YENİ PATRONUM

By sarviyan

12.6M 411K 63.8K

TÜM KİTAP + İKİNCİ KİTAP YAYINDA! More

YP / BÖLÜM / 1
YP / BÖLÜM / 2
YP / BÖLÜM / 3
YP / BÖLÜM / 4
YP / BÖLÜM / 5
YP / BÖLÜM / 6
YP / BÖLÜM / 7
YP / BÖLÜM / 8
YP / BÖLÜM / 9
YP / BÖLÜM / 10
YP / BÖLÜM / 11
YP / BÖLÜM / 12
YP / BÖLÜM / 13
YP / BÖLÜM / 14
YP / BÖLÜM / 15
YP / BÖLÜM / 16
YP / BÖLÜM / 17
YP / BÖLÜM / 18
YP / BÖLÜM / 19
YP / BÖLÜM / 20
YP / BÖLÜM / 21
YP / BÖLÜM / 22
YP / BÖLÜM / 23
YP / BÖLÜM / 24
YP / BÖLÜM / 25
YP / BÖLÜM / 26
YP / BÖLÜM / 28
YP / BÖLÜM / 29
YP / BÖLÜM / 30
YP / BÖLÜM / 31
YP / BÖLÜM / 32
YP / BÖLÜM / 33
YP / BÖLÜM / 34
YP / BÖLÜM / 35
YP / BÖLÜM / 36
YP / BÖLÜM / 37
YP / BÖLÜM / 38
YP / BÖLÜM / 39
YP / BÖLÜM / 40
YP / BÖLÜM / 41
YP / BÖLÜM / 42
YP / BÖLÜM / 43
YP / BÖLÜM / 44
YP / BÖLÜM / 45
YP / BÖLÜM / 46 (FİNALE 5 KALA...)
YP / BÖLÜM / 47 (FİNALE 4 KALA...)
YP / BÖLÜM / 48 (FİNALE 3 KALA...)
YP / BÖLÜM / 49 (FİNALE 2 KALA...)
YP / BÖLÜM / 50 (FİNALE 1 KALA...)
YP 2

YP / BÖLÜM / 27

218K 8.2K 1.2K
By sarviyan

Profilimde ki Çocukluk Aşkım kitabımı da beklerim =)


"Aras.", diyebildim sadece kısık bir sesle. Onu sevmek istiyordum ama sevmek nasıl bir şey bilmiyordum. Aşık olmak. Ben aşık mıydım ona? Seviyor muydum onu? Bilmiyordum ki. Hissettiğim tek şey heyecanın abartılmış haliydi. Sadece aşırı heyecandan dolayı nefesimin kesilmesiydi. Bu muydu aşk? Bundan ne zevk alınıyordu ki? Aras beni sürekli üzüyordu. Sürekli canım yanıyordu. Aşık olmak seni üzmeleri için ayrıcalık vermek miydi? Saçmalık.

"Efendim Ayza.", dedi fısıldayarak.

"Ben bilmiyorum."

"Neyi? Senin de beni isteyip istemediğini mi?"

"Hayır.", dedim ama o kadar kısık dedim ki ben bile sesimi duymadım. Aşkın ne demek olduğunu bilmediğimi söylemeye utanıyordum.

"Neyi o zaman?", dedi iyice dudaklarıma yaklaşarak. Öpmek istiyordu, biliyordum.

"Aşık olmayı.", dediğimde birden kafasını kaldırıp bana şaşkınca baktı. Gülmeli miydim? Şaşkınca bakışları şebekçe anlamamaya dönünce biraz daha kendimi tutarsam patlayacağıma emin oldum ve tebessüm etmekle yetindim.

"Sen ciddi misin?", dedi bir adım geriye çıkıp. Sonunda rahat bir nefes.

"Evet ne var ki bunda?"

"Sadece..."

"Sadece ne?", dedim. Beni hor mu görüyordu aşık olmayı bilmiyorum diye. Gayet normal bir şey Allah Allah.

"İlk kez senin gibisini görüyorum.", dedi serserice sırıtıp saçlarının ellerinin arasına alarak. Dudağını ısırarak gülüyordu. Şimdi de benim özelliklerimi mi çalıyordu?

Mutluymuş gibi sırıtıyordu. Sevinçten, heyecandan havalara uçacakmış gibi. Hatta çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu.

Bütün bu anlamsız hareketlerine sadece kaşlarımı çatarak karşılık veriyordum. Alay mı ediyordu yoksa başka bir şey mi oluyordu anlamamıştım? Sinirden ayaklarımı ritimli bir şekilde yere vurup onun artık sevinçten bir sağa bir sola tebessüm edip dudaklarını ısıran hallerini izlemeye başladım.

En son dayanamayıp ;

"Tamam anladım komik geliyor da bari şunu önümde yapma.", dedim. Bir an durup bana baktı. Hala gülüyordu. Gözlerinin içi parlıyordu. Onu ilk kez bu kadar mutlu gördüğümü itiraf etmeliydim. Ne için mutlu olmuştu? Hala gülüyordu, hala mutluydu.

"Ne?", dedim ellerimi iki yana açıp. Sinirlenmiştim artık. Neye gülüyordu bu?

"Sen...", dedi ve yine tebessüm edip dudaklarını ısırarak yatağın köşesine oturdu.

"Ben ne ya? Söyle artık şunu."

"Sen nerelerdeydin?", dedi tebessümünü azaltıp. Ama hala yüzündeki belli belirsiz sırıtış onun mutluluğunu gösteriyordu.

"Ne?", dedim anlamayan bir ifadeyle. Ne saçmalıyordu?

Tam ağzını açacakken kapı çalındı.

"Bizim bütün konuşmalarımız bu şekilde bölünmek zorunda mı?", dedim puflayıp pencereye dönerek. Biraz güneşi görüp sakinleşmek bana iyi gelecekti. Alaca kızıllığına sinirlerimi bırakmak istiyordum.

"Gel.", diye bağırdı Aras. Artık bağırdı dememe gerek yok değil mi? Alıştık artık.

"Aras bey."

Cihat'ın sesiydi.

"Ne istiyorsun Cihat karga daha ..."

"Oha.", dedim gözlerimi kocaman açıp Aras'a dönerek. O ise sadece sinirle bakışlarını önce bana sonra yine tekrar Cihat'a çevirdi. İnatçı keçi.

"Ne var Cihat?"

"Efendim Mert.."

"Sen ciddi misin Aras? Hayatımı kurtaran erkeği buraya kadar getirip bir de yetmiyormuş gibi zorbaca alıkoydun öyle mi?", dediğimde Aras biraz daha sinirlendi. Git gide kaşlarını daha çok çatıyor daha çok alnında ki damarlar meydana çıkıyordu.

"Sen karışma!", dedi dudaklarının arasından tıslarken.

"Ne demek karışma. O benim çocukluk arkadaşım tamam mı? Beni kurtaran adam. Sen beni tehlikeye iterken o benim için endişeleniyordu.", diye bağırdığımda çok fazla ileriye gittiğimi farkettim. Elinde sıktığı yumruğu sertçe bırakıp dışarıya çıktı ve kapıyı sertçe kapattı.

Onu suçlamamalıydım. Tamam benden uzak dur demiş olabilirdi ama bu ondan kaçıp gece sokaklarda yalnız başıma gezmemi gerektirmiyordu.

Üstelik az önce benimsin demişti. Nasıl bir odunluktu benim ki? Nasıl bir hödüklüktü?

Tam arkası sıra çıkıp özür dileyeceğim zaman kapıda ki Cihat kolumu tuttu ve geri geri çekerek beni karşısına dikti.

"Aras beyi birazcık tanımışsanız o sinirliyken yanına gitmemeniz gerektiğini anlamışsınızdır.", dediğinde bir an durdum. Haklıydı. Daha fazla üzerine gitmemeliydim. Cihat'ın yüzüne biraz dikkatli baktığımda kaşında biraz eski ama çok fazla da geçmiş olmayan bir yara izi gördüm.

"Cihat nolmuş.", dedim yüzümü acıyarak buruşturup elimi kaşına götürerek.

O ise kararlılıkla bir adım geri çekilip sertçe ;

"Bir şey olmadı Ayza hanım. Size iyi günler", deyip kapıyı açıp çıktı. Bu da neydi? Cihat'a bir şeyler olmuştu. Son zamanlarda beni eve getirmeye ikna etmek dışında hiç bir şekilde samimi davranmamıştı. Bir şeyler oluyordu ama ne?

Bunu düşünüp bin bir türlü kurgu yapmak için çok yorgun ve uykusuzdum. Biraz yatıp yaşadığım şeylerin şokundan çıkmam gerekiyordu. Uyumam gerekiyordu. Dinlenmem gerekiyordu...

Yavaşça yatağa uzandım. Duş almam gerekiyordu ama almak istemiyordum. Hapları elime aldım ve istemeye istemeye içtim.

En son gördüğüm şey karşımda ki saatin sekizi gösterdiğiydi. Kendi kendime Sibel birazdan uyanır diye mırıldandıktan sonra yavaşça uykuya daldım.

...

Yavaşça üzerimde ki pikeyi kaldırdığımda üzerimde hala dün gece bana giydirilen atleti ve şortu gördüm. Sonra açıklığa kavuşması gereken soruları aklıma tek tek dizdim.

1) Bunu üzerime kim giydirmişti?

2) Cihat'ın yüzünün o hali neydi?

3) Mert neredeydi ve ona ne yapacaklardı?

4) Sibel'i dünden beri görmüyordum acaba mamasını beş dakika geciktirmişler miydi?

Yavaşça kalkıp Aras'ın odasından çıkmaya yeltendim ve son anda onun o müthiş parfüm serisinin cazibesine dayanamayıp geri döndüm. Yavaşça kapağını açtım ve arkama dönüp kolaçan ettim. Beni basmak üzere olan bir Aras gözükmüyordu. Duştan su sesi gelmiyordu. Koklayabilirdim rahatça yani.

Gözlerimi kapatıp derince içime çektim. Hepsini tek tek kokladıktan sonra en sevdiğim parfümün kapağını tekrardan açtım ve tekrardan kokladım. Tam kapatacağım zaman yanlışlıkla elime değen ıslaklıkla telaşa kapıldım. Fıs sesinin de elime değen ani suyla beraber uyumlu bir şekilde hareket edişini duyunce korkum git gide arttı.

Aras onun parfümlerini kullandığımı düşünürse yandığımın resmiydi. En son dolabını karıştırdığımda korkudan altıma sıçacaktım.

Hemen banyoya geçip elimi bir güzel sabunla yıkadım ama nafileydi. Parfüm çok ağırdı ve geçmiyordu. En son pes edip banyonun odama açılan kapısından içeriye girdim. Saate baktığımda akşam beşe geliyordu. Oha ben bu kadar uyumuş muydum? Gerçeği normaldi. O kadar yaşadığım şey üzerine...

Üzerime bir tane bol rambo tarzı koyu pempe eşofman üstü ve siyah kapri tayt geçirip kıvırcık saçlarımı at kuyruğu yapıp kendi ekseni etrafında döndürerek balerin topuzu yaptım. Elimi yüzümü yıkayıp aşağı inmek için merdivenlere doğru yol aldım.

Merdivenlere ilk adımımı attığımda aşağıda Cihat'la Aras'ın hararetle bir şeyler tartıştığını duyduğumda bir an durdum. Tamam dinlemek kötü, ayıp, pis, kaka bir şeydi ama sorularımın cevaplarını ancak öyle alabilirdim.

"Aras bey Mert'in de etrafı geniş. Mantıklı bir açıklaması olabilir. Serbest bırakalım."

"Genişse geniş. Ayza'yla ne işi var. Sanane ondan lan. Sana noluyor?"
"Duydunuz Aras bey çocukluk arkadaşlarıymış, kurtarmak istemiştir.", dediklerinde fısıltıyla konuştukları için merdivenlerden biraz daha kafamı eğip kulak kabartmaya devam ettim. Kısık sesle konuşuyorlardı.

"Ona dersini vermeden göndermeyeceğim. Görecek o benim kadınıma sarkmak ne demek.", diye atar yaptığında birden sendeledim ve bir kaç merdiven boyunca popomun üzerinde kaydım.

Şimdi kabak gibi ortadaydım ve Cihat'la Aras'ın bana şaşkın bakan gözlerine marus kalmıştım.

Bir bulunduğum konuma bir de bizimkilere baktım. Çaktırmamam lazımdı. En sonda otuz iki diş sırıtıp elimi havaya kaldırıp saçma sapan haraketlerle ;

"Merhaba gençler. Naber?", dedim. Sonra kendi kendime mırıldandım. İyi ki çaktırmayacaktım ya. Bravo bana.

Aras'ın beni gördüğünde bulunduğu şaşkınlığa Cihat eşlik ederken onları izlemekten sıkılmıştım. Sanki biraz fazla uzun şaşırmışlardı. Alışmaları lazımdı. Yani sonuçta bu benim. Her şey beklenir benden.

"İnsanları dinlemenin ayıp olduğunu öğretmediler mi sana?", derken Aras çatık kaşlarıyla beraber merdivenlerden çıkıp üzerime geliyordu. En son kolumdan tutup aşağıya doğru beni çekiştirmeye başladı.

"Aras az bir dur kolumu sıkıyorsun. Canım yanıyor. Sibel için gelmiştim. Noluyor ya ? " , dediğimde yaptığım taklide ben bile inanmıştım. Vay be. Belki bir baltaya sap olabilirim. Ama şimdi değil. İleride. Daha çok yol katetmem gerekiyordu.

Cihat'ın yanına vardığımızda kolumu tutan Aras bıraktı ve hala bana arkası dönük bir şekilde durmaya devam etti ve sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi. Takım elbise giymişti. Gece boyunca benim için uyumamıştı ve bir de bunun üzerine işe mi gitmişti? Ama o uykusuzluk ona fazla değil miydi?

"Bizi duymadınız mı Ayza hanım?", diyen Cihat'ın gözlerine şaşırarak bakmaya çalıştım.

"Yoksa duymam gereken bir şey mi konuşuyordunuz?", dediğimde yeterince inandırıcı olduğumu Aras'ın birden dönüp bana yalan söyleyip söylemediğimi anlamaya çalışan bakışlarla baktığında anladım.

ARAS'IN AĞZINDAN

....

İNSTAGRAM HESABIM : SARVİYAN


Continue Reading

You'll Also Like

3.3M 97K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...
1M 89.4K 53
Annesinin hastane borçlarının ödenmesi karşılığın da okulun, hatta şehrin en belalı adamı ve efsane olan Kaçıklar Kulübü'nün lideri Sarp Köksal'ın ba...
281 64 9
Çok farklı iki hayat. Çok farklı iki insan. Ve çok farklı yaşanmışlıklar. Onları bir araya getiren bir KURUL. Gece ile gündüz gibi birbirine uzak am...
78.9K 3.4K 11
A:"Kalbinin neden öyle attığını biliyor musun baş belası?" Aniden gelen sesle sıçrayarak arkama döndüm ve korku dolu gözlerle karşımdaki insana baktı...