Seeking For √

By cuyeoni

18.4K 1.4K 1.4K

"Aradıkların içinde gizlediğin şeylerdir." "Sen nerdesin?" Tüm hakları saklıdır! More

Giriş
Bölüm 1
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16/Final

Bölüm 2

1.2K 98 56
By cuyeoni

Multimedia-Sehun/The Master's Sun BGM Piano Cover

Multimedia eşliğinde okuyun~~

En kötü şey, öldürmeyen acılardır.

Franz Kafka

Güzel şeyler artık rüyalarda ortaya çıkıyor. Acı, uyanık olunan her yerde.

Biliyorum ki şu an rüyadayım ve birazdan uyandığımda tekrar acı çekeceğim. Uyandığımda, tekrar lanet edeceğim, benim yüzümden olmayan ama sanki benim suçummuş gibi ortaya çıkan olayları hatırladıkça. Kendime tekrar işkence edeceğim.

Bana doğru geldiğini görebiliyorum. Beyaz tişörtün o kadar bol ki hafif rüzgâr bile tişörtünün uçuşmasına neden oluyor. Gülümsüyorsun. Çöldeki bir kuyu nasıl ki mucizeye gebe, senin gülüşün de huzura. Bana doğru adımlar attıkça bal rengi saçların havalanıyor, sonra bir kuş tüyü gibi alnına dokunuyor. Sonra tekrar havaya. Küçük, yuvarlak yüzündeki iki koca zeytin ışıl ışıl, bana bakarken. Ellerin bir ele uzanıyor.

Benim ellerime değil.

İkimiz de aynı şeyi istedik değil mi?

Birimizin vazgeçmesi gereken paylaşılamayan bir şeyi çok sevdik değil mi?

Neden seni de çok sevmiştim?

Neden sadece birinizi çok sevmedim?

Bana tekrar gülümsüyorsun. Ellerin, onun ellerinde.

Alnımda hissettiğim baskı, içine çekilmeye zorlandığım karanlıktan uyanmamı sağlayarak beni kurtarmıştı. Normalde rüyalarımda hep mutlu olurdum ve uyandığımda ağlama duygumu bastırmaya çalışırdım ama bugün onun gülen yüzünü görmeme rağmen mutlu olmamıştım. Çünkü ellerini uzattığı kişi tüm mutluluğumu çalmıştı.

Sen hâlâ yoksun ve ben hâlâ senin mutluluğunu kıskanıyorum. Beni affetme.

Gözlerimi açtım.

Tepemde gözlerini kocaman açmış, dikkatle beni izleyen birini görmeyi beklemiyordum. Kendi gözlerim de istemsizce büyüdüğünde, bana olan yakınlığını anlamam zaman almıştı.

"S-sen de kimsin?" diye sordum, çatlayan sesimle.

Gülümsedi.

Birden, onu yakalarından tutup 'Gülümseme!' diye bağırmak istedim ama ağzımdan çıkan ses öğürme sesi olmuştu.

Hızla doğrulmam mide bulantımı arttırırken yabancının ellerini sırtımda hissettim. Boynumu sağ elinde tuttuğu kovaya doğru yönlendirdi. İtiraz edemedim. Çünkü üçüncü öğürmeden sonra, midemdeki her şeyi boşaltmıştım. Kusmuğun keskin kokusu burnuma dolarken kusmaya devam ediyordum. Boğazımdan yukarı çıkan sıvıyı hissetmek hiç yardımcı olmuyordu.

Üçüncü kez kustuğumda, artık kusamayacağımı anlayarak yabancının bana uzattığı bardağı aldım ve içtiğim su ile ağzımı çalkalayıp suyu kovaya tükürdüm. Bedenimi tekrar yatağa atarken yabancının hareketlerini inceliyordum. Elindeki kovayı köşedeki lavabonun içine döktü ve tezgahın altına koydu. Bir an için dönüp bana baktı, sonra en üst raftaki havluyu alabilmek için tezgaha yöneldi. Boyu kısaydı. En azından benden daha kısa çünkü ben olsam, havluya uzanmak için parmak uçlarıma kalkmazdım.

Derken... Hiç düşünmediğim bir ayrıntıyı fark ettim. Neredeyim?

Düşüncemi sesli dile getirmiş olmalıyım ki yabancı, havlu ile bana yaklaşırken cevap verdi. "Şehir merkezinden 15 km uzaklıktaki bir kulübede."

"Ha?"

Yüzümdeki aptal ifadeye gülmüştü. Havlu ile alnımda biriken terleri silerken gözlerime bakıyordu. Devam etti.

"Korkmana gerek yok. Sana zarar vermeyeceğim. Bayıldığını gördüm ve seni buraya taşıdım."

Cümlesi, beynimde bir noktanın belirginleşmesini sağlamıştı.

O havuzun kenarında, bana yaklaşan birisi vardı değil mi?

"Sen miydin?" diye sordum, alnımdaki havluyu bileklerime sürdüğünde. Elleri neden bu kadar soğuktu?

Cevap vermeyip gülümsedi. Sorumu duymamış mıydı?

"Havuzdayken bana yaklaşan sen miydin?"

Kulübedeki ışık kaynağı duvara asılmış gaz lambasının ışığıydı. Bir de kırık camlardan içeri giren ışık huzmesi. Ondan bir cevap beklerken gözlerim bembeyaz boynuna ve bir nokta gibi parlayan benine takıldı. Benden daha beyaz birini gördüm, hyung.

Bileklerimdeki ter ve kusmuk kalıntısını silip gözlerime baktı. "Evet, bendim." dedi. "Genelde buralarda dolaşırım ve daha önce buraya gelen kimseyi görmemiştim. Seni gördüğümde şaşırıp yanına gelmek istedim ama omzuna dokunur dokunmaz bayıldın."

Kaşlarımı çatıp beni neden etkilediğini anlamadığım siyah gözlerinden bakışlarımı kaçırdım. Burası oldukça dar bir kulübeydi. Köşede ufak bir lavabo, dar bir tezgah ve bir kaç raf vardı. Yıpranmış bir halının üzerinde eskimiş minderler duruyordu.

Yattığım divandan başka oturacak bir şey yoktu. Bu yüzden yabancı yanımdaydı ve bu yakınlık beni rahatsız ediyordu.

"Gitmek istiyorum." Üzerimdeki eski battaniyeyi ayağımla iterek doğruldum. Başım hâlâ dönüyordu ama bu yabancı ile daha fazla aynı ortamda kalmak istemiyordum. Hızla yataktan çıkarken soğuk elleri bileğimde hissettim.

"Yardım etmeme izin ver." diye fısıldadı. Neyden bahsediyordu? Arkamı dönüp ona bakım. Gözleri parlıyordu. Ağlayacak mıydı?

"Sana yardım edebilirim." Ne yardımından bahsediyordu? Eğer gözleri bu kadar derin bakışları bu kadar ciddi olmasaydı, dalga geçtiğini düşünecektim.

Korku ile kolumu hızla çektim. Niçin korkmuştum bilmiyorum. Minderlerden birine takılıp kıç üstü yere yapıştığımda, divandan kalkıp yanıma doğru yürüdü ve sağ elini uzattı.

"Eğer karşılaşmışsak, birbirimize ihtiyacımız var demektir." dedi, gülümsediği için hilal şeklini almış gözleriyle bana bakarken.

"Hiç kimseye ihtiyacım yok." dedim. Uzattığı elini itmiştim.

Umursamaz tavrımı görmezden gelerek kollarımdan tutup beni ayağa kaldırdı ve içime işleyen o cümleyi söyledi.

"Ama benim sana ihtiyacım var."

***

Kris, deliye dönmüş olmalıydı.

Yabancının tarif ettiği yönden ilerlerken havanın aydınlandığını fark ederek hızlandım. Beni bekliyor muydu? Ben olsam, beklemezdim ama Kris'in ve benim kişiliklerimiz oldukça farklıydı. Beni bekleyeceğine adım gibi emindim. Çünkü dediği gibi söz konusu ben isem, her şeyi yapardı.

Ürperdim.

Bunun soğukla mı alakası vardı yoksa yabancının söylediği cümlelerin etkisi ile mi, bilmiyorum. Belki de Kris'in beni bekliyor olmasından korktuğum içindir.

Önümdeki çalıları yarıp ilerlerken kulübede bıraktığım yabancıyı düşünüyordum. Son sözlerinden sonra gitmek istediğimi tekrar edince kolumu bırakmıştı. Nasıl gideceğimi tarif ettikten sonra bana bakıp "Hep burada olacağım." demişti.

Kimdi? Adı neydi? Ve neden birbirimize ihtiyacımız olduğunu düşünüyordu?

Şimdilik bu soruları bir kenara bırakmalı ve arabaya sırtını vererek oturan ve başını dizlerine yaslamış bu adamı daha fazla üzmemeliydim. Evet, yanılmamıştım. Oysa yanılmayı çok isterdim.

Yavaş adımlarla yanına ilerledim. Ayak seslerimden geldiğimi anlamış olmalıydı. Kris, kafasını kaldırmamakta ısrar ederken önüne çöktüm ve soğuk ellerimi bacaklarına doladığı kollarına koydum.

"Kris..."

Başını kaldırıp gözlerime baktığında ölmek istedim.

Soğuk parmaklarım ile gözyaşlarına dokundum. Dokunuşum ile titredi ve gözlerini kapattı.

"Gittiğini düşündüm. Gerçekten... gittiğini."

"Gitmek istedim."

"Neden döndün?"

"Beni bu şekilde, bir aptal gibi bekleyeceğini biliyordum. Gözüm arkada kalacaktı."

Elini, yanağındaki elime koydu ve yüzünü avuç içime bastırdı. "Çok mu geç kaldık?"

İç çektim. "Hem de çok."

Ani bir hareketle beni kendine doğru çekti ve başımı göğsüne yaslayıp bana sıkıca sarıldı. Ellerimi kollarına koydum. Tutunmak için...

"Sehun..." Fısıldadı. "Seni de kaybetmek istemiyorum."

"Biliyorum." Beni de kaybetmek istemiyorsun. Çünkü onu kaybettin. "Ama senin olmayan bir şeyi kaybedemezsin."

Sırtımdaki ellerini daha da sıkıca sardı. Başını boynuma gömmüştü. Ağlıyordu.

Canım yanıyordu, canı yanıyordu. Onunla olmak canımı daha çok acıtıyordu. Benimle olmak acısını hafifletiyordu. Bunun için beni bırakamıyordu.

"Bencilsin." dedim. Ellerim, kollarını bırakmıştı.

"Özür dilerim." diye fısıldadı.

Senin yerine ben ölmeliymişim, hyung.

Ana konuya giriş yapmaya başladık, lütfen sevginizi çokça gösterin ^^
Hatalar varsa affola...


Continue Reading

You'll Also Like

49.8K 4.4K 20
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
31.8K 3.3K 16
Çikolataya alerjisi olan Lee Donghyuck, dolabında üstünde "Afiyet olsun! -@RealMark" yazan bir not ile bir sürü çikolata bulur. -Mark Lee & Lee Dongh...
181K 17.2K 26
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
74.9K 7.1K 70
Okulun genç kızın üstüne yarattığı sıkıcı etkiyle genç kız eve girer girmez çantasını bir kenara fırlatmıştı. Derin bir nefes aldı. Bir sosyal hikaye...