KABULLENİŞ

By _YabanCicegi_

1.7M 71.7K 3.4K

💟 Yusuf Ali HANZADE - Yaprak HANZADE 💟 Güven.... Güvenmek.... Bir insanın güvenini yıkması.... Diğe... More

🌿 1. BÖLÜM 🌿
🌿 2. BÖLÜM 🌿
🌿 3. BÖLÜM 🌿
🌿 4. BÖLÜM 🌿
🌿 5. BÖLÜM 🌿
🌿 6. Bölüm 🌿
🌿 7. BÖLÜM 🌿
🌿 8. BÖLÜM 🌿
🌿 9. BÖLÜM 🌿
🌿 10. BÖLÜM 🌿
🌿 11. BÖLÜM 🌿
🌿 12. BÖLÜM 🌿
🌿 13. BÖLÜM 🌿
🌿 14. BÖLÜM 🌿
🌿 15. BÖLÜM 🌿
🌿 16. BÖLÜM 🌿
🌿 KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 17. BÖLÜM 🌿
🌿 KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 18. BÖLÜM 🌿
🌿KÜÇÜK BİR ALINTI🌿
🌿19. BÖLÜM 🌿
🌿 20. BÖLÜM 🌿
🌿 21. BÖLÜM 🌿
🌿 22. BÖLÜM 🌿
🌿 23.BÖLÜM 🌿
🌿 24. BÖLÜM 🌿
🌿 25. BÖLÜM 🌿
🌿 KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 26. BÖLÜM 🌿
🌿 27. BÖLÜM 🌿
🌿 28. BÖLÜM 🌿
🌿 29. BÖLÜM 🌿
🌿 30. BÖLÜM 🌿
🌿KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 31. BÖLÜM 🌿
🌿 32. BÖLÜM 🌿
🌿 33. BÖLÜM 🌿
🌿 34. BÖLÜM 🌿
TARİHLER 15 TEMMUZ
🌿 35. BÖLÜM 🌿
🌿 37. BÖLÜM 🌿
🌿 38. BÖLÜM 🌿
🌿 39. BÖLÜM 🌿
🌿 40. BÖLÜM 🌿
🌿 41. BÖLÜM 🌿
KÜÇÜK BİR ALINTI
🌿 42. BÖLÜM 🌿
🌿 43. BÖLÜM 🌿
🌿 44. BÖLÜM 🌿
🌿 45. BÖLÜM 🌿
🌿 46. BÖLÜM 🌿
🌿 47. BÖLÜM 🌿
🌿 FİNAL 🌿
🌿DİĞER HİKAYELERİMİZ🌿

🌿 36. BÖLÜM 🌿

23.4K 1K 68
By _YabanCicegi_

Evet arkadaşlar yeni bölümümüz gelmiş bulunmaktadır. Uzun bir bölüm oldu. Bu arada günden güne büyüyoruz ve bu beni çok mutlu ediyor. Büyümemiz de sizlerin emeği çok. Bunun için teşekkür ederim. 🤗😍

Şimdi sizleri bölümle başbaşa bırakıyorum.

🌿♡🌿♡🌿

KEYİFLİ OKUMALAR

🌿♡🌿♡🌿

Aşkımıza inanmıyorlar mı sevgili?
İlla imtihandan geçmemiz mi lâzım?
Ya acı verirse bu imtihan?
Ya aşkımız zedelenirse?
Bırakma beni sevgili..
Yalnızlığına mahkûm eyleme beni....

_YabanCicegi_

🌿♡🌿♡🌿

Balayı tatillerinden dönen Yusuf Ali ve Yaprak, geldikleri gün dinlenmiş, ertesi gününde de hemen işlerine geri dönmüşlerdi. Yusuf Ali, holdingte odasında biriken işlerle ilgilenirken, fırsat bulduğu her arada sekreterini yani karısını binbir türlü bahanelerle yanına çağırıyordu. Bu holdingin içerisinde de devam ediyordu. Birbirlerine Yusuf Bey, Yaprak Hanım diye hitap etmeleri çalışanları da eğlendiriyordu. Bu durumdan Yaprak utanıp kocasını uyarsa da Yusuf Ali hiçte umursamıyordu.

🌼🍃🌼🍃🌼

Yusuf Ali, "Canım hadi geç kalıyoruz," diye seslendi. Karısı bir saate yakındır banyo da hazırlanıyordu ve bu bekleyişten bir müddet sonra sıkılmaya başlamıştı.

"Tamam aşkım, geldim," diyerek banyonun kapısını açtı genç kadın. Üstünde, bileklerinde biten lacivert pantalon, üstüne gri bluz ve bluzunun üstüne de giysisine uygun ceketi giyip kollarını katlamıştı. Uzun olan saçlarını at kuyruğu yaparken yanlardan bir iki tutam serbest bırakarak dağınık bir hava vermeye çalışmıştı. Makyaj olarak her zaman hafiflikten ve doğallıktan yana olan Yaprak, sadece hafif bir göz makyajıyla yetinmiş, dudaklarına da hafif bir parlaklık vermişti. Ruj asla süremiyordu çünkü sürdüğü anda kocası tarafından anında etkili bir yöntemle siliniyordu.

Yusuf Ali, banyodan çıkan karısını ber zaman ki gibi nutku tutunarak bakıyordu. Aylarda geçse, günlerde geçse karısını her gördüğünde aşkı daha da depreşiyor, günden güne büyüyordu. Karısı ne giyerse giysin çok yakışıyordu. Adam sevdiğine iki adımda yaklaşıp, belinden tutarak kendisine doğru çekip göğsüne yaklaştırdı. Karısı biraz daha dolmuş, sanki az da olsa kilo alarak toparlanmıştı lâkin bunu karısına söyleyemezdi. Eğer söylerse biliyordu ki karısı anında kendisine alınır ve hiç gerekmediği halde diyet yapmaya başlardı. Bu da yetmezmiş gibi de 'Yok beni beğenmiyor musun, yok başkası mı var,' diye diye başının etini yerdi. Üstelik bu boş serzenişi de çekemezdi. Karısı ister 100 kilo olsun ister daha fazlası... Ne olursa olsun ondan asla vazgeçmezdi çünkü aşk bunu gerektirirdi.

"Çok güzelsin Liyam," dedi adam kadısının kokusunu içine çekerken.

"Çok yakışıklısın Odunum, diyerek yanlarında asılı duran iki kolunu da adamın omuzlarına yerleştirdi kadın ve adamın çenesinden öpmüştü.

Yusuf Ali,karısının güzelliğini birkez daha dile getirirken, "Niye bu kadar güzelsin?" diye sorarken kıskançlık duygusunu bastırmaya çalışıyordu. Karısına değen her bakışı yok etmek istiyordu. Yusuf Ali, marısının dudaklarından öperken, "Benimsin, seninim," dedi şehvet dolu sesiyle.

Ve kadın aynı şekilde karşılık verdi. "Seninim, benimsin."

Genç ve aşık çift birbirinden uzaklaştıktan sonra el ele tutularak odalarından çıkıp aşağıya indiler. Anne ve babaları kahvaltı masasında kendilerini bekliyorlardı. Hemen kendi yerlerine oturup, ikisi de aynı anda, "Günaydınlar," dediler.

"Günaydın, oğlum ve kızım," diyerek gülümsedi Sevim Hanım. Musa Bey' de gülümseyerek aynı karısı gibi karşılık verdi. Musa Bey, oğlunum başarısını bir kez daha takdir etmek için, "Hazır mısın oğlum, bugün sonunda anlaşmayı imzalayacaksın," dedi.

"Hazırız baba. Çok çalıştık ve hakettik doğrusu."

"Bu nasıl bir şirket ki aylardır anlaşmayı yapamadınız. İlk defa böyle bir şey oluyor," diyerek söze girdi Sevim Hanım. Hanzade Holding olarak bildiği kadarıyla hiç bir şirket için bu kadar uğraşmamışlardı.

"Aynen anne öyle. Bende inat ettim anlaşma yapabilmek için. Neden bilmiyorum ama bu şirketle anlaşmayı imzalamak istedim."

"İnşallah hayırlısı olur oğlum. Sonunda rahat bir nefes alır ve düzene girersiniz," dedi gelinine bakarak. Balayının çok güzel geçtiğini gelininden öğrenmişti. Oğlu balayından sonra daha da bağlanmıştı karısına ama yine de bu anlaşma yüzünden bazen eve geç gelmiyor değildi. Bir gece oğlu yine geç geldiği zamanda gelininin odasına çıkmış, kapıyı tıklatarak içeri girmişti. Gelini odasında elinde defter ve kalemle uyuya kalmıştı. Demek ki gelinim günlük tutuyor diye düşünmüş, hemen yanına gidip defteri ve kalemi elinden alarak çekmeceye koymuştu. Yastığını da düzeltip üstünü örttükten sonra odasından çıkmıştı. Çok merak ediyordu neler yazdığını ama okuyamazdı. Sonuçta o gelininin özeliydi ve izinsiz okursa bu yanlış bir davranıştı.

Yusuf Ali, "İnşallah gireceğiz anne. Hadi canım gidelim," diyerek ayağa kalktı.

Genç kız hâlâ sessizlik içinde kahvaltısını yapıyordu. Bu aralar iştahı bayağı fazlaydı. İlk balayından döndükten sonra farketmişti bu durumu ama mide bulantısı olmadığı ve kısa da olsa regl dönemini geçirdiği için hamile olmadığını düşünmüştü. Bu düşünce acıtmıştı canını. Kocası ne demişti oysa, 'Balayından döndükten sonra bebeğimiz karnında olacak,' ama yoktu. Bir ay geçmişti ama hâlâ tık yoktu. Oysa kendisi de ilk önce erken diye istememişti ama şimdi nedense istiyordu. Okulunu bile unutmuştu. Bugün aklına gelen düşünceyle işten gelince Sevim annesiyle konuşmak istedi ve bunu aklına yazdı. Düşüncelerini ve planlarını kayınvalidesine anlatmak istiyordu ve onun da kendisini desteklemesini istiyordu.

"Tamam," diyerek son bir parça peyniri ağzına atıp kalktı masadan. Bu iştahlı hâli Sevim Hanım' ın gözünden de kaçmazken mutlulukla gülümsedi. 'Bize erken torun geliyor sanırım,' diye düşündü. Bu düşünceyle bir anda neşelendi. Küçücük bir çocuk ve de neşeli kahkahalar. Evlerine yeni bir ışık doğardı.

Karı koca el ele kapıya doğru ilerleyip arabalarına yerleştiler. Musa Bey arada bir şirkete gidiyordu o da canı sıkılırsa. Tüm yetkilerini oğluna bırakmıştı. Bu durumdan da memnundu. Oğlu her şeyin üstesinden geliyordu.

🌼🍃🌼🍃🌼

Yusuf Ali ve Yaprak, holding'e el ele giriş yaptıktan sonra asansörle inecekleri kata gelip, birbirlerini öptükten sonra ayrılmışlardı. Genç adam odasına geçip masasının başına geçip oturur oturmaz hemen telefonunu eline alıp araması gerekenleri aradı. Kenan' ı ve Ahmet'i odasına çağırdı.

Yaprak sandalyesine oturur oturmaz önündeki dağınıklığı düzeltmeye başlamış, kısa bir süre sonra gelen kahkaha sesleriyle bakışlarını kaldırıp gelenlere bakmıştı. İki yakışıklı adamın yan yana gülüşerek konuştuklarını gördü. Biri abisi ve diğeri de Kenan'dı. Onların mutluluklarına gülümsese de Kenan'ın bakışlarının bir yerlerinde hâlâ o hüzün varlığını koruyordu ve bunu Yaprak görebiliyordu. Onların kocasının odasına girerken selamlarına karşılık verip hemen telefonunu eline aldı. Önceden kocasından almayı akıl ettiği Kübra'nın numarasına tıklayıp mesajı yazmaya başladı.

'Merhaba canım ben Yaprak. Eğer müsaitsen bugün seninle buluşmak istiyorum.'

Ardından da hemen göndere bastı. Bugün dışarıda ortak bir götüşme ayarlayacaktı. Telefonuna gelen mesaj sesiyle hemen mesajı açtı.

'Merhaba canım, tabi ki buluşurum. Yerini ve zamanını söylemen yeterli.'

Genç kadın aldığı mesajtan hemen sonra kayınvalidesini arayıp birkaç çalıştan sonra açılan telefonla tebessüm etti.

Sevim Hanım, arayanın biricik gelini olduğunu görünce mutlulukla telefonu açıp, "Efendim güzel kızım. Bir şey mi oldu?" diye sordu.

"Yok anne endişelenme. Sadece şey diyecektim. Bugün dışarıda bir yerlerde buluşsak olur mu? Kübra' yı da çağırdım. Alvina' yı da çağırırım. Annemi de çağırırdım ama babamla tatile gitmişler. Sizlere bazı düşüncelerimi anlatacağım," dedi heyeacan içerisinde. Eğer aklımdakilerini gerçekliğe dökerlerse ondan mutlusu olmayacaktı.

"Tamam güzel kızım olur. Nerede buluşacağız?"

"Sen belirle anne neresi olacağını."

"O zaman şöyle yeşillikli bir yere gidelim. Ha buldum tamam. Mesaj atıyorum yeri ve saati güzel kızım. Hadi görüşürüz."

"Teşekkürler anne, görüşürüz," diyerek telefonları karşılıklı kapadılar.

Yaprak bir dakika sonra telefonuna gelen mesajı hemen kopyalayıp Kübra' ya attıktan sonra hiç vakit kaybetmeden Alvina'yı da arayıp durumdan haberdar etti. Öğle arasında buluşacaklardı. Kocasına yani patronuna haber vermesi gerekiyordu lâkin odada bulunanlar hâlâ çıkmamışlardı. Bekleye karar vererek öylece bir şeylerle oyalanmaya başladı.

🍃🌼🍃🌼🍃

Odada bulunan üç adam güzel bir sohbet eşliğinde kahvelerini içiyorlardı. Sohbet sırasında Ahmet, eniştesine ve Kenan'a sevdiği kadına evlenme teklifi ettiğini söylemişti. İki adamında şaşıtmasını beklemiş olsa da karşılığında, "Zaten beklediğimiz şeydi adamım," söylenmelerini almıştı. Bunun üzerine Ahmet mutlulukla, "Artık bende evliler kervanına katılıyorum eniştemizden sonra," diyerek gülümsedi.

Kenan alaycı bir tavırla, "Aman ne güzel. Bir ben kaldım aranızda bekar," diye söylendi. Bekâr olmasına karşın ruhrn kendisini hiç öyle hissetmiyordu. Nasıl hissedebilirdi ki? Kalbinin yegâne sahibi varken, kalbi, ruhu ve bedeni ondan başkasını istemezken bekar sayılmazdı. Bu zamana kadar evli adamlar gibi takılıyordu. Evden işe, işten eve...

Yusuf Ali,dostunun söylenmesine karşılık kahkaha atarken, "Sende evlen oğlum, kız mı yok?" diye sordu. Sesindeki ima elbetteki amacını açıklıyordu. Dostunun damarına basmak çok hoşuna gidiyordu. Sevdiğini affetsin diye elinden geleni yapsa da Kenan yemin etmişçesine inadından bir adım geri atmıyordu.

"Yok almayayım ben siz takılın evli evli," diyen Kenan oturduğu koltukta geriye doğru biraz daha yayılarak oturdu.

Bu söylemin ardından Yusuf Ali ve Ahmet kahkaha atarken onlara Kenan'da katıldı.

"Neyse bu kadar kaytarmak yeter, işimize dönelim," diyen Yusuf Ali ciddiyete bürünerek sandalyesinde dikleşti. "Bugün öğleden sonra anlaşmayı imzalıyoruz. Son kez üstünden geçelim şu raporların," diyerek masanın üzerindeki raporları alarak yerinden kalkıp, odasında bulunan toplantı masasına ilerledi. Onunla birlikte diğer ikisi de yerlerinden kalkıp toplantı masasında yerlerini aldılar.

Ahmet, bu duruma şaşırmıştı. Onların toplantısında kendisinin ne işi olabilirdi ki? Bu dile getirirken, "Haklısın da enişte, ben niye buradayım?" diye sordu yerinde hafifçe kıpırdanarak.

Yusuf Ali duyduğu soruyla sinirlenerek, "Açtırtma lan ağzımı. Ne demek niye buradayım! Sende ailemizdensin ve olman gereken yerdesin!" dedi.

"Tamam enişte bey," diyen Ahmet hafif gülümseyerek yerinde dikleşti. Yusuf Ali ile aralarında iki üç yaş olmasına rağmen ona 'enişte' demek hoşuna gidiyordu. Aslında ilk başlarda hoşuna gidiyordu çünkü o zamanlar Yusuf Ali bu söylemine sinirleniyordu lâkin artık alıştığı için bir şey demiyordu ve bu da Ahmet'te alışkanlık haline gelmişti.

Kenan, raporlardan başını kaldırırken, "Abi, bugün şirketin patronu gelecek değil mi?" diye sordu merakla.

"Evet üç kişi geleceklermiş. Kendisi, avukatı ve nişanlısı,"

"Nişanlısı ne alaka oğlum?"

"Ne bileyim lan. Peşinden ayıramıyor demek ki," diyerek homurdandı Yusuf Ali ve daha fazla konuşmadan raporları tekrar ve tekrar incelemeye devam ettiler.

🍃🌼🍃🌼🍃

Öğlen arası olunca Yaprak heyecanla yerinden kalkıp kocasının odasının önüne gelip kapıyı tıklayarak içeriye girdi.

Yusuf Ali, kapının tıklatılıp ardından içeriye giren karısına kaşlarını çatarak bakarken, "Sana kaç kere dedim kadın şu kapıya tıklatma diye. Sen istediğin zaman açıp gireceksin," diye söylendi sinirle. Sinirlenmekte kendisini haklı görüyordu çünkü bu konuda kaç kez karısını uyarmıştı ama pek sevgili karısı sözünü dinlememekte direniyordu.

Yaprak kocasını sinir kandırdığını anladığı anda kapıyı kapatıp kpcasına doğru ilerledi. Masanın ardına geçip kocasının kucağına otururken gülümseyerek, "Özür dilerim aşkım, söz bir daha kapıyı tıklatmayacağım," dedi cilveli bir edayla.

"Özrünüz tek bir şekilde affedebilirim hanımefendi," diyen Yusuf Ali, karısını belinden tutup sıkıca sarılırken sinirinin yerini çapkın bir tebessüm almıştı.

"Ah biliyorum beyefendi," diyen kadın, kocasına yavaşça yaklaşıp boynundan küçük bir buse çaldı.

Adam bu öpücükle hoşnutla mırıldanırken karısının konuşmasına dikkatini vermeye çalıştı.

"Senden izin isteyecektim. Bugün holdingte benim işim var mı?"

"Anlaşma imzalamak için geleceklerdi ama sana gerek yok. Ne için izin isteyecektin karıcığım?"

"Sevindim buna," diyen Yaprak kocasından hafifçe uzaklaşırken gözlerinin içine bakarak, "Sevim anne, Alvina ve Kübra ile buluşacaktık," dedi.

Yusuf Ali, "Hayırdır ne buluşması bu?" diyerek şüpheyle karısına baktı.

"Hiiç," diye uzatarak söylenen Yaprak, ardından, "Öylesine bir buluşma, " diyerek düşüncelerini dile getirmemek için dilini hafifçe ısırdı. Kocasından bir şeyleri saklamaktan hiç hoşlanmasa da düşüncelerinin gerçekleşme ihtimaline karşılık açıklama gereği duyuyordu.

"İyi, öyle olsun bakalım karıcığım," gülümseyen adam üstelemeyerek karısını tekrardan kendisine yaklaştırıp burnunu boynuna dayayıp ona has olan kokusunu derince içine çekerek öptü.

"Teşekkür ederim kocacığım. O zaman ben gidiyorum," diyerek ayaklanmak isteyen Yaprak sevdiği adamın engeline takıldı. Kocası uzaklaşmasına izin vermeden kulağına söyleyeceğini mırıldanarak söylemiş, kendisini şaşkınlık içerisinde bırakarak gülümsemişti. Bu adam tam bir arsızdı. Hemen yanakları kızarırken, kocasının bu hâlinden eğlenen kahlahasını duyunca kendisini hızla toparlayarak kocasının omuzlarına vurmaya başladı.

"Ahhh, arsız adamın tekisin ya."

Yusuf Als,sevdiği ladının söylenmesine karşılık, "Biliyorum karıcığım," diye karşılık verdi kahkahaları arasında.

Yaprak kocasına sinirle bakarak kucağından kalkıp odadan çıktı. Elleri kızaran yanaklarının üzerinde masasına ilerledi. Hemen çantasını toparlamaya çalışırken, kocasının kulağına söyledikleri bir türlü aklından silinmiyordu.

'Çocuk çalışmasında hızımızı artıracağız Liyam.'

🍃🌼🍃🌼🍃

Yaprak, kocasının odasından ayrıldıktan sonra şirketin taksisiyle buluşacakları yere gitti. Yeşillikler arasında düzenli bir şekilde konumlanmış masalar arasında göz gezdirirken görmek istediklerini görünce gülümseyerek onlara doğru ilerledi. Hepsiyle selamlaşıp boş olan yere oturdu. Alvina holdingte olmadığı için buluşacakları yere birlikte gelememişlerdi. Hoş selamlaşmanın ardımdan yanlarına gelen genç kız garsonun, "Ne istersiniz efendim," diye sorusuna karşılık Sevim Hanım, gençlere koşa bir bakış atıp, "Hepimize kahve getir güzel kızım," dedi tüm sevimliliğiyle.

"Hemen getiriyorum efendim," diyerek yanlarından uzaklaşan genç garsondan sonra tekrardan dikkatlerini toparladılar.

Masadakiler merakla Yaprak'a bakıyordu. Onun heyecanlı bakışlarını görüyor ve daha da meraklanıyorlardı. Bir an önce toplanma sebeplerini öğrenmek istiyordu.

Yaprak, masadakilerin kendisine merakla baktığını görünce boğazını hafifçe temizleyerek, "Şimdi neden toplandığımızı merak ediyorsun sanırım?" diye sordu alacağı cevaptan emin olduğu halde.

İlk olarak Sevim Hanım, "Oldukça," derken; Alvina ve Kübra'da aynı anda, "Fazlasıyla," diye söylendiler. Özellikle Kübra çok meraklanmıştı. Sonuç olarak kendisinin bu üç kadınla pek fazla tanışmışlığı yoktu Sevim Hanım aksine. Onu Kenan ile nişanlılıkları döneminde tanımış ve çok sevmişti. O zamanlar oldukça yakınlardı. Sık sık telefon görüşmeleri yapıp, kahve içmek, hoş sohbet için bir araya gelirlerdi lâkin hepsi geçmişte kalmıştı. O olaylardan sonra aralarına istemeselerse mesafe girmişti.

Yaprak daha fazla merakta bırakmamak ve içindeki heyecanı bir nebze de olsa bastırabilmek için, "Ben bir şey yapmak istiyorum ve bunun için sizin fikirleriniz ve desteğiniz çok önemli," dedi.

"Ne yapmak istiyorsun kızım, biz her zaman arkanda olacağız, bunu bil," diyen Sevim Hanım gelininin ellerini kendi ellerinin arasına alıp hafifçe okşadı.

Alvina' da yengesine katıldığımı sözleriyle dile getirdi. "Aynen katılıyorum canım." Arkadaşının kendileriyle ne konuşacağını oldukça merak ediyordu doğrusu. Daha kendisi Ahmet' in evlilik teklifini bile kimseye açıklayamamıştı ve bunu hazır burada toplanmışlarken dile getirmek istiyordu.

Yaprak hafifçe tebessüm ederken, buruk bir şekilde, "Teşekkür ederim hepinize. Benim geçmişimi bu masadakilerden bir tek Alvina biliyor. Ben geçmişimde yani kısa süre öncesine kadar babam zannettiğim üvey babamdan şiddet görüyordum. Benimle birlikte annem de görüyordu tabi. Çok zor günler yaşadık. Şimdi ayrıntısıyla anlatamam inanın ki ama unuttum o günleri. Hem yeni hayatımla, hem abimle, hem de en önemli etken kocam sayesinde kaybolan benliğimi buldum," dedikten sonra bakışlarını kaldırıp kendisine şaşkın ve üzgünce bakan kadına gülümseyerek karşılık verirken, "Biliyorum anne şaşırdın geçmişimi öğrenince," dedikten sonra konuşmasına devam etti. "Neyse ki gerçek babam da ortaya çıkıp, abimden sonra bizi korudu. Zaten kısa süre sonra da evlendim. Ben o zaman çok acı çektim ve annemden başka sığınağım yoktu. Her zaman birbirimizi teselli etmek için sıkıca sarılırdık. İkimiz de çok acı çekmiştik. O zaman bize yardım eden yoktu. Bir tek muhtar amcanın sayesinde açıköğretimden liseyi zor bitirdim. O da derslere katılamıyordum. Sadece evde çalışıyor ve sınavlarına giriyordum. Evde hapis hayatı yaşıyorduk yani. Ben hep sevgiye muhtaç büyüdüm. Evet annem yanımdaydı, beni hep sarmalardı ama anne sevgisi de yetmiyordu bir yerden sonra. Baba sevgisi, abi sevgisine de aç kalıyorsun. Onların sevgisini de istiyorsun ama maalesef her isteğin gerçekleşmiyor bu dünya da. Abim de üvey babamın yani onun öz babasının baskısıyla sevgisini bizden saklıyordu. En sonunda dayanamadı ki bunda Alvina' nın da katkısı var pişmanlıkla gelip özür diledi ve bizi o adamın elinden kurtardı, yeni bir eve taşındık. 19 yaşımda mutluluğun kapısını yavaşça aralamıştım ve Yusuf Ali ile de o kapıyı tamamen açtım kapatmamak üzere," deyip akan gözyaşlarını masadaki peçeteyi alıp yavaşça sildi.  Geçmişia üstü kapalı da olsa bir kez daha dile getirince zihninin derinliklerinde kalan ve tozlanan geçmişini anımsayıp üzülse de yapmak istediği şeyden bir kez daha emin oldu. Kendisini toğarlayınca bakışlarını masadakilerin üzerinde gezdirdi ve hepsinin gözlerinin yaşardığını gördü.

Sevim Hanım, gelininin böylesi acı bir geçmişe sahip olmasına oldukça üzülmüştü. Daha küçücük gelini nelerde yaşamıştı öyle. 'Kim bilir ne kadar çok acı çekmişti,' diye düşünmeden de edemedi. Kendisinin başına gelme ihtimalini yani gençliğinde böyle bir şey yaşamış olma olasılığını düşününce kendisinin asla böyle güçlü olamayacağını biliyordu. Bu küçük gelininin kalbi çok yüceydi. İsyan edip akan gözyaşlarını peçeteyle silip yanaklarını kuruladı.

Alvina ise arkadaşının geçmişini bildiği halde yeniden işitmesiyle gözyaşlarını tutamamıştı. Anlatırken Ahmet' in yaptıklarını katmamasıyla da ne yapmak istediğini anlamış ve kalpten teşekkür etmişti. Anlatsaydı da asla birşey demezdi ki diyemezdi de. Eğer söyleseydi de , yengesi Ahmet ile evlenmelerin de biraz pürüz çıkarabilirdi.

Kübra ise karşısında ki güzel genç kadının anlattıklarıyla geçmişe yolculuğuna yeniden başlamıştı. Kendisi de geçmişinde çok acı çekmişti ve bunu sadece sevdiği adam Kenan biliyordu. Çok özlemişti sevdiğini. Onsuz geçen altı yılda gerçekten de çökmüştü. Bu hayatta bir tek sevdiği adam vardı ve onu da kendi aptallığı yüzünden kaybedince yapayalnız kalmıştı. Masa da oturanlara bakınca da biraz da olsa mutluluğu hissetmişti. Yapayalnızım diye düşünmüştü ama Sevim Hanım'ı, Alvina' yı ve Yaprak vardı artık.

Yaprak bakışlarını masadakilerinin üzerinde gezdirirken, "Ben çok düşündüm ve birşey yapmak istiyorum. Daha doğrusu bir yer açmak istiyorum. Tabi sizlerin desteğiyle. Ben, Kadın Sığınma Derneği açmak istiyorum. Bizim elimizden geçte olsa abim tutmuştu ama tutunamayanlar da var bu hayatta. Ben, benim gibi yaşayanlara ışık olmak istiyorum," diyerek burukça gülümsedi.

"Bu, bu mükemmel bir karar kızım. Gerçekten can- ı gönülden tebrik ediyorum ve bil ki her anında yanında olacağım," dedi Sevim Hanım.

"Teşekkür ederim anne. Desteğini esirgeme benden. Senden istediğim, senin çevren geniş. Belki bize bir yer bulabilir, bu işlerin nasıl yürüdüğü neler yapmamaız gerektiği hakkında bilgi alabilirsin."

"Asıl ben teşekkür ederim kızım. Böyle güzel bir kalbe sahip olduğun için. Sen hiç merak etme. Kısa sürede yerimizi bulur, işlemleri de hallederiz," dedi gülümseyerek ve gelininin elini güç vermek amacıyla hafifçe sıktı.

"Çok güzelmiş gerçekten. Yaşadıklarına çok üzüldüm ama şimdi mutlusun. Ben geçen gün gazete de okumuştum. Buralarda bir yerde eski bir Kadın Sığınma Derneği varmış ama kapanmış. Belki orayı yeniden işlevsel hâle getirebilirsiniz," diyerek konuşmaya katıldı Kübra. Yanında ki sandalye de oturan genç kadının yapmak istediğiyle kadınca gurur duydu. Bu tür derneklere o kadar çok ihtiyaç vardı ki, anlatamazdı. Kendi geçmişinde de fazlasıyla rastlamıştı şiddet olaylarına.

Yaprak aldığı destekle çocuksu bir sevinçle Sevim Hanım'a bakarak bir kez daha tasdiklemek için, "Desteğinize çok teşekkür ederim
Anne ne dersin?" diye sordu.

"Ne diyeyim kızım, süper olur," dedi Sevim Hanım gelininin mutluluğuna ortak olarak.

Alvina kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, "O zaman yenge bu işlemler senin elinden öper. Bizler de derneğin içini falan düzenler, reklam işleriyle uğraşırız," dedi.

"Anlaştık kızlar," dedi neşeli bir sesle Sevim Hanım. Ortamda ki negatif enerji yok olmuştu âdeta.

"Kübra sen çalışıyor muydun?" diye sordu Yaprak.

"Hayır çalışmıyorum," diyebildi sessizce genç kız. Doğrusu böyle bir soru beklemiyordu.

"Güzel. Senin durumunu hepimiz biliyoruz. Derneği açarsak senin müdür yardımcısı olmanı istersem ne dersin?"

"Gerçekten mi? İnan çok sevinirim."

Yaprak, "Ben de sevindim gerçekten," diye gülümseyerek karşılık verdi.

"Peki müdür kim olacak?" diye sordu merakla Alvina. Doğrusu Kübra'nın orada çalışak olmasına çok sevinmişti.

Sevim Hanım, "Tabi ki Yaprak olacak kızım. Bu da sorulur mu?" diyerek hafif kızgınlıkla tersledi Alvina' yı. Genç kız da yengesinin hafif kızgın sesiyle özür diler bakışlarla arkadaşına baktı.

Yaprak, kayınvalidesine bakarak, "Anne, aslında ben seni düşünmüştüm. Biliyorsun ki ben okuyorum. Şu anda da holdingteyim. Senin müdür olmanı istiyorum. Biz Alvina ile sık sık hatta her fırsat bulduğumuz da geleceğiz," dedi.

"Kızım bilemiyorum ki şimdi," diyerek tereddüt etti Sevim Hanım. Gelininin böyle düşünmesi kendisini mutlu etmedi değildi hani ama sonuçta bu onun düşüncesi ve onun hayalîydi. Bu sebepten oraya müdür olarak gelini yakışırdı.

"Lütfen anne, kırma beni."

"Tamam kızım tamam. Şimdi ben bir kaç telefon görüşmesi yapacağım. Siz de kahvelerinizi için kalkalım," diyerek sandalyesinin kenarında asılı bulunan ve pahalı olduğu belli olan siyah çantasının içinden telefonunu çıkarıp, rehber de gezindikten sonra aradığı kişiyi bularak hemen yerinden kalkıp masadan birazcık uzaklaştı.

Gençler masada tek kalmıştı ve her birinin yüzünde gülümseme vardı.

"Her şey çok güzel olacak," dedi Yaprak mutlulukla. Kızlar da ona katılığ aynı anda cümleyi tekrar ettiler.

"Her şey çok güzel olacak."

🍃🌼🍃🌼🍃

Hoşdingte ise son hazırlıklara geçiş yapılmıştı çünkü yarım saat sonra anlaşma imzalayacakları holdingin başkanı gelecek ve toplantı başlayacaktı. Büyük toplantı odasında telaşlı hazırlıklar son bulurken bu kadar hazırlık yapmalarının aslında gerektirecek bir durum olmadığını bilselerse, son anda bir pürüzün çıkmasını istemiyorlardı. Son yarım saatte hızla geçerken toplantı odasının kapısı çalınıp içeriye elinde dosyasıyla asistan girip, "Efendim anlaşma yapacağınız holdingten geldiler," deyince Yusuf Ali hemen,
Tamam, karşıla ve biraya getir," dedi.

"Hemen efendim," deyip kapıyı kapattı gelen asistan kadın.

"Geldiler ve bugün son," dedi Kenan derin bir nefes alarak. Sonunda anlaşmayı imzalayacaklayıp rahata ereceklerdi.

"Evet kardeşim," diyen Yusuf Ali'nin sesinde gerginlik hâkimdi. Bilmiyordu ama nedensizce son anla içinde bir sıkıntı peydah olmuştu. Gözlerini usulca kapattığı anda gözlerinin önüne kendisine gözü yaşlı bir şekilde bakan karısı belirdi. Bakışlarında hayal kırıklığı vardı. Korku ve endişeyle kapattığı gözlerini hemen açtı. Karısına bir şey olma düşüncesi aklında gezinirken, hemen cebinden telefonunu çıkardı. Tam karısını arayacaktı ki, toplantı odasının kapısı tekrardan tıklatıldı. Derin bir soluk alıp sakinleşmeye çalışırken, açılan kapıdan girenleri karşıladı.

İçeriye ilk olarak kendi boyuna yakın esmer bir adam girmişti. Gözleri simsiyah ve sertti. Kendinden emin adımlarla kendisine doğru geliyordu. Arkasında da orta boylu ve hafif kilolu bir adam vardı. Onun avukat olduğunu düşündü. Yusuf Ali gergince elini uzatıp, "Hoşgeldiniz," dedi.

"Hoşbulduk," dedi patron olduğu belli olan genç adam. Yusuf Ali, gesen iki adamı da oturmaları için sandalyeleri gösterip buyur ederken onların oturmasını bekledi.

Kenan, genç patronun oturmadan ilk olarak saatine ardından da kapıya baktığını görünce, "Biri daha mı gelcekti?" diye sordu bir an adamın nişanlısıyla geleceğini unutarak.

"Evet," diyen genç patron kapıdan bakışlatını çekerek, "nişanlım aynı zaman da asistanım gelecekti," dedi otoriter bir sesle. Adamın yüzü hep asıktı ve nedense bu durum genç adamları rahatsız etmişti. Sanki zorla getirilmiş gibi bir hâli vardı. Sonra düşüncelerinden hızla kurtulup yerlerine oturdular. O sırada kapı iki kere tıklatıldı ve sessiz olan oda da topuklu ayakkabının sesi duyuldu. Hepsi başını kaldırmışken bir tek Yusuf Ali kaldırmamıştı. Gelen kadını merak etmiyordu. Çünkü aklı hâlâ güzeller güzeli karısındaydı. Bir an önce anlaşmanın imzalanmasını ve el sıkılmasını istiyordu. Ondan sonra karısının yanına gidecekti hemen.

Başını kaldıran adamlar gelene baktı. Gelen oldukça güzel ve alımlı bir kadındı. Kızıl saçları, kahverengi gözleriyle dikkat çekiciydi ama yüzün de fazlasıyla makyaj vardı ve dudakları resmen kırmızı rujun istilasna uğramıştı.

Kenan gördüğü yüzle bir an donup kaldı. Kendisine gülen bu kadınla kanı donmuştu.

Ahmet ise hemen kafasını çevirmişti. Böyle boya küpüne düşmüş kadınlardan iğreniyordu. İğrenmese bile sevdiği kadın varken başkasına hayran dolu bakışlarla bakamazdı. Bu adamlığa sığmazdı.

Yusuf Ali'de topuklu ayakkabı seslerinin durması ve Kenan' ın hafifçe homurdanmasıyla başını usulca kaldırdı. Gördüğü yüzle dudakarından sadece mırıltı halinde, "Sen," kelimesi duyuldu.

🍃🌼🍃🌼🍃

BÖLÜM SONU

Evet geldik bir bölümün daha sonuna. Bekelenen bir son muydu diye sormak isterim. Düşüncelerinizi söylerseniz sevinirim.

Şimdilik ben kaçar.
Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle.

Her zaman dediğim gibi,
En güzeline emanetsiniz.
♡♡♡

🍃🌼🍃🌼🍃

Continue Reading

You'll Also Like

283K 18K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
345K 27.4K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
1M 57.1K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
1M 55.2K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...