KARANLIĞIMDAKİ CENNET

Por mavilaa

139K 4.6K 3.1K

Sen zamansızdın sevgilim, zamansız acıların kurbanı. Sen kaderin kara kaplı defterinde ilk sayfaydın, ilk y... Más

1-Beni Affet!
2-Hayatımın Erkeği!
3-Neden Benden Sürekli Kaçıyorsun?
4-Öpüşme.
5-Yapma Şunu!
6-Aşk ve Gurur
7-Beni Bırakma!
8-Mesaj
9-Beni Sevdiğini Söylediğinde, Ciddi Miydin?
10-Yalvarırım Ölme!
12-Hadise Var!
13-Dört Aşık.
14-Sürpriz.
15-Beyaz Gül Masumiyet Demektir.
16-Med Cezir
17-Yoksa Eş Cinsel Mi?
18-Her Şey Senle (Yılbaşı Özel)
19-Hastalık
20-Hoşça Kal Aşığım... (1) (Sezon Finali)
Nefesimi Kesiyorsun! (14 Şubat Özel "SinKan")
21.Hoşça Kal Aşığım... (2) (İkinci Sezon)
22-Tek Başıma Ağlıyorum.
23-Siyah ve Beyaz
24-Keşke Beni Bekleseydin...
25-Ben Size Ne Yaptım?
26-Kazanılan Birincilik, Kaybedilen Umut...
DUYURU
27-Kaderinden Kaçamazdı İnsan... (1)
28-Kaderinden Kaçamazdı İnsan... (2)
29-İki Yürek Sardunya...
30-Sığınaklar
31-Sevgilim, Kulaklarımda Kuş Sesleri...
32-Hazırım!

11-Kalbimin İçine Kazınmış En Güzel Yarasın.

4.3K 169 133
Por mavilaa

"Doktor bey Bora iyi değil mi? Yalvarırım kurtuldu deyin!" dedi Rüzgar, gözlerinden düşen yaşlara hakim olamayarak.

Doktor Rüzgar'ın bu haline dayanamadı ve son derece üzgün olan gencin omzuna elini koyup parmaklarıyla omzunu sıktı. Ne olur güçlü olun, eminim oda sizi yukarıdan güçlü görmek ister. Üzgünüm çok üzgünüm hastayı kaybettik!

"Hastayı kaybettik!"

"Hastayı kaybettik!!"

"Rüzgar, Rüzgar uyan artık."

"Boraaa ölemezzzz!" diye aniden fırladı oturduğu sandalyeden.

"Rüzgar kardeşim iyi misin, kendine gel Bora ölmedi sadece yoğun bakımda" dedi Sinan hemen Rüzgar'a doğru koşarak.

Herkes Rüzgar'ın tepkisine çok şaşırmıştı o kadar çok bağırmıştı ki hastane onun sesiyle inlemişti resmen. Yanındaki Tuğçe ve Kaya'da şaşkınlıkla onun yüzüne bakmaya başladı.

Rüzgar nefes nefese kalmıştı gördüğü kabustan sonra.

"İyi-iyiyim kardeşim kötü bir kabus gördüm, doğru ya Bora yoğun bakımda" dedi durumu toparlamaya çalışarak Rüzgar.

"Rüzgar lütfen kendine gel artık! Çok aşırı tepkiler veriyorsun, tamam hepimiz üzüldük ama artık yeter!" dedi Tuğçe genç adama sertçe bakarak.

"Anlamıyorsun Tuğçe, anlayamayacaksın da. Onun benim hayatımdaki etkisini hiç bir zaman göremeyeceksin. Bora'yı senin gibi geçici duygularla sevmiyorum. Tuğçe ben hayatımda ilk defa aşık oldum, ilk defa gerçek kimliğimi kabullendim, onu gördükten sonra. Ona aşık olduktan sonra gay olduğumu kabullendim. Bu saçma sapan hayatta bana iyi gelen tek şey onun varlığı oldu bana ama o olmadan ne yapabilirdim onun verdiği kedere boğuldum. Evet itiraf ediyorum ben ilk defa bu kadar çok korktum, aşkımı kaybetmekten korktum. Peki ya sen Tuğçe söylesene, sen hiç Bora'yı benim kadar sevdin mi? Sevemezsin..." dedi içinden Rüzgar. O kadar çok derinden dedi ki hem de, kalbinin sızladığını hissetti ve yavaşça ona ağır gelen bedeni yüzünden oturmak zorunda kaldı.

Rüzgar karşısında ona sinirle bakan kıza cevap veremedi, sadece kafasını yere eğmekle yetindi.

"Ne zamandan beri uyuyorum ben" dedi kafasını kaldırıp karşısındaki yakın arkadaşı Sinan'a bakarak.

"Bilmem bir saat falan oluyor sanırım" diye cevapladı karşısındaki genç onu.

"Sağol kardeşim" dedi ve ardından "Ben kantine iniyorum istediğiniz bir şey var mı" dedi, kendine gelmesi için buradan biraz ayrılmalıydı.

"Yok kardeşim." , "Hayır teşekkürler." "Bende istemiyorum" dediler arkadaşları ve Rüzgar tam yanlarından ayrılacaktı ki Kaya "Bende geleyim seninle" dedi.

Rüzgar ise "tamam, gel" dedi ve ikisi yan yana merdivenlerden, en aşağı inerek kantine vardılar.

Kantindeki masalardan birine oturdu, iki yakışıklı genç karşılıklı. Rüzgar başını iki elinin arasına aldığı kahve bardağına indirmişti. O sıcacık bardaktan çıkan buharları izledi bir süre. Kaya ise Rüzgar'a bakıyordu sadece, saçlarının her bir telini ezberlemek istercesine.

"Sen" dedi "Sen iyi misin?" diye ekledi ardından Kaya, onun gözlerinin içine bakan bedeni burada ama ruhu başka yerlerde olan, gence.

"Bilmem, bir şey hissedemiyorum. Sence iyi mi olmalıyım?" dedi Rüzgar yine başını masaya indirirken.

"Evet sen her zaman iyi ol" dedi Kaya tebessümle...

"Neden" dedi bile başını kaldırmadan Rüzgar.

"Bilmiyorum seni böyle görmeye dayanamıyorum" dedi sessizce.


Ağustos 2014

Kaya sahil kenarında oturuyordu ve ne tesadüftü ki Rüzgar'da hep gelirdi bu sahile. İkisinin de birbiriyle tanışmasının ardından yaklaşık iki hafta geçmişti ve onlar bu iki haftanın içinde ilk defa görüşüyorlardı şimdi, birbirlerinden habersizce.

Rüzgar, Kaya'yı fark etmişti ama bankta oturan genç denizin içini görmek istercesine o koyu maviye bakıyordu, gözleri ile uyumlu olan denize. Daha doğrusu dalmıştı ve şu anda kimseyi fark edemezdi.

Yanına oturdu genç adam biraz düşündükten sonra, hiç bir şey demeden. Kaya bu sefer onu fark etti, zaten kokusu onun geldiğini anlaması için yeterdi.

"Hoş geldin" dedi Kaya, koyu bir sessizlik hakim olunca sahile.

"Hoş bulduk" dedi yanındaki uzaklara dalmış genç, sessiz ama bir o kadarda etkili ses tonuyla.

"Konuşmayacak mısın?" dedi ardından Kaya onun yüzüne bakmadan. Bunu demesinin ardından yine derin bir sessizlik olmuştu aralarında.

"Bilmem, buraya konuşmak için gelmemiştim" dedi Rüzgar bu seferki sessizliği kendisi bozarak.

"Peki" diyebildi sadece mavi bakışlı genç. "Sen nasıl istersen" diye de ekledi.

"Neden konuşmuyorum biliyor musun, konuşursam susmam be Kaya. Konuşursam haddim olmadan çok şeyler söylerim sana. Susalım, sadece susalım ve hissedelim birbirimizi ha, olmaz mı?" dedi içinden Rüzgar, yüreği hızlanarak.

Bir müddet daha sustular, hep sustular...

"Neyse ben gideyim artık" dedi Kaya ellerini kendi dizlerinin üstüne iki kez vurarak.

Tabi ki gitmek istemiyordu, onun yanından ayrılmak istemiyordu ama buna mecburdu. Eğer gitmezse her şeyi ağzından kaçırabilirdi, hem de her şeyi.

Rüzgar hemen yanına döndü kalbinin sevdiği gence baktı, "Bu kadar erken mi" dedi.

"Sanırım farkında değilsin, üç saattir burada oturuyoruz" dedi ardından Kaya, her şeye rağmen yüzünden eksik etmediği gülümsemesiyle.

"Gerçekten o kadar oturduk mu burada?" dedi ve anında telefonuna baktı Rüzgar, ardından Kaya'nın doğru söylediğini anladı.

"Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım" diye ekledi ardından telefonunu cebine koyarak.

"O zaman bende kalkayım seninle birlikte yürürüz" dedi genç adam, maviye..

"Pekâla" dedi mavi gözlü melek, karşısındaki yakışıklı gence ve beraber yine susarak yürüdüler.

Kaya'nın içi içini yiyordu, çünkü ona aşkını itiraf etmeyi çok istiyordu. "Acaba" diye düşündü "Acaba o da beni seviyor mudur? Acaba onu sevdiğimi söylersem o da beni sevdiğini söyler mi?"

Dayanamadı Kaya ve içindeki en gerçek duyguyu, yanındaki genci durdurup karşısına geçerek söyledi.

"Rüzgar ben seni seviyorum!"


Ekim 2015

"Ya ben sıkıldım artık Sinan, ben dayanamıyorum. Ne olacaksa olsun artık." dedi genç adam hastanenin tuvalet kapısının önünde, sinirle.

"Hayır saçmalama biz böyle anlaşmamıştık, geçen yılbaşından beri beni sıkıştırıp duruyorsun!" dedi Sinan'da hafif sinirli sözcüklerle.

"Nasıl anlaşmıştık ha nasıl? Lanet olsun sana! Ben artık yokum Sinan, artık ben seninle birlikte olmayacağım, bitti ve eminim sende beni artık sevmiyorsundur!" dedi ve derin bir nefes alıp devam etti genç adam.. "Geçen gün Bora kalıyor diye yaptıkları partiye de senin yüzünden geç kaldım, sonra millete laf anlatmakla uğraştım, üstelik senin lanet olası zevkin yüzünden. Ben artık seni gerçekten tanıyamıyorum Sinan, sen böyle değildin, biz birbirimizi hiçbir şeyden korkmadan severdik. Ne oldu sana yani neler oluyor anlat, konuşalım. Konuşarak anlaşalım çünkü bu hallerin beni çok yoruyor. Zaten yaşadığımız ilişki bir sır ve onun baskısı ayrıca var üzerimde, ben daha ne yapayım artık bilmiyorum."

"Kaan haklısın fakat bir konuda yanılıyorsun ben seni hala inanılmaz derecede çok seviyorum. Ama lütfen bana da hak ver. Hayır bende seni anlamıyorum neden bu kadar taktın ki ilişkimizi arkadaşlarımıza söylemeyi? Böyle rahatken onların baskısını üzerimizde düşünsene, boğuluruz aşkım." dedi alçak seslerle Sinan, karşısındaki sinirli ve bir o kadarda tatlı görünen gence...

"Ama bu seferde içimdeki baskı beni öldürüyor Sinan, sana şu kadar söylüyorum; ya ilişkimizi arkadaşlarımıza söyleriz ya da artık ben yokum!" dedi Kaan ve Sinan'ın yanından hızlı adımlarla ayrıldı.

Sinan ise durduğu yerde kalakaldı, ardından kendine gelince arkadaşlarının yanına gitmeyi tercih etti.

***

"Ona çok aşıksın değil mi?" dedi Kaya Rüzgar'ın yanına geldikten sonra.

Rüzgar yoğun bakımın içeriyi gösteren penceresinden, Bora'ya bakıyordu içeride mışıl mışıl uyuyan gence. Ama arkasından gelen sesle ve Kaya'nın o tüm kalbini yıkan cümlesiyle biraz sersemledi.

"Tıpkı benim sana olduğum gibi" dedi tekrardan Kaya, deliler gibi sevdiği genç adama.

Donmuştu Rüzgar, zaten üzgündü iyice darmadağın oldu. Kalbi, lanet olası kalbi sahipliydi. Evet sahibi o kalbin onun olduğunu bilmiyordu belki ama o kalp her zaman onun olacaktı. Rüzgar bunu iyi biliyordu.

Ardından dışarıdaki camdan içeriye doğru bakan Rüzgar, kafasını Kaya'ya o saf temiz kalpli gence çevirdi,

"Kaya üzgü-"

"Zorunda değilsin Rüzgar, üzgün olmak zorunda değilsin sana sitem etmiyorum yanlış anlama sakın beni sadece kendime kızıyorum. Bazen düşünüyorum da neden kalbime söz geçiremiyorum Rüzgar? Neyse en iyisi artık görüşmeyelim, çünkü seni gördükçe daha fazla yanıyorum ben. Lütfen bir daha da beni umutlandırma, başkasını unutmak için beni kullanma olur mu? Çünkü acımın üstüne daha fazla acı biniyor kaldıramıyorum, bugün bunu yaşadım bir daha yaşamak istemiyorum..."

"Hoşça kal Rüzgar, Bora'ya da uyanınca geçmiş olsun dileklerimi iletirsin." dedi ve Rüzgar'ın konuşmasına bile izin vermeden tebessüm ederek yanından ayrıldı, kırgın genç.

Rüzgar'ın ise ne yapacağı konusunda kafası kafası çok karışmıştı. Arkasından mı gitmeliydi yoksa tek aşkının yanında mı kalmalıydı? O kalbini dinledi ve Kaya dar koridorda tek başına yavaş yavaş yürüyüp gitti.

Hayat bu kadar garipti işte bir yıl öncesine kadar hoş geldin diyen genç, şimdi ona hoşça kal diyordu...

***

"Rüzgar'cım bütün arkadaşların gitti Duru bile, hadi artık sende evine git. Çok yoruldun, dün geceden beri buradasın oğlum. Bora senin gibi bir arkadaşa sahip olduğu için çok şanslı ama hadi şimdi git evine dinlen yarın yine gelirsin." dedi Bora'nın üvey annesi gayet kibarca ve tebessüm içerisinde.

"Ama kalabilirim daha, hem ben sandalyede dinleniyorum" dedi Rüzgar hiç gitmek istemeyerek.

"Oğlum gerçekten o iyi ve daha iyi olacak. Burada durman hiçbir şeyi değiştirmeyecek, hem ben buradayım." dedi tekrardan kadın.

Rüzgar ise boynunu bükmüş bir şekilde "peki" diyebildi sadece. "O zaman bir şey olursa bana ulaşırsınız değil mi Yıldız teyze?" diye sordu korkuyla.

"Bir şey olmayacak, Bora'nın bünyesi çok sağlamdır. Eminim çabuk atlatacaktır." dedi kadın sıcak bir gülümsemeyle.

"Tamam o zaman yarın görüşürüz, ha bu arada bir şey lazım olursa da-"

"Tamam Rüzgar'cım haber ederiz, hadi bay bay" dedi Yıldız teyzesi yani Bora'nın üvey ama iyilik meleği olan annesi.

Rüzgar, ayakları geri geri gitse de hastaneden sonunda çıkabilmişti. Yaklaşık bir günden beri hastanenin içerisinde sandalye tepelerinde sürünüp durmuştu ve şimdi kendini azda olsa özgür hissetmişti. Temiz havayı içine çekip bıraktı ve eve gitmek için yola koyuldu...

***

Rüzgar eve gittiğinde başını yastığa koyduğu gibi uyuyakalmıştı. Sabah olduğunda ise ılık bir suyla duşunu alıp iyice kendine geldi ve kıyafetlerini üzerine geçirip kahvaltı bile yapmadan aşkını görmek için yola koyuldu.

Hastaneye geldiğindeyse, yoğun bakımın önünde kimsenin olmadığını fark etti ve çok korktu ama neyse ki Bora hala içeride tüm masumluğuyla yatıyordu. Ardından kimsenin olmamasından yararlanıp Bora'nın içinde bulunduğu yoğun bakımın içine girmişti ve girer girmez ise hemen aşkının başucuna oturdu. Şuanda doktor ve hemşirelerden habersiz girmişti içeri. Ama çok takmadı çünkü en sevdiği yüz karşısındaydı, onun için her kuralı çiğneyebilirdi seve seve...

Yatağın kenarında uzanan o yapılı ve uzun parmaklı eli kendi ellerinin arasına aldı Rüzgar. Konuşmadan sadece öpüyordu elindeki parmakları tek tek. Ve bir ara onun elinin üstündeki dudaklarıyla, onun gözlerini kapatmış olan göz kapaklarının önündeki kirpiklere bakarak dalmıştı. O kirpiklerde yaşayabilirdi sonsuza dek, çünkü hepsi birer mücevherdi.

"Sen kalbimin içine kazınmış en güzel yarasın" dedi Rüzgar, çaresizce uyuyan gencin dudaklarına doğu yaklaşarak.

"Sen vücudumun merkezisin" dedi ardından dudaklarını bitkince yatan gencin dudaklarına yapıştırarak. Ardından iki gündür yattığı yatakta sadece serumla beslendiği için dudakları kuruyan Bora'yı kendi dudaklarının sululuğuyla ıslattı. Sonra hiç oynatmadı Rüzgar dudaklarını ikisinin dudakları tekrar kavuştuğunda, öylece kalmıştı bir süre, ta ki kapının sesini duyana kadar. Hemen çekmişti başını, Bora'nın yüzünden ani bir hareketle.

"Beyefendi siz ne yapıyorsunuz burada? Bu odaya girmeniz yasak" dedi hemşire, sinirli bir ses tonunda.

"Kusura bakmayın sadece yüzünü yakından görmeyi özlemiştim" deyiverdi bir anda Rüzgar.

Hemşire ise bir süre öyle kalakaldı ve ardından ise toparlayarak kendisini,

"Sizi çok iyi anlıyorum ama kuralları bozamazsınız, şimdi lütfen dışarı çıkın!" dedi.

"Tamam çıkıyorum, tekrardan kusura bakmayın" dedi, mahcup bir surat ifadesiyle Rüzgar, hemşireye. Tam kapı kolunu aşağı indirecekti ki aklına bir soru gelmişti ve tekrardan hemşireye dönerek,

"Peki normal bir odaya ne zaman alacaksınız, daha iyileşmedi mi? dedi, hüzünle Rüzgar karşısındaki sert bakışlara sahip kadına.

"Bu gecede burada kalacak yarın doktor kontrol edecek, eğer uygun görürse normal odaya alabiliriz hastayı." dedi hemşire.

"Lütfen ona hasta demeyin, onun bir adı var 'Bora' " dedi Rüzgar ondan beklenmeyecek kadar kibar bir ses tonunda.

Kadın ise o sert bakışlarını indirip yerine tebessüm yerleştirmişti suratına ve Rüzgar'a dönerek,

"Pekâla genç adam, Bora yarın normal odaya doktor izin verdikten sonra geçebilecek. Hadi sende artık lütfen çık odadan"

"Teşekkür ederim anlayışınız için, hemen çıkıyorum" dedi ve odadan ayrıldı Rüzgar.

Kapıyı açtığı gibi tekrardan kapadı ve koridorun başındaki oturulacak bölgeye gitti ve gördüğüyle şaşırdı.

"Tuğçe, sen ne zaman geldin?" dedi Rüzgar, karşısındaki burulmuş yüze.

Tuğçe ardından Rüzgar'ın anlamlandıramadığı bir ifadeyle genç adama baktı ve devam etti, "Şimdi" dedi sadece.

"Neden böylesin bir sorun mu var?" diye sordu Rüzgar, merakla.

"Bir şey yok, beni yalnız bırakır mısın?" diye yanıtladı Tuğçe onu. Ardından Rüzgar sadece kafa sallayarak hemen yanından ayrıldı, asabi görünen genç kızın.

Birazcık kendini kötü hissetmişti Rüzgar, zaten Bora'nın sesini duyamadığı her gün yıkılıyordu, birde Tuğçe'nin saçma sapan hareketleri onu üzmüştü. Rüzgar hastaneden dışarı çıktı, hastanenin içinde biraz dolandıktan sonra. Hava soğuktu çünkü ekim ayına girmişlerdi artık, o yüzden geceleri baya bir serin oluyordu. Ama Rüzgar üşümemişti, çünkü onun içi hala yanıyordu, aşkının alevinden. Ayrıca onun adı Rüzgar'dı o üşümez sadece üşütürdü...

Ardından hastanenin önünde bir bank bulup oturdu Rüzgar ve düşünmeye başladı. Evet Bora onu elbette aldatmamıştı, o günkü tepkisi yüzünden kendine defalarca kızdı Rüzgar. Boşu boşuna karşısındaki kalbi kırmıştı ve sonrasında da bu malum kaza daha doğrusu kavga olmuştu. Hala pişmanlık duyuyordu Rüzgar, hala kalbinde bir yara taşıyordu o gün için...

Bir anda aklına Tuğçe takıldı düşüncelerin arasına sıkışarak. Bugünkü hareketleri pek bir tuhaftı diye düşündü genç adam bir müddet. Şöyle adamakıllı bir düşününce içinden koca bir siktiri bastı Rüzgar. Çünkü lanet olsun ki Tuğçe'nin saçma sapan davranışlarının sebebini bulmuştu. Yoksa Tuğçe, kendisinin Bora'yı öperken ki halini görmüş müydü? "Doğru ya yoğun bakımın içeriyi gösteren bir penceresi var" dedi Rüzgar bu sefer dışından konuşarak daha doğrusu hırlayarak.

Ardından kendi kafasına bir tane geçirdi ve hemen hastaneye doğru koşmaya başladı. Tuğçe'yle acil konuşması gerekiyordu, hoş ne konuşacağını da bilmiyordu. Hastaneye koşarak girmişti ve hala hastanenin içindede koşturmaya devam etti. O kadar dikkatsiz ve hızlı koştu ki önündeki hemşireyi bile göremedi çarptı ve çarpma sonucunda hemşirenin elinde ne var ne yok yerlere dağılmıştı.

"Evladım dikkat etsene, hiç hastanede de mi koşturulur-muş?" dedi orta yaşlardaki hemşire, kızgın bir ifadeyle.

"Özür dilerim, çook özür dilerim, lütfen affedin beni" dedi Rüzgar ve hala koşturmaya devam etti.

Merdivenleri koştura koştura çıktı ardından. Çıktığı katta sağa dönerek o dar uzun koridora girdi ve yoğun bakım ünitesine doğru yürüdü ama Tuğçe yoktu. Bütün köşeleri, birleşik sandalyelerin olduğu bölümü falan yokladı ama ona ait hiçbir şey bulamamıştı sanki uçmuştu.

Ardından koşuşturduğu için nefes nefese kalmıştı o yüzden sandalyelerin birine oturdu. Sonrasında kısa bir süre dinlendikten sonra nefesi düzene girmişti, biraz daha iyiydi. Biraz daha oturup, kalktı sonra ayağa ve cebinden telefonunu çıkardı. Tam Tuğçe'yi arayacakken, koridorun karşısındaki hemşire ona doğru yürümeye başladı elindeki dörde katlanmış beyaz kağıtla birlikte.

"Rüzgar, sen misin?" dedi hemşire, Rüzgar'ın yanına geldiğinde.

Rüzgar şaşkın şaşkın "Evet benim" diyebildi sadece.

Hemşire gencin adının doğruluğunu tespit etti ve elindeki kağıdı ona hala şaşkın gözlerle bakan gence uzattı.

"Bu kağıdı sana, az önceki gelen kız vermemi istedi." dedi hemşire ve Rüzgar yavaş hareketlerle karşısındaki kadının elinden kağıdı aldı.

Ardından karşısındaki kadına teşekkür etti ve kağıdı okumak için biraz geriye çekildi. Daha sonra ise elleri titreye titreye açmıştı, en yakın arkadaşının ona gönderdiği kağıdı.

"Ben seni adam sanmıştım Rüzgar ama sen alçak bir 'ibne'den başka bir şey değilmişsin!"

__

Evet canım okuyucularım, bir yeni bölümle daha beraberiz. Bu arada kusura bakmayın elimde olmayan sebeplerden dolayı geç yayımlamak zorunda kaldım bölümü, ayrıca bana bu süreçte destek olan @-BaHoZ- 'a da çok teşekkür ederim, iyi ki varsın...

Ha ayrıca ve ayrıca 2 bin olmuşuz çook teşekkürler :))

Evet sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

Sizi çok seviyorum <3 Keyifli okumalar canlar :)



Seguir leyendo

También te gustarán

Eftalya Por esmaa

Novela Juvenil

443K 22K 24
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
267K 17.2K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
71.4K 4.5K 21
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
6M 194K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...