YENİ PATRONUM

sarviyan

12.6M 411K 63.8K

TÜM KİTAP + İKİNCİ KİTAP YAYINDA! Еще

YP / BÖLÜM / 1
YP / BÖLÜM / 2
YP / BÖLÜM / 3
YP / BÖLÜM / 4
YP / BÖLÜM / 5
YP / BÖLÜM / 6
YP / BÖLÜM / 7
YP / BÖLÜM / 8
YP / BÖLÜM / 9
YP / BÖLÜM / 10
YP / BÖLÜM / 11
YP / BÖLÜM / 12
YP / BÖLÜM / 13
YP / BÖLÜM / 14
YP / BÖLÜM / 15
YP / BÖLÜM / 16
YP / BÖLÜM / 17
YP / BÖLÜM / 18
YP / BÖLÜM / 19
YP / BÖLÜM / 20
YP / BÖLÜM / 21
YP / BÖLÜM / 22
YP / BÖLÜM / 24
YP / BÖLÜM / 25
YP / BÖLÜM / 26
YP / BÖLÜM / 27
YP / BÖLÜM / 28
YP / BÖLÜM / 29
YP / BÖLÜM / 30
YP / BÖLÜM / 31
YP / BÖLÜM / 32
YP / BÖLÜM / 33
YP / BÖLÜM / 34
YP / BÖLÜM / 35
YP / BÖLÜM / 36
YP / BÖLÜM / 37
YP / BÖLÜM / 38
YP / BÖLÜM / 39
YP / BÖLÜM / 40
YP / BÖLÜM / 41
YP / BÖLÜM / 42
YP / BÖLÜM / 43
YP / BÖLÜM / 44
YP / BÖLÜM / 45
YP / BÖLÜM / 46 (FİNALE 5 KALA...)
YP / BÖLÜM / 47 (FİNALE 4 KALA...)
YP / BÖLÜM / 48 (FİNALE 3 KALA...)
YP / BÖLÜM / 49 (FİNALE 2 KALA...)
YP / BÖLÜM / 50 (FİNALE 1 KALA...)
YP 2

YP / BÖLÜM / 23

239K 8.8K 2K
sarviyan

Profilimde ki Çocukluk Aşkım kitabımı da beklerim =)


ARKADAŞLAR ÖNCELİKLE SABAHTAN BERİ YENİ BÖLÜMÜ YAYINLAMAYA ÇALIŞIYORUM AMA WATTPAD DE ONARIM VAR DİYORDU. İKİNCİSİ ARKADAŞLAR GELECEK BÖLÜMLERDE SİZİNLİ ÖNEMLİ BİR KARAR ALMAK İSTİYORUM. LÜTFEN PROFİLİMDEKİ DUYURULARI TAKİP EDİN =( SİZE İHTİYACIM OLABİLİR =(

"Aras çek şu elini."

"Ya sadece bir kerelik Allah Allah ne kadar abarttın sende ha."

"Ya zaten sadece bir kere kullanılan bir şey bu. Yırtıldı mı yenisi olmuyor. Deli etme beni. Gene tuttu inat damarın."

"Ayza deli etme beni de ver artık şunu bana. "

"Ya sen çekilsene bir üzerimden vermeyeceğim. Hep senin yüzünden oldu zaten. Annem duysa beceriksizsin bir şeyi koruyamadın derdi."

"Ya Ayza ver de yardım edeyim.", dedi elimde ki tüle bakarak. Eteğimin tülü yırtılmıştı. Aras kapıya geldiğimizde benim için kapıyı açmıştı ve tülüm uzun olduğu için benden bir kaç adım geride geliyordu. Şimdi kısa olan elbisem iyice kısalmış mini bir görünüm kazanmıştı.

"Çık yukarı değiştir de gel üzerini.", dedi ben elbisemin yırtık olmayan kısmını yırtık kısmıyla aynı ölçüde kesip elbiseyi onarmaya çalışırken.

"Hiç kusura bakmayan beyefendi. Üzerimi tekrar değiştirmekle uğraşamam ben. Saçım bozulur. Hem geç kalırız. Saat sekize çeyrek var. Üstelik Sibel nerede? Sen ne hazırlad..."

"Ayza çık şu üzerini değiştir!", diye bağırdığında omzumu inatçı çocuklar gibi sallayıp elbisemi tamir etme işini bırakmıştım. Tamam süper mini gibi duruyordu ama o kadar da değildi yani. Onu dinlemedim ve mini elbisemin üzerinden akan beş santimlik tülü de yırttım. Şimdi düz sade kırmızı mini bir elbise gibi duruyordu.

Aslında daha mı iyi olmuştu ne?

Aras'ın bana ters ters baktığını görünce ona dilimi çıkarttım ve arabaya doğru yürüdüm.

"Ayza beni deli etme!", dedi ben arabanın kapısını açarken.

Omuz silkip;

"Sen zaten delisin.", dedim ve umursamaz bir tavırla arabaya bindim.

Önce biraz bekledi, sonra biraz daha, sonra biraz daha...

"Orada dikilecek misin? Benim hemen kızımı görmem gerekiyor da...", dedim yüzümü ekşitip de bakarak.

O da sinirlerini kontrol altına almaya çalışarak bir kaç derin nefes aldı ve üzerindeki takım elbisenin ceketini çeke çeke arabanın ön koltuğuna bindi.

Çok yakışıklı olmuştu. Gerçeği bu onun her zamanki haliydi. Giydiği takım elbise üzerine tam oturmuştu sarı saçları koyu lacivert takımına ve içindeki beyaz gömleğe ayak uyduruyordu. Sinirlendiğinde gözlerini kısıyor ve yüzünü sert bir tavra bürüyordu. Öyle olunca da poz vermeye çalışan erkek mankenler gibi duruyordu. Harbi acaba hiç mankenliği düşünmüş müydü? Şahsen benim çocukluk hayalim manken olmaktı. Acaba Aras'ın ki neydi?

"E, nereye gidiyoruz?"

"O elbiseyi değiştirmeye."

"Aras yeter artık saçmaladığın. Nereye gideceksek gidelim.", dediğimde cevap vermeyip arabayı sürmeye devam etti.

Planı uygulamaya devam etme vaktiydi. Gerçeği araba kullanıyordu dikkatini pek fazla dağıtmak istemiyordum ama kaşınmıştı. Ben de kaşınanı kaşımayı severdim.

Kırmızı ışık yandığında elimi onun bulunduğu koltuğun kenarına koydum ve ona doğru iyice eğilerek;

"Hem sadece sen ve ben olmayacak mıyız?", dedim nazlı bir sesle. Kafasını çevirdiğinde kafam onun biraz aşağısındaydı ve gözleriyle benim yüzüme mi yoksa biraz aşağısındaki dekolteme mi bakacağını kestirememişti. Burun burunaydık ve yutkunmasından anladığınız üzere beni öpmemek için kendini zor tutuyordu. Sadece gözlerime bakıyordu. Biraz derin bakarsanız içindeki arzuyu görebilirsiniz. 

Tam eğilip öpeceği sıra da arkadan bir "DAAAATTTT!" sesi duymasıyla kafasını arkaya çevirdi.

Bende gülmemek için orada kıvranıyordum. Neye uğradığını şaşırmıştı. Tekrar bana döndüğünde ben hala aynı pozisyonda sempatik bir şekilde ona bakıyordum. Benim orada durmam onun hareket etmesini engelliyordu ve ben biraz daha bu gıcıklığa devam edersem Aras arabadan inip arkada korna çalan erkeğe dalacaktı.

Koltuğuma tekrar yerleştim ve dışarıyı seyretmeye koyuldum. Aras hala arabayı hareket ettirmemişti.

Yan gözle ona bakıyordum ve sırıtmamak için kendimi zor tutuyordum. Siz istemiştiniz Aras Bey bedelini ödeyeceksiniz.

Aras biraz daha durduktan sonra arabayı çalıştırdı ve son gaz ilerledi.

Biraz daha ileriye gidince tekrar bir kırmızı ışıkta durduk. Konuşmuyordu. Sadece o sert ifadesiyle yola bakıyordu. Parfümü arabanın içini doldurmuştu. İçime çektikçe çekiyordum kokusunu. Bağımlılık yapmıştı artık.

"Sen misin o araba kullanmayı bilmeyen ulan?", dedi yan tarafımızdaki araba penceresini yarım bir şekilde açarak.

Sanırım birazdan kavga çıkacak. 

Aras dur inme. Aras sakinleş. Aras dur. Arabayı bir yere park edip sakın adamın üzerine yürüme Aras.

"Ulan senin ben var ya...", deyip arabayı çektiği köşede el frenini çekip arabadan indi.

"Aras dur gitme.", derken bende arabadan inmek için kapının kulpuyla boğuşuyordum.

"Senin derdin ne lan?", dediğinde gömleğinin kollarını yukarıya doğru kıvırmaya başlamıştı.

Bunun neyin habercisi olduğunu biliyordum. En son bunu yaptığında güvenlik görevlisi bir köşedeydi ve kanlar içerisindeydi.

"Aras sakinleş hayatım.", dediğimde Aras bir an kollarını yukarıya doğru bükme işlemine ara verdi. Ne oldu ki neye şaşırdı şimdi?

"Bana bak genç gözüküyorsun. Karını da al git buradan iyiliğin için.", dediğinde artık onu ben bile koruyamazdım.Bir dakika...

O karısı mı dedi? Ben senin ağzını burnunu dağıtırım.

"Aras tutma beni senden önce ben dalacağım.", dediğimde ayağımdaki topukluları çıkarmak için eğilmiştim.

Aras kolumdan tuttu ve çekiştirerek beni arabaya götürmeye koyuldu.

"Ne yapıyorsun sen?"

"Arabada dur, beni de deli etme, dikkatimi dağıtıyorsun!", derken arabanın kapısını açmış beni içeri fırlatmakla meşguldü. Yani bir hayatım kelimesiyle dikkati mi dağılmıştı? O zaman planımın devamını uygulamak benim için zevk olacaktı çünkü başarılı gidiyordum.

Kapıyı kapatır kapatmaz elinde ki anahtarlıkla beni arabaya kilitlemişti.

"Aras saçmalama, Aras aç şu kapıyı, Aras...", diye bağırıp pencereyi yumruklarken Aras adamı aldı ve sol kaldırıma doğru yürüyüp parkın içinde karanlıkta gözden kayboldular.

Ah Aras. Yani iyi ki bir sürpriz yapacaktın. Bravo. Berbat ettin yine geceyi.

Aradan yaklaşık bir on beş dakika geçtikten sonra pencereleri yumruklamaktan elim acımıştı ve bende arkama yaslanıp gözlerimi kapatmıştım.

Kapının açılma sesiyle gözlerimi açtım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Oha bu yüzünün hali ne?", deyip elimi yüzüne götürdüm. Sağ yanağı morarmış, dudağının köşesi yarılmıştı. Suçlu çocuklar gibi bana bakıyordu.

"Ne yaptın yüzüne dedim sana!"

"Sen bir de öteki adamı gör.", dedi kollarının yukarıya kıvırdığı kısımlarını tekrar düzeltmeye başlarken. Yaramaz çocuklar gibiydi ve azarımı bekliyor gibi duruyordu.

"Yüzüme bak.", dedim elimi çenesine götürüp bana döndermeye çalışırken. İnatla bakmadı ve kollarını açmaya devam etti.

"Sana yüzüme bak dedim."

Kısık bir sesle söyledim ve oturduğum koltuktan kalkıp el frenine değmemeye dikkat ederek kucağına oturdum.

Kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Buruk bir gülümsemeyle yüzüne baktım.

"İyi ki bir sürpriz yapacaktın."

Ellerimi özenle yüzünün moraran kısmına değdirdim.

"Ah."

"Acıdı mı?", dedim korkuyla. Cevap vermedi.

"Bak acıyor değil mi? Ben sana inme dedim. Bana bırak dedim. Ama sen beni dinlemedin. Neymiş efendim erkeklikmiş. Sizin erkeklikten anladığınız kavg...", diyeceğim sıra da Aras belimden tutup saniyeler içerisinde dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bir kaç saniyelik bir öpüşten sonra geri çekildi ve yüzüme pişkin pişkin gülümseyerek baktı. Bense utancımdan Aras'ın gömleğinin ucunu tutup kıvırarak;

"Susturmak için güzel bir yöntem.", dedim. Kızarmıştım ve planıma aykırı gidiyordum. Biraz daha yaklaşıp burnunu burnuma değdirdiğin de kafamı geri çektim. O da öpmememden hoşnutsuz bir şeklide;

"Hadi otur. Yeterince geciktik, gidelim.", dedi. Nereye gideceğimizi bile soramadım. Oturdum ve Aras'ın arabayı çalıştırmasını bekledim.

Utancımdan konuşamıyordum.

Alışmam lazımdı ama alışamıyordum.Her defasında kalp ritmim bozuluyor deli gibi çarpıyor tüm bedenimi uyuşturuyordu.

Yirmi dakikalık bir yolculuğun ardından arabayı aniden boş ve ıssız bir sokakta durdurdu.

"Neden durduk."

"Bundan sonrasını yürüyeceğiz."

"Ne? Nasıl? Valla ben çok yorgunum hiç de yürüyemem.", dedim iyice bulunduğum koltuğa gömülerek.

O ise arkasını dönüp arka koltuğun üzerinden bir tül aldı ve elinde iyice gererek bana baktı.

"Ne? Ne var?", dedim bana bakan Aras'a.

"Sürpriz", dedi ve gözlerimin üzerine saniyeler içerisinde örtüyü kapattı ve arkadan bağlamaya koyuldu.

Ben daha ne olduğunu anlamadan gözlerim kapanmıştı.

"Şimdi çırpınma ve bana güven.", dedi ve arabanın kapanma sesi duyuldu.

"Aras nereye gidiyorsun? Bırakma beni, dur. Aras gitme."

"Buradayım, bağırma!", dedi sinirli bir sesle yanımdaki kapıyı açarak. Sesi yakın geliyordu. Elini koluma değdirdiğinde bir an irkildim.

"Korkma ve sadece bana güven.", diye fısıldadı kulağıma. Nefesim kesildi. Nefes alışverişlerini duyabiliyordum. Çok yakın duruyorduk, farkındaydım.

Bir eliyle elimi diğer eliyle de belimi tutup beni indirdi. Ve elini belimden çekmeden kendine yasladı bedenimi. Yürümeye başladı.

Topuklu giydiğim için ara ara çukurlara geliyor ve düşecek gibi oluyordum ve Aras beni daha çok kendine çekiyordu. Aldığı nefes kulağıma daha çok işliyor bedenimi daha çok gıdıklıyordu. Onunla bu kadar yakın olmak, kokusunu duymak, tenini tenimde hissetmek...

On dakikalık bir yürümenin sonunda kafamı Aras'ın olduğu yöne doğru çevirdim.

"Yoruldum.", diye mırıldandım ve dudak büzdüm.

Burnunun burnuma değdiğini hissettim. Beni daha çok kendine çektiğini... Kulağıma eğildi ve;

"Geldik.", diye fısıldadı.

Arkama geçti ve gözümdeki tülü indirdi. Gözlerimi açar açmaz arkama dönüp Aras'a baktım.

Yüzünde renk kalmamıştı. Yorulmuştu ve morluklar kendini daha çok belli etmeye başlamıştı. Dudağındaki kan kurumaya yüz tutmuştu.

Elimi dudağının patlayan yerine koydum.

"Acil pansuman yapılması gerek.", dedim yarasına acıyarak bakarken. O ise elimden tuttu ve elimi indirip ellerine hapsederek gözlerime baktı. Diğer eliyle bana karşıyı gösteriyordu ama hala gözlerime bakıyordu. Gözlerimi gözlerinden almayı bir türlü beceremiyordum. En son tuttuğu elime baktım. Sıkıca kavramıştı. Bırakmıyordu.

Sakın aşık olma Ayza. Planını bozma Ayza...

Kafamı zor da olsa eliyle gösterdiği yere çevirdiğimde şok olmuştum.

"Bunu ne ara yaptın sen?"

"Soru sormandan bıktım.", dediğinde tuttuğu elimi çekiştirerek süslediği yata doğru götürüyordu beni. Şu romantik anı bozup da bağırma bari.

"Ama, ama bu çok güzel.", diye mırıldandığım da mırıldanmamı duymuş olacak ki keyifli bir gülümsemeyle bana dönüp baktı ve yoluna devam etti.

Yatın girişine geldiğimizde uzaktan göründüğünden daha iyi görünüyordu. Yatın en üst katında sadece ufak bir masalık alan vardı ve oraya da üzerinde mumlarla ışıldayan bir masa ve bir çift sandalye yerleştirilmişti. Bir de küçük bir yemek masası vardı. Bebek masası...

"Aras bunlar çok güzel", dedim yatın içine girdiğimizde. Üç katlıydı. Deniz altında da kat vardı. Yatın girişinde kocaman bir kat daha vardı ve bir de üstü açılıp kapanabilen en üst kat vardı. Çardak gibiydi üst katı.

Elimden tutup beni yukarı çıkartırken birinci kattan geçip merdivenlere yöneldik ve birinci katta gördüklerimi görmemeye çalışarak yürüdüm. Başımı utancımdan eğdim.

Yatak vardı ve çok güzel bir şekilde hazırlanmış, üzerine güller konulmuştu. Aras'ın planı bu gece beni elde etmek miydi yani? Beni sevmiyor sadece istiyor muydu?

Yukarı kata çıktığımızda elinde şampanya şişesiyle bekleyen bir garson ve kemancılar vardı. Garson bizi görür görmez şampanyayı patlattı ve kemancı klasik romantik şarkıları çalmaya başladı.

Ağzım kocaman bir şekilde açılmış karşımda duran manzaraya bakıyordum. Aras ise sandelyemi çekmiş oturmamı işaret ediyordu. Etrafımızda dilek fenerleri yanıyordu ve sabit bir şekilde tutturulmuştu.

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Teşekkür etsem utancımdan edemiyordum, konuşsam onu da yapamıyordum.

"Sibel nerede?", demekle yetindim.

Aras tam karşımda dikiliyordu ve bir adım yana kaydığında yatımızın yirmi metre ötesinde ışıklarla ve balonlarla süslenmiş bizim yatın biraz küçüğü olan bir yat gördüm.

Bir sürü çocuğun çığlığı geliyordu. Eğlenme sesleri. Müzik sesleri. Çok fazla buraya yetişmiyordu sesler ama sanırım bunlar hep pepe şarkılarıydı.

"Korkma Ayça yanında.", dedi göz kırparak ve Sibel'i gördüğüm manzarayı keserek önüme oturdu.

"Çok yormuyordur değil mi? Terlerse hemen öksürür sırtına bez koymak gerekiyor. Üstelik biliyorsun standart mama saatleri v..."

"Ayza sakin ol Ayça hepsini biliyor,", dedi tıslayarak.

Gözlerine baktığımda güven verici bir bakış attı. Aras yüz ifadelerini değiştirebiliyormuş. Bende doğuştan sert bakma hastalığı var sanmıştım.

Aras'la biraz daha bakıştıktan sonra önlerimize döndük. Aras yemeği yemeye başladığında yaralarının acıdığını yemek yerken ufak ufak durup yüzünü ekşitmesinden anlıyordum.

"Kemancı bey çok güzel çalıyorsunuz ama bu gecelik yeterince başımız ağrıdı. Teşekkür ederiz. Garson bey gemi de pansuman aletleri var mı?"

"Evet Ayza Hanım." ,dediğinde bir an durdum. Aras'a baktım ve tekrar garsona dönüp utangaç bir şekilde;

"Getirir misiniz?", dedim. Onaylarcasına kafasını sallayıp aşağı doğru yöneldiğinde Aras'ın bana ne yaptığımı anlamaya çalışan bakışlarıyla karşılaştım. Allah'ım şaşkınken çok tatlı olabiliyordu.

Yanına gittim ve başımızda bekleyen ikinci görevliye oturduğum sandalyeyi getirir misin bakışı attım.

Aras'ın yanına oturdum ve yaralarının hangi ciddilik boyutunda olduğuna baktım. Ben onun yüzünü incelerken o da benim gözlerimi inceliyordu.

"Öküzün trene baktığı gibi bakmayı kes.", dedim kaşlarımı yalancıktan çatarak.

Kaşlarını alaycı bir şekilde kaldırıp;

"Öyle bakarsam ne olur?", dediğinde sinirlenmeye başlamıştım. Benle inatlaşmasını sevmiyordum çünkü her seferinde o kazanıyordu.

"Bende pansuman yapmam.", dediğimde bileğimden tuttu ve ayağa kalkıp aşağıda ki merdivenlere yöneldi.

Hayır ne olur bir alt kata inmeyelim. Ne olur. Lütfen...

Elimden tuttuğu gibi yatağa oturttu ve;

"Pansumanı burada yapalım.", dedi. Anlamayan gözlerle ona baktım.

"Ne-Neden?"

"Çünkü burası daha sakin.", dediğinde aklıma yüzüne çarpan rüzgarın canını yakma ihtimali geldi. Gururundan söylemiyordu ama bence canı çok yanıyordu. Yüzündeki morluklar ve yaralar ciddi anlamda kötüydü.

Pansuman malzemelerini getiren garsona başımla teşekkür edip yolladım ve Aras'a yaklaşarak elime pamuğu alıp oksijen sürdüm.

Yavaşça pamuğu yüzünün moraran kısmına değdirdiğim de;

"Ah.", dedi sessizce ve bir anda irkilip biraz geri çekildi.

"Şşş, elimden geldiği kadar canını yakmayacağım. Ama lütfen biraz sabırlı ol. Hak ettin.", dedim çok bilmiş gibi bakarak. O da hak ettiğini bildiği için bir şey demeden sinirle bir sağına bir soluna baktı. Elimi tekrar yüzüne götürdüğümde bana bakmaya koyuldu.

Tepki vermiyordu. Canının yandığını belli eden en ufak bir hareket bile yoktu. Birden bire hissizleşti mi ne oldu anlamadım ki.

Dudağına geçtiğimde parmaklarımı önce yavaşça dudağında gezdirdim. Sonra yara olan kısmına gelip pamuğa birazcık tentirdiyot damlattım ve dudağına üfleyerek sürmeye başladım. Çünkü biliyordum bu ilaç çok fazla yakıyordu.

"Bitti.", dediğimde sanki bir rüyadan uyanmış, bir yere dalmış da yeni ayıkıyormuş gibi kafasını iki yana salladı ve;

"Ne?", dedi.

"Bitti diyorum bitti. Ama oho bizimki masallara dalmış uyumuş.", dedim elimdeki ıslak mendille elimi silerken.

O da sadece kafasını salladı ve elini ensesine götürüp kaşıyarak bana şapşal bir gülümseme attı.

"Çok tatlısın Aras Kılınç.", dedim yönümü ona dönüp. Çok tatlıydı. O sinirli ve sadist halinden eser yoktu. Her türlü çekiciydi.

"Neden öyle dedin?"

"Ruh halini çözebilmiş değilim. Bir sinirlisin bir şirinsin. İnsanın aşık olacağı varsa da olmaz."", diye sitem ettiğimde Aras'ın sorduğu soruya değilde kalbimin sorduğu soruya cevap vermiştim. Pot kırmıştım. Dudaklarımı dişleyip başımı eğdim.

Bu söylediğime ben bile inanmıyordum. Bunu ben mi demiştim. Aşık olmak mı? Hadi ama ne olur dediğim mana da anlama. Ne olur...

"Yani bana aşık oldun?", dedi bir anda yüz ifadesini değiştirip sert bir şekilde bakarak. Sonra ayağa kalktı. Az önce sadistliğinden eser yok mu demiştim? Lafımı geri alıyorum.

Ne var yani. O kadar da çirkin bir kız değilim oysa ki. Hem ne olur sana aşık olursam.

"Yo-Yok ben öyle demek istemedim. Yani sadece şey. Normalde kızlar aşık olur ya. Ama siz hep değişken ruhlusunuzdur. Siz derken bütün erkekler ama yani sen değil. Yani sensin ama sen değişken ruhlusun. Ama sana diğer erkekler gibisin demiyorum tabi.", dedim tek nefeste ve sonra derin bir nefes alıp pes etmiş gibi dışarıya verdim.

Aras tekrar bana döndü ve yatağın köşesinde oturduğum yerin sağıma ve soluma iki elini birden koydu ve burnuma kadar eğildi. Dudağımı öpmekle öpmemek arasından gidip gelirken gözlerimi kapatmaya çalışmış derin nefes alıyordum. Öpmesini bekliyordum. Dudaklarıma bakarak;

"Ayza?", dedi kısık bir sesle.

"Hı."

"Hı mı denilir?", dedi şapşal bir tebessümle. Hala burnumun dibindeydi. Dudaklarımız arasında bir kaç santim vardı.

Gözlerine sorgulayan bakışlarla baktığımda;

"Benden uzak dur!", dedi ve kalkıp yukarı kata çıktı.

Buda neydi şimdi? Ben mi ondan uzak durmalıyım? Yanıma gelen, beni hayatına alan, Sibel'in velayetini alan o ve ben ondan uzak durmalıyım öyle mi?

Peki Aras Kılınç. Buna da peki.



YENİ PATRONUMUN RESMİ FACEBOOK SİTESİ --> https://www.facebook.com/pages/Sevginur-Karao%C4%9Flan-Yeni-Patronum/1656433654588475?skip_nax_wizard=true&ref_type=page_profile

ARAS, AYZA VE SİBEL GİBİ KARAKTERLERİMİZİN TANIMLAMASI BURADA DAHA ÇOK YAPILACAKTIR. SORU, ŞİKAYET VEYA DİLEKLERİNİZİ LÜTFEN BURADAN İLETİN =)



İNSTAGRAM HESABIM : SARVİYAN


Продолжить чтение

Вам также понравится

BENİM MAFYA'M | TEXTİNG ELİF

Любовные романы

1.3M 54.5K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
SADECE SEN kitap__perisii

Подростковая литература

154K 9.3K 48
Şimdi yapmazsam bir daha asla yapamayacağımı biliyordum. İçime titrek bir nefes çektim ve belki de ömrüm boyunca boynuma zehirli bir sarmaşık gibi do...
KAÇIKLAR KULÜBÜ Tuğçe Y. Sarıgül

Подростковая литература

1M 89.4K 53
Annesinin hastane borçlarının ödenmesi karşılığın da okulun, hatta şehrin en belalı adamı ve efsane olan Kaçıklar Kulübü'nün lideri Sarp Köksal'ın ba...
SİL (SOĞUK İNTİKAM) Beyza

Детектив / Триллер

129K 1.5K 5
Annemin büyük kelebeği değil, babamın küçük böceğiydim ben! Yokluğun dibiydi gözleri. Koskoca mavi bir boşluk. Kalbimi en derinden etkileyebilecek, g...