RAHNÜMÂ

By Aysuncuci

19.5K 1.9K 3.7K

Rahnümâ : Yol gösteren, kılavuz... Kendine Gel!! Adlı kitabın ikincisidir... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm

35.Bölüm

308 30 57
By Aysuncuci

Yazar'dan

Alper ve Zehra kafasında soru işaretleri ile dönüş yolunu tutmuşlardı. Alper, Ünal Işık ile Enes arasında ki saçma sapan duruma artık bir son vermeleri gerektiğini düşünüyordu. Zira bu gidişle Enes ailesini öğrenemeyecekti.

Zaten Ünal'ın işi bitmek üzereydi. Parti gecesi fark edilen dinleme cihazından sonra Enes'in yerleştirdiği cihaz ile yavaş yavaş onu pusuya çekiyorlardı.

Ama kendilerinin de bir tuzağa çekilip çekilmediği meçhuldü. Belki Emel doğru söylüyordu. Ama yinede inanamıyordu.

Zehra'ya doğru kısa ama derin bir bakış attı. Öyle masumdu ki... Hiçbirşeyden haberi yoktu. Keşke herşeyi antabilseydi. Ama bu gizli bir operasyondu. Ve kendi kafalarına göre yaptıkları birşey değildi. Zehra'nın olaya dahil olacağı asla aklına gelmemişti. Enes de herşeyi, Alper itiraf ettiğinde anlatmıştı. O güne kadar oyun olduğundan haberi bile yoktu.

Zehra ise Emelden duyduğu şeylerin şokunu yaşıyordu. Bir yanı inanmak istemese de Emel konuşurken her zaman ki iğneleyici tavrından arınarak konuşmuştu. Doğruyu söylüyor olabilir miydi?

Aklı karman çorman olmuştu. Herşey ona oldukça karmaşık ve tehlikeli gelmeye başladı. Belki de ilk kez bir polis ile evleneceğini farketti. Usulca arabayı kullanan nişanlısına baktı. Her gün ölümle burun burunaydı. Onu kaybetme korkusunu tüm hücrelerinde hissetti.

Alper, Zehra'yı eve bıraktıktan sonra şubeye geçti. Acil toplantı yapmaları gerekiyordu. Tüm ekibi topladı. Bugüne kadar yapacakları en gizli toplantıları başlamıştı.

***

Toplantıdan sonra Alper ve Enes her zaman ki yerleri olan deniz kenarında ki çay bahçesine gittiler. Hava bulutluydu. Tıpkı içleri gibi. Enes ona gelen mesajdan dolayı huzursuzdu.

" Bu adamın ne derdi var benimle. Annemle ne derdi var?" Alper delirmiş gibiydi. Alper'in ailesini getir ne demekti.

" Tamam kapatalım artık. Mesele bitti. Çok az kaldı. Ünal'ı yakalayınca herşey bitecek." Enes elinden geldiğinde Alper'i telkin etmeye çalışıyordu.

" Bilmiyorum. Sanki başka şeyler var. Önce Zehra, şimdi annem. Bilmiyorum, göremediğimiz bir şeyler var."

Enes de endişeliydi.

" Oğlum bari birdaha gitmesem Ünal'a ya..."

" İnandırıcı olması için, gerekli." Diyen Alper'inde içi huzursuzdu.

" Tamam son kez gideceğim ve bu gece bu iş bitecek. Allah'ın izniyle bende yoluma bakacağım. Sevdiğim kadına evlenme teklifi edeceğim."

Alper bıyık altından gülümsedi. Sevdiğim kadın ve evlenme teklifi mi demişti o?

" Oooo Enes Bey aceleniz nedir?"

" Sorana bak hele. Kızı sevdiğini daha dün anladı bir de bana hesap soruyor. Pehhh."

" Her seferinde şu yeni anlama meselesini açmasak? İçimde saklamışım onu işte. İçime bile gizli kalmış sevdam. "

Alper şiirsel konuşmaya başlamışken, Enes etkilenmiş gibi yapıp, ıslık öttürdü.

" Benim daha kırk fırın ekmek yemen lazım. Şiirsel romantik seni. "

" Allah Allah niyeymiş o?"

Alper'in gülümseyerek sorduğu  soruya Enes başını sallayarak " Sorma be dostum kıza sevgimi gösterecem diye baklava aldım düşün."

" Tövbe estağfurullah. Olsun sende böyle seviyorsun demek ki. Güldürdün beni."

Alper, Enes'e gülüyor. Enes ise Alper'in gülüşüne gülüyordu. Onlar uzun zamandır gülmedikleri kadar keyifle gülmeye devam ettiler.

Bu esnada, denizin suskunluğu  yerini süratli dalgalara bıraktı. Kara bulutlar gelecek yağmurun habercisiydi.

***

Cihan, kendisini kelepçeli götüren Enesden intikam alma peşindeydi. Ofisinde otururken hâlâ bozmadığı haşin kızının masasına baktı. Ebrar kendi ayaklarıyla gelecek, burada çalışacaktı.

Canı oldukça sıkkındı. Babası saçma sapan işleri ona devretmiş, şehir dışına çıkmıştı. Bir de o işlerle uğraşmak zorundaydı. Odasından çıktı. Asistanına bugün gelmeyeceğinin bilgisini verdi. Asansöre geçip, şirketten çıktı.

Haşin kızını öyle özlemişti ki. Bu hasret ona ağır geliyordu. Evini, okulunu hepsini biliyordu ama karşısına çıkmaya cesareti yoktu. Bir daha ondan ayrı kalmak istemiyordu. Telefonu çaldı. Arayan babasıydı.

" Anladım baba. "  Her zaman ki şaşmaz iki kelimeydi. Zaten başka ne diyebilirdi ki. Ünal Amcası ile polis işbirliği içinde demişti. Polisin konuşması hâlinde atacağı fotoğrafı tehdit olarak kullanacaklardı. Sanırım Ünal Amcası canına bir zarar gelmesinden korkuyor, önceden önlem alıyordu.

Telefonuna gelen fotoğrafa öylesine tıkladı. Fotoğrafa bir saniyeden az bir süre bakıp, telefon ekranını kapattı. İşte tam da o an dank etmişti. Telefonu tekrar açtı ve fotoğrafı defalarca inceledi.

" Bu doğru mu?" diye içinden mırıldanıyordu.

" İnanmıyorum."

Gözleri parladı. Tuhaf bir kahkaha patlattı. Sevinç, şaşkınlık, umut hepsini barındırıyordu içinde. Hiç durmadı, arabasını getirmelerini söyledi.

1 dakika bile kaybedecek vakti yoktu. Kendisini Ebrar'ın okulunun önünde buldu.  Ders programı dahil herşeyi biliyordu. Onun ile ilgili en ufak detayı bile atlamamıştı.

Ebrar dersten çıktığı gibi kendisini bahçeye attı. Koca ders bitmemişti. Resmen dakika saymıştı. Gerçi sebebini biliyordu. Sebebi Enes'i merak etmesiydi. Hızlıca eve gidip ordan Zehra'lara geçecekti. Düğün hazırlıklarını hızlandırmaları gerekiyordu. Ne kalmıştı ki şunun şurasında. Tabii çıkışta kendisini bekleyen süprizden habersizdi.

Cihan haşin kızını görünce otuz iki diş gülümsedi. Çok özlemişti. Fakat Ebrar için aynı şey söz konusu dahi değildi. Cihan'ı gördüğü gibi yolunu değiştirdi.

" Hey heyy!!"

Duymazlıktan geliyordu. Ne işe yarardı ki.

" Enes ile ilgili bilmen gerekenler var."

Onu gördüğü gibi çita gibi hızla hareket eden Ebrar adeta kaplumbağaya dönüşmüştü. Yinede oyuna gelmemeliydi.
Cihan peşinde, iyice yaklaşdı.

" Durur musun?"

" Ebrar!"

" Kime diyorum!!

" Ne!! NE!!" Ebrar çileden çıktı. Yine ağzına geleni bir solukta söyledi.

" Arkadaşımı kaçırmış birinin yüzüne ne diye bakayım?"

Cihan ise alayla gülümsedi.

" Öyle mi hanımefendi. Peki..  O çok takdir ettiğin Enes Bey, benden daha kötüyse. Hainse mesela? Kardeşini kaçıran kişinin babasıyla arkanızdan iş çeviriyorsa?"

Neler söylüyordu bu adam?

" Lafını bil de konuş! Haddini aşma!"

Elleri titriyordu. Gerçek olmadığına sonuna kadar emin olsada içine düşen şüphe tohumu bedenini ele geçirmişti. Gözleri dolmuş, midesine kramplar girmişti.

" İnanmayacaksın biliyorum ama elimde deliller var. "

Cihan bir çırpıda telefonunda ki fotoğrafı Ebrar'a gösterdi. Şuan keyiften dört köşeydi. Hayatında, böylesine mutlu hissettiği hiçbir an yoktu.

" Saçmalık, bu teknolojide beni bunlarla mı kandıracaksın. Bir daha karşıma çıkma. Yok eğer çıkarsan bak bu sefer hiç üşenmem... Gider polisten uzaklaştırma kararı çıkartırım. " Ebrar sinirden ne söylediğini bilmiyordu. İçine düşen şüphe tohumu filizlenmişti. Nefes alamayacak gibi oldu.

" Tamam bana inanmıyorsun, fotoğrafa da inanmıyorsun. O zaman gel benimle Ünal Amca'nın evine gidelim. Gözlerinle gör."

Bu sefer alayla gülen Ebrar'dı.

" Seninle gelmek mi? Rüyanda görürsün." dedi. İçinde ki ses ise gitmesini söylüyordu. Enes gerçekten Ünal ile... Yo yo böyle bir şeyin ihtimali dahi olmamalıydı.

" Ebrar lütfen, lütfen!"

Ebrar hiç durmadan uzaklaştı. Sanki dursa inanmış olacaktı.

Eve gider gitmez Enes'e mesaj attı.

Ebrar : Enes kaç gündür ulaşamıyorum  sana

Ebrar : Lütfen artık cevap ver

Ebrar : Endişeleniyorum

Enes : Merhem Hanım iyiyim merak etme

Ebrar : Görüşelim mi?

Enes : Şimdi mi?

Ebrar : Evet

Enes : Yarın olsa olmaz mı? İşim çıktı da

Ebrar : Anladım

Enes : Hayırlı akşamlar Merhem Hanım

Ebrar : Sanada

Ebrar mesajdan sonra içinde ki fidan olan şüphe tüm bedenini sarmıştı. Artık duramazdı. Mümkünatı yoktu. Cihan'ı arayıp konum istedi. Akabinde de taksi çağırdı.

***

Enes herşeyi bitirmek için Ünal Işığın evinin yolunu tutmuştu. Bir umut ailesinden bir haber alır mıydı? İçinde hala bir umut vardı. Kapının önüne geldi, zili çaldı. İçeriye girip Ünal Bey'in karşısında dimdik durdu.

Bu sefer Ünal yemek masasındaydı.

" Buyurmaz mısın? " diyerek onu masaya davet etti. 12 kişilik masada tek kişi oturuyordu. Ordunun doyacağı şekilde hazırlanan sofrada tabağında bir parça et vardı. Haram yolla kazanılan bu sofraya tabiki de oturmayacaktı.

Nice masum gencin kanı vardı bu sofrada. Hatta bu evde.

Tüyleri diken diken oldu. Uzatmadan neden geldiğini anımsadı.

" Teklifini kabul etmiyorum."

" Tamam biraz bekle o zaman yemeğimi yedikten sonra konuşuruz."

Ünal yanlış anlamıştı.

" Yoo ben B Planı diye bahsettiğiniz tekliften bahsediyorum. "

Ünal sert bir şekilde tuttuğu bıçağı tabağa bıraktı. Odada yankılanan porselen ve bıçağın birleşim sesi, Enes'i ürküttü.

" Sana seçenek sunduğumu hatırlamıyorum."

" Benden bu kadar Ünal Işık."

Ünal oturduğu yemek masasından kalktı. Enes'in yanına usulca yaklaştı.

" Ailene bu kadar yaklaşmışken mi?"

Enes tir tir titriyordu. Onu terk etseler dahi ailesi için Ünal denen bu herife katlanmıştı. Vatan için canını hiçe saymıştı. Ama konu Alper ve Sare Teyzesi olunca işler değişirdi.

Ona aile sıcaklığını hissettiren, aile olan bu insanlar için kendinden bile vazgeçerdi.

" EVET!!"

Keskin bir ifade ile söylediği bu cevap karşısında Ünal, oldukça sakin karşılamıştı.

" Tamam öyle olsun. "

Enes bu sakin karşılamaya şaşırsada bir an önce buradan çıkıp gitmek istediği için çok üstünde durmadı. Ünal elleri cebinde Enes'e doğru bakıyordu.

" Kahve içmeyeceksen, gidebilirsin."

" Kalacak değilim zaten."

Enes herşeyin bitmesinin verdiği huzurla dış kapıya yürümeye başladı. Kapıdan çıkar çıkmaz yüzünde oluşan gülümseme, içini kaplayan ferahlık, omuzlarında ki yüklerin kalkması...

" Bitti!"

" Şükür"

" Çok şükür"

" Ohh be, Çok şükür Rabbim."

Bahçeye geçtiğinde siyah bir arabanın içinde birini gördü. Tanıdık gelen bu sima araçtan inerek gösterdi kendini.

" Oooo kimler burdaymış."

Enes, Cihan'ı görmesiyle birlikte soğuk terler atmaya başladı. Tüm sevinci yok oldu sanki.

" Ebrar Hanım bakın kimler burdaymış."

Cihan'ın Ebrar'a seslenmesi...

Ebrar'ın ağaçların arkasından gözleri yaşlı çıkması...

Enes'in Ebrar'ı görür görmez gözlerinin dolması...

Hepsi bir dakikadan az sürede olmuştu.

" Ebrar... Senin ne işin var burda?"

Ebrar çenesinden aşağıya akan yaşlarla birlikte dik durmaya çalışarak tam Enes'in karşısında durdu.

" Senin ne işin var peki?"

Cihan tüm bu anları keyifle izliyordu. Enesden intikamını alacak ve haşin kızı onun olacaktı.

" Benim...

"Bunları sonra konuşuruz."

Cihan'ın burda olması, onları böyle görmesi oldukça canını sıkmıştı. Ebrar'ın kolundan tutup götürmeye çalıştı. Zira sevdiğinin canı tehlikede olabilirdi. Bu pislik yerde onun ne işi vardı?

" Bırak beni! Dokunma!"

" Ebrar..." Titrek sesiyle konuşan Enes karşısında ağlayarak konuşan kadını kontrol edemiyordu.

" Neden yaptın?  Enes!! Neden?"

" İnanmıştım sana ben. İnanmıştım."

" Ebrar lütfen sakin bir yere gidelim."

" İstemiyorum! "

Enes tekrar Ebrar'ın kolunu tutmaya onu burdan götürmeye yeltendi. Ne olduysa orda oldu. Ebrar onun hain olduğuna kendisini inandırdığından, tuttuğu kolunu ters çevirip şiddetli bir tokat attı.

Cihan artık keyiften dört köşeydi.

" Ebrar gidelim istersen," demekten de geri durmamıştı.

Enes yediği tokat ile boğazında oluşan yumruyla birlikte yanında deminden beri gülüp kahkahalar atan adamı omuzlarından tutup yere yatırdı.

" Sus lan sus!!"

İçeridekiler dışarıda ki hengameyi farkedip çıkmışlardı. Enes ise Ebrar'ı sertçe kolundan tutup koşmaya başladı.

" Bırak beni bırak!"

Enes şiddetle Ebrar'ı çekmeye devam ediyor, onu dinlemiyordu bile. Nihayet evden çıktıklarında yolda soluk soluğa kalmış bir hâlde kolunu bıraktı. Ebrar sinirden kas katı kesilmişti.

" Bana dokunma dedim. Ne cüretle?"

Enes gözyaşlarını tutamıyordu. Öyle sarsılmıştı ki. O pislik herifin önünde ona tokat atması çok ağrına gitmişti. Ama anlamıştı nwdwn böyle davrandığı, hain olduğunu düşünüyordu.

" Ebrar düşündüğün gibi değil."

Ebrar da gözyaşları içindeydi. Öyle inanmak istiyordu ki.

" Burda olman..." Konuşurken sesi titriyor, hıçkırıkları birbirine giriyordu.

" Ağlama! "

" Enes nasıl yaparsın?"

" Ebrar ağlama diyorum. Ağlama!! Ben hain değilim."

" Ebrar yüzüme bak lütfen."

Ebrar kızarmış gözleriyle birlikte Enes'e baktı. Bugün yaşadığı duygu değişimleri herşey kalbini alt üst etmişti. Yinede küçücük bir umuda tutunmak istedi. Gördüklerini unutup Enes'e inanmak istedi. Öyle baktı ona.

Öyle derin... Öyle manalı...

Tam o anda Enes'in içinde çığıran iki kelime ayan oldu.

" Evlen benimle."

















Âl-i İmrân Suresi - 100-101 . Ayet

100﴿ Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir grubun sözünü dinlerseniz sizi imanınızdan vazgeçirip yeniden küfre döndürürler.

﴾101﴿ Size Allah’ın âyetleri okunup dururken, üstelik Allah resulü de aranızda bulunurken nasıl inkâra saparsınız? Her kim Allah’a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir.






















Selamünaleyküm canolarım.

Bölüm o kadar içime sindiki.

Sanırım benim favori çiftim Enes ve Ebrar.

Umarım sizde seversiniz.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen eksik etmeyin. Motivasyon kaynağım benim.

Sizleri seviyorum.

Allaha emanet olun

Selametle.

Continue Reading

You'll Also Like

65.9K 3.8K 33
"Benden ne istediğinizin farkında mısınız siz Nazende Hanım?" "Bir anne olarak oğlumun mutluluğunu istiyorum. Arsen, Efdal seni çok seviyor. Benim oğ...
40.8K 3.4K 38
"Bugünün nasiplisi, tebrik ediyorum seni." deyip şirince güldü. Bir de elinde çikolata var. Nasip mi? Ne oluyor lan. Elindeki çikolatayı bana uzattı...
201 58 8
"Ne kadar yüksekten uçabilirsin?"
1.2M 86K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...