Gitti Gider

By GKgirls

230K 10.5K 1.1K

*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyl... More

1.Bölüm-Bir Arada Olabilmek
2.Bölüm- Birden Fazla Hayal Kırıklığı
3.Bölüm- Senden Önce Senden Sonra
4.Bölüm- İzmir'in Kızları
5.Bölüm- Kıskançlık Hattı
6.Bölüm- Düşen Maskeler ve Gösterilen Yüzler
7.Bölüm-Saklanan Gerçekler
8.Bölüm- Islak Islak
9.Bölüm - "Benim Babam Var."
10.Bölüm - Kaçan Kovalanır En Sonunda Yakalanır
11.Bölüm - Peynirgiller vs. Kıskançgiller
12.Bölüm - 'Ev'leniyoruz!
13.Bölüm - Akıllı Bir Deli
14.Bölüm - Geçmişten Biri
15.Bölüm - Papatyanın Hazin Sonu
16.Bölüm - Bir Sezen Aksu Şarkısı Misali
17.Bölüm - Konak bizim,havuz bizim!
18.Bölüm - Savaş,savaş meydanında kazanılır!
19.Bölüm - Yine mi güzeliz,yine mi çiçek?
20.Bölüm - Gitme der misin?
21.Bölüm - Bitmek Bilmeyen Gece
22.Bölüm - Sinirli Bohem ve Tattoocu Ali Usta
23.Bölüm - Gece Yarısı Buluşmaları
24.Bölüm - Şehvetli Amerika
25.Bölüm - Gülüşün, Öpüşün, İç Çekişin..
26.Bölüm - Yalnızlıklar
28.Bölüm - "Beni ya sevmeli,ya öldürmeli."
29.Bölüm - Sarılırsak geçer mi?
30.Bölüm - Uludağ'ın Zirvesi
31.Bölüm - Havada kar kokusu var.
32.Bölüm - Aşktan Öte
33.Bölüm - Unutursam Fısılda
34.Bölüm - Sevdiğine Sahip Çıkmak
35.Bölüm - Yıllarca Sürsün İsterim (Yılbaşı Özel Bölümü)
36.Bölüm - Düştüysek Kalkarız.
37.Bölüm - Dikkat Köy Düğünü!
38.Bölüm - Hazırlıklar Başlasın!
39.Bölüm - İki Tutsak
40.Bölüm - Alev Alev
41.Bölüm - İlkler Özeldir
42.Bölüm - Aşk Ateşi
43.Bölüm - İllegal İşler!
44.Bölüm - Oğlan Bizim Kız Bizim!
45.Bölüm - Aşk İçin.
46.Bölüm - Ayrılamadıklarımız
47.Bölüm - Mertoğlu Erkekleri vs. Yılmaz Kızları
48.Bölüm - Birbirine Tutunmak
49.Bölüm - Bir Küçük Mutluluk
50.Bölüm - Biraz Siyah Biraz Beyaz
51.Bölüm - Partiliyorum Partiliyorsun Partiliyoruz!
52.Bölüm - Miami Huydur Bizde!
53.Bölüm - Acı Zamansızdır
54.Bölüm - Acının Büyütemediği Adamlar
55.Bölüm - Karanlıkta Küçük Bir Işık
56.Bölüm - İyileşmek
57.Bölüm - Hayatın Gülümseten Yanı
58.Bölüm - Bir Kadını Sevmek
59.Bölüm - Sonsuz Umut Işığı
60.Bölüm - Minik Kalpler
61.Bölüm - Final: Günler geçer saymazsın.
İstek Sahne
ÖNEMLİ DUYURU

27.Bölüm - Vazgeçme gönül,vazgeçme.

3.2K 146 8
By GKgirls

*Savaş*

Eve gelir gelmez ilk yaptığım sandalyenin birisini alıp devirmek oluyor.

"Allah kahretsin! Ne halt yedik lan biz!" diyorum sinirle. Sinirliyim ama kendime. Yaptığım salaklığa sinirliyim.

"Sakin ol demeyeceğim çünkü şu an ben bile seni öldürebilirim." diyor Ali kendini koltuğa bırakırken.

"Ne bok yiyeceğim şimdi? Nasıl affetireceğim kendimi Nazlı'ya? Yaptıklarımın izlerini nasıl sileceğim?!" Masanın üstündekileri yere fırlatırken, hala sinirim geçmiyor. Ali durumun ciddi olduğunu kavramışçasına koltuktan kalkarak önüme geçiyor.

"Evet bir eşeklik yaptın, yaptık. Ama böyle kırıp dökerek mi onaracağız kızların kalbini lan? Böyle mi olur? Kendine gel, bir şeyler düşünmemiz lazım."

"Ne yapacağız olum? Selin neyse, bir şekilde affeder belki ama ya Nazlı? Ulan kıza el kaldırdım resmen!"

"O kaldırdığın elle de önce kızın kalbini onaracak sonra da tek tek o gözyaşlarını sileceksin Savaş efendi. Başka yolu yok." Tekrar koltuğa geçerken, eliyle karşısını gösteriyor.

"Hadi otur, onarmamız gereken iki kalp var kuzen." Başımla onaylayarak karşısına geçiyorum.

Hissettiğim kendime olan sinir beni bir an bile yalnız bırakmazken, bunun yanına bir de kızların bizi affedip affetmeyeceği korkusu ekleniyor. Belki de en büyüğü, kaybetme korkusu.

*****

*Ali*
Sabah hazırlandıktan sonra kitaplarımı alıp salona geçiyorum.

"Günaydın kardeşim,kahvaltı hazır gel."

Kitapları koltuğa atıp Savaş'ı alkışlıyorum. "Bravo,hakikaten bravo yani.Nazlı orada perişan,benim gözüme uyku girmemiş,kendimi nasıl affettireceğimi düşünüyorum. Sen ye kuzen ya,bak domates de ye."

"Ne yapayım Ali? Ben uyudum sanki."

Kitapları alıp ceketimi giyiyorum. "Onu bunu bilmem.Ben kendimi affettirmeye gidiyorum.Sen de düşün bir şeyler."

Kapıyı kapatıp planım için ilk adımı yapmak için apartmandan çıkıyorum.

*****

Saatlerdir Selin'in çağıracağı taksiyi bekliyorum. Taksici amcalarla oturmuş çay içip ülkenin haline yanıyoruz. Sonunda Osman Abi sesleniyor.

"Ali senin kız çağırdı taksi.Hadi git bakalım."

Taksinin anahtarını alıp benim arabanınkini bırakıyorum. "Al abi.Bir şey olursa benim araba senindir."

"Ne olacak oğlum? Hadi kız bekliyor git."

Taksiye binip şapka ve gözlükleri takıyorum.Selin öne otursun diye arka koltuğa boş boş şeyler yığıyorum.Apartmanın önüne gelince arka koltuğa bakıyor,sonra yan tarafa geçip kapıyı açıyor. Günlerdir özlediğim kokusu tüm arabayı kaplıyor. Arabayı mahallenin ara sokağına çekip durduruyorum. Telefonundan başını kaldırıp etrafa bakıyor.

"Ne oldu,niye durduk?"

Gözlüğü ve şapkayı çıkarıp kapıyı kilitliyorum.Kilitleme sesini duyunca başını bana çeviriyor.

"Ali ne yapıyorsun sen?! Çok korktum."

"Niye ki? Benim işte."

"Başka biri kitledi sandım.Senin olduğunu tahmin edemezdim,kusura bakma."

"Şş,kimse seni kilitleyemez bir yere,ben yanında olduğum sürece."

Gülümsedikten sonra ani bir mimikle omuzlarımdan ittiriyor. "Ne yapıyorsun be sen?! İndir beni çabuk."

"Selin konuşacağız,sonra da seni okula bırakacağım."

"Ne konuşacağız? Yüzüme saydırdıkların az mı geldi?" Vur Selin,zaten pişmanım,iyice yüzüme vur.

"Selin çok özür dilerim ,sensiz yapamıyorum ben ya.Ellerini tutmayı,sarılmayı,boynunu öpmeyi,sabahları seni uyandırmayı,seninle ilgili olan her şeyi özlüyorum."

"Bu hale gelmemize sebep olan senin benim hakkımda düşündüklerin Ali.Böyle olmasını sen istedin. Ayrı kalmamız daha iyi.Zorlama Ali,iyi değilim.Zorlama."

"Selin farkındayım iyi değilsin ama ben hep yanındayım."

"Söylediklerinin oluru yok.Devam etmeyelim bir süre,yanımda olma.Çünkü yanımda olduğunu sandığım anda bile değilmişsin sen,onu anladım."

"Söylediklerim çok ağır şeylerdi farkındayım ama Savaş'ı öyle görünce kendime engel olamadım.O her söylediğim cümle senin kalbinden çok benimkini kırdı."

"Kapıyı açar mısın? Derse geç kalmak istemiyorum."

Kapıyı açıyorum,çantasını alıp iniyor.Ruh halindeki iniş çıkışlara anlam veremiyorum.Korkudan sarılacak gibi oluyor,sonra ağzıma sıçıyor,daha sonra her şeyi unutuyor.

Öğreneceğim Selin,sana ne olduğunu öğreneceğim.

*****

*Savaş*

Ne yapabilirim, ne konuşabilirim diye diye dünden beri bir sonuca varamadım.
Bu kadar da olur mu? Evet bu kadar da oldu. Durum bu kadar vahim.

Vazgeçecek miyim? Asla. Bu yüzden iş başa düşüyor. Her şeyi spontane yapma kararı alıyorum. Ve Nazlılar'ın evinin anahtarını alıp çıkıyorum evden.

Sağı ve solu kontrol ettikten sonra apartmana sakinlik hakimken açmaya çalışıyorum kapıyı.

Açılmıyor. Bir daha deniyorum.

Bir daha.

Ve bir daha.

Jeton geç düşüyor. Allah kahretsin ki kilit değiştirecek kadar bitmişiz.

İki seçeneğim var;

O eve ya girilecek, ya girilecek.

*****

Kendime inanamadığım bu anlarda iyi ki ninja kaplumbağalar izlemişim diyorum. Kapıdan giremiyorsam balkondan girerim felsefesiyle fizik kurallarını alt üst ediyorum ve başarılı da oluyorum. Nazlılar'ın balkonlarındayım.

Şimdi ne olacak? Spontane diyen beynimi...

Kapıyı aralıyorum ve içeriye giriyorum.

Salona kafamı uzattığımda televizyona bakan, battaniyeyi sarıp sarmalamış Nazlı'yı görüyorum. Bir adım daha atıp karşısında yerimi alıyorum.

Gözlerini kapatıyor.

"Saçmalama Nazlı. İyice kafayı yedin. Halisülasyonların eksikti o da oldu yani."

Tebessüm ediyorum. "Gerçekten buradayım."

Gözlerini bir kaç defa daha kapatıp açıyor. Ve kaşlarını kaldırıp ayağa kalkıyor. "Bu evin herhangi bir metre karesinde bile bulunmayacaksın,hemen çık git."

Üzerime geliyor ve kolumu çekiştiriyor.Kurtarıyorum kolumu.

"Ağır duygular yaşadım, kendime yaşattım bunları. Sana da yansıttım. Özrü kabul edilecek şeyler değil. Ama buraya vazgeçmeyeceğimi seni hep-"

"Sakın! Seni seviyorum falan deme. Ve bence vazgeç Savaş. Hani ben 'senin bana baktığın gibi' bakmıyormuşum ya, hatta ve hatta sevmiyormuşum ya. Bırak öyle kalsın. Bir daha yüzünü görmeyeyim. Elin havadayken her şeyden çok emindin, ben de o anki kadar eminim."

Derin bir nefes alıyorum. Nasıl bu kadar net ve tok çıkabiliyor sesi? Hayret ediyorum. Yaklaşıyorum. İktiriyor.

"Her şeyi yanlış anladım, en büyük yanlışı da yaptım. Hak etmiyordun. Ben hak ediyorum. Vur Nazlı. Ben o gün sana nasıl davrandıysam sen de bana öyle davran. Ama yok sayma. Vazgeçmeyeceğim. Vur."

Elini havaya kaldırıyor ve yanağıma tokat atıyor.
Yüzüme gerçeklerin vuruşu bu. Bir tokattan fazlası. Hak ettin Savaş demekten başka hiçbir şey gelmiyor elden. Ve ben yine koca adam, kalbinin kıyısında yerimi bulduğum kadın karşısında gözyaşı döküyorum.

"Esas yanlışı ben yapmışım. Bir erkeğe güveneceğimi düşünerek, bir erkeğin sevebileceğini ve sahipleneceğini düşünerek,en sağlam yanlışı ben yapmışım."

*****

*Nazlı*

"Eminsin değil mi onların orada olmayacağından?" diye soruyorum kuşkuyla Selin'e. Hızla giden taksinin içinde rimel sürmesine şaşkınlıkla bakarak gözlerimi kırpıştırıyorum.

"Sorduk ya Nazlı,olmayacaklar dedi.İşleri varmış."

Ahmet Amca'nın atölyesine doğru gidiyoruz. Bizi aradı,önce annemlerin boşanmasıyla ilgili bir ton şey saydı.Onlar ayrıldı diye biz de kopmak zorunda değilmişiz falan.Haklı bir yandan da.Ahmet Amca'yı gerçekten seviyorum ve onu kırmamak için bu teklifi kabul ettik.Tabii ki Savaş ve Ali'nin de orada olup olmayacağını sorduk.İşleri varmış beyefendilerin.Tabii,ayrıyız ya.Alemlere akıyorlardır artık.

Taksiden inip atölyenin kapısını çalıyoruz.Ahmet Amca kocaman gülümsemesiyle karşılıyor bizi.

"Benim kırık ikizlerim hoş gelmiş!"

Biraz da olsa gülümsememize sebep oluyor bu karşılama. Öküz Ali ve Savaş nasıl bu adamla aynı kanı taşıyor acaba?

"Hoş bulduk Ahmet Amca." diyerek sarılıyoruz ona.

İçeri geçtiğimizde masayı görünce gözlerim pörtlüyor.

"Ahmet Amca ne yaptın sen ya! Ev yemeği kokusu duymayalı uzun zaman olmuş." diyor Selin masaya kurulurken.Ben de yanına geçiyorum.

"İnsan uzun yıllar yalnız yaşayınca kendi başının çaresine bakmayı öğreniyor. Yemek konusundaki başarım da o yüzden." diyor gülerek.Biz de gülüyoruz ve yemeğe başlıyoruz.

"Bir Nazlı'nın makarnası kadar olmasa da senin tavuğunun da hakkını yemeyelim." diyor Selin benim makarnama üstü kapalı hakaret ederken.

"Sana ne demeli? Her sabah omlet yemekten yakında kafamızda yumurtalar çıkacak."

"Omlet mi? Ali omlete bayılır.Her sabah sizdedir herhalde? Ahahah.."

Ah be Ahmet Amca,yanlış noktaya tıkladın.Bizim dalıp giden halimizi fark ediyor ki sesi ciddileşiyor ve soruyor.

"Kızlar? Bir sorun mu var?"

"Yok,hayır." diyor Selin gülümsemeye çalışırken.

"Size kesinlikle bir şeyler olmuş."

"Önemli bir şey değil Ahmet Amca.Ufak bir atışma yaşadık,o kadar." diyorum endişelenmemesi için.

"Ufak.." diyerek gülümsüyor Selin.

Ahmet Amca çatılan kaşlarıyla olayın üstüne gideceğini belli ederken kapının çalmasıyla yerinden kalkıyor ve kapıyı açmaya gidiyor.

İçeriden sarılıp gülüşme sesleri geliyor.Tanıyorum bu sesi.Nerede olsa tanırım.

Ali ve Savaş.

İçeriye girince çok da şaşırmış görünmüyorlar.Tabii ki biliyorlardı.

"Selam." diyor Savaş karşıma otururken.

"Merhaba." diyor Ali de Selin'in karşısına geçerken.

Ciddi anlamda stres oluyorum.Bunca olayın üstüne onlarla birlikte aynı masada yemek yemek? Bu biraz ağır.

"Biz kalksak mı?"

"Bence de." diyor Selin yerinde toparlanırken.

"Yapmayın ama.Bakın sizin için neler hazırladım. Tiramisu bile yaptım sırf siz seviyorsunuz diye. Kırmayın kızlar beni."

Ah be Ahmet Amca.Sen de antropoza girmenin zamanını buldun. Ne bu duygusallık?

Ben tam itiraz edecekken Selin eğilip fısıldıyor kulağıma.

"Az dişini sık ikiz.Yarım saate gideriz. Hem unutma,stres olması gereken kişiler karşımızdaki iki domuz,biz değil."

Kafa sallıyorum ona ve karşımızda duran iki hayvana bakıyoruz.Bir de yemek yiyorlar ya.Delireceğim sanırım.

*****

"Bana da su koyabilir misin?" diye soruyor Ali kendine su dolduran
Selin'e doğru. Selin Ali'ye bakarken kendine su doldurmaya devam ediyor,işi bitince sürahiyi yerine koyuyor.

"Gördüğüm kadarıyla elin kolun var.Çok emin olmasam da beynine giden sinyaller sayesinde elini doğru şekilde hareket ettirip suyunu kendin alabilirsin."

Waow,ortam kızışıyor...

Ali bir şey söylemeden kafasını sallayıp suyunu alıyor.

Savaş'a bakıyorum.Geldiklerinden beri gözlerini üzerimden ayırmıyor.

Kafamı 'hayırdır' der gibi sallıyorum.

İki eliyle minik bir kalp yapıp gösteriyor. Hayır ya,cidden bu çocuğun kafasını duvarlara sürtüp alevler çıkaracağım.

Gerçekten böyle mimiklerle yumuşayacağımı falan zannediyor herhalde.

"Keyifler nasıl?" diye bir soru yöneltiyor Ahmet Amca elindeki kahve ve tatlı dolu bir tepsiyle yanımıza gelirken.Atölyenin bahçesinde oturuyoruz.

"Keyif mi kaldı ki?" diye söyleniyor Selin Ahmet Amca'nın duymayacağı bir sesle.Ali'ye bakıyorum.Üzgün gözlerle kafasını aşağı eğiyor.

Ahmet Amca bizimle sohbet ediyor ama Savaş ve Ali karışmıyor.Onlarla sohbet ederken de biz karışmıyoruz.Aklıma gelen şeyle Selin'e fısıldıyorum.

"Sen ilacını içtin mi?"

"İçtim."

"Bak aksatma sakın."

"Tamam Nazlı ya." diye ofluyor.Önüme dönerken Ali'nin bizi izlediğini görüyorum kaşları çatık bir şekilde. Anlamamıştır sanırım,umarım.

*****

"Her şey çok güzeldi Ahmet Amca." diyorum kapıdan çıkarken.

"Yine gelin güzel ikizler." diyor gülerek ve ayrılıyoruz atölyeden.

Kapının önünde taksi beklerken Ali ve Savaş geliyor arkamızdan.

"Bırakabiliriz?" diye bana doğru konuşuyor Savaş.

"Evet,bırakabiliriz.Bu saatte ne olacağı belli olmaz." diyor Ali.

"Doğru," diyerek gülümsüyor Selin. "Şimdi benim ne yapacağım belli olmaz.Erkeklerle yakın bir tipim falan ya.Kendimi barlarda falan bulurum."

"Yapma böyle." diye fısıldıyor Ali. Bu sırada taksi geliyor ve Selin direkt biniyor.Ben de tam bineceğim sırada Savaş'ın bana doğru yöneldiğini görüyorum.

"Teklif etmeye bile cürret etme."

Omuzları düşüyor hemen.Daha sonra bana dönüyor.

"Seni bırakmayacağımı biliyorsun, değil mi? Unutturacağım sana o günü."

"Bak bir konuda haklısın," diyerek ona dönüyorum. "Ben unuttum zaten.Ama sadece o günü değil. Seni gördüğüm günü unuttum,sana aşık olduğum o anı,ilk öpüştüğümüz yeri,birlikte attığımız her kahkayı. Ben seni unuttum."

*****

*Ali*

"Hasta gizliliği denen bir şey var,bilmem haberin var mı?" diyor Savaş hastanenin güvenliğinden geçerken.

"Biliyorum.Ama isterse hastanenin sahibi Mehmet Öz olsun, umurumda değil.Sorun neyse öğreneceğim."

"Hem sen nereden çıkardın Selin'in bir şeyi olduğunu? Kendi ağzından duydun mu?"

"Nazlı'yla hastalık hakkında konuşmalar,bayılmalar,o halsizlik.Kesin bir şey var ve ben öğreneceğim."

Asansöre binip Selin'in doktorunun odasını bulmaya çalışıyorum.Sonunda buluyoruz. Danışmaya gidiyorum.

"Deniz Bey odasında mı?"

"Öğle yemeğinde beyefendi.Birazdan gelir.Sizin randevunuz var mıydı?"

Yoktu tabii ki.Al sana klişeler silsilesi.

"Maalesef."

"O zaman giremezsiniz ne yazık ki."

Sen öyle san platin sarışın.

Kadında gülümseyip Savaş'ın yanına gidiyorum. "Randevu yoksa giremezsiniz diyor."

"İyi hadi gidelim yarın geliriz." diyor gitmeye yönelirken. Kolundan tutup durduruyorum.

"Savaş."

Anlamazca kafa sallıyor. "Ne var?"

"Aklıma bir şey geldi."

Bir süre düşünüyor, sonra huri misali aydınlanıyor. "Hayatta olmaz abicim,hayatta olmaz. Ben senin bu ses tonunu biliyorum. En son bu ses tonunu kullandığında kızların peşinden İzmir'e kadar gitmiştik,bilmem hatırlıyor musun?"

*****

"Görmedi değil mi?" diyorum doktor Deniz Bey'ciğin koltuğuna gömülürken.

"Görmedi ama her an yakalanabiliriz." diye söyleniyor kendini doktorun kanepesine atarken.

"Hiçbir şeycik olmaaaz."

"Fark ettin mi bilmiyorum ama bu kızlar hayatımıza girdiğinden beri kıçımız yere gelemedi."

"Hayatımızdan çıktıklarında bile yere gelmiyor ki." diyorum hüzünlü bir gülümsemeyle.Bir anda ortam durgunlaşıyor.Sessizliği bozan Savaş oluyor.

"Bana bak Ali,adam söylemezse zor kullanmak yok.Başka bir şekilde öğreniriz."

"Söz veremem kardeşim."

"Hipokrat yeminleri var oğlum adamların."

"Benim de kendime ve Selin'e yeminim var kuzen.Öğrenmek için ne gerekirse yapacağım."

Tam ağzını açıp cevap vereceği sırada kapı açılıyor ve geçen günkü doktor odaya giriyor.Kapıyı kapatınca anca fark ediyor.Gözleri Savaş ve benim üzerimde geziniyor.

"Siz?"

"Ali Mertoğlu." diyorum koltuğundan kalkıp doktora ilerlerken. Şahsen ben o kadar yıl okuyup doktor olacağım,bir de koltuğuma oturacaklar.Adamın soluğunu keserim.

"Savaş Mertoğlu." diyerek Savaş da geliyor yanıma ve doktorla karşı karşıya duruyoruz.

"Yani?"

Tabii biraz egomuz zedelense de belli etmemeye çalışıyoruz. Mertoğlu dedik,Dayıoğlu değil.

"Yani,şey.Imm- biz şey için gelmiştik."

"Hangi sebeple odama benden habersiz girdiğinizi merak ediyorum gerçekten." Egoya bak hele.

"İki gün önce bir kızı getirmiştim buraya.Bayılmıştı.Selin Yılmaz,hatırlıyor musunuz?"

"Ben her hastamı hatırlarım." diyor göğsünü gere gere.Aferin iyi halt ediyorsun kardeş.

"Onun hastalığı hakkında bilgi almak istiyorum."

"Neyi oluyorsunuz acaba?"

"Sev-" Cümlemi bitiremeden Savaş'ın sorgulayıcı bakışlarına maruz kalıyorum.Doğru ya,ayrıldık.Hem adam demez mi o zaman kızın ikizi seni neden hastaneden kovdu diye.

"Üvey kar-" Ve yine Savaş'ın bakışları.Doğru ya,üvey kardeş de değiliz.Hay s--

"Söylesene kardeşim, nesi oluyorsun kızın?"

"Ben bir arkadaşıyım."

Savaş elini burnuna götürüyor sırıtmasını saklamak için.Herife bak,sanki sen mükemmel durumdasın.

"Önüme gelene hastamla ilgili bilgi vereceğimi düşünmüyorsun herhalde? Hasta gizliliği kurallarını biliyor musun?"

Artık sabrımın son demlerinde olduğum için tutamıyorum kendimi.Yakasına yaklaşıp duvara yapıştırıyorum.

"Ben kural falan bilmem. Şu an bildiğim tek bir şey var.Sen bana her şeyi ya anlatacaksın,ya da anlatacaksın."

*****

"Hastalığın adı bipolar bozukluğu.Psikatrik bir hastalıktır. Genellikle çocuk yaşlarda veya gençlik döneminde görülür. Ama korkmayın,çoğu durumda hastalık bile denilmez.Kontrol altına alınabilir ve tedavisi de vardır."

Doktorun ağzından çıkan her cümleyi diken üstünde dinliyorum.Ağzından çıkan bir kelime beni yerle bir edebilir çünkü.

Benim konuşamayacağımı anlıyor ki soruyor Savaş.

"Peki nasıl anlaşılır bu hastalık? Belirtileri nelerdir yani?"

"Genelde tepkileri her şeye daha yoğun olur.Duygusal iniş çıkışları fazladır.Bir an gülerken biraz sonra ağlayabilirler.Mesela onları dinlerken laflarının arasına girmek çok zordur. Sürekli heyecanlı ve hızlı konuşurlar."

Gözümün önüne bıcır bıcır konuşan Selin geliyor birden.Okuduğu bir kitabı heyecanla anlatır hep.Sanki kendisi yaşamış gibi.Hep derim zaten,o binlerce hayat yaşamış gibi.

"T-tehlikeli değil ama değil mi?" diyorum korkuyla.

"Kontrol altında tutulduğu müddetçe hayır.Ama dediğim gibi,iniş çıkışları çok fazladır.Bazı durumlarda intihara bile sürüklenebilirler."

Tüylerim ürperiyor birden.

Selin olmayan bir dünya.

Kahkahasını duyamadan geçireceğim günler, birlikte yeni yemekler deneyemeyeceğimiz günler, izlemediğimiz tonlarca film,birbirimize söyleyemedigimiz binlerce 'seni seviyorum' ...

"Başka bir zaman gelirseniz çok daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Ama şu an için endişe edecek bir şey yok.Selin Hanım ilaç kullanıyor yani durumu kontrol altında.Durumunu tetikleyecek bir şey olmazsa sorun olacak bir şey yok."

Savaş bir şeyler daha soruyor ama duymuyorum sanki onu.Kulaklarımda bir uğultu.Savaş kolumdan tutup çıkarıyor beni odadan.

Hastanenin bahçesine çıkıp oturuyorum,su alıp yanıma geliyor.

"İç şunu kendine gel."

"Savaş ben ne yaptım?"

Önüme çöküyor. "Sen bir şey yapmadın.Duymadın mı çocukluk yaşlarda ortaya çıkabilirmiş.Ki Nazlı'ya doktorun ne zamandır diye sorduğunu söylemiştin.Demek ki daha önceden varmış."

"Daha sonrasında da tetikleyecek bir şey dedi.Ben ona neler söyledim o anki sinirimle.Söylemez olaydım ya,Allah benim belamı versin!"

"Bana bak.Şimdi toparlıyorsun kendini.Nasıl yapacacaksın bilmiyorum,affetireceksin kendini.Birlikte affetireceğiz.Biz her şeyi başardık oğlum.Bunun mu üstesinden gelemeyeceğiz?"

"Geliriz tabii," diyorum biraz olsun toparlanırken. "Hem Selin'in bu dünyada meydan okuyamayacağı şey mi var?"

"Ha şöyle," diyerek gülümsüyor omzuma vururken. "Selin yakar bu dünyayı istediğini yapmak için.En iyi sen biliyorsun bunu."

"Bilmem mi?" diyorum gülümseyerek.Savaş biraz olsun güç veriyor bana.Başaracağız,her şeyi birlikte aştık biz.Bundan da kurtulacağız.

*****

*Nazlı*

Okulun yolunu buluyorum sonunda. İçimden gelmese de çok geri kaldığımdan ve ilk senem olduğundan okula geliyorum.

Elime kahvemi alıp kampüsten geçiyorum. Savaş okula geliyor mu acaba?

Merak etmemem gerektiğini biliyorum ama kalp ne zaman beyni dinlemiş?

Bir süre kampüsün ortasında dikiliyorum. Gözlerim dalmış arkamdaki yüksek sesle gülen grubun sesiyle yerimden sıçrıyorum. Ve karşımda kampüse giren Rana.

RANA.

Beni görmemesi için kenara çekiliyorum.

Bunun ne işi var burada ya?

Basketbol sahasına yönelince Savaş için geldiğini fark ediyorum.

Takip etmeden olur mu? Olmaz.

Basketbol sahasına bile topuklularla giriyor. Bu kadına anlam veremedim,veremem de herhalde. Uyuz ne olacak?

Kapının hemen ardımda duruyorum. Savaş sitemkar konuşuyor. "Sonunda mesajımızı gördünüz ve teşrif ettiniz."

"Savaş ne bu tavırlar? Beğenmiyorum ses tonunu."

"Kusura bakmayın Rana Hanım. Size yakıştırdığım üslup bu. Yapacak bir şey yok."

Yürek mi yedi? Bu günleri de mi görecektik? Gözlerim açık gitmeyecek. Neler dönüyor daha da meraklanıyorum.

"Ne saçmalıyorsun?"

"Ya sen nasıl bir insan oldun? Sana ne benim ilişkimden? Ne ara bu kadar iğrenç bir insan oldun?
Kaan'ı ayarlayıp kızların evine sokmak ve bizi ayırmak. Oscarlık plan."

Elindeki topu atıyor yere. Alkışlıyor. İnanamıyorum. İnanmak dahi istemiyorum. Bu kadar adi olunamaz. İçeriye dalasım ve o kadını yolasım gelse de duruyorum. Savaş ağzının payını oldukça veriyor.

"Öldür ya. Sen beni öldür daha iyi. Ne hissettiğimden haberin var mı? Senin yüzünden ben yaşayamıyorum. Ne istedin mutluluğumdan, ilişkimden? Ne alıp veremediğin vardı?"

"Savaş böyle olması gerekiyor. İyiliğin için."

"Lan sikerim senin iyiliğini! Gelmesin be! Senden iyilik gelmesin bana. Bu burada bitmedi. Nazlı'ya ve bana yaşattıklarınızın hesabını bu işte parmağı olan herkes bir bir ödeyecek."

Gözlerimden yaşlar düşüyor. Savaş'ın üzüntüsünü de alıyorum üzerime.Bir insan daha ne kadar üzülebilirin deneyi gibiyim.

Her şeyi Rana'nın yaptırması, Kaan şerefsizinin bunları kabul etmesi.. Aşağılık insanlar.

Savaş kapıya doğru gelince merdivenlere yöneliyorum. Aklımın yitirmediğim bir köşesinden faydalanmak için sınıfıma yürüyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

516K 17K 11
Doğum gününde ailesini kaybeden Almira Dolunay Soylu aylar sonra abisine gelen bir telefon çağrısıyla hastanede bebeklerin, nedeni belli olmayan bir...
1.3M 51.3K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
1M 13.7K 35
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
1.1M 42.5K 49
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...