Kusurlu

By gayeozdmr_

6M 351K 84.5K

Beklenmedik, trajik bir kaza... Kazadan sonra ruhunu teslim etmiş genç bir kız... Yitirilmiş umutlar... Topra... More

|1| İsimsiz
|2| Prenses
|3| İntihar
|4| Teklif
|5| Aslancık
|6| Haram
|7| Sır
|8| Şans
|9| Anı
|10| İmkansız
|11| Hayal
|12| Açlık
|14| Güven
|15| Gerçek
|16| Aşk
|17| Sadece Arkadaş
|18| Özür
|19| İhtiyaç
|20| Anlaşma
|21| Chucky
|22| Şaka
|23| Koku
|24| Yardım
|25| Gökyüzü
|26| Yabancı
|27| Rüya Yakalayıcı
|28| Biz
|29| İtiraf
|30| Söz
|31| Özgür
|32| Balonlar
|33| Dilek
|34| Cehennem
|35| Karanlık
|36| Resim
|37| Armağan
|38| Sürpriz
|39| Sır
|40| Ölüm Günü
|41| Keşkeler
|42| Af
|43| İddia
|44| Carpe Diem
|45| Davet
|46| Hata
bonus / Tuğba&Samet
|47| Kader
|48| Dehşet
|49| Fedakârlık
|50| Kırmızı Gül
|51| Kurt ile Ay
|52| Çaresizlik Tohumları
|53| Göğüs Kafesi
|54| Kahraman
|55| Yüzde Yirmi Beş
|56| Umut
Geri Dönüyoruz!
|57| Kum Saati
|58| Beyaz Balon
|59| Veda
|60| Kusurlu
Hoşça Kal

|13| Korku

107K 7.3K 774
By gayeozdmr_

# Adanowsky - You are the one

Multimedya: Hazar. ♥

Keyifli okumalar! 

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Sevgili Günlük;

Uzun zamandır hüzünden, çaresizlikten ve korkudan başka hiçbir şey hissedemezken, bu sabah gözlerimi açtığımda benliğimin derinliklerinde ilk kez farklı; ama ne olduğunu bir türlü anlayamadığım bir duygu hissettim. O duygu, sanki gittikçe bütün ruhuma yayılıyordu. İçimi hoş bir his kaplıyor, hüznümü bir anlığına yok ederek başka duyguları tadabilmeme izin veriyordu.

Dağılan hüznüm bir anlığına yok olsa da hissettiğim korku ruhumdan hiç eksilmiyordu. Hala insanlardan ve onların hakkımda düşüneceklerinden korkuyordum. Dışarıya çıkmaktan korkuyordum. Hiç sevilmemekten, hayatımın sonuna kadar buraya mahkûm kalacağımdan ve gülümsemenin ne demek olduğunu unutacağımdan korkuyordum.

Hazar hiç beklemediğim bir anda, ansızın hayatıma girdikten sonra beni gerçeklerle yüzleştirmişti. Beni tanıdığından söz etmişti bir defasında. Haklıydı da. Beni tanıyordu. Belki de benim kendimi tanıdığımdan bile daha çok tanıyordu beni. İnsanlardan kaçtığımı söylediğinde bunu reddetmiştim; ama yaptığım tek şey insanlardan kaçmaktı. Kazadan önce pek çok kez küçümsenmiş, dalga geçilmiştim. Kazadan sonra ise insanların yeni görünüşüm nedeniyle beni küçümsemelerini istemiyordum. Farklı olmak istemiyordum. İstediğim tek şey diğerleri gibi olabilmekti.

Hazar onunla dışarı çıkmamı, günümün birkaç saatini ona ayırmamı istemişti. Bu teklifini kabul edemezdim. Bunu yapmaya hazır değildim. Ama yine de derinlerimde bir şey onunla yan yana olabilmeyi, yüzünü fotoğraflardan değil de canlı bir şekilde görebilmeyi, ses tonunu işitebilmeyi ve hayal ettiğim gülümsemesine şahit olabilmeyi istiyordu.

İçimdeki o hisse yenilip Hazar'ın teklifini kabul edebileceğimden deli gibi korkuyordum. Ama tek korkum bu değildi. Aynı zamanda teklifini kabul ettikten sonra ve o, ne halde olduğumu gördüğünde, bir daha beni görmek istemeyeceğinden, benimle konuşmaya devam etmeyeceğinden korkuyordum.

*

Penceremin karşındaki yerimi almış, yarım saati aşkın bir süre boyunca apartmanımızın altından geçip giden ve ne kadar özgür olduklarını düşündüğüm insanları izliyordum. Hayat, beni öldürmüştü ama başkaları için hala devam ediyordu. Kazadan sonra her gün böyle olmayı hak edecek ne yaptım diye sorup durmuştum kendime. Dışarıda onca kötü insan varken neden hayat benden umutlarımı ve mutluluğumu almıştı?

"Ecmel?"

Annemin sesini işittiğimde ellerimle yanaklarımı kuruladım ve derin bir nefes alıp sandalyemi yavaşça sesin geldiği yöne doğru döndürdüm. Annem bir eliyle kapımın kolunu tutmuş, birkaç metre ötemde duruyordu. Gözleri yüzümde dolanırken kaşlarını çatışını gördüm. Hemen sonra kapımın kolunu bırakarak bana doğru hızla ilerledi, dizlerinin üzerine çöktü ve bacaklarımın üstünde duran ellerimi ellerinin arasına aldı. "Ağladın mı sen?" diye sordu. Sorduğu sorunun cevabını zaten bildiğini biliyordum. Ama yine de inkâr edip başımı iki yana salladım ve titrek çıkan sesimle "Hayır," diye fısıldadım.

Annem ellerinden birini ellerimden ayırıp sol yanağımı avuçladı. Ellerinin soğukluğu yanağıma işlerken dudaklarımı birbirleri üzerine bastırıp gözlerimi sıkıca yumdum. "Ağlamışsın," dedi annem. "Sürekli ağlıyorsun."

Hiçbir şey demedim. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Her gün ağlamaktan yorulmuştum ama bunu durduramıyordum. Sanırım en büyük lanetim ağlamaktı. Hayatımın sonuna kadar gözyaşı dökmekle lanetlenmiştim.

Gözlerimi açtım. Annemin birkaç santimetre ötemdeki pusulaşan mavilerine baktım. "Anne," diye fısıldadım. Annem yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirip sol yanağımın üzerindeki elini hareket ettirdi ve parmaklarıyla yanağımı hafifçe okşadı. Gözlerimin içine bakarken "Söyle hayatım," dedi.

"Sence ben..." Yutkundum. Düzensizleşen nefesimin düzene girmesi için birkaç saniye boyunca sessizce bekledim. "Sence ben sevilmeyi hak ediyor muyum?"

Annemin yanağımdaki eli yavaşça kaydı. Alt dudağının titrediğini; ama bunu bastırmak için çenesini sıktığını gördüm. Başını hızla aşağı yukarı sallarken art arda "Elbette," deyip durdu. "Elbette, sevilmeyi hak ediyorsun. Baban, Didem, ben... Biz seni seviyoruz hayatım."

"Sizden başkası da beni sevebilir mi?"

"Tabii ki."

"Bu kadar çirkinken bile mi?"

Annem çenesini daha çok sıktı. Kucağımdaki ellerimi bir kez daha ellerinin arasına alıp küçük bir öpücük kondurdu ve başını kenetlenen ellerimizin üzerine yasladı. "Sen çirkin değilsin, Ecmel. Kalbin o kadar temiz ki kalbinin güzelliği yüzüne vuruyor ve senin hoşlanmadığın bütün kusurlarını örtüyor."

"İnsanların hakkımda yapacakları yorumlardan korkuyorum."

"Korkma," diye fısıldadı annem. Yeşil gözlerimin içine baktı. "Evet, insanlar bencil ve acımasızlar. Ama bütün o insanların yanında iyi ve düşünceli insanlarda var. Tanıyacağın kötü insanlar elbette olacak. Ama hayatının sonuna kadar insanlardan kaçarsan iyi olanlarıyla hiçbir zaman karşılaşamayacaksın."

Annem başını ellerimizin üzerinden kaldırdı ve onun eline sıkıca kenetlenmiş olan elime kocaman bir öpücük kondurdu. Yüzüne yerleştirmiş olduğu bir gülümsemeyle bana bakmaya devam ederken "Hayatının sonuna kadar kendini bu eve kapatamazsın Ecmel," dedi. "Bir gün seni sen olduğun için sevecek biriyle tanışacağını biliyorum. Ama bunun için yaşamaya devam etmelisin."

Çünkü sen, sensin.

Hazar'ın cümlesini anımsarken başımı belli belirsiz salladım. "Biri var," diye itiraf ettim. Gözlerimi anneminkilerden kaçırdım.

"Kim?"

"Hazar."

Sesim öyle titrek ve duyulması güç çıkıyordu ki annemin beni anlayıp anlamadığından emin olamıyordum. Ama annem anlamış olacak ki ben konuşur konuşmaz "Şu geçen günkü fotoğrafta olan çocuklardan biri mi?" diye sordu.

Başımı salladım. "Evet," diye fısıldadım.

"Onunla internetten mi tanıştın?"

"Hayır. Yani... Sayılmaz." Derin bir nefes aldım. Anneme bakmamaya devam ediyordum. Gözlerim birbirlerine kenetlenmiş bir vaziyette olan ellerimizin üzerindeyken konuşmamı sürdürdüm. "Geçen ay doğum günümde, üye olduğum bir chat sitesinden doğum günümü kutlayan bir mesaj atmasıyla başladı her şey. Benimle konuşmak istediğini, kötü bir amacının olmadığını söyledi ve bende kim olduğunu öğrenebilmek için onunla konuşmayı kabul ettim. Bir süre boyunca benden kimliğini gizledi. Ta ki on gün öncesine kadar."

"Onu tanıyor muydun?"

"Evet," dedim ve sertçe yutkundum. Bunları annemle paylaşmak, ona anlatmak içimde birikmiş olan yükü hafifletiyordu. "Hazar'la aynı okuldaydık. O, C sınıfındaydı, ben ise E. Herhangi bir sohbetimiz yoktu; ama yine de kim olduğunu biliyordum. Çünkü okuldaki popüler öğrencilerden biriydi."

Bir süre durup bekledim. Devam ettiğimde sesim kulağa boğuk geliyordu. "Bir süredir onunla konuşuyorum. Onunla konuşmak çoğu zaman beni korkutuyor. Çünkü o, beni tanıyor anne. Gerçeklerle ve korkularımla yüzleşmeme neden oluyor. Ama bütün bunların yanında onunla konuşmak bana iyi geliyor. Hazar birkaç gün önce benimle görüşmek istediğini söyledi. Birlikte dışarı çıkıp biraz vakit geçirmemizi teklif etti ama ben... Teklifini reddetmek zorunda kaldım."

"Neden?"

"Çünkü korkuyorum, anne. Kazadan sonra sakat kaldığımı biliyor ama yüzümdeki yarayı ona söyleyemedim. Onun teklifini kabul ettiğimde ve beni gördüğünde bir daha benimle konuşmak istemeyeceğinden korkuyorum."

"Onu görebilir miyim?"

"Ne?"

"Hazar'ı... Bir fotoğrafı var mı?"

Başımı sallayarak annemi onayladım. Ellerimi ellerinin arasından çekip penceremin pervazının önünde duran telefonuma uzandım ve tuş kilidini açıp Whatsapp'a girdim, Hazar'ın profil fotoğrafının üstüne tıklayarak fotoğrafını büyüttüm ve telefonumun ekranını anneme doğru çevirdim. Annem bir süre Hazar'ın profil fotoğrafına baktı. Gözleri yeniden benimkileri bulduğunda gülümseyerek "Yakışıklı çocukmuş," diye fısıldadı. Anlamlandıramadığım bir sıcaklığın vücuduma yayıldığını hissettim. Bakışlarımı anneminkilerden kaçırıp Whatsapp'tan çıktım ve telefonumu yerine geri koydum.

"Ona güveniyor musun?"

"Ben... Bilmiyorum."

"Sana az önce de söyledim. Dünyada hem kötü hem de iyi insanlar var. Kötü insanlar da tanıyacaksın iyi insanlar da. Eğer Hazar bir daha seninle konuşmak istemezse kötü bir insan olabilir; ama unutma ki iyi bir insan da olabilir. Onun nasıl biri olduğunu öğrenebilmek için yapman gereken tek şey ona o şansı tanıman. Olur da eğer seni kırarsa, bil ki zaten seni hak etmiyordur. Ama unutma ne olursa olsun bir gün seni sen olduğun için sevecek biri olacaktır. Belki o Hazar'dır. Belki de başka biri."

Göğsümün ortasında hissettiğim baskı gittikçe artarken "Y-yani onun teklifini kabul etmem gerektiğini mi söylüyorsun?" diye sordum.

"Kaybedeceğin bir şey olmayacaktır."

"Ama bir daha benimle konuşmak istemeyebilir."

"İşte bu yüzden kaybedeceğin bir şey olmayacak, Ecmel. Çünkü eğer seninle konuşmak istemezse onu hiç kazanmamış olduğunu anlayacaksın."

Annemi anladığımı belli edermişçesine başımı yavaşça salladım ve "Teşekkür ederim anne," diye fısıldadım. Annem gülümseyerek dizlerinin üzerinden kalktı, dudaklarını alnıma bastırdı. "Ne zaman istersen benimle konuşabileceğini sakın unutma kızım," dedi. "Seni seviyorum."

"Bende seni seviyorum anne."

Annem beni bir kez daha alnımdan öptükten sonra odamdan çıktı. Annemin gidişinin ardından sakladığım gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı doğru süzüldüler. Hızla inip kalkan göğsümün ardındaki kalbimin bedenime yaptığı baskıyı görmezden gelmeye çalışarak penceremin pervazına koyduğum telefonumu elime aldım, Whatsapp'a girdim.

Hazar çevrimiçiydi.

Bir keresinde bana onu gerçekten tanımamı istediğini söylemişti. Yapacağım bu şey sayesinde onu gerçekten tanıyacaktım. Eğer arkadaşım olmasını istiyorsam bunu yapmak zorundaydım. Annemin dediği gibi hayatımın sonuna kadar kaçamazdım. Hazar'ı tanımak istiyorsam ona o şansı vermeliydim.

• Teklifini kabul ediyorum. ( 18.17 ) ✓✓

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. En yakın zamanda yeni bölümde görüşmek üzere! Kendinize iyi bakın. Kocaman öpücükler! ☺♥

Continue Reading

You'll Also Like

ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.9M 206K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...
3.6M 34K 14
Gözleri birbirleri ile kesiştiği o sıcak yaz günü gibi ısınmıştı kalpleri. Hiç soğumadan o günden beri hep birbirleri için attı kalp atışları. Uzakta...
854K 49.3K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
107K 249 1
Girdiği sokağın kırık lambasının aydınlattığı kadarıyla yoluna kendinden emin bir şekilde yürüyordu. Lâcivert rengine boyanan gökyüzü, içi gibi ağırl...