A Y I Ş I Ğ I

By kalben21

180K 13.1K 3.8K

♡ 𝑇𝑎𝑚𝑎𝑚𝑙𝑎𝑛𝑑ı ♡ ᴄ̧ᴀᴋıʀʙᴇʏ sᴇʀɪsɪ -3- ➷ Yaralı Bir Kalpte Her Geçen Gün Büyüyen Koca Bir Yangın. Ve... More

➷ Giriş ➷
➷ 1. BÖLÜM ➷
➷ 2. BÖLÜM ➷
➷ 3. BÖLÜM ➷
➷ 4. BÖLÜM ➷
➷ 5. BÖLÜM ➷
➷ 6. BÖLÜM ➷
➷ 7. BÖLÜM ➷
➷ 8. BÖLÜM ➷
➷ 9. BÖLÜM ➷
➷ 10. BÖLÜM ➷
➷ 11. BÖLÜM ➷
➷ 13. BÖLÜM ➷
➷ 14. BÖLÜM ➷
➷ 15. BÖLÜM ➷
➷ 16. BÖLÜM ➷
➷ 17. BÖLÜM ➷
➷ 18. BÖLÜM ➷
➴ 19. BÖLÜM ➴
➴ 20. BÖLÜM ➴
➴ 21. BÖLÜM ➴
➴ 22. BÖLÜM ➴
➴ 23. BÖLÜM ➴
➴ 24. BÖLÜM ➴
➴ 25.BÖLÜM ➴
➴ 26. BÖLÜM ➴
➴ 27.BÖLÜM ➴
➴ 28. BÖLÜM ➴
➴ 29. BÖLÜM ➴
➴ 30.BÖLÜM ➴
➴ 31.BÖLÜM ➴
➴ 32. BÖLÜM ➴
➴ 33.BÖLÜM ➴
➴ 34.BÖLÜM ➴
➴ 35.BÖLÜM ➴
➴ 36. BÖLÜM ➴
➴ 37. BÖLÜM ➴
➴ 38.BÖLÜM ➴
➴ 39.BÖLÜM ➴
➴ 40.BÖLÜM ➴
➴ 41.BÖLÜM ➴
➴ 42.BÖLÜM ➴
➴ 43.BÖLÜM ➴
➴ 44.BÖLÜM ➴
➴ 45.BÖLÜM ➴
➴ 46.BÖLÜM ➴
➴ 47.BÖLÜM ➴
➴ SON -2- ➴
➴ SON -1- ➴
➴ FİNAL ➴
🖤YENİ BİR KURGU🖤

➷ 12. BÖLÜM ➷

3.7K 260 77
By kalben21


Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Yıldızları yakmadan geçmeyelim lütfen.

❦ Bölüm Şarkısı:Sertap erener; incelikler yüznden.

🌾Keyifle okuyun..

                        "Lilyum.."

                                 ☾

                   İKİ HAFTA SONRA

    Şeker portakalında geçen çok güzel bir cümle ılık ılık sızdı yüreğine. Ne diyordu, Koca bir kış sabretmişsinde tam çiçek açacakken dolu vurmuş gibi oluyor bazen hayat. Ne anlamlıydı değil mi? Hayatı bir kaç kelimeyle özetlemiş gibi..

Asya'nın bu hayatta yaptığı en iyi şeydi belki de uzaklaşmak. Kin gütmeden, hesap sormadan, çirkinleşmeden Sadece uzaklaşmak. Tıpkı şuan yaptığı gibi.

Sınır koymayı öğrenmeliymiş insan. Çünkü iyi olmak her şeye katlanmak anlamına gelmemeliydi. Bunu çok iyi öğrenmişti. Bizzat yaşayarak. Kim olursa olsun o sınırları kimseye geçirtmemeliydi. En önce kendisine saygısı olmalıydı. Zor olmuştu, acı olmuştu ama öğrenmişti işte.

Parmaklarının arasındaki çiçeğin yapraklarını severek şefkatle baktı ona. Lilyum çiçeği onun için hep başka olmuştu. Şimdi ise genzine çektiği Mistik kokusu yaralı kalbini iyileştiriyor gibi hissediyordu. Kalbi yaralı, ruhu parçalanmış falandı ama aslında kendiyle gurur duyuyordu. Bir kadının yalnız kalmayacağını, Yalnızlığı kendisinin tercih edeceğini kanıtlamış.

"Asya hanım son rafı da taktım. Nasıl olmuş bir bakın isterseniz?" Cesur'un sesiyle büyük saksıda ki çiçeklerden bakışını çekti ve çömeldiği yerden ayağa kalkarak içeriye doğru adımladı. Cesur'un harikalar yarattığı dükkanına göz gezdirerek gülümsedi.

" Süper oldu. Senin elin baya yatkın bu işlere. Şanslıyım. " Cesur mahcupça gülümseyerek Asya'ya baktığında son kelimesini anlamaya çalıştı. "Kendime şahane bir ortak seçmişim." Genç kızın tekrar konuşmasıyla bu sefer başını eğerek teşekkür etti.

O gecenin sabahında herkes deli gibi ne olacağını beklerken Asya, babasının onu öyle tamam kızım diyerek salacağını elbette düşünmüyordu. Bu yüzden sabahın ilk ışıklarıyla Atölyesinin kapısını açıp hazırda bekleyen Cesur'a bitkin sesiyle seslenmiş ve içeriye almıştı. Uzaklarda bahçenin diğer kısmında koltuklarda oturan adamı görmezden gelerek yapmıştı bunu.

Sonrasında da direkt Cesur'a nereli olduğunu sordu. Genç adam bu soruyla afallasada kem küm ederek Trabzon'lu olduğunu söylemişti. Duyduğu cevap hoşuna gitmişti. Kafasını sallayarak ona kısaca planından bahsetti. Sonra da Çakırbey'in yanına giderek Cesur dışında hiç bir korumayı istemediğini kesin bir dille söylemiş, altını çizmişti. Kızının bu istediğini gönülsüz kabul eden yaşlı adam, Asya'nın üstün körü anlattıklarıyla şaşırsada gözlerindeki kararlılığa saygı duydu. Daha doğrusu zorunda kaldı.

Ertesi gün de Cesur'un memleketi olan Trabzon'a gelmişlerdi. Önce kendine bir ev arayacaktı ama Cesur kendi evinin olduğunu ve ısrarla orada kalmasını istediğinde kabul etti. En azından hazır bir ev onun için iyi olabilirdi. Evi aramakla uğraşacağı zamanı kendisine dükkan aramakla geçirdi ve deniz manzaralı işlek caddenin üzerinde birçok esnafla yan yana olan mükemmel bir dükkan buldu.

Elbette boyaya bakıma ihtiyacı vardı ama bunu hiç sorun etmedi. Cesur'la her şeyi halledebileceklerine emindi. Bir anda hayatını değiştirmek zor olsa da başarmıştı. İnsan böyle güçleniyordu demek..

Kısa sürede bütün tadilatları planladığı dekorları bitirerek iki gün önce açmışlardı
Çiçekçi dükkanını. Adını ise en sevdiği çiçeğin ismini yanı Lilyum koymuştu. Fazlaca sıcakkanlı olan esnaf komşularıyla şimdiden kaynaşmış kendisini aralarına almışlardı. Bu da Asya'yı çok mutlu ediyordu.

Lilyum çok modern dekore edilmiş bir çiçekçi dükkanı olsa da ön girişe kendi elleriyle yaptığı pembe çiçek stant görseliyle ve önüne koyduğu masa sandalyelerle müşterilerine içecek ikramında bulunacağı şahane bir fotoğraf çekim yeri olmuştu. Şimdiden insanların çok dikkatini çekmişti. Mimardı sonuçta değil mi? Az çok alıyordu bu işlerden.

"Kısa sürede çok iş başarmadık mı sence de?" Kollarını göğsünde birleştiren adamı taklit ederek ince kollarını göğsünde birleştirdi Asya. Elbette ki onun kaslı gövdesi gibi geniş değildi ama gayet atletik ve seksi bir vücuda sahipti.

"Kesinlikle öyle Asya hanım." Genç kız burnundan nefes vererek Cesur'a döndü. "Ben herkes gibi bir hayatım olsun diye soyadımı, korumaları, babamın limitsiz kartlarını geride bıraktım Cesur. Avusturya'daki otelde çalıştığım için ve o büyük projede imzam olduğu için abimin ısrarla verdiği parayı kabul ettim. Emeğim olduğu için. Ama sen bana inatla hanım demeye devam ettikçe ben o bıraktığım yere geri dönüyorum. "

Zorda kalan bir ifade vardı adamın yüzünde. Ama genç kızın haksız olmadığını yaşadıklarına en yakından şahit olarak biliyordu. Sıkıntılı bir nefes vererek artık bunu ısrarla devam ettirmemesi gerektiğine karar verdi. Onca yolu gelip buraya yerleşmelerinin asıl nedeni bu değil miydi? Asya'nın yeni bir hayatla yaşama dönmesi için.

"Ben.. Yılların ağız alışkanlığı işte Asya han.. Ah, özür dilerim Asya."

Genç kızın gamzeleri göründüğünden Cesur'da onun gibi genişçe gülümsedi. Ona yakın korumalık yaparken en iyi arkadaşı olmayı da becermeliydi. Bu ikisini aynı anda yürütebilmeliydi. Kendi kendine konuşurken Asya dirseğini koluna vurarak çocuklar gibi şakıdı." İşte şimdi tam bir ortak olduk dostum."

"O zaman hemen iki kahve yapıp geliyorum Ortak. Bunu kutlamalıyız." Fena değildi Hı. Evet evet değildi. Asya'nın fazlaca memnun yüzüyle gülümsediğini gördüğünde doğru adımlarla ilerlediğini anlamıştı. Hemen arkasını dönüp çiçeklerin olduğu bölümden diğer tarafa ayrılmış bar mutfağa ilerledi. Çok şık ve modern dizayn edilen bu mutfakta bir kaç eksiklikler olsa da şimdiden o da fazlaca rağbet görmüştü.

Asya bu işle ticari zekasınında olduğunu öğrenmişti. Çiçekler konusunda her bilgiyi zamanında annesinden öğrenmişti. Şimdi de ticari boyutunu kendi ayakları üzerinde durarak öğrenecekti ki hiçte fena gitmiyordu. Usul usul dükkanına göz süzerek dışarıya çıkıp hemen kapı önündeki masalardan birisine oturdu. Fazla nostaljik havaya sahip bu masa sandalye takımlarını baya aramışlardı.

"Asya, kizum ne yabaysın?"

Kafasını kaldırarak konuşan Dursun amcasına baktı. Dükkanının hemen karşısında mobilya dükkanının sahibi olan bu yaşlı adam ona hep bir dede torun yakınlığı gösteriyordu. Ve Nerde görürse görsün seslemeden geçmiyordu. Samimi bir gülüş dudaklarını esir alırken kafasını eğerek selam verdi yaşlı adama. "Eksikleri toparlıyoruz Dursun amcacım. Sen nasılsın?"

"Çok şükur Rabbuma. Haburiye ne iyi ettunda geldun. Ömrum billah boyle güzel bir tükan daha görmadıydım. Gözlerimuz bayram etti yav."

Utanarak gülümseyen Asya teşekkür ettikten sonra yaşlı adam çalışanlarına huysuzlanarak dükkanına girdi. Ve peşinden bakarak gülen genç kız kafasını sallayarak önüne koyulan kahveye baktı." Belli ki Dursun amca yine sahalardaydı. "

Cesur, kızın tam karşısındaki sandalyeye oturduğunda Asya, Omuzlarını silkerek gülen yüzünü soldurmadan konuştu. "Hala konuşmalarına alışamadım. Bir yandan komik geliyor diğer yandan insanına çok yakışan bir havası var hayran kalıyorum. Hayır sende Trabzon'luyum diyorsun ama hiç belli etmiyorsun."

Kahvesinden bir yudum alan Cesur, Asya'nın yüzüne baktı anlayışla. "Çünkü ben sizin yanınızda büyüdüm Asya. Buradaki ev dedemden kalma bana. Zaten ondan başka da kimsem yoktu. Poyraz bey beni, Alparslan'ı ve Semih'i mendil satarken görüp yanına aldı. Sonrası da malum işte."

Özür dileyen bakışlarla Cesur'un yüzüne bakarken adamın duygularını ustaca gizlediğini fark etti. Gerçi etrafındaki tüm korumalara ait bir özellikti bu." Ama çok sevdim bu şehri. Denizin manzarası, insanların sıcakkanlılığı beni buraya bağlamaya başladı."

Gerçekten yetmiş miydi bilmiyordu ama en azından mutlu hissediyordu burda. Fazla konuşmayan bir adama göre artık Cesur daha bir konuşkan olmuş, muhabbet etmekten kaçınmayan bir adama dönüşmüştü. Tabii bu en çok Asya'nın işin gelmişti orası ayrı.

" Evle ilgili değiştirmek istediğin başka her ne olursa çekinme. Bana söylemen yeterli. Hemen hallederim." Asya bu konuda fazlaca minnettardı Cesur'a. Beş katlı apartmanın tek manzarası uçsuz bucaksız denizdi. Bayırımsı bir diklemede kalan bu apartmanın beşinci Katında kalıyordu. Dairesi genişti. Her bir detayıyla ilgilenmiş değişiklikler yapmıştı. Tabi Cesur'un izniyle.

"Şaka maka ev sahibimsin Cesur." Kıkırdayan genç kıza eşlik etti adam ve boğazını temizleyerek çenesiyle önce kendisini sona da Asya'yı işaret etti. "Öyle bir şey olmayacağını iyi biliyorsun bence."

Yüzünü sevimli tutan Asya Omuzlarını silkerek kahvesindeki son yudumu aldı." Bir alt katımda kirada oturmana gönlüm razı gelmez. O yüzden sana haksızlık edemem."

Cesur kollarını göğsünde birleştirerek geriye yaslandı ve tek kaşını kaldırdı." Ortak olduğumuza göre başımın çaresine bakabilirim sanırım." Adamla inat etmemeye karar veren Asya, ağzıma fermuar çekerek ellerini havaya kaldırdı teslim olurcasına.

" Ev gerçekten şahane. Biraz bakım dekor bambaşka bir yer oldu. Manzarası da çok güzel ama ben en çok çatıya bayıldım." Anında kaşı kavislenen Cesur şaşkınlıkla sordu. "Çatı?"

Bunu söylememeliydi galiba. Dudağının sol tarafını ısırarak küçük bir çocuğun yaramazlık yaparken yakalanmış ifadesini büründü." Bana sakın o çatıya tırmanıyorum deme!" Üzerine doğru eğilerek aksi bir ses tonuyla konuşan Cesur'a bir cevap vermeden sadece Omuzlarını silkti Asya.

"Balkonun çatıya çıkan merdivenleri sağlam bile değil Asya! Sen.." Kızın gözlerinde gördüğü tedirginlikle gözlerini kapattı Cesur ve elini yüzüne vurarak derin bir nefes alıp verdi. "Boş odadaki camdan mı geçiyorsun karşıya? Kiremitlerin arasındaki o minik yoldan?"

Sevimli sevimli sırıtan genç kız, yakalanmanın verdiği suçluluk psikolojisiyle yüzünü iyice tatlı tutmaya çalışıyordu. "Çok iyi biliyorsun ki küçükten beri bütün ağaçlara iyi tırmanır daldan dala geçerim. " Tebrik bekler gibi ellerini açarak kafasını adamın önünde eğdi. Bu hali çok tatlı dursa da, Cesur onun ne kadar iyi tırmandığını bilse de buna müsaade edemezdi.

"Oranın arka taraf ki çatıyla bağlandığını nasıl anladın sen?"

"Bir gece Ay ile dertleşmek için o camı açtım ve merakıma yenik düştüm işte." Kızın kendisine şeffaf olmasına mutlu olarak kafasını ağır ağır salladı. "Tamam. Bir sonraki adımımız belli oldu demek. Arka merdivenleri güvenilir hale getirene kadar çatı yok. Lütfen bak bu konuda sorumsuzluk yapmayız ikimizde."

"Hemen ilgilenmen şartıyla kabul ortak." Gülerek elini adama uzattığında Cesur'da gülümsedi ve havada duran elini sıktı. "O evde çok yaşamadığını söylemiştin. Sen nerden biliyorsun?"

"Sen gibi Çatılarda dolanmayı seven bir çocuktum diyelim." Yalnızlığına çekilmek için bunu yaptığını anlaması zor olmamıştı. Gözlerindeki puslu havadan anlaşılıyordu aslında. Kahve fincanını eline alarak ayağa kalktı ve hemen konuyu değiştirmek için mırıldandı." Benim ortak biraz tembel sanırım. O kadar iş var ama hala oturuyor."

Asya yalandan söylenerek içeriye girdiğinde Cesur, profesyonel bilgileri ve sezileriyle etrafını tarafı. Herhangi bir terslik görmediği için rahatlayarak dudaklarının arasına bir ıslık kondurup Asya'nın peşinden içeriye girdi ve fincanını mutfağa bıraktıktan sonra geri kalan son raflara devam etti."

Akşama kadar çokça müşterisi olmuştu Lilyum'um. Cesur bir erkeğin halledebileceği işleri hallediyorken Asya'da tam bir tasarımcı edasıyla müşterilerinin seçtiği çiçekleri buketletip onlara hazırlıyordu. Günü dolu dolu geçmişti. Bu şehir neden Kaçtığını, kimin kızı olduğunu bilmeden onu şimdiden kucaklamıştı.

"Arka odanın havalandırmasını açıp ışıkları kapattım. Çiçeklerin sağlamda patron." Cesur'un sözleri onu gülümsetmişti. O sert konuşmaktan nefret eden adamın içinden resmen kafa dengi birisi çıkmıştı. "Çıkalım o zaman."

Çantasını dükkanın başında duran hem notları için hem de kasa olarak kullandığı masanın üzerinden alarak arkasında duran adama baktı ve sevimli sevimli gülümsedi. "Ben patron olamayacak birisiyim. Bunu biliyorsun."

Dükkanın kapısını kilitleyerek yürümeye başladılar. Cesur temkinle yürürken dikkatli bakışlarını etrafta dolandırrı ve doğruluğundan şüphe duymadan emin bir şekilde soludu. "Sadece kabuğunu yeni kırmaya başladın. Damarlarında Çakırbey kanı dolaştığını biliyoruz. Bu makinadan da anlaşıldığı gibi."

Hemen yolun başına park ettikleri motoruna göz ucuyla bir bakış attı ve Omuzlarını silkerek Cesur'a baktı. "Bu kadar çabuk hayatımı değiştirmek beni korkutuyor aslında."

"Söyledim ya damarında Çakırbey kanı var Asya. Yeni adım atmaya başlayan bir bebek gibi düşün kendini. Koşmaya başladığında bunların hiç birini hissetmeyeceksin."

Evet bu onun için bir delilikti. Sakin bir hayattan motorunun üzerinde akıp giden bir hayata geçmişti. Bu geçiş bile Cesur'un haklı çıkmasına yeterdi aslında. Siyah motorunun üzerindeki kaskını takarken Cesur'a hadi dercesine başını salladı.

Motorunun yanında ki bir diğer gece mavisi motora binen adam Cesur'da kaskını takarak kontağı çalıştırdı. Genç kızın bu fikriyle o da kendisine bu motoru almıştı. Onun tüm harcamaları Çakırbey tarafından karşılanıyordu. Asya bunu biliyor olsa da adama karışmaya hakkı yoktu.

Kawasaki ninja modeli olan motoru hız yapmak için mükemmel bir parçaydı. Bunu alırken aklında sadece rüzgara karışıp saçlarıyla birlikte dalgalanacak ruhu vardı. Sakince sokak aralarından ilerleyerek sahil yoluna indiler peşpeşe. Cesur burada bile büyük bir saygıyla hep bir adım gerisinde duruyordu Asya'nın. Her ne kadar arkadaş olsalar da duracağı yeri iyi biliyordu.

Sahil yolu dingindi. Henüz akşam trafiği başlamamıştı. Bu durumun verdiği hoşnutlukla kıvırdı dudakların Asya. Ve sakince sürdüğü motorunu bir anda şahlandırarak öndeki araca makas atarak ilerledi. Diğer aracı ve bir diğer aracıda öyle geçtikten sonra kafasını saliselik arkasına çevirip baktı. Cesur'u geride bıraktığını düşünüyordu lakin adamı hemen dibinde görmesiyle kahkaha atarak güldü. Tabii güneş gibi aydınlık bu gülüşü kaskı bir kalkan gibi sarmıştı.

Asya için ruhuna iyi gelen, Cesur için tereddütlü yolculuk yarım saat içinde sona ermişti. Kızına bu motor işini öğreten Eflin Çakırbey'in sürücülüğüne de hayrandı. Ama boynuz kulağı geçer dedikleri olsa gerekti ki Asya, Eflin Çakırbey'i sollamıştı. Kıvrak sürüşü, keskin hareketleri ve motorun üzerindeki özgüveniyle ezelden beri buraya aitmişte onca zamanı boş yere başka yerlerde harcamış gibiydi.

Yine dinlememişti işte. O camın izlediği minik aradan tırmanmıştı çatıya. İçinde bir yerlerde sakladığı bu kızın varlığını yeni yeni keşfediyor olması büyük bir işi başarıyormuş gibi gururla kendisini sevmesine neden oluyordu. Soyadı olmadan, çalışanları olmadan tek kendi başına bir şeyleri başarma özgürlüğü.. İşte bu gerçek o'ydu.

Apartmanın bu alanı tamamen terk edilmiş gibiydi. Karşı dairesi de boş olduğu için kimsenin ruhu duymuyordu buraya tırmanırken. Aslında balkondaki merdivenler sağlam olsa buna gerek kalmazdı ama değildi. Cesur'un bu işi yarın halledecek olduğunu iyi biliyordu ama üzüntüsünü alabildiği tek yer gökyüzüydü.

Ailesini özlemişti. Ama biliyor olupta sustukları her şey için onlara kırgındı. Kızgınlık mı? Hayır hayır o yoktu. Tamamen kırıgnlıktan ibaretti duyguları. Ama bazen Sanki içinde bir kaç kişi varmış gibi hissediyordu. Biri yüksek sesle gülüyor, diğeri acı acı ağlıyor ve bir diğeri de artık hiç bir şeyi umursamıyor gibiydi.

Sırtını çatıdaki soğuk kolona yaslayarak kafasını yukarıya, ışıl ışıl parlayan gece kaldırdı. Saç telleri hafif esintiyle beraber yüzünü yalayıp geçerken içli içli nefesler aldı ve avcunakini daha da bastırdı etine.

Unutamıyordu. Onunla yaşadığı hiç bir ânı, hiç bir saniyeyi yok sayamıyordu. Duruşu bu kadar asilken kalbinin bu kadar acizliğine aklı ermiyordu. Bazı acıların adı yokmuş.Et kemikten, ciğer yürekten sökülür gibi canını sıyırıp çıkarmış. Porselen gibi yüz bin parçaya parçalanmıştı yüreği. Ama güçlüydü. Tutanacak hiç bir şeyi yokken, yere düşüp dizlerini yaralamışken yara bere içinde  titreye titreye ayağa kalkmıştı.

Kalbi etrafına büyük bir set çekmiş gibi yalnız hissediyordu. Gözlerini hapsettiği yıldızlardan, aydan çekmeden yanık sesiyle mırıldandı. "Elini tutasım var duy duy. Sana bir kaçasım var. Evimi yıkasım var duy duy dağlara kaçasım var."

Sımsıkı kapattığı avcunu açtı ve adada adamın saçlarına iliştirdiği tokaları baş parmağıyla sevdi. "Yaralar bereler bıktım zinciri kırasım var." Şarkının son sözleri bütün hislerini geceye dökmütşü. Eti benliğine kıymık gibi batacaktı. Ama inanıyordu ya da inanmak istiyordu. Bu bocalamadan kurtulacaktı. Başka şansımı vardı sanki. Kadınlık gururu ayaklar altına alınmış, karısı hayatta olan bir adamı seviyordu. Ne aşağılık bİr histi bu böyle bütün haysiyetini ayaklar altına alan.

Fazla ironiydi ama kalbinin kulağın fısıldadığıyla yaptıkları. Belki de onu sevmeye aşıktı Asya. İlla da onunla olması gerekmiyordu ki! Sanki bunca zaman onunla mı büyütmüş bu aşkı. Yokluğunu sarıp sarmalamamış mıydı.

Gözünden aşağıya süzülen bir damla yaş avcundaki tokaların üzerine düşmüştü. Kirpikleri ağır ağır kapandığında şehrin sessizliğini dinledi bir kaç dakika ve izleniyor hissiyle hemen gözlerini açarak etrafına bakındı. Bu hissi sürekli hissediyordu bu aralar. Babası ya da abisinin rahat durmayacağından işkilleniyor olsa da emin değildi.

Fazla yakın olan apartmanın aynı hizada olan dairesine aldı mavi gözleri. Ev boş değildi bunu asılan perdelerinden anlıyordu lakin ışıkları hep Sönüktü. Geceleri camın önünden geçen silueti görmesi onu fazla tedirgin etse de o tarafa bakmamayı tercih ediyordu. Tabi bazen şimdi ki gibi merakına yedik düşüp evi gözetlemiyor değildi.

Kim bilir ne derdi vardı da geceleri ölü bir ruh gibi dolanıyordu evin içerisinde. Emindi ki baykuş gibi her gece tünediği çatıdaki kendisini de gizemli komşusu çoktan fark etmişti. Bu onun için bir sorun teşkil etmiyordu elbette. Gece yarısını çokta geçmişti saat. Şehir gittikçe sessizliğe bürünürken gram uyku gelmeyen gözlerini tekrar gökyüzüne kaldırdı ve cılız bir sesle kendi kendine mırıldandı.

"Gönül yıkana uyku haram olmalıydı. Gönlü kırılana değil. Kahrolası dünya da bu bile adaletli değil.."

                             **********

Motorlarını Lilyum'un hemen aşağısındaki park yerine bırakan Asya ve Cesur siparişler hakkında konuşurken genç kız aklına gelen şeyle durarak adama baktı." Sanırım bir kuryeye ihtiyacımız olacak. "

Sipariş verilen çiçeklerin teslimi için bu şarttı. Cesur her ne kadar ben hallederim dese de ona şuan dükkanda daha çok ihtiyacı vardı. "İlan asalım eminim kıs sürede buluruz." Cesur'u onaylamak için kafasını sallarken yürümeye de devam etmişti. Kafasını çevirerek tekrar baktı Cesur'a ve fikir üretmeye çalışır mimikleriyle arada kalmış gibi mırıldandı.

"Ya da bar tarafına birisini bulalım servis için. Sen de kuryeyle ilgilenirsin."

"Bu daha mantıklı olur. Siparişlerden artan zamanlarda da dükkandaki işlere bakarım." Ağır ağır başın salladı Asya. Güç gereken koli  taşıma ya da montaj işleri için Cesur'a baya bir ihtiyacı olacaktı. Dönemeci dönerek dükkanın önüne geldiklerinde Asya olduğu yerde kalmıştı.

Dükkanının önünde kurulu eskitme sandalyesine bağlı duran bir kırmızı balon hafif esintiyle uçuşuyordu. Cesur'un tedirgin bakışlarını üzerinde hissediyorken bedenini esir alan titremeye engel olamıyordu. Bu anıya sahipti. Ve bu sahip olduğu ânın baş kahramanı Karahanlı'dan başkası değildi.

Mavi gözlerinin cam gibi parlamasına neden olan gözyaşlarıyla alelacele etrafına bakındı. Uzun sokağın başına, açık dükkanlara hatta apartmanlardaki bütün katların camına hızlı hızlı bakıverdi. Ama aradığı yüz yoktu. O Sözlerinden sonra, hayatını sil baştan yapıp sıfırdan başladıktan sonra o'ndan vazgeçtiğini biliyor olaması gerekiyordu.

"Asya.."

Cesur tam lafa girecekti ki Asya gözlerini yumup kafasını salladı. Ve daldığı yerden çıkarak bakışlarındaki özlemi gizledi. Elini çantasına atarak hızlı hızlı karıştırmaya başladığında Cesur'un bakışları genç kız için endişelenmeye başlamıştı.

Sert bir soluktan sonra aradığını buldu ve Çantasının kenarına geçirdiği açılıştan kalma toplu iğneyi parmaklarının arasına alarak düşünmeden ileriye doğru gidip tam balonun önünde durdu.

Ve daha fazla oyalanmadan elini balonun hizasına kaldırarak iğneyi hızla balona geçirdi. Hayalleri, hevesleri gibi bir anda patlayıveren kırmızı balonun parçalarına içi giderek baksa da artık gururundan ödün verecek kadar küçülmeyecekti.

Bakışlarını yerden kaldırarak önemsemiyormuş gibi önce boğazını temizledi sonrada çantasında ki anahtarını çıkararak kapıyı açıp içeriye gir. Adımlarını dükkanından içeriye attıktan sonra güçlü durarak kendi kendine mırıldandı. "Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak."

Masasının üzerinde duran bilgisayarını açarak hemen bir şarkı açtı. Bu şarkı Sertap Erener'in incelikler yüzünden adlı parçasıydı. Dükkanına özel olarak yaptırdığı ses sistemiyle bütün mekanına yayılan bu şarkıyla çiçekleriyle ilgilenmeye başladı.

Cesur, Asya'nın tekrar üzülmemesi için girişte ki kalıntıları temizleyerek içeriye, yanına geçtiğinde sessiz sessiz mırıldandığını fark etti. Çömeldiği yerde çiçeklerini sevip bakımlarını yaparken şu sözler dökülüyordu dudaklarından aşağıya. "Artık beni asla yaralayamaz hayat eğer istemezsem. Yıllar beni kolay yakalayamaz ben durup beklemezsem.."

Onu anlayabilen bu anlamalı parçalara hayrandı Cesur. Asya gibi güçlü kadınlar lazımdı bu devre. Kimsenin baskısında ezilmeyen, mecburmuş gibi kapılıp gitmeyen güçlü ruhlar lazımdı.

Yıllarını alan, uğruna bedeller ödediği dönüşümü 'sen çok değiştin' basitliğini ima eden insanlardan uzaklaştıkça iyileşecekti. Bazı kopuşlar, travmalar kendine, asıl benliğine kavuşmak içindir öyle değil mi?

Öğlen saatlerine kadar Asya her sabah olduğu gibi yine çiçeklerini sevip bakımlarını yapmıştı. Bunu iyice rutin haline getiren genç kız sabah ki olayın ise aklından çıkaramıyordu. Onu, dükkanını bulmasına şaşıracak hali yoktu sonuçta ama o kırmızı balonla resmen mesaja bırakmıştı.

Sıkıntılı nefeslerini verirken kapıdan giren müşterisiyle ayağa kalktı. "Hoşgeldiniz. Buyurun." Asya, sevecen yüzüyle gülümserken kırklı yaşlarının sonlarında olan adam tebessüm ederek genç kıza doğru yaklaştı. "Merhaba."

Saçlarına birçok beyaz düşen adam elini sakallarına atarak stresle sıvazladı. Belli ki tam olarak ne alacağını bilemiyordu. Arada kalmış bu haline tebessüm eden Asya, merakla yüzüne bakmaya devam ederken bocalayan adamın sesini işitti.

"Imm gül. Evet evet gül olsun. Ama çok güzel bir buket istiyorum. Kırmızı gül aşkı temsil eder değil mi?" Kendi kendine konuşan adama mütevazi gülümsemesini gönderdi ve  çiçeklerin yanına doğru gitmeye başladı. Tekrar adama döndüğünde yüzünün hala kararsız olduğunu ve sıkıntılı halinin devam ettiğini gördü.

" İstemeden eşimi kırdım. Oysa sadece bana işten çıkamadığı için geç kaldığından bahsediyordu. Ama ben.. Arkadaşlarımızın yanında onu düşüncesizce kırdım. Aptalın tekiyim!" Eşini çok seviyordu Bunu gözlerinin buğulanmasından anlayan Asya, hayranlıkla gülümsedi ve hemen sordu.

"Manolyalara ne dersiniz?" Sorduğu soruyla afallayarak yüzüne bakan adama kendinde emin gülüşünü sundu. Ve devam etti. "Manolyalar aşkın en masum, saf halini temsil ederken aşkınızın asilliğini de sergileyecektir. Herkes gibi kolayına kaçıp gülleri tercih etmeyin derim. Eminim eşiniz bu ince düşüncenizle bile size karşı yumuşayacaktır."

Gözlerinde ışık yanan adam beğeni dolu yüzüyle başını salladıktan sonra Asya, buketi hazırlamak için kolları sıvadığında adamın heycanlı sesini duydu." Yaşınız çok genç duruyor. Bu yaşta bu derin manaları biliyor olmanız çok hoş. Oysa satıcılar genelde hangisi para ediyorsa onu satmaya çalışır."

Mahcup bir ifadeyle adamın yüzüne bakıp Omuzlarını silken genç kızın dersi hiç bir zaman para olmamıştı. Belki de önüne sunulan o lüks hayat buna hiç fırsat vermemişti ama onca imkanı olmasaydı da kişiliğinden bir şey kaybedeceğini düşünmüyordu.

Pudra kağıta manolyaları yerleştirip şık bir buket tasarladığında kırk yıldır bu işi yapıyormuş gibi bir ustalıkla eserine gururla baktı. Hiç bir kadının kayıtsız kalamayacağı bir güzellikteydi. Önceden verdiği not kağıdını da minik bir zarfın içine koyup buket kenarına iliştirdi.

"Umarım her şey sizin için güzel olur."

Oldukça memnun bir ifadeyle uzatılan buketi ellerinin arasına alan adam beğeni dolu sesiyle Asya'ya karşılık verdi. "Umarım. Çok teşekkür ederim. Kolay gelsin." Başını eğerek teşekkür eden genç kızdan sonra heycanla dükkanından çıkıp giden damın peşinden bakıyordu. Ne güzel seviyordu öyle eşini. Adamın bu enerjisini yakinen hissetmişti.

"Asya şu siparişe bir bakar mısın?" Genç kız Cesur'un bar tarafından çıkıp yanına gelmesiyle önüne uzatılan telefona bir baktı. Biraz kalabalık bir listeydi ama hallolunmayacak gibi de değildi. "Depoya bakalım. Ona göre tekrar sipariş verelim karanfillerden. Yani bence hallederiz ortak."

İşi baya baya sökmüşlerdi. İkiside gülerken açık kapıdan içeriye doğru yükselen sesle İrkilerek kafalarını o tarafa çevirdiler.
"Merhaba. Ben ilan için gelmiştim. Acaba şart... Asya?!"

Asya ve Cesur şok olmuş gözlerle kapıdaki kıza bakarken kızında onlardan farksız olmadığını görebiliyorlardı. Sabah ki balon şimdi bu kız.. Tesadüf denilemeyecek kadar peşpeşe olan şeylerdi. Asya, bedenini tamamen ona çevirerek şaşkınca soludu.

" Süreyya?"








🍂 Beğenilerinizi ve yorumlarınızı yaptınız öyle değil mi?

❦ Çokça Sevgiyle Kalın.

Continue Reading

You'll Also Like

65.1K 4.4K 33
Allah'ın rahmetinin en güzel tecellisidir anne.. En çok onlar sever, en çok acıyı da onlar çeker. Her fedakarlıkta bulunurlar evlatları için. Her a...
115K 7.2K 29
Savcı ve asker hikayesidir aynı zamanda bir gerçek aile hikayesidir kitabıma bir şans verin lütfen
5K 212 5
Mecburiyetlerinin altında kalmış bir adam ile aşkı kendinden büyük kadının hikayesi. ... "Sen çıplak ayaklarınla koşa koşa bana geldin ama o yol kana...