A Y I Ş I Ğ I

By kalben21

181K 13.1K 3.8K

♡ 𝑇𝑎𝑚𝑎𝑚𝑙𝑎𝑛𝑑ı ♡ ᴄ̧ᴀᴋıʀʙᴇʏ sᴇʀɪsɪ -3- ➷ Yaralı Bir Kalpte Her Geçen Gün Büyüyen Koca Bir Yangın. Ve... More

➷ Giriş ➷
➷ 1. BÖLÜM ➷
➷ 2. BÖLÜM ➷
➷ 3. BÖLÜM ➷
➷ 4. BÖLÜM ➷
➷ 6. BÖLÜM ➷
➷ 7. BÖLÜM ➷
➷ 8. BÖLÜM ➷
➷ 9. BÖLÜM ➷
➷ 10. BÖLÜM ➷
➷ 11. BÖLÜM ➷
➷ 12. BÖLÜM ➷
➷ 13. BÖLÜM ➷
➷ 14. BÖLÜM ➷
➷ 15. BÖLÜM ➷
➷ 16. BÖLÜM ➷
➷ 17. BÖLÜM ➷
➷ 18. BÖLÜM ➷
➴ 19. BÖLÜM ➴
➴ 20. BÖLÜM ➴
➴ 21. BÖLÜM ➴
➴ 22. BÖLÜM ➴
➴ 23. BÖLÜM ➴
➴ 24. BÖLÜM ➴
➴ 25.BÖLÜM ➴
➴ 26. BÖLÜM ➴
➴ 27.BÖLÜM ➴
➴ 28. BÖLÜM ➴
➴ 29. BÖLÜM ➴
➴ 30.BÖLÜM ➴
➴ 31.BÖLÜM ➴
➴ 32. BÖLÜM ➴
➴ 33.BÖLÜM ➴
➴ 34.BÖLÜM ➴
➴ 35.BÖLÜM ➴
➴ 36. BÖLÜM ➴
➴ 37. BÖLÜM ➴
➴ 38.BÖLÜM ➴
➴ 39.BÖLÜM ➴
➴ 40.BÖLÜM ➴
➴ 41.BÖLÜM ➴
➴ 42.BÖLÜM ➴
➴ 43.BÖLÜM ➴
➴ 44.BÖLÜM ➴
➴ 45.BÖLÜM ➴
➴ 46.BÖLÜM ➴
➴ 47.BÖLÜM ➴
➴ SON -2- ➴
➴ SON -1- ➴
➴ FİNAL ➴
🖤YENİ BİR KURGU🖤

➷ 5. BÖLÜM ➷

4.4K 272 165
By kalben21


Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Yıldızları yakmadan geçmeyelim lütfen.

❦  Bölüm Şarkısı : İncesaz; Geçsin günler.

🌾Keyifle okuyun..

                                ☾

Karahanlı'nın İki yanına koyduğu ellerinin arasında bedenini küçücük kalmış hissediyordu. Adamın iri cüssesini Hulk'a benzetmekle ne kadar da doğru bir karar vermişti. Şuan müsait bir zamanda olsaydı hiç şüphesiz ayağa kalkıp kendisini alkışlayabilirdi. Ama değildi. Hem de hiç değildi.

Açık omzunun üzerinde hissettiği nefesiyle titreyen ellerini piyanonun tuşlarına daha sert bastırdı. Ona aciz görmek istemiyordu. Güçlü görünmek istiyordu lakin bu kadar yakınındayken bu ne kadar mümkün olabilirdi bilmiyordu.

Karahanlı ise gidememişti. Kızın gözlerinde gördüğü üzüntülü bakışlarıyla onu gerisinde bırakıp gidememişti. Geri dönüp bahçenin en gölge alan yerine oturup saatlerce Asya'nın camını izlemişti. Hatta belli bir süre kızın camdan denizi izleyen bedenini iç çekerek izlemişti. Bu kadar güzel olması bir erkek için akla zarardı.

Zarardı ki artık aklını bir rafa kaldırmış gibi hareket ediyordu. Hem de bunca yıl verdiği savaşı göz göre göre kaybetmek uğruna. Kendisini kızın yanında, yanı başında bulması ona hata gibi gelmiyordu artık. Ondan.. Duygularıyla harmanlanmış gözlerinden uzak kalabileceğini düşünmüyordu.

Omzunun üzerinden uzattığı kafasını kıza döndürerek uzun bir nefes aldı. Bu solukla ciğerleri bayram ederken gözlerini kapatıp açtı. "Bana iyi gelen her şey sende birikmiş ay ışığı."

Asya, kesinlikle aklını kaçırdığını düşünüyordu. Bu kadar mı bozmuştu adamla kafayı. "Nefes al ay ışığı."  Nefesini tutmuştu değil mi? Titrek titrek verdi içinde tuttuğu nefesini ve peş peşe dolu dolu soluklar çekti dudaklarının arasından.

Karahanlı'nın dudakları konuşurken kızın saçlarına değiyordu. Bu da genç kızın neredeyse bayılmasına neden olacak gibiydi. Omzunun üzerinden kendisine bakan aşkından ölüp bittiği adam değilde bir canavarmış gibi tirtir titreyen Asya, kafasını çeviripte o gözlere bakamıyordu bile. Hala bakışları piyanonun üzerindeki parmaklarındaydı.

Kızın bu haliyle Karahanlı hafifçe güldü. Bu gülüşşe birlikte Asya'nın da dudakları kıvrıldı ve daha fazla öyle durmadan başını adama çevirdi. İkiside gülümseyerek birbirinin gözlerine bakıyordu şimdi. Asya'nın bakışları adamın yeşil gözlerinden ilk defa bu kadar yakından şahit olduğu gülümseyen dudaklarına indiğinde İç çekerek bir nefes aldı. Gülünce çok güzel bir adam olduğuna şahit oluyordu şuan. Ve bununla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu.

Kuzgunun içi gidiyordu kızın güzelliğiyle. Hangi masaldan çıkıp geldiğini soracak kadar mest olmuştu. Dudaklarındaki gülüşünü silmeden ilk defa bu kıza karşı bu kadar saydam davranarak mırıldandı. "İzninle  oturabilir miyim?"

Altı üstü yanına oturmak istiyordu. Ama Asya, sanki sevişebilir miyiz diyormuş gibi şaşkınca açılan mavi gözleriyle baktı Karahanlı'ya. Bu aşk illeti insanı gerçekten aptallaştırıyordu. Kalbini ağzında hissederek kafasını salladı. Çünkü Konuşamaya cesareti yoktu. Belki de hala daha hayal sandığı adamın kaybolmasından korkuyordu.

Ayağa diklenen adam iri bedeniyle kızın yanına oturduğunda Asya'yı rahatsız etmemek için dikkat etse de cüssesi fazlaca yer kaplayacak kadar genişti. Bu da bacaklarının genç kızın bacaklarına değmesine sebep oluyordu. Ama göz ucuyla Asya'ya baktığında bundan hiç şikayet eder bir yanının olmadığını gördü. Olsaydı tereddüt etmez kalkardı.

Adamın teninin sıcaklığını çıplak teninde hisseden genç kız, ayağa kalkıp tepinmek istiyordu. Etrafında dönerek çığlık atmak, içinde yaşadığı sevinci boş evi inleterek göstermek istiyordu. Ama yapmamalıydı. Yapmamalıydı!

Gitmemişti işte. Nedeniyle hiç ilgilenmiyordu. Tek ilgilendiği şuan hiç ummadık bir şekilde dibinde oturuyor olmasıydı. İkiside başlarını omuzlarının üzerine çevirerek birbirlerine baktılar. Aralarında minicik bir boşluk vardı. Neredeyse burun burunaydılar ve Asya o güçlü kollarının arasına girip adamın göğsüne sığınmak istiyordu.

Karahanlı ise hala gülümsüyordu. Bunca zaman taş duvar olan yüzü genç kıza bakarak sıcacık gülümsüyordu. Bu Asya için inanılır gibi değildi ama rüya da olsa çoktan uyanırdı öyle değil mi?

Kuzgun Karahanlı, piyanonun üzerinde duran nota defterinde aradığını bularak açtı ve Asya'nın gözlerine baktı. Hala yüzünde devam eden gülümsemeyle beraber! Asya bu şarkıyı biliyordu. Babasının çok sevdiği parçalardan bir tanesiydi bu. Ama anlayamadığı şey, adamın ne yapmak istediğiydi.

Karahanlı'nın dirseklerine kadar çekili olan gömleğinin altından damarlı kollarını görebiliyordu. Heycanla yutkunarak ellerini kucağında birleştirdi. Napıyordu böyle. Yine adamı röntgenlemeye başlamıştı. Ahh, bu çok utanç vericiydi. Azgın bir kız hiç olmamıştı ama şu yaptıklarına inanamıyordu.

Kucağındaki bakışlarını piyanonun sesiyle kaldıran Asya, şaşkınca adama baktı. Hiç acemi gibi değildi. Yıllarını vermiş gibi, ustaca basıyordu her bir tuşa. İnanamayarak gülümsedi. Kulağına dolan notalarla gözlerini kapattı ve daha da genişledi gülümsemesi. Yanaklarında ki gamzeler dolu dolu görünene dek gülümsedi ve adamın gülümseyen yüzüne tırmandı göz bebekleri.

Yıllardır acı çeken kalbi şuan halay çekiyordu. Kalbinin sahibiyle yaşadığı şu ana odaklanmaya çalışarak kendisini toparladı ve Hülyalı bakışlarını adamın yüzünden, keskin hatlarından ayırmadan başladı şarkıyı söylemeye. Hemde en içten söylemeye.

"Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar. Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar. Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aksın."

Karahanlı kızın sesiyle büyüleniyordu. Yaşadığı karanlık dünyasına sızan ay ışığının peşinden koşmaya başlamış gibiydi.  Hissettiği duygu yoğunluğu yüzündeki huzurdan anlaşılıyordu. Çalmaya devam etti ve kızın söylemeye devam edeceği mısralara geldiğinde elleri ezbere bildiği notaları çalarken gözlerini piyanodan çekip Asya'nın gözlerinin içine bakarak ona eşlik etti.

"Sen gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses ve içimde bir nefes olarak kalacaksın.
Sen gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses
Ve içimde bir nefes olarak kalacaksın."

Birlikte şarkı söylüyorlardı. Baş başa. Karanlık bir salonda. Loş bir ışıklandırmanın oluşturduğu Asya'ya göre romantik olabilecek bir ortamda. Karahanlı'nın her yerde şarkı söyleyebilen bir adam olduğunu asla düşünmüyordu. Bu, ona özel bir şeymiş gibiydi. Piyano çalışına ayrı, söylediği şarkıya eşlik etmesine ayrı şaşırıyordu. Kendi sesini bastırmıyordu da ben de burdayım, yanındayım demek ister gibi mırıldanıyordu anlamlı sözleri. Tıpkı şuan gözlerinin en içine bakarak tekrar mırıldanmaya başladığı gibi.

"Ömrüm sensiz geçse de aşkın gönlümde kalsın. Ömrüm sensiz geçse de aşkın gönlümde kalsın. Gülen gözlerin binbir teselli ile baksın. Gülen gözlerin binbir teselli ile baksın."

Omuz başları birbirine değiyordu. Hatta değmekten de fazlası birbirine yaşlanıyoruz. Şarkının sonlanmasıyla birlikte ellerinin piyanodan indiren Karahanlı, hala gülümsüyordu. Yanında oturan kızın kendisine olan bakışlarının elbette farkındaydı.

" Ön yargı, kötü bir şeymiş." Başını çevirdi ve Asya'nın ay gibi parlayan yüzüne baktı. Onu oldukça şaşırttığını görebiliyordu. Ağır ağır kafasını sallayarak kalın sesini nazik tutmaya çalıştı. "İnsanları şaşırtmayı pek sevmem."

Şanslı mıydı yani? Bunu mu anlamalıydı? Belki de o söyletiler sadece uydurma yalanlardı. Adamın şehir efsanesi gibi anlatılan o canavarla bir bağı yoktu. Kendisiyle söylediği şarkı bile nasıl manalıydı. Acaba dedi Asya o an. Acaba o da bir şeyler hissediyor olabilir mi diye geçirdi içinden hevesli hevesli. Bu hisleri bakışlarında parıltılara sebep olurken adamın gözlerinden ayıramadı gözlerini. Bir şey desin istiyordu. Bir şey desin ki şimdi o koca bedene sımsıkı sarılmak için bir bahanesi olsundu.

"Geçen akşam söylediklerime şahit olduğun için özür dilerim." Hangi söylediklerinden bahsediyordu acaba? Asya şuan öyle yüksek bir pembe bulutun üzerindeydi ki adamın kast ettiği sözlerini hatırlayamamıştı. Sanki yıllarca adamla yaşıyormuş gibi! Salonun sessizliğini bozan şey adamın sıkıntılı sesi oluyordu.

" Etrafımda birisinin olmasına alışık değilim. Ama senin ruhunun enerjisi beni rahatsız etmesi gerekirken aksine iyi geldiğini fark ettim." Hmmm hatırlamıştı Asya. Aklına gelen sözlerle hülyalı bakışları ciddileşti. Gülümseyen dudakları ise tebessümle yetinir oldu. Başını boşver der gibi sallayarak adama bakmaya devam etti. Bu işin sonunun  nereye çıkacağını merak ediyordu.

" Eğer sende istersen.." Duraksayan adama far görmüş tavşan gibi bakıyordu. Ne teklif edecekti ona. Yoksa. Yoksaa.. "Eğer sen de istersen.. Arkadaş olalım. Fena değilimdir arkadaşlık ilişkilerinde."

"Hı?" Afallayarak dudaklarından dökülen şaşkın nidasına elbette ki engel olamamıştı. Arkadaş mı? Doğru mu duymuştu? Onca seçenekleri varken, boynuna kadar girip kokusunu içine çekmişken, inanması zor ama onunla gülerek şarkı söylemişken Karahanlı onunla dalga geçer gibi arkadaş mı olmak istiyordu? İşte bu tüm hayallerini tekrar yıkmıştı. Asya, iri bedene kocaman sarılmak için dudaklarından çıkacak sözleri hevesle beklerken o sadece arkadaş mı olmak istiyordu yani? Artık fazla hayalperest olduğunu inkar edemezdi!

Gözlerini hızla adamdan çekerek dışarıdaki karanlık gökyüzüne çevirdi. Ve Omuzlarını rastgele silkeleyerek sessizce mırıldandı. "A-arkadaş. Tabii." Saramadığı yarayı saklarmış insan. Asya gibi. Hem de seve seve saklarmış.. Aslında her şeyden haberi varken, apaçık ortadayken bazı şeyleri reddetmek, bilmek istemiyordu. Belki o zaman hayat onun için daha keyifli olurdu.
Abisinden bile büyük bir adamla arkadaş olmak. Ne bekliyordu ki?

Kafasının içinde ki sesleri susturarak zorla gülümsedi. Başını adama çevirdiğinde yoğun  bakışlarıyla karşılaştı. Yüzüne öyle içten bakıyordu ki hissettiği bütün duyguları okuyormuş gibiydi. Zorla dudaklarını kıvırdı ve yukarıya sıyrılan eteğini önemsemeden ki ilk defa bir erkeğin yanında çok rahat hissediyordu yavaşça ayağa kalktı.

"İyi geceler.. Arkadaşım." Diyerek nazikçe oturduğu pufun kenarından doğru arkaya çıkarak tekrar adama baktı. Son kez. Duygularını manüpile ederek. Bir şey söylemedi Karahanlı. Ayağa kalkarak başını eğdi sadece. İstediğini almanın rahatlığı galiba diye düşünerek arkasını döndü Asya. Adımları saniyelik duraksasa da harcanmaya yüz tutmuş duyguları omzunu tutup geri dönmesini engellemişti. Adımlarını hızlandırarak merdivene yöneldi. Hemen odasına çıkıp uyumalıydı. Uyumalıydı ki bu gecenin bir rüyadan ibaret olduğuna kendisini inandırabilsindi.

                      **********

Kulağını tırmalayan yüksek sesli müzikle yüzünü buruşturan adam, lanetler okuyarak araladı gözlerini. Zaten gece boyu gözünü yummamıştı bir de sabahın köründe bu işkenceyi yapanın iyi bir yürek yediğini düşünüyordu.

Sert bir nefes verip iri bedenini çevik bir hareketle yataktan kaldırarak kapıya yönelmişti ki kenarda duran siyah tişörtünü alıp üzerine geçirdi. Kırarcasına açtığı kapıdan çıkarak bastığı yeri titretir gibi indi merdivenleri.

"Esma hanım!" Kükreyişi evi sallarken her an yanında soluğu alan kadının gelmemesine daha da öfkelenen adam, Sesin odağına gitmeye devam ederek bahçeye çıktı.
"Esma ha..." Sözleri ağzının içinde kaybolup gitmişti. Gözlerini kapatıp açarak gördüğü görüntüyü hazmetmeye çalıştı. Çünkü hiç beklemediği bir şeydi bu.

Asya, giymiş olduğu spor kıyafetleriyle çimlerin üzerine serdiği matta spor yapıyordu. O da yetmezmiş gibi çocukluğundan beri tanıdığı yaşlı kadında aynı şekilde yanındaydı. Zorla tutulduğu yüz ifadesinden belli olan kadın çok komik görünse de Karahanlı'nın yüz ifadesi daha komikti.

"GÜNAYDIINN." Kendisini fark eden genç kızın şen şakrar sesiyle daha da şaşırdı adam. Geceden sonra içine kapanacağını hatta yine ondan kaçacağını düşünüyordu. Gün daha yeni yeni kayıyordu. Bu enerjisine ise ayrı bir şaşırmıştı. Çıplak ayaklarını çimlerin üzerine basarak Asya'nın yanına kadar gitti. Kafasını yana eğerek yukarıdan aşağıya kıza bakarak soludu.

"Bu da ne demek oluyor sabahın köründe!"
Başının üzerine doğru eğilerek adeta tıslayan adama kocaman gülümseyerek bakan genç kız, Esma hanımın panikle ayağa kalmasına daha da güldü ve kafasını arkaya atıp adamın gözlerine baktı. "Spor yapıyoruz. Esma sultan seninde bu saatlerde kalkıp koştuğundan bahsedince sorun olmaz diye düşünmüştüm."

"Asyaaa, Asyaaa."

Sabır çeker gibi kızın ismini sayıklayan Karahanlı'nın bakışları ayakta mahcupça ellerini bağlayan yaşlı kadına döndüğünde "Hadi bu Çakırbey kafasına eseni yapıyor. Siz ne diye ortak oluyorsunuz Esma hanım?"

"Aaa o da ne demek! Sporun yaşı mı olur? Sen sabah sabah ne kadar da huysuz oluyormuşsun." Önemsiz bir şeyden bahseder gibi konuşan Asya mekik çekerken yerinden kıpırdamadan gözlerine diktiği gözlerini an olsun ayırmadı Karahanlı. Bu hali kalbinin beynini ele geçirmesini sağlasa da Kendisiyle cebelleşiyordu. Hem mekik çekip hem de gözlerine diktiği mavilere nasıl sabredebilirdi bilmiyordu.

"Esma hanım kahvaltıyı erkenden hazırlayın. Belli ki hanımefendi kapışmaya hazır. Acıkabilir." Yaşlı kadın yeterince utanmıştı. Hızlıca evin içine girerken Asya durarak adamın ne ima ettiğini anlamaya çalıştı. O sırada Karahanlı kızın ayaklarının dibine oturarak mekik pozisyonu aldı.

" Otuz da biter. "

Dudaklarını birbirine bastıran genç kız kaşlarını kaldırarak vay der gibi ifadesini büründü ve havalı ses tonuyla "Elli." Dedi. Kızın yüzündeki ifade adamın mimiklerine geçmişti. Kafasını sallayarak elini kıza uzattı.  Baygın bakışlarıyla adamın eline bakan Asya, özgüvenle sırıtarak geriye yattı ve sırtını mata verdi. Kafasını sallayarak gülümseyen Karahanlı'da geriye yattığında ikisininde çıplak parmak uçları birbirine değiyordu. Bu temas Asya için heycan yaratsa da sakinleşmeye çalıştı.

İkiside aynı anda yatıp kalkarak birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Genç kızın bakışlarını hırs harmanlarken Karahanlı'nın bakışları tamamen anın keyfini çıkarıyordu. Asya, yanmaya başlayan karın kaslarıyla zorlanmaya başlamıştı bile. "kırk iki."  İyi gidiyordu. Yapabilirdi. Babasıyla çok yapmışlığı vardı ama bu kadarını denememişti.

"İyi misin ufaklık?" Keyifle kıza odaklanan adamın eğlenen bakışlarıyla daha da bilenen Asya zorlandığı yüzüyle "Kırkaltı" dediğinde geri doğru sendeledi ve sırtı yere yattığında bir daha kalkamadı. Karahanlı oturarak kollarını dizlerine dayadı ve yorgunca yatan kıza baktı.

Asya çocuk gibi gülmeye başladığında ellerini karnının üzerine getirerek kasılan göbeğini ovdu."Hile yaptın yeşil dev! Ayağıma bastın kalkamadım." Kıkırdayarak devam eden genç kıza bakan adamın istemsizce dudakları kıvrıldı. Gözlerinin içine saklamak istedi o an Asya'yı. O'na özel olmasını, sadece kendisinin bu ömrü uzatabilecek gülümsemesini görmek istedi. Kapılıyordu. Günden güne elinde olmadan kapılıp gidiyordu bu kıza.

Ayağa kalkarak siyah eşofmanını gelişi güzel silkeleyip elini hala gülen kıza uzattı. Genç kız adamın eline baktığında Kıkırdaması sona erdi ve tebessüm ederek uzatılan ele tutundu. Ve gücünü kullanmasına bile fırsat vermeden onu yerden kaldırmasına izin verdi. Çok yakındılar. Bu yakınlık iki arkadaş için fazla değil miydi?

"Ben ayağına falan basmadım ufaklık. Sen bana yenildin."

"Egoist!"

Karahanlı'nın gülüşü daha da genişledi. Ve burnunun ucundaki kıza başını eğerek mırıldandı. "Ama bu egoist itiraf etmeli ki Çakırbey kanı taşıdığını kanıtladın." Bir Adım geriye çekilen Asya, adamın gözlerine bakarak soludu. "Arkadaşına ufaklık demen hiç hoş değil Karahanlı!"

Genç kız, arkasını dönüp gitmeye başladığında topladığı saçlarını çözdü. Bel çukuruna kadar salınan sarı saçları adamın kan basıncını artırırken Asya başını geriye, kendisine çevirdiğinde saçları savruldu. Bu görüntüyle nefesini tuttu Karahanlı.

" Hala arkadaşız öyle değil mi? Hani gece öyle demiştin." Yoğun bakışlarıyla kafasını sallayan adama tekrar gülümseyen Asya arkasını dönüp giderken Karahanlı, kendi kendine dişlerinin arasından tısladı. "İyi bok yedim."

Asya buydu işte. İçinde kopan fırtınaları kalbinin odasına kilitleyecek kadar güçlü bir kızdı. Hiç bir beklentisi yokmuş gibi davranıp içine dünyaları sığdırmaktan yorulmaya bir insandı.

O'na yakın olmakla iyi mi yapıyordu kötü mü yapıyordu bilmiyordu. Arkadaş adı altında hislerini bastırmanın sonucunu o da göremiyordu ama iyi olmayacağını hissedebiliyordu. Yine de vazgeçemiyordu ondan. Ömrü boyunca bu aşkla yanacağını bilse de sevmekten vazgeçmeyecek, bıkmayacaktı. Eline bu fırsatın bir daha geçmeyeceğini de biliyordu. O zaman yapması en mantıklı şeyi yapıyordu işte. Onunla güzel anılar kazıyordu hayatına.

Esma hanım bahçedeki masaya donattığı kahvaltıyla mutfağa geri giderken Asya, masaya çoktan kurularak kendisini bekleyen adama "Afiyet olsun." Diyerek kendi yerine oturdu. Yıllarca tanıdığı o buz gibi bakışlara sahip olan adam, kabuğunu kırıyor gibiydi. Kendisine artık nefret ediyor gibi bakmıyordu mesela. Taş duvar gibi hissetmiyordu mesela. Ve bu sadece üç günde gerçekleşmişti.

Çok konuşmuyorlarlardı ama bakışlarıyla anlaşıyordu onlar. Bu Asya için imkansızın gerçekleştiği anlardı. Adamın karşısında yemek yemekten çekiniyordu ama buna da alışmıştı genç kız. Çatalın ucundaki domatesi ağzına götürürken korumaların hararetle bahçeden içeriye taşıdıkları şeylerle adama çevirdi bakışlarını.

"Neler oluyor?"

Nazikçe kahvaltısını eden adam, kızın gözlerine bakarak kafasını hadi der gibi sağa yatırdı. Kaşlarını çatan Asya, ayağa kalkarak eve giren adamla birlikte ayağa kalktı ve merakla peşine takıldı.

Merdivenlerden bir alta indiklerinde korumalar saygıyla hazır ola geçtiler. Karahanlı başıyla adamlarına selam vererek
İkinci kapının önünde durdu ve eliyle kıza geçmesi için yol gösterdi. Asya beklemeden içeriye girdiğinde gerisinde kalan adama baktı. "Buna gerçekten gerek var mıydı?"

Koca bir revir odasını fizik tedavi için hazırlatmış, her ne lazımsa en ince ayrıntısına kadar titizlikle yerleştirtmişti bile. "Bu konu tartışmaya kapalı Asya. Bana emanetsin ve.."

"Ben kimseye emanet falan değilim. Öyle olsaydı babam Ufuk'un evini hazırlamadı."
Niye öyle bakıyordu? Yeşil gözleri neden kapkara olmuştu? Stresle yutkunarak bedenini tamamen adama çevirdi. Ve Karahanlı'nın dişlerinin arasından konuşmasıyla bütün sorularının cevabını almıştı." Ufuk?! "

"Ufuk. Hani gelen dok.."

"Kafa bulma benimle! Beye n'oldu?!" Ups! Doğru mu duyuyordu. Şuan aklına gelen ihtimalin gerçek olması için nelerini vermezdi ki! Hani kendisini kıskanma ihtimali olan ihtimal için..

"Ben öyle gelişine söyleyim de ne var bunda?"

"Erkekler. Senin düşündüğün kadar masum değillerdir Asya. O yüzden sınırlarını her daim çizmelisin." Adamın sözleriyle kaşı kavisle kalktı Asya'nın. Salık saçını düzeltir gibi yaparak tekrar adama baktı. "Bir erkeğe ismiyle hitap edince mi o çizgiler kalkmış oluyor yani."

"Hayır ufaklık! Samimiyet ordan başlıyor diyorum."

"Peki bundan sana ne?" Adamı böyle sustururlardı işte. Dut yemiş bülbül gibi yüzüne bakan adama kafasını sallayarak göz kırpan Asya sorduğu bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyordu. Afallamış suratını saniyeler sonra toparladı Karahanlı. Ve geniş Omuzlarını dikleyerek boğazını temizledi. "Beni.. Beni ilgilendirdiğini söylemedim zaten. Sadece uyardım."

Yalandan gülümsedi Asya ve burnunu havaya dikerek kırıldığını belli etmeden konuştu. "Güzel. O halde tedavim boyunca ilgilenmediğin bir yerde bulunma lütfen!"
Trip atarak odayı terk eden kızın peşinden baka kalan adam, dişlerini sıkarak ağzının içinden küfretti. Bu durumdan hiç ama hiç hoşlanmamıştı. Eliyle kirli sakallarını sıvazlayarak kızın haklı olduğuna karar verdi. Burada bulunmamalıydı.

                       **********

Karahanlı'nın tükürdüğünü yalamak gibi bir huyu hiç yoktu. Taa ki şu ana kadar. Duvara yasladığı sırtıyla ve kaslı kollarını birbirine geçirmesiyle kaşlarının altından izliyordu onları. Kıza temas ettiği her an beyninden vurulmuşa dönse de yüzü çok sakin görünüyordu. Duygularını kontrol etmekte ustaydı.

Ufuk gergindi. Hem de hiç olmadığı kadar ve bu gerginlikle tedaviyi ne kadar sağlıklı yürütebilirdi bilemiyordu. Sıkkınlıkla bir soluk verip Asya'nın oturduğu sedyeye uzanması için eliyle işaret verdi. "Tişörtünü çıkarıp uzan lütfen. Omuz başlarından aşağıya doğru sinirleri uyaracağız."

Karahanlı hızla sırtını duvardan çekerek kararan yüzüyle yaklaşık yarım saattir kızın elini, bileğini masaj adı altında elleyen adama baktı. Ya Asya'ya ne demeliydi. Doktora hiç itiraz etmeden elini tişörtünün uçlarına attı. Bu hareketine inanamaz bakışlarını yollayan adam, kızın çıplak göbeğini görmesiyle hırıltılarla konuştu.
"Höst ulan! Yok öyle bir şey!"

Ufuk sıktığı dişleriyle adama bakarken Asya, seansın başından beri orada öyle sessizce dikilmesine zaten yeterince Şaşkındı. Bir de bu öfkeyle bağırması sabrını zorluyordu. "Beyefendi sizin yüzünüzden seansın başından beri zaten sağlıklı bir tedavi uygulayamıyorum. Böyle her işime karışacak mısınız? Ne bu böyle canım Azrail gibi dikildiniz başıma!"

Doktorun dibinde biten adam uzun boyuyla yukarıdan aşağıya sinirle bakarak tısladı.
"Ne olduğumu bilmen güzel. Şimdi çek o ellerini Asya'nın üzerinden."

"K-karahanlı! Ne yapıyorsun?!" Asya'nın korkuyla endişenin harmanlanmış sesiyle gözlerini genç kıza çeviren adam, beklemeden bedenini de ona çevirerek nazikçe tişörtü giymesini sağladı. İyice göbeğini kapattıktan sonra da hala sedyenin üzerinde oturan kıza eğilerek mırıldandı. "Müsade etmem. Cehenneme at beni daha iyi."

Sakince kulağına mırıldanan adama bir sanane daha gelecekti ki çoktan ayağa kalkarak Ufuk'un önüne dikildiğini gördü.
"Ne bekliyorsun lan! Yallah, hadi!"
Neye uğradığını hayretle izleyen Ufuk korkuyla yerinde sıçrayarak bir adım gerilediğinde konuşmak için ağzını aralamıştı ki Karahanlı bu sefer bağırmaktan çok adamın yüzüne doğru tısladı. "Canını almamı mı istiyorsun illa! Siktir git ulan!"

Karahanlı'nın küfretmesiyle gözleri kocaman açılan Asya, adamın onu daha ne kadar şaşırtabileceğini düşünüyordu. Ufuk hızla kapıya dönüp çıkarken genç kız peşinden gitmek için hareketlendiğinde bileğinde hissettiği parmaklarla olduğu yerde kaldı. "Ufuk.."

"Asya! Beni katil edeceksin bak İnatla Ufuk deyip durma!"

Gerisine dönen kız önce bileğine sonra da adamın sinirden patlayacak gibi duran gözlerine baktı. "Adam benim doktorum! Ne yaptığını sanıyorsun sen? İnanamıyorum resmen tehdit ederek kovdun onu! Mafya mısın sen be!"

Son söylediği şeyin saçmalığıyla gözlerini kapattı. Öyleydi değil mi? "Doktormuş! Peehhh. Papucumun doktoru. Ben adamın zihnini alnından okurum. Görmüyor musun nasıl bakıyor sana?!"

'Sanane be adam sanane! Hem o ki insanların zihnini okuyabiliyorsun bunca yıl benimkine hiç mi denk gelmedin?!' Bağıra bağıra bunu söylemeyi o kadar çok isterdi ki. Ama diyemedi.

" Etrafımdaki insanlara karışma hakkını sana kim veriyor Karahanlı! Adam sadece işini yapıyordu."

Bileğini bırakan adamdan korkmadığını söylese yalan olurdu. Çünkü zaten ara sıra gördüğü adamın bu hallerine ilk defa şahitlik ediyordu. Ateş püskürten ejderha gibi, her şeyi duvara fırlatıp parçalayan Hulk gibiydi. Öfkeli. Ve bu öfkeyi zorla bastırıyor gibii bakıyordu gözleri.

"O adam senden hoşlandı. Bunu göremeyecek kadar toy muyum ben! Bunu gördüğüm halde onu evimde barındırır mıyım?! Ağzına sı..."

"Ay susar mısın artık! Küfredip durmasana kaba adam! Geldiğine gelmediğine pişman olmuştur zaten. Evde koca bir Hulk varken nasıl olmasın değil mi?" Karahanlı'da Asya'nın imalı öfkesini ilk defa görüyordu. Sevmişti kızın bu hallerini ama bu konu hassastı.

" Aklını okuyabiliyorum Asya. Babanla ben konuşacağım ve uygun bir dille anlatırım. Emin ol o da böyle yapardı. "

" Ne güzel. Sen her şeyi düşünmüşsün. İyi günler o halde!" Gözlerini devirerek revirden çıkan Asya olanlara inanamıyordu. Dün gelen doktoru bugün kovmuştu resmen. Elini yüzüne sert olmadan vurarak sinirli nefeslerini alıp verdi.

Bu adam iyice ayarsızlaşıyordu. Nasıl baş edecekti onunla böyle. Ya tut elimden ya da gözlerin bile değmesin bana diye bağırmak istiyordu. Ama maalesef ki hep istemekle kalıyor icraata dökemiyordu. O'nsuz hiç bir yeri evi olarak benimseyemezken o'nunla da olamıyordu. Kimi kandırıyordu ki? Adam onu sevmediğini de haykırsa Asya bu sevdadan vazgeçemezdi. Karşılığı olması için sevmemişti ki Kuzgun Karahanlı'yı. Kalbi onu seçtiği için, sevginin ne demek olduğunu onunla öğrendiği için seviyordu onu.

Odasına çıkıp hızla kapıyı kapattı ve kafasını geri duvara yasladığında minik bir hıçkırık kaçtı dudaklarının arasından. Elinde olmadan. Tenine dokunuyordu Asya yanıp kül oluyordu. Gözlerine dalıp gidiyordu Asya ölüyordu. Bu kadar mı kördü Karahanlı?

"Öldüğüm gün bile gelsen, bütün her şeyi unutup çocuklar gibi sevineceğim. Kalkıp sımsıkı sarılacağım o koca gövdene." Duygulu sözlerine eşlik eden göz yaşlarını da seviyordu. O'nun için ağlıyorlardı değil mi? Nasıl sevmezdi.

                            **********

Bugün akşam üzeri otele gideceği için odasında günün devamını geçiren genç kız, yeterince sıkılmıştı. Beynini rahatlatmak için güzel bir duş aldı. Sonrasında da üzerine mavi çiçekli bir elbise giydi.

Kalın askılı elbisenin belden büzgüleri vardı. Etekleri ise uçuş uçuştu. Dizinin üzerindeki bu elbiseyle eski zamandan çıkagelmiş gibiydi. Uzun saçlarını da dağınık geniş bir topuz yaparak önlerden bir iki telini yüzüne aşağıya serbest bıraktı. Güzeldi. Hatta güzelinde ötesiydi.

Hemen hemen bir saat sonra çıkacaktı. Bu süre de evi gezmeyi düşündü. Karahanlı'nın ortalarda görünmemesini fırsat bilerek buna karar vermişti tabii. Yoksa meraklı gibi görünmek asla istemezdi.

Odasında dışarıya çıktığında uzun hole gelişi güzel baktı. Burası ikinci kat oluyordu. Aslında üç. Girişin de bir alt katı olduğunu bugün öğrenmişti değil mi? Üzerinde bir buçuk kat daha vardı. Buçuk demeye bin şahit lazımdı aslında çünkü Villanın arka tarafına doğru başka bir boyut açılıyordu adamın devasa atölyesiyle. Kötü bir şekilde görmüştü orayı ama görmüştü işte. Bir daha da unutması zaten mümkün değildi.

Üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldiğinde duyduğu sesle kaşlarını çattı. Alt kattan geliyordu ve bu ses kemençe sesiydi. Evet evet yanılmıyordu karadeniz yöresine aitti bu şarkı. İnsanın içini kıpır kıpır ediyordu. Genişçe gülümseyerek alt kata ordan da ses sisteminin açık olduğu mutfağa yöneldi.

"Nereye gideyisun kız sallana sallana.
Rizenun güzelisın, öyle dedilar bağa
Nereye gideyisun kız sallana sallana
Trabzon güzelisin, öyle dedilar bağa."

Duyduğu sözlerle daha da geniş gülümseyen Asya inanamıyordu kulaklarını dolduranın karadeniz türküsünü olduğuna. Gerçi bu evde Karahanlı'nın piyona çaldığını görmüştü. Buna da inanabilirdi.

Yaklaştıkça türküye eşlik eden kalın bir ses işitti. Sesinden de anladığı kadarıyla baya da eğleniyordu. Bu evde Karahanlı'nın başkasını görmemişti. Tabii korumaların dışındaki onların içeriye girmesi mümkün değildi. Aklına son anda Çetin geldi. Karahanlı'nın sağ kolu olan adam.

Mutfağın kapısından içeriye kocaman gülümsemesiyle girdiğinde kahve makinasının önünde arkası dönük bir adam gördü. Bu adam Çetin değildi. Boyda postta sıkıntı yoktu ama Çetin sarışındı. Bu adam ise kumraldı. Güneşin altında fazla kalmış gibi yanık bir de teni vardı.

"Sevdaluk ede ede, oldum sakalli dede.
Vuruldum bir güzele, indi gözume perde ooyy." Eğlenceli haliyle söylemeye devam eden adamla gülümsemesi hiç solmadı Asya'nın. Kapıdan içeriye bir adım daha atacaktı ki adam önünü döndü ve göz göze geldiler.

Kocaman gülümsemesi usul usul solarak dümdüz bir ifade takındı. Tıpkı adamın da ifadesi gibi. Neler oluyordu burda! Bu.. Bu nasıl olabilirdi! Şaşkınlıktan bir şey konuşamayan genç kızın ağzından yarım yamaklak tek bir isim döküldü.

"Kartal?!"





🍂 Beğenilerinizi ve yorumlarınızı yaptınız öyle değil mi?

❦ Çokça Sevgiyle Kalın..

Continue Reading

You'll Also Like

782K 30.5K 43
"Madem okula gitmeyeceksin kahvaltını yap seninle meydana inelim."Merak ediyorum acaba bu küçücük yerde daha ne kadar şeyler çıkacak. "Olurda orda n...
721K 44.8K 49
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
638K 18.7K 26
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
94.1K 16.3K 125
Bir sanat tarihi öğrencisi ve kadınlardan yana yaralı genç bir iş adamının yolu kesişirse... Kapak tasarımı @viskidekifangirll arkadaşımıza ait kendi...