Cevapsız Sorular

430 66 88
                                    


"İnanmıyorum Gülce. Bunu bana şimdi mi söylüyorsun?"

Gözlerimi devirip Betül2e imalı bir bakış attım. Ama o da kaşlarını çatarak karşı hamlede bulundu. Ona anında mesaj atmamı ve tüm hafta sonumu mesajlaşarak bu konu üzerinde tartışmamızı bekliyordu. Ama ben babamla o konuşmayı yaptıktan sonra karmakarışık ruh halim ve bozulmuş akıl dengem yüzünden kimse ile konuşabilecek halde değildim. Kendim de dahil. Neyse ki babam beni kenara çekip usulca konuyu açtıktan sonra bir daha üstelememişti. Sadece "Düşünceli halin ve kafanın karışması bana bunu istediğini düşündürüyor kızım. Ama sonuçlarını sen tartıp biçeceksin ve sana hak veriyorum bu aniden verilecek bir karar değil. Onu ne kadar sevdiğini ve bunun için neleri feda edebileceğini ölç tart biç. Ben ananı kaçırırken tüm dünyayı arkama almaya, aç kalmaya, gerekirse en adi işi yapmaya razıydım. Çünkü tek istediğin annendi," dedi. Bu beni duygulandıran bir konuşmaydı. Aynı zamanda utandırmıştı da. Aylarca okumak istiyorum diye babamı bunalttıktan sonra daha okulun birinci dönemi bile bitmemişken evlenmek istiyorum demeye dilim varmıyordu. Bir yerde istiyor muyum emin değildim bile. Yani Rüzgâr ruhumun kalbimin sahibi olabilirdi ama kabul edin evlilik ciddi bir mesele ve bu karar için çok erkendi. Evlilik büyük sorumluluklar demekti. Okulu bırakıp evde bebek bakmak demekti. Ben bunları göze alamazdım çünkü hayatımı düzene sokmak için çok mücadele vermiştim. Şimdi o mücadelenin sonucu koca bir darbe ile alt üst oluyor muş ve özenle kurduğum şehirler sert bir rüzgarla sarsılıyormuş gibi hissediyordum. Ama melankolik bir yanımın tek istediği sevdiği adamın yanında olmaktı. Onunla sarılıp uyumak, doyasıya öpmek ve ne bileyim evli çiftlerin yaptığı şeyleri yapmak istiyordu. Lütfen fesat şeyler düşünmeyelim sevgili okuyucu. (Buraya utanan maymun emojisi koyuyorum).

"Betül kafam çok karışık. Babama cevap bile veremedim. Kendi kendime de bu sorunun cevabını veremiyorum. Aklım hayır diyor kalbim sonuna kadar evet evet eveeettt diye haykırıyor."

Elimi kalbime götürdüm ve yalandan sakinleşmeye çalışır gibi yaptım. Bu itirafı yapmak bile zordu. Bir erkeği sevmek bana utanılacak bir şey gibi geliyordu. Okumam lazımdı bunun için şartlanmış kendimi buna kodlamıştım. Ablamın hiç hesapta olmayan hamilelikleri gibi bu evlilik işi de tüm sıralamayı bozuyordu.

"Senin sorunun ne biliyor musun Gülce?" Betül'e kaşlarımı kaldırıp bilmiyorum der gibi baktım. "Fazla düşünüyorsun. Adamla sevgili olamıyorsun çünkü iş ciddiyete binince köylü kızına dönüşüyorsun. Ama ondan uzak da duramıyorsun. Bence evlilik tam da seni toparlayacak şey. Hem suçluluk duymadan onunla vakit geçirebilir hem de okuluna devam edebilirsin. Rüzgar'ın senin ideallerini kısıtlayacak biri olmadığını ikimiz de biliyoruz değil mi? Hem evlilikle ölümü karıştırıyor gibisin. Evliliğin kötü giderse boşanabilir ve kaldığın yerden devam edebilirsin. Ama bu evlilik teklifini reddedersen işler çıkmaza girebilir ve Rüzgârı kaybedebilirsin de."

Kahretsin çok mantıklı konuşuyordu! Tanıştığımızdan beri beni en çok rahatlatan ve en çok sinirimi bozan konuşması bu olmalıydı. Evlilik denildiğinde nefesin kesiliyordu. Ablamı ya da köydeki diğer kadınları düşünüyordum. Onların mutsuzlukları ve hayattan çalınan hayalleri aklıma geliyordu. Evlilik benim için Fredy Kruger gibi bir şeydi. (Şimdi google'a gidip bunu araştırın.)

Ama bir diğer yandan eğer evli değilsem Rüzgar'la yakınlaşmam da benim için vicdan azabı, utanç ve pişmanlık demekti. Bu denklemdeki tek sorun Rüzgar'dı. Eğer evlenme teklif eden kişi başkası olsa hemen reddederdim. Ama Rüzgâr dengeyi bozuyordu. Ve onu denklemden çıkarmaktansa denklemi hayatımdan çıkartmak daha kolay bir yol gibi görünüyordu.

Derin bir nefes aldım ve sırada duran çantamı alıp sapını boynumdan geçirdim.

"Senin için çok basit tabi. Ben içimde haçlı seferlerine karşı mücadele eden Osmanlı askerleri gibi savaş veriyorum kendimle."

Mavi Kuş ile Küçük KızWhere stories live. Discover now