TUTSAK

By esrraasagin

3.4K 2.6K 439

Bir zamanlar mutlu bir kızdı Deniz. Çilekli bir sakız, toprak kokan elleriyle ektiği çiçek fideleri ve denizi... More

1.Bölüm
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM

2.BÖLÜM

439 329 25
By esrraasagin

𝐊𝐢𝐭𝐚𝐛𝛊𝐦𝐚 𝗼̈𝐳𝐞𝐥 𝐛𝐢𝐫 𝐯𝐢𝐝𝐞𝐨 𝐡𝐚𝐳𝛊𝐫𝐥𝐚𝐝𝛊𝐦 𝐢𝐳𝐥e𝐦𝐞𝐲𝐢 𝐮𝐧𝐮𝐭𝐦𝐚𝐲𝛊𝐧 𝐩𝛊𝐭𝛊𝐫𝐜𝛊𝐤𝐥𝐚𝐫𝛊𝐦 ♥️

~𝐊𝐢𝐭𝐚𝐛𝛊𝐦𝛊𝐧 𝐢𝐧𝐬𝐭𝐚𝐠𝐫𝐚𝐦 𝐡𝐞𝐬𝐚𝐛𝛊
𝐭𝐮𝐭𝐬𝐚𝐤𝐬𝐞𝐫𝐢𝐬𝐢𝐨𝐟𝐢𝐜𝐚𝐥𝐥

~𝐁𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐬̧𝐚𝐡𝐬𝐢 𝐤𝐞𝐧𝐝𝐢 𝐡𝐞𝐬𝐚𝐛𝛊𝐦
𝐞𝐬𝐫𝐚𝐬𝐚𝐠𝐢𝐧𝐧

𝐊𝐞𝐲𝐢𝐟𝐥𝐢 𝐨𝐤𝐮𝐦𝐚𝐥𝐚𝐫 𝐝𝐢𝐥𝐞𝐫𝐢𝐦 𝐠𝐮̈𝐳𝐞𝐥 𝐨𝐤𝐮𝐲𝐮𝐜𝐮𝐥𝐚𝐫𝛊𝐦...

...

Çaresizlik hissi artık beni aşıyordu. Sözüm, dilim yetmediği bir zamandaydım. Benim mutluluğumun sebebi babamdı; Bu üzüntümü, bu çaresizliğimi , bu halimin perişanlığını tek bir çaresi var : O da babam. Rüyalarıma geliyor artık; kollarını bana doğru uzatmış, masum gülümsemeyle, bir peri gibi uçarak bana doğru geliyor. Bense ondan uzak ona doğru koşuyor, babamın bu hayaline tekrar canlanıyor, pervanelerin ateşe attığı gibi kendini, ben de senin hayalinin ateşine bırakıyordum kendimi. Tam sana kavuştum zanederken uyanıyorum ve yine sarıldığım tek şey sadece ve sadece yastık.

Ah kahretsin!!

Yastığa sarılarak gözlerimi yavaşça aralayıp perdeleri sonuna kadar açık olan camdan dışarı bakıyordum. Havanın güzelliği biraz mutluluk biraz huzur getiriyordu içime. Şimdi nasıl yaşıyorum peki? Şimdi yaşıyor muyum acaba?

Gözüm dışardan rüzgarın hafif esintisinden dolayı salanan ağaca ilişti. Şuan sadece ağacı görüyor ve odanın içine sadece onu yansıtıyordum.

Kızmıyorum o ağaca ...Onun ne suçu var ki? Oda toprakla beslenmiş, gıdasını yaşam iksirini bu topraklardan almış yapayalnız, hayatta tutunmaya çalışan bir ağaç, tıpkı benim gibi hiç kimsesi kalmayan tek başına ayakta durmaya çalışan ve sadece ve sadece yanlız.
Odama giren evimizin çalışanı Hayriye teyze :

"Haydi ama Denizcim okula geç kalıcaksın," deyip odaya iyice ilişti.

Büyük bir isteksizlikle yorganı üzerimden çekip dirseklerimin üzerinden doğruldum. "Kalkarım ama bir şartla," diyerek yanağımı ona çevirdim. Hayriş ne istediğimi anlayıp yanıma gelip yanağıma şirince bir buse kondurdu. Bu sabah güne neşeyle başlamıştım ve geri kalan günümede neşeyle geçmesini umayarak mutlulukla sırıtıp yatağımla vedalaştım Heyriye teyze beni yanlız bıraktığında bende okul için hazırlanmaya başladım kısık çıkan sesimle "lanet olasıca okul," dedim bıkkınlıkla.

Her ne kadar da okula gitmek istemesemde bir yandan arkadaşlarımı özlediğimi farkedip gitmem daha iyi olucağını düşündüm. Aksi halde evde annem ve abimle yanlız kalmak dahi istemiyordum. Daha fazla düşünmeden odamdaki aynadan yansımama baktım. Çok solgun gözüküyordum, banyoya geçip yüzümü yıkadim, sonra odama geçip üzerimi giyinip ardından yüzüme hafif dokunuşlar yaptım.

Saçlarımada fön çekip arkadan at kuyruğu yaparak topladım. Evet böyle daha iyi gözüküyorum diyebilirdim. İyiydim ve iyi olucaktım.

Şifonyerin üzerinde duran babamın doğum günüm de aldığı kolyemi alıp dudaklarıma götürerek öptüm. Benim için ondan bana kalan tek hatıraydı benim için fazlasıyla değerliydi.

Kolyeyi boynuma taktım ve dokunarak gözlerimi kapatıp içimden dualar ettim. Sonra gözlerimi açıp son kez aynadan kendime bakarak kollarımı yukarı kaldırıp yumruk yaptım: "Söyleyin onlara Deniz Aslan geri geliyor" diyerek saçma espirime güldüm , daha çok içime kapanık duygularımı beli etmeyen bir insandım, buda neyin nesiydi yavaştan arkadaşım Efla' ya benziyordum ve şuan yaptığım saçma espiri ondan bana bulaşmış olmalı diye düşündüm.

Başımı iki yana sallayıp gülümsedim ve çantamı da alarak odadan çıkıp mervidelerden aşağıya indim. Ortalıkta kimsenin olmadığı görünce kahvaltı bahçede olduğunu anlayıp bahçeye doğru ilerledim. Masada oturan ve telefon konuşup kahkaha atan annemi görünce bir an içim huzursuz oldu. Böyle neşeyle gülüp telefon konuşup kahvaltı ettiğine göre babamın gitmesi onu hiç rahatsız etmediğinin göstergesiydi.

Masaya doğru ilerlediğimde sertçe çektiğim sandalyenin ayakları zeminde kötü bir ses çıkardığında annem yüzünü buruşturup telefonu kapattı. Pişkince sırıtıp önündeki tabağa odaklandı ben yokmuşum gibi davranıyordu. "Günaydın" bile dememişti. Bu kalbime derin bir acının sızlanmasına neden oldu. Gözlerim dolmuş ağlamamak için alt dudağımı ısırdım, bana bir gün olsun bile kızım kelimesini kullan mamıştı.

Nolur du ya söyleseydi saçımı okşasaydı yanımda olduğunu hissini verseydi bunları hiç mi hak etmiyordum hiç mi? Ben çirkin ördek yavrusunun hikayesinde ki o dışlanan çirkin ördek gibiydim. Sonsuza kadar böyle olucaktım.

Hiçbir şey yiyesim yoktu, iştahım tamamen kaçmıştı. Daha fazla annemle aynı yerde aynı atmosferi almaktan rahatsız olup masadan kalktım. Ben kalkınca tereddüt edip bana bakmadı. Ona bakıp acıyla gülümsedim ve onu orda bırakıp okula gitmek için evden çıktım. Hikmet abi dış kapıda beni bekliyordu onu daha fazla bekletmeden hızlıca ona doğru ilerledim.

"Günaydın Deniz Hanım" dedi sakin çıkan bir ses tonuyla.

Neşeyle gülümseyip, " Günaydın," dedim

ve arabaya geçip koltuğa yerleştim.
Yol boyunca hiç bir şeyi düşünmedim, kafamı yormak veya canımı sıkmak istemiyordum, çünkü günümün güzel geçmesini diliyordum.

Okulun önüne geldiğimizde Hikmet abiyle vedalaşıp arabadan indim. Bahçeye girdikten sonra bir kaç öğrenci bana baktığını hissettim. Kimin yanından geçsem dedikodular kesiliyor bu sefer gözler konuşuyordu. Sanki okula yeni gelenlerdenmişim gibi hissettim. Çünkü yeni gelen öğrencileri tür dikkat incelerler sonra kıskanıp onu dışlarlardı.

Okula gelmeyeli çok özleyenimin olduğunun bir göstergesiydi bu galiba. Şımarıkça sırıtarak gözlerimi devirip onlara doğru havalı bir bakış attım. Ah bendeki bu ego başa bela!

Bahçenin yukarısında olan bankta telefon konuşan Efla' yı ve karşısında iki ayak üzerine atarak oturan Erdemi görmemle heyecanla gülümseyip onlara doğru ilerledim. İkiside benim tarafa baktıklarında beni fark etmeleri uzun sürmemişti. Efla telefonu kapatıp hızlıca bana doğru koşarak sertçe bedenime sarıldı Sarılmasıyla bedenimdeki kemikler kırılmıştı adeta, büyük bir mutlulukla ondan geri çekilip,

"Kızım yavaş kemiklerimi kırdın," dedim.

O sırada Erdem oturduğu yerden kalkıp gülümseyerek yanıma gelip nazikçe bana sarıldı.

"Hoşgeldin fıstık,"dediğinde geri çekilip kara gozleriyle göz kırptı.

Gülümseyip, "hoşbuldum" dedim.

Gözlerim Efla' ya kayınca ne kadar mutlu olduğunu farkettim. Sevinçle,"ya bebeğim okul sensiz çok sıkıcı," derken dudağını büzdu." Ayrıca seni böyle görmek çok daha iyi" dediğinde elini omuzuma koyup şirince gülümsedi.
Erdem şaşkınca bize baktı ardından arkasına dönüp tekrar oturduğu yere oturdu.

Efla  koluma girerek birlikte Erdem'in karşısında oturduk. Hava serindi rüzgar hafif esiyor saçlarımın dağılmasına neden oluyordu. Elimle arkadan saçımı düzeltip gökyüzüne baktım. Adeta baş döndürücü bir görüntüsü vardı. Bahçede dikilen çiçeklerin kokusunu içime çekerken bir an ferahladım. Babamın da olduğu gibi benim de çiçeklere ayrı bir zaffim vardı. Babamla bos zamanlarımızda bahçede bahçıvanlık yapıp çiçek ekerdik. Fakat babam olmadığından beri hiç çiçeklere dokunmamıştım.

Fırsat bulup ferah kokuları derince içime çektim ve yüzümde hafif bir gülümseme belirdi. Efla'nın konuşmasıyla anın tadını çıkarmayı bırakıp ona döndüm.

"Hayrola aşkım bakıyorum da baya neşeli sin gelirken beyaz atlı prensi mi gördün acaba?" Diye sorduğunda Erdemle birlikte gür bir kahkaha attık . Erdem araya girerek ,"ya kızım atın burda İzmir' de ne işi olur acaba olur ama anca rüyanda,"

Efla'nın espirisine karşılık espiri yapmıştı.
Efla Erdeme dil çıkarıp, " rüyalar da gerçek olabilir,"deyip önüne düşen sarı saçlarını arkadan toplayıp cebinden çıkardığı kalemle topuz yaptı. Ona hayranlıkla baktım .

"Efla hanımınız  her zaman çözüm bulur" dedi.
Uzun bir süre sonra birlikte sohbet ettikten sonra Erdem bizi yanlız bırakıp okuldan ayrılmıştı dersler bugün boştu bundan dolayı Eflayla bahçede oturmayı secmiştik.

Efla ben okulda olmadığım zamandan neler olduğunu tek tek anlatırken bende ona sıkıcı geçen bir haftamı anlatım. Bir hafta resmen bana bir yıl gibi gelmişti. Hayatımın en mutsuz günleriydi.

Derken Sohbeti bölen şey Efla'nın çalan telefonu oldu. Efla telefon konuşurken benim dikkatimi çeken de okulun girişinde kalabalık erkek grubuna takıldı. Sohbet edip gür kahkahalar atıyorlardı. Aralarında sadece iki kişiyi tanımıştım geri kalanlar ise yabancı gelmişti bana. Efla' nın telefonu kapatığını farkedince ona dönüp, "Canım şuradaki çocuklar kim? Onları hiç okulda görmedim" diye sorduğumda onları işaret ettim.

Oda benim gibi bakışlarını onlara çevirdi. "Hee onlar mı? O gülen zaten megomanyağı Mirza digeri Taylan salağı " deyip düşünür gibi yaparak bir kişiye odaklandı.Ardından " O duvara yaşlanan yakışıklı çocukta okulun sahibi Volkan beyin oğlu diğerleri alt sınıftan galiba,"dedi.

Volkan amca okulun sahibiydi aynı zaman da babamın da şirkete ortağıydı, çok yakın arkadaş da diyebilirdim. Şirkete daha çok babamla evde buluşurlardı ama benim merak ettiğim şey bir oğlunun olduğundan hiç bahsetmemesiydi.

Bunu babam dahi bilmiyordu bir insan neden bir çocuğunun olduğunu gizler ki? Bu çok garipti. Şuan kendimi yeni atanan ve daha tecrübesi olmayan bir detektif gibi hissediyordum. Kafamda tonlarca sorular oluşunca dikkatimi Volkan amcanin çocuğuna verdim o esnada telefonumun çalmasıyla irkildim. Telefonu çantamdan çıkarıp kulağıma götürdüm.

"Efendim" dedim zayıf bir ses tonuyla.
Diğer taraftan kalın bir ses, "günaydın sevgilim seni özledim," dedi.

Ayaz la altı aydır birlikteydik. Babamın ölümünden sonra hep yanım da olmuştu. Her ne kadar onunla vakit geçirmekten hoşlansam da onun bana karşı hislerinin aynısını ona Karşı hissedemiyordum.

Bunun için çok çaba göstermeme rağmen hep başarısız olmuştum. Ayaz beni öperken heyecanlanmıyor, midemde kelebekler uçmuyordu. Klasik sıkıcı çiftler gibiydik artık uğraşmak yerine akışa bırakıp belki bir gün ona aşık olurum diye düşünüyordum artık.

Ayaz iyi bir çocuktu evet okulun belalı tiplerindeydi fakat bana her zaman hoş ve kibar olurdu. Zaten arada sırada ayrılma konusunu açıp hissettiklerimi ona bahsedince konuyu kapatıp oda zamana bırakırdı. Onun bu sabrını seviyordum.

Ayaz' ın sesiyle irkildim. "Güzelim orda mısın?' diye sorarken kendimi toparlayıp,"evet bende seni özledim"dedim yalan söyleyerek.
Ayaz,"bugün okulda yokum o yüzden haber vermek istedim," dedi sakin bir sesle.

Okula neden gelmeyeceğini sormadan,"teşekkürler haber verdiğin için"dedim.

Ayaz telefonun diğer ucundan," seni seviyorum," ardından vedalaşıp telefonu kapattık. Telefonumu ceketimin cebine koyup Efla' ya döndüm,"Ayaz dı" dedim merakıni gidermek istercesine.
Efla umursamamazlıkla gözlerini devirip, " ne buluyorsun bu çocukta anlamıyorum," deyip karnına dokundu." Neyse ben çok açım kantine gidip bir şeyler mi yesek ya?"

Bende sabah kahvaltı etmediğim için acıkmıştım. Bankta kalkıp okulun girişine doğru yürürken o erkeklerin hala orda olduğunu gördüm. Fakat diğerleri gitmiş. Yeni gelen çocuk ve tanıdığım Mirza ile Taylan ordaydı. Üçüsüde birbirilerinden yakışıklı ve çekicilerdi adeta üçüde birbirini tamamlamış ve sanki modelik yarışmasından fırlayıp buraya gelmiş gibilerdi. Efla kolumu cimcikleyip ,"Kızım Mirza vampirlere benziyor," dedi. Ona bakıp güldüm. "Benzetecek başka bir şey bulamadın mı? "
Diye sordum.

" Denizcim vampirler azmi yakışıkli "deyip onlara bakti. Koluna vurup"önüne bak düşeceksin," dediğimde onların önünden geçip okula girdik.
Kantine gidip cam kenarında olan bir masaya oturduk. Efla'yla birlikte siparişlerimizi verdikten sonra derin sohbete dalmıştık.

Ardından siparişler geldiğinde hiç vakit kaybetmeden kahvaltımızı ettik. Sıcak çayımı yudumlarken etrfa bir göz gezdirdim, Mirza ve arkadaşlarının da kantinde bir masada oturduklarını gördüm. Mirza bizim masaya bakıyor, Taylan masalarının yanındaki bir masada oturan kızlarla sohbet ediyor, yeni gelen ise başını eğmiş telefonla uğraşıyor du. Mirza onlara baktığımı farkedince bakışlarını kaçırıp ona bir şeyler söyleyen Taylan' a döndü. Taylan'ın söyledigi şey çok komik olacak ki ikiside birlikte kahkaha attılar. Yeni gelense hiç oralı değildi.

Dağınık duran siyah saçları anlına kadar sarkmıştı. Üstünde beyaz bir tişört, pantolon olarak da siyah bir kot gitmişti. Aniden başını kaldırıp sanki onu incelediğimi hissetmiş gibi masamıza doğru baktı. Bir anda bütün bedenim ürperdiğini hissettim. Bunun sabebi bana olan sert bakışlarımıydı? Yoksa aniden bana bana dönüp baktığındamıydı? Bence her ikiside.

Onu incelediğimi anlamaması için başımı çevirip camdan dışarı baktım. Dışarda muazzam bir havanın olduğunu gördüm bu vücudumdaki stresi atmış rahatlama hissini getirmişti. Bakışlarımı Efla' ya çevirdiğimde telefona çaldığını ve hiç buralı olmadığını gördüm ah harika!

Tekrar Mirza' larin olduğu masaya bakma cesareti bulup oraya baktım. Ve iki çift ela gözlerle karşılaştığımda tedirginleyip yutkundum.

Yeni gelen çocuk gözlerini devirmeden bakışlarını bana sabitlenmişti. Oturduğu koltuğa iyice yayılmış bir elini çenesinde çıkan sakallarını okşarken bir kolunuda koltuğun başına vermiş öylece derince bana bakıp düşüncelere dalmıştı.

Efla'nın ince çıkan sesiyle ona döndüm. "Ya tatlım benim acilen gitmem gerek benim ozi' nin aşısı vardı onu veterinere götürmem gerek " derken sandalyeyi çekip oturduğu yerden kalktı.

Gülümsedim. "Tamam canım bende birazdan kalkarım zaten," dedim.

Efla ceketini giyip yanıma gelerek yanağıma bir öpücük kondurdu. "İyi bak kendine aşkım haberlesiriz yine" dediğinde başımı kaldırıp ona baktım. " Sende canım"dedim gülümseyerek .

Efla yanımdan ayrılıp giderken arkasından seslenip,"dikkat et" dedim.
Bana dönüp eliyle tamam işareti yapıp oradan uzaklaştı.

Efla gittiğinde kahve söyleyip içtikten sonra lavaboya gidip ellerimi yıkamaya karar verdim ve lavaboya doğru yürüdüm. Tuvalete girdiğimde içerde benden başka kimsenin olmamasına sevinmiştim.

Aynanın karşısına geçerek kendime baktım. Saçlarım dağılmamiş yüzüm güzel gözüküyor du bu hoşuma gitmiş ellerimi yıkadım ve peçete alıp kuruduktan sonra son kez aynadan kendime bakıp koridora çıktım.
Saatin kaç olduğunu mera edip kolumdaki saate bakicağim sırada o an bir bedene çarpıp geriye doğru sendelendim.

Başımı kaldırıp çarptığım bedene baktım ve kahretsin ki bu o çocuktu. Kalbim heyecandan deli gibi çarpıp ayaklarımın titremesine neden oluyor du hemen kendimi soğuk bakan ela gözlerinin karşısında toparlayıp konuşmaya başladım. "Şey... Pardon," dedim kısık çıkan bir sesle.

Ela gözleriyle karanlık ve korkutucu bir ciddiyetle bana bakıyordu. Aramızdaki gerilemeyi azaltmak istercesine tekrardan konuşmaya başladım, "Kusura bakmayın,"

Gözlerini öylece dikmiş bana bakıyor du. Ne hissettiğini ve ne düşündüğünü anlam veremiyordum soğuk ve ser bakıyordu. Benim konuşmamla ne tepki verdi ne de konuştu derken beni yanıltarak konuşmaya başladı." Bidaha ki ne önüne bak," dedi.

Şaşırmış gözlerle ona baktım benim gibi özür dilemesini beklerken beni resmen azarlamıştı.

"Hani ikimizin hatası ya birbirimize çarptık sizinde özür dilemenizi bekliyordum," dediğimde dudaklarında dalga geçercesine bir gülümseme oluştu. Ve hiçbir şey demeden elini cebine koyup omuzuma çarparak yanımdan geçip gitti. Omuzuma dokunup ona döndüm rahat adımlarla koridorda ilerleyip gözden kayboldu
Beni umursamamışti bile çok kaba ve egoluydu ah harika!

Omuzlarımı düşürüp önüme döndüm sesizce," sevimsiz şey" dedim.
Şuan da ona fena halde öfkelenmiştim, üstelik aynı okulda ve aynı sınıftaydık bu berbat bir şey di günlerimin nasıl geçeceğini büyük merakla bekliyordum.
Daha fazla düşünmek istemedim.

Olduğum yerde ilerleyip okul binasından çıktım. İçim bir huzursuz olmuşt. Geleceğimin pek de iyi olmayan belirsiz bir sona doğru kendisini sürüklediğini hissedebiliyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

45.2K 1.8K 21
UYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engell...
35.7K 2.7K 12
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...
45.5K 95 32
Uzun soluklu bir hikaye. Açık +18 sahneler içerir. Soluksuz okuyacağınız bir hikaye.
22.1M 899K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...