Belirsiz Sonsuzluk

By antided

14.2K 1.5K 1.3K

Duru, sıradan bir yaşantıyı sürdüren kendi halinde bir doktordu. Kendisinden uzakta yaşasalar da çok sevdiği... More

1- Hayatın başlangıcı
2- Hayat gerçekte nasıl başlar?
3- İçsel Evrenler
4- Hazan (2018)
5- Meraklar Hırslandırır
6- Belirsizlikler afallatır
7- İntikam herkesi yakar
8- Duyguların mevsimi
9- Karışıklık
10- Yitirince fark edilen değerler
11- Umutları kim öldürür?
12- Hikayelerin sonu hep iyi mi biter?
13- Yeni evren öncesi
14- Işıl (2015)
15- Maske
16- Tarihin tekerrürü
17- Kalbe batan yapraklar
18- İhanetin tadı
19- Hedef ve tetik
20- Buhran
21- Terk edenler geri döner mi?
22- Yüzleşme
23- Hesaplaşma ve restler
24-Zelzele
25-Derin hisler
26- Muallak
27- Geçiş
28- Evren (1990)
29- Delilerin dünyası
30- Evrenin bağrı insan doludur
31- Savaşın fitili
32- Geç duyulan yakarışlar
33- Evren'in dönüşü
34- Budalaca hisler
35- Komedinin de hüzünlü bir yanı vardır
36- Kader insanın avcuna sığmaz
37- Yıkılmaya yüz tutmuş hayaller
38- Dünyanın sınırları
39- Vedalar bazen ihtiyaçtır
40- Geçmiş bir gölgedir
41- Su(2010)
42- Aşkı özel kılan hikayesi midir
43- Dikiş tutmayan hisler vardır
44- Fikirlerin Raksı
45- Son zamanların kaosu
46- Saygı
47 Dostça bir tebessüm
48 Son adım
49 Aden(1650)
50 Kalabalığa çarpan yıldırım
51 Kaybedişlerin en çaresizi
52 Raks
53 Kendini keşfediş
54 Büyücünün laneti
56 Bazı yüzleşmeler gereklidir
57- Namütenahi
58- Fırtınanın fragmanı
59- İhanet seremonisi
60- Pranga
61- Final

55 Kardeş

48 4 0
By antided

Hayat yolu engebelidir. Kimileri için o engeli aşmaksa diğerlerinden daha zordur. Aden daima güçlü olan insanlardandı ve hayatın yokuşlarını tırmanırken de engebelerini aşarken de dimdik dururdu. Belki de bu duruşunu korumasını biraz da Arın'a borçluydu. Çünkü biliyordu ki kendisi düşse de genç adam onu tutardı. Şimdiyse bir yokuştan yuvarlanıyordu ve genç adama seslenemiyordu. Üstelik ondan sakladıkları yüzünden kendini kötü hissediyor, bununla başa çıkmakta zorlanıyordu. Birkaç gündür kendini bu fikirlerle oyalıyordu. Bir yandan prensesin hizmetinde oradan oraya koşmak diğer yandan da sevdiği adamdan sır saklamak genç kız için hayli yorucuydu.

Dikkatli bir şekilde etrafın tozunu alırken ara sıra başını pencereden dışarı çıkarıyor, güneşli havanın tadını çıkararak dışarıda talim yapan muhafızları izliyordu. Arın da onların içindeydi. Genç adam kendine güvenen bir tavırla ama kibarlığını asla elden bırakmadan onlarla dövüşüyordu. Yendiklerine ilk elini uzatan da bizzat kendisiydi üstelik. Genç kız çenesini avcuna yasladı ve onu izlemeyi sürdürdü. Diğer elinde ise temizlik bezi duruyordu. Arın kılıcını her savuruşunda alnına düşmüş birkaç tutam hafifçe kıpırdıyor, ona ilahi bir güzellik bahşediyordu. Yakışıklıydı, gerçekten hem kalbi hem de yüzü güzel olan insanlardandı.

"Hoş bir adam, değil mi?" Birden duyduğu sesle yerinden sıçradı. Başını çevirdiğinde hemen yanıbaşında duran prenses pür dikkat kendisine bakıyordu. Saygıyla başını eğdi ve onu selamladı. Prenses bu saygıya aldırmadan sürdürdü. Gözü Arın'ın üstündeydi. "Ondan hoşlandığımı biliyor olmalısın, Aden." Genç kız şaşkınca kafasını kaldırdı. Prensesin yüzünde büyük bir ciddiyet vardı. Aden söyleyecek bir kelime ararken prenses devam etti. "Eğer onda ufak bir kıvılcım görebilseydim onun için seninle seve seve mücadele ederdim." Ona doğru yaklaştı. "Ama o seni seviyor ve bana da onun hislerine saygı duymak düşüyor. Takdir edersin ki şimdiye kadar her istediğini elde etmiş bir prenses için bu hayli büyük bir fedakarlık ama aşk da böyledir, değil mi? Büyük fedakarlıklar gerektirir." Aden bir şey demedi. "Gözüm üstünde Aden," diye sürdürdü yine prenses. Kızdan gerçekten hoşlanmıyordu. "Ona saygı duyuyor olabilirim ama seni temin ederim ondan vazgeçmiş değilim. Yerin boşalırsa onu seve seve dolduracağımdan emin olabilirsin."

"Beni öldürtüp yerime geçmediğiniz sürece," dedi genç kız da küstahça. Şimdi bir prenses ve hizmetçisi olarak değil aynı adama vurulmuş iki kadın olarak konuşuyorlardı. Yalnız oldukları için de Aden de tüm kozlarını oynamaya karar vermişti. "Hatta beni öldürtseniz bile onun kalbindeki yerimi alamazsınız, efendim. Çünkü biz birbirimize aşığız. Aşk ise bedenin yok olmasıyla sona ermez."

Prenses güldü. Alay dolu bir gülüştü. "Ben öyle basit numaralar yapacak bir kadın değilim, küçük kız. Sadece tetikte beklemeyi seviyorum ve içimden bir ses diyor ki çok beklememe gerek kalmayacak." Gözlerini kıstı ve sesine tehditvari bir ton ekledi. "Ben insanların gözlerini okurum, Aden ve senin gözlerin bana sakladığın bir şeyler olduğunu fısıldıyor." Aden irkilse de yüzündeki ifadenin değişimine engel oldu. Prensesin eline bir koz vermek istemiyordu. Yine de bir an bakışlarını kaçıracak gibi oldu ve bu prensesin dikkatinden kaçmadı. "Tam da tahmin ettiğim gibi. Öyleyse gözlerinin fısıldadığı bir şeyi dile getirmemde bir sakınca yok demektir. Gözlerin bana diyor ki, sakladığım şey sonumuzu hızlandıracak."

Aden'in çenesi kasıldı. Bu kadın fazla olmuştu. "Benim sakladığım bir şey yok," dedi sert bir sesle. Karşısındaki prenses değil de sıradan bir kadın olsaydı çoktan kılıcı boynuna dayanmış olurdu. "Olsa bile tekrar ediyorum, bizim aşkımız o kadar büyük ki sırların üstesinden bile gelir. Çünkü bu aşk sadece iki gencin birbirini sevmesinden ibaret değil. Bu aşk, iki çocukluk arkadaşının bağlarıyla bağlı ve iki kimsesizin de tüm umutlarıyla çevrili durumda. Şimdi izninizle."

Reverans yapıp kadının yanından çıkıp gittiğinde genç kızın kalbi öfkeyle atıyordu. Sakinleşmek için hızlı hızlı soludu. Arınç'ı paylaşma fikri hiç de hoşuna gitmemişti. Hızla bahçeye çıktı ve mola vermiş su içen adamın yanına adımladı. Arın kızı böyle öfkeli bir halde karşısında gördüğünde şaşırmıştı. "Ne oldu?" dedi telaşlanarak. "İyi misin, Aden?"

Aden onun canını sıkmamak için geçiştirdi. "Arın," dedi yine de. "Günün birinde buradan gitmemizi istersem eğer benimle gelir misin?" Arın iyice şaşırmıştı. Bunun bir anda nereden çıktığını anlamak ister gibi baktı kıza. Aden ise hayatı buna bağlıymış gibi genç adamın dudaklarının arasından çıkacak cevabı bekliyordu.

"Gelirim," dedi adam bunun üzerine. "Seninle dünyanın öbür ucuna bile gelirim, Aden."

Genç kız ne zamandır tuttuğunu bilmediği soluğunu verdi. Rahatlamıştı. Biliyordu ama bunu genç adamın ağzından duymaya ihtiyacı vardı. "Seni seviyorum," dedi mırıltıyla. Ardından oğlanın cevabını bile beklemeden yanından koşar adımlarla ayrıldı. Arın kızın arkasından hayretle bakarken ne olduğunu gerçekten merak etmişti ama kızı tanıyordu. Anlatmayacaktı. "Arın," dedi bu sırada muhafız arkadaşlarından biri. "Ne oldu? Gelmiyor musun?"

Genç adam silkelenerek kendini toparladı. O arkadaşlarının yanına dönerken Aden de işinin başına geri döndü ama talih ondan yana değildi. Hizmetçilerden biri onun eline bir çay tepsisi tutuşturdu ve bunu derhal prensese götürüp servis yapması için kızı uyardı. Bu prensesin emriydi. Aden göz devirdi. Aralarındaki üstünlüğü böyle mi göstermek istiyordu? Öyle olsundu. Kendinden emin adımlarla prensesin bulunduğu yere gittiğinde kendisine arkası dönük bir genç onu çiziyordu. Kendini beğenmiş prenses şimdi de resmini çizdiriyordu demek! Hızlı adımlarla ressamın yanından geçti ve prensesin karşısına geçip gözünü ondan ayırmadan onu selamladı. Bardağına biraz çay döküp ona saygıyla uzattığında gözünü bile kırpmıyordu. Prenses de aynı tavırlarla bardağı aldı ve ona elinin tersiyle gitmesi için bir işaret yaptı. Arkasını dönen Aden tam kapıya yöneliyordu ki bakışları ressamınkilerle buluştu ve gözleri fal taşı gibi açıldı. Bu ressam Eren'den başkası değildi! Genç kızın gözleri daha da büyüdü. Eren sahte bir sakal takmıştı. Aden onun bakışlarından geçen munzurluğu yakaladı. Bu adam delirmiş miydi? Her yerde büyücüleri arayan bir sarayın içine kadar girmeye nasıl cesaret etmişti? O an kendini düşündü. Aden de böyle yapmıyor muydu sahi? Prensesin sözlerinş hatırladı bu defa. Kadın onun da bir büyücü olduğunu öğrense kim bilir neler yapardı! Tanrım!

Prensesin ikazıyla kendini toparladı ve aralarından çekilip odadan çıktı. Koridorda volta atmaya başlarken hâlâ doğru görüp görmediğini merak ediyordu. İçerideki genç gerçekten de Eren miydi? İyi de burada ne işi vardı? O bunları düşünedursun Arın da yanına gelmişti. Beraber bahçeye çıktılar. "Son zamanlarda çok dalgın görünüyorsun," dedi genç adam kıza. "Canını sıkan bir şey mi var Aden?"

"Yok," dedi kız. "Sana öyle gelmiştir."

Arın kolunu tuttu. Kız kendisine tamamen dönerken genç adam derin bir iç çekti. "Aden, ben seni senden iyi tanıyorum." dedi yumuşacık bir sesle. "Gözlerine bakınca bile seni huzursuz eden bir şey olduğunu anlamam mümkün." Kıza sevgiyle baktı. "Bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun, değil mi?"

"Biliyorum," dedi kız. "Sen de senden bir şey saklamayacağımı biliyorsun." Adamın elini tuttu sımsıkı. "Zamanı gelince Arın, söz veriyorum her şeyi anlatacağım ama lütfen şimdi sorma."

Arın üstelemedi. Genç kızın kararlarına saygı duyuyordu. Onlar öylece dururken bir boğaz temizleme sesiyle sesin sahibine döndüler. Munzur bakışlarıyla onları izleyen Eren gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. Aden çocuğu karşısında görür görmez hâlâ sevdiği adamın elinde olan elini çekti ve bir suç işlerken yakalanmış gibi gergin hissetti. Kardeşinden utanıyor muydu?

Arın bu genç adamın kim olduğunu anlamaya çalışırken iyice eğlenmeye başlayan Eren sahte bir samimiyetle kızın yanına gitti ve "Aden'di değil mi?" dedi ablasına. "Prensesin resminin tamamlanması birkaç gün sürecek. O zamana dek burada kalmamı ve bir ihtiyacım olduğunda seni bulmamı söyledi." Arın'a yandan bir bakış attı. "Acaba işe bahçe turumda bana eşlik ederek başlayabilir misiniz?" Uzanıp aynı sahtelikle genç kızın elini kavradı ve arkasına bir öpücük kondurdu. Aden'in gözleri büyürken bu adamın tavrından hiç de hoşlanmayan Arın bir an ne yapacağını bilemedi. Aden ise hızla elini çekip arkasına sakladı ve onlara fark etmeden sildi. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu? Arın dudaklarını aralamış bir şey diyecekken birinin kendisine seslenmesiyle yanlarından ayrılmak zorunda kaldı. Ancak giderken sık sık arkasına bakıyor, bu oğlanın sevdiği kıza mı asıldığını anlamaya çalışıyordu.

Nihayet gözden kaybolduğunda Eren daha fazla dayanamadı ve koca bir kahkaha patlattı. "Suratını gördün, değil mi Aden?" dedi kahkahalarının arasından. "Kıskançlıktan beni yumruklayacaktı!"

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye sesini yükseltti kız. Ardından yaptığı yanlışı fark ederek etrafı kolaçan etti. Kimse yoktu ancak pencerede kendilerini izleyen prensesi fark etti. Onu görmemiş gibi yaparak genç adama döndüğünde ciddileşmişti. "Prenses bizi izliyor," dedi kısık sesle. "Benimle gel." Onun itiraz etmesine izin vermeden öne düştü ve birkaç gün önce, dolmuş güllerini dirilttiği kısma ulaştı. Burada kimse onları duyamaz veya göremezdi. Adamın koluna yapıştı ve onu daha da derine çekti. "Kafayı mı yedin sen, Eren? Her yerde sizi ararken burunlarının dibine girmeye nasıl cesaret edersin?"

"Ablama çekmişim," diye dalga geçti Eren. "Hey, beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum abla."

Aden çocuğun ayağına bastı. Eren'in dudaklarından bir inleme döküldü. "Biraz ciddi konuşamaz mısın sen?"

"Bu acıttı," diye bir adım geriledi oğlan. "Bu kadar sinirli biri olduğunu tahmin etmemiştim. Biraz sakinleş, Aden. Kimse benim kim olduğumu bilmiyor. Tıpkı senin kim olduğunu bilmedikleri gibi."

"Buraya neden geldin?" diye tekrarladı kız. "Bu çok riskli."

"İnan bana ben de öyle bayılmıyorum bu duruma ama senin gibi ahmak bir ablam olduğu için ustam beni yolladı." Cebinden bir şişe çıkarıp kızın eline tutuşturdu. "Neyse ki yetenekliyim ve resim çizme bahanesiyle sarayınıza sızabildim." derken etrafa baktı. "Vay canına, burası güzelmiş."

Aden iksiri yakalarken "Bu ne için?" dedi.

"Sana daha önce de söylemiştim, güçlerini kontrol etmeyi bilmiyorsun ve onları nasıl durduracağını bilmezsen gizleyemezsin de. Bu iksir bir süreliğine güçlerinin olur olmadık yerde ortaya çıkmasını engelleyecektir. Yine de bir eğitime ihtiyacın var."

"Peki demin yaptığın o sahtekarlıklar neydi?" Yüzünü buruşturdu. "Elimi neden öptün?"

"Neden olacak, sevgilinin ne yapacağını görmek için!" Eren sırıttı. "Sonuçta o ikimizin kardeş olduğunu bilmiyor, hatta bunun aklının ucundan bile geçirmiyor. Dolayısıyla yabancı bir erkeğin gelip sevgilisine asılması onun için pek hoş bir şey olmayacaktır."

"Sana daha önce ne kadar gıcık biri olduğunu söyleyen olmuş muydu?"

"Birçok defa."

Aden bu konunun üstünde çok durmadı. "Kaç gün burada kalacaksın?"

"Ablama olan hasretim dinene kadar," diye yine alay etti Eren. Aden dayanamayıp kulağına asıldı. Eren bağırırken boştaki eliyle kızın saçına yapıştı o da. Aden ile karşılıklı bağırmaya başlarken neyse ki kimsenin onları duyduğu yoktu. "Kulağımı bırak!" dedi genç adam.

"Önce sen saçımı bırak."

"Sen başlattın."

"Hak etmiştin."

"Aden!"

"Eren!"

"Tamam," dedi oğlan. "Aynı anda bırakalım, üç deyince tamam mı?" Saymaya başladı. "Bir, iki, üç." Aynı anda bıraktıklarında genç adam birkaç adım geriledi ve kulağını ovuşturdu. Aden de sızlayan saç diplerinin etkisiyle adama kötü kötü baktı. Bu çocuğu bir kaşık suda boğmak istiyordu. Eren ise biraz toparlanır toparlanmaz yine yüzüne o çarpık gülümseyişi yerleştirdi ve "Gördün mü?" dedi. "İşte şimdi tam anlamıyla abla kardeş olduk."

"Hayalini kurduğum kardeş bu değildi." dedi kız tiksintiyle.

Eren dudağını sarkıttı. Buna pek de alınmış gibi durmuyordu. "Ben de ablamın sarayda bir hizmetçi olmasını ummamıştım. Bizim aramıza katılmayı reddettiğinde buradaki yüksek mevkini bırakmanın senin için zor olduğunu düşünmüştüm."

Aden gözlerini kıstı. "Bazı şeyler bundan daha önemlidir."

"Aşk gibi mi?"

Eren pat diye bunu sorduğunda genç kız kızardığını hissetti. Evet, onu burada tutan şey aşktı. Boğazını temizleyerek bakışlarını yere indirdi ve ayaklarıyla toprağı eşeledi. "Bir an önce buradan ayrılman gerekiyor yoksa başın derde girebilir."

"Yoksa benim için endişeleniyor musun?"

"Kimin umrunda! Ne halin varsa gör."

Aden ona kızıp arkasını döndü. Gitmeye davrandığında ise genç adam kızın kolundan tuttu ve onu kendine çevirdi. "Aden, burada kalmayı seçtiğinde ben de senin için endişelenmiştim." Genç kız duraksadı. Oğlanın gözlerindeki anlık ciddiyet dağılsa da sözlerindeki dürüstlük hâlâ yüzünde okunuyordu. Bu kez utanan Eren idi. "Dinle, sen benim var olduğumdan habersiz olsan da ben bir ablamın olduğunu bilerek ve belki ergenlik çağına girene dek de onun dönmesini bekleyerek büyüdüm. Ablam gelecekti ve benim tüm ailem o olacaktı." Yüzüne alay dolu maskesini geçirmeden hemen önce cümlesini bitirdi. "Sen ise artık seni beklemediğim zamanda geldin. Yine de bana bir ablalık borçlusun. O yüzden sana yardım etmek istedim."

Aden derin bir nefes aldı. "Eren," dedi inlercesine. "Seni dövmekle sarılmak arasında bıraktın beni." Ona doğru yaklaştı ve oğlanın nadir görülen uysal haline inanarak eliyle saçını karıştırdı. Doğrusu boyu kendininkini geçmiş olan bir erkek kardeş nasıl sevilirdi bilmiyordu Aden. Eren de bunu fark etmişti ve kızın ona ilk defa sevgiyle yaklaşması hoşuna gitmişti. Ancak o Eren'di, muziplik yapmadan duramazdı.

"Köpek miyim ben, Aden? Çek şu ellerini." Genç kız göz devirdi. Duygusal anları buraya kadardı. "Hadi," dedi oğlan. "Madem buraya kadar geldim, bana düşman inini göster." Önden yürümeye başladı. Aden de belki de çocuğun buradaki varlığının aralarındaki o anlaşılmaz kardeşlik bağını kuvvetlendireceğini umdu ve ona eşlik etti. Birkaç gün boyunca bu ufak maceraları sürdü. Genç kız işini bitirir bitirmez adamın yanına gidiyor, onunla bundan memnun değilmiş gibi görünerek ilgileniyordu. Eren bu durumdan hayli memnundu ve bilerek çizimin tamamlanmasını uzatıyordu ama yine de o da kıza karşı bundan hoşnut olmadığını gösteren ifadeler takınıyordu. Bu sırada onların bu yakınlığını fark eden Arın ise içten içe onları deli gibi kıskanıyor, damdan düşer gibi hayatlarına giren bu yakışıklı adamın kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Aden kalbinin kapılarını öyle hemen herkese açmayan biriydi, öyleyse bu oğlan birkaç günde onunla bu kadar samimi olmayı nasıl başarmıştı?

Eren durmak bilmiyordu. Bir yandan kıza sataşırken diğer yandan da Arın'ı inceliyor, genç adamın onları izlediğini sezdiği an kıza kene gibi yapışıyordu. Onu delirtmek hoşuna gidiyordu. Arın ise bunun üzerine genç kızla elinden geldiğince daha fazla zaman geçirmeye başlamıştı. Bulduğu her fırsatta yanına gidiyor, akşamları onunla daha uzun süre sohbet ediyordu. Bu kıskançlığın getirisi olan bir şeydi ve Aden de bu oyunun işe yaramasından keyif alıyordu. Arın ile olan bu yakınlıkları ona eski günleri, bu saraydan uzaktaki özgür zamanlarını hatırlatıyordu. Bu saray onlardan sadece ailelerini değil eski benliklerini ve yakınlıklarını da almıştı. İkisi de burada beraber zaman geçirdikçe bunu daha iyi anlıyordu. Aralarındaki en büyük engel ise kuşkusuz Eren idi. Arın ile uğraşması yetmiyormuş gibi bir de onlarla arkadaş olmak istediğini söylemiş ve baş başa kaldıkları her anı onlara zehir ederek ortada bitmişti. Yaramaz bir çocuğu andırıyordu. Aden ise her geçen gün bu yaramaz çocuğu geçmişten beri tanıyormuş gibi bir hisse kapılıyordu. Belki kardeş olduklarından belki de büyücülerin bahsedilen o bağlarından dolayı ona o kadar hızlı alışıyordu ki buna kendisi de şaşıyordu.

Nihayet Eren'in çiziminin tamamlandığı gün gelip çattığında işte bu haldelerdi. Aden onunla ilgilenen bir hizmetçi gibi onu sarayın dışına kadar takip etmiş, atını o burada olduğu sürece yulafla iyice semirttiği için memnun halde adamın gitmesini bekliyordu. "Şimdilik benden kurtuluyorsun," dedi genç adam sarayın dışına çıktıklarında. Atının üstündeydi. Aden'i ise yürütüyor, bundan da hayli zevk alıyordu. "Ama sevinme hemen, ilk fırsatta yeniden başına bela olacağım. Ve içimden bir ses bu kez bana gelenin sen olacağını söylüyor."

"Rüyanda görürsün," dedi kız. "Ve evet, senden kurtulduğum için mutluyum. Günlerdir dinlenmeme izin vermeden abuk sabuk şeyler için canımı okuyorsun."

"Fark etmediğini sanmıştım."

"Fark etmemek mümkün değildi. Gecenin yarısı bile beni getirtip sıcak su taşıttın Eren! Sarayda olduğumuz için bunun bedelini ödetemedim ama seni temin ederim intikamım ağır olacak."

"Bekliyor olacağım." Genç kız çocuğa burnunu kırıştırarak baktı. Eren de buna benzer bir bakış attı kıza ve "Pekala," dedi. "O zaman görüşürüz Aden."

Aden ondan kurtulmak için sabırsızlanıyordu. Gerçekten de oğlan orada olduğu sürece kızın canını okumuştu. Aden kafasını yastığa her koyuşunda adamın başka bir isteğiyle karşılaşıyor ve onunla ilgilenmek zorunda kalıyordu. Zira şüphelendirmemesi gereken ve gözü daima üstünde olan bir prenses vardı ve bu prensesin niyeti de pek iyi sayılmazdı. Eren ise bunlar umrunda değilmiş gibi rahat davranıyordu. Hatta bir keresinde ufak bir büyüyle bir muhafızın atından düşmesine neden olmuş, Aden gözlerini gizlemiş olmasaydı yakalanmasına ramak kalmıştı. Genç kız aynı zamanda adamın getirdiği iksirden de her gece belli bir miktar almaya başlamış ve son günlerde içinde dolaşan huzursuz kıpırtıları az da olsa kontrol altına almıştı. Genç adam atını sürmeye başlarken Aden arkasından baktı.

Tüm sinir bozuculuğuna rağmen kardeşini sevmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

725K 16.9K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
179K 15.1K 40
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
6.9M 630K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
9.2K 682 28
Hiçbir yere ait olamamak mümkün mü? İnsan bir yere ait olabilir mi? Aidiyeti hissetmek için ne yapabilirsiniz? Nelerden vazgeçebilirsiniz? Doğaüstü...