Halbuki Bir Kavanoz Zeytin İçin Çıkmıştık Yola..

1K 99 91
                                    

______________________________________

~Atakan'ın anlatımıyla~

Balkonun demirlerine yaslanıp yoldan geçen arabaları ve insanları izlerken vücuduma uzun zamandır uğramayan hislerin vermiş olduğu hafif bir ürpertiyle beraber derin bir iç çektim..

Evet, bir süredir bazı duygulardan tamamıyla yoksundum. Sevinç gibi, korku gibi, telaş gibi.. Bu duyguları en son.. O lanet gün yaşamıştım -sevinç hariç- ve Melis'le birlikte toprağa gömmüştüm sanki. Artık tek hissedebildiğim biraz hüzün, biraz öfke ve çokça özlemdi..

Taa ki bugüne dek..

Bugün mezarlıkta Elçin'i o halde gördüğümde uzun zamandır tadamadığım o korku ve telaş hissi yine sarmıştı bedenimi. Neden bilemiyorum ama çok kötü hissetmiştim kendimi. Evet Arda'yla konuşmuyordum ama yine de Elçin'e ya da bebeğine zarar gelmesine izin veremezdim tabii ki.. Onların yeri ayrıydı..

Nitekim bir şey de olmamıştı çok şükür.. Doktor, bebeğin gayet iyi olduğunu, Elçin'in stresten ve üzüntüden uzak durması gerektiğini söylemişti sadece. Sonra da hep birlikte eve gelmiştik..

Ve dediğim gibi, ben balkondaydım şu an. Yine sigara içiyordum..

Bağımlı hale gelmiş miydim bilmiyorum ama artık sigara içmediğim gün yoktu.

Eskiden çok kızardım Alaz'a bu zıkkımı içiyor diye ama fark ettim ki bir kere başlayınca kolay kolay bırakılmıyormuş geri.. Ama sıkıntı etmiyordum bunu. Varsın ölüm olsun ucunda, dert değildi..

Parmaklarımın arasındaki sigarayı dudaklarıma götürüp son bir nefes çektikten sonra tüm bu düşünceleri bir kenara bıraktım ve kalan izmariti duvarın üzerindeki kül tablasına bastırıp içeri girdim. Artık zamanımın çoğunu dışarıda geçirdiğim için yine kapıya yönelmişti adımlarım..

Sabahları genelde mezarlığa gidiyordum Melis'imle konuşmak için. Bu saatlerde ise.. Uçuruma.

O uçurumun kenarında kaç akşamı sabah ettiğimi bir ben biliyordum..

Yine öyle yaptım. Yine adımlarım o uçuruma gitmek için birer-ikişer indi merdivenleri ve sallana sallana çıktım apartmandan. Sonra bulduğum ilk taksiye atlayıp yola koyuldum..

Taksi tam uçuruma varmadan önceki yokuşta durduğunda taksimetreye bakıp borcum olan parayı ödemek için elimi cebime attım ama taksicinin söylediği söz duraksamama neden olmuştu.

"Burada genç bir kız intihar etmiş geçen ay, haberin var mı?"

Muhtemelen bunu gazetede okumuş, ya da haberlerde falan izlemişti ve şimdi de gevezelik olsun diye konuşuyordu ama kendimi onun yanlışını düzeltmekten alıkoyamadım.

"Geçen ay değil." dedim cebimden çıkardığım bir kaç banknotu ona uzatırken. "Bugün 47 gün oldu.."

Ardından başka bir şey söylemeden ve de bir cevap beklemeden indim arabadan.

Uçuruma doğru uzanan yokuşu çıkarken sıkıntılı bir nefes verip cebime soktum ellerimi. İnsanlar için ne kadar kolaydı böyle şeyleri konuşmak.. Benim yüreğimi yangın yerine çeviren bir olayın onların basit muhabbetlerine konu olması zoruma gidiyordu.

Bunu hiçbir zaman hazmedemeyecektim muhtemelen..

Yokuşu çıkıpta uçuruma ulaştığımda o güne ait bir kaç görüntü titreşti gözlerimin önünde. Yavaş adımlarla en uca doğru yürüyüp aşağıya, kayalıklara baktım iç çekerek. Sanki her şey daha dün olmuş gibi canlandı zihnimde..

Kış Güneşi (+18) {Yaz Yağmuru İkinci Kitap} Where stories live. Discover now