Zamansız Aşk

By ponnycorn

33.7K 2.3K 437

*** "Seni öpmek istiyorum." midem tatlı bir hisle kasılırken devam etmesini bekledim. "Ama... More

~Giriş~
~1~
~2~
~3~
DUYURUU !
~4~
~5~
~6~
~7~
Lütfen okuyun!
~8~ Part 1
~8~ Part 2
~9~
Hey!!
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
"Zamansız Aşk" ismi değişmeli mi?
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
Bö!
~24~
Yepisyeni bir bölüm!!
~26~
~27~
~28~
~29~
Merhaba
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
35

~25~

638 47 16
By ponnycorn

Bölüm şarkımız Vaults - One Last Night .

Ben bu bölümü çok beğendim, sizinde beğenmenizi umuyoruum.. Bu bölümde paragraf arası yorumlara dikkat etmenizi istiyorum. Karakterlerin dediklerine, davranışlarına olan tepkinizi dile getirmenizi, isterseniz sitem etmenizi istiyorum. Bu gerçekten benim için çok önemli. Her neyse kısa kesiyorum.

İyi okumalaar...

-------------

Sonunda Kayra'nın tekrar çıkan ateşini yaklaşık iki saat sonra düşürebilmiştim.

Rüzgar telefon görüşmesinden sonra depodan çıkmıştı. Nerede olduğunu bilmiyordum ve engelleyemediğim bir dürtüyle onu çok merak ediyordum.

Rüzgar çıktıktan yarım saat sonra Mete gelmişti ve ondan Kayra'nın yarasına bakıp bakamayacağını sormuştum. Beni reddetmeyerek Kayra'nın yarasına bakıp bir iki işlem uygulayarak kapatmıştı.

Rüzgar'ın nereye gittiğini çok merak ediyordum ve ona sormak istemiştim, ama tabii ki de soramamıştım. Mete, depodan çıkmadan önce bana bakıp gülümseyerek Rüzgar'ın, bu civarlarda sadece biraz hava alması gerektiğini söyleyerek hem beni şaşırtmıştı hem de içimde Rüzgarı merak eden tarafımı susturmuştu.

Rüzgar, Emir'e nasıl böyle bir şey demişti anlayamıyordum. Daha doğrusu beni öldüreceğini söylediğine inanamıyordum. Ona çok kızgındım. Çok ama çok kızgındım.

Tanrım o güzel mavi gözlerinin etrafını mora çevirmek istiyordum!

Rüzgar'ın kaslı vücudu beni zorlanmadan durdurabileceğini tahmin etmek hiçte zor değildi. Ama yine de istiyordum.

Rüzga'ın karşısında küçük bir kız çocuğundan farkım yoktu. Savunmasızdım ve beni korumasına duyduğum ihtiyaç kendime olan kızgınlığımı arttırıyordu. Onun karşısında korunmaya ihtiyaç duyan bir prenses olmak istemiyordum, olmayacaktım da.

Deponun dışından gelen motor sesiyle düşünmek için oturduğum yerden kalktım. Ayağa kalkıp kırmızı kapıdan birisinin girmesini bekledim. Saniyelerin dakika gibi geçmesine dayanamadım ve hızlı hızlı kapıya doğru yürüdüm.

Dışarıda duyduğum Emir'in bağırışları benim koşmama neden oldu. Onu ne kadar özlediğimi şimdi fark ediyordum. Gürültüyle deponun kapısını açtığımda Kayra'nın uyanıp uyanmayacağını düşünmedim.

Kapının açılmasıyla tüm gözler benim üzerime sabitlendi. Emir, tuttuğu Rüzgar'ın yakasını ittirircesine bırakarak bana koştu ve her zaman huzurlu hissettiğim yere, kollarının arasına alarak bana sıkıca sarıldı.

Rüzgar'ın sert bakışlarına aldırmadan kollarımı Emir'e sardım ve göz yaşlarımı saklamak için başımı boynuna sakladım.

Emir, yüzümü iki eliyle çevreleyerek boynundan kaldırdı ve gözlerimizi buluşturdu. "Tanrım, Doğa" diye inleyerek alnımı öptü ve burnunu başımın üstüne dayadı. Saçlarımı kokladığını biliyordum, bunu hep yapardı. Bu benimde hoşuma giderdi ama günlerdir banyo yapmadığım için kötü koktuğumu düşünerek isteksizce ondan ayrıldım.

Kaşlarını çatıp bana baktığında "Seni özledim." dedim ve çatılan kaşlarını hemen düzelttim. Emir ağzını açıp bana cevap vermeye hazırlanıyordu ki Rüzgar'ın memnuniyetsiz sesi onu böldü.

"Çok sevimli." Dedi dalga geçercesine. Sonra sesini sertleştirerek "İçeri girelim." Dedi.

Emir ona cevap vermeden beni kolunun altına alarak depoya doğru yürüdü. Kapıdan içeriye girmeden önce "Sana zarar verdi mi?" Diye sinirle sordu. Sadece başımı hayır anlamında salladım çünkü konuşursam göz yaşlarımı tutamayacağımı biliyordum. Bu kadar sulu göz olduğuma inanamıyordum ama, Tanrım onu çok özlemiştim!

İçeri girdiğimizde kaşlarını çatmış, saçları karışmış kızgın bir Kayra görmek beni biraz şaşırtmıştı. Emir gözlerini benden ayırıp Kayra ile buluşturduğunda onun da kaşları çatılmıştı.

Kayra gözlerini ondan ayırmayarak bana "Bu kim?" Diye kabaca sordu. "E-emir." Dediğimde Emir'in çatık kaşları bu sefer benimle buluştu. Kolunu omzumdan çektiğinde her zaman ki 'burada ne haltlar dönüyor?' Duruşunu sergiledi.

"Burada başka görmediğim erkek kaldı mı, Doğa?"

Bakışlarımı parmaklarıma indirip onlarla oynarken sorusunu yanıtladım.

"Mete, şu an nerede bilmiyorum." diye mırıldandım. Bakışlarımı Emire kaldırdığımda ellerini sertçe saçlarının arasından geçirerek çekti. Sinirlenen her erkeğin bunu yapmasına anlam veremiyordum, olayın saçlarıyla ne alakası vardı?

"Gidiyoruz, hemen." Dedi ve kararlı bir şekilde kolumu sertçe tutarak beni kapıya doğru çekiştirmeye başladı. Tepki veremiyordum sadece olayın akışına kapılmış gidiyordum ki Rüzgar her ikimizin de önünü kesti.

Gözlerinde ki ifade her zaman ona olan direncimi kırıyordu fakat Emire baktığımda onun üzerinde ki etkisinin bende ki gibi olmadığını fark ettim.

"Kimse bir yere gitmiyor." dördümüzün gözleri de, kapıdan bize seslenen Mete'nin üstünde yoğunlaştı. "Nasıl bir işe bulaştığımızın farkına varın. Mantıklı davranın ve şu koltuğa oturun." Diye otoriter bir sesle konuştu.

Mete, Rüzgar ve Kayra'ya göre gözümde her zaman daha mantıklı olmuştu. Yaşının kaç olduğunu bilmiyordum ama yaşından bir kaç yaş daha fazla olgun davrandığını fark etmiştim.

İçimden bir ses, birilerinin onu erken büyümeye mecbur bıraktığını söylüyordu. Genç gözüküyordu fakat gözleri ne kadar yıpratıldığını gün yüzüne çıkartıyordu.

Kendimi Emir ile koltuğa ilerlerken buldum.

Emir koltuğa oturur oturmaz konuşmaya başladı.

"Burada neler döndüğünü biri anlatsın!"

"Neden?" Rüzgar'ın sorusuyla ona döndüm. Ses tonu alaylıydı, yüzüne bakmadan önce yamuk bir şekilde gülümsediğini düşünüyordum fakat oldukça ciddiydi. Gözlerim Kayra'yı bulduğunda onun gözleri, Emir'in dizime koyduğu elindeydi. Rüzgara tekrar baktığımda onun da gözlerinin aynı yere odaklandığını gördüm.

Yerimde huzursuzca kıpırdandığımda Emir bana baktı ve "Bu heriflerle burada ne halt ediyorsun Doğa!" diye yüzüme öfkeyle soludu. Yüksek ses tonu beni ürküttüğü gibi Rüzgar ve Kayra'yı da harekete geçirmişti.

"Hesap vereceği kişi sen değilsin!" diye Rüzgar aynı şekilde Emire kükrediğinde yakalarını tutup onu ayağa kaldırmıştı. Refleks olarak bende ayağa kalktığımda Rüzgar'ın, Emir'in yakasında olan ellerine dokundum.

Emir, "Hesap vereceği kişi elbette ki benim." diye sakince konuştuğunda sakinleşeceklerini düşünmem beni salak yapar mıydı? Tabii ki de yapardı!

Emir, Rüzgar'a kafa attığında ellerimi çekerek açılan ağzımı kapatmak için kullandım. Bu kesinlikle benim çocukluk arkadaşım olan Emir değildi. Bu bambaşka birisiydi.

Emiri kavga ederken hiç görmemiştim fakat oldukça iyi olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Yine de Rüzgar'ın karşısında şansı olmadığını bilecek kadar ikisini de iyi tanıyordum.

Rüzgar'a yumruk atacak olan Emiri durduran kişi Kayra olmuştu. Kesinlikle kavgayı bitirmek için değil, aksine bir yumrukta kendisi atmak içindi.

Olan biteni izlerken gözlerim depo alanında Mete'yi aramaya koyuldu. Gayet rahat bir şekilde mutfak tezgahına yaslanmış, elinde yarım dolu su bardağı ile kavgayı izliyordu. İş başa düşmüştü.

Kendimden beklenmeyecek kadar otoriter, sert ve yüksek bir ses tonuyla onları uyardım. "Yeter artık, kesin şunu!"

Onlarda bu bedenden çıkan bu sese şaşırmış olacak ki yaptıkları işi durdurmuşlardı.

Karşımda ki manzara gerçekten komikti.

Rüzgar'ın yumruğu hava da, Emir'in suratına inmek için beklerken Kayra, Emir'in iki kolunu arkadan tutarak etkisiz hale getirmeye çalışmıştı fakat Emir'in de, Rüzgar'a tekme atmak için ayağını kaldırmış olması Kayra'nın hedeflediği şeyi gerçekleştiremediğini gösteriyordu.

Durumumuz müsait olsaydı dişlediğim dudağımı serbest bırakarak kahkahamı serbest bırakırdım.

İlk önce Emir ayağını indirdi sonrada Rüzgar yumruğunu indirdi. Kayra hala bana şaşkınca bakarken Emir ondan kurtuldu.

Şimdi hepsi beni dinliyordu fakat diyecek bir şey bulamıyordum. Ne diye bağırmıştım ki!

Düşen omuzlarımı dikleştirdim ve sesimin sert çıkması için dua ederken konuşmaya başladım.

"Koltuğa oturun."

Hepsi başlarını eğerek çift kişilik koltuğa sıkışarak oturduklarında şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemiyordum. İyi ki üçü de başlarını kaldırmıyordu ki gözlerimde ki şaşkınlığı görmüyordu.

Yardım istemek için Mete'ye baktığımda yanımıza varmak üzere olduğunu gördüm.

Gözleri ile beni tebrik ettikten sonra, "Artık yaşınıza uygun davranmaya başladığınıza göre, ne yapacağımızı konuşalım."

Emir başını kaldırıp bir şey diyecekti ki Mete lafını keserek, "Önce sana olanları anlatalım."

*************

"Siz gerçekten delisiniz, akıl hastanesinde olmanıza şaşırmamak gerek. Sen hariç Doğa." Dedi gülerek Emir.

Depo da sadece onun yankılanan zoraki kahkahası kesildi ve aniden ciddileşerek bana baktı ve,

"Siz ciddisiniz?" Ona küçük bir tebessüm verdim.

"Bende aynı tepkiyi vermiştim."

Emir sağ elini çenesine yasladı ve düşünme pozisyonuna geçti.

Kayra "Bize takım ruhu gerek. Ellerimizi birbirinin üstüne koyup şu bağırmalı şeyden yapalım mı?" dediği çok mantıklıymış gibi ona onay vermemizi bekliyordu. Fakat hepimizin kes sesini bakışına maruz kalınca somurttu.

"Sıkıcısınız." Dedi. Abartılı bir şekilde göz devirdim ve Emire baktım.

"Doğa hariç hiç birinize güvenmiyorum. Sizinle bu işe girmeyeceğim." Dedi kararlı bir ses tonuyla.

Kayra hayretle Emire bakıp "Bende aynı şeyi söylemiştim!" diye heyecanla konuştu.  Emir'in kızgın gözleri Kayra ile buluşunda Kayra'nın yüzünde ki çocuksu ifade kayboldu ve ciddileşti.

Emir hışımla koltuktan kalkıp Kayra'nın üzerine atıldığında refleks olarak "Emir!" diye bağırdım.

Kayra, Emirin altında kalmıştı ve saniyeler içinde yüzü kan içinde kalmıştı. Emir her yumruğunda farklı bir kelime söylüyordu.

"Sen. Doğa'ya. Nasıl. Zarar. Verebilirsin. Lan!" Kayra, Emir'in altında gülmeye başladığında onun acıdan hoşlandığını tekrardan hatırladım.

Emir, Kayra'nın yakasından tutarak başını kaldırdı ve "Komik bir şey göremiyorum?" dedi dalga geçercesine. Kayra ise gerçekten dalga geçerek "Dostum, gıdıklanıyorum!" diyerek kahkaha atığında Emir bir kez daha yumruk attı ve Kayra'nın üstünden kalktı.

Kalkmadan önce asla dememesi gereken bir şey dediğini bu odada ki o hariç herkes biliyordu.

"Hasta ucube." Oysa ki sadece mırıldanmıştı fakat bu kahkaha atan Kayra'nın bir anda ciddileşerek yerden kalkıp Emir'e kafa atmasına engel değildi.

Bu sefer Kayra'da karşılık verdiği için kavga büyümüştü.

Rüzgar ve Mete'ye bağırarak "Ayırın şunları!" diyerek bağırdım. İkisi de yalnızca omuz silkti.

"Emir, dur. Kayra! Lütfen!" 

Tekrardan aynı ses ile bağırmak istedim fakat başarısız oldum.

"Ne haliniz varsa görün!" diye inleyerek deponun kırmızı kapısına doğru ilerlerken içimden Ah erkekler! Diye yakınıyordum. Çocuk gibiydiler. Tanrım! Hepsini pataklamak istiyordum!

Depodan çıkıp etrafa bakındım. Boş bir arazideydik, etrafta seyrek ormanlar vardı. Bir yöne doğru kaybolmayacağı mı bilerek ilerledim.

Bir ağacın yanında durdum ve kollarımı birbirine bağladım. Ayaklarımı çaprazlayarak yere oturdum. Bağlı kollarımı açtım ve ellerimle yüzümü kapattım. Sakinleşmeye ihtiyacım vardı.

"Hey!"

Gelen kişiyi tahmin etmek zor olmamıştı. Ama onunla da konuşmak istemiyordum. Bu yüzden yüzümü ellerim ile kapatmaya devam ettim. Ancak yanımda bir hareketlilik hissettiğimde pes ederek yüzümü açtım.

Ona olan öfkemi fark etmemesini umarak ifadesizlik maskemi takındım. Ona herhangi bir duygu beslediğimi düşünmesini istemiyordum. Beslememeliydim çünkü.

"Sorun ne?" Sorun mu ne! Aptal!

Abartılı bir şekilde gözlerimi devirerek "Sorun mu? Ne sorunu?" dedim. Birde trip mi atıyordum? Aklım neredeydi benim!

"Şu Emire telefonda dediğim şeye takıldığını söyleme bana?" dedi kaşlarını kaldırarak.

"Hayır, takılmadım. Sonuçta biz hiçbir şeyiz."

"Bu da ne demek oluyor?" dedi kaşlarını çatarak. Bana cevap hakkı vermeden devam etti.

"Sadece blöf yapıyordum, sen bana lazımsın!" diyerek açıkladı. Gözlerimi şaşkınlıkla açarak dediği şeyi idrak etmeye çalıştım.

"Ne için?" dedim sesimin kırgın çıkmasını engelleyemeyerek.

Rüzgar dediği şeyi yeni fark etmiş gibi düzeltmeye çalıştı fakat onu dinleyemeyerek lafını kestim.

"Beni kullanıyorsun?" kaşlarını çattı ve, "Ne? Hayır!" diye bağırdı.

Hırsla ayağa kalktım. Benimle birlikte oda ayağa kalktığında ellerimi göğsüne koyarak ittirmeye çalıştım fakat o bileklerimden tutarak beni kendine doğru çekti ve dengemi kaybedip üstüne sendelememe neden oldu.

"Beni bu yüzden mi öptün? Kullanmak için?" Hey bir dakika! Ben bunları söylemeyecektim! Ona bu kadar yakın olmak sağlıklı düşünmemi  engelliyordu.

"Hatırladığını biliyordum." Dedi ve hafif bir şekilde gülümsedi. Bir açıklama bekliyordum ve o sadece bunu söylemişti.

Geri çekilmek ona bağırmak, hesap sormak istiyordum fakat aramızda ki elle tutulabilecek kadar yoğun olan çekime karşı koyamadım.

"Sırf sana ihtiyacım olduğu için bile senden nefret edebilirim. Ama yapamıyorum." Diye fısıldadı yüzüme doğru.

Yüzlerimiz arasında ufak bir mesafe kalana kadar yavaş yavaş ilerledi.

"Sana ihtiyacım var Doğa. Ben, ilk defa bu karanlık dipsiz kuyudan çıkmak istiyorum. Senin de burada olduğunu biliyorum. Birlikte buradan çıkabiliriz aksi takdirde, bu karanlık ikimizi de boğacak."

Dudaklarıma doğru fısıldadığı her kelime kalbime işlerken ne yapacağımı bilemez bir halde gözlerine bakıyordum.

Bu sefer mavi gözlerinin içindeki korkutucu karanlığa şahit oldum.

Nasıl gökyüzünün ilerisi karanlık bir boşluksa, nasıl bir denizin derinlikleri boğucu bir karanlığa sahipse Rüzgar'ın mavi gözleri de kokutucu derecede karanlıktı. Rüzgar'ın bana gözlerinden araladığı kapının ardından küçük, çaresiz, korkak mavi gözlü çocuğu görebiliyordum.

Gözlerimi sıkıca yumarak görmeyi reddettim.

"Seni öpmek istiyorum." midem tatlı bir hisle kasılırken devam etmesini bekledim.

"Ama..." dedi ve yine sustu. Yavaş yavaş konuşarak beni delirtemeye çalışıyor olmalıydı.

"Senin istemediğini biliyorum." diye devam etti.

Şu an aramızda ki yarım santimetreyi kapatmamak için kendimle savaş verdiğimi bilmeden konuşuyordu. Konuşurken dudakları dudağıma çarpıyordu ve, ve Tanrım! Bu edepsizce şeylerin hayalini kurmama neden oluyordu!

"Sen de istediğinde ancak bu karanlıktan kurtulmak için bir yol bulabileceğiz." Durdu ve özellikle dudağını yaladıktan sonra devam etti.

"Ve yine ancak sende istediğinde bu dudaklar tekrar birbiri ile kavuşabilecek." Dedi ve dudaklarının yönünü değiştirerek alnımı öptü ve bileklerimi bırakarak arkasını dönüp yürümeye başladı.

Dediği her şey hücrelerime işlerken duymayacağını bile bile arkasından fısıldadım.

"Ben karanlıktan korkarım.." ve bu karanlık bizi boğmadan önce seninle buradan çıkmak istiyorum.

---------------

Benim için çok çok önemli olan paragraf arası yorumları ve oylarınızı unutmayın lütfeeen!!!

Continue Reading

You'll Also Like

2.8M 157K 107
Hayat, fırtınanın dinmesini beklemekle ilgili değildir... Yağmurda dans etmeyi öğrenmekle ilgilidir. "Umay?" "Operasyondayız." "Benimle evlenir misin...
327K 13.2K 29
Bir komutana anonim olarak mesaj atarsak en fazla nolur? ‹ ·_· › Başlangıç: 04.03.2024
41.5K 1.9K 19
Tesadüfen yolları kesişen avukat kızın ve askerin yaşadıkları zorluklar, aynı zamanda beraber geçirdikleri güzel vakitler... Kitaptaki olayların hiçb...
600K 62.4K 28
Bugün tam bir ay oldu buraya geleli. Dört duvarın arasındayım. Küf kokuyor burası, biraz da is. Derin bir koku çekiyorum içime, işte diyorum kendime;...