Ruhsal

By Slytherixie

98.3K 6.4K 596

Birbirlerinden güç alan iki ayrı ruha, iki ayrı bedene ve iki ayrı kalbe sahipti onlar. Bu olgular her ne kad... More

Ruhsal
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm - Final

13. Bölüm

2.8K 203 32
By Slytherixie

Multimedia: Murat Haznedar

Geçmişte yapılan bir iyilik, bugün size şans olarak geri döner.

--

Etrafımı hayranlıkla izleyerek misafir odalarının bulunduğu koridorda yürümeye başladım. Burası dışarıdan normal bir ev gibi görünsede içine girince her şey değişiyordu, bu kadar büyük ve güzel olduğunu tahmin etmek zordu. Uzun koridorda yürümeyi sürdürürken gözüme diğer tabloların arasında daha çok göze çarpan altın çerçeve ile süslenmiş büyük bir tablo takıldı, çok güzel bir kadın resmedilmişti. Tablonun önünde durarak incelemeye başladım, bu tür şeylere ilgim vardı. Bu yıl içinde birkaç sergiye bile katılmıştım, resim çizmeyi ve incelemeyi seviyordum. En büyük hayallerimden biri de bir meslek sahibi olunca kendi evimin en büyük odasının bir duvarını tamamen kitaplarla, diğer duvarını da sadece ünlü ressamların tablolarıyla doldurmaktı. Yere siyah bir halı serecek, adını da huzur odası koyacaktım. Arkadaki adamlardan birinin "En sondaki odaya geçebilirsin." demesi üzerine bakışlarımı tablodan ayırıp hayal dünyamdan sıyrıldım. Adımlarımı biraz daha sıklaştırarak koridorun sonundaki odaya ulaştım, içeriye girdiğimde tiksinerek yüzümü buruşturmamı engelleyemedim. Gözüme çarpan ilk şey kocaman, üzeri rengarenk yastıklarla süslenmiş bir yatak oldu. Duvarlar toz pembeydi, beyaz bir makyaj aynasının önünde de mor bir puf vardı. Sıkıntıyla pufa oturup dirseklerimi dizlerime yasladım ve yüzümü ellerimin arasına alarak oflamaya başladım. Kendi odam gözümde tütüyordu; küçük balkonumdaki lacivert salıncağımı, gri perdelerimi, siyah yatak örtümü ve ders kitaplarımı özlemiştim. Okuldan döndükten sonra elimde jumbo boy pizza kutularıyla saatlerce televizyon izlemeye daldığım, ders çalışamadığım için kendime küfrettiğim günleri özlemiştim. Kendime göre harika bir gelecekle sonuçlanacak iyi bir hayatım vardı, Buğra tek seferde her şeyi yerle bir etmişti. Tüm dünyam yıkılmasada bir kısmı büyük bir zarar görmüştü; ve benim hemen evime, eski hayatıma geri dönüp tüm hasarı gidermem gerekiyordu.

Kapının açılma sesiyle düşüncelerimden kurtulup bakışlarımı içeriye giren yaşlı kadına yönelttim, üstündeki kıyafetlere bakılırsa Murat denilen adamın bahsettiği yardımcısı Nermin olduğunu anlamak zor değildi. Rahat ve sevecen bir tavırla yanıma yaklaştı.

"Merhaba, bir şeye ihtiyacın var mı?"

Kibar olmak için çaba harcamayarak "Hayır." deyip gitmesini söyleyecektim ki, üzerime bakınca hemen bundan vazgeçtim.

"Temiz kıyafetlere ihtiyacım var."

Günlerdir duş almadığımı da hatırlayarak fazla duraksamadan devam ettim.

"Ve duş almam gerekiyor."

Dediklerimin üzerine tebessüm ederek odanın içindeki banyoya girdi, saniyeler sonra elinde beyaz bir bornoz ve baş havlusuyla birlikte banyodan çıktı.

"Bunlar misafirlerimiz için kullandığımız havlular, hepsi yeni yıkandı. Duş aldıktan sonra kullanabilirsin. Kıyafete gelirsek, bu evde üzerine uygun bir şeyler yok malesef."

"Bu evde yaşayan bir bayanın eski kıyafetlerini de verebilirsin, zaten fazla kalmayacağım. Aslında hiç istemezdim ama işte görüyorsun durumları."

Gözlerimle üzerimdeki elbiseyi gösterince anlayışla gülümsedi.

"Bu evde sadece Murat Bey ve oğlu yaşıyor, benden başka bayan yok."

"Bu evin tek çalışanı sen misin? Koskoca evi temizlemek zor oluyordur."

"Evi düzenli temizlemiyorum, hatta bazı günler yemek bile pişmiyor. Murat Bey fazla uğramaz, oğlu da evi sadece uyumak için kullanıyor."

Kahkaha atarak devam etti.

"Sekiz yıl aradan sonra bu eve gelen ilk misafir sensin, gecenin bu saatinde "Misafirimiz var." diyerek uyandırdıkları zaman şaşırmıştım."

İfadesizce suratına bakmayı sürdürürken konuşmaya devam etti.

"Neyse kızım, zaten senin durumun da pek normal değil gibi. Sen geç banyoya duşunu al, ben de kıyafet bulmaya çalışayım. Üstündekilerle rahat olmadığın her halinden belli."

"Peki." diyerek oturduğum puftan kalktım ve yatağın üzerindeki havluları alarak banyoya geçtim. Duş kabininin içine girdiğimde vakit geçirmeden suyu açtım ve üzerimdekileri çıkardım. Fazla oyalanmadan saçlarımı ve vücudumu aceleyle yıkadıktan sonra bornozu giydim, küçük havluyu da saçlarıma sardım. Aynadaki yansımama bakınca evdeki halimi anımsadım; duş aldıktan sonra kafamda duran havlunun ağırlığından rahatsız olur, evin içinde tüm gün sadrazam gibi gezmektense saçlarımı kendi haline bırakır kurumasını beklerdim.

Kapının tıklatılması üzerine elimi kulpuna attım, tam açacağım sırada az önceki yardımcı kadının sesi geldi.

"Bir tişört ve eşofman buldum, umarım işine yararlar. Yatağın üzerine bırakıyorum."

"Tamam."

Ayak seslerinin ardından odanın kapısının kapanma sesini duydum, kapı kapanır kapanmaz banyodan çıktım ve üzerimdeki bornozu yatağın üstüne fırlatarak aceleyle tişörtü giymeye başladım. Tam da istediğim gibi; geniş, bol ve rahat bir erkek tişörtü vardı üzerimde. Bakışlarım siyah eşofmanı bulunca şaşırmamıştım, tahmin ettiğim gibi bu da aynı tişört gibi erkekler için üretilmişti. Hızlı hareketlerle onu da giydikten sonra aynada kendime baktım, her ikisi de gereğinden fazla bol gelmişlerdi.

"Hiç değilse az önceki kumaş parçasından iyidir."

Elimdeki küçük havluyla saçlarımı kurutuyordum ki, odanın kapısı tıklatıldı ve Murat'ın "Girebilir miyim?" dediğini duydum. Havluyu bir köşeye atarak makyaj aynasının çekmecesinden bulduğum küçük toka yardımıyla saçlarımı dağınıkça topladım ve odanın kapısını açtım. Murat içeri girince şaşırmıştı, bir bana bir de üzerimdekilere bakarak konuşmaya başladı.

"Giyecek başka kıyafet yok muydu?"

Gülümseyerek tişörte bakmayı sürdürdü.

"Yardımcınız bunları verdi."

"Ah, tabi ya. Eve senden başka genç kız girmiyor ki üzerine uygun kıyafetler olsun."

Babacan tavrıyla konuşmaya devam etti.

"Bu gece burada kal, hatta istersen hep burada kalabilirsin. Ben şu an bu konumdaysam bunda babanın payı çok ve o zamanlar seni sahiplenmemi istemişti."

"Bakın, Murat Bey-"

"Resmiyeti bırak lütfen, bir daha duymayayım bey felan."

"Pekâlâ, Murat Amca. Eğer ben birilerinin beni sahiplenip korumasını isteseydim şu an burada değil, anneannemlerin evinde sıcak yatağımda olurdum. Ve birilerinin yanında yaşayacaksam bu sizin değil anneannem ve büyükbabamın yanı olurdu. Hissettiklerinizi anlıyorum ama benim de bir hayatım, düzenim var ve Buğra bu düzeni bozdu. Şu an bana yapabileceğiniz tek iyilik beni evime bırakarak eski hayatıma devam edebilmemi sağlamak."

Elini ceketininin iç cebine atarak bir kart çıkardı ve elime tutuşturdu.

"O halde iletişimi koparmıyoruz. Kartta numaram yazılı, bir şeye ihtiyacın olduğunda ara seve seve yardımcı olurum."

"Teşekkürler, beni evime bırakabilir misiniz?"

Kolunu kaldırarak bileğindeki saate baktı.

"Saat gece yarısını çoktan geçti, bu gece burada kal yarın sabah bırakırım seni."

"Saatin önemi yok, beni evime bırakın lütfen."

"Peki Başakcığım, nasıl istersen. Ben aşağıdayım, birazdan in çıkalım."

"Tamam." dedikten sonra yeniden bana gülümseyerek odadan çıktı. Acaba Buğra'ya ne olmuştu? Birazdan öğrenirim diyerek kendimi büyük ve yumuşak olduğu metrelerce öteden belli olan yatağa bıraktım, gözlerim çıplak ayaklarıma takılınca sıkıntıyla ofladım. Kendi ayakkabılarım ormandaki kulübede kalmıştı, bu gece giydiklerimi de koşarken çıkarmıştım ve şu an nerede olduklarına dair hiçbir fikrim yoktu. Biraz karşımdaki toz pembe duvarı izledikten sonra ayağa kalktım ve aynada son bir defa saçlarımı düzeltip odadan çıktım. Hızla koridoru geçtikten sonra merdivenleri koşar adım inmeye başladım. Bir an önce evime geri dönmek istiyordum.

Suratıma çarpan vücudun ve burnumu dolduran sigarayla karışık hafif -tuhaf bir şekilde güzel- parfüm kokusunun varlığıyla bakışlarımı tepemde dikilen kişiye çevirdim.

"Yavaş ol biraz."

Bir şey demeden inmeye devam edecekken kolumdan tutup durdurdu.

"Bir saniye, üzerindeki tişört benim değil mi?"

Boş boş suratına bakarken konuşmayı sürdürdü.

"Sende ne işi var?"

"İlgilendirmez." deyip umursamaz bir şekilde omuz silktikten sonra inmeye devam ettim. Arkamdan "Aman be, yemin ediyorum bıktım şu evde her gün yeni yüzler görmekten." diyerek peşimden geldiğini duysam da duymamazlıktan geldim. Murat Amca koltuklardan birine yayılmıştı, beni görünce toparlanıp ayağa kalktı. Arkamdaki çocuk hızla önüme geçip konuşmaya başladı.

"Bu seferkinin üzerinde niye benim tişörtüm var baba? Defalarca demedim mi bana bulaşmasınlar diye!"

"Dur Gökhan, bu Samet'in kızı."

"Samet Yayber'in mi?"

"Evet."

Sanırım Gökhan dediği oğluydu, şaşkın bakışlarla beni incelerken Murat Amca devam etti.

"Çok kurcalama şimdi, gelince anlatırım. Odana çık Gökhan."

Hiçbir şey demeyerek merdivenlere doğru yöneldi, biz de kapıya doğru ilerledik. Ayağımda ayakkabılarım yoktu, çekinerek bunu dile getirdim.

"Ayakkabılarım yok."

Gülümseyerek dış kapının yanındaki büyük dolaptan rastgele bir çift spor ayakkabı çıkardı. Sanırım bunlar da Gökhan'ındı.

"Şimdilik bunlarla idare et."

Ayakkabıları elime alıp hızla ayağıma geçirdim, bayağı büyük olmuştu ama şu an bunun bir önemi yoktu. Dışarı çıkınca kapının önünde farklı bir araba gördüm, şoför koltuğuna Murat Amca geçince kendi özel arabası olduğunu anladım. Vakit kaybetmeden yanındaki koltuğa bindim, ben biner binmez araba hareket etmeye başladı.

"Evin nerede?"

"Karşıyaka taraflarında, oraya doğru ilerleyelim ben yolu tarif ederim."

"Tamam."

Kısa bir sessizlikten sonra dayanamayıp konuşmaya başladım.

"Buğra'ya ne oldu?"

"Şu an karakolda olması gerekiyor, bir bahaneyle yakalattığımı söyleyerek teslim ettirdim. Kafana takılmasın artık, yarın da ifade vermen gerekecek galiba. Onu da bir şekilde hallederim, gerek kalmaz. Okuluna ve hayatına rahatlıkla geri dönebilirsin."

Minnet dolu bir ifadeyle "Teşekkür ederim." dedikten sonra kafamı yeniden cama doğru çevirip gecenin ihtişamlı karanlığını izlemeye başladım. Çok geçmeden teşekkürüme karşılık verdi;

"Babanın yaptıklarının yanında değeri yok."

Continue Reading

You'll Also Like

326K 15K 160
Psikoloji hakkında bilgiler.
1.2M 61.6K 41
Beş yüzük, dört adam ve bir kadın. Beş mıntıka, onlarca hayat ve kana bulanmış kocaman bir masumiyet. Kahkahalar atıldı, kartlar dağıtıldı ve oyun b...
1.3M 90.4K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
934K 65K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...