Gitti Gider

By GKgirls

230K 10.5K 1.1K

*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyl... More

1.Bölüm-Bir Arada Olabilmek
2.Bölüm- Birden Fazla Hayal Kırıklığı
3.Bölüm- Senden Önce Senden Sonra
4.Bölüm- İzmir'in Kızları
5.Bölüm- Kıskançlık Hattı
6.Bölüm- Düşen Maskeler ve Gösterilen Yüzler
7.Bölüm-Saklanan Gerçekler
8.Bölüm- Islak Islak
9.Bölüm - "Benim Babam Var."
10.Bölüm - Kaçan Kovalanır En Sonunda Yakalanır
11.Bölüm - Peynirgiller vs. Kıskançgiller
12.Bölüm - 'Ev'leniyoruz!
13.Bölüm - Akıllı Bir Deli
14.Bölüm - Geçmişten Biri
16.Bölüm - Bir Sezen Aksu Şarkısı Misali
17.Bölüm - Konak bizim,havuz bizim!
18.Bölüm - Savaş,savaş meydanında kazanılır!
19.Bölüm - Yine mi güzeliz,yine mi çiçek?
20.Bölüm - Gitme der misin?
21.Bölüm - Bitmek Bilmeyen Gece
22.Bölüm - Sinirli Bohem ve Tattoocu Ali Usta
23.Bölüm - Gece Yarısı Buluşmaları
24.Bölüm - Şehvetli Amerika
25.Bölüm - Gülüşün, Öpüşün, İç Çekişin..
26.Bölüm - Yalnızlıklar
27.Bölüm - Vazgeçme gönül,vazgeçme.
28.Bölüm - "Beni ya sevmeli,ya öldürmeli."
29.Bölüm - Sarılırsak geçer mi?
30.Bölüm - Uludağ'ın Zirvesi
31.Bölüm - Havada kar kokusu var.
32.Bölüm - Aşktan Öte
33.Bölüm - Unutursam Fısılda
34.Bölüm - Sevdiğine Sahip Çıkmak
35.Bölüm - Yıllarca Sürsün İsterim (Yılbaşı Özel Bölümü)
36.Bölüm - Düştüysek Kalkarız.
37.Bölüm - Dikkat Köy Düğünü!
38.Bölüm - Hazırlıklar Başlasın!
39.Bölüm - İki Tutsak
40.Bölüm - Alev Alev
41.Bölüm - İlkler Özeldir
42.Bölüm - Aşk Ateşi
43.Bölüm - İllegal İşler!
44.Bölüm - Oğlan Bizim Kız Bizim!
45.Bölüm - Aşk İçin.
46.Bölüm - Ayrılamadıklarımız
47.Bölüm - Mertoğlu Erkekleri vs. Yılmaz Kızları
48.Bölüm - Birbirine Tutunmak
49.Bölüm - Bir Küçük Mutluluk
50.Bölüm - Biraz Siyah Biraz Beyaz
51.Bölüm - Partiliyorum Partiliyorsun Partiliyoruz!
52.Bölüm - Miami Huydur Bizde!
53.Bölüm - Acı Zamansızdır
54.Bölüm - Acının Büyütemediği Adamlar
55.Bölüm - Karanlıkta Küçük Bir Işık
56.Bölüm - İyileşmek
57.Bölüm - Hayatın Gülümseten Yanı
58.Bölüm - Bir Kadını Sevmek
59.Bölüm - Sonsuz Umut Işığı
60.Bölüm - Minik Kalpler
61.Bölüm - Final: Günler geçer saymazsın.
İstek Sahne
ÖNEMLİ DUYURU

15.Bölüm - Papatyanın Hazin Sonu

3.6K 181 15
By GKgirls

*Nazlı*

Selin gittikten sonra soğuk bir su içiyorum kendime gelmek için. Arkamdan Savaş geliyor.
Yerinde duramıyor meraktan, endişeden. Belli ediyor.

"Nazlı anlatsan artık? Ortalık darmadağın. Hiçbir şey bilmiyorum."

"Hangi birini anlatayım Savaş sen söyle? Ali ve Selin'in bizi salak yerine koymasını mı?Melisa'nın karşıma çıkmasını mı? En önemlisi de beni tehdit etmesini mi?"

Ne diyeceğini şaşırıyor. Melisa deyince yüzü değişiyor hemen. Beklediğim bir şey bu,aynı zamanda korktuğum. Gözlerim doluyor.

"Savaş sen de gerçekleri görüyorsun. Melisa gerçeğinin  hepimiz farkındayız. Ama beklemiyordum böyle bir şeyi."

"Ben bekliyor muydum sence Nazlı? Şu konumda senin yanındayken, mutluyken, ortaya çıkması en son istediğim şeydi."

Onun da gözleri doluyor. Gözyaşlarımı içime atıyorum. Soğukkanlı olmam lazım. Melisa'nın Savaş'a zarar vermesini seyretmeyeceğim.

"Bak bir geçmişiniz var. Biliyorum ve farkındayım. Ama seni üzdüğünü, kırdığını da biliyorum. Buna rağmen hala karşıma geçmiş 'Savaş benim.' edasıyla konuşuyor. Ben buna göz yumamam Savaş. "    Susuyorum bir an. Belki de o Melisa'yı isteyecek. Gerçekten ona yeniden aşık olacak belki de,görünce yine sevecek. Devam ediyorum konuşmaya.

"Melisa'ya bir şeyler besliyorsan o başka. Çekilirim ben aranızdan. Bana bunu dürüst bir şekilde söyle."

Kaşlarını çatıyor. Kızdığını anlıyorum.

"Geçmişi bıraktım ben. Şu anı yaşıyorum seninle,el ele." Elimi tutup sıkıyor.

"Mutluluğumu bozmaya niyetim yok. Ne terk edilmeye gücüm,ne de sevgisizliğe takatim var."

*****

*Ali*

Selinler'in evinden çıkıp bizim eve geldiğimizden beri Selin ağlıyor.Ne onu yatıştırabiliyorum ne de durumu düzeltmek için bir şey yapabiliyorum.Salonun ortasında volta atarken kapı hızla vuruluyor.Yüzleşme vakti geliyor sanırım.Ben kapıyı açmaya giderken Selin peşimden geliyor.

Kapıyı açtığımda öfkeden yumruk yaptığı ellerle bana sinirli bakan Savaş'ı ve arkasında olay çıkmasına karşı onu tutmayı bekleyen Nazlı'yı görüyorum.Savaş yavaş yavaş içeri girerken Nazlı da arkasından geliyor.Selin ve ben geri geri giderken salonda buluyoruz kendimizi.

"Biliyor muydun sen de?" diyor sinirle bakarak.

"Savaş,abi sakinleş biraz.Öyle konuşalım."

Savaş yan tarafa bakıp sinirle gülüyor.Sonra gülüşü öfkeli bakışlara dönüyor ve evi inletecek derecede bağırıyor.

"Biliyor muydun dedim sana!"

Yapacak başka bir şey olmadığını fark ederken olacak şeylerden dolayı gözlerimi kapatıyorum ve konuşuyorum.

"Biliyordum."

Bu sefer uzun uzun kahkaha atıyor.Sonra ciddileşiyor ve doğrudan gözlerime bakıyor.Gözlerinin dolduğunu görebiliyorum.

"Bu bana attığın kaçıncı kazık Ali? Kaçıncı?!"

Sözleriyle gözlerimin dolduğunu hissediyorum.  "Savaş.."

"Ben bir tek sana güvendim o kadar insan arasından.Bir tek sana.Melisa gitti.Suçlandım.Dedim ki bir tek Ali inanır bana.Annem bile inanmasa Ali inanır dedim.Sen ne yaptın?"

Sakince konuşması daha da kötü yapıyor durumu.Ne kadar kırıldığının göstergesi bu.

"Sırtını döndün bana.Hem de o insanlar için.Sonra geldin,klinikten,o cehennemden kurtardın,yardım ettin.Eski Ali'yi tekrar kazandığımı anladım o an."

O sakince konuşmaya devam ederken Nazlı duvara yaslanıyor ve Selin koltuğa oturup elleriyle yüzünü kapatıyor.

"Ve sonra," diye devam ediyor Savaş. "Hayatımı cehennem eden sırrı biliyordun ve bunu bana söylemedin.Ne ara bu kadar umursamaz oldun Ali?"  diyor üzerime gelip omuzlarımdan ittirirken.

"Gözünü bu kadar kör eden şey ne senin?!"

"Yeter artık!"  diyor Selin bir hışım ayağa fırlarken. "Yeter.Her şeyi ona yükleme.O söylemek istedi,ben izin vermedim."

"Selin.Lütfen otur."

Savaş bir ona bir bana bakarken sırıtıyor.Kafasının yerinde olmadığını görebiliyorum.Şuan hayal kırıklığı ve öfkeden çıldırmış durumda.

"Aslında gözünü bu kadar kör eden şeyi biliyorum."  diyor.

"Savaş.Lütfen yapma." diyorum yalvarırcasına bakarken."Sizin için yaptık.Nazlı ve senin mutluluğun bozulmasın diye yaptık."

"Gerçekten hiç bozulmadı mutluluğumuz!"  diye bağırıyor."Mutluluktan havalardayız,göremiyor musun!"

"Biliyorum,söylememiz gerekirdi.Ama yapamadık.Sizi öyle görünce bozamadık.Sır olarak kaldı."

"Sır,değil mi?"  diyor tekrar gülerken. "Senin zaten birçok sırrın var değil mi Ali?"

Ne yapacağını az çok kestiriyorum ama şuan kendinde olmadığını farkındayım.Kafasını toparladıktan sonra da ne hissedeceğini biliyorum.

"Selin'e aşık olman da bir sır zaten,değil mi kuzen?! Yalnız pek iyi saklayamıyorsun bunu diğerine göre,bak Selin ders versin sana."

Savaş'ın son cümlesiyle ortam keskin bir sessizliğe bölünüyor.Gözlerim Selin'i bulduğunda Nazlı'nın vereceği tepkiden dolayı onu korkmuş halde bulmayı beklerken tam tersi oluyor.Gözlerime öyle bir güvenle bakıyor ki içim ısınıyor o an için.

Nazlı'ya bakıyorum.Tek görebildiğim şey hayal kırıklığı.O kadar fazla şey üst üste geldi ki,bağıramıyor bile bana.Şaşkınca gözlerini kırpıştırıyor başta.Bana bakıyor,daha sonra Selin'e.Daha sonra hiçbir şey söylemeden kapıdan çıkıyor.

Bunu fark eden Savaş,Selin ve bana bakıyor.Yaptığı şeyden kafasının karıştığını hissediyorum.O da ağır ağır ilerleyerek kapıdan çıkıyor.

Bir anda koltuğa çöktükten sonra Selin yanıma gelip başını omzuma koyuyor.Onu iyice kendime çekiyorum.Şuan tek yapabildiğimiz şey zamana bırakmak.
Dedikleri gibi, 'Şimdi zamana zaman tanımalıyız..'

*****

*Nazlı*

  Öğrendiğim gerçekler yüzüme bir tokat misali çarparken gözyaşlarıma engel olamıyorum. Bu sefer içimde tutamıyorum bile, çünkü kırgınlığı her hücremde hissediyorum. Savaş'la beraber sakin, ıssız bir köprüye geliyoruz. Göle karşı ayaklarımızı sallandırırken, sadece düşünüyorum. Söylenilen yalanları, ortaya çıkan bir acı misali gerçeği.. Her şey rüya olsa keşke diyorum, uyansam ve bitse hepsi.

"Ne düşünüyorsun, anlat bana. İçine atma." diyor Savaş. Burukça gülümsüyorum.

"Ne yapacağız şimdi Savaş? Ben hiç bu kadar kırgın hissetmemiştim."

"Ben de öyle hissediyorum ama biliyorum senin kırgınlığın daha fazla. Selin'e daha fazla kırgınsın değil mi?"

"Öyleyim. Ama daha çok kendime kızıyorum. Nasıl bu kadar salak olabildim de göremedim Selin ve Ali'yi anlayamıyorum."

"Senin bir suçun yok ki, kendini suçlama."  Başımı iki yana sallıyorum. Ne söylenirse söylensin yine de kendimi de suçlarım bu durumda biliyorum çünkü.

"Sen ne hissediyorsun peki?"  diyorum biraz ürkekçe. Vereceği cevaptan korktuğumu fark ediyorum.

"Kırgınlık ama daha çok kızgınlık. Bu saklanılacak bir şey değil ki, küçük bir olay da değil. O kadar kızgınım ki,Ali'yi görmek istemiyorum."

"Ben de Selin'i."  diyorum yüzümü buruşturarak. Daha sonra biraz çekinerek devam ediyorum. "Peki Melisa ne olacak?"  Gözlerimi ona çeviriyorum. O da bana bakıyor bu sırada. Belki de dünyadaki en güzel zaman dilimi şu an.

"Melisa bir şey olmayacak Nazlı. O yokken nasıl olduysak hala öyle olacağız. Hatta daha fazlası, daha güzeli olacağız."  diyor kollarını bana uzatarak. İtiraz etmeden giriyorum kollarının arasına. Gözlerim artık ağlamaktan kururken gülümsüyorum hafifçe.

"Seni seviyorum biliyorsun değil mi?"  diyorum yavaşça. Hâlâ böyle dile getirirken çekiniyorum.

"Hıım, böyle duymak güzelmiş aslında." diyor gülerek. Gülme sesini duymamla ben de gülüyorum.

"Ya Savaş!" diyorum koluna hafifçe vururken yapay bir kızgınlıkla. Beni iyice kendine çekiyor, sanki daha fazla ona yapışabilirmişim gibi.

"Her şey güzel olacak güzelim, söz veriyorum sana. Ne derler bilirsin, güzel günler bizi bekler." diyor alıntı yaparak. Kafamı sallıyorum ve serin havada yıldızları izleyerek güzel günlerin bir an önce gelmesini diliyorum.

*****

*Selin*

Bacağıma yatmış bir halde dişlerini sıkıyor.Benim yüzümden bu halde olması canımı sıkıyor.Sonuçta o söylemek istedi ama buna ben izin vermedim.Tüm acıyı onun yüklenmesi canımı yakıyor.

Saçlarıyla oynuyorum,hoşuna gitmiş olacak ki gözlerini kapatıyor.Daha fazla dayanamayıp içimdekileri dışarı döküyorum.

"Savaş'ın verdiği tepki çok fazlaydı Ali.Nazlı bana aynı tepkiyi verse ben de bir şeyler söylerdim yani neden sustuğunu anlamadım.Sonuçta onların iyiliği için yaptık." Devam edecekken ayağa kalkıyor.

"Selin,suçlu taraf biziz.Hak ettik hepsini."

"Ali neyi hak ettik biz? Söyleseydik de aynı şeyler yaşanacaktı,saçmalıyorsun gerçekten." alaycı bir kahkaha atıyor bu sinirimi daha çok bozuyor.

"Sadece Savaş'ın verdiği tepkiyi gereksiz buluyorum ve seni üzgün görmek de canımı yakıyor."

Yanıma oturup bana dönüyor elleriyle yüzümü tutuyor.

"Konu farklı Selin.Bizim aramız hep bu yüzden kötüydü.Savaş haklı,onun yanında olmadım ben. Söylediği her kelimeyi hak ediyorum."

Aralarının Melisa yüzünden bozulmasına katlanamıyorum.Dayanamayıp Ali'ye sarılıyorum.

"Ben senin hep yanındayım.Kendini suçlama lütfen."

"İyi ki yanımdasın Selin."

O an fark ediyorum ki  'İyi ki.'  kelimesiyle kurulabilecek tüm cümleleri bu adam üzerinde kurabilirim. Omzuna kafamı koyuyorum gözlerim kapanmak üzereyken Ali'nin sesiyle irkiliyorum.

"Güzelim hadi yatalım." Ayağa kalktıktan sonra elini tutuyorum.

"Beraber uyuyalım mı? Buna ihtiyacım olabilir."  Yüzüne ilahi bir gülümseme yerleşiyor.

"Desene hiç uyanmak bilmeyeceğim."

"O zaman istikamet Ali Mertoğlu yatağı!"  Tabir etmek gerekirse güle oynaya odaya geliyoruz. Yatağa girmek değil de resmen atlıyor.Yani öküz diye boşuna demiyorum.

"Yatağı kullanmadan kıracaksın."

"Kullanırız güzelim." Attığı şeytani gülümsemesinden ne kast ettiğini anlıyorum. Yastığı atacakken elimden tutup yatağa çekiyor birden. Yan dönüp birbirimize bakarak uykuya dalıyoruz.

*****

"Ali kıpırdama bir ya! Uyutmadın bir türlü.Saat daha 3 insaf !"

"Selin ne yapayım rahat edemiyorum!"

"Düzgün dursan edeceksin."

"Salona gideyim ben en iyisi."

"Dur ya,yan dön."  Yan tarafa dönüyor.Arkadan sıkıca sarılıyorum.

"Oldu mu? Kıpırdama da yat böyle."

"Çok rahat ya.Keşke daha önce yapsaydık."  Gülümsüyorum. Ve hayatımdaki en huzurlu bir o kadar da huzursuz uykuya dalıyorum.

*****

*Savaş*

Nazlı'yla okula giriyoruz. Dünkü tartışmalardan sonra ne Ali'yi ne de Selin'i görüyoruz. Ben Nazlılar da kaldım. Tahminim üzerine Selin de bizde. Onlarla yüzleşecek halimiz de yok. Çok kalp kırıldı. Umarım okulda da karşılaşmayız.

Nazlı'nın elini tutuyorum,kampüse giriyoruz.

"Bugün geç bitecek benim dersim. İstersen bekleme beni." derken Nazlı'ya,sözüm bölünüyor.Gelen sesle kafamı o yöne çeviriyorum.Melisa.

"Konuşabilir miyiz Savaş?"

Nazlı elimi bırakıyor. Derin bir nefes alıp veriyorum.

"Konuşalım."

Melisa'nın gözleri dolu dolu.Nazlı'ya dönüyorum.İfadesiz.

"Ben gideyim o zaman."

"Hayır gitme. Yanımda ol ve olacakları gör benimle birlikte.İçinde şüphe kalmasın. "

Tamam dercesine bakıyor bana. Beraber Melisa'yı takip ediyoruz. Bomboş bir derslikte konuşmaya başlıyor.

"Yalnız konuşacağımızı sanıyordum ama neyse. Savaş biliyorum,çok garip bir durum. Yaşanmaması gereken bir olay. Ama ben seni çok özledim,sensiz olmuyor."

Ağlamaya başlıyor. Şu an ne düşüneceğim bilmiyorum.İlk aşkım diyebileceğim kız karşımda özledim diyor ve ağlıyor. Yanımda Nazlı ne olacakları merakla izliyor.İçindeki korkuyu biliyorum.

Melisa benim karanlığım. Nazlı ise aydınlığım. İnsan aydınlığından vazgeçebilir mi? Karanlıksa beni gitgide içine çekiyordu Nazlı'dan önce. Kaybolacağımı biliyorum Melisa'yla birlikteyken. Bunu bana yaşatan, intihara kadar sürükleyen insana güvenmek hayatımın en kötü kararı olur.

"Özlemesen ortaya çıkmayacaktın yani? Farkında mısın bilmiyorum ama sayende herkes bana katil dedi. Suçladılar. Lütfedip özlediğin için teşekkür ederim. Biraz geç kaldın ama ben aydınlığa çıkalı çok oldu."

Nazlı'yı gösteriyorum. Ağlamaya devam ediyor. Nazlı'yı gördükçe yanımda, sinirleniyor besbelli.

Sonra hiç beklemediğim bir hareketle üzerime geliyor ve sarılıyor. Kollarıyla beni sarmaya çalışıyor. Gözyaşları omzuma düşüyor. Onu ne ittirebiliyorum ne de sarılabiliyorum. Yaptığım tek şey put gibi durmak oluyor.

Geri çekilince konuşmaya başlıyorum.

"Nazlı benim sevgilim.Göremiyor musun bunu? Anlayamıyor musun?"

"Bu mu?"    Çirkin bir şekilde gülüyor. Gerçekten sinirden ağır konuşmamak için ayrı bir çaba sarf ediyorum. Ben daha konuşamadan aniden Nazlı çıkışıyor.

"Bu mu? Ne diyorsun kızım sen? Yapıştın gitmiyorsun. Anla artık. Hayatımızda, cümlelerimizde, şu okulda bile adının duyulmasını istemiyoruz."

Melisa konuşmaya başlayacakken durduruyorum. Eğer durdurmazsam olay büyüyecek ve çirkinleşecek.

"Sus Melisa. Nazlı sen de sakin ol."

"Savaş ben derse gidiyorum. Bu kızı daha fazla görürsem geldiği yere geri sokacağım çünkü."

Onu onaylıyorum ve başka bir hamle yapmadan gidiyor. Melisa'yla yalnız kalıyoruz.

"Savaş zorundaydım. Gitmek zorundaydım ve haber veremezdim. Seni terk etmek, o şekilde bırakmak kolay mı oldu sanıyorsun? Her gün,her saniye aklımdaydın. Ama şu an fırsat buldum ve karşındayım. Her şeye devam edebiliriz,kalan yerden tamamlayabiliriz. Biz çok seviyorduk birbirimizi. Unuttun mu hepsini? O kız mı unutturdu Savaş? Ben buna inanamam,gerçek olamaz."

"O unutturdu evet. Ama bu senin yüzünden oldu. Sen beni bir defa terk etmedin ki. Her geri gelmen umudunda farklı bir terk ediliş yaşattın, oyuncak ettin beni. Haketmedim. Nazlı beni iyileştirdi, yaralarımı sardı. Hayata bağladı.İnanmaman umrumda bile değil. Ben ona aşığım. Onlayken hayattan zevk alıyorum, yaşadığımı hissediyorum. Bu söylediklerim sana ağır geliyorsa bile önemsemiyorum. Sen en ağır şeyleri yaşattın zaten. O yüzden bana öğrettiğin tavsiyeyi vereyim sana; atlatırsın. Geçip gidiyor Melisa. Kendine iyi bak geri kalan hayatında. Hoşçakal."

*Selin*

Ali'yle gecenin bir yarısında doğru uyuma şeklini ayarladıktan sonra huzurlu bir uyku çekiyoruz.Kahvaltıyı yatağa getirir umuduyla bir yarım saat uyuyor numarası yapsam da Ali'de tık yok.Karnımın gurultusuna dayanamayıp kalkıyorum.

"Ali senin sabah dersin vardı niye gitmedin?"   Küçük çocuk gibi uyanmak için yatakta debeleniyor.

"Vardı ama öyle bir sarılmıştın ki çıkamadım yataktan."   Yastığı alıp kucağına atıyorum.

"Ben mi sarıldım? Saçmalama.Ayıp ya.Sen böyle kal,dersim var,hazırlanıp çıkacağım ben."

"Bekle beni de,beraber çıkalım."

Odadan çıkarken sesleniyorum. "Geç kalma Aliş."

Eve geçiyorum ve içeri girmemle Nazlı'nın terliklerini görüyorum.Canım ikizim ya,şimdiden nasıl da özledim.Geç kalacağımızı düşünerek hazırlanmaya gidiyorum. Keyifsizce hazırlandıktan sonra çıkıyorum. Kapının önünde dikilen Ali'yi görünce gülmeden edemiyorum.

"Ay çok mu bekledin sen,yerim seni yerim."

"Ya Selin dalga geçme,iki saatte anca hazırlanıyorsun."  Asansörü çağırıyorum.

"Desene ilerideki kocam çok bekleyecek."

"Kim kocan,niye bekliyor,elalem seni beklemesin ya.Seni ben beklerim,bekleyemez kimse seni."

Şu haline gülmeden edemiyorum. Asansöre binip kolundan içeri çekiyorum.

*****

*Nazlı*

Dersten çıkıp bir sonraki derse kadar bir kahve içmek için kantine doğru gidiyorum.Tam içeri girerken kapının yanındaki masada oturan, duymaktan nefret ettiğim o sesi duyuyorum.

"Yerimi alabileceğini sanıyor sanırım." diyerek bir kahkaha atıyor yanında oturan kızlara doğru.Arkası dönük olduğu için görmüyor beni.

"Hayır yani,sen kimsin de benim yerimi alacaksın? Gelmişler İzmir'den,kafalamış resmen çocuğu.Savaş'ı bilirsiniz zaten,iki samimi gülüşe etkilenir."

Dişlerimi sıkarak olduğum yerde dinlemeye devam ediyorum.Biliyorum bu çok yanlış,hele ki o sarı şeytan devam ederse kendimi durduramayacağımı da farkındayım,ama dinlememi engellemiyor bunlar.

"Ama ben kararlıyım.Savaş'ı alacağım tekrar.Almak da yanlış oldu gerçi.O hala benim.O İzmir bebesine de göstereceğim kim olduğumu."

Son cümleleriyle artık dayanamıyorum.Elimdeki çantamı bir hamleyle yere fırlatıp,özenle yaptığı saçlarından tutup ayağa kaldırıyorum.

"İstersen ben önce kendimi gösteriyim sana canım,çok görmek istiyorsun ya!"

O çığlık atarken arkadaşları da ayağa kalkıyor.Ama korkudan yaklaşmıyorlar.O elleriyle bileklerime vururken bütün hıncımı almak istercesine diplerinden çekiyorum 'sarı papatya'nın saçlarını.Ne oldu güzelim,yaprakların mı koptu?

"Ya bıraksana geri zekalı!"

O böyle ellerimde çırpınmayı devam ederken nasıl rahatladığımı fark ediyorum.Yoga moga boş işler,yaşasın sarı papatyanın yapraklarını koparmak!

Tabii gönül ister ki o sarı kafasını masalara vurayım,daha sonra kızgın boğa misali onu sürükleyerek kafasını duvara geçireyim.Yere düşünce Savaş'ın motoruna binip bir de üstünden geçeyim.Ah işte,hayatlar ve hayaller.

Ben onun saçlarını yolmaya devam ederken iki ayrı kol çekiştiriyor beni.

"Nazlı! Sakin ol!"  diye bağırıyor Ali.

"Sen ne yapıyorsun Nazlı ya!" diye çığırıyor Selin.

"Ya bıraksanıza!" diye tekmelerimi savuruyorum Melisa'ya.Keşke kantinin ortasına bir çukur açılsa da, 'THIS IS SPARTA!' diye bağırarak Melisa'yı oraya uçursam.

"Kızım bir sakinleş!" diye kolumu sıkıc tutmaya devam ediyor Selin.

"Ali! Al şu ezikleri üstümden!" diye bağırıyor sarı papatya,papatyalarını düzeltmeye çalışırken.
Ben tam ona hamle yaparken Ali'nin bağırışıyla olduğum yerde duruyorum.

"Düzgün konuş önce bir! Bir geldin ortalığı birbirine kattın zaten! Kimseye kafana göre ezik falan diyemezsin sen!"

Oradan kızıl bir kafa konuşuyor bu sefer. "Ali,sen de mi bu sümsüklerin tarafındasın?"

Kolumu sıkmayı bırakan Selin'e kafamı döndürüyorum yavaşça.Gözlerinden ejderha ateşleri fışkırıyor.Selin hanım hanımcıktır ama sinirli olduğu zamanları görmek istemezsiniz.Şuan ona deli gibi kızgınım ama içimdeki her hücre 'Hadi Selin,kopar şu kırmızı gülün yapraklarını,dikenlerini ona batır,hadi,hadi,hadi!' diye bağırıyor resmen.

Selin yavaş yavaş masanın o tarafına yürürken Ali sessizce onu izliyor.Olacaklardan haberdar değil tabii.

"Selin?" Yutkunarak ona bakmaya devam ederken sözlerine devam ediyor.  "Selin.Şimdi yavaşça arkanı dön ve bana gel.Hadi Selin'cim,hadi güzelim."

Selin yavaş yavaş yürürken birden hızlanıyor ve her şey bir-iki saniye içerisinde oluyor.Masaya çıkıp kızın üzerine atlarken birçok çığlık birbirine karışıyor.

Selin resmen 'THIS IS SELIN!' diyerek kızın üstüne tekmeyi geçirirken az da olsa hüzünleniyorum.O benim hayalimdi Selin.

Tabii Ali benim kolumu bırakıp Selin'i kurtarmaya giderken -daha doğrusu kırmızı gülü- ben de fırsattan istifade Melisa'ya doğru koşuyorum.Ben koştukça o geri geri kaçıyor.

Ve bir anda ben de geri geri gittiğimi fark ediyorum.Havada olmam da oldukça ilginç.Arka fondan ağır çekim 'i can fly' şarkısı yükseliyor.

"Nazlı kafayı mı yedin ne yapıyorsun ya?"  diyerek sırtına doğru atıyor beni Savaş.Şuan kafam tam olarak poposunun karşısında.Allah'ım bu çocuk ne yiyip içiyor?

"Bıraksaydın kafasını da koparacaktım ben onun!"  diyorum sırtına vururken.Söylediklerime gülüyor.

"Sevgilisinin eski sevgilisinin kafasını koparttı diye haberlere çıkıp,hapislere girmene izin veremem.Nasıl bir erkek arkadaş olurum o zaman Nazlı? Git çatıdan falan uçur,ne bileyim tüfekle giriş ama kafa kopartmak sence de çok eskilerde kalmadı mı?"

"Sen geç dalganı geç,bak Dexter da böyle bir adamdı.Sonunu biliyoruz."

O gülerken kantinden çıkmak üzere olduğumuzu fark ediyorum.Gördüğüm son şey ise Selin'i kızın üstünden almaya çalışırken,Selin'den gelen dirsek darbesinden sonra sanırım artık sol gözünü kaybettiğimiz Ali.

*****

*Selin*

   Okulda çıkan kaosun ardından bahçede sakinleşmeye çalışıyoruz. Ama tabii ki sinirimi hala atamıyorum. Gerçi şu an sinirden daha çok hissettiğim bir şey var. Suçluluk duygusu.

"Yaa Ali ben özür dilerim, cidden sinirden gözüm döndü öyle göremedim bir an." diyorum ama sesim sona doğru gittikçe kısılıyor. Başımı öne eğip merakla ne diyeceğini bekliyorum.

"Sen evlenince beni de döversin Selin, maşallah yani."  diyor hala gözünü tutarken. Normalde şu an gülebilirim bu haline ama yapan ben olunca öyle olmuyor tabii. Bir de böyle onu canı yakarken görmek.. Yok yok, cidden tam bir salaksın Selin.

"Ya deme öyle, sen de sinirlenince nasıl oluyorum görmüş oldun işte. Ayrıca hiç de pişman değilim valla, tek pişmanlığım biraz daha dövemediğim."   diyorum Nazlı'ya bakarken. O da bu sırada bana bakıyor ve gülümsüyor. Daha sonra sanki bir şeyi hatırlamış gibi hafifçe öksürüyor ve başını çeviriyor. Tabii ya, küstük biz değil mi?

"Yalnız Selin, sen neymişsin öyle. Nazlı'yı bilirdim öyle tamam ama sanırım seni kızdırmamak gerekiyormuş."   Onun bu söylediğine hepimiz aynı anda gülüyoruz. Daha sonra da aynı anda susuyoruz. Ne zor bir durummuş bu böyle, gülmek istiyorsun küssünüz. Konuşmak istiyorsun, küssünüz. Ne zaman bitecek bu cidden merak ediyorum. Savaş ve Nazlı yavaşça ayaklanırken biz de Ali'yle kalkıyoruz. Farklı yönlere dağılacağımız sırada bir ses bizi durduruyor.

"Disiplinden çağırılıyorsunuz gençler."   Ve sanırım şimdi battığımızın resmidir.

*****

*Nazlı*

Disiplin kurulundan çağırılmamıza rağmen 'Mertoğlu' soyadımız nedeniyle dekanın yolunu tutuyoruz. Arkada fon müziğimiz ; Ceddin deden.

Ali Bey eli cebinde dekanın odasına bildiğin dalıyor. Nereden geliyorsa bu cesaret diyeceğim ama..

"Geçin bakalım karşıma."  Yavaş adımlarla diziliyoruz karşısına.

Dekan Jale kafasında Ali'ye felaket senaryoları yazıyor besbelli çünkü 5 dakikadır bakışıyorlar. Gözündeki morluk da buna sebep olabilir tabii.

"Evladım gözün niye o halde senin?"

"Hocam şimdi bizim evde bir kapı var. Çok dengesiz, öyle böyle değil. Kendi kendine kapanıp açılıyor falan. Onun azizliğine uğradım."

Dekan Jale'nin sinirleri artarken Savaş kahkaha patlatıyor Ali'nin dediklerine. Arkasından ben de gülmeye başlıyorum. Selin lafı esirgemeden olur mu? Olmaz.

"Kim bilir ne yaptın kapıya? Kızdırırsan kapı da çarpar işte öyle."

"Allah çarpmasın koca gözlüm."

Bir flörtler bir flörtler. Zevksiz zevksiz. Utanma da yok bunlarda.

"Yeter. Nerede olduğunuzun farkına varın."

Selin bu azarın üzerine dikleşse de Ali istifini bozmuyor. Savaş desen umuru değil şu an. Kollarını önünde bağlamış,film izler gibi bakıyor etrafa paşam.

Kapının çalmasıyla azar seansı son buluyor ve içeri Melisa'yla birlikte az önce Selin'in yolduğu Kızıl geliyor.

Elimde olsa kalan son dibindeki saçlara da atlardım ama ortam müsait değil. Sadece konuşmakla yetiniyorum.

"A-ha.Bayan Yoluk da gelmiş."

Sözümün üstüne bana dönünce sahte bir gülüş atıyorum.

"Bugün yaşanan rezilliğin bir daha tekrarlanması halinde çok büyük cezalar alırsınız. Şimdi size vereceğim ceza bir hafta geçerli olacak."

Sarı papatyadan yoluğa düşen Melisa itiraza başlıyor.

"Jale hocacığım ben hiçbir şey yapmadım ki. Bu ikizler üstümüze saldırdı. İsterseniz izleyin kamera kayıtlarını."

Tam ona dönüp hamle yapacakken Savaş engelliyor.

"Bana bak,melek ayağı yapma bana.Kalan saçlarını da elimde bulursun."

"Bu ne saygısızlık! Yeter. Şimdi hepinizi okuldan atacağım,göreceksiniz."

Telefon çalıyor.10 saattir ayakta dikiliyoruz ceza için. Bir de telefon konuşması çekeceğiz.

"Tamam Haluk Bey,tabii ki. Kesin bir yanlış anlaşılma olmuştur.İyi günler,saygılar."   Kapatıyor telefonu.

"Evet arkadaşlar gidebilirsiniz. Ceza almayacaksınız. Ders de kaçırdınız zaten."

Az önce ceza almayacaksınız mı dedi,yoksa ben mi yanlış duydum?

"Tahmin ettiğim gibi. Size de boşa zahmet oldu hocam ya. Çağır, bağır falan. Gerek yoktu." diyor Ali. Pişkin pişkin sırıttıktan sonra da kapıya gidiyor. Savaş,ben ve Selin de şaşkın şaşkın onu takip ediyoruz.

Continue Reading

You'll Also Like

496K 14.3K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
81.8K 3.7K 22
~Yeşim Deniz ~ Kendisi hayatını yaşıyor sanarken daha gerçek hayattı ile bile tanışmaması gerçeği fakat hayatı olan adam Alaz Karadağ onu 7 yıldır ta...
1.6M 85.1K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
2.3M 72.5K 57
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...