Gitti Gider

By GKgirls

230K 10.5K 1.1K

*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyl... More

1.Bölüm-Bir Arada Olabilmek
2.Bölüm- Birden Fazla Hayal Kırıklığı
3.Bölüm- Senden Önce Senden Sonra
4.Bölüm- İzmir'in Kızları
5.Bölüm- Kıskançlık Hattı
6.Bölüm- Düşen Maskeler ve Gösterilen Yüzler
7.Bölüm-Saklanan Gerçekler
8.Bölüm- Islak Islak
9.Bölüm - "Benim Babam Var."
10.Bölüm - Kaçan Kovalanır En Sonunda Yakalanır
11.Bölüm - Peynirgiller vs. Kıskançgiller
12.Bölüm - 'Ev'leniyoruz!
13.Bölüm - Akıllı Bir Deli
14.Bölüm - Geçmişten Biri
15.Bölüm - Papatyanın Hazin Sonu
16.Bölüm - Bir Sezen Aksu Şarkısı Misali
17.Bölüm - Konak bizim,havuz bizim!
18.Bölüm - Savaş,savaş meydanında kazanılır!
19.Bölüm - Yine mi güzeliz,yine mi çiçek?
20.Bölüm - Gitme der misin?
21.Bölüm - Bitmek Bilmeyen Gece
22.Bölüm - Sinirli Bohem ve Tattoocu Ali Usta
23.Bölüm - Gece Yarısı Buluşmaları
24.Bölüm - Şehvetli Amerika
25.Bölüm - Gülüşün, Öpüşün, İç Çekişin..
26.Bölüm - Yalnızlıklar
27.Bölüm - Vazgeçme gönül,vazgeçme.
28.Bölüm - "Beni ya sevmeli,ya öldürmeli."
29.Bölüm - Sarılırsak geçer mi?
30.Bölüm - Uludağ'ın Zirvesi
31.Bölüm - Havada kar kokusu var.
32.Bölüm - Aşktan Öte
33.Bölüm - Unutursam Fısılda
34.Bölüm - Sevdiğine Sahip Çıkmak
35.Bölüm - Yıllarca Sürsün İsterim (Yılbaşı Özel Bölümü)
36.Bölüm - Düştüysek Kalkarız.
37.Bölüm - Dikkat Köy Düğünü!
39.Bölüm - İki Tutsak
40.Bölüm - Alev Alev
41.Bölüm - İlkler Özeldir
42.Bölüm - Aşk Ateşi
43.Bölüm - İllegal İşler!
44.Bölüm - Oğlan Bizim Kız Bizim!
45.Bölüm - Aşk İçin.
46.Bölüm - Ayrılamadıklarımız
47.Bölüm - Mertoğlu Erkekleri vs. Yılmaz Kızları
48.Bölüm - Birbirine Tutunmak
49.Bölüm - Bir Küçük Mutluluk
50.Bölüm - Biraz Siyah Biraz Beyaz
51.Bölüm - Partiliyorum Partiliyorsun Partiliyoruz!
52.Bölüm - Miami Huydur Bizde!
53.Bölüm - Acı Zamansızdır
54.Bölüm - Acının Büyütemediği Adamlar
55.Bölüm - Karanlıkta Küçük Bir Işık
56.Bölüm - İyileşmek
57.Bölüm - Hayatın Gülümseten Yanı
58.Bölüm - Bir Kadını Sevmek
59.Bölüm - Sonsuz Umut Işığı
60.Bölüm - Minik Kalpler
61.Bölüm - Final: Günler geçer saymazsın.
İstek Sahne
ÖNEMLİ DUYURU

38.Bölüm - Hazırlıklar Başlasın!

3.2K 146 9
By GKgirls

*Nazlı*

Sabah gözlerimi cama vuran yağmur sesleri ile açıyorum. İki gün önce köyden dönmemize rağmen, İstanbul'daki bu monoton ve yorucu hayat tam gaz devam ediyor. Okul, ev, vizeler derken bir de nişan hazırlıkları başlıyor tabii. Ama şu an üstümde yaşadığım en büyük yük, anneme hâlâ bu evlilik olayını söylememiş olmam. Dahası, nişanın yaklaştığının bile farkında değil kadın! Hızla yataktan kalkarak sıcak bir duş alıyorum ve ardından giyinerek mutfağa giriyorum. 

Beni masa hazırlayan Savaş, krep yapmaya çalışan Selin ve Selin'in saçlarıyla fazla haşır neşir bir Ali karşılamasını beklemiyorum tabii ki.

"Bugün doğum günüm falan mı benim?"

"Doğum günün olsa sence ben burada krep yapmaya çalışıyor olur muyum Nazlı?"  Selin tabii ki haklı bir konuya parmak basıyor.

"Ee o zaman?"  diyorum masaya konan salatalıklardan bir tanesini alırken.

"Bundan sonra seni zorlu bir koşuşturmaca bekleyeceği için bir sürpriz yapalım dedik,"  diyor Ali sandalyelerden birine otururken.

"O koşuşturmaca beni de bekliyor olacak ama ben de burada masa hazırlıyorum yani," diyor Savaş Ali'ye karşılık.

"Sen sus, damatlar konuşamaz."  Savaş bu Sefer Selin'e gözlerini deviriyor. Gülerek ben de sofraya oturuyorum. Selin de çayları koyarak oturuyor.

"Ee konuşamadın değil mi hâlâ annemle?" diyor Selin. Aslında bunu o da halledebilir ama hâlâ araları limoni olduğu için karışamıyor, biliyorum.

"Hayır ama bugün aramam gerek."  Anında yan taraftan telefonumu alarak elime tutuşturuyor.

"Geciktirme işte, yap artık şunu!"

"Böyle bir şeyi telefonda söylemek sizce ne kadar doğru?"

"İstersen İzmir'e gidip söyleyelim Nazlı."  diyor Ali.

"Valla mı?"

"Sabah sabah beyin hücreleri çalışmıyor, boş verin siz." diyor Selin tabağındaki zeytinin biriyle uğraşırken.

"Tamam arayayım ben o zaman." Annemin numarasını bularak aramayı yapıyorum. Üçüncü çalışta açıyor.

"Annelerin en güzeli!"  Selin ağzıyla yalaka derken, Savaş ve Ali gülüyor.

"Güzelim, nasılsın bakayım?"

"İyiyim ben, asıl sen nasılsın? Peri nasıl?"

"Biz iyiyiz de sen iyi olduğuna emin misin Nazlı'cım?"  diyor endişeyle.

"İyiyim annecim, onu nereden çıkardın?"

"Heyecanlı ve hızlı konuşuyorsun da ondan Nazlı."  Bingo. Evet, anneler her şeyi bilir.

"O kadar belli oluyor mu ya?"

"Çıkar hadi ağzındaki baklayı."  Derin bir nefes alıyorum. Üç çift göz bana dikkatle bakıyor.

"Savaş'ı biliyorsun anne.."   Konuya giriş biçimime Selin gözlerini devirirken, Ali gülmemek için zor duruyor. Savaş ise masada duran elimi tutarak destek vermeye çalışıyor.

"Evleniyor falan mısınız siz?"  Gözlerim anında irileşiyor. Bunu nereden anladı bu kadın?

"Hayır! Yani evet ama hayır! Ay anne, nereden çıkardın bunu sen?"   Yaptığım telaşla sofradan kalkarak mutfakta volta atmaya başlıyorum.

"Evet, kesinlikle bir evlenme teklifi var ortada."  Dediği şey ile gülümseme kaplıyor yüzümü. Gözlerim parmağımdaki tek taşa kayarken, sanki güç alıyorum.

"Nereden anladın?"

"Üç tane cin gibi kız büyütmüş insanım ben, sence anlamaz mıyım seni?"  Gülüyorum.

"Kızmadın mı?"

"Bunu şimdi söylemene evet. Ama tabii ki evliliğe kızmadım. Açıkçası bekliyordum bile böyle bir şeyi."

"O zaman şimdi söyleyeceğim şeye de kızma."

"Söyle bakalım."

"Yaklaşık bir haftaya nişan var ve benim burada sana ihtiyacım var!"  Kahkaha atıyor.

"Nereden geldi bu acele?"  Gözlerim bu sefer Savaş'a kayıyor.

"Bence güzel şeyleri bekletmenin bir anlamı yok."   Bu söylediğimle gülümsediğini tahmin edebiliyorum.

"Ee demek öyle, ben bir uçak bileti alayım madem."

"Ya sen annelerin en mükemmelisin!"  diyorum heyecanla.

"Öpüyorum hepinizi, selam söyle herkese."

"Biz de seni ve Peri'yi öpüyoruz anne."  Telefonu heyecanla kapatarak bana merakla bakan gözlere dönüyorum.

"O zaman hazırlıklar başlasın!"

*****

*Selin*

Tuğçe'yle Emre'nin beraber dans ederken attıkları resmi beğenirken aklıma gelen fikirle Ali'ye dönüyorum.

"Aliş,dans kursuna gidelim mi?"

Söylediğimi takmayınca hafifçe dürtüklüyorum. "Bir o eksikti." 

Bir kere ya tek bir kere benimle aynı fikirde ol.

"Emre Tuğçe'yle gidiyor."

"Biz Emre ve Tuğçe değiliz." 

Omzumda olan başını aldırmadan aniden kalkıyorum. 

"Sen otur burada göt büyüt,ben dans etmeye gidiyorum."

Elindeki telefonu bırakırken gözlerini deviriyor.  "Hayatım gel buraya ya."

Odaya geçip üstümü değiştirdikten sonra salona döndüğümde Ali'yi bıraktığım pozisyonda bulunca sinirleniyorum.Yüzüne bile bakmadan klasik Selin atarımı yapıpevden çıkıyorum.

***

Tuğçe'nin tarif ettiği yere geliyorum.Normalde zor beğenen biri olsam da dekarasyonuna bayılıyorum buranın. Emre ve Tuğçe'yi görünce yanlarına gidip selam veriyorum hemen.

Dans hocalarını görünce Tuğçe'ye sokuluyorum.

"Ay kızım bunların maşallahı mı var?"

"Ne şanslısın Selin ya.Benim partnerim Emre,senin ise bir kolunda beni bir kolunda seni taşıyacak güce sahip olan hoca."

Söylediklerine güldükten sonra aklıma bir şey gelmesi sonucu telefonumdan hocanın resmini çekip Ali'ye atıyorum altına bir not düşerek:

'Eşi olmayanlara eşlik edecek olan hoca burada.İyi ki gelmedin hayatım,hoca işinde çok iyiymiş.' 

Mesajıma cevap bile vermeden görüldü atınca şu an arabayı buraya sürdüğünü tahmin edebiliyorum. 

***

Ben böyle tahmin etmemiştim ya.Yaklaşık yarım saattir şımarık şekilde konuşan ve güzel olan bir kızın salsa hakkında konuşmalarını dinliyoruz.İki dans edip gideceğiz yani neyi bu kadar uzattığını anlayamıyorum. 

Dansa başlayacağımız sırada belimde hissettiğim ellerle arkama dönüyorum.Gördüğüm bakışlar yüzünden masum bir bakış atıyorum. O da bana göz kırparak cevap veriyor.Nasıl biliyordum ama geleceğini! Yetişkin bir Ali Mertoğlu,yetişkin olmaya aday Selin Yılmaz'a dayanamaz!

Ali'yle birlikte dansa başlıyoruz fakat ne başlamak.Bir insan ne kadar yeteneksiz olursa o derece yeteneksiz.Bari hocayı izle ya,susmak da bilmiyor.

"Ali zaten beceremiyorsun sus bari."

"Ben sana gelmeyelim dedim."

"Gel demedim."

"Hocanın resmini at bir de gelmeyeceğimi düşün."

Müziğin bitmesiyle kollarımı Ali'den ayırıp dinlenmek için oturuyorum.Su içtiğim sırada yanımıza gelen ukala ama güzel hocaya dönüyorum.  "Selin'cim süper dans ediyorsun."

Ukalaca tavrına ukalaca bir gülümseme takınıyorum.  "Teşekkür ederim canım."

"Fakat Ali sana nazaran daha kötü."

Sana ne Ali'den canım kötüyse bana kötü sanki senin ayağına bastı. 

"Ali istersen seninle ders bittikten sonra özel olarak çalışalım." 

Gözlerimi Ali'nin üzerine dikiyorum.Oldukça tehditkarca.

"Yani kötüyüm ama..."

Öksürerek dikkatleri üzerime çekiyorum.  "Hiç gerek yok.Zaten ben de sevmedim dans etmeyi ya.Bırakıyoruz biz.Zaten Ali geliştirmek falan da istemez.Geliştirecek bir şey yok yani."

Kimsenin cevap vermesine izin vermeden Ali'yi çekiştirip salondan çıkarıyorum.

*****

*Nazlı*

Yaptığımız kahvaltının ardından Savaş'la beraber kıyafet almaya çıkıyoruz. Bu arada bu iki gün içinde Savaş bir tane araba alıyor. Sürekli Ali'den istemek yerine artık kendisinde de bir arabanın olması taraftarı. İstanbul trafiği sayesinde yarım saat sonra bir mağazaya el ele giriyoruz.

"Nefret ediyorum bu alışverişten."

"Al benden de o kadar." diyorum kıyafetlere bakarken. Gösterişi ve süslü şeyleri elerken, sadelere yoğunlaşıyorum. Gözüme kestirdiğim kırmızı bir elbiseyi alarak Savaş'a dönüyorum.

"Ben bir bunu deneyeceğim." 

"Bu biraz kısa değil mi ya?"

"Biz bize olmayacak mıyız zaten Savaş?"

"Olsun, erkek olacak mı? Olacak."

"Şu an tam bir maço gibi davranıyorsun."

"Ne olmuş yani?"  Kafamı iki yana sallayarak kabinlerden birine giriyorum.

"İstersen yardım edebilirim?"

"Uza Savaş."  Somurtarak çıkarken ben de gülüyorum. Gerçekten deli. Elbiseyi hızla giyiyorum. Ancak fermuarını çekmekte oldukça zorlanıyorum. Çünkü elbise resmen olmuyor! 

Aynadan kendime bakarken iyice sinirlerim bozuluyor. Ben ne ara bu kadar kilo aldım? Hayır güya o kadar fitnessa başladık bir de! Sinirle elbiseyi çıkararak, kendi kıyafetlerimi giyiyorum. Kabinden çıkarken Savaş'ın bir görevli ile konuşmalarını duyuyorum.

"Bence hanımefendiye bu elbise de çok yakışabilir."

"Yok yok, yakışmaz bu. Alın siz bunu."  Kaşlarımı çatıyorum.

"İyi ama daha denemedi bile."  Görevli kadın oldukça şaşırmış gibi.

"Bu elbisenin yarısı yok bile! Denese neye yazar?"  Gülmemek için kendimi tutuyorum. Şimdi anlaşıldı beyefendinin derdi.

"Bence biz yine de ona soralım."  Yanlarına ilerliyorum.

"Neyi soruyormuşuz bana?" 

"Hanımefendi bence-"  Ancam devam edemeden Savaş atlıyor.

"Hayatım, alıyor musun o elbiseyi?"

"Almıyorum."  diyorum konuyu hatırlayınca.

"Niye?"

"Ay Savaş! Almıyorum işte!"  diye parlıyorum. Ardından görevliye dönüyorum.

"Elinizdeki elbiselere bakabilir miyim acaba?"  Kadın gülümseyerek elbiseleri uzatırken, Savaş hafifçe öksürüyor. Gülümseyerek elbiseleri alırken kabine ilerliyorum. Savaş da peşimden geliyor.

"Bence hiçbiri senin tarzın değil sevgilim."

"Sen ne ara böyle kıskanç birisi oldun ya?"  diyorum gülerken.

"Kıskanmadım ben."

"Tabii canım, hiç kıskanır mısın? Ne münasebet."  Ardından elimdeki elbiselerden siyah askılı olanı alıyorum. Elbise çok kısa olmamasına rağmen sırt dekolteli. Bunun olmasını umarak kabine giriyorum.

Şansıma bu elbise oluyor. Kabinden çıkarken gözlerim Savaş'ı arıyor.

"Kızım beni deli mi edeceksin? Kabine gir!"

"Ay şu maço halinden bir kurtul yoksa ben kurtulacağım Savaş!"   Ona döndüğümde o da bir takım elbise giymiş. Ve oldukça yakışıklı. Yanıma gelerek ellerimi tutuyor.

"Sinirlenince ne de güzel oluyorsun sen."  Gülümsüyorum. Yanağına bir öpücük kondururken, parfümünün kokusunu alıyorum.

"Yakışmış mı bu?"

"Çok.."

"O zaman bunu alalım. Sen de üstündekini al, çok iyi duruyor."  diyorum heyecanla. Gülerek ellerime bir öpücük bırakıyor.

Kıyafetleri aldıktan sonra arabaya biniyoruz. Dışarıda yağan yağmur bir yana, yağmurdan kaçan insanlar, şemsiyesini rüzgarda düzgünce tutmaya çalışan insanlar bir yana. 

Kemerimi takarken radyoyu açıyorum. Savaş arabayı çalıştırırken kafamı cama yaslıyorum. Belki yorucu ama bir o kadar da güzel olan bir serüvenin bizi beklediğini bilerek, İstanbul trafiğinde ilerlemeye başlıyoruz.

*****

 *Selin*

"Sende ne cevherler varmış da bilmiyormuşum."

Danstan sonra biraz olsun serinlemek ve rahatlamak adına kapalı havuza geliyoruz.Şezlonglardan birine otururken hiç kimsenin olmadığı havuzu süzüp gülümsüyorum.

"Bende daha neler var da sen bilmiyorsun."

Kalbimi eritecek bir şekilde gülümserken sanki birileri bizi duyacakmış gibi fısıldıyor.  "Hepsini öğrenmek için sabırsızlanıyorum."

Kalbimi feth ettiği gülümsemeye karşı sıcak bir gülümseme gönderiyorum ben de ona.Havlumu şezlonga serdikten sonra üzerimdeki taytı ve tişörtü çıkartıyorum.Ali ellerini geriye yaslayarak baştan aşağı süzüyor beni.Gözleri kasvetli bu ortamda daha bir parlıyor.

"Güzelim alıştıra alıştıra çıkarsaydın bari.Benimki de kalp."

"Çok konuşma Aliş,"  diyorum ayağımı havuza sokup suyun sıcaklığını kontrol ederken. "Hadi,sen de gel."

Bir süre cevap gelmediğini görünce Ali'ye bakıyorum.Gözlerinde dolu bir tereddütle havuza bakıyor.Yaralar, diye çınlıyor beynim.Nasıl unuttun onun geçmiş,ama geçmemiş yaralarını?

Onun yanına doğru ilerlerken gözlerini havuzdan çekip bana dikiyor.O ifadeyi görüyorum suratında.Birbirimize ilk defa açıldığımız geceyi görüyorum gözlerinde. 'Biraz daha saçmalasana..' diyen çocuğu görüyorum.

Yanına geldiğimde dizlerimin üzerine çöküyorum yavaşca.Birbirine doladığı ellerini iki elimle kavrıyorum.Gözleri arkamdaki havuza odaklanırken çenesinden tutup yüzüme çeviriyorum yüzünü.

"Hadi,"  diyorum cesaret vermek istercesine gülümserken.  "Bak,hiç kimse yok. Sadece biz varız,yalnızız."

Bir süre gözlerime tereddütle baksa da gülümseyip yanağımı okşuyor.Aynı anda ayağa kalkerden o da üzerini çıkartıyor.

"Lets go,babe!"  diye bağırıyorum ve koşarak havuza atlıyorum.Ilık su anında bedenimi rahatlatırken bir atlayış sesi daha geliyor peşimden.Suyu özlemişim.İzmir'de güneş yüzünü ne zaman gösterse denizde alırdık biz soluğu.

Kafamı sudan çıkartıp saçlarımı geriye atarken iki el dolanıyor belime.Tanıdık hislerle gülümsüyorum. Kafasını omzuma koyarken belimdeki elleriyle biraz daha çekiyor beni kendine.

"Uzun bir aradan sonra,sonunda baş başayız."

Yerimde ona dönerken kollarımı doluyorum boynuna.Önüne düşen bir tutam hırçın saçı itiyorum tek elimle.

"Yoksa beni özledin mi?"

"Ben seni hep özlüyorum.Çok özlüyorum."

Ensesindeki saçlarla oynarken bunu yapmayı ne kadar sevdiğimi ilk kez anlıyorum.Sanırım onun da hoşuna gidiyor ki gülümsüyor muzipçe.

"Aliş,sana bir soru soracağım."

Havuzun içinde minik adımlarla yürüyoruz.Havuzun içinde yürümek. Yine Türk milletinin yaratıcılığını konuşturduğu bir konu. "Dinliyorum güzelim."

"Hayatında hiç bir kızın kalbini kırdın mı?"

Kaşlarını çatarken gülmekle gülmemek arasında kalıyor.  "Bu nasıl bir soru Selin?"

"Hiç kırdın mı?"

"İlla ki kırmışımdır.Nereden çıktı bu?"

Ellerim hala ensesinde oyalanırken bakışlarımı kaçırıyorum.  "Hiç. Öylesine bir soru işte."

"Öylesine falan sormadığını ikimiz de biliyoruz. Dökül bakalım küçük hanım."

Dudaklarımı dişlerken beynimde cümleleri toparlamaya çalışıyorum. Hayatımda hiç kimseye duygularımı böylesine açmadım ki ben.Doğrudan hiçbir zaman anlatmadım ki kendimi.

"Anlat bana,"  diyor alnını alnıma yaslarken.  "Bir çırpıda söyle."

Ellerimi omuzlarına koyuyorum.Alnıma dayalı olan alnı ve kapalı gözleri biraz olsun rahatlatıyor beni.

"Senin benden önce hiçbir kız için böyle hissetmediğini biliyorum."

"Nasıl?"   diye soruyor gülerek.

"Aşık."

"Ukala."

Omzuna vuruyorum.  "Sus da bitireyim."

Gözleri kapalıyken kafasını sallıyor ve ciddileşiyor yine. 

"Dediğim gibi,benden önce biri olmadığı için rahatım.Ama ya kırdıkların?"

"Ne olmuş kırdıklarıma?"

"Ya onlar da sana benim kadar aşık olmuşsa?"

Kafasını hızla çekiyor alnımdan.Gözleri merakla bakarken kaşları da çatılıyor iyice.

"Niye böyle şeyler düşünüyorsun Selin?"

"Hani bana dedin ya geçen gün, gitmenden korkuyorum diye. Elimizde olmayan sebepler yüzünden gitmenden korkuyorum dedin.Ben düşündüm. Ya sen de elimizde olmayan sebep-"

"Hayır hayır,"  diye parmaklarını dudaklara bastırarak susturuyor beni.  "Sana öyle mi hissettirdim ben?"

"Hayır sadece,"  derin bir nefes veriyorum. İlk defa böyle bir şey hissediyorum çünkü. Merakla beni izleyen gözlerine çeviriyorum gözlerimi.  "Hepsiyle nasıl baş edeceğim? Her yerde duyuyorum. Kampüste bize bakan onca kız, kafeteryada bize bakan onca kız.Hatta önümde otururken bile senin hakkında konuşan kızlar var.Daha az önce kadın hoca ayak üstü sana yazdı hatta. Nasıl baş edeceğim ben onlar-"

"Dur bir dur," diyor gülümseyerek. "Ne baş etmesinden bahsediyorsun? Sana rakip olacak bir kız mı var bu dünya üzerinde? Olsa kaç yazar Selin? Senden başka birini gördüğüm mü var benim güzelim?"

"Korkuyorum ben,"   diyorum sesim güçsüzce çıkarken.  "Biz zaten zar zor bulduk birbirimizi.Başımızdan dert eksik olmuyor ki.İstemesek bile ayrı düşmemizden korkuyorum.Sensizliği yaşadım çünkü.Bir tanesini daha kaldıramam."

Gözlerine bakarken masum bir şekilde kıvrılıyor dudakları. Elini saçlarımın arasında geçirirken diğer eliyle de yanağımı okşuyor.

"Beni senden hiçbir kuvvet ayıramaz artık,beni duydun mu? Hiç kimse alamaz bunu bizden.İzin vermem.Neden biliyor musun?"

Kafamı olumsuzca iki yana sallarken gülümsüyor tekrar.

"Çünkü bu dünya üzerinde deli gibi sevebileceğim başka hiçbir kadın yok.Sana olan aşkıma layık olan tek bir canlı yok başka.Ve beni daha güzel sevebilecek bir kadın da yok.Benim içime dokunacak, kalbimi yeniden ısıtacak güce sahip hiç kimse yok.İşte bu yüzden,kimse alamaz bizi bizden.Bırakmam kızım,bütün hayatın boyunca sana belalıyım."

Son cümlesine iyice gülerken tekrar birleşiyor alınlarımız.İçimdeki bütün şüpheleri ezip geçiyor yine.Ellerim tekrar her zamanki yerine, ensesindeki saçlara gidiyor.Özür diler gibi bakıyorum gözlerine.

"Ben ilk defa yaşıyorum böyle bir şeyi. Daha öncesinde kaybetmekten böylesine korktuğum biri olmadı ki."

"Biliyorum güzelim, inan biliyorum.Benim de çok eksik yanım var,bunu da biliyorum.Benim için de ilk çünkü. Ama birlikte öğreneceğiz her şeyi,birlikte inşa edeceğiz.Bu yol daha uzun."

Kafamı aşağı yukarı sallayıp gülümsüyorum ona. O da ödül olarak en güzel gülümsemelerinden birini veriyor.

"Dudakların da pek bir öpülesi duruyor buradan." 

Kocaman bir kahkaha atıyor.  "Bebeğim direkt söylesene beni öpmek istediğini. Hiç katma edebiyat falan."

Omzuna vuruyorum.  "Hayvan.İki dakika romantik ol Ali ya.Senin dna na yanlışlıkla öküz hücrelerinden biri falan mı girdi acaba."

Belimde olan ellerini iyice sıkıyor ve geri geri giderek sırtımı havuz kenarına yaslıyor.Alnını da alnıma dayarken gülümsüyor iyice.

"Öpücük mü istiyorsun sen?"

"Hem de en büyüğünden."

Cümlemi bitirir bitirmez dudaklarıma kapanan dudaklarıyla kalbim,vücudum, beynim her bir yanım alev alıyor hemen.Elleri bel kavisimde yaramazca gezinirken ister istemez ensesindeki saçlarına gidiyor ellerim.Alt dudağımdan üste geçerken kafamı yana eğiyorum rahat edebilmek için.Elleri kalçalarıma,oradan da baldırıma giderken içimden büyük bir kahkaha geliyor ve tutamıyorum da.

Ali'nin dudaklarına doğru iyice gülerken şaşkınlıkla çekiyor kafasını.

"Tanıştığımızdan beri sayısız kez öpüştüğümüzü göz önünde bulundurursak ilk defa bu kadar mutlusun."

Ellerimi omuzlarına koyarken hala kahkahamı durduramıyorum.İçimdeki bütün hücreler ayağa kalkmış 'Gül Selin,gülecekesin!' diye bağırıyor sanki.Ah şu garip hücreciklerim.

"Kusura bakma,aklıma bir şey geldi de. Ahahahahahah..."

"Umarım mükemmel dakikalarımızı bozmaya değecek bir şeydir?"

Zar zor kendimi dizginlerken ufak kıkırtılarımın arasında konuşmaya çalışıyorum.  "Ya hani denizdeyken,Savaş senin baldırını tutmuştu ya.O geldi aklıma.Ahahahajahah..."

Ali bir süre gözlerime aval aval bakarken ileri doğru yüzmeye başlıyor ve  söylenip duruyor.

"Romantik olalım diyor öpüşürken düşündüğü şeye bak.Geri zekalı ya."

"Aliş gel buraya!"  

"Gidiyorum ben."  diyor somurtup merdivenlere yönelirken.Ağzını yüzünü yiyeceğim ya şu hallere bak.

"Aliş nereye gidiyorsun ya gel buraya ya! Daha işimiz bitmedi senle!"

"Oynamıyom ben ya."  

*****

*Savaş*

Yorgunum ama mutlu bir yorgunluk bu. Hayal ettiğimiz şeylerin gerçekleşmesi hayatta hep motivasyonumuzu arttırıyor. O yüzden bazı şeyler için geç kalmamak lazım. Gururu bir kenara atıp yaşamak gerekiyor zaman zaman. 

Yaşadığımı hissediyorum. Koşuşturuyoruz ama güzel bir sebep için. Çok güzel bir sebep! Nazlı'yla fitnessa geliyoruz şimdi de. İstekli olanımız Nazlı bu kez. Elbisenin içerisine giremeyince tabii.

Soyunma odasından çıkınca yanıma geliyor.

"Hazırım hocam."

Gülümsüyorum. Koşu bandını gösterip oraya doğru yürüyoruz.

"Of. Ya Savaş resmen elbiseye giremedim! "

"Hayatım giymeye çalıştığın elbiseyi 12 yaşındaki çocuk da giyemezdi. Takma kafana bu kadar. Hem elbise güzel de değildi."

Canı sıkkın bir halde çıkıyor koşu bandının üstüne. Ben de yanındaki koşu bandına çıkıyorum. O elbisenin muhabbetini ileride çocuklarımıza da anlatacak diye korkmuyor değilim.

***

"Nazlı 12 de koşuyorsun, iyi misin sen? Birazdan düşeceksin, yavaşla."

"Olmazzz. Konuşturma beni. Zayıflayacağım ben!"

Onda zaten hemfikiriz de, biri bir günde zayıflanmayacağını ve bir saat aynı hareketi yapınca fazladan fayda etmediğini Nazlı'ya açıklasın yoksa bugün buradan çıkamayacağız.

Önce kendi koşu bandımı durduruyorum. Sonra da Nazlı.'nınkini. 

"Boşa enerji harcıyorsun."

"Ya-"

"Hocanım ben. Ne diyorsam o!"

Derin mi derin bir nefes alıyor.

"Peki hocam siz ne diyorsanız o."

Neredeyse yalvar yakar bitirtiyorum antrenmanı. Bu fitness salonundan hep bir inatla ayrılıyoruz. Elini tutup kapıdan çıkmadan hemen önce bir kız sesleniyor, tepki olarak dönüyoruz arkamızı.

"Bir şey sorabilir miyim?"

Nazlı hemen atlıyor.  "Antrenör değil kendisi yalnız."

Olacaklar için önceden tahmin yürüterek konuşuyor Nazlı. Sahiplenmekle uzaktan yakından alakası yok tabii ki.

"Yok, öyle bir soru değil."

İkimiz de boş boş bakıyoruz.

"Burada birkaç kez gördüm sizi, evlisiniz sanırım yüzüklerinizi fark ettim. Ya inanılmaz yakışıyorsunuz ve benim best couple ımsınız!"

Birbirimize bakıp gülümsüyoruz önce Nazlı'yla. Çünkü böyle bir şey duymak, biraz garip. Ama İster istemez mutlu ediyor.

"Nişanlıyız diyebilirim. Teşekkür ederiz. Birinin best couple ı olmak nasıl bir duygu öğrenmiş olduk."

Nazlı konuşup güldükten sonra nazikçe kızın yanından ayrılıyoruz çünkü ikimiz de çok yorulduk. Çıkınca konuşuyor.

"Bir an fotoğraf çekilmek isteyecek diye çok korktum."

"Ya biliyorum süper ötesi bir yakışıklılığım var, eh sen de fena değilsin. Biz bu gidişle Angelina ve Brad'i sollarız."

"Uçtunuz Savaş Bey, sakince iniş yapın. Tamam kaslarınız fenasal desek, yani şimdi gülüşünüz de güzel, kaşlarınızın şekli ve yüzünüzün Allah vergisi bir cazibesi de var. Ammaaa bir Nazlı Yılmaz duruluğuna sahip değilsiniz."

Tam gövde gösterisine başlayacakken beni bozuyor. Gerçi her şey şakasına. Ona olan hayranlığımı biliyor.

Ben de daha fazla uzatmıyorum ve kolumu omzuna doluyorum. Boynuma bir öpücük bıraktıktan sonra eve doğru yürümeye başlıyoruz.

*****

Günler geçiyor ve o gün gelip çatıyor.

Nazlı'yı almaya gidiyorum arabayla. 

Trafik var biraz, hafif yağmur çiseliyor. Kalbimin üstünde baskı var, heyecan mı desem bilemiyorum. İsimlendiremiyorum. İlk defa yaşıyorum sanırım ondan. 

Bu dünya üzerindeki en şanslı insanlardan olduğumu düşünüyorum. Ne farkın var diyebilirsiniz. Ama ben boştum. Bomboş hemde. Amacı olmayan, zamanın geçmek zorunda olduğunu bilerek günü gününe yaşayan bir insandım. 

Bulunduğum konuma bakıyorum. Birçok şey değişti. En önemlisi bir hayalim var! 

Ve birinin hayatında, biriyim.

Çok şey öğrendim. En güzeli de; 

Biri geliyor, sonra her şey anlam kazanıyor ve yeniden doğuyorsun.

*****

İniyorum arabadan. Apartmana girip asansörle kata çıkıyorum. Sabırsızlanıyorum. 

Zile basıyorum. Ve kapının yavaşça açılışını seyrediyorum. Kafasını çıkarıp muziplik yapıyor önce.
Gözleriyle süzüyor.

'Vay be' bakışı atıyor.  Kafasını kaldırıp kapıyı açıyor ardına kadar. O zaman görüyorum onu tamamen. 

Önüne düşen birkaç tel ve geride toplanmış saçları, üstüne yapışan yere kadar inen zümrüt elbisesi ve bana bakan kahverengi gözleriyle karşımda duruyor. 

Etkilenmemek elde değil. 

"Nazlı Yılmaz, bu kadar güzel olmayın. İnsanlar böyle bir güzelliği görmeyi hak ediyor mu emin değilim."

Gülümsüyor. Çok içten ama. Bense onun açık pembe renkte dudaklarından gözlerimi ayıramıyorum.

"Savaş Mertoğlu'na mütemadiyen layık olmaya çalışıyoruz."

Gülüyorum söylediklerine. Bugün pek bir mütevaziyiz. Arkasını dönüp kapıyı kilitliyor ve anahtarı çantaya atıyor. Bana dönüyor.

"Her şey hazır dimi? Bir aksilik yok."

"Tek eksik biziz."

Elimi tutuyor. Gitmeden önce durduruyorum.

"Güzel olduğunu söylemiş miydim?"

"Sanırım birkaç dakika önce."

"Çok güzelsin."

Utanıyor belli. Başını öne eğiyor ki o sırada da hıçkırıyor. Göğsüme vuruyor.

"Yapma şunu işte. Engelleyemiyorum biliyorsun. Utandırma."

Kulağına fısıldıyorum bu defa.  "Ne yapayım,gözlerimi alamıyorum."

Sırıtıyorum tabii ki.Utandırmak hep hoşuma gidiyor. Nazlı insanda bağımlılık yapıyor.

Ellerini sakallarıma götürüyor. Kendine çekiyor. Kapıyla arasında kalan mesajeyi yok ediyorum. Kapıya yaslıyorum.

"Seviyorum."  diyorum dudaklarına odaklanmışken. Giderek yaklaşıyorum suratına. Burunlarımız sürtüyor. Elimle çenesini kaldırdıktan hemen sonra üst dudağını öpüp bırakıyorum. O yöneliyor bu sefer.

"Seviyorum."

Dudaklarımız buluştuktan bir süre sonra asansör sesi geliyor. Ayrılıyoruz. Kolumu uzatıyorum girmesi için. Koluma girdikten sonra konuşuyor.

"Arabada ayna vardı,değil mi?"

"Olması lazım,niye?"

"Rujumu tazelemem gerek."

Gülmemle birlikte karnıma dirsek yiyorum ve arabaya kadar susma kararı alıyorum.

*****

*Selin*

"Eğer bir tane daha sarma yersen senin o elini kıracağım Ali."

Ali'yle birlikte her şeyin başladığı yerde,konaktayız.Savaş ve Nazlı birazdan gelecek,Haluk Abi de annemi havaalanından almaya gitti.

Stresliyim.Ali'yle birlikte anneme resti çektiğimizden beri ilk karşılaşmamız olacak.Ama böyle özel bir günde bir arada olacağımız için her şeyin güzel olacağını umut ediyorum. Her şey güzel olacak, hem Ali yanımda.

"Ne yapayım,çok güzel olmuş.Aylardır Savaş'ın yaptığı makarnaya maruz kalıyorum.Bırak da yiyeyim."

Sabır sabır sabır.

"Ben sanki her gün sarmalar börekler yiyordum. Ne bu böyle yani? Kıtlıktan çıkmış ayı yavrusu gibi davranmaya ne gerek var?"

Gözlerini deviriyor.  "Bir kere ya.Bir kere yemek yapıp çağırdın mı beni? Tek bir kere."

"O zaman gidip yemek yapan birini alırsın."  diyorum omzumu silkerken.

"Biz evlensek ikinci gün açlıktan ölürüz herhalde."

Gülüyorum söylediklerine. Cidden, biz evlensek nasıl olur acaba? Bugüne kadar hiç gelinlik düğün hayalleri kurmadım.Ama şimdi resmen ikizim evleniyor. Böyle olunca uzak gelen şeyler daha bir yakın geliyor artık.

"Hadi gel,eski günleri yad edelim."  diyor ve elini uzatıyor tutmam için.Sıcacık elimi avuçları arasına alıyor. Birlikte bu evde en sevdiğim yer olan odasına giriyoruz. Bir nevi,eski odasına.

Koltuğa oturunca sarılıyor hemen sımsıkı.Gözlerimi kapatıp düşüncelere dalıyorum.Resmen ikizim evliliğe ilk adımını atıyor.

Her gün Nazlı uyandırmayacak mı yani beni? Birlikte oturup saatlerce dertleşemeyecek miyiz?
Ya ettiğimiz onlarca kavga? Onlar da mı olmayacak? Ama ben onu çok özlerim.

"Daldın gittin güzelim."  diyor Ali elini önümde sallarken.Burukça gülümsüyorum.

"Nazlı'yı düşünüyordum. Bir an gerçekliğini düşününce ağır geldi."

"Ne ağır geldi?"

"Evlenecek sonuçta. Tamam belki hemen yarın evlenmiyor ama illa ki olacak bir şey. Yalnız hissettim kendimi öyle düşününce. Onsuz bir hayat bilmiyorum ki ben."

Saçlarımı okşuyor tek eliyle.  "Kızarım bak sana.Ne demek kendimi yalnız hissettim? Ben ne güne duruyorum burada? Tamam bir Nazlı Yılmaz hırçınlığı ve ablalığına sahip değiliz ama biz de boş adam değiliz."

Ses tonu ve söyledikleri hemen rahatlatıyor beni biraz da olsa.Her zamanki gibi her şeyiyle iyi geliyor.

"Ne zaman bu kadar büyüdük aklım almıyor.Ama o kadar güzel ki böyle bir ablaya sahip olmak.Beş dakika farkla abla olan o olsa bile."

Söylediklerime gülerken öpücükler bırakıyor saçlarıma.Ben dalıp gidiyorum yine.

"Hep yanımdaydı.Her zaman,her ilkimde.Kendimi kötü hissettiğimde hep ona giderim ilk.Tek başıma ağlayamam,o rahatlatır beni.Ağlarım böylece.Yatarsın böyle Nazlı'nın kucağına.O bakar önce yüzüme.Ne kadar kötü olduğumu anlayabilmek için.Sonra bir sürü şey anlatır sana,rahatlatır seni.Çok güçlü aslında.Pek öyle görünmüyor belki ama öyle. Kendini açmaz pek normalde.O yüzden bakma böyle Savaş'a atıp tuttuğuma.İçten içe çok minnettarım aslında ona. Nazlı'ya ulaşabilen sayılı hatta tek insan. Bu yüzden çok değerli benim gözümde.En azından Nazlı'nın emin ellerde olduğunu bilmek rahatlatıyor beni."

Sözlerimi bölmeden dinliyor sonuna kadar.Duygularımı ona açmak rahatlatıyor beni.

"Biliyor musun,yine fark etmeden aynı şeyleri düşünüyoruz  seninle.İlk geldiğinizde Savaş'ı biliyorsun.O odadan çıkmayan, kimseyi yanına almayan bir adamdı.Sonra siz geldiniz,şu halimize bak.O yanına kimseyi yanına almayan adam ve ilk geldiği an çatıya çıkıp olay yaratan kız evlenmeye bir adım atıyor bu gece.Ve biz en başından beri bu aşka şahit olduk.İşte bu,hayatımda gördüğüm en muhteşem şeylerden biri."

Omzundaki kafamı boynuna yaklaştırarak derin bir nefes verip gülümsüyorum. Ellerini buluyor ellerim.Sıcacık.

"Eğer ilk geldiğimizde benden nefret etmeseydin,şu an bu durumda olur muyduk mavi?"

"Olurduk,"  diyor saniye beklemeden.Daha önce bunu düşünmüş, belli.  "Biz seninle nerede,ne şartla karşılaşsak yine bu durumda olurduk.Çünkü sen Selin'sin,ben Ali'yim.Sen Selin olduğun için aşığım ben sana.O yüzden,evet.Dünyanın iki ayrı ucunda bile olsak yine bulurduk birbirimizi.Belki böyle başlamazdık ama inan ki,yine biz olmayı başarırdık."

Söyledikleri o kadar güzel geliyor ki kulağıma,öpmek istiyorum o mavi gözlerinden. Gökyüzünü öper gibi.

Kafamı yaklaştırıyorum güzel dudaklarına.O da hemen kapatıyor gözlerini ve yaklaşıyor. Dudaklarımızın birleşeceği sırada-

"Biz geldik!"

Kapının aralığından yan yana durup sırıtarak bize bakan Nazlı ve Savaş'a bakıyorum.

"Nabersiniz nişan people!"  diye şakıyor Savaş. Kapıyı kapatınca da bize dönüyor yine.  "Yanlış zamanda mı geldik? İnşallah yanlış zamanda gelmişizdir!"

Ali arkasındaki yastığı Savaş'a fırlatırken Nazlı'ya dönüyorum. Gözlerinden mutluluk parıltıları geçiyor.Ona doğru bağırıyorum.

"İkizim!"

"Gel buraya salak!"

Sarılıyorum ona sımsıkı.Yeni bir hayata adım atıyor bu gece.Onu bu kadar mutlu görmek bin kat daha mutlu ediyor beni.

"Mutlu musun ikizim?"   diye soruyorum emin olmak için.

"Deli gibi hem de!"   Geri çekiliyor bu kez.  "Ya sen? Sen mutlu musun?"

"Deli gibi hem de!"  diye kıkırdıyorum onun taklidini yaparak. İkimiz tekrar yanak yanağa verip sarılırken  tartışan Ali ve Savaş'a dönüyoruz.

"Abi o kadar hayvan gibi tek taş alıp evlilik teklif ettin. Sence baklava hafif kalmıyor mu?"

Yine mi adak adıyorlar ya.

"Ne yapayım Ali? İnek mi kesip dağıtayım millete? Ocak ortasında et mi dağıtacağız?"

"Yine ne adağı bu?"   diye soruyor Nazlı.

"Eğer bu geceyi sağ salim atlatırsak Savaş bir şeyler dağıtacak yine. Garip garip işler ya."

"Seni de göreceğim ben,"  diyor Savaş gözlerini devirirken.  "Sen hızını alamayıp ev falan alırsın millete."

"Valla bizim bu evlilikmiş nişanmış işimiz olmaz Bohem,"  diyorum Savaş'a dönerken.  "Eğer bir gün evlenirsek kaçıp evleniriz hatta."

"Vaaay,"   diyor Savaş sırıtıp Ali'ye dönerken.  "Nereye kaçırıyorsun bakalım süslüyü?"

Ali de bana dönüyor bu kez. Yamuk bir gülüş atarken göz kırpıyor.  "Nereye kaçırayım güzelim seni?"

"Ben sana sonra söylerim."  diyorum gülerek.

"Aman şu nişan bitmeden kaçmayın da bir yere. İhtiyacımız var size." 

"Herhalde,nişan tepsisini kimseye kaptırmam!"   diyorum gözlerimi kocaman açarak.

"Zaten Selin utanmasa kurdeleyi de o kesecek."

"Geri bas,Aliş.O kadar da değil.Hem hadi aşağı inelim,gelirler birazdan."

Hepimiz birlikte kapıya yönelirken aklıma gelen şeyle bağırarak durduruyorum onları.

"Durun!!!!"

"Ne oldu yine Selin?"

"Çok önemli bir şey unuttuk."

Gözlerini deviriyor Nazlı.  "Telefonunu falan mı unuttun?"

"Makyaj yapmayı unuttun diyeceğim ama gayet insana benziyorsun şu an."  diye devam ediyor Savaş.

Ali bilmiş bir biçimde kafasını sallarken omuzlarını düşürüyor.

"Anladım ben."  diyor sesi yorgunca çıkarken.

"Koğuş! Arkamda yerini al!"  diye bağırıyorum onlara.Sehpada duran telefonumu alıp kaldırıyorum havaya.Arkamda bir adet gözleri bayık Ali,benim kafama iki işareti yapan Savaş ve gözlerindeki parıltılarla kadraja bakan Nazlı oluyor.

"Nişan selfiesi!!!!"

~~~~

Umarız bölümü beğenmişsinizdir.Bu arada AlSel için yazdığımız tek bölümlük olan Lovefool'u okudunuz mu? Profilimizde mevcut! Her ikisine de bol bol yorumlar istiyoruuuz^^



Continue Reading

You'll Also Like

189K 12.2K 51
Mahir, eski sevgilisiyle komşu olduğu için sinirli değildi. Sinirli olduğu nokta, adamın karısıyla birlikte karşı apartmanına taşınmasıydı.
102K 8K 85
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
1M 60.6K 41
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
674K 45K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...