A Y I Ş I Ğ I

De kalben21

182K 13.2K 3.8K

♡ 𝑇𝑎𝑚𝑎𝑚𝑙𝑎𝑛𝑑ı ♡ ᴄ̧ᴀᴋıʀʙᴇʏ sᴇʀɪsɪ -3- ➷ Yaralı Bir Kalpte Her Geçen Gün Büyüyen Koca Bir Yangın. Ve... Mais

➷ Giriş ➷
➷ 1. BÖLÜM ➷
➷ 2. BÖLÜM ➷
➷ 3. BÖLÜM ➷
➷ 4. BÖLÜM ➷
➷ 5. BÖLÜM ➷
➷ 6. BÖLÜM ➷
➷ 7. BÖLÜM ➷
➷ 8. BÖLÜM ➷
➷ 9. BÖLÜM ➷
➷ 10. BÖLÜM ➷
➷ 11. BÖLÜM ➷
➷ 12. BÖLÜM ➷
➷ 13. BÖLÜM ➷
➷ 14. BÖLÜM ➷
➷ 15. BÖLÜM ➷
➷ 16. BÖLÜM ➷
➷ 17. BÖLÜM ➷
➷ 18. BÖLÜM ➷
➴ 19. BÖLÜM ➴
➴ 20. BÖLÜM ➴
➴ 21. BÖLÜM ➴
➴ 22. BÖLÜM ➴
➴ 23. BÖLÜM ➴
➴ 24. BÖLÜM ➴
➴ 25.BÖLÜM ➴
➴ 26. BÖLÜM ➴
➴ 27.BÖLÜM ➴
➴ 28. BÖLÜM ➴
➴ 29. BÖLÜM ➴
➴ 31.BÖLÜM ➴
➴ 32. BÖLÜM ➴
➴ 33.BÖLÜM ➴
➴ 34.BÖLÜM ➴
➴ 35.BÖLÜM ➴
➴ 36. BÖLÜM ➴
➴ 37. BÖLÜM ➴
➴ 38.BÖLÜM ➴
➴ 39.BÖLÜM ➴
➴ 40.BÖLÜM ➴
➴ 41.BÖLÜM ➴
➴ 42.BÖLÜM ➴
➴ 43.BÖLÜM ➴
➴ 44.BÖLÜM ➴
➴ 45.BÖLÜM ➴
➴ 46.BÖLÜM ➴
➴ 47.BÖLÜM ➴
➴ SON -2- ➴
➴ SON -1- ➴
➴ FİNAL ➴
🖤YENİ BİR KURGU🖤

➴ 30.BÖLÜM ➴

3.1K 254 45
De kalben21


➴ Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Yıldızları yakmadan geçmeyelim lütfen.

❦ Bölüm Şarkısı: Melek Mosso; Karanfil.

🍁Instagram: @kalb.en21

🌾Keyifle Okuyun...

                                  ☾

 
     Mekandaki şarkı kesilmişti. Poyraz Çakırbey tam sahnenin karşısında ters oturduğu sandalyeden keyifle dövülen adamları izlerken kafasını sağa sola yatırıp duruyordu. Sabır çeker bir hali vardı. Ama kulağını dolduran dansçıların yalvarışları sinirlerini yatıştırmaya yarıyor gibiydi.

Sahnede ki üç adamda büyük bir öfkeyle işlerine odaklanmışken kadınlar yaşadıkları şokla bir kenara toplanmışlardı. Nazlı, usul usul Göktuğ'un yanına giderek öfkeyle tısladı.

"Hayvan herif! Hani haber uçuracaktın?! "

Göktuğ geriye dönük başını çevirdiğinde genç kadının dudakları şaşkınlıkla açıldı. "Git yanımdan. Çabuk git. Vallahi gebertirler beni!"

Zaten bir gözü mordu şimdi diğer gözüde morarmıştı. Belli ki yakalanmıştı. "Senin yapacağın işe tüküreyim ben Götuğ! Başın dara düşsünde yolun bana düşmesin habeş maymunu!"

İki gündür yediği dayaklar yetmezmiş gibi bir de trip yiyordu. Habeş maymunu mu demişti o? Kendisine edilen hakaretli tribi şaşkınlıkla izleyen adam, sinirle yanından giden Nazlı'nın peşinden bakakaldı. Ciddi miydi o?

Kaçıncı turdan gidiyorlardı? Dansçıları resmen döve döve dans ettiren adamlar son adamlarıda sahneden aşağıya adeta fırlatarak kadınların olduğu yere doğru baktılar.

"SİZ BENİ KATİL ETMEKTEN SIKILMADINIZ MI ULAN!?"

Mehmet Çakırbey'in kükreyişiyle hepsi olduğu yerde sıçradı. Deve kuşu misali saklanmayı ümit ederek kafalarını eğdiklerinde adamların bir hışım önlerinde durduklarını sert esen rüzgardan anlamışlardı.

Yaşlı adamlar söylene söylene eşlerini alıp mekandan çıkarken Poyraz Çakırbey oturduğu yerden kalkarak oğlunun önüne geçti. "Karıcığım."

Eflin hemen kocasının yanına giderek yüzüne baktı. "Hayatım?" Sesinin titremesine engel olamamıştı. Bu elbet Çakırbey'inde gözünden kaçmamıştı ki gözlerindeki bastırılmış öfkeyle ağır ağır kafasını salladı. Sonra da elini karısına uzattı. Bu meseleyi çoluk çocuğun önünde değil, özel konuşacaktı.

Eflin adeta uzatılan ele atılarak adamı yumuşatmak istercesine gülümsedi. Yaşları kaç olursa olsun aralarındaki bu kıskançlık asla azalmıyordu. Onlarla birlikte mekan boşaltılırken Kimera öfkeli sesiyle tekrar bağırdı. "Alparslan?!"

"Buyur abi?"

"Toplayın bu itleri götürün depoma!"

Alparslan aldığı emri hızlıca yerine getirirken mekanda sadece Nazlı, Asya ve Beren kalmıştı. Ve karşılarında Azrailden farksız adamlar vardı tabii.

Beren yarın ki düğünü kullanacaktı. Daha doğrusu düğün olduktan sonraki geceyi. Başka mümkünatı yoktu ki Atlas sakinleşsin. "Atlas.."

"Yürü!" Diyerek sinirle kızın bileğinden yaklayan genç adam çıkışa doğru giderken peşinden koşturan Beren ardına bakarak eliyle bittim işareti yapıyordu. Nazlı ve Asya gülmemek için dudaklarını ısırıyordu lakin kafalarını eğerek kendilerine dik dik bakan adamlarla hemen ciddiyete büründüler.

"Sevgilim, asında açıklayabilirim."

Mehmet kıstığı gözleriyle karısının önüne kadar gelerek kükredi. "SEN BANA EVDE OLMAYAN DANSÖZLER İÇİN TRİP ATMADIN MI ULAN?!"

Yerinde zıplayarak yutkunan genç kadın adamın ne kadar da haklı olduğunu düşündü. Haklıydı yani. Olmayan, hatta olmayacak kadınlar için onu yalvartmamış gibi nasıl yakalanmışlardı.

"Hayatım.."

Ağlamaklı sesini kesen Kimera aynı öfkeli sesiyke bağırmadan önce kenarda duran sandalyeye kuvvetli bir tekme geçirdi.

"BİR DE BENİM KARIM AYARLADI BUNU!" Kocasının kafası kendisine döndüğünde korkuyla nefesini tuttu. Kaçsa mıydı? Lanet olsun ki karar veremiyordu.

"SEN ANT İÇMİŞSİN KADIN! BENİ DELİRTMEYE, AKLIMI YEDİRTMEYE ANT İÇMİŞSİN! "

Nazlı akıllı bir kadındı. Tabii ki bir b blanı vardı. Bu işten nasıl sıyrılacağını çok iyi biliyordu. Ona bağırması her ne kadar kalbini incitmiş olsa da buna takacak zaman değildi.

"Kocacığım valllahi..."

"O piçleri öldürürken beni izleyeceksin. Bakalım bundan sonra bir daha böyle bir şeye kalkışabilecek misin!"

Gözleri kocaman açılan Nazlı izlerdi sorun yoktu ama günahsız adamların ölmesine göz yumamazdı. Tam b planına zamanıydı. Önce dudakları tirtir titredi. Sonra da gözlerinden akan yaşları sildi elinin tersiyle. Ama sicim sicim akmaya devam eden yaşlara omuzları da eşlik ettiğinde Mehmet, üzüntüyle baktı. Şimdiden üzerine fazla mı gittim soruları sormaya başlamıştı.

"Ühühühüü ben sadece..ühühüh kızlar eğlensin diye yapmıştım. Ühhüühüüü..."

Asya hemen yengesinin yanına giderek masanın üzerinden aldığı peçeteyi uzattı. Yavru bir kedinin hüzünlü bakışları vardı ifadesinde. O bakışlarla Kuzgun'a bakmamaya çalışarak direkt abisine baktığında yanlarına kadar geldiğini gördü.

"Nazlı..."

"Ühühühüüü..Tamam kız bana Mehmet. Sen hep bana ühühühü.. kız bana Mehmet tamam. "

Asya'nın uzattığı mendili hızlıca alarak yüzünü silmeye başladı. Ama hala içli ağlayışı devam ediyordu. Biraz önce kocasını yumuşatmak için başvurduğu oyunu adeta hissederek yaşıyordu. Bu performansı o da kendisinden beklemiyordu ama aksine artık kendisini de durduramıyordu.

Kafasını kaldırdığında Mehmet'in bakışlarının iyice yumuşadığını gördü. Ama bu yetmezdi. Artık istemsizce ağlayışı iyice duygusallaşmaya başlamıştı. Ahh bu hormanlar!

"Nazlı'm.."

Ağlayama devam eden genç kadın kafasını sağa sola sallayarak kocasının sözünü keserek devam etti. "Tamam bana acımadan bağırıp kızıyorsun ama ühühühüüüüü...ama o çok etkileniyor."

Kimi kast ettiğini anlayamayan adam karısının yüzüne aval aval bakmaya başlamıştı. Üzüntüden ne dediğini mi bilmiyor diye düşünürken karnına baktığını fark etti.

İşte o an son zamanlardaki duygusallıklarını, alınganlıklarını anımsadı. Ve durup dururken mide bulantıları. Her biri beynine üçüşürken gözleri büyüdü. Nazlı'nın iç çekerek kendisine bakmasıyla ise donup kaldı. "Hamileyim." Tepki veremiyordu. Nefes aldığına bile emin değildi Mehmet.

Nazlı kocasının bu haliyle makyajının iyice dağılmasını önemsemeden gözlerini bastıra bastıra sildi. Panikleşerek dudağını ısırdığında sabah dayanamayıp yaptığı testin iki çizgi olduğunu gördüğündeki şaşkınlığı yaşadığını gördü. "M-mehmet?"

Aniden gözlerini kırpan adam kendisine gelerek karısının gözlerinin içine baktı. "Ne dedin?"

Alt dudağına dişlerini geçiren Nazlı beklentiyle yüzüne bakan kocasına bir şey diyemeden kafasını salladı. Göz yaşları bu sefer yaşadığı yoğun duygulardan akıyordu.

"Bizim, bir çocuğumuz daha mı olacak?"

Bakışlarından fazlaca afalladığını görüyordu Nazlı. Biraz önce sinirden deliye dönen adam şuan uysal bir kedi gibi mırıldanarak duyduğu şeyi doğrulamak istiyordu. Gerçek olmasını ne kadar çok istediğini biliyordu.

Göz yaşları görüşünü bulanıklaştırsada bu sefer yaşlarını silmek yerine, hıçkırarak hızlı hızlı kafasını salladı. Ve o an kendisini, kocasının kollarında bulduğunda adamın sevinçle bağırmasıyla ayaklarını yerden kesmesi bir olmuştu. "Nazlı'm. Güzel karım. "

Ağlayarak kahkaha atan kadının ayakları yere bastığında Mehmet önce karısının alnını uzunca öptü. Sonra da Kuzgun ve Asya'ya bakarak sevinçle soludu.

"Duydunuz değil mi? Bir kez daha baba oluyorum. Bir evladım daha oluyor!"

Asya büyük bir mutlulukla yengesine sarılırken Kuzgun'da aynı mutlulukla Mehmet'e sarıldı. "Biliyordum." Diyerek yengesinin kulağına fısıldayan genç kız, hızla arkasını dönerek abisine de sarıldı. "Abiciğim, ikinci kez baba olmak sana çok yakışacak. Tebrik ederim."

"Teşekkür ederim abisinin güzeli. "

Mehmet, Kuzgun'un dostane bir sevinçle sırtına vurmasıyla daha da heycanlanarak elini saçlaarına atıp arkaya doğru düzelttiğinde konuşmasını işitti. "Mehmet, tebrik ederim dostum. Çok sevindim."

Genişçe gülümseyen genç adam, arkadaşına kafasını sallayarak konuştu. "Eyvallah kardeşim. "

Önüne döndüğünde beklemeden Nazlı'nın elini avcunun arasına alıp heycanla çıkışa yöneldi. "Hadi gidiyoruz." Dediğinde Nazlı, hızlıca yürüyen adama ayak uydurmak için adeta koşturmaya başladığında nereye gittiklerini bile soramadı. Ama kafasını arkasına çevirerek gülerek peşlerinden bakan sevgili görümcesine zafer gülümsemesini sunarak el salladı.

Aslında kocasının onu nereye götürdüğünü anlamayacak kadar toy değildi. Hiç beklemese de bu gece onun için fevkalade zevkli geçecekken ardında bıraktığı Asya için aynı şeyi söyleyemeyebilirdi. Çünkü o buz gibi herifin onu yiyeceğinden endişeleniyordu.

Asya dolu dolu gülümseyen yüzüyle koca mekanda yalnız kaldığı Karahanlı'ya döndüğünde mimikleri hızla tepkisizleşti. Hepsi bir yolunu bulmuştu. Peki o, tıpatıp Hulk'a benzeyen bu adamı nasıl sakinleştirecekti? Yarın evlenmiyordu. Ve her ihtimale karşı bir b planı da yoktu.

Üzgün bir çocuk gibi dudaklarını büzüp ellerini arkasında birleştirdi. Kuzgun'u biraz yumuşatmak için sevimli olmaya çalışıyordu lakin bu çabası çok gereksizdi. Çünkü kendinin farkında olmasa da o yüzündeki mimikleriyle çok tatlı görünüyordu. "Kabak benim başıma patlamayacak değil mi ?"

Kuzgun kalçasını sahnenin kenarına yaslayarak kollarını göğsünde bağlamış ifadesiz yüzüyle kendisine bakıyordu. Gözlerinde kopan hırçın dalgalar yeşil harelerini canlandırsada yüzü buz gibiydi.

Asya minik bir adım atarak ses tellerini temizledi. Kuzgun'un yüzünde hiç bir mimik oynamazken dayanamayıp inatçı bir soluk koyverdi.

"Tamam. Konuşalım ya da konuşmayıp böyle birbirimize bakalım. Ama inan ki benim hiç bir şeyden haberim yoktu. Burda en günahsız bendim." Elleri hala ardında bağlı olan genç kız omuzlarını silkerek mırıldandığında Kuzgun, kızın bu yüreğini hoplatan şirin haliyle mest oldu. Ama ifadesiz durarak bunu belli etmedi.

"Kuzun..yapma Allah aşkına."

Yeşil harelerindeki soğuk ifadeye dayanamıyordu Asya. Ona geçmişte adamın ondan uzak durmaya çalıştığı zamanlar geldi. Bedeni istemsizce hüzne kapılırken gözleri doldu.

"Sende beni bırakıp gitmeseydin. Ben mi git dedim sana. Kızacak birini arıyorsan kendine kız!" Haksızken nasıl haklı olunurun dersini an itibariyle vermeye başlamıştı Asya. Kuzgun'da bunun farkına varmış olacak ki kaşları şaşkınca kalkarken kafasını omzunun üzerine hafifçe eğdi.

"Yarı çıplak adamlar o kas zannettikleri boş etlerini burada, benim sevdiğim kızın gözünün önünde sergilemeye hatta elletmeye çalışıyordu. Ve sen küçük hanım, karşıma geçip haklı olmaya mı çalışıyorsun?"

Ellerini hızlıca yüzüne kapatan Asya çok utanmıştı. Adamın sert sesiyle anlattıkları bu yönden bakılınca çok başka bir boyut kazanıyordu.

"Hayır tabi kii! Yaa off, vallaha bakmadım. Yemin ederim bak. Ben sadece dans ettim."

"Dans ettin?"

O kıl kuyruklara iyice bilenen Karahanlı kafasını öfkeyle sallarken gerçeği billiyordu. Asya'nın nasıl utangaç olduğunu, kendisine bakarken bile yanaklarının kızardığını biliyordu. Ama yine de bu durumu hazmedemiyordu işte. Kıskançlıktan deliye dönen ruh hali, öldüresiye dövdüğü adamlara rağmen sakinleşmemişti.

Bilenler çok iyi bilirdi, bilmeyenler de bu akşam bizzat şahit olmuştu ki Karahanlı, dev kadar iri bedeninin hakkını vererek tek yumruğuyla adam bayıltabiliyordu.

"Eğlence için toplandık hatırlarsan Kuzgun. Yani dans etmeyip ne yapabilirdim?"

Sıkıntılı bir nefes veren genç kız kafasını sallayarak hızlıca Kuzgun'un dibine girdi. Aralarında sadece minik bir boşluk vardı. O boşluğuda düşünmeden kapatan Asya, anlık gelen bir deli cesaretiyle ince bedenini Kuzgun'a yasladı. "Sana aşığım ben yeşil dev. Gözlerinin bana tutkuyla bakmasına, kalbinin benim için atmasına aşığım ben. Ayrıca şu kısa sürede de sen bağımlısı olup çıktım. Sence de fazla yüklenmiyor musun bana ?"

Asya, öyle usul usul fısıldıyordu ki ılık nefesi dudaklarından çenesine aşağıya sızarken gözlerini kapatma ihtiyacı hissetti. Gözlerini açtığında sevgiyle yüzüne bakan kıza baktı. Güzelliği..başını döndürüyordu.

Kemikli, büyük eli alelacele kendisine yaslı ince beli kavrarken kafasını eğerek iyice Asya'nın dudakalarına yanaştı. "Seninle bu mesafeden tartışamam."

Duyduklarıyla iki kaşının ortasını çattı genç kız. Mekanın yanan loş ışıkları fazla romantik bir hava oluştururken gözlerini an olsun adamın gözlerinden ayırmadan dudağının ucunu sürtttü ona. "Tartışmak istemiyorum ki." Dediğinde dudakları baya baya adamın dudaklarını yalayıp geçiyordu.

Adamın dudaklarında karizmatik bir gülüş belirirken adem elmasından öperek o gülüşü yüzünde dondurdu. "Ben beni öpmeni, sevmeni istiyorum Kuzgun." Dediğinde belindeki ellerin tutuşu sertleşti. Bedenini daha da kendisine bastırdığında bu sefer uzanıp dudağını öptü.

Bu nereden geldiğini bilmediği cesarete şükrederek baktı adamın yüzüne. "Seni seviyorum Kuzgun. Kalbine sahip olduğum gibi bir an önce soyadına da sahip olmak istiyorum. "

İşte adamın koptuğu an tam da bu andı. Kaynayan kanı adeta fokurdamaya başladığında Asya'yı döndürerek sahnenin kenarına oturttu. Kısa bir elbise giymesini zerre umursamadan bacaklarının arasına girerek tekrar beline sarıldı. "Güzelliğin yetmedi şimdi de sözlerinle mi öldürmeye çalışıyorsun beni Ay Işığı!"

Boynunu tutkuyla öpen adamın verdiği hissiyatla kıkırdadı Asya. Kolları vakit kaybetmeden Kuzgun'un geniş sırtına dolanırken o da aynı şekilde adamın boynunu öptü.

"Ölemezsin! Seninle ilgili bir sürü planım var. Ne bana ne de onlara ihanet edemezsin koca dev!"

Kuzgun, kafasını kızın boynundan kaldırmadan konuştu. "Etmem. Senin heves ettiğin hiç bir şeye ihanet etmem gül güzeli. Bir bilsen seni sevmenin dönen bir dünyaya benzediğini. Durduramıyorum, her geçen gün dağ gibi büyüyor."

Asya adamın sözlerinden sonra dudaklarından daha fazla uzak kalmak istemeyerek hareketlendi. Ama ondan önce davranan Kuzgun çoktan dudaklarına gömülmüştü bile. Öpüşleri tutkudan da öteye geçtiğinde çoktan birbirine dolanan sarmaşık gibi bağlanmıştılar.

İstemeyerekte olsa geri çekilen adam, Asya'nın kızaran dudaklarına bakıp keyifle sırıttı. Geçen birkaç saniye sonra ise aklında yankılanıp duran şeyi bir nefeste soludu. "Bana da yakışır mıydı?"

Hemen dibindeki adamın ısrarla gözlerine bakmasıyla belini daha da dikleştirdi. Ama sorduğu şeyi anlamayınca Kuzgun, kafasını biraz daha yaklaştırarak fısıldadı. "Baba olmak, bana da yakışır mıydı Asya?"

Kalbindeki o ince sızıyla bakışları hüzünlendiğinde nabzı hızlandı. Bu hissettiği heycanlı hüzün , adamın sesindeki anlamlandıramadığı tınıdan dolayı olmuştu. Yanakları ısınsa da içi burkulmuştu. Çünkü Kuzgun'un sesi..korkuyor gibi çıkmıştı.

Yeşil gözleri de bu hissini doğrularcasına titriyordu. Asya onun korkusunun nedenini artık çok iyi bildiğinden hızlıca kollarını boynuna doladı. Adamın zaten belinde

Kulağıyla boynunun arasını uzunca kokladıktan sonra dudaklarını o noktaya bastırdı. "Ben ilk kez bir çocuğumun olma hayalini seninle kurdum. Hayali bile beni alıp götürecek kadar güzelken gerçeği kim bilir nasıl olur. Ve sana minik bir sır vereyim mi?"

Kafasını geri çekerek Kuzgun'un yüzüne baktı. Gözlerindeki samimiyetle ona karşı dürüst olduğunu bilmesini istiyordu.

"Bundan bir an bile tereddüt etmedim. Sen sana ihanet eden birisinin çocuğunu alıp büyüten bir adamsın. Hemde hiç bir intikam uğruna olmadan. Belki kanından, canından bir evladın yok ama kalbin çoktan babalığı tatmış Kuzgun. "

Duygu nedir bilmeyen bir adamdı o. Ama şuan sevdiği kızın içten sözlerini nemlenen gözleriyle dinliyordu. Kalbini esir alan sıcacık bir hissiyatla dudaklarına kapandı. Elleri belini okşarken dudakları da aynı tutkuyla dudaklarını okşuyordu. Asya ona karşılık verdikçe aşkı doruklarda yaşadığını hissetti.

"Herkesin gayet meşgül olduğuna eminim. Yokluğumuzu fark etmezler. "

"Hı?"

"Sevgilini çok boşladın. Ona da zaman ayırman gerekiyor küçük hanım."

Asya, alnını alnına yaslayarak homurdanan adamın haline kıkırdayarak karşılık verirken bir anda elini tutup yürümeye başlamasıyla afalladı. "Nereye giidyoruz?" Dünden razı sesi cıvıl cıvıldı ki bu Kuzgun'un çok hoşuna giderken yüzünü güldürmüştü.

"Keşke evlenmeye diyebilseydim. Ama elbet bir gün diyeceğim. Hemde çok kısa bir süre sonra. " Sözlerinden sonra karizmatik bir şekilde gülen adam kafasını omzunun üzerinden sevgilisinin genişçe gülümseyen yüzüne çevirdi. "Bu upuzun günü iki sevgili gibi kapatmaya Ay Işığı."

Dünya artık ikisininde gözünde değildi. Ve işte bunun adı aşktı.

                                          ********
                                    
    Günlerdir süren hummalı hazırlıkların artık bittiği gündeydiler. Hatta saatte. Düğüne sadece bir saat kalmıştı. Çakırbey'lerin ihtişamlı oteli titizlikle hazırlanmıştı. Beren için gelen ünlü makyöz onu hazırlarken çalışanlarında diğer kızlarla ilgileniyorlardı.

Akşam basılmamış gibi mutluydu her biri. Özellikle sabah müjdelenen bebek haberiyle çifte bayram havası yaşanıyordu Çakırbey'lerde. Mehmet yüzündeki sırıtışla yerinde duramazken onu görenler bu mutlu haline gülümseyerek tebrik ediyordu.

Kızlar bir yandan hazırlanırken diğer yandan da gülüşerek sohbet ediyorlardı. Asya hariç. O hala akşamın etkisindeydi çünkü.

Kuzgun onu önce güzel bir mekana kahve içirmeye götürdü. Aralarındaki uyumu her geçen gün daha da kanıtlar gibi hoş sohbetle geçti o dakikaları. Sonra mekanda yükselen şarkıyla çiftler kalkıp dans etmeye başlamışlardı. Kuzgun bu fırsatı tepmeyecek bir adamdı.

Hızlıca yerinden kalkarak Asya'yı dansa kaldırdığında huzurla kollarına hapsetti bedenini. Aynı huzuru koynuna hapsettiği kızında yaşadığını gövdesine yatırdığı başıyla anlamıştı. O anlar Asya için öyle güzeldi ki. Anı durdurmak, orada öylece sevdiği adamın kollarında bir ömür durmak istemişti.

"Dünyadan civcivee!" Yengesinin alayla bağırmasıyla zıpladı Asya. Son anda kafasına attığı kırlenti havada yaklayarak geri iade etti. "Yenge saçımı bozacaksın.."

Daha da alayla gülmeye başlayan Nazlı, görümcesinin oturduğu sandalyeye arkadan yaklaşarak önlerindeki aynadan yüzüne baktı. "Çakal görümcek. Bizden sonra naptınız bakayım?"

Yalandan boğazını temizleyen genç kız alelacele yerinden kalkarak omzunu silkti. "Hiç."

"Aynen. Yüzünde öyle diyordu zaten." Hala daha işgüzar gülüşünü sürdüren yengesinden hızlıca uzaklaşmayı düşünüyordu. Çünkü o, fazla kurnaz bir kadındı. Bir adım atmıştı ki aklına gelen rövanşla sırıtarak Nazlı'ya baktı.

"Asıl sen söyle bakalım. Siz nere kaçtınız yengeciğim?" Nazlı, Asya'dan böyle bir şey beklemediği için bir iki saniyede kızaran yüzünü saklamak istercesine kafasını arkasına çevirdi. Geri kıza döndüğünde ise biraz önceki sırıtışının onda olduğunu gördü.

Omzunu hafifçe silkip "Hiç." Diyerek ordan uzaklaşırken sıcak basan bedenini serinletmek için camın yanına giderek çaktırmadan araladı.

Geçen dakikalar sonrasında herkes hazırdı. Beren'in annesi kızının gözünün içine bakarak onunla ilgilenirken onları yalnız bırakmak odayı boşalttılar. Son son duvağını düzelterek gelin odasından çıkan Asya, kızların çoktan salona indiğini fark ettiğinde kendiside alt kata inmek için asansörü çağırdı.

Düğünün başlamasına yarım saatten az kalmıştı. İkizinin heycanını hissediyor gibiydi duyguları. Açılan kapıdan çıktığında ikiziyle karşılaştı. Heycandan yerinde duramayan adam volta atarak asansörü bekliyordu.

"Bu ne yakışıklılık böyle? Görende düğünün var sanar." Atlas, ikizinin onu rahatlatmak için yaptığı espiriye sırıtarak giydiği siyah takımının papyonunu düzeltti.

"Tam üstüne bastın ikizcanım. EVLENİYORUM." Asya asansörden çıkarken ikizinin sevinçli sessiz bağırışına kahkaha attı. Koca gamzeleri yüzünü aydınlatırken Atlas yanağından makas alarak asansöre bindi.

"Gelinini görünce bayılma he."

"O kadar güzel oldu diyorsun?"

Asya kafasını sallayarak genişçe gülmeye devam etti. "Diyorum vallahi."

Kapanan asansörle arkasını dönen genç kız, nazikçe elbisesinin yırtmacından tutarak düzeltti. Etraftaki bakışlara aldırmadan salık saçlarını sallayarak düzeltti. Bu gece için yeşil, saten kumaş bir elbise giydi. Yeşil olmasına özellikle dikkat ederken sadece ve şık olmasına da dikkat etmişti.

Sade elbisenin ip askıları vardı. Göğüs oyuğunu fazla çekici gösterirken beyaz, uzun bacaklarını da gözler önüne seren derin bir yırtmacı vardı. Yüzünde ise çok hafif ama güzel bir makyaj vardı.

İnce, uzun bedenini fazla davetkar gösterse de bu hoşuna gitmişti. Her ne kadar sade bir elbise tercih etmiş olsa da fazla cürretkardı. Bu ince kumaşı giymek öyle her kadının harcı değildi. Vücuduna güven isterdi.

Ve o da bu güveni onu seven adamla bulmuştu. Bu gecede tek önem verdiği kişinin onu beğenmesi için hazırlanmıştı.

Gelen misafirler ilerideki kapıdan büyük davet salonuna giriş yapıyordu. Hemen kapıda onları karşılayan anne ve babası duruyordu. Çok güzel görünüyorlardı.i

Babası çok karizmatik bir adamdı. Giydiği lacivert takımıyla gözleri doldururken annesinin güzelliğini anlatacak tek kelime bulamıyordu. Yaşlandığında onun gibi güzel olmayı dileyerek ilerledi.

Büyük kapıdan girerken görkemli salondaki bakışlar üzerine döndü. Ama o, bu bakışlara aldırmadan kocaman gülümsemesiyle anne ve babasına aynı anda sarılarak yanaklarını öptü. "Merhabalar efendim, hoşbuldum." Diyerek dalga geçtiğinde Çakırbey genişçe sırıtarak kızının alnını öptü.

"Sen hep hoş gel göz bebeğim. "

Babasının sarılmasıyla kafasını kucağına bırakan Asya geri çekildiğinde annesinin sevgiyle onları izlediğini gördü. İkisinide ardında bırakarak davet salonuna girdi. Kadınların onu süzen kıskanç bakışları kadar erkeklerin büyülenmiş gibi baka kaldıklarını görebiliyordu.

Bundan rahatsız olarak kafasını önüne çevirdiğinde tam karşısında duran adamı gördü. Gözlerinin aradığı gibi kalbininde aradığı adam, biraz ileride ışıldayan gözleriyle kendisini izliyordu.

Salona güneş gibi doğan kıza öyle bakıyordu Kuzgun ki, bu gece sadece bu salonu değil tüm İstanbul'a aşkını haykıracaktı. Adım attıkça uzun bacağı tamamen açılan kızı kıskanmamak elinde değildi. İçinin kor gibi yanışını hissediyordu. O'na içi gidiyordu.

Asaleti kalbinde olanın gösterişe ihtiyacı yoktu gerçektende. Asya tam da  bu sözün imzası gibiydi. Ve Kuzgun bunun çokça farkındaydı. Hele o üzerindeki bakışları fark ettikçe belindeki silahını çıkarıp her birini alnının ortasından vurmak istiyordu. Bu derece kıskanç bir adam olduğunu ise yeni yeni fark ediyordu.

Kuzgun'un olduğu masada abisi yengesi ve Ömer'de bulunuyordu. Yanlarına geldiğinde yüzündeki kibar tebessümle "Hoş geldiniz. " Dedi. Ömer samimi sesiyle konuşurken Kuzgun hemen ayaklanarak Asya'nın sandalyesini çekti.

Bu hareketiyle genç kız utanarak kafasını eğip teşekkür ederken Mehmet kıstığı bakışlarıyla onları izliyordu. Küçük kız kardeşinin büyümesini kabullenemese de mutlu olması her şeyden önce geliyordu. "Fıstığım, gözlerim kamaştı."

Asya oturduğu sandalyesinde geri yaslanmadan bir hanımefendi gibi dik oturarak abisine baktı. "Teşekkür ederim abiciğim."

Nazlı kocasının koluna omzuyla hafiften vurarak mırıldandı. "Utandırmayalım lütfen. "

Mehmet karısına baktığında henüz dümdüz olan göbeğine indirdi bakışlarını. "Nasılsın karıcığım? Ağrın, bulantın var mı?" Nazlı kocasının şimdiden bu kadar üzerine düşmesine tedirgin oluyordu. Sekiz ay nasıl geçecekti?

"Bugün bu soruyu kırkıncı soruşun. Ve benimde kırkıncı cevaplayışım. İyiyim hayatım. Hadi kalk annemlerin yanına gidip kızımızı alalım. O da tutturdu zaten seni koşturmasın bir şey olur diye. Altı üstü hamileyim."

Karısının söylenmelerine gülen adam kalkarak elini tuttu ve masadan ayrılarak arka masalara doğru adımladı. O sırada Ömer de hemen peşlerine kalkarak Asya ve Kuzgun'a baktı. "Ben de bir bizimkilere bakayım."

O da usuldan usuldan kaçarken Kuzgun dirseklerini masaya dayayarak baktı yanında oturan sevgilisine. "Çok güzelsin."

Adamın büyülü çıkan sesiyle kafasını ona çeviren Asya yutkunarak tebessüm etti. Çok fazla kalabalıktı. Bu da elini ayağını doluyordu ki yanlış bir şey yapmaktan da korkuyordu.

Kafasını omzunun üzerinden iyice kıza eğen adam tekrar fısıldadı. "Güzelliğin, nefesimi kesiyor Ay Işığı. Başımı döndürüyor. "

Asya kızarmaya dönen yanaklarıyla baktı Kuzgun'a. Sonra da mavi gözlerini rastgele solanda gezdirerek mırıldandı. "Sen de çok yakışıklı görünüyorsun. Biliyor musun Karahanlı?"

Soyadını duyan adamın kaşları anında çatılırken ifadesi bundan hiç hoşlanmadığını gösteriyordu. Asya'nın yüzüne dikkatlice bakmaya devam ederken kızın salondan çektiği gözleriyle buluştu. "Sen bana çok yakıştın.

Kuzgun'un gergin yüzü anında gevşediğinde dudakları keyifle sırıttı. Adeta fısıldayan kızında genişçe güllümsediğini gördüğünde onu arsızca öpmek istedi. Olduğu yere lanetler ederek geri durdu ama bakışlarındaki tutkuyu engelleyemiyordu.

Asya, sevgilisinin haline kıkırdayarak nazikçe sandalyesini geri ittirdi. Ayağa kalkmak üzereyken kulağının hizasında durup tekrar fısıldadı. "Ve ben de sana çok alıştım sevgiilim." Dedikten sonra adamın iç çekişini duymazdan gelerek ayağa diklendi. Bakışları zaten onu anlatıyordu. Nasıl aşık olduğunu, özlem çektiğini bağırıyordu.

Genç kız iyice adamın sınırlarını zorladığının farkındaydı ama onunla böyle toplumda flört etmekten duyduğu hazzın tarifi yoktu. Muazzam bir tat almıştı.

Asya, bütün çekiciliğiyle salınarak arkasını döndüğünde Kuzgun kimseyi önemsemeden kızın peşinden bakarak genişçe güldü. Kalbinin taklalar atışıyla içinde büyüyen huzuru hissetti.

Yüzündeki büyülenmiş ifadesiyle hala daha kızın peşinden bakıyordu. Kendi karanlığına inat cıvıl cıvıldı. Gökte parlayan Ay gibiydi..

O Asya'ya baka dururken onu gören misafirlerde ona baka kalmıştı. Bu bakışların çoğu kadınlara aitti. Çünkü bu karizmatik yakışıklı mücevher zengininin yanına hiç biri yanaşamazdı. Soğukluğu ve tehlikeli asiliği ile tanınırdı.

Geçen dakikalar sonra gelen misafirler oldukça fazla kalabalıktı. Bütün masalar tıklım tıklımdı. Ve o beklenen an gelmişti. Atlas ve Beren ihtişamlı kapıdan girdiğinde kulakları sağır edecek güçlükteki alkış tufanı koptu.

Nikahlarının kıyılması için hazırlanan şık masaya vardıklarında ayakta beklemeye başladılar. Göktuğ kolunu kuzenine uzatarak girmesini istediğinde Asya, gülerek genç adamın koluna girdi. "Sen akıllanmazsın." 

Kıkırdayarak konuşmasına Göktuğ serseri bir gülüş sundu. "Zamanında sıkacaktı kafama. Aha böyle baka kalır."

Atlas'tan aşağıya kalmayacaktı Göktuğ. Bunu sürekli Kuzgun'u gıcık etmeye çalışan hallerinden anlıyordu ki onca dayağı yemesine rağmen.

Nikah memuru beklemden söze girdiğinde Asya, nemlenen gözleriyle ikizine baktı. Mutluluğunu gördükçe ağlayası geliyordu. Anaç yapısı Atlas'ta fazla ön plana çıkıyordu. Gülen gözlerini kalbinin üzerinde hissediyordu. Kan bağı vardı evet ama can bağı daha ağır basıyordu.

Dakikalar içinde önüne gelen deftere son imzayı atan kendisi olmuştu. Biraz önceki alkışlar neydi ki şimdiki alkılşın yanında. Kendisi de elleini havaya kaldırarak alkışladı onları.

Beren'in alnını uzun uzun öptü Atlas. Geri çekilip gözlerine baktığında ikisininde mutluluğu gözlerinden okunuyordu.

Dans etmek için piste geldiklerinde Asya'da ailesinin bulunduğu masaya giderek sandalyesine oturdu. Yanında Kuzgun oturuyordu. Bu heycanını ikiye katlasa da çaktırmamaya çalışıyordu.

İlk şarkı onlara aitti. İkinci şarkı çalmaya başlaığı an ise pist hızla dolmaya başladı. Babası annesini nazikçe kaldırırken liseli aşıklar gibiydiler. Gören herkes onları büyük bir beğeniyle izlerken Mehmet'te aynı kibarlıkla eşini kaldırdı.

Asya hepsini mutlulukla izlerken yanlarına doğru gelen Göktuğ'yu gördü. Kocaman açılan gözleriyle kaşlarını kaldırarak gelme diyordu ama o inatla geldi. Tam elini uzatacaktı ki Kuzgun rahat oturuşuyla sahneye bakarak hırladı. "Kırarım o elini! "

Asla şaka yapmadığını biliyorlardı. Mazallah kırar mı kırardı. Asya korkuyla kafasını Kuzgun'a çevirdiğinde ayakta duran Göktuğ'un bıyık altından güldüğünü gördü. İçinden bu çocuk akıllanmaz diyerek tekrar Kuzgun'a baktığında çok rahat görünen adamın hırıltılarla konuştuğuna kimse inanmazdı. Fazla profösyenel duruyordu.

Omzunun üzerinden arkasına bakarak "Şimdi kaybol!" Diye tersledi onu. Göktuğ hızla geri giderken sandalyesini geri ittirerek iri bedeniyle ayağa kalktı. Kavrulan gözlerindeki duyugular çok yoğundu.

"Ait olduğun kollarda dans etmen gerekiyor. Hadi gel, aşka borçlu olmayalım." Biraz önceki hırçın sesinden eser yoktu. Kulağına mırıldandığı sesindeki sevgiyle sarıp sarmalamıştı bedenini sanki. Koca salonda sadece ikisi varmış gibi hissetti. Ve önüne uzattığı eli daha fazla bekletmeden tuttu.

Bu, birlikte olduklarını gösteren ilk hareket olmuştu. Görenlerin inanmakta zorluk çektiği bu hareketten sonra ikisininde yüzü hislerinin büyüklüğüyle kıvrıldıkça kıvrıldı.

Kuzgun Karahanlı, namı diğer Façalı gülüyordu.. Hemde bir kızın gözlerinin içine baka baka gülüyordu. Bu..bu inanması çok güç bir şeydi.

Piste gelmeden babasını buldu gözleri. Onları izliyordu. Hemde memnun bir ifadeyle. Bu Asya'ya daha çok cesaret vermişti işte. Kuzgun'un iri kolları beline sarıldığında her ne kadar mesafeli olsalarda deli gibi samaş solaş olmak istediğini bakışlarındaki arzudan anlıyordu.

Kollar adamın boynuna dolandığında belindeki eller daha da sardı ince kumaşı. Sahiplenircesine, bu kız benim dercesineydi bu tutuş.

Şarkıya bıraktılar kendilerini. Bedenleri gibi ruhlarıda uyumla dans ederken ikside aynı heycanı yaşıyordu. Kuzgun, Asya'nın buram buram kokan tenine kafasını gömmek isterken buldu kendini. Bunca yılını onsuz nasıl geçirmişti aklı almıyordu.

Burnunu şakağına bastırarak uzun bir soluk çekti. Sonra da aşk sarhoşu olmuş sesiyle kulağına doğru mırıldandı. "Sen beni gülümseten tek kadınsın Asya. Hayata bağlı kalmama nedensin. "

Masum heycanıyla gülümseyen Asya'nın gülüşü içini ısıttı. Kollarında dünyaya bedel bir kız vardı ve ona deli gibi aşıktı. Aralarındaki çekimi sadece onlar hissetmiyordu. Görenlerin de bunu hissettikleri şaşkınlıkla açık kalan ağızlarından okunuyordu.

"Bende senden farklı değilim. Biliyor musun bu duyguları hissetmek için yıllarca bekledim Kuzgun. Sen benim en çetin sınavımdın."

"Birlikte kazandık sevgilim. O sınavı birlikte geçtik."

Adamın sesinde aşk vardı. Sevgi vardı. Bunun heycanıyla kafasını ondan ayıran Asya, gözlerinin içine baktı. "Sevgili kalp sancım, seni inanılmaz çok seviyorum."

Adamın dili tutuldu ama gözleri çok şey anlatıyordu. Yıllarca sevdasından kaçarken kavrulduğu anların inadına daha da sardı onu. Gözleri an olsun birbirinden ayrılmadan dans ederken yanlarına gelenlerle ayrıldı bakışları.

"Kızımı alabilir miyim?"

Çakırbey'in sert sesiyle Kuzgun istemeye istemeye kafasını eğdi. Asya, kıkırdayarak babasının kollarına giderken Eflin Çakırbey'de müstakbel damadının centilmence elini uzatışına mutlulukla karşılık verdi.

"Kıskanıyorum."

"Babacığııım." İnce sesinde biraz utangaçlık biraz mutluluk birazda heycan vardı. Kafasını babasının omzuna dayayarak yüzünü gizlemeye çalıştığında Çakırbey gülerek kızının saçlarının üzerini öptü.

"Bir baba için en zor durum bu. Ama evladının gözlerinin içinin güldüğünü görmek her şeyin üzerinde gelir. Mutlu ol prensesim. Çok mutlu ol."

Babasının şefkatli sözleriyle gülen yüzü parıl parıl parlamaya başladı. Yaşlı adamı güldürmek adına yüzüne bakarak şakayla karışık soludu. "Hiç kimse senin yerini alamaz baba. Sen benim süper kahramanımsın. İlk evcilik arkadaşım, tek sırdaşımsın."

Çakırbey duyduklarıyla gülmeyee başladığında Asya'yı olduğu yerde döndürerek tekrar kendisine çekti. Genç kız kahkahalarla babasının kollarına tutarken bu baba kızın eğlenceli dansını görenler biraz kıskanmış olabilirdi. Asya, gözünün ucuyla Kuzgun ve annesine baktığında onlarında gülerek bir şeyler konuştuğunu gördü. Mutluluğuna mutluluk eklenirken ömürleri boyunca hep böyle olmayı diledi.

Gözlerini çevirmek üzereydi ki Kuzgun'un bakışları kendisine döndü. Çaktırmadan göz kırptığında gamzelerii göstere göstere önüne döndü. Bu adama doyamayacaktı.

Dakikalar sonunda dans bitmişti. Beren ve Atlas misafirlerin masalarını dolaşırken Asya salonan çıkarark köşedeki lavaboya girdi. İçindeki büyük mutluluk yüzüne yansımıştı. Keyifle gülümseyerek aynadan son son kendisine baktı.

"Çok güzel bir düğün oluyor."

Yanında konuşan kadınla irkti. Ne zamandan beri oradaydı. Hiç fark etmemişti. Kafasını ona çevirdiğinde iri mavi gözlerle karşılaştı. Deniz kadar açık renkteki gözler merakla bakıyor gibiydi.

Bembeyaz teni giydiği mavi elbiseyle gözler önüne serilirken kumral saçları güzel yüzünü açmak istercesine sıkı bir at kuyruğu yapılmıştı. Olgun, fazla dikkat çekici bir kadındı.

Teşekkür etmek amacıyla gülümseyerek kafasını eğdi Asya. Bakışlarından rahatsızlık duymuştu. Bu yüzden arkasını dönerek gitmek için adımı attığında tekrar sesini işitti. "Asya?"

Adını billiyordu. Gerçi o Çakırbey'in kızıydı. tanıyor olması garip değildi aslında. Yine de elinde olmadan arkasını dönerek soludu. "Tanışıyor muyuz?"

Kadın mahcupça gülümseyerek usul usul kafasını salladı. "Dolaylı yoldan diyelim."

"Kimsiniz?" Bunu gerçekten merak ediyordu Asya. Çünkü siması..ona tanıdık geliyordu. Kendisine doğru bir adım atarak kararsızca konuştu.

"Ben..ben.."  Son bir sıkıntılı nefes veren kadın yerdeki bakışlarını kaldırarak gözlerine baktı. "Ben Zeynep. Zeynep Akdağlı."

Kim olduğunu çıkarmak ister gibi kaşlarını çatan genç kız  içinden tekrar etti. Zeynep Akdağlı..Zeynep Akdağlı...

Anında gözleri dehşetle açıldı. Açık mavi gözleri, kumral saçları, bembeyaz teni.. Mercan'ın kime benzediği aşikardı. Buna yakından şahit oluyordu. Bunu hiç beklemiyordu. Yüzünün şaşkınlığı sesine de yansıdı.

"K-kuzgun'un.."

"Ablasıyım. "


♥️Wattpad Profilimi takipe almanızı rica etsem, ne dersiniz?

❦İnstagram: kalb.en21

🍂Beğenilerinizi ve yorumlarınızı yaptınız öyle değil mi? =)

❦ Çokça Sevgiyle Kalın.

Continue lendo

Você também vai gostar

6.4M 279K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
Aşk-ı Mardin De yillmazey

Literatura Feminina

699K 31.3K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
151K 1.3K 10
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...
Aşiret Paket De Zeynep.

Literatura Feminina

379K 20.8K 46
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...