Mavi Kuş ile Küçük Kız

By yazarrkasa

24.3K 3K 3.5K

"Uzatmayacağım Baba. Paraya sıkıştım." Kafası ile beni işaret etti. "Kızı kaça okursun?" Ne demek istedi? Ne... More

Ön Bölüm
Bir İstanbul Masalı
Şimdi Okullu Olduk
İlk İş Günü
Hasta Doktor
Sancho Panza
Hikayenin Başlangıç Noktası
Sevda Tepesi
Dikkatli Mi Olalım?
İçerde misin? -İçerdeyim Baba.
Düşler Sokağı
Benim Küçük Sevgilim
Bir zamanlar sevdiğin aşkı bildiğin oldu mu?
Senin Kokun Başka Boşver Louis Gucci Prada
Kayarken İzledim Şehri Parmak Uçlarımda
kalbim ağrıyor doktor
Tadımlık
İşler Karışıyor
yine yeniden merhaba
Dobby
Luna Park
Süpriz Sonlu Bölüm
Cevapsız Sorular
Nikah Günü - ilk kısım-
Düğün 2
en heyecanlı yerinde biten bölüm :)
Uzun bir aradan sonra gelen bölüm

Benim Yarın Düğünüm var.

510 69 78
By yazarrkasa


selam kuzular...

burayı boşladım sanıyorsunuz ama iki haftadır çok ağır bir nezle geçiriyorum. ve biliyorsunuz ilk mescidimiz, kalbimiz, gözümüzün nuru Aksa'da olanlar çok acı. inanın içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. panda gibi tüm gün yatıp kendimi dış dünyaya kapatmak istiyorum. engel olamadığım bir savaşın acısı göğsümün üzerinde bastıran çamurlu bir asker postalı gibi ağırlık yapıyor. Rabbim masumlara el uzatanları Kahhar ismiyle kahru perişan etsin... İsrail'in yıkılışını görmeyi bizim şu fani gözlerimizle görmeyi nasip etsin inşallah..

hepinizi seviyorum...

selam ve dua ile..

bölüm kısa biliyorum devamı düğün/nikah olarak yazmayı planlıyorum bu hafta sonuna kadar yetişirse eklerim inşallah...

xo xo xo

***


Sanırım.

Ve galiba.

Ben evleniyorum kızlar!

Yani ben bu adama nasıl hayır diyeyim? Yazık değil mi bana?

"Peki ailen ne olacak? Karşı çıkmayacaklar mı bu duruma?"

Ne de olsa her türk filminde ve türk dizi tarihinde olduğu gibi fakir kız ve zengin oğlanın evliliğine zengin oğlanın annesi muhakkak itiraz ederdi. Bu yazılı olmayan bir kanundur. Hepimiz biliyoruz değil mi?

"Bunu iki yoldan çözebiliriz," dedi Rüzgar kahvesinden bir yudum alıp sakince bana bakarak. "Onlara haber vermeden, kendi aramızda halledebiliriz. Çünkü biz yetişkin insanlarız." Kaşlarını kaldırıp bana baktı. Bir cevap bekliyor gibiydi ama cümledeki soru işaretini göremediğim için bir tepki de vermedim. "Ya da ailemi karşımıza alıp olayları büyütebilir, süreci uzatıp onları ikna edene kadar son gücümüze kadar savaşıp mücadele edebiliriz."

Kahvemden bir yudum aldım. Seçenekler oldukça çetrefilli sevgili okuyucu. Ailesinin haberi olmadan huzurlu bir şekilde evlenmek mi yoksa kavga dövüş bir mücadele içine girmek mi? Bilemedim doğrusu.

"Sen seç prenses. Annemi işin içine katıp her şeyi zehrine boyamasına izin verebilirsin. Ya da gittiği yere kadar sen ve ben, sadece ikimizin olduğu bir dünyada mutlu ve huzurlu yaşayabiliriz."

Gözlerimi kısarak Rüzgar'a baktım.

"Bence sen kelime oyunu yapıyorsun. Seçenekleri çarpıtıyorsun gibime geliyor. Belki annen çok sevinecek evliliğimize. Belki destek olacak bize?"

Tamam bu ihtimali söylerken bile ağzımda kötü bir tat bıraktığını inkâr edemeyeceğim. Bu riske değer miydi? Yani Rüzgâr ailesine haber vermek istemiyorsa bu onun sorunu olmalıydı. Sonuçta benim babam evliliğimize razıydı.

Rüzgâr kesik bir kahkaha attı. Gülmekten çok öksürmek gibi bir tepkiydi.

"Semiha Aksoy'dan bahsediyoruz. Kabul etmiş gibi görünse bile, ki bunu bizi hayattan bezdirmeden yapmayacaktır, babamın durumunu bahane ederek düğünü ertelememizi isteyecektir. Ve seni kendine benzetmek, sosyeteye hazırlamak için de bunaltacağından eminim. Kendi halimizde küçük bir tören yapmak senin için çok mu özensiz olur? Yani Çırağan'da yapılacak bir düğünü mü tercih edersin?"

Ah hayır tabi ki yalak başında bir düğün yapma niyetim yok. Düğünleri de oldum olası sevmem zaten. Ayrıca düğünüme babam ve kardeşimden başka gelebilecek bir akrabam da yok. Yine de uğursuz bir başlangıç yapmak ne kadar doğru olur bilmiyorum.

Kahve fincanımın tepesine bakarak düşüncelere dalmıştım. Rüzgar sessizliğime daha fazla dayanamayıp konuşmaya devam etti.

"Benim tek istediğim seninle olmak. Sadece seninle. Sen de sadece benimle ol istiyorum. Doyumsuz annemle, hasta babamla ya da hastalıklı abimle değil. Ben garip bir çocuk doktoru, Rüzgar Aksoy'um. Benimle sadece ben olduğum için evlenir misin küçük kız?"

Eridiniz değil mi? Benim kalbim yaz günü güneşte kalmış vanilyalı dondurma kıvamında.

"Bu bir evlenme teklifi mi?"

Her genç kızın duymayı beklediği bazı sözler vardır. Seni seviyorum, benimle evlenir misin, pırlantanı nasıl istersin gibi cümleler işte, bilirsiniz. Bazı düşünceler kelimelere döküldüğünde daha güzel olmuyor mu sizce de?

"Seni babandan istedim ben deli kız. Evlenmek istediğimi daha yeni mi anlıyorsun acaba?"

Kaşlarımı çattım ve surat ifademi küskün bir hale getirmeye çalıştım.

"Neden romantik olamıyorsun ki?"

Rüzgar sırıtarak yüzüme baktı. Gözlerindeki ışıltı kalbimde yumuşak bir dokunuş gibiydi. Bana her baktığında böyle gülümsemesi için ne feda etmem gerekirdi? Hepsine razıydım.

"Dedi evlenmeden yanına yaklaştırmayan küçük cadı."

Gözlerimi devirdim.

"Romantizmden anladığın sapık şeylerse almayayım. Ama güzel sözler, jestler de romantiklik sayılır. Erkeklerin anlamadığı bir şekilde biz kadınlar bunlara da razıyız yani. Bil istedim."

Rüzgâr dudaklarını düz bir çizgi halinde birleştirip bana hınzır bir ışıltı ile parlayan zümrüt gözlerini dikerek ruhumu gıdıklamayı başardı. Kendimi tehlikeli bir oyunun içinde hissedip korku ve heyecan yüklemesi ile kalbime kan pompalamaya başladım. Hayır onu kışkırtmak değildi niyetim. Ama birazcık öyle yapmış olabilirdim.

"Bunu aklıma yazacağım gül güzeli." Kahvesinden bir yudum aldı. "Ne yapıyoruz şimdi? Bir karar verdin mi?"

Tüm sorumluluğu benim üzerime bırakmış olması rahatsız edici olsa da kendimi karar mekanizması olarak hissetmek de biraz gururumu okşamıştı.

"Şimdi ailenden habersiz benimle evleneceksin. Ama benim ailemin haberi var. O zaman ben seni kaçırmış oluyorum." Kahkaha attım. Bu terslikte bir iş vardı. Ve komik görünüyordu.

Rüzgar ellerini göğsünde birleştirip hayret nidası ile "Ay ben şimdi kocaya kaçmış kız mı oluyorum?" dedi yapmacık bir şekilde. Birbirimize kısa bir an baktım ve kahkahalarla gülmeye başladık.

Okuduğum hiçbir kitaba, izlediğim onca romantik filme, dinlediğim aşk hikayelerine benzemeyen bizim hikayemiz de böyleydi işte. Hayat kadar karmaşık masal kadar güzel ve bazen gerçek olamayacak kadar zor. Ama yine de onunla olmaya değecek acılar kazanmıştım. Hepsinden razıydım. Hepsini alıp başımın üzerinde, kalbimin ortasında, avucumun içinde gezdirebilirdim. Eğer yanımda o olacaksa tüm yel değirmenlerine gözüm kapalı savaş açabilirdim. Ve eğer Rüzgâr bana yel değirmenleri ile savaşacağını söylerde onunla yan yana durup hepsine karşı koyabilirdim. Böyle de bir aşıktım işte. Beni sorgulama sevgili okuyucu. Ben kalbimi sorgulamayı çoktan bıraktım.

Kahvelerimiz bittiğinde nüfus cüzdanımı Rüzgar'a teslim etmiştim. Sonra pizzalarımız geldi. Ağzımın tadı mı güzeldi kafam mı güzeldi bilmiyorum ama yediğim en lezzetli pizzaydı. Pizzalarımızı yerden televizyondan Ruhların Kaçışı animasyon filmini izledik. Ben daha önce de izlemiştim ama bunu Rüzgar'la beraber tekrar etmek filme başka bir tat, başka bir duygu katmıştı.

"Sanırım senin sevdiğin şeylere alışmak beklediğimden da kolay olacak."

Rüzgar'a baktım. Benden kaçıyor gibi koltuğun diğer ucunda oturuyordu. Bunu daha öncelerde benim yaptığımı düşünürsek şimdi ondan geri dönüş alınca oldukça itici ve kırıcı bir davranış olduğunu da fark etmemi sağlamıştı. Eğer bana dokunursa ya da ben ona dokunursam hani o filmlerde bir anda birbirine aç vahşi hayvanlar gibi saldıran aşıklar gibi ne olduğunu bile anlamadan birbirimizi kül edeceğimizi biliyordum. Bu beni korkutuyordu.

"Bu bir iltifat mı acaba?"

Rüzgâr derin bir nefes aldı. "Şu an çok yakınımda duruyorsun küçük kız," dedi bastırılmış, boğuk bir ses tonuyla. "O ince ses tonunu kullanmaya devam edersen kanepeyi ateşe verecek şeyler yapabilirim."

"Kanepeye yazık olurdu tabi," dedim yutkunup titreyen ellerimi dizlerime doğru bastırarak. Ensemden alnıma doğru uçuşa geçen bir ateş topu nefes almamı engelliyordu. Rüzgar'ın kanepeden yavaşça benim yanıma doğru kaymasını hipnoz olmuş gibi donuk gözler ve hissiz bir bedenle izledim. Yakınıma doğru gelirken ona itiraz etmemi bekliyor gibiydi. Ama ben tek bir sesli harfi bile dudaklarımdan dışarı atacak gücü kendimde bulamıyordum.

"Bana dur de küçük kız," dedi Rüzgâr. Sanki bunu söylememi gerçekten istiyormuş gibi acı çeken bir ifade gözlerine yerleşti.

Benimse kafamda "Hadi deli oğlan, hadi belime dolan..." diye başlayan şarkı Hadise'nin tiz sesi ile beraber çalmaya başlamıştı bile.

İşler kontrolden çıkmak üzereyken her türk filminde olan o sahne bizim için de vuku bulmuş ve ısrarla çalan kapı ile inatlaşıp onu duymazlıktan gelen Rüzgâr arasında kısa süreli bir mücadele olmuştu. Sonunda kapı kazandı tabi. Kapı bir Rüzgâr sıfır.

Gelenler Betül ve Yağız'dı. Kavga etmiş gibi görünüyorlardı. İkisi de asık suratlı ve sessizdi. Yağız Betül'ü eve bıraktı ve kapıdan içeri bile girmeden gitti. Oysa kapının önünde yatmak gibi huyları vardı.

O gece Betül'den doğru düzgün bir bilgi alamadım. Ama artık bu ikilinin arasındaki her neyse onu öğrenmek ve elimden gelen tüm pozitiflikle sevenleri bir araya getirmek istiyordum.

Tabi önce gitmem gereken bir nikah vardı. Bu konu biraz daha beklemek zorundaydı.

Continue Reading

You'll Also Like

5.3K 648 11
"Ve sen gittin, ve dağ çöktü" İlk yayım 11 A r a l ı k 2021 Bitiş 14 A r a l ı k 2021 Sağ ayağınla, bu dünyayı ürkütmeden içeri gir. Zehra uyuyor, İh...
765K 34.1K 19
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
233K 10.4K 26
Soğuktan donmuş ellerini cebinden çıkardı. Sadece bir kez kapıya vurması ile kapının açılması bir olmuştu. Hazırlıksızca karşısında duran adama baktı...
26.6K 1.8K 20
Gece yarısı uyanmalarımda bile özledim seni. Hangi duvara baksam sen, hangi boşluğa dalsam sen gibi. Seni özlemek; Senden gayrısını duymayacak ama, S...