Ruhsal

By Slytherixie

98.3K 6.4K 596

Birbirlerinden güç alan iki ayrı ruha, iki ayrı bedene ve iki ayrı kalbe sahipti onlar. Bu olgular her ne kad... More

Ruhsal
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm - Final

4. Bölüm

5.2K 328 27
By Slytherixie

Multimedia: Buğra Dinç

Zaman geçtikçe, düşünceleriniz değiştikçe doğru bildiğiniz yollar sizi yanlış yerlere götürür.

--

"Çünkü sana aşığım! Öğrendin işte, rahatladın mı? Hakkındaki her şeyi bilmek istedim çünkü seni seviyorum!"

Dediğinin üstüne tuhaf bir kahkaha patlattım.

"Demek beni seven biri var, ha?"

Konuşmak için ağzını açacakken biraz daha yaklaşıp işaret parmağımı dudaklarıma götürerek susmasını işaret ettim. Yüzümdeki alaycı ifade aniden silindi ve yeniden yerini sinire bıraktı.

"Dalga mı geçiyorsun sen? Bu imkansız! Bana aşık olman mümkün değil! Sana inanmıyorum."

"Neden mümkün olmasın? Sen insan değil misin? Senin de duyguların, bir kalbin, vicdanın yok mu?"

"Saydıklarının hiçbiri bende yok."

"Beni kandırmaya çalışamazsın, benden bile fazla merhametli ve duygusal olduğunu biliyorum. Daha ne kadar gizleyeceksin bunu, insanlardan kaçmayı nereye kadar sürdüreceksin?"

"Ölene kadar. Anladın mı beni? Sahtekar, yalancı, acımasız, bencil, kaba insanlar var olduğu sürece insanlardan kaçmaya devam edeceğim."

"Önceden sana zarar veren birileri yüzünden şu an böyle düşünmen doğru değil. Herkesi yetimhanedekiler gibi mi sanıyorsun? Biraz gözlerini aç ve insanların nasıl iyileştiğini seyret."

"Emin ol ki herkesin davranışlarını, tavırlarını en ince ayrıntısına kadar gözlemiyor ve tanıyorum. Sanırım gözlerin kör, etrafındaki pislikleri nasıl farketmezsin?"

"Ben de gözlerime siyah bir perde indirip çevremi o perdelerin arkasından izlesem senin gibi düşünürdüm. O perdeleri kaldırmanı ve içine güneşin doğmasına izin vermeni sağlamaya çalışıyorum."

Birkaç saniye sessizlik oldu. Konuşmak istemiyordum, boğazımda bir şeyler düğümlenmişti sanki. Göz kapaklarımı kapattığımda sağ gözümden akan damlanın sıcaklığını yanağımda hissettim. Sanırım yılların sinirini ve stresini üzerimden atıyordum.

"Karanlığa sığdırdığım onlarca şeyi bilsen böyle rahat konuşamazdın."

Gözlerinin içine bakmaya başladım. En ufak bir samimiyet belirtisi yoktu, rolünü ustaca oynuyordu ama benim bunlara inanmamı beklemiyordu herhalde. Hırsla elimin tersiyle yanağımı silerken konuşmaya devam ettim.

"İnsanları sandığından daha fazla tanıyorum, hangi yerde nasıl bir tepki vereceklerini çok iyi biliyorum. Galiba bunu bilmiyorsun ki bana yalan söylemeyi göze aldın, değil mi? Yüzünde kas oynatmasan bile gözlerin senin kontrolün altında olmadan her şeyi deşifre eder."

"Tüm yaşantım üzerine yemin ederim ki yalan söylemiyorum. Tek amacım aşık olduğum kişiye yardım etmek, hayatında bir şeyleri olumlu yönde değiştirebilme-"

Lafını yarıda kestim ve alaycı gözlerle onu baştan aşağıya süzdüm.

"Yemin ederek bir yalan daha söyledin, yeterince düştün zaten fazla kasma. Senden düzgün bir şekilde rica ediyorum. Bir daha benimle herhangi bir şekilde iletişime geçmeye çalışma, lütfen."

Vereceği cevabı beklemeden asansöre doğru yürüdüm ve kapının yanındaki çantamı alıp kendimi asansöre attım. Evimin olduğu kata geldiğimde indim ve çantamın içinde anahtarlığımı aramaya başladım. Galiba ellerim titriyordu, neden böyle tepki verdim bilmiyorum. Sanırım fazla sinirlendikten sonra kendimi kaybettiğim nadir anlardan birine denk gelmiştim.

Anahtarı bulduktan sonra kapıyı açtım ve kendimi zar zor içeri attım. Ayakkabılarımı ve çantamı girişteki aynanın yanına fırlatıp olabildiğince hızlı bir şekilde odama girdim. Işığı açmadan kendimi yatağıma bıraktım, tüm günün yorgunluğunu üzerimde hissedebiliyordum. Karanlığı izleyerek az önce olanları düşünmeye başladım. Olayı dışarıdan izleyen biri olsa benim dışarıya güçlü görünümü vermeye çalışan ama aslında içinde tam bir zavallı olan biri olduğumu düşünürdü. Kendini kontrol edemeyen, dengesiz, neredeyse salya sümük ağlayacak olan bir zavallı. Düşündükçe kötü hissediyordum, ama bu benim yararıma bir şeydi. Hatalı davranışlarımın farkına vararak pişman olmam ve üzülmem benim kendimi cezalandırma yöntemimdi. Buğra'nın gözlerindeki anlam veremediğim ifade sürekli beynimin içinde dolanıyordu. Ne hissettiğini, aklından neler geçirdiğini bilmiyordum ama samimi olmadığı kesindi. Dediği şeyleri teker teker tartıp anlamlarını düşünmeye başladım. Gözlerimin üzerine indirdiğim siyah perdenin ardından çevremi izlediğim için iyi insanlara oranla kötü olanları daha fazla farkettiğimi söylemişti. Belki onun gözlerindeki asıl ifadeyi, duyguyu çözemememin sebebi de gözlerimin iyi şeyler arayan yanıyla değil de baktığı her şeyin kötü tarafını görmeye çalışan yanıyla bakmamdan dolayıdır. Samimiyet görememe sebebim de budur belki.

Emin olamıyordum, kimseye güvenemiyordum. Diyelim ki Buğra'ya güvendim, hiçbir kazancım olmazdı. Elde var sıfır. Onun bana hiçbir şekilde bir faydası olmayacağına adım gibi emindim. Ben kimseye inanmam, aşık olmam, güvenmem. Kişiliğimden taviz vermek bana göre değildi. Bu yüzden Buğra'yı ve şimdiye kadar onunla yaşadığım her şeyi beynimden silmeye çalışarak gözlerimi kapattım ve çok geçmeden kendimi uykunun emin kollarına bıraktım.

-

"Etrafındaki insanlara şans ver, iyi olacaksın bebeğim. Sen çok iyi biri olacaksın. Yaşadığın tüm sıkıntılara, sorunlara rağmen savaşacak ve galip çıkacaksın. Başarılarla dolu harika bir hayatın olacak. Tüm bunların yanında iyi dostların, çok aşık olduğun bir eşin ve mükemmel bir kariyerin olacak. Etrafındakilere güvenmeyi denemelisin güzelliğim. Seni seviyorum, beni unutma lütfen."

Kadın, konuşmasının ardından beşikteki bebeği yalnız bıraktı ve odadan çıktıktan sonra kapısını kapattı, kapının çarpma sesiyle bebek ağlamaya başladı.

Ani bir hareketle kafamı yastıktan kaldırıp yatağın üstünde oturur pozisyona geldim. Başımı ellerimin arasına alıp düşünmeye başladım. İğrenç bir rüya görmüştüm, yoksa kâbus mu demeliydim? Anneannem defalarca annemin fotoğraflarını göstermek istemişti ama ben her seferinde ısrarla reddetmiştim. Tuhaf hissediyordum, belki de beşikteki bebek bendim ve o güzel kadın da annemdi. Bana dediklerinden çok annemi düşünmeye başlamıştım. Bana benziyordu, o da uzun bir süre boyunca çalışıp iyi bir yerlere gelebilmek için çabalamıştı ve sonunda başarmıştı. Yataktan atlayıp banyoya doğru yürüdüm, koridordan geçerken ayağıma takılan bir şey yüzünden az daha yeri boyluyordum. Banyoya girdiğimde musluğu açıp yavaş hareketlerle avuçlarıma doldurduğum suyu yüzüme çarpmaya başladım. Musluğu kapatıp aynaya baktığımda gözlerimdeki ifadeyi çözememiştim. Şu an ne hissettiğimi bilmiyordum. Korkmuş muydum? Yoksa şaşırmış mıydım? Ya da her zamanki gibi ifadesiz mi duruyordum? Oflayarak havluyla yüzümü kuruladım ve banyodan çıktım. Odama girerken gün içinde en çok kullandığım kelimenin of olduğunu farkettim. Gerçekten de neredeyse her saat başı ofluyordum. Bir ara kendime bunu yasaklayacaktım, ama şimdi düşünmem gereken daha önemli şeyler vardı. Tam yatağıma yeniden uzandığım sırada cebimde çalan telefonumun sesiyle irkildim. Ağır çekimdeymişim gibi yavaş hareketlerle telefonu cebimden çıkarıp yorgun gözlerle ekrana baktım; Anane yazısını görünce ister istemez sıkıldım. Uzun bir süre boyunca çaldıktan sonra tam kapanmak üzereyken açtım ve telefonu yastıkla başımın arasına koyarak konuşmaya başladım.

"Ne oldu?"

"Durumunu merak ettiğim için aradım, iyi olup olmadığını merak ediyorum."

"İyiyim ben."

"Sesin bi' tuhaf çıkıyor sanki, iyi olduğuna emin misin?"

"İyiyim dedim ya üsteleme. Sürekli de arama işlerimi aksatıyorsun."

"Peki yavrum kendine iyi bak."

Cevap vermeden telefonu kapattım. Aklıma annem geldi, rüyadaki kadın. Bana söylediklerini düşünmeye başlamıştım. Bu rüya kesinlikle kendi bilinçaltımda kurguladığım saçma bir senaryonun parçasıydı. Annem olduğunu düşündüğüm kadının dediği şeyler etkileyiciydi, "Etrafındakilere güvenmeyi denemelisin."

Etrafındakiler derken Buğra'yı mı kastediyordu? Belki de Buğra'nın iyi yanlarını görmeye çalışmam gerektiğini söylüyordu. Güvenmek istesem de güvenemezdim ama, yıllarca içimde yetiştirdiğim küçük ve ürkek kız bunu başaramazdı. Fiziksel olarak tüm hücrelerime kadar hissettiğim ağır acıların altından kalkarken ruhsal olarak en ufak bir şeyde kafam karışıyor, altından kalkamıyordum. En kötü sorunların bile üstesinden gelebilirdim ama asla birilerine güvenemezdim. Güvenebilir miydim? Bilmiyorum. Belki de bu yaptığım kötüdür, çevremdekilerin kötü yanlarını görmemeye çalışmam gerekiyordur. Ama insanların kötü yanlarını görmesem bana zarar vermeye çalışabilirlerdi. Düşündükçe saçmalıyordum, en iyisi zamana bırakmaktı. Zaman geçtikçe iyice kafamı toparlayacak ve tüm düşündüklerimi birleştirip bir sonuç çıkarabilecektim.

Bugün haftasonu olduğu için şükrediyordum, bu halde okula gidemezdim. İki gündür derslerimi de aksatıyordum, yarım yamalak bir çalışmayla hiçbir yere varamazdım. Uzandığım yerden kalkmadan elimi yatağımın yanındaki etecerin üzerine uzatarak kalın matematik kitabını aldım. Bu kafayla hiç tarihle edebiyatla uğraşamazdım. Hem çalışmak hem de kafamı dağıtmak için test kitabını dizlerimin üzerine koyarak arasındaki kalemi aldım ve en zor testlerden birini açarak çözmeye başladım. Gerçekten de problemlerle uğraşırken tüm her şeyi unutuyordum. Soruları çözmeye devam ederken sessizce mırıldandım.

"Neyse ki matematik var. Güvendiğim, sıkıntılarımı giderdiğim, inandığım ve bana faydasının olduğunu düşündüğüm tek dostum."

Continue Reading

You'll Also Like

ŞURİ By Arife

Teen Fiction

119K 6K 23
"Şuri!" diye fısılda kulağıma. Kaküllerimin arasından ona baktım. Sıcak nefesi yüzüme çarparken nefesimi tuttum. Kalbim gübürtüsüne başlarken "Şuriş...
238K 15K 27
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
2.1M 76.5K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
945K 66K 38
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...