Gitti Gider

By GKgirls

230K 10.5K 1.1K

*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyl... More

1.Bölüm-Bir Arada Olabilmek
2.Bölüm- Birden Fazla Hayal Kırıklığı
3.Bölüm- Senden Önce Senden Sonra
4.Bölüm- İzmir'in Kızları
5.Bölüm- Kıskançlık Hattı
6.Bölüm- Düşen Maskeler ve Gösterilen Yüzler
7.Bölüm-Saklanan Gerçekler
8.Bölüm- Islak Islak
9.Bölüm - "Benim Babam Var."
10.Bölüm - Kaçan Kovalanır En Sonunda Yakalanır
11.Bölüm - Peynirgiller vs. Kıskançgiller
12.Bölüm - 'Ev'leniyoruz!
13.Bölüm - Akıllı Bir Deli
14.Bölüm - Geçmişten Biri
15.Bölüm - Papatyanın Hazin Sonu
16.Bölüm - Bir Sezen Aksu Şarkısı Misali
17.Bölüm - Konak bizim,havuz bizim!
18.Bölüm - Savaş,savaş meydanında kazanılır!
19.Bölüm - Yine mi güzeliz,yine mi çiçek?
20.Bölüm - Gitme der misin?
22.Bölüm - Sinirli Bohem ve Tattoocu Ali Usta
23.Bölüm - Gece Yarısı Buluşmaları
24.Bölüm - Şehvetli Amerika
25.Bölüm - Gülüşün, Öpüşün, İç Çekişin..
26.Bölüm - Yalnızlıklar
27.Bölüm - Vazgeçme gönül,vazgeçme.
28.Bölüm - "Beni ya sevmeli,ya öldürmeli."
29.Bölüm - Sarılırsak geçer mi?
30.Bölüm - Uludağ'ın Zirvesi
31.Bölüm - Havada kar kokusu var.
32.Bölüm - Aşktan Öte
33.Bölüm - Unutursam Fısılda
34.Bölüm - Sevdiğine Sahip Çıkmak
35.Bölüm - Yıllarca Sürsün İsterim (Yılbaşı Özel Bölümü)
36.Bölüm - Düştüysek Kalkarız.
37.Bölüm - Dikkat Köy Düğünü!
38.Bölüm - Hazırlıklar Başlasın!
39.Bölüm - İki Tutsak
40.Bölüm - Alev Alev
41.Bölüm - İlkler Özeldir
42.Bölüm - Aşk Ateşi
43.Bölüm - İllegal İşler!
44.Bölüm - Oğlan Bizim Kız Bizim!
45.Bölüm - Aşk İçin.
46.Bölüm - Ayrılamadıklarımız
47.Bölüm - Mertoğlu Erkekleri vs. Yılmaz Kızları
48.Bölüm - Birbirine Tutunmak
49.Bölüm - Bir Küçük Mutluluk
50.Bölüm - Biraz Siyah Biraz Beyaz
51.Bölüm - Partiliyorum Partiliyorsun Partiliyoruz!
52.Bölüm - Miami Huydur Bizde!
53.Bölüm - Acı Zamansızdır
54.Bölüm - Acının Büyütemediği Adamlar
55.Bölüm - Karanlıkta Küçük Bir Işık
56.Bölüm - İyileşmek
57.Bölüm - Hayatın Gülümseten Yanı
58.Bölüm - Bir Kadını Sevmek
59.Bölüm - Sonsuz Umut Işığı
60.Bölüm - Minik Kalpler
61.Bölüm - Final: Günler geçer saymazsın.
İstek Sahne
ÖNEMLİ DUYURU

21.Bölüm - Bitmek Bilmeyen Gece

3.5K 157 7
By GKgirls

*Nazlı*

Sabah güneşin odamı aydınlatmasıyla uyanıyorum. Saate baktığımda da erken kalktığımı fark ediyorum. Paçaları yere değen pijamam ve pofuduk terliklerimle Selin uyanmış mı ona bakmaya gidiyorum. Kapının aralığından baktığımda Ali'yi görüyorum ilk.

Acaba Ali ve Savaş'ın evinde miyim diye tereddüt ettiğimden etrafıma bir daha göz gezdiriyorum. İçeriye iyice bakınca hemen yanında Selin'i buluyorum. Sabah sabah ne bu cilveleşmeler yani?

"Tövbe, tövbe."

Salona gittiğimde telefonuma mesaj geliyor.

'Şu an seni görsem de günüm mü aydınlansa?'

Düşünün ki şu an Nazlı Yılmaz sabah gülümseyebiliyor ve enerjiyle dolup taşabiliyor. Demek ki neymiş,hiçbir şey imkansız değilmiş.

Ne de olsa kimse görmez diye pijamamla Savaşlar'a gitmeye karar veriyorum. Ali Bey de bizim eve daha doğrusu 'Selin'in odasına' tünediği için daha bir rahatım.

Dairemizden çıkıp karşı kapıyı tıklattığım tam o anda yerimden sıçrıyorum.

Yöneticimiz!

Sabah sabah o iğrenç tiz ve hesap sorar sesi duymak lisedeki müdür yardımcıma yapmak istediğim tüm işkenceleri aklıma getiriyor.

"Günaydın Nazlı Hanım." Hanımı vurguluyor. İma yapmazsa hatrım kalır çünkü.

"Sizin de şu akrabalık ilişkilerinize hayranım! Sahiden kardeş olsanız bu kadar olur."

Benim kafamda voltajı yüksek şimşekler çakarken kapı açılıyor ve bohem kafasını kapı aralığından çıkarıyor.

"Kardeşim olsa bu kadar sevmem abi."

Savaş'ın haline gülerken ima ettiği şeyi anlayınca yöneticinin bir şeylere uyanmaması için dua etmeye başlıyorum. Geç kalıyorum galiba.

"Haluk Bey de çok seviniyordur bu ilişkinize eminim. Yani kardeşliğinize."

Onun çıkardığı tiz sesi örnek alarak gülüşüyoruz Savaş'la.

"Gel kardeşim Nazlı'cım. Çaylar soğudu. İzin verirseniz kahvaltı yapalım biz."

Anlık bir gülüş attıktan sonra kapıdan içeri giriyorum ve kapatıyorum suratına kapıyı. Meymenetsiz! Hemen arar şimdi Haluk kişisini.

*****

"Getir formanı ütüleyeyim bari."

"Hallettim onu ben."

"Gizli romantikten sonra gizli ev kadını imajı. Şaşırtıyorsun Mertoğlu Savaş."

Koltuğa oturmuş gülüşürken kafama bir adet yastık yiyorum.

"Fena basıldık yalnız. Ali ve Selin'i uyaralım da dikkatli olsunlar. Onlar apartman ortasında da işlerini hallederler. Görürlerse ülke değiştirmek zorunda kalırız."

Karşılaştığımızdan beri bunu düşünüyorum aslında. Son zamanlarda baya rahattık ve bunun bize kötü bir dönüşü olmaz umarım.

"Ya sen düşünmesene bunu.Maçına odaklan."

"Maç kolay ya."

Kaşım kalkıyor hemen. "Yine mi iddialıyız?"

"Her zaman."

Ağırdan ağırdan bana yanaşıyor. Ya sen ne güzel yürüyorsun öyle dememek için zor tutuyorum kendimi. O kadar da kolay teslim olmamak gerek. 19 yıl boyunca feministiliği damarlarımda akıtmış kızım ben.

Tam karşımda durduğunda elini enseme yerleştiriyor ve yüzümü kendine çekiyor. Feministliğin kelime anlamı neydi?

Gözleri dudaklarıma kayıyor, daha sonra tekrar gözlerime. Yine ve yine o yamuk gülüşünü yapıyor.

Başını yana hafif eğdikten bir saniye sonra dudaklarının sıcaklığını dudaklarımda hissediyorum. Geri çekildiğinde gözlerimi aralıyorum.

"İşte şimdi maç kesin."

*****

*Selin*

Kışın geldiğini belli edercesine dışarıdan gelen şimşek sesi yüzünden biraz daha Ali'ye sokuluyorum.Sabah sabah ne şimşeği yani?

Ali'yle şans eseridir ki haftadaki tek boş günümüz aynı gün. Hem de cuma! Sabah beni zorla kaldırıp kahvaltı ettirdi. Saat daha dokuzken!

Şimdi de tekrar yatağa girdik. Isıtıcımızı açtık,yorganın altına girdik ve tam şuan da Ali'ye zorla en sevdiğim yeşil çayı içirmeye çalışıyorum.

"İçsen ölür müsün?"

"Selin mis gibi kırmızı varken yeşili icat edilen şeyi içirmeye çalışıyorsun bana.Git kırmızısını yap içeyim ama yeşil ne yani?"

"Ay Ali ne cahil cahil konuşmalar bunlar ya.Yeşilin nesi varmış? Daha güzel kırmızıdan."

"O zaman git yeşil ruj sür.Hoş olur mu sence?" diyor bilmiş bilmiş.Bu çocuğu seviyorum evet ama bazen cidden tam bir salak.

"Bu arada," diyerek yerinde doğruluyor.Dirseğini yastığa dayayıp bana dönerken pişkin pişkin gülüyor. Bakalım arkasından ne gelecek.

"Kırmızı en güzel renktir.Çay kırmızı,ilkbaharda yeni açan yapraklar kırmızı..." Ağır ağır bana yaklaşıyor ve burnunu boynuma sürtüyor. "...dudakların kırmızı."

Bir hamleyle onu üzerimden ittirirken söyleniyorum. "Sinirlenince de aldığım renk kırmızı.Söyleyeyim de."

"Of tamam tamam."

Kollarını ensesine koyup geriye yaslanırken dayanamayıp göğsüne yatıyorum hemen.Bunu bekler gibi kollarını hemen sarıyor bana.Sımsıkı sarılıyor.
Bir süre ortamdan ses çıkmazken ilk konuşan o oluyor.

"Şuan ne kadar huzurlu olduğumu bilemezsin."

"Emin ol,bilirim."

Bir süre ikimizden de ses çıkmazken yine ilk konuşan o oluyor.

"Sence çok mu belli ediyoruz bizi?"

"O ne demek?" diyorum yerimde doğrulup ona bakarken.

"Sonuçta Savaş ve Nazlı'ya ikimiz de söylemedik.Ama Savaş bir şekilde anladı.Nazlı da şüphelenmiş ilk zamanlar.Gerçekten çok mu belli ediyorum sana aşık olduğumu?"

Her ne kadar bana aşık olduğunu bilsem de bunu duymak hissetmekten çok daha farklı.Usulca ona yaklaşırken yanağını okşuyorum.

"Sen belli etmiyorsun belki ama bana dalıp giden gözlerin belli ediyor.Ya da ben sana gülümsediğimde anında kıvrılan dudakların.Ağladığım zaman senin de göz pınarlarında duramayan yaşlar.Sen belki belli etmiyorsun ama bunlar ediyor mavi."

Yavaşca yaklaşırken o belimden tutup sertçe çekiyor beni kendine. Dudaklarımız alışılagelmiş ama hala ilk günkü heyecanla hareket ederken nefes nefes ayrılıyoruz.Gülümseyerek konuşuyor.

"Ya da senin bana kızdıktan sonra pişman olup önce sağa,sonra sola,en son da burnuma kondurduğun öpücükler sayesinde anlamışlardır.Veya seni öptüğümde her seferinde istemsizce saçlarıma giden ellerin sayesinde.Belki de sana Fransızca çalıştırırken 'dersini boşver öpücüğünü öğret' deyip kucağıma çıktığın kısımda bizi dinliyorlardır.Kim bilir,değil mi Selin?"

Son hatırlatmasıyla ikimiz de kahkaha atarken tekrar sarmaş dolaş oluyoruz. O saçlarıma öpücükler kondururken telefonuma gelen mesajı okuyorum.Okuyup yerine koyduğumda meraklı gözlerle beni izlediğini görüyorum.

"Kimmiş?"

"Nazlı.Geç kalmayın diyor."

"Birazdan hazırlanmaya başlarız."

"Savaş çok heyecanlı,değil mi?"

"Hem de nasıl.Doğru dürüst uyuyamadı dün gece.Sezonun ilk maçı olduğundan daha stresli.Karşı okul iyi baya."

Tekrar ona sarılıp yanaklarına öpücük konduruyorum.

"Rapunzel'i Bohem Prens'e şans öpücüklerinden verirse kaybetmelerine imkan yok,değil mi Aliş?"

"Aşk öpücükleri her zaman kazandırır güzelim."

*****

*Savaş*

Bizimkilerle beraber maçın yapılacağı yere geldiğimizde son derece heyecanlı hissediyorum kendimi.

"Ben bizimkilerle üstümü değiştiriyorum, siz geçin tribünlere."

"Geri buraya uğrayacaksın değil mi?"

"Tabii uğrayacağım. Sevgilimden öpücük almadan mı çıkayım maça?" diyorum sırıtırken. Nazlı'nın kızarması daha da işime geliyor ve yaklaşıp hızla yanağından öpüp soyunma odasına geçiyorum.

***

Formalarımı giyip hızla bizimkilerin yanına gidiyorum.

"Heyecan var, değil mi kuzen?"

"Olmaz mı be kuzen? Bir an önce almak istiyorum şu maçı."

"Başarılar o zaman, kalbimiz seninle!" diyor Selin coşkuyla. Ali gülümseyerek Selin'in saçlarına bir öpücük bırakıyor. Ben ise Nazlı'ya dönerek onu kendime çekiyorum.

"Valla bir şans öpücüğünü alırım yani." diyorum dudaklarına yaklaşırken. Bu sefer beni şaşırtıyor ve birden dudaklarıma yapışıyor. Başta şaşırsam da vakit kaybeden ona karşılık verirken, dudaklarına karşı gülümsüyorum.

"Hissedebiliyorum, bu maç bizim." diyorum keyifle.

"Tabii sömürdün kızı, alırsın maçı." diyor Ali gülerken. Nazlı yüzünü boyun girintime gömerken sıkıca sarılıyorum.

"Ve Bohem Prens, kendini Rapunzel'in şanslı dudaklarına bırakır." diyen Selin'e hepimiz gülmeyi unutmuyoruz tabii ki.

***

Maç başlayalı yaklaşık yirmi dakika oluyor ve şans bizden yana oluyor. Onların önüne geçiyoruz. Elime geçen topla potaya ilerlerken birden karşı takımdan biri omuz atıyor. Bilerek yaptığı her halinden belli, zira maçın başından beri hep bir şeyler yapma çabasında.

"Ee yettin ama artık! Yeter be!" diyorum sinirle çocuğa dönerken. Tam da bunu bekliyormuş gibi bana doğru yürüyor.

"Ne diyorsun lan sen?"

"Diyorum ki, yeter. Adam gibi oyna, pisliklik yapma."

"Sen kime pislik diyorsun lan?" diye sinirle yumruğunu kaldırırken ondan önce davranıyorum ve kafamı burnuna geçiriyorum. Evet bu biraz acıtmış olabilir.

"Sana diyorum lan, var mı?" diyorum sinirle. Ve olan oluyor. İki takımda birbirine girerken tribünlerden atlayarak gelen Nazlı ve Ali'yi görmemle kaşlarımı çatıyorum. Tamam, Ali'yi anlarım ama.. Nazlı? Ve tabii arkalarından koşan Selin.

"Manyak mısınız ya, siz nereye?" diye cırlıyor adeta. Fakat Ali ve Nazlı onu umursamadan direkt yanımda bitiyor. Ben onları izlerken aldığım darbe sayesinde kendime geliyorum ve karışan ortalığa dalıyorum. Ali birilerine geçirirken, Selin Ali'yi durdurmaya çalışıyor. Nazlı ise yine farkını konuşturarak birisine tekme atmakla meşgul. İster istemez gülümsüyorum. Sevgilimin herkesten farklı olduğunu görmek mutlu ediyor. Ancak gördüğüm şey ile yüzümdeki sırıtış silinmeye başlıyor. Nazlı birine tekme atarken, başka birisi Nazlı'nın koluna yapışıyor.

"Bırak lan kızın kolunu!" diye âdeta kükreyerek oraya geçiyorum. Nazlı afallarken ben çocuğun suratına geçiriyorum bile. Tabii hakemler ve hocalar ayırmakla meşgul, bunu saymıyorum bile. Nazlı'yı kenara çekiyorum.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Bir yerine bir şey olacak!" diyorum sinirle.

"Sevgilimi koruyorum, ne yapacağım?" diyor masum masum. Onu böyle görmemle nerede olduğumuzu umursamadan dudaklarına öpücük bırakıyorum.

"İşte tam da bu yüzden seviyorum seni. Herkesten farklı olduğun, beni farklı sevdiğin için." Şaşkın bakan yüzü, bir gülümsemeye dönerken ben de gülümsüyorum.

Ve yine bir farkımızı ortaya koyuyoruz çünkü şu an tam da bir kaosun ortasında sarmaş dolaş gülümsüyoruz. Belki biraz garip, biraz deli ama birbirini çok seven bir çift olduğumuzun farkında olarak hem de.

*****

*Ali*

Maç sırasında kavgayla attığımız enerji yetmemiş olacak ki Selin tutturuyor bir yerlere gidip bir şeyler yapalım diye.Daha fazla dayanamayıp kabul ediyoruz.Bilmem kaç saatte hazırlanmalarını bekledikten sonra,kızları Savaş' la favori mekanlarımızdan birine götürüyoruz. Arabadan heyecanla inip beni beklemeden içeri doğru yürüyen Selin'i durduruyorum.

"Bekle istersen bir Savaşlar'ı."

Gözlerini devirip konuşuyor. "Bekleyeceğim zaten Nazlılar'ı.Senin daha fazla 'Solon bo otok no?' triplerini dinlememek için kaçtım."

Ağzımı açıp Selin'e cevap verecekken bizimkiler geliyor.Kızlar önde biz arkada ilerlerken sonunda bir yere geçiyoruz. Etrafı inceleyen Savaş'a dönüyorum.

"Bizim sık geldiğimiz zamanlar daha iyiydi ya buralar.Şimdi ipini koparan geliyor."

"Kardeşim tam onu düşünüyordum.Arda Abi'ye bi söyleyelim de düzeltsin mekanı."

Savaş'a kafa salladıktan sonra Nazlı lafa atlıyor.

"Bence de söyleyin düzeltsin yani bu ne? Götünü başını açanı almışlar içeri."

Selin Nazlı'nın söylediklerine kahkaha patlatınca ikiz atışmasının başlıyacağını hissediyorum.

"İlahi Nazlı.Sen ne bilirsin kulüpleri falan.Çok gittin ya sanki.Savaş sayesinde işte."

Nazlı'nın bakışından sonra Selin'in önüne atlayıp kendimi feda edesim geliyor.Onlar nasıl bakışlar.

"Savaş her gün buralarda sürtüyor sanki."

Selin'i savunma isteği olarak görebilirsiniz lakin alakası yok.Lafa atlıyorum ben de.

"Nazlı sen bu dediğine baya inanmışsın ama bir aralar bizim mekandı buralar."

"Hadi ya,öyle mi Ali Bey?"

"Öyle tabii.Dakikada 3 kız tavlardı kardeşim."

"Ne seversin ama beni sinir etmeyi."

"Kusura bakma baldız,gerçekler."

Nazlı'nın söyleyeceklerinden korkmuş bir şekilde bizi izleyen Savaş'a çeviriyoruz bakışlarımızı.Nazlı konuşuyor.

"Savaş şu karşıdaki kızı görüyor musun? Esmer uzun olanı."

Kızı bulduktan sonra Nazlı'ya dönüyor. "Görüyorum canım."

Telefonunu eline alıp bir şeyler yaptıktan sonra tekrar Savaş'a dönüyor.

"Üç dakikan başladı.O kızın numarasını al gel."

Nazlı'nın söyledikleriyle şok olmuş bi şekilde ona bakarken iç sesimizi Selin dışarı çıkarıyor.

"Oha Nazlı."

*****

Esmer kızın yanına giden Savaş'a eşlik ediyorum.

"Bravo Ali yani.Ne diye sanki artistlik taslıyorsun ki? Biri benim biri de senin sevgilin hatırlatırım."

Suçlu olduğumu bildiğim içim Savaş'ın sırtına vurup onu takip ediyorum. Kızların yanına gidince Savaş'la beni süzdükten sonra bunun daha fazla uzun sürmemesi için Savaş'a yardım ediyorum.

"Kızlar nasılsınız?"

İkisi de ağzını gere gere konuşuyor. "İyiyiz."

Savaş'ı dirseğimle dürttükten sonra Nazlı'nın seçtiği kıza dönüyor.

"İsmini öğrenebilir miyim güzel bayan?"

"Simge."

Yapmacık bir gülümseme atıp kıza dönüyor. "Ben de Savaş,memnun oldum."

"Niye geldiniz siz? Yanınızda kızlar vardı?"

Ne diyeceğimi bulamazken Savaş hemen cevap veriyor.

"Hahah! Onlar Ali'nin kardeşleri,benim de kuzenlerim.Ayrıca senin kadar güzel kız varken, gözüm başkasını göremiyor burada."

"Ay,çok tatlısın sen."

Savaş'ın kazma gibi elini kızın beline koyuyorum.

"Ben şimdi bizim kızların yanına geçeceğim ama seninle mutlaka dışarıda görüşmek isterim.Numaranı alabilir miyim? "

Kızın olumsuz tepki vermesinden korkarken sanki bu anı beklermiş gibi Savaş'ın eline çantasından çıkardığı kalemle numarasını yazıyor.

"Al bakalım yakışıklı."

Kızlara gülümsedikten sonra bize ateş çıkararak bakan Selin'le Nazlı'ya doğru yürüyoruz.

*****

*Selin*

Ortam durulduktan sonra masamızda içeceklerimizi içerken dans edenleri izliyoruz.İçim kıpır kıpır ediyor,deli gibi dans etmek istiyorum.Ama biraz önce Savaş'ın üstün insan yetenekleriyle kız tavlayışından sonra Ali'nin yanından ayrılmamaya karar veriyorum.Kuzen bunlar,ne olur ne olmaz.

Ben pipetle oynarken birden belimde bir el,kulağımda bir nefes hissediyorum.

"Bu ortam baymadı mı bebeğim?"

Yavaşça arkama dönerken Ali'nin belimdeki elleri ellerimi kavrıyor.Bilmişce gülümsüyorum.

"Hangi kamyonun arkasından buldun bunu 'güzellik' ?"

Son kelimemle kahkaha atıyor. "Giderek birbirimize benziyoruz,bilmem farkında mısın?"

"Ben sana benzemeyi seviyorum."

Bir süre gözlerime bakıyor.Yüzünde masum bir gülümseme. Arka planımızda her ne kadar insanlar Justin Timberlake-Sexyback le kopsa da bizim beynimizde Sezen Aksu şarkılarından biri çalıyor.

Müzikten sesini duyurmak istercesine kulağıma eğiliyor iyice.

"Sanırım rujun bozulmuş." diyor suratıma aval aval bakarken.

"Şaka yapıyorsun!"

"Gayet ciddiyim."

Hemen Nazlı'ya dönüyorum nasıl göründüğümü sormak için.Ama Ali kolundan tutup kendine çeviriyor.

"Dans ediyorlar rahatsız etme.Gel ben lavoboya kadar eşlik edeyim sana."

O önde ben arkada el ele gidiyoruz bar tuvaletlerine.Elini bırakıp içeri giriyorum.

"Burada bekle Mavi."

İçeri girip aynaya bakıyorum hemen.Bir dakika.

Gayet de güzelim. Her zamanki gibi.Rujum da bozulmamış.Ben neden öyle söylediğini düşünürken kapının açılma,daha sonra da kilitlenme sesini duyuyorum.

İşte şimdi anlaşıldı.

Ben yavaşça gülümseyip arkamı dönerken tam da bulmayı umduğum görüntüyle karşılaşıyorum.

Ali Bey beyaz gömleğini dirseklerine kadar katlamış,kapıya yaslanmış,eller cepte.
Ben de sakince lavaboya yaslanıyorum.Alacağım cevabı bildiğim halde konuşuyorum.

"Burası bayanlar tuvaleti Mavi."

"Biliyorum."

"Ben de bildiğini biliyorum."

"O zaman neden değerli zamanımızı dudaklarıma yapışmak yerine boş boş konuşarak geçiriyorsun?"

Her zaman uğraşmadan istediğini almaya alışmışsın Alicik...

"Liseli gibi bahane uydurup beni öpmeye çalışan sensin.Neden değerli zamanımızı bahanelerle dolduruyorsun Aliş?"

Ağır adımlarla bana geliyor.Aramızda nefes mesafesi kalırken saçlarımı düzeltiyor tek eliyle.

"Ne kadar çok konuştuğunu farkında mısın?"

"Hani bıcır bıcır konuşmama bayılıyordun? Yoksa bunaldın mı artık?"

Ellerini iki yanımdan lavoboya dayarken bayılmamak adına direniyorum.Burası fazla....sıcak oldu.

"Sana,sesine,her mimiğine,aldığın her nefese,okuduğun her kitaba,eline aldığın her çiçeğe, parfümüne,seninle ilgili her şeye deli gibi aşığım. Ve her zaman da böyle kalacağım."

Kollarımı boynuna dolarken iyice çekiyorum onu kendime.Elleri belime dolanıp bastırıyor kendine.İlk önce üst dudağına minik bir öpücük bırakıyorum.Daha sonra kulağına eğiliyorum.

"Bence artık öpüşebiliriz."

Sanki bunu söylememi beklermiş gibi ani bir hamleyle beni lavaboya oturtuyor.Ve ne olduğunu anlamadan kendimi yine o dudaklar arasında buluyorum.Ben bacaklarımı beline dolarken o ellerini saçlarımın arasına daldırıp deli gibi öpmeye başlıyor beni.En son yaşadığımız kısa ayrılığın acısını çıkarır gibi.O kısa zaman dilimi.

Sadece bir hafta bir insana bu kadar uzun gelebilir mi?

Onu öpmeden geçirdiğim bir hafta.Televizyon izlerken canım sıkıldığında onu izleyemediğim bir hafta.Onu uyandırırken her seferinde beni yanına çekip kısa bir yatak keyfi yapmadığımız bir hafta.Ben koltukta çizim yaparken koltuğun diğer ucunda oturup elini çenesine koyup beni izlemediği bir hafta.

İlk kez sevilmemekten korktuğumu hissettiğim o bir hafta.
Hayatımın en kötü bir haftası.

Kısa süreli ayrılığımızı düşünürken daha da istekle öpmeye başlıyorum onu.Ellerim gömleğinin altından omuzlarını kavrarken nefes nefes ayrılıyoruz.Ben ona tekrar yönelirken durduruyor beni.Mızmızca söyleniyorum.

"Biraz daha istiyorum."

"Merak edecekler güzelim. Söz, bir dahakine daha iyi bir mekan bulacağım."

Oflaya puflaya lavabodan çıkarıyoruz.Ama Savaş ve Nazlı'nın yanına geldiğimizde bir aynaya baksaydık fena olmayacağını düşünüyorum. Savaş ve Nazlı gülmemek için kendini zor tutarken,özür diliyorum,sadece Nazlı zor tutuyor. Çünkü Savaş sarsıla sarsıla gülüyor.Kolunu Ali'nin omzuna koyuyor ve konuşmaya başlıyor.

"Ali,kardeşim.Selin'in en sevdiği rengin kırmızı olduğunu biliyoruz da,kırmızı seni çok açmış sanki."

Kırmızı dudaklı Aliş!

Nazlı bu sefer kahkaha atmaya başlarken çantasından bir mendil çıkartıp Ali'ye veriyor.

"Sana mavi değil,kırmızı diyeceğiz artık."

Ali Nazlı'ya gözlerini devirirken mendili alıp dudaklarını siliyor.Bana ters bakışlar atmayı da ihmal etmiyor tabii.Dengesize bak,sanki beni bar tuvaletine atan benim.

Ortamdan sıkılıp Nazlı'nın yanına geçiyorum.Ali ve Savaş maç konuşmaya başlıyor çünkü. Ben bir modacı edasıyla gelen geçenin kıyafetini yorumlarken o da bir avukat edasıyla haklı olup olmadığım noktaları söylüyor.

Biz saçma sapan şeylere gülerken karşımızda duran iki insan -pardon insan dedim,bunlar insansa biz neyiz- ilgimi çekiyor. Kolumla Nazlı'yı dürtüklüyorum.

"Fena değiller,değil mi?"

"Salak salak konuşma Selin."

"Aman ya."

Tekrar Ali ve Savaş'ın yanına dönerken Ali beni görünce hemen kollarının arasına alıyor.Savaş da Nazlı'ya kocaman(!) bir öpücük veriyor.Bir süre sonra garson geliyor yanımıza.İçki dolu bir tepsi bırakıyor.

"Bunları karşı taraftaki beyefendiler buraya gönderdi." diyor ve gidiyor.Ali ve Savaş'ın sinirleneceğini düşünerek Ali'ye dönüyorum.

"Ben böyle şeylere alışığım Ali'cim,takma sen."

Ali anlayamadığım bir şekilde bana bakarken kolumu çekiştiren Nazlı'ya dönüyorum.

"Selin?"

"Ne var Nazlı ya?"

Kafasıyla masamıza içki gönderen adamları işaret ediyor. Onların baktığı yere bakınca.... Yok artık!

"Bence o içkiler seninle bana değil." diyor Nazlı.

Savaş ve Ali şaşkınlıktan konuşamazken Ali'ye dönüyorum şaşkınlıkla.O da aynı ifadeyle konuşuyor.

"Sen alışık olabilirsin ama valla ben böyle şeylere alışık değilim Selin'cim.Bence tak sen."

Bir tek sevgilime içki yollamayan gayler eksikti,o da oldu.Daha ne isterim?

*****

*Savaş*

Masaya gelen içkilerden sonra gönderenlerin yanına ışınlanıyoruz Ali'yle. 'Ne iş öğrenelim' diye masaya girecekken karşımızda sandığımızdan daha farklı olayların olacağını anlıyorum.

"Sarp şekerim, ilk defa bu kadar çabuk geliniyor masamıza değil mi?"

Karşımızda konuşan tabiri caizse nanoştan gözlerimi Ali'ye çeviriyorum ve bana gözlerini büyüterek bakıyor.

Bu seferde yanındaki konuşuyor.

"Aynen Serdar'cığım yine harika seçim yapmışız. Buyurun beyler hoşgeldiniz."

Ben hala şok etkisindeyim. Evet çok değişik kızlar benle tanışmak istedi belki ama böylesini hiç beklemiyordum.Resmen karşımızdaki adamlar bize yürüyor.

Ali elimizi verirsek başka bir taraflarımızı kaptıracağımızı bildiğinden olaya müdahale ediyor.

"Kardeşim güzel uçmuşsunuz da. Biz bu kadar yükseklere çıkamıyoruz. Masadakilerde kız arkadaşlarımız. Hadi eyvallah."

Ali arkasını dönüp gitmek için hareketlenince Serdar olduğunu anladığım söze giriyor.

"Ayol hem masamıza geliyorsunuz hem de korkuyorsunuz."

Gereksiz ve çirkin bir şekilde kahkaha atınca Ali'yi kolundan tutup yanlış bir şeyi önlemeye çalışıyorum. Cevap vermeden kızların yanına yöneliyoruz.

Gülmekten ağlamış hatta kızarmışlar. Nazlı o kadar gülmüş ki kırmızı ve mor arası rengi tutturmuş durumda şu an.

"Gül sevgilim. Sevgilin elinden gitsin sen hala gül."

"Elimden gitmesinden kastın az önceki olaysa benim için sorun değil hayatım."

Nazlı bu kadar çok gülerken ben olaya hala daha esprili yaklaşamıyorum.

"Kaslı seven sadece sen değilmişsin Nazlı."

Benden sonra Ali söze giriyor. "Mavi göz seven de sadece sen değilmişsin Selin."

*****

*Nazlı*

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açarken, baş ağrısını hissediyorum. Tabii dün gece o kadar eğlenme ve içmenin ardından başımın ağrısını beklememek mucize olurdu. Savaş ve Ali kahvaltıya geleceğinden yataktan kalkarak kıyafetlerimi alıyorum ve banyoya yöneliyorum.

"Selin, o değerlini kaldır ve sofrayı hazırlamaya başla bile!" Tabii ki yine Selin'in beni umursamayıp uykusuna devam edeceğini bilerek seslenmeyi ihmal etmiyorum.

*****

"Nazlı ya, bu galiba hiç krebe benzemedi." Ben patatesleri kızartırken Selin krep yapıyor. Daha doğrusu yapmaya çalışıyor.

"Selin bu ne? Kızım sen evlenince ne yapacaksın? 'Ay dur Nazlı yapardı onu arayalım mı' diyeceksin?"

"Evet." diyor saf saf.

"İvit." diye taklit ediyorum bu sefer onu. "Kızım sen manyak mısın? Oldu olacak evlenince de seninle yaşayayım."

"Yok, sadece yemekler için gelsen de olur." Gözlerimi devirip Selin'i kenara itiyorum.

"Çekil şuradan, rezil olacağız valla." Yanaklarını sıkıntıyla üflerken, tezgaha yaslanmış pür dikkat beni izliyor.

"Bari patateslere bak. Ama dikkat et, onları da yakma Selin. Lütfen İkizim." diyorum alayla.

"Aman ne komik." diyor bu sefer o gözlerini çevirirken. Kapının çalmasıyla krebi hallediyorum ve ocağı kısarken elimi hızla suya tutuyorum.

"Ben kapıya bakıyorum." Hızla kapıya yöneldiğim anda duraksıyorum ve aynadan saçımı düzeltip kapıyı açıyorum. Ancak karşımda gördüğüm kişi donmama sebep oluyor.

"Özledin mi bakalım beni güzellik?"

"Kaan?" diyorum şaşkın şaşkın. Ve tam da bu an da olabilecek en klişe olay oluyor ve karşı dairen çıkmış Savaş ve Ali bize doğru geliyor. Savaş kaşlarını çatarken, Ali merakla bize bakıyor.

"Nazlı, sevgilim ne oldu?" Kaan sihirli kelimeyi duymuş gibi arkasını dönerken, Savaş'ın kaşları iyice çatılıyor.

"Sen de kimsin?" diyor Savaş.

"İlgilendirseydi bilirsin." diyor Kaan tam da ona göre davranarak. Savaş bir adım öne atarken Ali de ona ayak uyduruyor ve Savaş'ın yanına geçiyor.

"Adam gibi sordu, adam gibi cevap versene. Ama pardon, senin için zor olmalı aslanım." diyor Ali kuzenini savunurcasına. Aslanım mı? Ali dün akşam Kurtlar Vadisi Pusu izledi herhalde.

Birazdan yaşanacak şeyleri az çok bildiğimden en sonunda konuşabiliyorum.

"Tamam, sakin olun. Kaan'ı tanıyorum Savaş, sorun yok." Savaş bu cevaptan hiç memnun olmamış olacak ki, sinirlendiğini gözlerinden anlayabiliyorum.

"Ee hadi ama, merasimle mi giriyorsunuz içeri?" diye söylenerek gelen Selin kapıda bizi görünce, benim gibi bir şok dalgasına uğruyor.

"Yok artık," diyor Selin. "..sanırım önümüzdeki günlerin fragmanını görebiliyorum." diye mırıldanıyor bu sefer. Ali kaşlarını çatarken, Savaş ve Kaan sinirle birbirlerine bakıyor.

Tam da Selin'in söylediği gibi; şu an ki manzara, önümüzdeki günlerin fragmanı misali duruyor. Geçmişten gelen bir iz, bu soğuk İstanbul sabahında tüylerimi ürpertmeye yetiyor bile.

Evet,dün akşamki bölümün berbat reytingi sonrası biraz olsun keyfinizi yerine getirmek için bölümü erken atmaya karar verdik.Siz de vote ve yorumlarla biraz olsun bizi keyiflendirebilir misiniz? Bu bölümün nasıl yazıldığını ne siz sorun ne biz söyleyelim. Testlerin arasında yazan var,beş gün boyunca internetinin kesintisiyle zar zor aramıza katılıp yazan var,kalabalık misafir ortamında kenarda köşede yazan var...Var da var.O yüzden minik bir yıldıza basmayı eksik etmeyin.Biraz olsun keyiflenelim bugün.

Continue Reading

You'll Also Like

1M 60.6K 41
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
676K 45.2K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
350K 26.2K 44
0536****: "Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözl...
5.8M 192K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...