Gitti Gider

By GKgirls

230K 10.5K 1.1K

*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyl... More

1.Bölüm-Bir Arada Olabilmek
2.Bölüm- Birden Fazla Hayal Kırıklığı
3.Bölüm- Senden Önce Senden Sonra
4.Bölüm- İzmir'in Kızları
5.Bölüm- Kıskançlık Hattı
6.Bölüm- Düşen Maskeler ve Gösterilen Yüzler
7.Bölüm-Saklanan Gerçekler
8.Bölüm- Islak Islak
9.Bölüm - "Benim Babam Var."
10.Bölüm - Kaçan Kovalanır En Sonunda Yakalanır
11.Bölüm - Peynirgiller vs. Kıskançgiller
12.Bölüm - 'Ev'leniyoruz!
13.Bölüm - Akıllı Bir Deli
14.Bölüm - Geçmişten Biri
15.Bölüm - Papatyanın Hazin Sonu
16.Bölüm - Bir Sezen Aksu Şarkısı Misali
17.Bölüm - Konak bizim,havuz bizim!
18.Bölüm - Savaş,savaş meydanında kazanılır!
19.Bölüm - Yine mi güzeliz,yine mi çiçek?
20.Bölüm - Gitme der misin?
21.Bölüm - Bitmek Bilmeyen Gece
22.Bölüm - Sinirli Bohem ve Tattoocu Ali Usta
23.Bölüm - Gece Yarısı Buluşmaları
24.Bölüm - Şehvetli Amerika
25.Bölüm - Gülüşün, Öpüşün, İç Çekişin..
26.Bölüm - Yalnızlıklar
27.Bölüm - Vazgeçme gönül,vazgeçme.
28.Bölüm - "Beni ya sevmeli,ya öldürmeli."
29.Bölüm - Sarılırsak geçer mi?
30.Bölüm - Uludağ'ın Zirvesi
31.Bölüm - Havada kar kokusu var.
32.Bölüm - Aşktan Öte
34.Bölüm - Sevdiğine Sahip Çıkmak
35.Bölüm - Yıllarca Sürsün İsterim (Yılbaşı Özel Bölümü)
36.Bölüm - Düştüysek Kalkarız.
37.Bölüm - Dikkat Köy Düğünü!
38.Bölüm - Hazırlıklar Başlasın!
39.Bölüm - İki Tutsak
40.Bölüm - Alev Alev
41.Bölüm - İlkler Özeldir
42.Bölüm - Aşk Ateşi
43.Bölüm - İllegal İşler!
44.Bölüm - Oğlan Bizim Kız Bizim!
45.Bölüm - Aşk İçin.
46.Bölüm - Ayrılamadıklarımız
47.Bölüm - Mertoğlu Erkekleri vs. Yılmaz Kızları
48.Bölüm - Birbirine Tutunmak
49.Bölüm - Bir Küçük Mutluluk
50.Bölüm - Biraz Siyah Biraz Beyaz
51.Bölüm - Partiliyorum Partiliyorsun Partiliyoruz!
52.Bölüm - Miami Huydur Bizde!
53.Bölüm - Acı Zamansızdır
54.Bölüm - Acının Büyütemediği Adamlar
55.Bölüm - Karanlıkta Küçük Bir Işık
56.Bölüm - İyileşmek
57.Bölüm - Hayatın Gülümseten Yanı
58.Bölüm - Bir Kadını Sevmek
59.Bölüm - Sonsuz Umut Işığı
60.Bölüm - Minik Kalpler
61.Bölüm - Final: Günler geçer saymazsın.
İstek Sahne
ÖNEMLİ DUYURU

33.Bölüm - Unutursam Fısılda

3.1K 153 12
By GKgirls

"Eğer beni bir gün unutacaksan,bir gün bırakıp gideceksen,boşuna yorma derdi.Boş yere mağaramdan çıkarma beni."

~ ~ ~

*Savaş*

Projemizi teslim ettikten sonra huzur kokulu evimizdeyiz. Benim açımdan çok zordu. Nazlı'yı Melisa'ya karşı tutmak herkesin harcı değil. Her ne kadar bu durum beni eğlendirse ve kıskanç tavırları hoşuma gitse de tabii.

Bu yüzden sakinlik bana huzur veriyor. Aynı kanepenin bir köşesinde varlığıyla huzur bulduğum kadın kitap okurken ben de telefondan maç fikstürümüzü inceliyorum. İşim bitince telefonu bırakıyorum ve onu izliyorum.

Mutluluk uzak değil. Mutluluk birini sevmekte. Ben şu an oturduğum yerden sevdiğim kadını izleyerek mutlu olabiliyorum.

Kitabını aşağı indiriyor. Bana bakıyor. "Daldın gittin? Ne düşünüyorsun?"

Derin bir nefes alıp veriyorum. "Seni, beni, bizi."

Elindeki kitabı masaya bırakıyor. Üstünden battaniyeyi sıyırıyor ve kalkıyor kanepeden.
Yanıma geliyor. İkimizin üstüne çekiyor battaniyeyi. Kolumu omzuna atıp kafasını göğsüme koymasını sağlıyorum.

"Sen bana evlenme teklifi ettin."

Gülüyor. "Ben yaptım öyle bir hata değil mi ya?"

Yan gözle mimiklerini izliyorum. İnsan hakaret yiyeceğini bile bile söyler mi bir şeyi? Söylüyormuş.
Önce gözlerini büyütüyor.

"Hata mı! Seni tek taşımla döverim. Salak salak konuşma."

Kahkaha atıyorum. Nasıl da seviyorum bu hallerini. Kaleme dökemeyecek kadar! Saçlarından öpüyorum.

"Hırçın prenses, verdiğim en güzel karardı. Asla pişman olmayacağım karar. Aslında sence de artık bir düğün yapmanın vakti gelmedi mi?"

"Ben korkuyorum. Çok hızlı yaşamaktan. Hızlı yaşayıp çabuk bitiririz diye bu korkum. Her yaşı her anı yerinde ve uzun uzun yaşamak istiyorum."

Ben de korkuyorum. Kaybetme korkusu insanı içine bazen o kadar çok çekiyor ki. Yarın ne olacağı belli değil. Bu durumu daha da içinden çıkılmaz kılıyor. Ama bunları söylemiyorum. Sadece susuyorum. Elimden tutuyor ve parmaklarını parmaklarımın arasına geçiriyor.

"O akşam. Galata'daki. Benim için çok özeldi. Hayatımın en özel anıydı hatta. Evlilik teklifi etmiş olan özel kılmadı. Söylediklerin özel kıldı."

Elimi elinden çekiyorum ve çenesinden tutup yüzünü kendime çeviriyorum. Konuşmaya devam ediyor.

"Senin bana böylesine baktığın her an kaydedilesi."

Şu an kelimeler yetecek gibi gelmiyor. Gözlerim dudaklarına kayıyor. Beni bu kadar duygusal anlamda kendine çekmesinden sonra kendimi tutamıyorum.

Dudaklarımı önce dudakları üzerinde gezdiriyorum. Beni beklemeden öpüyor. Sakallarımda ellerini gezdiriyor. Bacaklarını bacaklarıma doluyor. Nefes almak için kısacık bir ara verdikten sonra belinden kendime daha çok çekiyorum. Yine buluşuyorum pembenin açık tonu dudaklarıyla. Kirpikleri kirpiklerime karışıyor.

Ruhumuz karışıyor birbirine.

Sakalımdaki elini boynuma indiriyor. Boynumdaki eliyle baskı yaptıkça bende belindeki elimi sıkıyorum. Biraz sonra üstümüzdeki battaniyenin düştüğünü fark ediyorum.
Ayrılmadan dudaklarıma son kez kısa bir öpücük bıraktıktan sonra kollarımdaki yerini geri almaya çalışıyor. Biraz sonra nefeslerimiz düzeliyor. Göğsümde gözlerini kapamış şekilde yatıyor ve konuşmaya başlıyor.

"Çok güzel seviyorsun."

"Şöyle düşün,ben aşka inanmayan bir diktatörüm, sen ise sol yanımda koskoca bir devrim."

*****

*Ali*

Geçirdiğimiz iki güzel günün ardından gerçek dünyaya dönme vakti geliyor tabii.Hatta döndük bile.

İstanbul'un yorucu trafiğinde bir an önce Selin'in yanına gitmek için sabırsızlanıyorum.Onun dersi bugün sadece iki saat olduğu için şu an çoktan eve gitmiş keyif çatıyor.15 dakikadadır aynı noktada beklememin verdiği rahatlıkla telefonumu çıkartıp Selin'i arıyorum.

"Güzelim?"

"Bil bakalım ne yapıyorum mavi?"

"Ne yapıyorsun bakalım?"

"Sana çikolatalı keeeek!"

Dudaklarım istemsizce kıvrılıyor. "Aynı evde kalmaya başlayınca evinin hanımı moduna geçmişsin hemen."

"Şu an canım öyle istiyor.Hem ne zaman geleceksin sen? Özledim."

Yavaş yavaş açılan trafiğe bakıyorum. "10 dakikaya oradayım güzelim.İstediğin bir şey var mı?"

"Sen," diyor kıkırdayarak. "Seni istiyorum.Sadece sen gel yeter."

*****

Evin kapısından girerken bulmayı umduğum kek kokusunu alamıyorum.Yoksa kandırdı mı beni? Duygularımla oynayamazsın koca gözlü kız!

"Selin?"

Koridorda temkinli bir şekilde yürüyorum.Herhangi bir odadan çıkıp üstüme atlama ihtimali çok yüksek. Yeni modamız da bu oldu.Dün birden arkamdan sinsice yaklaşıp sırtıma atlamasıyla neredeyse bu genç yaşımda fıtık olacaktım.

"Saklambaç mı oynuyoruz?" diyorum yatak odasına bakarken.Yok.

"Seni her yerde bulacağımı biliyorsun, değil mi?"

Banyoya bakarken oranın da boş olduğunu görüyorum.

"Uzay boşluğuna karışsan da seni bulurum Selin."

Salona da bakıyorum ama orada da yok.Son olarak mutfağa doğru yürüyorum.

"Bakalım güzeller güzeli sevgilim benim için ne yap-"

Kan.

Kapıyı açtığımda gördüğüm ilk şey kan oluyor.

Koyu kırmızı,hatta siyaha çalan kan.

Selin'in kanı.

"Selin!"

Büyük bir bağırış koparıp hemen yanına çöküyorum.Yanında duran sandalyeden her şey anlaşılıyor.Tencerelerden birini almaya çalışırken düşmüş.

Bir an gözlerim kararıyor.Onun kanını görmeye dayanamıyorum.

Ambulansı arıyorum ama nasıl adres verebildiğim hakkında hiçbir fikrim yok.
Kafasını sarsmamaya özen gösteriyorum.O kadar yoğun bir şekilde ağlıyorum ki gözlerim buğulanıyor,önümü göremiyorum.

"Sana ne oldu böyle?" diye zar zor konuşuyorum boğuk bir şekilde. Nefes alıyor mu diye kontrol ediyorum.Sığ olan nefesleri daha çok korkmama ve daha şiddetli ağlamama yol açıyor.

10 dakika sonra ambulans geliyor ama o 10 dakikaya dair hiçbir şey hatırlayamıyorum.Kendime geldiğimde iki hemşirenin kolumdan tutup sedyedeki Selin'in peşinden gider halde buluyorum kendimi.Bir süre sonra gözlerim iyice kararıyor.Algılayamıyorum ve anlayamıyorum.İnce bir iğne gözüme çarpıyor. Ve son gördüğüm şey ise ambulansa bindirilen Selin oluyor.

*****

Beyaz bir oda.

Kim demiş beyaz masumiyet rengidir diye?

Hastanenin neresi masum,bu odanın neresi masum?

Düşünceler beynimde oradan oraya savrulurken birden parçalar birleşiyor.Selin.Kan.Selin'in kanı.

Birden kalkıyorum yataktan.Beyaz oda bomboş.Aniden kalktığım için gözlerim kararıyor ama duvara tutunarak dengeliyorum kendimi.

"Selin!"

Odadan çıkınca bağırıyorum etrafa doğru. Sesim boş koridorda yankılanıyor.

Korkuyorum.Çok fazla hem de.

"Selin?" diye fısıldıyorum bu kez.Tekrar gözlerimden yaşlar akmaya başlıyor.Durduramıyorum.

"Neredesin Selin!" diye bağırarak daha yüksek ağlamaya başlıyorum bu kez.Sesimi duyan bir hemşire koşarak geliyor.

"Ali Bey odanız-"

"O nerede!"

"Odanız-"
"Nerede o!" diye bağırıyorum tekrar.O kadar yoğun bir şekilde ağlıyorum ki sarsılıyorum. "Söylesene bana,nerede o!"

Başka çaresi olmadığını anlamış olacak ki konuşuyor.

"Selin Hanım iyi Ali Bey. Müşaade altında."

"Görebilir miyim? Lütfen onu görebilir miyim ben?" diye soruyorum.Gözlerimdeki yaşları siliyorum hemen.Beni böyle görmemeli.O da ağlar,hatta daha çok ağlar.Ağlamasını hiç sevmiyorum.

"Sanırım doktoruyla konuşsanız iyi olacak.Gelmek üzere.O gelene kadar kısa bir süreliğine görebilirsiniz." diyor ve yan taraftaki odanın kapısını açıyor.Keşke o kadar bağırmasaydım.Selin uyurken uykusunun bölünmesinden hoşlanmaz.

Hemşire gidiyor ve ben de yavaşca odaya giriyorum.Uykusunu bölmemeliyim.

Uyuyor.Bebek gibi hem de.Güzel uzun saçları etrafına saçılmış,alnında bandaj var.Beyaz renkte.Söylüyorum, nesi güzel beyazın?

Yanındaki sandalyeye oturup onu izliyorum.Kaşlarını çatmış ve dudaklarını bükmüş.Kabus mu görüyor?

Elini kavrıyorum.Soğuk.Onunkiler hep soğuktur benimkilerin aksine.

Bir süre ellerini ısıtıyorum ellerimle.Rahatlamasını istiyorum,güzel rüyalar görmesini.Kaşları daha da çatılıyor.

Saçlarını okşuyorum bu kez.İpek gibi.

"Korkma Selin, korkma koca gözlü kız.Bak ben buradayım.Korkma.Yak beynindeki kötü şeyleri.Hiçbiri zarar veremez sana."

Yerinde huzursuzca kıpırdanıyor.Kulağına eğiliyorum. "Şu an güzel rüyalar görüyorsun,tamam mı? Mutlu olduğun bir yerdesin.Huzurlusun ve korkmuyorsun.Bir kabustan korkacak kadar aciz misin sen? Bak ben buradayım,hem de sana deli gibi aşığım."

Çatılan kaşları düzelirken dudakları da normale dönüyor.Onun rahatlamasıyla ben de rahatlıyorum.Korkmak ona göre değil.

Odanın kapısı açılıyor ve doktoru içeri giriyor.

"Ali Bey? İyi misiniz?"

"Ben iyiyim.Asıl o iyi mi? Ne zaman uyanacak? Selin hastaneleri sevmez,bu gece taburcu olmamızın imkanı var mı? Hem hemşire iyi olduğun-"

Elini havaya kaldırıp durduruyor beni. "Ali Bey.Evet Selin Hanım iyi ama birkaç sorun var."

"Ne sorunu?"

"Bakın sakin olmanızı istiyorum.Hem zaten geçici bir duru-"

Bağırıyorum. "Söylesene şunu!"

Tedirgince bana bakıyor.Bütün vücudum ürperiyor. "Selin Hanım geçici bir hafıza kaybı geçiriyor.Ama endişelenmenize gerek yok.Bir süre sonra anıları ona dönecek."

Doktor konuşuyor ama kulaklarımda o kadar uğultu var ki duyamıyorum.Tekrar ona çeviriyorum bakışlarımı.

Yatağında beyaz hastane pijamalarıyla melek gibi yatıyor.

"Ne kadarlık süreyi hatırlamıyor?"

"Yaklaşık 6 ay."

Beni hatırlamıyor mu?

Bizi hatırlamıyor mu?

"Eğer ona belirli şeyleri tekrar yaşatabilirsiniz daha kolay olabilir.Bu bir mekan olabilir,bir koku,bir insan.Özellikle de aynı an."

Biraz daha konuşup gidiyor.Olduğum yerde yere çöküp duvara yaslanıyorum.Ona doğru bakıyorum.
Hatırlamıyor beni.Beni hayata döndüren kadın beni hatırlamıyor.Ya da hatırlıyor ama kim bilir nasıl hatırlıyor.Kalbim sıkışıyor bir an.

O anılar sadece benim değil ki.O anılar bizim.İkimiz varsak var onlar.İkimiz biliyorsak anlamlı,ikimiz olduğumuz için özel ve güzel.Ben bu anıları tek başıma taşıyacak kadar güçlü müyüm? Değilim,kesinlikle değilim.

Yerinde kıpırdanıyor bir an.Hemen ayağa kalkıyorum.Gözlerini kırpıştırıp etrafına bakıyor.Yanına gidiyorum hemen.

"Selin? Nasılsın güzelim? Nasıl hissediyorsun?"

Gözleri beni bulunca kaşlarını çatıyor.Bu kaş çatışı biliyorum ama hiç hoşlanmadığımdan da eminim.

"Ne güzeli ya! Nerden güzelin oluyorum ben! Hem ne oldu bana! Sen beni havuza atmadın mı manyak ne işin var burada!"

Ah hayır ya,benimle ilgili hatırladığı tek şey bu mu?

"Sadece bunu mu hatırlıyorsun?"

Yerinde doğrultup göğsüme vuruyor.

"Pisliksin sen! Domuzsun domuz! Ne yaptın bana? Yine havuza attın değil mi? Adi pislik söylesene! Hayvan herif! Ayısın sen ayı! Yontulmamış odunsun!"

O hala yumruklarını bana geçirirken tek bir şey düşünüyorum.

Ben bu cadaloza nasıl aşık oldum?

*****

*Nazlı*

Aldığımız telefonla kendimizi direkt hastanede buluyoruz.

"Ali! Selin nerede? İyi mi? Cevap versene Ali!" Endişemden, korkumdan ne yaptığımı bilemiyorum.

"Sakin ol Nazlı. Selin iyi." Bir cümle ancak bu kadar rahatlatabiliyor insanı. "Yalnız bir sorun var. Geçici hafıza kaybı." diyor Ali başını önüne eğerken. Ve bir cümle de ancak bu kadar üzebiliyor insanı.

"Ne kadar süreyi hatırlamıyor peki?" diyor Savaş.

"Son altı ayı. Bizi tanıyor ama sevgili olduğumuzu bilmiyor." Savaş kafasını sallıyor usulca.

"Hadi gidelim yanına, dayanamayacağım ben." Önde Ali, arkada Savaş ve ben giriyoruz odaya.

"Nazlı! Neredesin sen ya? Allah aşkına neredeyiz biz?" Yavaşça yanına oturuyorum.

"Canım benim, iyi misin sen? Önce onu söyle."

"Sevgili müstakbel üvey kardeşimle, gözlerimi hastanede açmam dışında mı? Evet iyiyim."

"Bir yerin acıyor mu?"

"Çok değil." Sonra Savaş ve bana bakıyor. "Siz ne iş?"

"Ee tabii kaçırdığın şeyler var biraz."

"Yoksa.." diyor gözlerini kocaman açarken. Ardından resmen bağırıyor. "Vay bee, demek ki neymiş? Nazlı'da kaslı sevgili yapabiliyormuş."

Gözlerimi deviriyorum.

"Hiç kaybetme o mizahını zaten."

"Yapıma ters." diyor kıkırdarken. Ardından Ali'ye dönüyor.

"Ee maviş, senden ne haber? Hala benden nefret etmeye devam mı?"

"Hem de en büyüğünden. Senden öyle bir nefret ediyorum ki Selin.." diyor Ali alayla.

"Desene hislerimiz karşılıklı."

"Ona ne şüphe canım?" diyor Ali. Savaş ve ben gülerken Selin kaşlarını çatıyor.

"Ne gülüyorsunuz siz? Hadi çıkarın beni buradan çok sıkıldım."

Ali yerinden kalkarken Savaş da ona eşlik ediyor.

"Biz o zaman çıkış işlemini yapalım, siz de hazırlanın." Ben kafamı sallayarak Selin'e yardım etmeye çalışırken Ali ve Savaş odanın çıkışına yöneliyor.

"Bu arada," diyor Ali kapıdan kafasını uzatırken. "Sana iyi nefret etmeler." Ve tabii ki ardından otuz iki diş sırıtma.

"Sana da iyi nefretler 'maviş'." diyor maviş kelimesine vurgu yaparken.

"O da laf mı güzelim? Yirmi dört saat boyunca tek yaptığım şey senden nefret etmek." Ardından odadan çıkıyor. Selin sinirle dişlerini sıkarken konuşmaya başlıyor.

"Deli ediyor beni, deli!" Ardından sanki bir şeyi yeni hatırlamış gibi devam ediyor. "Güzelim mi dedi o az önce?"

Gülerek kafamı iki yana sallıyorum.

Çünkü Selin ne Ali'nin nefret ediyorum derken aslında onu sevdiğini söylediğini bilecek, ne de kendisinin buna karşılık verdiğini.

*****

*Ali*

Arabaya zorla bindirdikten sonra bir kaç kere hakaret edip susuyor.Sonunda biraz başımı dinlerken radyoda müzik arıyorum.

"Telefonum nerede?"

Sorduğu soruyla bir an dalgınlıkla telefonu verecek gibi olsam da son anda içindeki resimler mesajlar aklıma geliyor. "Bilmiyorum, belki Nazlı almıştır."

"Nerede onlar? Niye gelmediler bizimle?"

Kafamı ona çevirip munzur bir gülüş atıyorum ona. "Ne oldu? Benimle yalnız kalmaktan mı korkuyorsun?"

Kafasını çevirip korkunç olduğunu düşündüğü bir bakış atıyor. "Senden korkan senin gibi olsun!"

Zaten ikimiz artık biz olduk,bir olduk demek istiyorum ama sözcükler geri geri gidiyor.Ona şu an bunu açıklamam oldukça zor.

"Telefonunu ver.Nazlı'yla konuşacağım." Telefonumu çıkartıp ona veriyorum.Saniyesinde söylenmeye başlıyor.

"Nazlı bununla beni nasıl yalnız bırakırsınız ya! Havuza attı bu beni! Kim bilir neler yapar bana.Artık arabadan falan da atar."

Daha dün mavim,maviş falan diyordu.Şimdi 'bu' olduk iyi mi?

Bir süre daha telefonda atar yaptıktan sonra sonunda susuyor.Uzun süre sessiz kalınça şaşı-

"Yanlış yola girdin,ev bu tarafta değil." Çokbilmiş.

"Hayır bu tarafta."

"Değil ya!"

"Bak Selin'cim biz üniversiteye başladık ya hani,o yüzden siz Nazlı'yla ayrı bir eve geçtiniz,anladın mı?"

"Birincisi Selin'cim deme bana." Ne diyeyim? Mahmut mu diyeyim? "İkicisi de geri zekalıymışım gibi konuşma.

"Ya sabır,ya sabır."

Düşünmeden edemiyorum.6 ay önce de Selin bu kadar gıcık biriyse ben nasıl aşık oldum ya da o bana nasıl oldu? Gerçi ben de aşık olunmayacak adam değilim.Neyse konumuz ben ve cazibem değil.

Eve gelince arabadan iniyoruz.Apartmana doğru gelince asansöre biniyoruz.

"Ne bakıyorsun?"

"Bakmayayım mı?"

"Bakma."

Kata gelince iniyoruz.Sanki hangi daire olduğunu biliyormuş gibi önden atıyor kendini.Bir şey demeden zile basıyorum.Savaş açıyor. Ve yine söyleniyor.

"Nazlı nerede ya? Bıktım sizden."

"İçeride."

Selin içeriye geçtikten sonra Savaş konuşuyor. "Bu da ben ona çok meraklıymışım gibi davranıyor."

Güldükten sonra konuşuyorum. "Ben ne yapayım,benden nefret ediyor."

İçeri geçip koltuğa bırakıyorum kendimi.Günün yorgunluğunu birazcık atmak için gözlerimi kapatıyorum.Selin'in sesiyle yerimden zıplıyorum.

"Evinize gitsenize ya.Kuyruk gibisiniz.Savaş da senin ona bakacağını düşünüyor,peşinden dolanıyor."

Nazlı dediklerine gülüyor ama pek kısa sürmüyor. Savaş'ın sinirli bakışları beni bile korkutuyor.

"Nazlı sen Selin'in ilaçlarını ver de yatır."

"Sana ne ya,istediğim zaman yatarım.Hesap mı vereceğim?"

"Selin hadi gel dinlen ikizim."

Nazlı'nın söylediklerini dinlemeyip mızmızlanıyor.

"Nazlı hazırlanalım ve gecelere akalım hadi.İstanbul'da girmediğimiz bar kalmasın,bu gece kafaları bulalım!"

"Sen olan kafanı da kaybettin,bir de yeni kafalar bulması kaldı."

Savaş'ın lafından sonra yerlere yatıp gülmek istesem de içimden böbreklerimi yere yatırıp güldürüyorum.

"Beyler biz dinlenelim artık." diyor Nazlı ve Selin'i kolundan tutup kaldırıyor.Selin kapıdan çıkarken kötü kötü bakışlar atıyor bana. Ağzını oynatıp 'senden nefret ediyorum' diye söyleniyor gözlerini kocaman kocaman açıp.

"Ben de seni çok seviyorum Selin'cim."

*****

*Nazlı*

Sabah Selin'i Ali'ye emanet ederek içime sinmese de okula geliyoruz. Proje sonuçları açıklanacak olmasa Selin'i asla yalnız bırakmazdım. Daha dün Savaş'la kaybetme korkusu üzerine konuştuk ve şu an olan duruma bak. Ali'ye gerçekten üzülüyorum. Hatırlayacak olsa bile şu an onu nefret ettiği adam olarak görüyor. Bir insana beni sevdin de diyemezsin. Zamanla sindirecek diye umuyorum Selin'in de bu durumu. Ben bunları düşünürken okula geliyoruz ve Savaş beni kendime getiriyor.

"Merak etme artık. Ali bir saniye bile ayırmaz Selin'i gözleri önünden. Şimdi biz içeri gireceğiz, kazandığımızı öğreneceğiz ve hemen ikizinin yanına gideceğiz."

Hemen moralimi düzeltiyor. Olumsuz düşünceleri siliyorum aklımdan bir çırpıda.

Silmez olaydım.

Karşımda hiç eksik olmayan mendeburu görüyorum. Tek kelime etmiyorum. Savaş da bakmıyor. Yüz bulamayınca laf da atmıyor ve kampüsten içeri giriyoruz.

***

Bir yanımda Savaş diğer yanımda Melisa karşımızda jüri sonucu bekliyorum. Bu projeyi Melisa alırsa düşer bayılırım.

Açıklanmadan son kez Savaş'a bakıyorum. Bana güven dolu bakıyor. Sonra da Melisa'ya dönüp küçümseyici bir bakış atıyorum. Gayet kendinden emin şekilde bakıyor.

"Detaylı incelemeler sonucunda Savaş ve Nazlı'nın projesini en iyi bulduk. Tebrikler arkadaşlar. Gerekli yerlere bilgileriniz ulaştırıldı. Oralarda da sunulacak. Başarınızın devamını dileriz."

Öyle bir sevinç yaşıyorum ki hafif bir çığlık atmamı engelleyemiyorum. Birkaç kez yerimde sıçradıktan sonra Savaş'ın boynuna atlıyorum.

Sonra nerede olduğumuz aklıma geliyor ve tedirgin şekilde ayrılıyorum boynundan. Gülen gözler karşılıyor beni. Rahatlıyorum.

O an Melisa'yı unutuyorum bile. Ama bunun cevabı da acıtacak Melisa'cım. Bir savaşın daha galibi Nazlı Yılmaz oluyor. Yaşasın!

Gereken yerlere imza attıktan sonra Savaş'ın elini tutup kapıdan çıkıyorum.

Melisa jüri olan hocalarımızdan biriyle konuşuyor. Bu kızda kaybettiğini anlayamama sorunu var. Kişisel gerizekalılık mı desem anlamamazlıktan mı geliyor zeki mi desem? Bilemedim. Bakışlarımız buluşunca konuşma ihtiyacı hissediyorum.

"Geçmiş olsun Melisa'cım. Başka projelere."

"Tebrikler Nazlı'cım. İstersen madalya takalım. Tüm dünyaya duyuralım. Hatta anneme söyleyeyim de seni haberlere çıkarsın. Ne bu yani,alt tarafı bir proje."

Ay ne yolunasısın sen öyle!

"Ay canım ne kadar da tatlısın."

"Öyleyimdir."

"Ama ben sana bir şey söyleyeyim mi?"

Bir adım yaklaşıyorum. Kolumdan Savaş tutuyor. Yerimi bozmadan konuşmamı sürdürüyorum.

"Sen hep bana karşı kaybediyorsun. Ben 2 oldum sen hala 0. Olmuyor böyle."

Göz kırptıktan sonra Savaş'ın elini tutuyorum ve Melisa'yı arkamda bırakıp yürüyorum.

Şah-Mat.

*****

*Ali*

Sabah Nazlı ve Savaş okula giderken ben Selin'in yanında kalıyorum.

Tabii ki hala uyuyor.Bir insan nasıl bu kadar uyuyabilir ya? İşin garip yanı da uyanıyor,saatine bakıyor,aaa daha erkenmiş deyip tekrar yatıyor.Tamı tamına üç kez aynı sahneyi yaşadık.

Odasındaki koltukta oturup onu izliyorum.Bir ayağı dizden bükük bir şekilde dururken diğerini onun üstüne atmış.Daha da açıklayıcı olmak gerekirse sabahtan akşama kahvede oturup tavla oynayan emekli Mustafa Amca gibi uyuyor.Evet,tam olarak bu.

Kollarını geriyor yavaşça ve gözlerini kırpıştırıp duvarda asılı olan saate dikiyor gözlerini.Şükür, sanırım bu sefer tamamen uyan-

"Ay daha erkenmiş ya."

Düşüncelerim onun kıçını dönüp tekrar uyuklamaya başlamasıyla yarım kalıyor.Ne erkeni kadın ya! İllallah ya!

Hızla yerimden kalkıp üzerinden yorganı alıp yere atıyorum.

"Uyan Selin."

"Ne yapıyorsun geri zekalı! Hem senin ne işin var burada!"

"Kahvaltıyı hazırladım.Giyinip içeri gel.Fransızca çalışacağız."

Ne? Evet ona bazı şeyleri hatırlatmak zorundayım ve biz de en çok Fransızca çalışırken eğleniyoruz.Bir yerden başlamak lazım yani.

Hala arkamdan bağırmaya devam ederken mutfağa geçip çayları koyuyorum.

Bir süre sonra çatık kaşlarla masaya gelip karşıma oturuyor.

"Niye buradasın sen ya? Ne bu samimiyet?"

Onun krebine nutella sürerken alttan almanın bir yararının olmayacağını anlıyorum.Rövanşsa,al sana rövanş küçük hanım.

"Ben de sana bayılmıyorum herhalde.Nazlı rica etti diye buradayım."

"Nizli rici itti diyi biridiyim! Hala konuşuyor ya.Sen beni-"

"Havuza attım evet havuza attım! Bozuk plak gibi havuza attın da havuza attın yeter be! Keşke direkt Atlantik Okyanusu'na atsaymışım daha az atar yapardın herhalde."

"Senden o da beklenir tabii! Hödük herif."

Şu an gülmemen lazım Ali.Gülmek yok.Sen bunun acısını çıkarırsın aslanım.

"Önüne bak yemeğini bitir."

"Emir verme bana."

"Önüne bakıp yemeğini bitirir misin Selin'cim?"

"Nereden Selin'cin oluyorum ben senin?"

"Zıkkım ye ya."

Gözlerini devirip krebini yemeye başlıyor.Gözleri sürekli sorgulayıcı bir şekilde üzerimde geziniyor.

"Ben ne ara Fransızca öğrenmeye başladım ki?"

"Yalvarmıştın bana da öğret diye,hatırlamıyor musun? Ay doğru ya,tabii ki hatırlamıyorsun."

Çayını içerken kaşları çatık beni izlemeye devam ediyor.O an içimde çok derin bir üzüntü hissediyorum.Eskisi gibi bakmıyor çünkü şu anda.

"Hayatının son 6 ayı yok.Hiç merak etmiyor musun bir şeyleri?"

Omuz silkiyor. "Sadece 6 ay işte.En fazla ne olmuş olabilir ki?"

Hüzünlü bir şekilde gülüyorum. "Doğru. En fazla ne olmuş olabilir ki?"

***

"Buraya da fiil çekimlerini yanlış yazmışsın.Bin defa anlattım kızım.Kafa basmıyor mu sende?"

"Ya salak mısın geri zekalı,ben daha anca bu yıl İngilizce'yi tamamlayabildim.Gelmiş bana Fransızca anlatıyorsun.Anlamıyorum diyorum zorluyorsun. I don't understand arkadaş ya. Never ya. Nothing girmiyor beynime nothing."

Kalemi bırakıp arkama yaslanıyorum.Kollarını bağlayıp soğuk nevale gibi yüzüme bakıyor.

"Zorluyorsun beni.Zorlama."

Hala bir yerlere içinde dişi Ali Mertoğlu yatıyor olduğunu görmek mutlu ediyor beni tabii ki.

"Ne sırıtıyorsun salak salak?"

"Canım öyle istiyor."

"Benim canım da film izlemek istiyor o yüzden salona gidiyorum." deyip kalkıyor masadan.

"Selin gel şuraya bitmedi daha."

Gözden kaybolurken salona doğru yürüyor. "Çok da umrumda sanki!"

Salona geldiğimde onu dvdlere bakarken görüyorum.

"O dersin başına oturulacak."

"Aliş sen şu an konuşuyorsun ama benim anladığım fan fini fin fon fan fini fin fon."

Umarım ben onu boğmadan hafızası yerine gelir.Yoksa sahip olduğu iki üç hücre de benim sayemde yok olacak.

***

"Ne saçma film bu ya."

Yarabbim sen sabır ver.

"Nesi saçma Selin?"

"Çocukla kız gidip hafızasını sildirtti,sonra da birbirlerine olan aşklarından tekrar birbirlerini buldular. Bu mu yani?"

"Bence gayet olağan."

Alaycı bir şekilde gülüyor. "Bu mu olağan? Sen bu kadar hayalperest misin cidden?"

Yerimde doğrulup ona bakıyorum iyice.Sözleri iyice bozuyor moralimi.

"Birini sevdiğini unutsan,onu tekrar sevemez misin?"

Alaycı duruşu bozuluyor bir anlığına.Düşünceli bir ifadeyle bakıyor.

"Bilmem.Bugüne kadar sevdiğimi unutmaktan korkacağım biri olmadı hayatımda."

Dudaklarım kıvrılıyor.Benden önce kimsenin olmaması hoşuma gidiyor tabii ki.

"Peki ya birini çok sevsen,aşık olsan ve sonra unutsan.Onu tekrar sever misin?"

Gülüyor ama emin de olamıyor sanki.Cümlelerini özenle seçmeye çalışıyor çünkü onun karşısında ondan nefret eden çocuğun durduğunu sanıyor.Karşısında aşık olduğu adamın durduğunu bilmeyerek...

"Unutmuşsun sonuçta. Nasıl sevebilirsin ki tekrar? Anlamsız geliyor."

Gülümseyerek ona yaklaşıyorum.

"Nasıl sever biliyor musun?" Parmaklarımla kafasına dokunuyorum. "Anıları tutan burasıdır.Doğal olarak unutan da burasıdır.Beyin unutur."

Bu sefer elimi kalbine koyuyorum, derin bir nefes alıyor. "Ama seven burasıdır Selin.Kalp unutmaz hiçbir zaman,kalp sevmeyi bırakmaz.Burası asla unutmaz.Orayı hatırla.Sana yalvarırım,orayı hatırla."

*****

*Nazlı*

"Allah aşkına neden böyle giyindik ve nereye gidiyoruz?" Belki de onuncu kez sormamın ardından hala bir cevap vermiyor.

"Biraz sabretsen sevgilim? Azıcık bir şey kaldı zaten."

"Evet tabii, on dakika önce de azıcık bir şey kalmıştı." Sinirle kollarımı göğsümde birleştiriyorum. Hava soğuk olduğu için motorla gitmek yerine Ali'nin arabasıyla gidiyoruz.

"Trip mi yapıyoruz şimdi?"

"Ben trip yapmam, tribe sokarım. Biliyorsun." Bu sefer gülmeye başlıyor. Sinirle kaşlarımı çatıyorum. "Ne o çok mu komik geldi Savaş Bey?"

"Asla." diyor ve tek elimi alarak bir öpücük bırakıyor. Tabii ki hemen yumuşuyorum. Ve yumuşadığımı anlamaması için kafamı cama doğru çeviriyor ve bir an önce yolun bitmesini diliyorum.

***

"İnanmıyorum Savaş!" Heyecanla ne yaptığımı bilmeden direk boynuna atlıyorum.

"Yaa, bekleyemediğin sürpriz buydu işte." Şu an tam olarak Galata Kulesi'ndeyiz. Harika bir masa, yanımda müstakbel kocam ve karşımda İstanbul manzarası. Daha güzel ne olabilir ki?

"Sanırım buranın yeri ben de hep farklı olacak." diyorum hülyalı bakışlarımı İstanbul manzarasında gezdirirken.

"Ee bir zahmet canım. Evlenme teklifini burada aldın yani." Kıkırdıyorum hemen. İkimiz de masaya otururken, yavaştan servis etmeye başlıyorlar.

"Düşündüm ki kutlama için en ideal yer burası. Aslında Ali ve Selin'i de çağıracaktım ama biliyorsun.." diyor ve devamını getirmiyor. Anlayışla kafamı sallıyorum.

"Tamam sorun yok, biliyorum sevgilim." diyorum hafifçe gülümserken. Yavaş yavaş yemeklerimizi yemeye başlıyoruz.

"Benden şanslısı yok galiba şu an." Kafamı tabaktan kaldırırken anlamaz gözlerle ona bakıyorum. "Ee, karşımda dünyanın en güzel kadını. Bir yanımda İstanbul'un o eşsiz manzarası.." diyor.

Gülümsüyorum hemen. Bir lafıyla gülümsetebiliyor çünkü insanı. Huzurluyum şu an. Belki kötü günler de geçiriyoruz ama iyi günler de bizi beklemiyor değil, biliyorum. Her kötü şeyin ardından beraber ayağa kalkıyoruz çünkü. Biz birbirimizin limanı olmuşuz, farkediyorum. Bizi bizden başka anlayan yok. Anlayamacaklar da zaten, anlayamazlar. Hep öyle olmaz mı zaten? Seni en iyi anlayan insan oldu mu yanında, tüm dünyaya hakimiyet bile kurabiliyorsun.

"Seni çok seviyorum ki ben." diyorum bir anda. Yüzüne kocaman bir gülümseme yayılıyor.

"İnan bana Nazlı," diyor masada biraz bana yaklaşırken. "Sen en umutsuz insanı bile hayata bağlarsın. Hem de nasıl biliyor musun? Tek bir gülümsemenle, tek bir sözünle." Ardından masadan uzanarak ellerimi tutuyor. "Ve inan bana ben çok şanslı adamın tekiyim."

Ve tek bir cümle bile böylesine mutlu edebiliyor insanı.



Yorumlarınız yüzümüzü güldürüyor ve yazma şevkimiz artıyor. Hiç eksilmesin..
yorumlarınızı bekliyoruz :)

Continue Reading

You'll Also Like

790K 45.8K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
1.1M 41.6K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

404K 19.9K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
346K 25.8K 43
0536****: "Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözl...