YENİ PATRONUM

بواسطة sarviyan

12.6M 411K 63.8K

TÜM KİTAP + İKİNCİ KİTAP YAYINDA! المزيد

YP / BÖLÜM / 1
YP / BÖLÜM / 2
YP / BÖLÜM / 3
YP / BÖLÜM / 4
YP / BÖLÜM / 5
YP / BÖLÜM / 6
YP / BÖLÜM / 7
YP / BÖLÜM / 8
YP / BÖLÜM / 9
YP / BÖLÜM / 10
YP / BÖLÜM / 11
YP / BÖLÜM / 12
YP / BÖLÜM / 13
YP / BÖLÜM / 14
YP / BÖLÜM / 15
YP / BÖLÜM / 16
YP / BÖLÜM / 17
YP / BÖLÜM / 18
YP / BÖLÜM / 19
YP / BÖLÜM / 20
YP / BÖLÜM / 21
YP / BÖLÜM / 22
YP / BÖLÜM / 23
YP / BÖLÜM / 24
YP / BÖLÜM / 25
YP / BÖLÜM / 26
YP / BÖLÜM / 27
YP / BÖLÜM / 28
YP / BÖLÜM / 29
YP / BÖLÜM / 30
YP / BÖLÜM / 31
YP / BÖLÜM / 32
YP / BÖLÜM / 33
YP / BÖLÜM / 34
YP / BÖLÜM / 35
YP / BÖLÜM / 36
YP / BÖLÜM / 37
YP / BÖLÜM / 38
YP / BÖLÜM / 39
YP / BÖLÜM / 41
YP / BÖLÜM / 42
YP / BÖLÜM / 43
YP / BÖLÜM / 44
YP / BÖLÜM / 45
YP / BÖLÜM / 46 (FİNALE 5 KALA...)
YP / BÖLÜM / 47 (FİNALE 4 KALA...)
YP / BÖLÜM / 48 (FİNALE 3 KALA...)
YP / BÖLÜM / 49 (FİNALE 2 KALA...)
YP / BÖLÜM / 50 (FİNALE 1 KALA...)
YP 2

YP / BÖLÜM / 40

176K 5.4K 831
بواسطة sarviyan

"Aras burası..."

"Burası ne?"

"Japonya da Eyfel Kulesi var mıydı?"

"Ne zaman mantıklı soru soracaksın?"

"Ne zaman beni kandırmaktan vazgeçeceksin. Hani Japonya'ya gelmiştik. Dostlarımız nasıl burada?"

"Ya hani bu kadar çok konuşuyorsun ya. Konuşmadan önce düşünmeyi akıl etmiyor musun? Toplantı yerimizi Paris'e almış olamaz mıyız?"

"Neden böyle bir şey yapasanız ki?"

"Müşteri memnuniyeti diyelim."

...

"Aras iki gün oldu. Sibel'le beni bu odaya tıktın. Hani toplantıdan sonra gezecektik."

"Toplantı daha bitmedi."

"Sıkıldık bu odanın içinde.", deyip dudak büzdüğümde ayna karşısında kravatını çekiştirerek düzeltmeyi bırakıp yanıma geldi. Dağınık saçlarımın ve uykudan yeni uyanmış mahmurlu gözlerimin arasından elini yanağıma uzatıp baş parmağıyla yanaklarımı okşadı.

"En kısa zamanda."

...

"Aras iki hafta oldu. Neyi bekliyoruz anlamıyorum. Senle beraber gezecektik hani? Sadece Cihat'la çıkıyoruz. Ve nedense Cihat selam bile vermiyor. Yalnız hissediyorum kendimi. Bu şehre gelmekle hata yaptım."

"Öyle deme güzelim."

"Ne dememi bekliyorsun Aras. Ben eve gitmek istiyorum. İşlerini bitirince gelirsin.", derken çıkarttığım valize kıyafetlerimizi tek tek dürerek koymaya başladım.

"Ayza tamam dur toplama kıyafetlerini."

"Üzgünüm."

"Tamam dur toplantılar bitti."

"Sana inanmıyorum.", derken hala bir dolaptan kıyafet çıkartıp bir yatağın üzerinde ki valize seri bir şekilde koyuyordum.

Sıkılmıştım. Aras benimle ilgilenmiyordu. İşleri yoğundu hak veriyordum ama kaldıramayacağı bir sorumluluğu almamalıydı. Benimle ilgilenmeyecekse beni getirmemeliydi. Sadece toplantısına odaklanmalıydı.

Cihat'la da konuşamıyordum. Aklımda ki soruları bir türlü dökemiyordum Cihat'a.

"Sadece sen ve ben artık güzelim.", dediğinde ona sırtımı dönmüştüm. Yavaşça gelip belime sarıldı ve boynuma öpücükler kondurmaya başladı.

Elimde ki kıyafeti yatağın üzerine bırakıp ona döndüm.

"Sıkıldım Aras. Madem bana ayıracak vaktin yoktu neden getirdin?"

"Bu gün anlayacaksın."

"Ne?"

"Burak.", diye bağırdığında aniden kapıdan içeriye dalan Burak'a şaşkın gözlerle bakarken Aras'la sarmaş dolaş olan pozisyonumuz yeni aklıma donk etti. Utancımdan hemen ellerimi çekip arkama saklarken Aras da bana bakarak sırıtıyordu.

"Hazırlıklar bitti mi?"

"Hala sürüyor efendim."

"Ayza hanım sıkılmış. Daha fazla beklemek istemiyor."

"Anlaşıldı.", deyip dışarı çıktığında Aras'a döndüm.

"Ya ben uykumda yanlışlıkla Burak diye bağırsam, ya ağzımdan kaçıverse. Burak hemen içeriye mi dalar?", dedim gözlerimi kısıp meraklı gözlerle bakarak.

"Öyle bir şey olursa önce seni sonra Burak'ı öldürürüm."

"Neden ki?"

"Sen beni değil de Burak'ı düşünüyorsun diye ölümü hakedersin, Burak da sen uyurken içeriye dalıyor diye. Ama emin ol öyle bir şey olmaz."

"Emin ol şu açıklamandan sonra olmayacak da.", dediğimde gözlerimi kocaman açıp bıkmışlık havası verdim.

Yavaşça elimden tutup yatağa götürdü.

"Ba-ba."

"Kı-zım.", deyip onun konuşmasını taklit ederek oyun yaptığında yatağın üzerinde kendi oyuncaklarıyla ve dağınık kıyafetlerle oynayan Sibel'i kucağına aldı.

"Sana bir sır vereyim mi kızım?", dediğinde Sibel'in kulağına fısıldaması onun hoşuna gitmişti ve gülmüştü. Aras da Sibel'in gülüşü üzerine o yan gülümsemesini ağzına koyup bana bakarak konuştu. Bu gülümsemesi bile beni kendine aşık edebiliyordu.

"Anneni çok seviyorum. Hiç kardeş istemek aklına gelmedi mi?", dediğinde gözlerimi kocaman açıp Aras'a baktım. Başladı yine sapık moda. Ben de diyorum uzun süredir bir eksiklik hissediyorum.

"Aras saçmalama neler öğretiyorsun öyle çocuğa.", dediğimde Sibel'i hemen kucağından alıp kulaklarını tıkadım.

"Ne var canım. Kardeş istemek onun gayet doğal hakkı."

"Annesi ölü."

"Babası var. Babasının çocuğu olamaz mı?"

"Aras evlenmeden olmaz demiştim.", dediğimde gözlerimin içine baktı. Gözlerini kısarak.

"Evet demiştin.", dediğinde kapı çaldı.

"Gel!"

Bir kere de bağırma be hödük.

"Efendim hazırlıklar tamam."

"Hadi Ayza üzerini giyin çıkıyoruz."

"Ne hazırlığı."

"Güvenlik tedbirleri. Hadi çok soru sormada kızımı bana ver. ", derken ellerini Sibel'in belinden geçirmiş kucağına almıştı.

"Yani bu kadar basit bir olay için beni iki hafta boyunca beklettin mi?"

"Hadi Ayza çok konuşma!", diye bağırarak emrettiğinde kapıdan dışarıya çıkıyordu.

Arkasından gidip kapıyı hızla kapatmakla yetindim. Odun.

Ah kıyafet seçimini de bana bırakmıştı. Of Aras of. Sen beni Paris'e getir. 10 gün boyunca ben sıkılmayayım diye her gün alışverişe çıkarttır sonra üzerini giyin de.Tonla kıyafet var hangisini seçeceğim ben?

...

"Tamam bu elbise de karar kıldık değil mi Ayza?", diye kendi kendime konuştuğumda kapıdan içeriye Aras girdi.

"Zevkine güvenmeliyim.", dediğinde ellerini pantolunun cebine koymuş sırıtıyordu.

"Maviyi sevmez misin?"

"Ben gözlerinin yeşilini daha çok seviyorum.",dediğinde utançla kafamı yere eğdim.

"Hadi hazırsan çıkalım.", dediğinde ayna da son bir kez kendime baktım.

Parlement mavisi mini düz bir elbise ve sarı kıvırcık saçlar. O kadar da kötü değilsin Ayza.

"Dur nereye gideceğimizi söylemeden şurdan şuraya adım atmam.", dediğinde arkasını dönmüş çıkmaya hazırlanan Aras tekrar bana döndü ve yavaş adımlarla yanıma geldi.

"Güven bana güzel bir gece geçireceğiz.", dediğinde burun burunaydık.

Buradayken beni hiç öpme teşebbüsünde bulunmamıştı. Veya diğer kızlara yapmak istediği şeyden bana yapmaya çalışmamıştı. Her yaklaştığında kızaran yanaklarıma bakıp gülmüş ve sonra bana sarılarak uyumuştu. Çoğu gece Sibel'le beraber uyumuştuk, aramıza alarak.

Dediğim gibi güzel bir tabloyduk. Huzurun aşırı koyu renkleri geçmişimizi tablodan saklıyordu. Yaralarımız mutluluğun tonlarınlarında kayboluyordu. Ailelerimiz veya yaşanmışlıklarımız sadece gülüşlerimizden akıyordu. Onu da bizim yaralarımızı taşıyanlar anlayabiliyordu.

Tabi ki yaralarımızı taşıyan tanıdığım tek biri vardı ve o da bizi anlamaya pek niyetli değildi.

"Aras benim sana söylemem gereken bir şey var."

"Araba da söylersin.", deyip tuttuğu elimi çekiştirerek kapıya yöneldiğinde tekrar onu kendime yöneltmek için çektim.

"Bu söylemek istediğimde Sibel'in yiğenim olduğunu söylemek istediğim trajedisine dönmesin Aras.", dediğimde gözlerimin içine bakıp gülümsedi.

"Sahi o olay."

"Ben aşkın ne demek olduğunu bilmiyorum."

"Yine mi aynı konu."

"Ama sen bunları yaptığında hissetmediğim şeyler hissediyorum.", dediğimde devam etmek istemiştim ama Aras'ın soluyan nefesi, benim nefesime karışınca heycanlanmıştım. Konuşamadım.

"Ve?"

"Sanırım ben aşkı öğrendim."

"O zaman sınava tabi tutulmalısın.", dediğinde gözlerinı kısıp bana baktı ve elimden tutup bizi dışarıya çıkarttı.

Asansörün kapısına geldiğimizde bir an durdum.

"Bir fobi daha kaldıramam."

Önce bir yutkundum.

"Bence ben yürüyeyim."

"Saçmalama 56.kattayız."

"Sağlık.", deyip bir adım geri gittim.

"Spor.", deyip bir adım daha geriledim.

"Bunlar hayattır Aras'cım.", dediğimde yapmacık bir şekilde gülümseyip Aras beni yakalamadan hızla merdivenlere yöneldim.

" O kadar hızlı değil küçük hanım.", dediğinde bileğimden tutmuştu.

"Aras istemiyorum. Ben korkularımdan memnunum tamam mı?"

"Sadece gözünü kapat ve denizde olduğunu hayal et.", deyince gözlerine baktım.

Denizden korkan Aras bana denizden bahsediyordu. Sahi benim sayemde yendiği fobisiyle şimdi çok daha mutluydu.

"Elimi tut.", dediğinde asansörün kapanma sesiyle irkildim.

"Şimdi bana dön.", dediğinde diğer elimi de tutup kendine çevirdi.

"Sadece gözlerime bak.", dediğinde hızlı hızlı alıp verdiğim nefeslerim gözlerimi kapatıp bu anı yaşamıyormuş gibi yapma konusunda çok fazla ısrarcı davranıyordu.

"Neden beni seviyorsun?"

"Sen neden beni seviyorsun?"

"Kalp atışlarımı değiştirdin."

"Sen tek düzeliğimi değiştirdin.", dediğinde bir adım yaklaştı.

"Nasıl değiştirdim?"

"Bana Sibel'i verdin. Bir de kalp atışlarını."

Dink.

"Bak o kadar da ürkütücü değilmiş.", dediğinde kafamı sağa çevirdim. Kapı açılmıştı. Biz 56.kattan buraya kadar ben korkmadan gelmiştik.

"Cidden süprizlerle dolusun Aras Kılınç."

"Bu cümleyi bu gece çok sık söyleyeceksin.", dediğinde ağzına yan gülümsemesini koyup elimi tuttu ve kapıya doğru yürümeye başladı.

...

"Aras gözlerimi aç artık.", dediğimde elimden tutup beni arabadan aşağıya indiriyordu.

"Bunu yapmadan olmaz.", dediğinde soluğunu burnumda hissettim. Yavaşça dudaklarıma dudaklarını bastırıp geri çekildi.

Ellerini kafamın arkasından dolayıp gözlerimde ki bandı çıkarttığında ona şaşkın gözlerle bakıyordum.

"Gözlerin açıkken buna izin vereceğinden şüpheliydim.", dediğinde gözlerime bakıyordu. Geriliyordu.

"Gerginsin. Neden?"

Ellerimi yanağına götürüp gerilen hatlarını normal haline dönüştürmeye çalışıyordum. Her bir kas ona dokundukça daha da geriliyordu.

"Aras benim Ayza. Orada mısın? Huu."

Derin bir soluk alıp verdikten sonra;

"Hadi gidelim.", dedi. Elimi tuttu ve arkamı döndürdü.

"Oha.", dedikten sonra elimle ağzımı kapatıp dediğim için pişmanmış taklidi yaptım. Verilebilecek en hafif tepki buydu oysa.

"Henüz bitmemişti."

"Bu yüzden mi altlarına koyacak insan bulamadınız."

"Niye küçük hanım bu yetmez mi?", dediğinde Eyfel Kulesinin her metre başına elinde bir tane mum tutan insan gördüm. Her katında her yerinde.

"Ama bu.."

"Sen acıkmadın mı? Bu gün çok da konuşmadın. Ateşin falan yok değil mi?", dediğinde kızarak Aras'a baktım.

"Bir kere ben çok konuşmuyorum.", dediğinde ciddi anlamda sorgulayan bakışlarını bana yöneltti.

"Tamam belki biraz.", dediğimde istifini hiç bozmadan aynı bakışları sürdürdü.

"Tamam birazdan daha fazla.", dediğimde pozisyonundan taviz vermediğini gördüm.

"Uf Aras hadi yemek yiyelim. Valla açlıktan bayılacağım. Eyfel Kulesi'ymiş Paris'miş bilmem neymiş. Günlerdir hem aç bıraktın hem yalnız. Şuraya düşüp bayılaca..."

"Ayza.", dediğinde susup gülümseyen gözlerine baktım.

Son bir aydır çok fazla gülümsüyordu. Haddinden fazla. Ben Aras'ı güldürebilen ilk kız mıyım yoksa?

...

"Aras tamam daha fazla yukarıya çıkmayalım. Bak bu kat geniş.", dediğimde Eyfel Kulesinin merdivenlerinden geniş balkona açılan kattan içeriye daldım.

Her köşede insanlar vardı ve bizlere arkaları dönüktü. Bir tanesi de merak edip dönüp bakmıyorlardı. Şahsen ben olsam ve bana arkama dönmem için milyonlar teklif etseler yine de arkama döner bakardım. Merak işte. Biliyorsunuz beni.

"Bu kadar insanı nereden buldun."

"İki haftada bu kadarını bulabildim."

"Aha biliyordum. Beni bırakıp bunlarla mı ilgileniyordun?", dediğimde yüz ifademe bakıp kahkaha atmaya başladı.

"Ne var. İki hafta sen de kalp ritimlerini değiştiren adamdan uzak kalsan sen de böyle olursun.", dediğimde mızıkçı çocuklar gibi ellerimi göğsümde birleştirip başka tarafa baktım.

"Hadi balkondan aşağıyı izleyelim.", dediğinde hala kahkahalarını tutmaya çalışıyordu. Rezil olmuş gibi hissediyordum. Yani tamam anladık Ayza aşkı öğrendin de bu kadar çaktırmamalıydın.

Yavaşça balkona doğru yaklaştığımızda ellerinde mum tutan insanlar köşeye çekilip bize yol verdi.

"Evet sınavın iki soru üzerinden oluşacak."

"Hm peki ne zaman sınav olacağım."

"Hazır mısın? İlk sorun geliyor."

Ona doğru heyecanla dönüp kafamı kararlı bir şekilde salladım ve;

"Evet hazırım.", dedim.

"Kalp neye benzer.", dediğinde fen bilgisi dersi aklıma geldi.

"Evet evet cevabını biliyorum. Her insan yumruk şekli gibidir kalp. İnsandan insana değişir. Doğru mu bildim?", dediğimde umutsuzca kafasını sallayıp aşağıya doğru baktı.

Kafamı aşağıya çevirdiğimde gördüğüm manzaranın gerçek olmadığı konusunda kendime iknalarda bulundum.

"Aras ciddi olamazsın değil mi?", dediğimde mırıldanmıştım. Bu manzaranın karşısında sadece sesim bu kadar yükselebilmişti.

"Aslında gerisini buraya takviye edecektik... Ama böylesi daha güzel olur diye düşündüm.", dediğinde gülümsememi tutamadım.

"Bu insanlar içinden sana ne kadar küfür ediyorlardır acaba.", dediğimde Aras'a dönmüştüm. O da gülümsüyordu.

Eyfel Kulesinin eteklerinde ellerinde fenerle Kulenin ekseni etrafında kalp şekli oluşturmuş insanlar vardı. Fenerler kırmızıydı.

"Acıktın mı?", diye sorduğunda sonunda bir şeyler yiyebileceğiz diye içimden geçirdim.

"Açlık ne kelime şu anda şu kırmızı fenerler bana çilekli jelibonu hatırlatıyor. Düşün o kadar umutsuz bir vakayım.", dediğinde beni izliyordu.

"Ne bakıyorsun sen?"

"Sadece senle bir ömür nasıl olur merak ediyorum."

"Emin ol çok uzun sürmemesi gereken bir hayal olurdu.", dediğimde çok konuştuğumu ve katlanılmaz olduğumu ufaktan da olsa kendime itiraf etmiştim.

Hiç bir şeyden habersiz mutlu gülümsemelerim Aras'ın süprizleri arasında peydah olurken o büyük günün ensemizde ki soluğu her geçen saniye daha çok tehditkar oluyordu."Aras burası..."

"Burası ne?"

"Japonya da Eyfel Kulesi var mıydı?"

"Ne zaman mantıklı soru soracaksın?"

"Ne zaman beni kandırmaktan vazgeçeceksin. Hani Japonya'ya gelmiştik. Dostlarımız nasıl burada?"

"Ya hani bu kadar çok konuşuyorsun ya. Konuşmadan önce düşünmeyi akıl etmiyor musun? Toplantı yerimizi Paris'e almış olamaz mıyız?"

"Neden böyle bir şey yapasanız ki?"

"Müşteri memnuniyeti diyelim."

...

"Aras iki gün oldu. Sibel'le beni bu odaya tıktın. Hani toplantıdan sonra gezecektik."

"Toplantı daha bitmedi."

"Sıkıldık bu odanın içinde.", deyip dudak büzdüğümde ayna karşısında kravatını çekiştirerek düzeltmeyi bırakıp yanıma geldi. Dağınık saçlarımın ve uykudan yeni uyanmış mahmurlu gözlerimin arasından elini yanağıma uzatıp baş parmağıyla yanaklarımı okşadı.

"En kısa zamanda."

...

"Aras iki hafta oldu. Neyi bekliyoruz anlamıyorum. Senle beraber gezecektik hani? Sadece Cihat'la çıkıyoruz. Ve nedense Cihat selam bile vermiyor. Yalnız hissediyorum kendimi. Bu şehre gelmekle hata yaptım."

"Öyle deme güzelim."

"Ne dememi bekliyorsun Aras. Ben eve gitmek istiyorum. İşlerini bitirince gelirsin.", derken çıkarttığım valize kıyafetlerimizi tek tek dürerek koymaya başladım.

"Ayza tamam dur toplama kıyafetlerini."

"Üzgünüm."

"Tamam dur toplantılar bitti."

"Sana inanmıyorum.", derken hala bir dolaptan kıyafet çıkartıp bir yatağın üzerinde ki valize seri bir şekilde koyuyordum.

Sıkılmıştım. Aras benimle ilgilenmiyordu. İşleri yoğundu hak veriyordum ama kaldıramayacağı bir sorumluluğu almamalıydı. Benimle ilgilenmeyecekse beni getirmemeliydi. Sadece toplantısına odaklanmalıydı.

Cihat'la da konuşamıyordum. Aklımda ki soruları bir türlü dökemiyordum Cihat'a.

"Sadece sen ve ben artık güzelim.", dediğinde ona sırtımı dönmüştüm. Yavaşça gelip belime sarıldı ve boynuma öpücükler kondurmaya başladı.

Elimde ki kıyafeti yatağın üzerine bırakıp ona döndüm.

"Sıkıldım Aras. Madem bana ayıracak vaktin yoktu neden getirdin?"

"Bu gün anlayacaksın."

"Ne?"

"Burak.", diye bağırdığında aniden kapıdan içeriye dalan Burak'a şaşkın gözlerle bakarken Aras'la sarmaş dolaş olan pozisyonumuz yeni aklıma donk etti. Utancımdan hemen ellerimi çekip arkama saklarken Aras da bana bakarak sırıtıyordu.

"Hazırlıklar bitti mi?"

"Hala sürüyor efendim."

"Ayza hanım sıkılmış. Daha fazla beklemek istemiyor."

"Anlaşıldı.", deyip dışarı çıktığında Aras'a döndüm.

"Ya ben uykumda yanlışlıkla Burak diye bağırsam, ya ağzımdan kaçıverse. Burak hemen içeriye mi dalar?", dedim gözlerimi kısıp meraklı gözlerle bakarak.

"Öyle bir şey olursa önce seni sonra Burak'ı öldürürüm."

"Neden ki?"

"Sen beni değil de Burak'ı düşünüyorsun diye ölümü hakedersin, Burak da sen uyurken içeriye dalıyor diye. Ama emin ol öyle bir şey olmaz."

"Emin ol şu açıklamandan sonra olmayacak da.", dediğimde gözlerimi kocaman açıp bıkmışlık havası verdim.

Yavaşça elimden tutup yatağa götürdü.

"Ba-ba."

"Kı-zım.", deyip onun konuşmasını taklit ederek oyun yaptığında yatağın üzerinde kendi oyuncaklarıyla ve dağınık kıyafetlerle oynayan Sibel'i kucağına aldı.

"Sana bir sır vereyim mi kızım?", dediğinde Sibel'in kulağına fısıldaması onun hoşuna gitmişti ve gülmüştü. Aras da Sibel'in gülüşü üzerine o yan gülümsemesini ağzına koyup bana bakarak konuştu. Bu gülümsemesi bile beni kendine aşık edebiliyordu.

"Anneni çok seviyorum. Hiç kardeş istemek aklına gelmedi mi?", dediğinde gözlerimi kocaman açıp Aras'a baktım. Başladı yine sapık moda. Ben de diyorum uzun süredir bir eksiklik hissediyorum.

"Aras saçmalama neler öğretiyorsun öyle çocuğa.", dediğimde Sibel'i hemen kucağından alıp kulaklarını tıkadım.

"Ne var canım. Kardeş istemek onun gayet doğal hakkı."

"Annesi ölü."

"Babası var. Babasının çocuğu olamaz mı?"

"Aras evlenmeden olmaz demiştim.", dediğimde gözlerimin içine baktı. Gözlerini kısarak.

"Evet demiştin.", dediğinde kapı çaldı.

"Gel!"

Bir kere de bağırma be hödük.

"Efendim hazırlıklar tamam."

"Hadi Ayza üzerini giyin çıkıyoruz."

"Ne hazırlığı."

"Güvenlik tedbirleri. Hadi çok soru sormada kızımı bana ver. ", derken ellerini Sibel'in belinden geçirmiş kucağına almıştı.

"Yani bu kadar basit bir olay için beni iki hafta boyunca beklettin mi?"

"Hadi Ayza çok konuşma!", diye bağırarak emrettiğinde kapıdan dışarıya çıkıyordu.

Arkasından gidip kapıyı hızla kapatmakla yetindim. Odun.

Ah kıyafet seçimini de bana bırakmıştı. Of Aras of. Sen beni Paris'e getir. 10 gün boyunca ben sıkılmayayım diye her gün alışverişe çıkarttır sonra üzerini giyin de.Tonla kıyafet var hangisini seçeceğim ben?

...

"Tamam bu elbise de karar kıldık değil mi Ayza?", diye kendi kendime konuştuğumda kapıdan içeriye Aras girdi.

"Zevkine güvenmeliyim.", dediğinde ellerini pantolunun cebine koymuş sırıtıyordu.

"Maviyi sevmez misin?"

"Ben gözlerinin yeşilini daha çok seviyorum.",dediğinde utançla kafamı yere eğdim.

"Hadi hazırsan çıkalım.", dediğinde ayna da son bir kez kendime baktım.

Parlement mavisi mini düz bir elbise ve sarı kıvırcık saçlar. O kadar da kötü değilsin Ayza.

"Dur nereye gideceğimizi söylemeden şurdan şuraya adım atmam.", dediğinde arkasını dönmüş çıkmaya hazırlanan Aras tekrar bana döndü ve yavaş adımlarla yanıma geldi.

"Güven bana güzel bir gece geçireceğiz.", dediğinde burun burunaydık.

Buradayken beni hiç öpme teşebbüsünde bulunmamıştı. Veya diğer kızlara yapmak istediği şeyden bana yapmaya çalışmamıştı. Her yaklaştığında kızaran yanaklarıma bakıp gülmüş ve sonra bana sarılarak uyumuştu. Çoğu gece Sibel'le beraber uyumuştuk, aramıza alarak.

Dediğim gibi güzel bir tabloyduk. Huzurun aşırı koyu renkleri geçmişimizi tablodan saklıyordu. Yaralarımız mutluluğun tonlarınlarında kayboluyordu. Ailelerimiz veya yaşanmışlıklarımız sadece gülüşlerimizden akıyordu. Onu da bizim yaralarımızı taşıyanlar anlayabiliyordu.

Tabi ki yaralarımızı taşıyan tanıdığım tek biri vardı ve o da bizi anlamaya pek niyetli değildi.

"Aras benim sana söylemem gereken bir şey var."

"Araba da söylersin.", deyip tuttuğu elimi çekiştirerek kapıya yöneldiğinde tekrar onu kendime yöneltmek için çektim.

"Bu söylemek istediğimde Sibel'in yiğenim olduğunu söylemek istediğim trajedisine dönmesin Aras.", dediğimde gözlerimin içine bakıp gülümsedi.

"Sahi o olay."

"Ben aşkın ne demek olduğunu bilmiyorum."

"Yine mi aynı konu."

"Ama sen bunları yaptığında hissetmediğim şeyler hissediyorum.", dediğimde devam etmek istemiştim ama Aras'ın soluyan nefesi, benim nefesime karışınca heycanlanmıştım. Konuşamadım.

"Ve?"

"Sanırım ben aşkı öğrendim."

"O zaman sınava tabi tutulmalısın.", dediğinde gözlerinı kısıp bana baktı ve elimden tutup bizi dışarıya çıkarttı.

Asansörün kapısına geldiğimizde bir an durdum.

"Bir fobi daha kaldıramam."

Önce bir yutkundum.

"Bence ben yürüyeyim."

"Saçmalama 56.kattayız."

"Sağlık.", deyip bir adım geri gittim.

"Spor.", deyip bir adım daha geriledim.

"Bunlar hayattır Aras'cım.", dediğimde yapmacık bir şekilde gülümseyip Aras beni yakalamadan hızla merdivenlere yöneldim.

" O kadar hızlı değil küçük hanım.", dediğinde bileğimden tutmuştu.

"Aras istemiyorum. Ben korkularımdan memnunum tamam mı?"

"Sadece gözünü kapat ve denizde olduğunu hayal et.", deyince gözlerine baktım.

Denizden korkan Aras bana denizden bahsediyordu. Sahi benim sayemde yendiği fobisiyle şimdi çok daha mutluydu.

"Elimi tut.", dediğinde asansörün kapanma sesiyle irkildim.

"Şimdi bana dön.", dediğinde diğer elimi de tutup kendine çevirdi.

"Sadece gözlerime bak.", dediğinde hızlı hızlı alıp verdiğim nefeslerim gözlerimi kapatıp bu anı yaşamıyormuş gibi yapma konusunda çok fazla ısrarcı davranıyordu.

"Neden beni seviyorsun?"

"Sen neden beni seviyorsun?"

"Kalp atışlarımı değiştirdin."

"Sen tek düzeliğimi değiştirdin.", dediğinde bir adım yaklaştı.

"Nasıl değiştirdim?"

"Bana Sibel'i verdin. Bir de kalp atışlarını."

Dink.

"Bak o kadar da ürkütücü değilmiş.", dediğinde kafamı sağa çevirdim. Kapı açılmıştı. Biz 56.kattan buraya kadar ben korkmadan gelmiştik.

"Cidden süprizlerle dolusun Aras Kılınç."

"Bu cümleyi bu gece çok sık söyleyeceksin.", dediğinde ağzına yan gülümsemesini koyup elimi tuttu ve kapıya doğru yürümeye başladı.

...

"Aras gözlerimi aç artık.", dediğimde elimden tutup beni arabadan aşağıya indiriyordu.

"Bunu yapmadan olmaz.", dediğinde soluğunu burnumda hissettim. Yavaşça dudaklarıma dudaklarını bastırıp geri çekildi.

Ellerini kafamın arkasından dolayıp gözlerimde ki bandı çıkarttığında ona şaşkın gözlerle bakıyordum.

"Gözlerin açıkken buna izin vereceğinden şüpheliydim.", dediğinde gözlerime bakıyordu. Geriliyordu.

"Gerginsin. Neden?"

Ellerimi yanağına götürüp gerilen hatlarını normal haline dönüştürmeye çalışıyordum. Her bir kas ona dokundukça daha da geriliyordu.

"Aras benim Ayza. Orada mısın? Huu."

Derin bir soluk alıp verdikten sonra;

"Hadi gidelim.", dedi. Elimi tuttu ve arkamı döndürdü.

"Oha.", dedikten sonra elimle ağzımı kapatıp dediğim için pişmanmış taklidi yaptım. Verilebilecek en hafif tepki buydu oysa.

"Henüz bitmemişti."

"Bu yüzden mi altlarına koyacak insan bulamadınız."

"Niye küçük hanım bu yetmez mi?", dediğinde Eyfel Kulesinin her metre başına elinde bir tane mum tutan insan gördüm. Her katında her yerinde.

"Ama bu.."

"Sen acıkmadın mı? Bu gün çok da konuşmadın. Ateşin falan yok değil mi?", dediğinde kızarak Aras'a baktım.

"Bir kere ben çok konuşmuyorum.", dediğinde ciddi anlamda sorgulayan bakışlarını bana yöneltti.

"Tamam belki biraz.", dediğimde istifini hiç bozmadan aynı bakışları sürdürdü.

"Tamam birazdan daha fazla.", dediğimde pozisyonundan taviz vermediğini gördüm.

"Uf Aras hadi yemek yiyelim. Valla açlıktan bayılacağım. Eyfel Kulesi'ymiş Paris'miş bilmem neymiş. Günlerdir hem aç bıraktın hem yalnız. Şuraya düşüp bayılaca..."

"Ayza.", dediğinde susup gülümseyen gözlerine baktım.

Son bir aydır çok fazla gülümsüyordu. Haddinden fazla. Ben Aras'ı güldürebilen ilk kız mıyım yoksa?

...

"Aras tamam daha fazla yukarıya çıkmayalım. Bak bu kat geniş.", dediğimde Eyfel Kulesinin merdivenlerinden geniş balkona açılan kattan içeriye daldım.

Her köşede insanlar vardı ve bizlere arkaları dönüktü. Bir tanesi de merak edip dönüp bakmıyorlardı. Şahsen ben olsam ve bana arkama dönmem için milyonlar teklif etseler yine de arkama döner bakardım. Merak işte. Biliyorsunuz beni.

"Bu kadar insanı nereden buldun."

"İki haftada bu kadarını bulabildim."

"Aha biliyordum. Beni bırakıp bunlarla mı ilgileniyordun?", dediğimde yüz ifademe bakıp kahkaha atmaya başladı.

"Ne var. İki hafta sen de kalp ritimlerini değiştiren adamdan uzak kalsan sen de böyle olursun.", dediğimde mızıkçı çocuklar gibi ellerimi göğsümde birleştirip başka tarafa baktım.

"Hadi balkondan aşağıyı izleyelim.", dediğinde hala kahkahalarını tutmaya çalışıyordu. Rezil olmuş gibi hissediyordum. Yani tamam anladık Ayza aşkı öğrendin de bu kadar çaktırmamalıydın.

Yavaşça balkona doğru yaklaştığımızda ellerinde mum tutan insanlar köşeye çekilip bize yol verdi.

"Evet sınavın iki soru üzerinden oluşacak."

"Hm peki ne zaman sınav olacağım."

"Hazır mısın? İlk sorun geliyor."

Ona doğru heyecanla dönüp kafamı kararlı bir şekilde salladım ve;

"Evet hazırım.", dedim.

"Kalp neye benzer.", dediğinde fen bilgisi dersi aklıma geldi.

"Evet evet cevabını biliyorum. Her insan yumruk şekli gibidir kalp. İnsandan insana değişir. Doğru mu bildim?", dediğimde umutsuzca kafasını sallayıp aşağıya doğru baktı.

Kafamı aşağıya çevirdiğimde gördüğüm manzaranın gerçek olmadığı konusunda kendime iknalarda bulundum.

"Aras ciddi olamazsın değil mi?", dediğimde mırıldanmıştım. Bu manzaranın karşısında sadece sesim bu kadar yükselebilmişti.

"Aslında gerisini buraya takviye edecektik... Ama böylesi daha güzel olur diye düşündüm.", dediğinde gülümsememi tutamadım.

"Bu insanlar içinden sana ne kadar küfür ediyorlardır acaba.", dediğimde Aras'a dönmüştüm. O da gülümsüyordu.

Eyfel Kulesinin eteklerinde ellerinde fenerle Kulenin ekseni etrafında kalp şekli oluşturmuş insanlar vardı. Fenerler kırmızıydı.

"Acıktın mı?", diye sorduğunda sonunda bir şeyler yiyebileceğiz diye içimden geçirdim.

"Açlık ne kelime şu anda şu kırmızı fenerler bana çilekli jelibonu hatırlatıyor. Düşün o kadar umutsuz bir vakayım.", dediğinde beni izliyordu.

"Ne bakıyorsun sen?"

"Sadece senle bir ömür nasıl olur merak ediyorum."

"Emin ol çok uzun sürmemesi gereken bir hayal olurdu.", dediğimde çok konuştuğumu ve katlanılmaz olduğumu ufaktan da olsa kendime itiraf etmiştim.

Hiç bir şeyden habersiz mutlu gülümsemelerim Aras'ın süprizleri arasında peydah olurken o büyük günün ensemizde ki soluğu her geçen saniye daha çok tehditkar oluyordu.

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

93K 2.2K 14
"sıradan bir ailede yaşayan bir kız yurt dışına okumaya gider ablası Mardin ağası ile evlenir ablasının düğününe gidemdiği için mardine gider yolda U...
3.5M 129K 71
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
330K 2.4K 22
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
828K 18K 31
1. Kitap ; BAĞIMLI - Yeşilin Siyahı 2. Kitap ; TUTUKLU - Yeşilin Matemi 3. Kitap ; VURGUN - Siyahın Busesi Çimen yeşilinin ev sahipliğini üstlenen...