YP / BÖLÜM / 45

144K 4.7K 728
                                    

"Madem kim olduğunu söylemiyorsun ufacık bir ipucu versen.", dedim eve dönmek üzere arabayı süren Cihat'a dönüp en tatlı halimi takınarak.

Olumsuz anlamda kafasını salladı.

"Ucundan ya. Azcık. Minnak."

"Hayır Ayza Hanım.", dediğinde mızıkçı çocuk edasıyla ellerimi göğsümde birleştirip arkama yaslandım ve sessizce güneşin akşam karanlığına verdiği ışığı izledim.

...

"Aras biz geldik.", dedim kucağımda ki Sibel'le açtığım kapının üzerinde ki anahtarlarımı almaya çalışırken.

"Aras Bey yok Ayza Hanım. Ama içeride arkadaşınız olduğunu söyleyen birisi var.", dediğinde Ayça'ya sorgulayan bakışlarımı attım.

"Kimmiş?"

"Söylemedi."

"Tamam al sen Sibel'i. Mamasını ver ve uyut. Aras nereye gittiğini söyledi mi?"

"Size bakmak için çıkmışlardı ama?"

"Geç de kalmadık. E ben Cihat'ın yanındaydım. Bu adam nereye gitti acaba.", dediğimde kendi kendime konuşarak ikinci salonda ki arkadaşım olduğunu söyleyen kişiyi görmeye yöneldim.

"Ayza."

"Ne arıyorsun burada? Bu ne yüzsüzlük? Evimize kadar gelmişsin."

"Ayza dinle beni nolur.", dediğinde elini uzatıp bana iki adım yaklaşan Mert'i elimi havaya kaldırıp yüzümü ondan başka bir yöne çevirerek durdurdum.

"Yüzünü dahi görmek istemiyorum. Sen katilsin."

"Aras değil mi?"

"Değil elbette. O annesinin ve babasının acısını yaşıyor. Senin yarattığın acıyı. Senin yaptığın caniliğin sonuçlarını o ödüyor.", dediğimde alaycı gülümsemesiyle ellerini kot pantolonunun içine geçirdi.

"Ne yani? Aras'ın üvey babamın ölümüne sebep olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?"

"Sen neler saçmalıyorsun böyle. Çabuk defol evimizden.", dediğimde elimle kapıyı işaret edip gözlerine sadece donuk bakmakla yetinmiştim.

Korkumu saklamaya çalışıyordum. Mert'in yapacaklarından doğan korkumu. Gerçekleri öğrendiyse intikamını almadan durmazdı. Hele ki üvey babası değer verdiği birisiyse bunu asla es geçmezdi.

Yanımdan geçip giderken alaycı gülümsemesini devam ettirerek fısıldadı.

"Bu son görüşmemiz olmayacak kelebeğim. Mutluluğunun daimiyeti benim iznim kadardır."

"Defol!", dediğimde burnuma kadar girmiş ve gözlerini kısarak gülümsemeye devam etmişti.

"Cihat, Mert Bey'e yolu göster.", diye kükrediğimde bir an durup baktı.

"Aras Bey nerede?"

Endişelenmişti. Ben de endişelenmiştim.

"Gel bakalım Cihat. Bana yolu göster.", deyip alayla gülümsediğinde Cihat hızla önüne geçmiş ve yolu göstermek adına ikinci salondan kapıya yönelmişti.

Bense koltuğa oturup kendimi salmıştım. Mutluluktan kastı bendim. Ölümü bekleyen sessiz kelebek...

Mert'in istediği bir zaman mı ölecektim? Mert beni mi öldürecekti?

Kesinlikle beyni yıkanmıştı. O beni öldüremezdi. Saçımdan bir tel çektiği için ilk okulda kız arkadaşımı tekme tokat döven Mert beni öldüremezdi. Bu o değildi. Gerçek anlamda söylüyorum. Mert bu değil. Değişmiş, kendinden geçmiş.

YENİ PATRONUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin