Ruhsal

By Slytherixie

98.3K 6.4K 596

Birbirlerinden güç alan iki ayrı ruha, iki ayrı bedene ve iki ayrı kalbe sahipti onlar. Bu olgular her ne kad... More

Ruhsal
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm - Final

9. Bölüm

2.9K 223 18
By Slytherixie

Kıyafetler, kişiliğinizin aynasıdır.

--

Şaşkınlıkla gözlerimi kısarak yüzünü incelemeye devam ettim. Tam ağzımı açmış yeniden konuşacakken bana fırsat vermeden o konuşmaya başladı.

"Yayber? Senin ne işin var burada?"

Yüzümdeki şaşkınlığı silmeye çalışarak cevap verdim.

"Bu soruyu sorması gereken asıl kişi benim. Ulan senin gibi birinin bu it herifin yanında ne işi var?"

"Zamanında yetimhanedekilerden bunun sayesinde kurtuldum. Yetmedi, beni yetimhanenin kendisinden de çıkardı. Aylardır buna yardım ediyorum, saçma sapan bir hayat hikayesi var ve kendini intikama adamış manyağın tekiyle beraberim. Zorunda olmasam bir saniye bile durmam bunun yanında, beni yine yetimhanedekilere vermekle tehdit etmişti o zamanlar, mecburen kabul etmiştim. Zaten şu an ondan başka kimsem de yok."

Umursamaz bir şekilde omuz silktikten sonra konuşmaya devam etti.

"Senin ne alakan var bu herifle?"

"Dediğine göre ailesini katledenler benim annem ve babammış. Sırf onların kanını, soyadını taşıdığım için beni de öldürme-"

Buğra aniden odaya dalınca lafımı yarıda kesmek zorunda kalmıştım.

"Ne konuşuyorsunuz?"

Şüphelenmişti sanki, benim cevap vermeme fırsat tanımadan Altan konuşmaya başladı.

"Su içmek istedi, ben de veremeyeceğimi söyledim."

"İyi."

Biraz duraksadıktan sonra karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Hazır mısın bakalım?"

"Neye hazır mıyım?"

Sandalyesini biraz daha bana doğru yaklaştırdı ve yüzüme eğilerek sadece benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadı.

"Ölüme."

Bir an ne tepki vereceğimi bilemedim, yardım dilenircesine Altan'a bakmama gerek kalmadan Buğra'ya bir şeyler söylemeye çalıştı.

"Aslında bu kız işimize yarayabilir. Yararına kullan sonra atarsın bir köşeye, hiç değilse sana faydası olsun."

"Ne saçmalıyorsun sen? Nasıl bir faydası olabilir ki bana?"

"Bundan sonra o avukat bozuntusunun hesabını almayacak mıydın?"

"Ne alakası var?"

"Aklını kullan oğlum biraz. Adam yıllar geçmesine rağmen hâlâ Türkiye'nin en saygın avukatlarından biri ve peşinde senin gibi onlarcası olduğu için etrafı korumalarla dolu. Tek başımıza üstesinden gelmek çok zor olurdu, ama işin içine bu kız girerse.."

Devamını getirmeden Buğra'nın vereceği cevabı bekledi.

"Dediğin çok mantıksız."

Gözleriyle beni işaret ederek devam etti.

"Ona güvenemem, biliyorsun risk almayı sevmiyorum."

"Ona zaten güvenemeyiz. Ama yanında güvendiğin ve onu kontrol edebilecek biri varken işlerini halleder."

"Aklından ne geçiyor?"

"Murat'ın altında her gece farklı bir kadın var. Belki bu geceki de Başak olur."

Dediğinin üstüne pis denilebilecek bir şekilde sırıtmaya başladı. Buğra'nın cevabını beklemeden konuşmaya başladım. Altan'ın böyle bir şey yapabileceğine inanamıyordum, beni iki dakikada satmıştı.

"Hayır, bunu bana yapamazsınız!"

Buğra biraz düşündükten sonra aynı Altan gibi sırıtarak bakışlarını bana çevirdi.

"Öyle bir güzel yaparız ki."

Oturduğu sandalyede kendini iyice geriye yaslayarak ellerini başının arkasında kenetledi ve gözleriyle beni incelemeye başladı. Bakışlarından bir şeyler düşündüğü belli oluyordu.

"Hemen yarın gece bu işi bitiriyoruz. Önce Murat, sonra Başak. İkili kombo, harika olacak."

Bakışlarını benden ayırmadan konuşmaya devam etti.

"Biz burada kalacağız, Altan da gidip gerekli malzemeleri alacak."

Dediğinin üstüne Altan hiçbir şey demeyip başıyla onaylayarak odadan çıktı. Şimdi sadece Buğra ve ben vardık.

"Dediğiniz şeyi yapmayacağım. Beni başkalarına karşı plânladığın iğrenç oyunlarına alet edemezsin."

"Çevrendekilere biraz faydan olmuş olur, yaptığın tek şey insanlara somurtmak."

Dediğinin üzerine bir şey demeye gerek duymadan başımı öne eğdim. Altan'ın amacını bilmiyordum, umarım bir fahişe olmak zorunda kalmam.

*

Zorlukla göz kapaklarımı aralayarak önüme eğdiğim başımı yavaş hareketlerle kaldırmaya çalıştım, boynumda müthiş bir ağrı vardı. Kafamı her hareket ettirdiğimde boynumun sızlamasını umursamamaya çalışarak odanın içini izlemeye başladım. Galiba sabahın erken saatleriydi, odada yalnız başımaydım. Etrafımı incelerken karşımdaki duvarın dibinde duran, ünlü bir markanın poşetlerine gözlerim takıldı. İçlerinde ne olduğunu düşünecekken aralanan kapının ardından giren Buğra buna fırsat vermeyerek konuşmaya başladı.

"Günaydın, bu kadar uykucu olduğunu bilmiyordum."

"Sabahın erken saatlerinde uyanınca uykucu mu oluyorum?"

Tuhaf bir şekilde gülmeye başladı. Elini cebine atıp telefonunu çıkardı ve ekranını bana doğru uzattı.

"Sabahın erken saatleri mi? Akşam oldu."

Telefonun ekranında 19:56 yazdığını görünce bir an afallasam da kendimi toparlayarak gözlerimle karşımda duran poşetleri işaret ettim ve konuyu değiştirmeye çalıştım.

"Şu poşetlerin içinde ne var?"

Cevap vermeden poşetlerden birini eline aldı ve içinden aşırı derecede mini, siyah bir elbise çıkardı. Boyunun normalden daha kısa olması yetmiyormuş gibi göğüs dekoltesi de oldukça derindi.

"Yeni kıyafetlerin."

Gözlerimi büyüterek sitem etmeye başladım.

"Elinde tuttuğun o şeyi hayatta giymem. Sadece beni öldürdükten sonra üzerime giydirebilirsin."

"Dur, daha bununla sınırlı değil."

Bir diğer poşeti eline aldı ve içinden yüksek topuklu, gümüş çivileri olan siyah bir ayakkabı çıkardı.

"Altan zevkliymiş, baksana nasıl da uyumlu ve duruma uygun şeyler satın almış."

Tam bu sırada Altan odaya girdi, öfkeyle konuşmaya başladım.

"Siz manyaksanız ben de manyağım. Giydiremezsin ulan bana bunları."

Hayatımda bir kere bile topuklu ayakkabı giymemiştim, o tür ayakkabılardan ve ister uzun ister kısa olsun her türlü elbiseden nefret ediyordum. Yeniden konuşacakken Buğra'nın telefonu çaldı ve iki dakikaya geleceğini söylerek odadan çıktı. Odadan çıkar çıkmaz öfke dolu gözlerle Altan'a bakmaya başladım.

"Hani mecbur olmasan Buğra'nın yanında durmazdın? Böyle bir durumda bana yardım edeceğine onun kafasına saçma sapan bir fikir sokup beni zor durumda bırakıyorsun!"

"Sesini alçalt lütfen, bu gece beraber kaçıyoruz. Seni kaçırmasaydı tek başıma elinden kaçmam mümkün değildi, birbirimize destek olacağız."

"Neyin desteğinden bahsediyorsun? Fahişeye çevirdiniz beni."

"O adamı görmeyeceksin bile, merak etme. Lütfen rahat ol ve Buğra'nın dediklerini fazla üstelemeden yerine getirmeye çalış. Her şey iyi olacak."

Aniden Buğra odaya girdi.

"Bir saate kadar gitmemiz gerekiyor, Murat'ın evinden çıkmasını bekleyip takip edeceğiz."

Bana kısa bir bakış atarak konuşmasını sürdürdü.

"Altan sen de şunu çöz. Tuvalete kilitledikten sonra elbiseyi, ayakkabıyı ve makyaj malzemelerini ver kendini düzgün bir şekle soksun. Ben arabada bekliyorum, en geç on beş dakikaya kadar çıkın."

Konuşmamıza fırsat vermeden aceleyle odadan çıktı, o çıkar çıkmaz Altan beni çözmeye başladı.

"İpleri çözdükten sonra şu tuvalete gir kıyafetini orada giymeye çalış. Bu arada ağır bir makyaj yaparsan iyi olur, ve saçlarını da toplama."

"Emredersiniz."

Saniyeler sonra vücudumdaki tüm iplerden kurtulmuştum, bütün kemiklerim sızlıyordu sanki. İlk ayağa kalktığımda biraz zorlansam da sonralardan alışarak poşetleri aldım ve tuvalete girdim. Aceleyle üstümdekileri çıkarmaya başladım, umarım Altan'ın dediği gibi o adamı görmeme gerek kalmadan kaçabiliriz. Yoksa beni bunları giymek zorunda bıraktığı için onu kendi ellerimle boğardım.

Kendi kıyafetlerimi çıkarıp bir köşeye attıktan sonra tiksintiyle poşetten elbiseyi çıkardım. Üstümde sadece külotum vardı ve bu çok utanç vericiydi. Söylenerek elbiseyi giymeye başladım, giydikten sonra küçük aynaya bakınca "Yuh." dememi engelleyemedim. Bu ayna sadece üst tarafımı gösteriyordu, alt tarafımı görsem herhalde cesaret edemez, vazgeçerdim. Sinirle ayakkabıları elime aldım ve hızlı hareketlerle ayağıma geçirdim. Bir an önce bitmesini istiyordum, aceleyle saçlarımı açtım ve elimle karıştırarak kendi haline bıraktım. Diğer büyük poşetlerin yanında duran küçük poşetin içinde ufak bir makyaj seti vardı. Hayatımda hiç makyaj yapmamıştım ve nasıl kullanıldıklarını bilmiyordum. Far ve eyeliner olduğunu sandığım şeylere tiksintiyle bakıp bir köşeye fırlattım, onları asla süremezdim. Sürmeyi becerebileceğim tek şey kutunun içinde duran kırmızı ruj ve rimeldi, sıkıntıyla rujun kapağını açarak olabildiğince dikkatli bir şekilde dudaklarıma sürmeye başladım. Rujla işim bittikten sonra elime rimeli aldım ve aynı şekilde dikkatimi vererek fırçayı kirpiklerimi sürdüm. Pek bir şeye benzemese de fena olmamıştı, sonuçta ilk defa elime makyaj malzemeleri alıyordum ve yapabileceğim şeyler sınırlıydı. Son bir defa aynada kendime bakarak şansıma lanet okudum. Gözlerim dekolteme takıldıkça utançtan kızarıyordum, buradan kurtulursam yapacağım ilk şey bunu üreten firmayı şikayet etmek olacaktı.

Continue Reading

You'll Also Like

2.4K 257 12
DİKKAT! OY VE OKUNMA SAYISINA BAKIP GEÇME!GÖREBİLECEĞİN EN AÇIKLAYICI KİTAP BU!OKUMAZSAN ÇOK ŞEY KAÇIRIRSIN! Çakralarlar nedir?... Nasıl açılır?... N...
3.4M 146K 55
Bir kadın;bazı gerçekler ile düzeni bozulmuş,duyguları ağır bir darbeye maruz kalmış,yalnız hissetmiş,acı çekmiş,ama sadakatini kaybetmemiş. Gerçekle...
995 715 9
Her geçmiş bir gelecekse, benim geçmişim böyleyken geleceğe ne gerek vardı? Karar vermiştim. Bitecekti her şey. Bu acılar, bu sancılar son bulacaktı...
1.3M 74.5K 63
Lily bir akşam tuhaf bir saldırıya uğrar. Daha da tuhaf olanı, davetsiz misafirler ne yazık ki peşini kolayca bırakmaz. Ancak peşinde olmalarının ned...