Kış Güneşi (+18) {Yaz Yağmuru...

By Slmbenbeyzalan

132K 7.1K 3.9K

~Bu kitap +18 ögeler ve cinsellik içerir!! Rahatsız olacaklar okumasın lütfen..~ Yaz Yağmuru isimli kurgumun... More

Dağıldık..
Melahat..?
Alaz'ım, Hüzünlü Kekim
Bir Devrin Kapanışı..
Birader Sen Hayırdır Ya?
Karma
Arda Cabbar Vol2
Bazı Ufak Manifestler
Beyaz Gecelik
Özür Hediyesi
~Danger Bells~
🎄Yılbaşı Özel Bölümü🎄
Güven Sorunları..
Her Fırtınanın Bir De Yağmuru Var..
Hesap Günü
Veletler Bazen O Kadar Da Kötü Değil..
Alaz Alaz Yanarken Cehenneme Dönüşmek..
Tuğra'mı Özledim Diye..
A&B
Ama Yine De İyi İlerledin Alaz'ım..
Kelepçe
Herkesin Bir Sınırı Var..
Çetin'ler Kapatılsın.
Hayat Sürprizlerle Dolu
Lütfen Evlen Benimle
Bir Takım Hazırlıklar..
Geleneksel Normlara Ters Bir Gelin..
Kanka Biz Evlendik Ya..
Hanımcılık Da Bir Rızzzıktır!
A.İ.B
Bulalım Onu Arda! Melis Çok Korkar..
Zaman Her Şeyin İlacıysa Fazlası İntihara Girmez Mi?
Alışmak Sevmekten Daha Zor Geliyor..
Halbuki Bir Kavanoz Zeytin İçin Çıkmıştık Yola..
❄️Kış Güneşi☀️
Yeni Bir Savaş İlanı Mı?
Her Şeyi Al, Bana Beni Geri Ver, Bir Şansım Olsun..
Hem Düşman Hem Kardeş.
Hoşçakal, Olacaklar Sensiz Olsun..
Yalnızlığı Yalnız Seninle Aldattım..
Harika.. Göbüşlü Varlık Sayısı 2'ye Çıktı!
Heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok...
🥠 Şans Kurabiyesi 🥠
Bu Kez Gerçekten Alaz Alaz Yanıyoruz..
Damat Karışımı
Tuğra Han Kurt
Düğün Vol1
(T)wins
Yalnızca "Kraliçe" Değil Artık; Ana Kraliçe.
Bu Yazar Size Ne Yapsın Daha Ya?
Tuğra'nın Cenazesi
Beyza Cabbar
Bütün Çabamız En İyisi Olmak İçin
Bebek Dağ Ayısı
Texting
Geçmişin İzleri..
Bu Kadarına Hazır Değiliz
Bir Babanın Gözyaşları
Özel Bölüm: Bütün Çocuklara..
(D)ayıcık

Bu Beyler Bim'e Ne Zaman Gelir?

1.6K 108 48
By Slmbenbeyzalan

______________________________________

O sabah gözlerimi Alaz'ın telefonunun alarmıyla açtığımda huzursuzca kıpırdandım yattığım yerde. Yavaşça ona doğru dönüp "Ne bu?" dedim ne alakaysa. Alarm olduğunun farkındaydım halbuki..

Alaz üstümdeki örtüyü çeneme kadar çekip "Bir şey değil, uyu sen.." dedi alnımı öperek. "Ben işe gideceğim, tamam mı?"

İlk başta fazlasıyla uykulu olduğum için "Tamam.." dedim bu söylediğine ama Alaz kalkıp hazırlanmaya başladığında biraz kendime gelmeye başlamıştım.

"İşe gideceğim." diyişini de yeni yeni idrak ediyordum..

"Saat çok erken değil mi ya..?"

Uykulu sesime gülümseyip "Öyle.." diye cevapladı sorumu. "O yüzden uyu sen."

Ama omuz silktim bu önerisine. Sonra üstümdeki örtüleri çekip "Kocamı işe uğurlayacağım..!" dedim uyku sersemi bir huysuzlukla. Alaz'sa güldü bu halime.

O üstünü giyinirken ben lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve uykulu halimden arındım tamamen. Sonra Alaz'a kahvaltı hazırlamak için mutfağa gittim ama Fatih de oradaydı. Tost yapıyordu sanırım kendisine..

"Günaydın.." dediğimde bana bakıp gülümsedi.

"Günaydın.. Rahat uyudun mu?"

Ona kafa sallayıp "Hıhım.." diye mırıldandıktan sonra tost makinesini işaret ettim gözlerimle. "Erkencisin.."

"İşe gideceğim çünkü." diye açıklama yaptı meraklı halime. "Sana da yapayım mı tost..?"

Omuz silktim.

"Yok.. Ben kocama kahvaltı hazırlayacağım.."

Fatih bu söylemime sesli bir şekilde gülerken ben de minik bir tebessüm sundum ona. Biliyorum hala garip geliyordu Alaz'dan kocam diye bahsetmem ama ne yapabilirdim ki..? Kocamdı sonuçta..

Kahvaltı hazırlığına başlamak için buzdolabına yöneldiğimde "Sen onunla doyacak mısın?" diye sordum Fatih'e. Tost için ekmeğin yarısını kullanmıştı aslında ama ben yine de ona bu soruyu yöneltme gereği duydum, çünkü erkekler biraz şeydi.. Nasıl desem..

"Doymazsam bana da mı kahvaltı hazırlayacaksın? Valla yerim biliyor musun..? Ayı gibi açım.."

Heh! Doğru tabir buydu sanırım. Ayı gibi açlardı..

Fatih'e kafa salladıktan sonra üç tane yumurta çıkardım dolaptan. Biraz peynir, zeytin, reçel, bal falan.. Ardından eşyaların yerini sora sora -mutfakları çok karışıktı bu arada- patates soyup doğradım ve patatesler kızarırken yumurtalara yöneldim yeniden. Hepsini bir kaseye kırıp iyice çırptıktan sonra da enfes bir omlet yaptım..

Sanırım Tuğra kokusunu almıştı omletin, hemen mutfağa damladı çünkü.. Hazırladığım masaya iştahla bakarken kravatını bağlamaya çalışıyordu bir yandan da.

"Allah'ım sonunda şu mutfağa bir kadın eli değdi!" diyerek sandalyeye yerleştiğinde güldüm bu söylediğine. O da işe gidecekti belli ki.. Tam emin değilim ama babasının yanında çalışıyor diye biliyordum..

Ama böyle takım elbise, kravat falan giydiğine göre, ciddi bir mesleği olmalı diye düşündüm. Belki de şirketi falan vardı babasının, ne bileyim..

Tuğra ve Fatih daha fazla sabredemeyerek patates kızartmasına daldıklarında nihayet kocam da teşrif edebilmişti.. Onu görünce yanımdaki sandalyeyi geriye doğru ittim ve "Gel hadi!" dedim elimi sandayeye vurarak. "İşe geç kalmadan doyur karnını.."

Dediğimi yapıp yanıma oturdu ve kahvaltı yapmaya başladık beraber.

Ama Alaz çok oyalanıyordu sofrada.. Neden bilmiyorum ama beni izliyordu sanki. Onu dirseğimle dürtüp mırıldandım.

"Yesene ya..!"

"Yiyorum işte.." dedi ama hala ara ara kaçamak bakışlar atıyordu bana. Aç kalmasını istemediğim için ekmek sepetine uzandım ve bir dilim ekmek alıp biraz çilek reçeli sürdüm üstüne. Sonra Alaz'a uzattım sanki o küçük bir çocukmuş gibi.

"Isır şunu.."

Neden olduğuna anlam veremediğim bir şekilde Tuğra ve Fatih bu hareketime kıkırdadılar ama Alaz memnuniyetle ısırdı elimdeki ekmeği. Sonra sanki reçelli ekmek değil de altın kaplamalı kuzu çevirme yiyormuş gibi bir mırıltı çıkardı keyifle..

Hala oyalanıyor olmasına yalandan bir sinirle iç çektim ve kalan parçayı da tıkıştırdım ağzına. Ardından dudağının kenarına bulaşan bir damla reçeli temizlemek için masanın kenarındaki peçeteye uzandım ve nazikçe sildim ağzını.

Tuğra bu defa gülmek yerine iç çekti.

"Ah be.. Sen böyle yapınca Sinem'im geliyor aklıma. Onun da böyle anaç huyları var, biliyorsun.. Keşke onu da getirseydiniz gelirken.."

Bunun imkansız olduğunu biliyordu ama yine de isyan etmeden duramamıştı sanırım.

"Okulu var, nasıl gelsin ki..?" dediğimde "Biliyorum." dedi bu durumdan pek memnun olmayarak. "Hele şu okul bir bitsin de.. Valla ben de basıcam nikahı!"

Onun bu istekli haline tebessüm etsem de bir şey söylemedim.. Sinem'i deli gibi sevdiği her halinden belliydi zaten. Umarım dediği gibi en kısa sürede evlenirlerdi..

Nihayet kahvaltı faslı bittiğinde hepsi beraber çıktılar evden. Zaten biraz daha dursalar geç kalacaklardı.. Buna rağmen Alaz gitmeden önce yardım etmişti sofrayı toplamama..

Ben de bunun karşılığında koccaaamann bir öpücük bırakmıştım yanağına.. Tabi gizlice.

Sonrasında da kapıyı arkalarından kapatıp doğruca salonun yolunu tuttum.

Şimdi ne yapacaktım bilmiyordum açıkçası çünkü Çağan ve Arda hala uyuyorlardı salonda.. Atakan da odasındaydı sanırım, emin değildim. Ama ben böyle çok sıkılıyordum..

Televizyonu açsam uyanırlar mıydı ki acaba..? Uğraşacak bir telefonum da yoktu ki..

Ben bunu düşünürken Arda'nın telefonu yardımıma koşar gibi çalmaya başladığında bir an irkilsem de sonrasında toparlanıp kanepeye yaklaştım ve "Arda.." dedim sessizce. "Uyansana.. Telefonun çalıyor.."

Gözünün birini hafifçe araladı ve bana baktı Arda.

"Kim o..?"

Göz ucuyla telefona bakıp "Yaz Yağmurun arıyor.." dedim. "Kalk hadi, bekletme.."

Tek düşüncem o kalktığında kanepeye kurulup televizyon izlemekti aslında.

Ki öyle de yaptım.. Arda, Elçin'in aradığını duyunca direkt doğruldu yerinden ve telefonuna uzandı. Ben de hemen yerleştim kanepeye..

O telefonla rahatça konuşabilmek için salondan çıktığında ise televizyonun kumandasını alıp kanallarda gezinmeye başladım.

Aslında televizyonun sesi baya kısıktı ama Çağan bir anda yattığı yerde huzursuzca kıpırdanmaya başlayıp "Ya Atakan, sikicem seni.." dedi homurdanarak. Suratında yastık olduğu için sesi boğuk çıkıyordu. "Kapa şu televizyonu!"

Onu rahatsız ettiğimi fark edince direkt kapattım televizyonu. Ardından "Özür dilerim.." dedim fısıltıyla.

Ama Çağan benim sesimi duyunca yastığı suratından kaldırıp "Sen miydin..?" dedi şaşkınlıkla. Uykulu bakışları televizyonla benim aramda gidip geldi bir kaç kez. "Açabilirsin televizyonu, rahatsız olmuyorum.."

Kafamı iki yana sallayıp "Hayır, uyu sen.." dedim bu teklifine ama "Ciddiyim." diye ısrar etti Çağan. "Ben Atakan'a piçlik yapmak için dedim öyle.. Keyfine bak sen."

Ama yine de kabul etmedim. "Uyu hadiii.." dedim onu geçiştirmeye çalışarak. Neyse ki sözümü dinleyip yastığı tekrar suratına koymuştu.

Bir kaç dakika sonra Arda tekrar salona geldiğinde benim kanepeye kurulduğumu görüp iç çekti yavaşça. Ben çok sıkıldığım için o uyumasın diye böyle bir şey yapmıştım ama hiç umursamadan kalan kısma kıvrıldı yeniden. Kafasını benden tarafa yasladığı için beni dürtmeyi de ihmal etmedi..

Bense ofladım onun bu hareketine.. Sonra rahat rahat uzanabilsin diye ayağa kalkmak için hamle yaptım ama Arda elimi yakaladı bir anda.

Ben onun ne yaptığına anlam vermeye çalışırken elimi incelemeye başladı..

Bir an duraksayıp sonrasında elimi geri çekmeye çalıştım ama bırakmak yerine "Dur bi ya.." dedi ve daha sıkı tuttu beni Arda.. Ardından elimi avcunun içine aldı ve kendi eliyle benimkini kıyaslar gibi parmaklarını parmaklarıma hizaladı.

"Tam olarak ne yapmaya çalışıyorsun..?" dediğimde "Hiçbir şey.." diye cevapladı sorumu. "Küçücükmüş elin.."

Bu tavırlarına anlam veremesem de bir şey demeden geri çekip kurtardım elimi bu defa. Sonra odaya gitmek için koltuktan kalktım..

Ama arkamdan seslenip "Nereye?" dedi Arda bu kez de.

"Odama.." dedim dudak büzerek. "Öldüm sıkıntıdan! Uyumayı deneyeceğim.."

"Ben şimdi gideceğim ama eğer çok sıkılıyorsan Çağan'ı uyandır.." dedi kanepeden kalkarken. Sonra benim Çağan'ı rahatsız etmek istemediğimi anlamış olacak ki, "Ya da ben uyandırırım.." diye devam etti konuşmaya. Sonra bir anda üstüne atladı çocuğun..

Çağan, Arda'ya söverek homurdanmaya başladığında iki küçük çocuk gibi boğuşmaya başladılar ve bundan keyif aldıklarını düşündüm nedense.. Çünkü her ne kadar Çağan, Arda'nın üstündeki tişörtü tasarlayan şirketin binasının temelini atan inşaat işçisine bile sövmüş olsa da.. Onunla boğuşurken eğleniyor gibiydi.

Onlara pek anlam veremiyordum..

Nihayet itişmeyi bıraktıklarında Çağan'ın üstünden kalkıp eliyle beni gösterdi Arda. "Benim gitmem lazım, Atakan da zıbarıyor şu an.." diye açıklama yaptı basitçe. "O yüzden Beren sana emanet.."

Az önce Arda'nın bütün sülalesine söven kendisi değilmiş gibi "Tamamdır.." diye tasdikledi Arda'yı Çağan. Sesi bile masum çıkmıştı ilk defa..

Arda'nın tam olarak nereye gittiğini bilmiyordum ve sormamıştım da ama eve gidip kardeşiyle annesini kontrol edeceğini tahmin ediyordum. Bu yüzden o çıkmadan önce "Alya'ya öpücüklerimi ilet!!" dedim arkasından. Beni duymuş olmasını umuyordum..

Sonrasında da yalnız kaldık Çağan'la.. "Yalnız" diyorum çünkü Atakan kış uykusuna falan yatmıştı herhalde. Bir türlü uyanmamıştı..

Biz de Çağan'la oyun falan oynadık bu yüzden.. Tabi önce kahvaltı yaptı o, aç ayı oynamazmış çünkü, öyle dedi.. Sonra da ps oynamayı öğretti bana..

Açıkçası sevmiştim oynamayı.. Futbol oyunu biraz sıkıcıydı ama diğer oyunlar baya eğlenceliydi. Özellikle bir dövüş oyunu vardı.. Bayılmıştım ona! Gerçi dayak yiyordum genelde ama.. Olsunduuu..

"Bir tur daha oynayalım mı?"

Teklifim üzerine göz ucuyla bana bakıp "Doymadın ha yenilmeye!" dedi Çağan dalga geçerek. "İyi.. Oynayalım baaarii.."

Onun bu alaycı tavrına kaşlarımı çattım yalandan..

"Senin dediğin karakterleri seçtiğim için yenildim! Kadın seçeceğim bu sefer.."

Suçu ona atmama pek memnun olmayarak gözlerini devirdi. "Ne nankörsün bee!" diye homurdandı sonra. "Sana en güçlü karakterleri verdim hep.."

İnatla omuz silktim.

"Banane, kadın seçeceğim bu sefer!"

İnatçı tavrıma burun kıvırıp "Sen bilirsin.." dedi uyuzluk yaparak. "İşime gelir yani.. Daha rahat yenerim seni.."

Haklı olabilirdi.. Yine yenilecektim muhtemelen ama "O ne demek?" dedim konuyu değiştirip dikkatini dağıtmaya çalışarak. "Kadınları küçümsüyor musun sen..? Niye daha rahat yenesin?"

Amacımı anlamış olmalı ki tuzağıma düşüp savunmaya geçmek yerine "Tabi.." diyerek uyuzluk yapmaya devam etti. "Çocuk oyuncağı benim için.. Erkek karakterler çok daha güçlü.."

Benimle uğraşmak için böyle konuştuğunu biliyordum ama yine de yandan bir bakış attım ona.

"Madem erkek karakterler daha güçlü.. Neden kadın karakterler bikiniyle dövüşürken erkek karakterler elli kat zırhlı kıyafetler giyiyorlar..?"

İşte bu kez dikkatini dağıtmaya başarmıştım çünkü Çağan ciddi ciddi düşünmeye başlamıştı bu dediğimi.. Ben de fırsattan istifade bütün öğrendiklerimi kullanıp sağlam bir kaç darbe geçirdim karakterine..

Sonra da kombo yapıp içinden geçtim ve nihayet ilk kez kazandım bir oyunu.

Bunun üzerine ayağa kalkıp ufak bir sevinç dansı yapmaya başladım..

Her ne kadar Çağan bu dansıma gülmek istiyormuş gibi görünse de somurtup "Hilekar.." dedi komplocu bir fısıltıyla. Ama onu umursamadım.

Sonra nihayet Atakan hazretleri teşrif ettiler salona..

Uykulu bakışları benim ufak sevinç dansımla karşılaşınca afalladı biraz ama sonra dudağının kenarı eğlenceyle kıvrıldı. "Birileri mutlu galiba bu sabah.." dedi usulca kanepeye yaklaşırken.

Dansıma ara verip ona döndüm.

"Sabah mı..? Saat üç ama sen bilirsin.."

"Hadi ya.. Oldu mu o kadar?" diye karşılık verdi beyanıma. Gözlerini ovuşturuyordu ve hala her an uyuyacakmış gibi görünüyordu..

Çağan da bununla ilgili bir şeyler söyleyecekti ama telefonu çalınca konuşamadı geri. Sonra telefonun ekranına bakıp sırıttı ve aramayı cevaplandırdı..

Rüya'nın sesini duyunca gülmeden edemedim.. Görüntülü konuşuyorlardı galibaa..

Onları rahatsız etmemek için Atakan'la uğraşmaya başladım bu defa.

"Hadi oyun oynayalım.."

Çağan'ın koltuğa bıraktığı ps kolunu alıp ona verdiğimde aptal aptal yüzüme baktı Atakan. "Ben oynamayı bilmem ki.." dedi sonra. Kumandayı elimden alıp incelemeye başladı..

Yanına oturup "Ben sana öğretirim.." dedim ve tuşları göstermeye başladım tek tek. "Bak bununla sağa-sola gidiyorsun.. Bununla da yumruk atıyorsun. Daire olanla tekme atılıyordu sanırım.. Kare olan da şey.." Duraksayıp Çağan'a döndüm. "Çağan bu kare olan tuş ne içindi..?"

Yönelttiğim sorudan sonra bakışlarını telefondan çekip göz ucuyla bana baktı Çağan. Ardından Atakan'ı süzdü biraz ve geri bana dönüp "O piç biliyor zaten hepsini.." dedi. "Ne safsın be kızım, seninle uğraşıyor, farkında değil misin?"

Bunu duyunca Atakan'a döndüm kaşlarımı çatarak. Sırıtıyordu pislik herif..

Tam ona cırlamaya başlayacaktım ki Rüya'nın "Kız mı var orada?" demesiyle duraksadım ve Çağan'a döndüm yeniden. "Kimlesin Çağan..?" diye sormuştu hemen sonrasında.

Ama Çağan boş bulunup "Kimse.." diyince Rüya biraz sinirlendi sanırım. Aslında tehlike arz eden bir durum olmadığı için kimse demişti Çağan ama "Kim o kaşar, Çağan?" diye çıkıştı bir anda Rüya.

Bu söylemine hepimiz donup kaldık..

Sonra bana özür diler gibi bir bakış atıp "Yavrum.." dedi Çağan, Rüya'ya.. "Beren.. burada.."

Rüya'yı daha fazla delirtmek istemeyerek yerimden kalktım ve Çağan'ın yanına geçip "Sakin ol şampiyon.." dedim Rüya'ya, gülümseyerek.. "Kimse yok.. Ben buradayım."

Rüya beni görünce ufak bir şok geçirip ağzını kapattı eliyle. Ardından "Ayy Beren.." dedi mahcup bir sesle. "Aşkım özür dilerim ya.."

Bu söylediğine kıkırdadım çünkü dert etmemiştim zaten.. Sadece şaşırmıştım ama ben olduğumu nereden bilecekti ki kız..

Ama yine de çok utanmıştı. Yanlışlıkla söylemiş olsa bile mahcubiyeti yüzünden belli oluyordu yani..

Ve Çağan onun bu haline gülmekten yarılacaktı neredeyse.

Dirseğimi koluna geçirip "Ya utandırmasana kızı.." diye çıkıştım Çağan'a. "Bilerek söylemedi.."

Ama pek dinlemedi beni.. Rüya da telefondan bile olsa göz devirdi Çağan'a. "Dağ ayısı bu ya.." diye söylendi bir de.. "İnsan sevgilisinin hatasıyla dalga geçer mi böyle?"

İkisinin arasında kalmak istemeyerek çaresizce omuz silktiğim sırada çok şükür ki kapı çaldı ve ben de Rüya'ya "Benim kapıyı açmam lazıımm!" diyip öpücük atarak uzaklaştım telefondan.

Sonra Alaz'ın geldiğini düşünerek hoplaya zıplaya gittim kapıyı açmaya ama gelen Arda'ydı. O yüzden birazcık üzülmeden edemedim..

"Hoşgeldin.."

Yüzüme bakıp hafifçe gülümsedi ve "Sanki pek hoş gelmemişim.." diye mırıldandı Arda. "Ne o? Kocanı mı bekliyordun..?"

"Hıhım.." diyerek gerçeği söyledikten sonra kapıyı daha çok araladım. "Gir hadi.."

Dediğimi yapıp içeri girdiğinde doğruca salona yöneldi. Ben de kapıyı kapatıp takıldım peşine.

Salona vardığımda Çağan, Rüya'yla konuşmuyordu artık, telefonu kapatmıştı.. Rüya'nın ona sinir olduğu için postaladığını düşünüyordum. Ama sorgulamadım.

Zaten sorgulamama izin vermeden "Gel bakayım buraya.." dedi Arda bana. Elleri ceketinin cebini yokluyordu.

Sözünü dinleyip ona yaklaştığımda kırmızı bir yüzük kutusu çıkardı cebinden. Ardından "Uzat elini.." dedi kutuyu açarak.

Neler olduğunu anlamasam da elimi uzattım..

Sonra kutunun içindeki iki alyanstan küçük olanı alıp nazikçe yüzük parmağıma taktı Arda..

Bir sorun olmadığını görünce "Heh!" dedi keyifle. "Güzel oldu, değil mi?"

Ona bakıp gözlerimi kırpıştırmakla yetindim yalnızca.. Ben cevap vermeyince kutudaki diğer alyansı gösterip "Bu da kocanınki!" dedi Arda ufak bir tebessümle. Halinden baya memnun görünüyordu..

Dudağımı ısırıp parmağımdaki alyansa baktıktan sonra "Sen.." diyerek Arda'ya döndüm tekrar. "Bize yüzük mü aldın..?"

İnkar etmeyeceğim, sesim duygudan dolayı hafif bir titremişti..

Ama benim aksime sırıtarak "Tabii.." dedi Arda. "Yüzüksüz olur mu hiç??"

Önlerinde gelişen bu sahneyi izlerken Atakan'la Çağan da gülümsüyorlardı. Araya girip "Normalde.." dedi Atakan, Arda'ya. "Kızın yüzüğünü erkek tarafı, erkeğin yüzüğünü de kız tarafı alır.. Sen nesin olm?"

"Ben taraf tutmuyorum.." diye karşılık verdi Arda ona. "O yüzden ikisini de aldım.."

Sanırım ağlayacağımı fark ettikleri için yapıyorlardı bunu ve komikti de aslında ama ben yine de tutamadım kendimi..

Bakışlarım bir anlığına tekrar alyansıma kaydı ve sonra bir anda sarıldım Arda'ya. Göz yaşlarım yanaklarıma doğru firar ederken "Teşekkür ederim.." dedim fısıltıyla. "Çok seviyorum hepinizi.."

❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️

~1 hafta sonra~

"Bu çorbaya karabiber koyulur mu..?"

Aslında bunu Alaz'a sormuştum ama yemek yapmaktan pek anlamadığı için omuz silkti bana. Sonra arkama geçip omzumun üzerinden ocakta kaynayan çorba tenceresine baktı.

"Koy gitsin.."

"Öyle olur mu Alaz ya.." diye dudak büzdüm bu lafına. "Yakışmaz belki.."

Sonra salondakilere, daha doğrusu Arda'ya seslendim.

"Ardaa!! Bu çorbaya karabiber koyayım mı..?"

Arda'nın yemek bilgisine kendiminkinden bile çok güveniyordum ama verdiği cevap Alaz'ınkinden pek farklı olmadı.

"Keyfin bilir! Koy gitsin.."

Alaz, Arda'nın cevabına kıkırdarken ben de ikisine de oflayıp karabiber döktüm biraz tencereye..

Muhtemelen daha önce böyle bir şey deneyimlememişsinizdir ama eğer yaşadıysanız bana hak verirdiniz, bir evde 6 tane erkekle yaşamak imtihan gibi bir şeydi..

Tamam çok seviyordum hepsini ama çok dağınıklardı. Dağınıklıktan kastım.. Yani, her konuda.

Her şeyi gelişi güzel yapıyorlardı ve bazı şeyleri hiç umursamıyorlardı. 6 kişi yaşamalarına rağmen çamaşırları 2-3 günde bir yıkıyorlardı mesela.. Kirli sepeti dolup taştıktan sonra akıllarına geliyordu çamaşır makinesini kullanmak..

Ya da yemekten sonra hemen bulaşık yıkamak gibi bir huyları yoktu örneğin.. Kahvaltının bulaşığını bile akşama bırakıyorlar, akşam kura çekip öyle yıkıyorlardı.

Bütün kaşıklar kirliyken çorba içmesi gerektiğinde kaşık yıkamak yerine çorbayı bardakla içen bir Fatih görmüştüm ben bu evde.. Daha ne diyebilirdim ki??

Ama yine de memnundum halimden..

Dediğim gibi, her şeye rağmen çok seviyordum hepsini.. Dağınık olsalar da çok eğlencelilerdi. Ve hepsi benim rahatım için uğraşıyorlardı sürekli..

Bize pek hissettirmemeye çalışsalar da maddi açıdan da sürekli destek oluyorlardı.. Hatta Çağan bana telefon almıştı!

Aslında ben kabul etmeyince telefonun yeni olmadığını, kendisinin eski telefonu olduğunu falan söylemişti masraf yapmadığını düşüneyim diye ama telefonun jelatini bile duruyordu daha..

Bunu söylediğimde de bahanesi şu olmuştu;

"Ben jelatinli kullanmayı seviyorum.."

Her neyse.. Neticede yeni bir telefonum vardı yani artık.

Buna rağmen henüz annemle konuşamamıştım ama olsun.. En uygun zamanda arayacaktım onu da..

Sanırım babam pek rahat vermiyordu kadına, benimle konuşmasına müsaade etmiyordu ama eninde sonunda konuşacaktım nasıl olsa.

Anneme evlilik haberimi vermeyi çok istiyordum.. Biliyorum o da kızmıştı aslında bana evlenmeden önce ilişki yaşadım diye ama babamın öfkesine katkıda bulunmamak adına sessiz kalmıştı. Onun gönlünü almak istiyordum bu yüzden.. Alaz'ı ne kadar çok sevdiğimi ve ikimizin de ne kadar ciddi olduğunu göstermek istiyordum..

"Tadına bakayım mı?"

"Hı?"

Alaz'ın sesiyle birlikte düşüncelerimden sıyrılırken "Haa.." dedim çorbadan bahsettiğini anlayarak. Sonra çekmeceden bir kaşık alıp kaynayan çorbaya daldırdım dikkatlice. Ona içirmeden önce de hafifçe üfledim. "Çok sıcak, dikkat et.."

Çorbayı içtikten sonra ufak bir değerlendirme yapıp "İyi iyi.." dedi Alaz onaylayarak. "Güzel olmuş."

Kocamdan onay alınca tebessüm ettim tabii..

O sırada Çağan geldi mutfağa.. Elinde telefonu vardı ve sanki sevgilisinin aldatma mesajlarını yakalamış gibi homurdanıyordu Alaz'a.

"Bana niye para attın sen..?"

Omuz silkip "Ev kirası.." dedi Alaz sıradan bir şekilde. "Niye atmayayım..?"

Bildiğim kadarıyla hep birlikte ödüyorlardı kirayı. Ben onların yerinde olsam daha büyük bir ev tutardım, çünkü güçleri rahatlıkla yetiyordu daha geniş bir eve ama onlar bunun yerine bu küçük eve tıkışıp parayı tatile giderek falan yiyorlardı işte. Erkekler tuhaf varlıklardı...

Alaz'ın cevabına memnuniyetsiz bir mırıltı çıkarıp "Senden para isteyen mi oldu, göt!?" dedi Çağan huysuzca. Bunu da hiç anlayamıyordum mesela.. Birbirlerinin yedi ceddine söverek gösteriyorlardı sevgilerini..

Alaz yine omuz silkti.

"Salak mısın Çağan? Her ay yaptığımız şey değil mi bu? Kira parasını attım işte.."

Bu kez gözlerini devirdi Çağan. Sonra telefonuyla uğraşıp "Geri yolluyorum paranı." dedi net bir tavırla. Her zamankinden daha huysuz görünüyordu şu an..

Ama Alaz kabul etmeyerek "Ya oğlum yapmayın şunu ya.." dedi sitemle. "Evlendiğimden beri hiçbir şey ödetmiyorsunuz bana. Kendimi mahcup hissediyorum amına koyim!"

Sonra küfür ettiği için bana ufak bir özür bakışı attı ama Çağan o sırada kolundan yakalamıştı Alaz'ı. "Ne diyorsun lan!" dedi öfkeli görünmeye çalışarak ama ses tonu yumuşamıştı ve ele veriyordu gerçek hislerini. İşi dalgaya vurarak Alaz'ın omzuna yavaş bir yumruk geçirdi. "İnsan abisine karşı mahcup hisseder mi, it!"

Sonra ufak bir boks müsabakası yaşadılar yalandan. Ardından Alaz'ın saçlarını karıştırdı Çağan biraz kaba bir tavırla. "Sen git karına kitap al o parayla.."

Alaz bir şey demedi bu defa ama Çağan'a olan bakışları minnet doluydu zaten. O sırada Arda da geldi mutfağa..

"Ne karıştırıyorsunuz burda, hm?"

Bunu gülerek ve birazda çorbanın kokusundan dolayı iştahı kabararak sormuştu ama biz cevap veremeden telefonu çalınca eşofmanının cebine soktu elini ve gelen aramayı cevaplandırdı bizi umursamadan. Açar açmaz "Sevgilim.." dediği için konuştuğu kişinin Elçin olduğunu anlamak pek zor değildi.

Ama Elçin her ne söylediyse yüzündeki gülümseme kaybolmaya başlamıştı Arda'nın. "Nasıl..?" dedi kaşlarını çatarak. Pek iyi şeyler olmadığı barizdi..

Nihayet telefonu kapattığında "Ne oldu lan?" dedi Çağan, Arda'ya. "Ne dedi Elçin..?"

Soruyu Çağan sormuş olmasına rağmen bana baktı Arda ve "Baban.." dedi iç çekerek. Bu cümleden sonra bir kaç saniye duraksamıştı. "Galiba..evlendiğini öğrenmiş. Antalya'ya geliyormuş."

Gözlerim korkuyla büyürken "Ne?" dedim şok içinde. Ne demek babam Antalya'ya geliyormuş??

Alaz benim paniğimi fark edince elimi tutup "Şşş.." dedi nazikçe okşayarak. "Korkma.. Sakin ol."

Ama yine de korku dolu gözlerle baktım ona.

"Gelmesin ya!! Gelmesin! Niye geliyormuş!??"

"Annen de yanındaymış sanırım.." dedi Arda bu kez de. "Niye geliyor bilmiyorum ama geleceği varsa göreceği de vardır, merak etme."

Annemden bahsedilince biraz yumuşasam da hala deli gibi telaşlıydım. "Buraya gelmesin!!" dedim itiraz etmeye devam ederek. Zaten beni sürtük diye kodlamıştı kafasına, gelip bir de 6 erkekle aynı evde yaşadığımı görürse mahvolurdum..

Aslında hepsi beni kardeşi gibi görüyordu, Alaz da kocamdı zaten ama gel de babama anlat bu durumu hadi.. Ondan daha fazla kötü söz duymaktan çok korkuyordum!

Çağan bu telaşımın sebebini anlamış gibi "Buraya adımını atamaz, korkma.." dedi bana, kendinden emin bir şekilde. Sonra göz ucuyla Arda'ya baktı. Bakışlarındaki sertliğe rağmen alaycı bir sesle konuştu. "En iyisi biz otogarda karşılayalım beyefendiyi.. Bakalım derdi neymiş..!?"

❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️

~Arda'nın anlatımıyla~

Nihayet saatler geçtiğinde ve beklediğimiz karşılaşma için otogara gittiğimizde iki ayrı taksi kullanmak zorunda kalmıştık kalabalık olduğumuz için ama Beren'le Alaz'ı tek bırakmak istemiyorduk hiç birimiz, bu yüzden sorun değildi..

Taksiden inip korkakça yürürken "Oradalar.." dedi Beren otobüsten inen bir çifti göstererek. Telaştan sesi bile titriyordu..

Göz göze gelmemiz pek zor olmadı Beren'in babasıyla çünkü Beren'i fark edince direkt bakışlarını üzerimize dikmişti ama ben de aynı şekilde kaçırmadım bakışlarımı.

Adı Çetin'di sanırım, yanlış hatırlamıyorsam.. Karısının kolunu tutup bize yaklaşmaya başladığında ne söyleyeceğini cidden merak ediyordum.

Ama ondan önce Beren'in annesi başladı konuşmaya. "Beren.." dediğinde sesi ağlamaklı çıkmıştı biraz. "Bebeğim.."

"Anne.." diye karşılık verdi Beren fısıltıyla. Daha şimdiden başlamıştı ağlamaya. Ama ona hak veriyordum tabii ki..

Annesinin gözündeki sevgi ve özlem parıltılarına rağmen babası kaskatı duruyordu yerinde. Hiç özlememişti sanki Beren'i.. Ya da ne bileyim, hiç değer vermiyordu sanki. Düşmanına bakar gibi bakıyordu kıza..

Sevda teyze Beren'e sarılmak için hamle yaptığında Çetin denen herif kolunu tuttu kadının. "Dur şurada Sevda!" dedi bakışlarını bizden ayırmadan. Etraf bir anda buz gibi olmuştu sanki..

Ama annesinin gelemediğini görünce kendi koştu Beren ve sımsıkı sarıldı bir anda Sevda teyzeye.

İkisi de ağlıyordu ama Çetin piçinin umrunda değildi sanki bu görüntü. Beren'i uzaklaştırmak için hamle yapıp kızın kolunu tuttuğunda "Çek lan elini karımın üzerinden." diye hırladı Alaz dişlerinin arasından.

Alaz'ın sinirlenince başka birine dönüştüğünü zaten biliyordum ama bu öfkesi her zamankinden bile farklıydı sanki..

Çetin, Alaz'ın bu söylediğine kaşlarını çatarken "Ne diyorsun lan?" dedi boğuk çıkan sesiyle ama Alaz bir saniye bile düşünmeden "Karıma dokunursan senin belanı sikerim!" diye çıkıştı yeniden.

Sesi meydan okuyor gibi çıkmıştı..

Biraz daha uzlaşmacı bir tavır takınmaya çalışarak elini Alaz'ın omzuna koyduğunda "Niye geldin?" diye bir soru yöneltti Tuğra, Çetin'e. "Sen kovmadın mı bu kızı evden?? Şimdi ne yüzle buradasın?"

"Ben onu bir avuç dolusu erkekle sürtmesi için kovmadım!" diye gürledi bu defa Çetin. "Aklı başına gelsin diye kovdum! Namusumu kirletsin diye değil!!"

Çetin'in Beren'e söylediği sözleri duyunca bu kez gözleri saf öfke ve kötülükle parladı Alaz'ın. "Senin namusunu.." diyerek adamın üstüne yürümeye başladığında onu kolundan yakaladım. Aslında ona engel olmak istemiyordum ama otogarın ortasında rahatça halledemezdik bu işi.

Bu yüzden "Konuşmak için daha..uygun bir yer bulalım." dedim Alaz'a. "Konuşmak" derken neyi kast ettiğimi anladığı için ters bir cevap vermemişti.

Ardından Fatih ve Çağan öne çıkıp gömleğinden yakaladılar Çetin'i. Sevda teyze bizim bu tepkimize korku dolu bir bakış atınca hafifçe gülümseyip "Sadece sohbet edeceğiz.." diyerek ona güvence verdi Çağan. Halbuki öyle olmadığı Çağan'ın yırtıcı gülüşünden bile belliydi. "Bunu düşünmeyin, olur mu..?"

Ardından Tuğra da bizi desteklercesine "Hadi biz biraz.. Mm, Antalya'nın güzelliklerini görelim, değil mi?" dedi Beren'le annesine. Ardından bana dönüp göz kırptı. "Merak etmeyin, hanımlar bana emanet!"

Tuğra'nın Beren'e ve annesine göz kulak olduğunu görünce kafa sallayarak önüne döndü Alaz. Ardından Çetin'in homurdanmalarını görmezden gelerek otogarın yakınlarındaki bir depoya gittik hep beraber..

Bu adama borçlu olduğumuz bir dayak vardı.. Konuşarak anlaşılacak bir tip değildi çünkü kendisi.. Antalya'ya geleceğini öğrendiğimizden beri aklımızdan -özellikle Alaz'ın aklından- geçen tek şey bu adama hak ettiğini vermekti..

Depoya girene kadar zor dayanmıştı ama içeriye adımını attığı an Çetin'in yüzüne sağlam bir yumruk geçirdi Alaz. Hiç birimiz engel olmadık onun bu hamlesine.. Beren'e yaşattıkları yüzünden bu herife fazlasıyla dolu olduğunu biliyorduk çünkü..

Ama Çetin sanki daha çok kaşınıyormuş gibi bir küfür mırıldanıp "Napıyorsun lan!?" diye hırladı Alaz'a. "Hani konuşmaya gelmiştik??"

"Konuşuyoruz işte.." dedi Alaz adama ölümcül gözlerle bakarken. Sonra onun kanayan burnuna hırs dolu bir keyifle bakarak suratına yaklaştı. "Ama senin anladığın dilden.. Çalıştır bakalım şu karıma vurmaya cüret ettiğin ellerini, görelim gücünü.."

Ardından adamın hamle yapmasına izin vermeden bir yumruk daha geçirdi suratına.

Sonrasında hiç birimiz tutamadık Alaz'ı.. Tutmaya çalışmadık da zaten ama uğraşsak bile yapamazdık herhalde. Hayır yani Beren'in babası da cılız bir adam değildi, iri yarı bir şeydi ama buna rağmen Alaz anasını sikmişti resmen adamın. Bir süre bütün öfkesini kusmasına izin verdik..

Ardından geri çekilip "Sakın.." dedi Alaz hala intikam arzusuyla dolu olan sesiyle. "Sakın bir daha karım hakkında tek bir kelime bile etme, anladın mı beni? Yoksa bu yediğin dayak sana yapacağım şeylerin yanında şükür sebebi olur.."

Çetin buna ne cevap verdi, daha doğrusu cevap verebildi mi bilmiyorum çünkü o sırada telefonum çalmıştı ve Tuğra'ydı arayan. Bu yüzden bekletmeden cevapladım gelen aramayı..

Önce "Ne yaptınız?" diye sordu Tuğra. Ardından Sevda teyzenin boşanmayla ilgili bir şeylerden bahsettiğini anlattı hızlıca. Sanırım kadın boşanmak istiyormuş ama Çetin bir türlü imzalamıyormuş dilekçeyi. "Bunu da halletseniz iyi olur.." dedi Tuğra bu yüzden.

Onu onaylayıp telefonu kapattım ve bu durumu beylere de anlattım gelişi güzel bir şekilde.

Söylediklerimden sonra "O iş bende.." dedi Çağan kapıya yönelerek. Ardından depodan çıktı ve 10 dakika gibi bir sürenin ardından bir kaç tane temiz A4 kağıdıyla geri döndü.

Atakan, Çetin'i yakasından yakalayıp ayağa kaldırdığında ve deponun kenarındaki kırık bir masaya yönlendirdiğinde Çağan da takip etti onları. Sonra kağıtları masaya koydu ve "İmza at." dedi net bir şekilde. Cebinden çıkardığı tükenmez kalemi de Çetin'e uzatmıştı bu arada.

Ama Çetin boş gözlerle baktı Çağan'a. Bakışları hırsla doluydu bize karşı ama Çağan bunu hiç umursamadan "İmzala." dedi tekrar, otoriter bir sesle. "Hızlı ol, sikmiyim sülaleni.."

Ama Çetin yine de almadı kalemi.

"Karımdan boşanmam ben."

Onun bu beyanından sonra Çağan daha çok gerilip zorla verdi kalemi eline. Ardından iki kolunu da masaya yaslayıp Çetin'in yüzüne doğru eğildi ve "Eğer üç saniye içinde imza atmazsan.." diye söze başladı ama o böyle davrandıkça daha çok kuduruyordu Çetin. Ağzındaki kanın hepsini Çağan'ın suratına tükürüp sözünü yarım bıraktı çocuğun..

Çağan'sa kelimenin tam anlamıyla delirdi bu harekete..! Önce bir kaç saniye durakasadı, ardından boğazını tuttu Çetin'in. "Yemin ederim sikicem bu orospu evladını!!" diye hırladı dişlerinin arasından. "Ölmek mi istiyorsun lan sen!!?"

Her ne kadar Çetin'in ölmesi sikimde bile olmasa da "Tamam, sakin ol.." dedim Çağan'a. "Bir şey yapma.. Lazım bize şu an.."

Sonra onlara yaklaştım ve Çetin'i Çağan'ın ellerinden alıp "Daha fazla zorluk çıkarmadan imzala şu kağıtları!" dedim tekrar masaya yönlendirerek.

Fatih de Çağan'a bir şişe su uzatmıştı bu sırada yüzünü yıkaması için.

Çağan eline biraz su döküp yüzüne çarptıktan sonra göz ucuyla Çetin'e bakıp "Seri ol." diye tekrarladı beni. "Bir an önce imzala şunları.. Yoksa o götünün üstüne bir daha oturamayacağın kadar sert sikerim seni.."

Neyseki bütün bu direnişlerinden sonra nihayet pes etmişti Çetin.. Çağan'ın dediğini yapacak kadar manyak olduğunu anlamıştı sanırım, emin değilim..

Ama neticede kağıtları imzalamıştı sonunda..

Çağan onun nihayet imzayı attığını fark edince ıslak elini tişörtüne silip kağıtları kontrol etti ve sonrasında birini geri koydu Çetin'in önüne.

Sonra "Yaz şimdi.." dedi emrederek. "Karına ve kızına uyguladığın şiddeti ve hakkındaki bütün suçlamaları kabul ettiğini dök kağıda..."

______________________________________

Zort. Çetin nanayy.. Bundan sonra da artistlik yapmak biraz göt ister yeaanii..

Neysee..

Çağan ve Rüya bölümlerini çok özlemişiniz yorumlardan anladığım kadarıyla. O yüzden bundan sonraki bölümde R&Ç sahnesi okuyacağızz, haberiniz olsun 😽

Yaz Yağmuru YouTube kanalımıza ait editler de bu satırda 👉🏻👉🏻👉🏻
Linkini bıraktığım videoları izledikten sonra başka hangi karakter için edit gelmesini istediğinizi de belirtin pleaasee
Bir de öneri verin tabi, hangi karakter de hangi vibe var (Bad Boy, Play Boy, Mafia Boy, Night Boy vb. vb...) 👉🏻

Sonraki bölümde görüşmek üzere, Haydin bb..

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 64.4K 33
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
Sen Benimsin By .

Fanfiction

6.2K 823 8
Seni sevmek, dokunmak, gözlerinle göz göze gelmek, bedeninde hüküm sürmek bana günah iken bile seninle günaha bulanmak için ant içmiştim, ey sevgilim...
59.3K 806 24
+18 içerir, sansür kullanmak istemiyorum. Nasıl olabiliyordu? Dokunulmazlığı vardı ve bende bu bile istek uyandırıyordu. Elindeki çatalı ve bıçağı k...
6.8K 1.1K 8
Yıldız aniden yıllar önce yaşayan genç bir kralın bedeninde uyanır.