Seeking For √

Por cuyeoni

18.4K 1.4K 1.4K

"Aradıkların içinde gizlediğin şeylerdir." "Sen nerdesin?" Tüm hakları saklıdır! Mais

Giriş
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16/Final

Bölüm 3

1K 85 78
Por cuyeoni

Multimedia Kris'in arabası...

İyi, bir yanıyla rahatsız edicidir

Franz Kafka

Neden tekrar buraya geldim?

Çalılara takılmadan yürümeye çalışırken aklımda bu cümle dönüp duruyordu. O gece, benimle ilgilenen o yabancıyı tekrar görmek istemiştim. Aradan bir hafta geçmiş olmasına rağmen, merakım büsbütün artıyor ve beni yabancıdan başka bir şey düşünemez hale getiriyordu. Aslında bir bakıma bu durumdan memnun sayılırdım. Sonuçta kör kütük sarhoş olana kadar içme nedenimi hatırlamak zorunda kalmıyordum. Unutmuş sayılmazdım ama beynim farklı bir mesele ile meşgulken çok sık aklıma gelmiyordu.

Bu gece Kris ile meşhur tartışmalarımızdan birini yaşamıştık. Hep aynı konuyu önüme getirmesinden sıkılmıştım. Görmek istemiyorsa, bakmaması yeterliydi ama o arkasını dönmek yerine, onunla ileriye bakmamı istiyordu. Yok artık!

Onun uyuması ile kendimi yine aynı sorunlar ortasında bulmuştum ve daha derine dalmamak için buraya gelmiştim. Hem de Kris'in en sevdiği spor arabası ile! Porsche Boxster GTS. Düşünürken bile beynim uçukluyor ve eğer Kris uyandığında arabasının garajda olmadığını görürse-

Aslında hiçbir şey yapmaz. O geri zekâlı herif bana bu kadar değer veriyor işte! Ben olsam, tonla para verdiğim arabamı ki Porsche'den bahsediyoruz, izinsiz alan ve onu ıssız bir dağ yolunda anahtarı ile bırakan adamı öldürürdüm.

Bir dakika?

Cidden anahtarı kontakta bırakmış olamam değil mi?

Yürümeye devam edip ceplerimi kontrol ederken anahtarın üzerimde olmadığını fark etmemle anlık duraksadım.

Oh Sehun, tam bir geri zekâlısın!

Omuz silkip ilerlemeye devam ettim. Sonuçta bu kadar yol geldim, dönemem, değil mi? Hem belki Kris, ona karşı umarsız davranışlarımı görüp beni bırakır. Beni... özgür bırakır. Bu dediğime kendim bile inanmıyorum. Gözlerinin önünde arabasını paramparça hale getirsem ve o anda tırnağım zedelense, bana kızacağı tek şey tırnağım olacaktır. Sanki parmağım kopmuş gibi özenle davranacak ve dikkatli olmam gerektiği konusunda nasihatler verecektir.

O yüzden şimdi uyanmış ve odama gelmiş olsa, beni göremese ve arabasının da olmadığını fark etse, hızla telefona koşup beni arayacaktır. Beni bulmak için tüm şehrin altını üstüne getirecek, bulduğunda ise sıkıca sarılıp aynı şeyi söyleyecektir: "Seni de kaybetmek istemiyorum!"

O yüzden, ben dönene kadar sakın uyanma Kris! Bencilliğinde boğulmak istemiyorum.

Kendi kendime düşünürken çoktan gelmiş olduğumu fark ettim. Şehrin ışıkları buradan daha canlı gözüküyordu. Adımlarım yavaşlarken bir yandan da gözlerim onu arıyordu. Burada olmama ihtimali neydi? Gerçi burada olmasa, onu nerede bulacağıma dair bir fikrim yoktu.

Gözlerimi kısıp havuzun yanına doğru ilerledim. Kulübeden ışık gelmiyordu. Belki de gerçekten yoktu.

Pes edip geri dönecekken havuzun yanında yere uzanmış karaltı dikkatimi çekmişti. Hızlıya yakın adımlarla yanına ilerlerken ölüp ölmediği hakkında tahminlerde bulunuyordum. Ya öldüyse ve suç benim üzerime kalırsa?

İyice yanına yaklaştığımda, kollarını başının altında yastık yaptığını ve gözlerinin kapalı olduğunu fark ettim. Daha yakından bakabilmek için eğilmiştim ki sağ eli sol kolumu yakalayıp beni yanına çekti.

"Hey!"

Omuzlarımız birbirine değerken kolumdaki elini çekti ve tekrar başının altına koydu. Birkaç saniye yüzüne bakıp sağ kolumu başımın altına aldım. Diğer kolum aramızda duruyordu.

"İyi bari, öldüğünü sanmıştım."

Yüzünde bir gülümseme oluşurken "Ölü biri tekrar ölmez." diye mırıldandı.

"Gizemli konuşmayı keser misin? Anlamıyorum."

Başını bana çevirip gözlerini açtığında, bakışlarımı kaçırmıştım.

"Gizemli konuşmuyorum aslında ama beni anlaman için daha erken."

"Hah." Burun kıvırıp devam ettim. "Kusura bakma ama yaşlı bunaklar gibi konuştun."

Söylediğime içten bir kahkaha attı. "Zaten yaşlıyım."

"Hadi oradan. Benden küçüksün, değil mi? Reşit misin sen?"

Alaycı konuşmaya çalışsam da, içimdeki ses benden büyük olduğunu söylüyordu. Nitekim cevabı da beni doğrular nitelikleydi. "Bir süredir yirmi dört yaşındayım. Bedenim de öyle ama-"

"Ruhun yaşlı, değil mi?" dedim sözünü keserek. Başını sallayınca güldüm. "Klişeleri seviyorsun, sanırım."

"İnsanlar bazı şeyleri klişe haline getirdiği için gerçeklere inanmıyorlar."

Başımı yan yatırıp ona bakarken onun da bana baktığını gördüm. Edebiyattan ya da gizemli şeylerden anlamıyordum ama şu an, bana bakarken koyu renk gözleri bir şeyler anlatmak ister gibiydi. Kendi içimdeki sorunları çözemez ve anlayamazken onu zaten anlayamazdım.

Gözlerim ay ışığının vurduğu yüzünü tararken dudağının üzerindeki siyah noktayı fark ettim. Solgun teni üzerinde harikalar yaratıyor gibiydi. Onu ikinci kez görmüştüm ve tekrar ona çekildiğimi hissediyordum. Neden?

"Adın ne?" Düşündüklerimin aksi bir soru sormuştum.

Gülümsedi ve bakışlarını tekrar gökyüzüne çevirirken söyledi. "Suho."

"Takma ismin falan mı? Kore'de bu isme sahip birini duymadım daha önce." Ne saçmalıyorum?

"Yok zaten. Bir tek bende vardı."

"Var mıydı? Hey, kendinden geçmiş zamandan bahsetmekten vazgeçer misin?"

Çıkışımı görmezden gelip doğruldu. Tanrım, bu adam üşümüyor muydu da, tişört ile geziyordu?

Ben de doğruldum ve gözlerimi ona diktim. Bakışlarıma karşılık vermiyordu. Yanlış bir şey mi söylemiştim?

"Yanlış bir şey mi dedim? Öyle ise bağışla ben bazen-"

"Sehun..." diye fısıldadı. "...birbirimize ihtiyacımız var."

Üç sorum olacak.

Birincisi, bu adam ismimi nerden biliyor?

İkincisi, neden birbirimize ihtiyacımız olduğunu düşünüyor?

Üçüncüsü ise bana bu şekilde neden bakıyor?

Yutkunmuştum. Gözleri beni delip geçiyor, adeta ruhumu izliyordu. Çırılçıplak kaldığımı hissetmiştim.

"İsmimi nasıl biliyorsun?" diye sordum.

Gözleri gülümsemekten vazgeçmiyordu. "Bayıldığın gece buraya gelirken sarışın bir adamın 'Sehun!' diye bağırdığını işittim. Senden ve benden başka kimse yoktu. Ben de senin olduğunu düşündüm."

Kris... Acaba uyanıp yine adımı seslenmiş midir?

"Neden birbirimize ihtiyacımız var deyip duruyorsun?"

"Yok mu?"

"Var mı?"

Yüzümde oluşan şapşal ifadeye karşılık uzun süre kahkaha atmıştı. Ben hâlâ o ifade ile bakmaya devam ederken ciddileşip bana döndü.

"Bu dünyada farklı olan herkesi yok ederler, Sehun. Bu yüzden geçmişe aidim."

"Anlamıyorum."

"Kendimden geçmiş zamanda söz ediyorum çünkü bu zamana gelmem, hapsedildiğim yerden çıkmak için birine ihtiyacım var. Görüyorum ki sen de kendini geçmiş zamana hapsediyorsun." Konuşmasını yarıda kesip elimi tuttu. "Oradan beraber kurtulabiliriz."

Beynim tehlike sinyalleri verirken buraya gelmekle hata yaptığımı söyleyen tarafımı susturmaya çalıştım. Karşımdaki adam kimdi? Benim hakkımda neler biliyordu? Yoksa bir oyuna mı itilmiştim, bilmiyorum.

"Bana güvenmediğinin farkındayım. Öyleyse neden buraya geldin?"

Bir şey söylemekten aciz hissediyordum, kendimi. Neden gelmiştim?

"Geldin çünkü senin de bana ihtiyacın var."

Ellerimi, sıcak ellerden hızla çekince ellerimi saran soğukluk hissinin düşüncelerimi karıştırmasına engel olmaya çalıştım. Avuçlarım, sıcaklık için öne doğru çıkarken kendimi ayaklarımın üzerinde bulmuştum. Buradan gitmeliydim.

Arkamı dönüp koşmaya başladığımda, bağıran sesini işittim.

"Yarın gece Mortem Bar'da!"

***

Hava aydınlandığında, kendimi eve zor atmıştım.

Evet, korktuğum gibi olmamıştı. Kris'in arabası bıraktığım gibi yolun kenarında duruyordu ve hasarı yoktu. Ayrıca Kris de henüz uyanmamıştı.

Ellerim titremeye devam ederken Suho'nun söyledikleri beynimin her köşesinde yankılanıyordu. Zangır zangır titreyen düşünceler, dizlerimin de güç kaybetmesine neden oluyordu.

Zorlukla nefes alarak odama ilerlemeye çalıştım. İki katlı müstakil bir evde yaşıyordum. Kris ise zorla yanıma yerleşmişti. Odam ikinci kattaydı ve ayaklarım, merdiven çıkamayacağa benziyordu. Merdiven tırabzanına yaslanıp soluklanırken Kris'in odasının kapısının açık oluğunu gördüm. Bana yakın olmasını istemediğim için bu katta kalmasını söylemiştim. O da kabul etmişti. Şimdi ise yarı açık kapı beni içeri davet ediyordu.

İç sesim gidip gitmemek arasında kalırken ayaklarım çoktan odaya yönelmişti bile.

Açık kapıdan içeri süzülüp yatağın boş kısmına kıvrıldım ve kollarımı Kris'in beline doladım.

Bu kadarına izin verir misin, hyung?

Yeni yıla özel,,
Hatalar varsa affola..





Continuar a ler

Também vai Gostar

60.4K 8.5K 31
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
2.6K 212 13
Bu kitaba 2022 Ağustos ayında başlanmıştır. Bu yüzden ilk bölümleri hayatınızda görebileceğiniz en cringe bölümler. Yani okursanız lütfen ilk bölümle...
335K 31.2K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
729 106 7
Son 7 gün, itoshi rin için son 7 gün.