YENİ PATRONUM

By sarviyan

12.6M 410K 63.8K

TÜM KİTAP + İKİNCİ KİTAP YAYINDA! More

YP / BÖLÜM / 1
YP / BÖLÜM / 2
YP / BÖLÜM / 3
YP / BÖLÜM / 4
YP / BÖLÜM / 5
YP / BÖLÜM / 6
YP / BÖLÜM / 7
YP / BÖLÜM / 8
YP / BÖLÜM / 9
YP / BÖLÜM / 10
YP / BÖLÜM / 11
YP / BÖLÜM / 12
YP / BÖLÜM / 13
YP / BÖLÜM / 14
YP / BÖLÜM / 15
YP / BÖLÜM / 16
YP / BÖLÜM / 17
YP / BÖLÜM / 18
YP / BÖLÜM / 19
YP / BÖLÜM / 20
YP / BÖLÜM / 21
YP / BÖLÜM / 22
YP / BÖLÜM / 23
YP / BÖLÜM / 24
YP / BÖLÜM / 25
YP / BÖLÜM / 26
YP / BÖLÜM / 27
YP / BÖLÜM / 29
YP / BÖLÜM / 30
YP / BÖLÜM / 31
YP / BÖLÜM / 32
YP / BÖLÜM / 33
YP / BÖLÜM / 34
YP / BÖLÜM / 35
YP / BÖLÜM / 36
YP / BÖLÜM / 37
YP / BÖLÜM / 38
YP / BÖLÜM / 39
YP / BÖLÜM / 40
YP / BÖLÜM / 41
YP / BÖLÜM / 42
YP / BÖLÜM / 43
YP / BÖLÜM / 44
YP / BÖLÜM / 45
YP / BÖLÜM / 46 (FİNALE 5 KALA...)
YP / BÖLÜM / 47 (FİNALE 4 KALA...)
YP / BÖLÜM / 48 (FİNALE 3 KALA...)
YP / BÖLÜM / 49 (FİNALE 2 KALA...)
YP / BÖLÜM / 50 (FİNALE 1 KALA...)
YP 2

YP / BÖLÜM / 28

221K 8.5K 3.1K
By sarviyan

Burak beceriksizinin Ayza'nın yerini kaybettiğini söyleyince Ayça'ya Sibel'i alıp eve gitmesini söyledim. Kucağımda uyuyan Sibel zar zor ellerini boynumdan çekip Ayça'ya sarılarak bulunduğum yerden uzaklaştı.

Cihat ve bir kaç sağlam adamı da yanıma alıp Burak'ın Ayça'yı son gördüğü yere gittim. Adamlara etrafa bakmalarını söylediğimde beynimde ki bin bir türlü düşünceyi bir köşeye bırakıp aralarından sadece bir tanesini seçtim.

Ayza'ya ne yapmıştım ben? Ona bir şey olacak olursa asla kendimi affetmezdim.

Haklıydı. Kendi duvarlarımın arkasına saklanmış zengin züppesinden başkası değildim ben. İlacım Ayza mı olacaktı? Beni iyileştirmesine izin mi vermeliydim? Aşık olmanın nasıl bir şey olduğunu unutmuşken şapşal bir kızın karşıma çıkıp bütün düzenimi alt etmesine izin mi vermeliydim?

Ayak bağı olmasına, duygularımla düşüncelerimi bir keseye koyulmasına, sürekli düşüncelerimi ele geçirmesine izin mi vermeliydim?

Kalbime dokunca geçecek miydi bütün yaralarım?

Bulduğum bir merdiven köşesine oturdum. Ayza'ya bunu yapan bendim. Korkuyor muydu acaba? Buraya kadar yürümüş müydü? Neden düşünüyorum ki? O da diğer kızlar gibi salak ve büyük başarıların önündeki duvar. Benim diğerlerinden farkım bunu farketmemdi. Büyümemin sebebi kızların tamamen gereksiz varlıklar olduğunu kabullenmemdi. Şimdi ne oluyor peki? Neden onu farkediyorum, merak ediyorum? Neden ulan neden?

Yavaşça kafamı eğip derin bir nefes aldım. Ayağa kalkmak için hazırlandığımda pantolonuma değen bir kaç sarı uzun kıvırcık saçları gördüğümde sinirlerime hakim olamamıştım. Bunlar Ayza'nın saçlarıydı.

Bir kaç saniye daha bulduğum saç tellerine baktıktan sonra eğilip bir tanesini elime aldım.

"Aras bey bulduk."

Elimdeki saç tellerine baktım. Gecenin koyu karanlığında Ayza'nın tek başına dışarılarda olma fikrine sinirlendim. Ayza'nın korumasız olmasına sinirlendim. Ayza'nın benim olmamasına sinirlendim...

Elimdeki saç tellerine bakmaya devam ederek ;

"Nerede?",dedim. Sinirden terleyen vücudumu kontrol altına almaya çalışıyordum.

"Efendim..."

"Cihat nerede?", diye bağırıp kafamı kaldırdığımda sesimin bütün sokaklarda yankılandığını farkettim. "Dediklerimi ikiletmemelisin.", dedim sessizce kafamı tekrar eğip elimde ki saç tellerine bakarak.

"Taner ve Mert...", dediğinde önce elimle sus işareti yaptım.

Bu sondu.

Kaç saniye de ayağa kalkıp arabaya yöneldiğimi saymadım ama bir dakika içerisinde Ayza'nın bulunduğu yere varmıştık.

İçeriye girdiğimde Mert'in elini Ayza'da görünce geçmişte ki hesabımızın kapanmadığını anladım. İntikam almak istiyordu. Ama onun intikam oyununa Ayza'yı katamazdım. Ayza'yı yeni kabullenmiştim. Kaybedemezdim. Bir kez daha yapmayacaktım aynı hatayı. Sorumluluklarıma sırt çevirmeyecektim.

"Çek lan elini."

...

Ayza'yı eve getirdiğimde üstü başı kirlenmiş, hafif yırtılmıştı. Gözlerinin etrafı mosmordu. Bunu ona ben yapmıştım. Elimi yavaşça yüzüne götürmeye yeltendiğimde bu masum güzelliği bir kez daha kirletmemem gerektiğini hatırlattım kendime.

Yavaşça kollarımın arasına aldım ve duş kabinine götürdüm.

"Ayça."

Bir kaç saniye sonra Ayça'nın telaşla yanıma gelişi üzerine Ayza'yı gösterdiğimde onaylarcasına kafasını salladı.

Duşunu aldırdıktan sonra ona verdiğim kıyafetlerimi giydirdi.

Kendime alıştırmalıydım Ayza'yı. Daha önce hiç bir erkekle +18 düzeyinde bir ilişki yaşamadığı belliydi. İlk öpücüğünü elinden aldığım için bana sitem etmişti. Ürkmesine müsaade etmeden, yavaş yavaş benim olacaktı.

Ama benim yaşam koşullarımdan da taviz vermeyecektim. Hiç bir erkek ona dokunmayacaktı, erkek arkadaşı olmayacaktı. Bana karşı gelmeyecek, kurallarımı ikiletmeyecek, beni sinir etmeyecekti.

Ayza'yı yavaşça yatağıma yatırdıktan sonra yanına yatıp düşünmeye başladım. Onunla beraber nasıl bir hayatım olurdu? Normal ailelerin nasıl bir yaşamı vardı?

Düşünceler arasından sıyrılırken Ayza'nın yavaşça uyandığını gördüm. İşte başlıyorduk.

...

"Sen nerelerdeydin?", dedim. Gerçektan aşık olmamış bir kız. Saf, temiz... Ayza benim sıfırdan başlama şansım. Her şeyimi ona benzetme şansım. Onun gibi saf ve temiz olma.

Hiç bir erkeğe karşı daha önce bir şey hissetmemesi ellerimi kana bulamam gerekmediği anlamına geliyordu. Sanki yeni bir hayat benim ellerimde şekillenecekti. Ayza'ya benim hayatımı öğretmem gerekiyordu.

"Ne?"

Ona, kendisinin benim yeni şansım olduğunu söyleyecektim. Onu sevdiğimi. Beni sevmesi gerektiğini. Ona aşık olmayı öğretebileceğimi söyleyecektim. Ayza bana göre bir kız değildi. O diğer kızlar gibi değildi. Utangaçtı.

Tık tık tık...

"Bizim bütün konuşmalarımız bu şekilde bölünmek zorunda mı?"

"Gel."

"Aras bey."

"Ne istiyorsun Cihat karga daha ...", derken Ayza'nın oha sesiyle durdum. Her lafımızı böyle kesecekse edeceğim küfür az bile kalacaktı.

"Ne var Cihat?"

"Efendim Mert..", dediğinde Ayza Cihat'ın konuşmasını sinirle kesti.

Yine ne saçmalayacaktı o küçük beyniyle.

"Sen ciddi misin Aras? Hayatımı kurtaran erkeği buraya kadar getirip bir de yetmiyormuş gibi zorbaca alıkoydun öyle mi?"

Mert'i savunuyordu. Onu mu seviyordu lan bu kız? Sanane Mert'ten. Sen benim kadınım olacaksın.

"Sen karışma!", dedim. Gene o küçük burnunu her konuya maydanoz ediyordu. Ne kadar tehdit edersem edeyim boşunaydı.

"Ne demek karışma. O benim çocukluk arkadaşım tamam mı? Beni kurtaran adam. Sen beni tehlikeye iterken o benim için endişeleniyordu.", dediğinde bir an durdum.

Mert'i seviyordu. Aklıma bu denli girmişken birden çıkmayı mı tercih ediyordu?

Onu kovarken aklımdan ne geçiyordu. Kız haklıydı. Ama çok ileriye gitmişti. Benim kadınım olacaktı.

O Mert hergelesinin ağzını burnunu dağıtacaktım. Geçmişin öcünü böyle mi almaya çalışıyordu.

Ayza'nın her bir kelimesinde ayrı bir suçluluk duyuyordum. Bu kız beni değiştiriyordu. İlk kez böyle oluyordum. Beni değiştirmesini kabullenmekle hata mı yapmıştım.

Odadan çıkmak en iyisiydi. Yoksa Ayza'ya zarar verecektim. Söylediği her bir kelimeyi ayrı ayrı ödetecektim.

İş yerine gittiğimde bir bayanın ofisimde beklediğini gördüm.

Esmer, uzun bacaklı, uzun saçlı... İşimi görür.

Kapıyı açtığımda elindeki dosyalarla ayağa kalktı. Masama doğru yürürken kızın heyecandan elindeki dosyaları düşürdüğünü gördüğümde bu sekreterlerle çok işim olacağını düşündüm.

Ya da belki sekreter olarak almazdım. Elimin altında her zaman bir kadın bulunmalıydı.

"Be-ben iş başvurusu iç..."

"Otur."

Titreyerek yerine oturduğunda açmış olduğu göğüs dekoltesine baktım. Bayanlar kendilerini kullandırarak her zaman bir üst kademeye ilerliyorlardı. Ayza'nın o gün giydiği mini elbiseyi hatırlayınca Mert'in adi üvey babasıyla nasıl bir görüşme yaptığını merak etmeye başladım.

Gözlerinin içine biraz bakınca göğüslerini dikleştirip beni tavlamaya çalışan bakışlarla bana baktı.

"İşe alındınız."

"Ne yani? Hepsi bu kadar mı?", diye dudaklarını büzüp uzattığında göğüs dekoltesini daha fazla açarak bana eğildi.

"Masanızı odama kurdurtmalarını söyleyin."

Ayağa kalkıp elini uzattı. Gözleriyle beni süzüyordu. Ben de onu. Bacaklar baya iyiydi.

"Sizinle çalışmak benim için bir zevk olacak."

"Emin olun benim içinde öyle.", dediğimde sinsice sırıtıp elindeki dosyayla kıvıtarak dışarıya çıktı.

Uzun zamandır bir kıza dokunmamıştım. Bu sekreterin geldiği iyi oldu.

...

Eve gittiğimde Ayza'nın hala uyanmadığını öğrendim. Ayça Sibel'le arka parkta oynuyordu.

Cihat ise başımda dikilmiş bir şeyleri yumurtlamak için zaman kolluyordu.

"Efendim Mert olayını napacağız."

"Cihat bu konuyu konuşmak istemiyorum.", dedim elimdeki anahtarlığı masanın üzerine bırakarak.

"Ona ne yapmayı planlıyorsunuz?", dediğinde sinirlerimi zorlamaya başlamıştı.

Yavaşça ona dönüp ;

"Kadınımın peşinden koşmak ne demek ona ödeteceğim. Şimdilik depo da kalsın.", dedim. İtiraz istemediğim anlamış olmalıydı.

"Aras bey Mert'in de etrafı geniş. Mantıklı bir açıklaması olabilir. Serbest bırakalım."

"Genişse geniş. Ayza'yla ne işi var. Sanane ondan lan. Sana noluyor?"

"Duydunuz Aras bey çocukluk arkadaşlarıymış, kurtarmak istemiştir."

Cihat'ın onu savunan halleri canıma taketmişti. Eh yeter be. O cüssenin altında fare gibi bir yürek taşımak da bir yere kadardı. İşimi görmez olmuştu.

"Ona dersini vermeden göndermeyeceğim. Görecek o benim kadınıma sarkmak ne demek.", dediğimde yukarıdan bir tıkırtı sesi duydum. Kafamı çevirdiğinde poposunun üzerinde bir kaç merdiven kayıp olduğu yerde duran Ayza'yı görünce durdum.

Bizi mi dinliyordu? Mert hakkında konuştuklarımızı duymuşsa canını fena yakacaktım. Zaten sabah fena kaşınmıştı. Ona olan sinirim eğer yeni bir sekreterin geldiği haberi olmasaydı hala geçmemiş olacaktı. Yeni sekreter de zaten sinirli anlarım için yanımda durmalıydı.

Kurallarımı öğretme vaktiydi. Güzellikle öğrenmiyorsa sertçe öğrenecekti.

Hızla yukarı çıktım. Dayakla ya da normal yolla... Bir daha asla bana karşı çıkmaması gerektiğini ona birisinin söylemesi gerekti. Kolundan tutarak aşağıya çekiştirdim.

"İnsanları dinlemenin ayıp olduğunu öğretmediler mi sana?"

"Aras az bir dur kolumu sıkıyorsun. Canım yanıyor. Sibel için gelmiştim. Noluyor ya ? "

Oyun oynuyordu.

Cihat'ın yanına vardıktan sonra onu Cihat'ın önüne bıraktım. Bu sefer ben değil Cihat cezasını verecekti. Ona en son dersini vermeye kalkıştığımda hastanede kan kaybından ölmek üzereydi.

"Bizi duymadınız mı Ayza hanım?"

"Yoksa duymam gereken bir şey mi konuşuyordunuz?", dediğinde bir an durdum. Doğru mu söylüyor diye gözlerini kolaçan ettim.

Kolundan tuttuğum gibi yukarı çekiştirmeye başladım.

"Aras dur.", diye bağırmaya başladığında merdivenlerde bana ayak uyduramıyor sürekli salak gibi bir yerlere çarpıyordu.

Odasına geldiğimizde içeriye fırlattım ve Ayça'ya sinirle soluyarak seslendim.

"Sibel'i getir. Çabuk!", diye bağırdığımda Ayza dehşetle gözlerime bakıyordu.

Bu gece olacakları Ayza bilmemeliydi.

...

AYZA'NIN AĞZINDAN ;

Aras hızla beni yukarı çıkartırken ayaklarım merdivene çarpıyordu. İkazlarıma rağmen hızla ilerliyordu.

Acaba gizlice dinlediğimi anlamış mıydı? Çok sinirliydi ve bu halleri beni korkutuyordu.

Odamın kapısını açıp beni içeriye attığında gözlerinden alevler çıktığını farkettim. Çok sinirliydi.

"Ayça!", diye bağırdığında ben bile irkilmiştim. Ayça nasıl saniyeler içinde burada olmasın?

"Sibel'i getir. Çabuk!", diye bağırdığında ona zarar vermesinden korktum. Ama yapamazdı. Biliyordum o da artık Sibel'le özel bir bağ kurmuştu.

Ayça Sibel'i getirdiğinde Aras kucağına alıp odama, yatağımın üzerine koydu ve hızla çıkıp kapımı kilitledi.

Ne? Nasıl kapımı kilitler o?

"Aras aç kapıyı.", diye bağırdım. Ama her ne kadar bağırırsam bağırayım, tekmelersem tekmeleyeyim boşaydı.

En son kapıya son bir kez tekme atıp;

"İnatçı keçi!", diye bağırıp Sibel'in yanına gittim.

Uff napacaktım ben şimdi bu dört duvar arasında. Neyse ki Sibel'im yanımdaydı. Özlemiştim. Hemen ona sarılıp oynamaya başladım. Bir yandan da oyuncaklarla beraber boğuşmaya.

Bir tane bebeği eline alıp ;

"Ba-ba", diye kekeleyince elimde ki oyuncağı bıraktım ve durdum. Donmuş gibiydim. Doğru mu duydum? Baba mı dedi o?

"Ne dedin sen?"

"Ayass" , "Ba-ba"

Bir dakika bir dakika. Ben doğru duymuyorum değil mi? O Aras baba demeye çalışmıyor. Elimdeki oyuncağı bırakıp hemen Sibel'i kucağıma aldım ve odadan çıkmak için yollar aradım.

Bunu ona kesin Aras öğretmişti. Sibel'in hayalleriyle oynamak ne demek ona öğretecektim. Gelecekte onu hep babası sanacaktı.

En son pes edip yatağa doğru ilerlerken karşımdaki banyo kapısını gördüm ve sevinç çığlığı attım.

Şimdi Aras bey. Siz bittiniz.

Sibel ses çıkarmasın diye yavaşça eline oyuncağını verip kapıyı araladım. Aras'ın odası boştu ama ters giden bir şeyler vardı. Az önce üzerinde olduğu takım elbiseleri burada gelişi güzel yere saçılmıştı. Kapısı ardına kadar açıktı. Parmak uçlarımda yavaşça ilerledim ve merdivenlere doğru yol aldım.

İlginç sesler geliyordu. Tabak sesleri gibi. Yemek mi yiyordu acaba?

Yavaşça ikinci salona indim ve mutfağa yönelmeden Sibel'i merdiven altının köşesine koyulmuş küçük sandalyeye yerleştirdim.

Mutfağa doğru yöneldiğimde karşılaştığım manzaraya inanmamak istedim.

Üzerinde Aras'ın gömleği olan, uzun bacaklı, uzun saçlı bir kız mı?

"Sen kimsin?", dedim sinirle yanına yaklaşıp. Cevabı her ne olursa olsun onu çok pis yolacaktım.

"Asıl sen kimsin?", dedi elindeki tabağıyla bana dönüp ağzını yamultarak. Ben o ağzını çok güzel yamultacaktım.

Son bir kez şans verdim ve bir daha sordum.

"Sana burada ne arıyorsun dedim.", her kelimeye ayrı baskı yaparak konuştum.

"Sen iki numara mısın? Aras bana başkasının geleceğini söylememişti ama...", dediğinde yüzünün beni küçümser hal alması mı haketmişti bu dayağı yoksa Aras'ın ismini ağzına alması mı bilmiyordum. Elindeki tabağı tuttuğum gibi yere fırlattım ve uzun saçlarını bir güzel elime dolayıp aşağı doğru çektim.

"Bana bak kızım. O küçümseyen gözlerini alırım o çok müsait arka tarafın var ya... Oraya ..."

"Şşş...", dedi Aras üzerine atleti geçirip yerde ki tabak kırıntılarına bakarak.

Biraz daha tabak kırıntılarına baktıktan sonra gördüğü manzara gayet normalmiş gibi hiç aldırmadan buzdolabına yöneldi ve ;

"Neler oluyor burada?", dedi dolaptan bir şeyler çıkartırken.

"Aşkım kurtorsono beni. Bak uf oluyor saçlarım."

"Lan ben senin o saçlarını alır ...", dedim daha çok aşağı çekiştirip diğer elimle gömleğini yırtarak kendime çekerek.

"Ben sana git demedim mi? " , dedi elindeki bir bardak sütü kafasına dikip bana sırıtırak bakarken.

Allah'ım onu birazdan öldürecektim.

"Ama acıkmıştım. Hem biraz daha devom edoroz sondom. "

İşte tamam. Başardı. Sonunda bardağımda ki son damlayı taşırdı.

"Ulan ben senin... " , dedim ve yere fırlatıp üzerine çıktım. Saçını başını öyle bir yoluyordum ki kız bana karşılık veremiyordu. Belimde hissettiğim ellerle geri çekilirken kızın saçını da tutuyor benimle beraber çekip kalkmasını sağlıyordum.

"Ayza bıraksana kızın saçını.", derken ellerimi tutup çekiştiriyordu.

En son ellerimden saçları kurtulunca daha çok çırpınıp ellerimi ona doğru uzatmaya çalışıyordum. Aras ise beni daha çok geriye çekiyordu.

"Ya Aras bıraksana. Ben ona göstereceğim beni küçümser gibi bakmayı. Oşkommmmmuş. Ben senin o oşkomunu alırım var ya. Hayal bile edemezsin girdiği yeri..."

"Ayza bir sus.", dediğinde hala onun kolları arasındaydım. Ayaklarım yerden kesilmişti. Göbek etrafımdan tutmuştu. Kafamı biraz geriye doğru kaldırdığımda gözlerime bakıyordu. Burun burunaydık.

Ellerini göbeğimden ittirip yanına geçtim ve kollarımı göğsümde birleştirip hesap sorarcasına bir ona bir de şu gerizekalı yelloza kaşlarım çatık bir şekilde bakıyordum.

"Sen git.", dedi koltuğun üzerinde ki bayan elbiselerini alıp kıza uzatırken.

"Ne zaman ararsın boboğomm.", dediğinde bir adım atıp elimi havaya kaldırarak;

"Ulan sen hala burada mısın?" , diye üzerine yürüdüğümde bir kaç adım çekilip Aras'ın arkasına saklanmaya çalıştı.

Aras ise kızın kolundan tutup önce birinci salona sonra ise kapıya doğru götürdü. Kapı da ki korumaya bir kaç şey söyledikten sonra yavaşça yanıma gelip karşıma dikildi.

Kaşlarımı çatmış bir şekilde başka tarafa bakıyordum. Ellerim göğsümdeydi.

Aras ise ellerini cebine koymuş hafif tebessüm ederek bana bakıyordu.

"Nasıl çıktın?", dediğinde şimşek çakan gözlerimi ona çevirdim ve;

"Banyoyu da kilitlemeyi unutma bir dahaki sefere.", dedim sertçe ve yine kafamı öteki tarafa çevirdim.

Yavaşça yanıma geldi ve elini çeneme koyup kendisine dönmemi sağladı.

"Odana çık.", dedi tebessümünü devam ettirerek. Orta da mutlu olunması gereken şey neydi acaba? Hani kız kavgası da görmedi adam akıllı. Bırakacaktı kızı elime. Ohh miss. Herkes mutlu olacaktı. Kız nasibini alacaktı, Aras kız kavgası görecekti, ben de o sürtüğe Aras'a yaklaşmanın ne demek olduğunu öğretecektim.

Bir dakika yanlış söyledim. Amacım Aras'a dokunmasının ne demek olduğunu öğretmek değildi, yani zaten biliyordur dokunduğu için ama, tabi ki dokunduğu için sinirliyim. Yani değilim. Off daha kendime açıklayamıyorum.

Sinirle gözlerine bakarken duyduğumuz sesle ikimiz de arka tarafıma baktık.

"Ayass ba-ba."

...


Continue Reading

You'll Also Like

757K 44K 44
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
198K 7.1K 64
İntikam için oynanan oyunlar... Hazal Şahin, 22 yaşında bir genç kız. Ailesini küçük yaşta kaybetmiş, üvey ailesi ile büyümüş, bir kız çocuğu. Büyüdü...
2.8M 115K 101
"Kaç kadınla birlikte oldun bilmiyorum ama ben onlardan biri değilim tamam mı!" sinirden ağlıyordum,savaş sabır diler gibi yukarıya bakarken sakin ol...
8.9K 1K 15
Aşk mı? Bu imkansız... **** 14.10.2023 yeniyetişkin #1