suratlı ve aç.

Nefesini tuttu ve kafeye bakmadan doğruca ilerledi. Kahveye olan zaafı onun bir saniye duraksamasına neden olsa da dişlerini sıkıp yeniden yürümeye devam etti.

''Kısa boylusun!''

Tanrım! Aramızdaki tek sorun boyum muydu gerçekten?

''Benimle ilgilenmiyorsun!''

Amuda kalkıp twerk yapmadığım kalmıştı!

''Çıkma tarihimizi bile hatırlamıyorsun!''

Ben daha sabah ne yediğimi hatırlamıyorum. Çıkma tarihimizi hatırlamak zorunda mıyım?

''Sıkıcısın!''

Doğum gününde yaptığım 'lunaparkı kapatma' organizasyonumda çok eğlenmiş gibi görünüyordun, gecesinde gaza gelecek derecede hem de...

''Seksi bile değilsin, tatlısın!''

Çıkarken bunun senin için ayrı bir havası olduğunu söylemiştin! Üstelik bu benim suçum mu? diye düşündü Kyungsoo. Çıkmadan önce melek gibi duran bu kızın bir anda nasıl böyle kin kusan bir cadı olduğuna anlam veremiyordu. Üstelik her zaman yanında bulundurduğu şemsiyesini de o kız için orada bırakmıştı. Kendine kızdı genç adam. Bu kadar düşünceli ve iyi bir adam olmayı bırakmak istedi.

Han Seul, onu her nasıl orada öyle aşağılamış olsa dahi, genç kızı bu yağmurlu havada şemsiyesiz hele de o kısa elbiseyle gönderecek bir adam değildi Kyungsoo. Islak ve soğuk ellerini ceplerine koyarak ısınmaya çalıştı. Çabasız olduğunu bilmesine rağmen bunu yapmak onu zihnen rahatlatıyordu. Bir anlığına geri dönüp şemsiyesini almak istemesine rağmen bir daha oraya dönmenin aptallık olacağını düşünerek bu düşüncesini zihnindeki en kuytu köşedeki yere fırlattı.

Gökyüzü sanki genç adamın yağmura olan bu denli nefretini bilirmiş gibi gürleyip yağmaya devam etti. İnsanlar büyük alışveriş merkezlerine sığınmak için belli bir yöne koşuyordu. Kyungsoo etrafına bakındı. En az onun kadar rahatsız olan insanların yüz ifadelerini inceledi ve sadece kendisinin bu durumda olmadığını zihnine anlattı. Kafasını iki yana sallayıp kendine güçlü olduğunu hatırlattı. Yağmurdan korkan bir genç adam! Kısık bir gülüş koydu. Dışarıdan nasıl göründüğünü az çok tahmin edebiliyordu.

Kafasını sağ tarafına çevirdi. Parlayan vitrin camından kendi görüntüsünü inceledi. Sırılsıklam olmuş ve hala olmaya devam eden kıyafetler, gözünün önüne yapışan saçlar, mavi kapşon, sıradan açık renkli bir kot pantolon -şuan ise koyu halde- elleri cebinde öfkeli bir çocuk gördü Kyungsoo. Saniyeler boyunca kendini inceledi. Gözleri bir anlığına vitrinde onun aksine asil bir şekilde durmuş kediye odaklandı. En az onun kadar sudan rahatsız olmuş bir kediyle karşılaştı. Kedi boynunu hafifçe eğip Kyungsoo'ya baktı.

"Ne var?'' diye sesini yükseltti Kyungsoo. ''Ne diye bakıyorsun?'' Kedinin suçu olmadığını biliyordu. Buna rağmen şuan öfkesini kusabileceği başka hiçbir şeyin olmadığını da biliyordu. Tanrı aşkına!Yağmur yağdığı için kime kızabilirdi ki?Kedi yavaşça patisini yaladı ve genç adama bakmaya devam etti. Kyungsoo bütün vücudunu kediye çevirip ona ilerledi. Önüne gelince ağırlaşmış paçalarına yeniden lanet savurup kedinin önünde diz çöktü. Cebindeki elinin tekini çıkarıp tereddütlü bir şekilde kedinin başının üstünde asılı kaldı eli.

''Ne biçim kedisin sen? Tanrım, bakışların bile normal değil.'' diye fısıldadı Soo. Kedi sanki ona cevap vermek istercesine yeniden patisini yalayıp yavaşça miyavladı. ''Korkunç görünüyorsun.'' dedi kaşlarını çatarak. Buna rağmen bu çirkin kediye dokunmak, onu sevmek istiyordu. ''Üstelik aç görünüyorsun, ama şanssız günündesin. Önünde beş parasız bir adam var.'' Kedi inatla miyavladı. Parası olmayan, ona sadece dokunacak bir adamı istediğini sanmıyordu kedicik de. Kyungsoo hafif bir şekilde iç çekti.

Nedense tenteneye vuran yağmur sesini bir süreliğine duymayı umursamadı çünkü hissediyordu. Biri onu izliyordu, emindi. Buna rağmen kediyle uğraşmaya devam etti. Kedi yavaş adımlarla Kyungsoo'nun kucağına ulaştı ve başını ıslak pantolonuna sürttü. "Üstelik yapışkansın da," dedi hafif gülümseyip kedinin başını okşayarak. Genç adamın küçüklüğünden beri hayvanlara karşı büyük bir sevgisi vardı. Buna rağmen evinde ısrarla bir evcil hayvan beslemeyi reddediyordu. Bir canlının yaşama sorumluluğunu üstüne almaya henüz hazır değildi. O da bir candı. İhtiyaçları vardı. Kyungsoo sürekli o yavrucağın yanında olamazdı çünkü şu yaştayken kendine bile yararı yoktu. Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve hafif dinmiş olan yağmura baktı. Başını gökyüzüne kaldırıp kara bulutların azalmakta olduğunu gördü. Bu iyi haberdi. Genç adam başının üstünde ağırlık yapan kapşonunu geriye itti ve ıslak saçlarını serbest bıraktı. Ondan ayrılmak istemeyen kediciği hafifçe kucaklayıp bulunduğu yere bıraktı.

Kedicik ısrarla yeniden geldi. Soo derin bir nefes bıraktı. "Pekala, gitmeliyim. Sana bir süt veremedim ama borcum olsun. Bir dahaki dönüşte kaybolmazsan sana bolca süt alabilirim." Soo bir süre kedinin hareketlerini inceledi. Hafif bir miyavlama sesi ile beraber küçük ve çirkin kedi patisini kaldırdı. Soo şaşkınlıkla eliyle patiyi karşıladı ve hafifçe sıktı. "Pekala ahbap, şimdi gitmeliyim." Kedi mahzun bir şekilde yeniden yerine döndü ve kuyruğunu da toplayarak yatış pozisyonu aldı. Kyungsoo birkaç adım atıp arkasına döndü. İçinde bir yerde bu kediyi bırakmamasını söyleyen bir ses vardı. Buna rağmen sese kulak vermedi genç adam. Eğer bunu yaparsa yengesinin evde ne tür sorunlar çıkaracağını biliyordu. Aslında yengesi umrunda dahi değildi.

Genç adam ne kadar zamandır böyle durduğuna anlam veremedi. Düşüncelerine öyle bir dalmıştı ki, hala orada öylece duruyordu. Gözleriyle yavaşça kediyi buldu.

Kyungsoo titredi. Üstünde ağır bir baskı hissetmişti. Üzerinde gezen bakışları hissedebiliyordu. Dakikalar önce kaybolan his şuan daha bir ağır basıyordu. Tedirginlikle gözleriyle etrafı taradı. Onun bu denli titremesine neden olan kişiyi bulmak istiyordu. Hafif hafif çiselemekte olan yağmur bile onu şuanda bundan çok rahatsız etmiyordu. Eliyle yüzünü sıvazladı ve kedinin arkasında parlayan siyah camda takılı kaldı gözleri. Oradan ona bakan kişinin görebildiğini biliyordu. Kendisi ise camdan dolayı onu dikizleyen kişiyi göremiyordu. Birkaç saniye boyunca sanki görebilecekmiş gibi oraya bakmaya devam etti. Camın arkasında oturan her kimse ona bir bakmak istedi ama yağmurda gereğinden fazla zaman geçirmişti. Başını iki yana sallayıp kapşonunu kafasına geçirdi. Topukları üstünde dönüp yolu boyunca koşmaya devam etti genç adam. Koştuğu zaman boyunca üstüne oturan ağırlık bir türlü gitmemişti. İçinden bir kez daha lanet okudu ve sadece yağmurdan dolayı olduğu konusunda kendisini teskin etti. Yavaşça mırıldandı. Ağzından çıkan soğuk hava ile harmanlanmış sıcak havaya baktı.

"Kötü bir gündü, en kötüsünden."

☔️☔️☔️
Öhö öhö!

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

2.4M 211K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby
173K 17.7K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
17.8K 1.8K 28
"Bizi bulurlarsa..." dedi boş şişeyi sallayıp. "Döveriz." Deyip bacaklarını açarak iyice yayıldı Harry koltuğa. "O kadar adamı?" "O kadar adamı..." ...
788K 64.7K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...