Şimdi Okullu Olduk

1.1K 149 125
                                    


Yerimde kıpırdanıp oturuşumu düzelttim. Arabanın deri koltuğunda kaymadan durmak benim bu yolculukta verdiğim en büyük mücadelelerden biriydi. Bir diğeri ise yanımdaki adamın yakışıklılığına ve tatlı diline karşı kendimi mahcup etmeden hayranlığımı gizlemekti. İkisi de çok zordu sevgili okuyucular. Kaya Ersoy tatlı tatlı konuşup sorular sorarken ağzımın suyu akmadan cevap verebilmek beynim ve kalbim için oldukça yorucu bir aktivite oluyordu. Bana cam gibi parıldayan mavi gözleri ile tatlı tatlı bakıp köy hayatını, okulumu, İstanbul'u nasıl bulduğumu soruyordu. Açıkçası henüz İstanbul'u bulduğumu düşünmüyordum. Yani rahatsız bir tren yolculuğu, mideme inen bir vapur yolculuğu ve araba ile yaptığımız küçük şehir turu dışında bir şey görmemiştim henüz. Kaya bey soru sormadığı zamanlarda dışarı bakıp yüksek binaları, kalabalık trafiği ve yollarda gezen kalabalık insan yığınını gözlemlemeye çalışıyordum ama bunları televizyon izlerken de yapabilirdim zaten. İstanbul bana hala uzak bir şehir gibi geliyordu.

"Bilmiyorum ki daha dün geldik."

Kaya bey gülümsedi. Güldüğünde yanaklarında küçük çukurlar oluşuyordu. Bu çukurlar hem daha sempatik hem de daha çekici görünmesini sağlıyordu. Kalbimde de çukurlar açılıyordu o gülünce. Belki bir gün içine onlarca çiçek dikeceğimiz çukurlar açıyordu farkında olmadan. Kayacığım ayıp oluyor ama, gönlüme kaçak çukurlar açma sonra belediye bu çukurları kapatırsa ikimiz de kahroluruz benden söylemesi. Bunlara imar almak lazım!

"Doğru haklısın. Boş bir günümde seni gezdirebilirim belki. Okula kayıt mı olacaksın bugün?"

Beni mi gezdirecekmiş? Öyle dedi değil mi? Allah'ım bu kulaklar neler duyuyor? Kulaklarımın duyduğu ile kalbimin anladığı arasında çok büyük farklar var bayım. Lütfen bana acıyın...

"Evet kayıt olacağım."

Yani becerebilirsem inşallah. Çok da umutlu olduğumu söyleyemem. Daha önce okul işlerimi tek başıma halletmiştim ama küçük bir ilçede okuduğum için sorun olmamıştı. Oysa bu seferki boyumdan büyük bir maceranın ilk adımı olacaktı. Ve bilirsiniz; ilk adımlar hep en zor olanıdır.

"Paran var mı?"

Sağ kroşe! Adamımız sert bir yumruk darbesi ile genç kızı afallatmayı başardı sayın seyirciler! Genç kız darbenin şiddeti ile ringin bir köşesine savruldu. Bu maç büyük farkla biter benden söylemesi.

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Böyle bir soru beklemiyordum. Bir abi şefkati ile bana paran var mı diye sormayacaktın Kaya Aksoy. Narin kalbimi kırdın! Kafamın içinde 'sevdiğim kız bana abi dedi' şarkısı çalmaya başladı bile.

"Şey..." diye kekelemeye başladım. "Yanıma yeterince para aldım... Sanırım."

Kayacığım kaliteli ceketinin cebinden cüzdanını çıkarıp içinden mavi mavi banknotlar çıkarırken bana bakmadan konuşuyordu.

"Üniversite okumanın gerçekten masraflı bir yolculuk olduğunu biliyor muydun?"

Ya yemişim masrafını! Benim gururum ne olacak beyefendi? Sevdiğim adamdan harçlık alacak değilim burada. En azından bu kadar erken değil.

Demedim tabi ki. Abartmayın siz de. Sevdiğim bey falan. Yok o kadar da değil. Alt tarafı biraz aşık olmuş olabilirdim ama abartacak bir durum yoktu. Durum kontrolüm altında. Güvenin bana.

"Ben çalışabilirim!"

Hoppala! Aklımdan geçenle ağzımdan çıkanın uyuşmadığı o malum zamanlardan birindeydik. Üstelik bunu gereksiz bir heyecanla yapmıştım. Adamın suratına höykürmüştüm.

Mavi Kuş ile Küçük KızWhere stories live. Discover now