Destan - SalPan

By defnetheshipper

5.2K 421 2K

Salpan hikayeleri Kapak: insta -> @fc.kanbolatgorkem More

Toy Part 1
Toy Part 2
O Gece
Kımızlı bir kız kaçırma girişimi
Yüzleşme
Huzur Part 1
Yasavul'un Karısı Part 1
Yasavul'un Karısı Part 2
Yasavul'un Karısı Part 3
Yasavul'un Karısı Part 4
Yasavul'un Karısı Part 5
Yasavul'un Karısı Part 7
Yasavul'un Karısı Part 8
Yasavul'un Karısı Part 9
Yasavul'un Karısı Part 10
Yasavul'un Karısı Part 11
Yasavul'un Karısı Part 12
Miniklerle mini fic
Yaralı Ceylan Part 1
Yaralı Ceylan Part 2
Yaralı Ceylan Part 3
Azıcık da dedikodu
Kapı Part 1
Kapı Part 2
Kapı Part 3
Bir dilek tut Part 1
Bir dilek tut Part 2
Yasavul'un Karısı Part 13
Hatırla Part 1
Bahis Part 1
Bir Dilek Tut 3
Bahis Part 2
Dön Part 1
Dön Part 2

Yasavul'un Karısı Part 6

121 13 83
By defnetheshipper

Not: Önceki partı atalı epey oldu, o yüzden hatırlatmak istedim. Sonlara doğru Çolpan Acar'ı Tilbe'yi bulması için yollamıştı. İyi okumalar...

****************

Acar'ın Tilbe'yi bulması vaktini almıştı. Kadını aramaya hevesinin olmamasının da etkisi vardı tabii bunda. Sonunda meydana yakın bir köşede bir Dağban'la kılıç bilerken bulmuştu zeytin gözlü yabanı. Yanındaki Dağban'ın omzuna şakayla vurmuştu omzunu Tilbe, Gökben'in gözleri onu bulduğunda. Yüzünde Acar'a hiç göstermediği güller açmıştı birden. Kadının dikenlerine çoktan alışmıştı Acar ama gülüşünün yüreğine dokunması hazırlıksız yakalamıştı adamı. Bir an için kadının kıvırcık saçlarına dolanan rüzgar değmişti sanki ruhuna. Varla yok arası bir dokunuş gibi, adamı yoklayıp, nefesini boğazına düğümleyip, hiçbir şey olmamış gibi yok olmuştu aniden.

Duruşunu dikleştirdi Acar dişlerini sıkarken. Bir şey olmamıştı zaten.

"Tilbe Hatun, bir gelesin hele."

Acar'ın sesi niyetlendiğinden daha sert çıkmıştı nedense kadının yanına vardığında.

"Ne olur öyle Acar Alp, ne bağırırsın alacaklı gibi?" diye diklendi Tilbe'nin yanında kılıcını bileyen Aybars Alp.

Tilbe Acar'ın Çolpan Bike'siyle alakalı bir konu olmasa asla yanına gelmeyeceğini bildiğinden elini Aybars'ın koluna koydu sakinleştirmek için.

"Misafirdir." dedi imalı kısık bir sesle, anlayış bekleyerek yoldaşından.

Rütbe olarak aralarında bir fark olmasa da, obada kime sorsalar Tilbe'nin sözünün daha üstün olduğunu söylerdi. Aybars da çiğnemedi kadını zoruna gitse de. Genç Dağban'ın ters bakışları Acar'ı bulduğunda Acar'ın gözleri de aklı da Tilbe'nin adamın kolundaki elindeydi hala.

Yavuklusu muydu bu adam Tilbe'nin? Bu yabana kim niye bakardı ki?

Tilbe kılıcını Aybars'ın yanına bırakıp doğrulduğunda arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı Acar. Çok geçmeden kadın ona yetişmişti.

"Ee ne istersin, de hele."

Acar tahammülsüz bir bakış attı kadına.

"Ben ne isteyeceğim senden? Biken git Tilbe'yi getir dedi, dediğini yaparım."

Tilbe devirdi gözlerini adamın tavrına.

İyi ki bir boynuna kılıç dayadım, ne kıymetli canı varmış! Saray bebesi!

"Nerededir söyle, ben kendim giderim." dedi kadın sabırsızca. Bu günlük Acar'a katlandığı yeterdi, kavga çıkmadan uzaklaşmalıydı.

"Turna Hatun'la begimin yarasına bakarlar. Aynı yere gideriz zaten."

Acar'a kaçamak bir bakış attı Tilbe huzursuzluk sararken içini.

"Turna da orada yani." diye mırıldandı kendi kendine ama adam duymuştu. Kadının bikesinin kıskançlığını bildiğini sandı Acar, üzerinde durmadı ama Tilbe'nin derdi bambaşkaydı aslında.

Tam o sırada öten borazanlarla durdu ikili aniden. Bakışları birbirini bulduğunda "Acil mi?" diye sordu Tilbe. Acar başını iki yana salladı hemen.

"Beni başından savmak için seni bulmamı söyledi muhtemelen. Duruma bakalım, olmadı birimiz gider haber veririz."

Hızla kapılara yöneldi ikili. Yaralı alpların geleceğini biliyorlardı, iki araba kanlar içinde alp görmek şaşırtmamıştı. Ama beklemedikleri Alpagu Han'ın da alpların başında gelmesiydi.

Acar, Han'ının yanına ilerledi hemen. Tilbe de yanından geçen bir alpı Toygar Han'a haber vermeye yollayıp takıldı Gökben'in peşine.

"Han'ım hoş geldiniz." dedi Acar bağır bastıktan sonra.

"Geleceğinizi bilseydik hazırlık yapardık Han'ım." diye ekledi Tilbe soğuk bir sesle.

Alpagu atından inip keyifsiz bir baş selamı verdi alpına.

"Saltuk Beg nerededir?"

Otağında sevdiğiyledir...

"Daha uyanmadı Han'ım ama Kün Ata bugün yarın uyanır dedi."

"O otakta mıdır?" dedi Alpagu yaralıların taşındığı otağı çenesiyle işaret edip.

"Durumu düzelince misafir otağına taşıdık."

"İyi, beni oraya götürün."

Tilbe'yle Acar gergin bir bakışmayı paylaştı kısa bir an için.

"Han'ım, Toygar Han'ımın yanına kadar eşlik edeyim size, uygun olan önce Han'ımıza selam vermenizdir."

Tilbe'nin sözleri Acar'ın yüreğine indirecekti az daha. Bu yaban hanla nasıl konuşulacağını da mı bilmezdi? Kellesinden olacaktı bu gidişle!

Alpagu Han'ın yüzü kararırken istemsizce Tilbe'nin önüne geçti Acar.

"Töreyi senden mi öğreneceğim hatun! Alpımı görüp geçeceğim Han Otağı'na, meraklanmayasın." diye bağırdı Alpagu Acar'a dönmeden önce. "Aydı, nerededir bu misafir otağı?"

"Buyurun Han'ım." dedi Acar rahat bir nefes alırken. Anlaşılan Alpagu densiz bir yaban yüzünden Dağ ile kavga çıkartmaya pek hevesli değildi bugün.

Alpagu birkaç adım uzaklaşınca Tilbe'yi kolundan tutup kendine çekti Acar.

"Deli misin sen hatun?"

Aniden zeytin gözlerle bu kadar yakın olmak iyi gelmemişti Acar'a. Neye kızdığını bile unuttu bir an için genç alp.

"Çolpan Bike'm orada! Turna az önce geldi, şurada. Yalnızlar demek ki!" diye fısıldadı Tilbe sinirle.

Acar ateşe değmiş gibi çekti elini kadından. Nefesleri hızlanırken odaklanmaya çalıştı duyduklarına.

"Koş git önden, ben yolu uzatırım. Aydı."

Tilbe hızla uzaklaştı Acar Alpagu'ya yetişmek için öne atılırken. Otağa vardığında hızla girdi içeri kadın. Saltuk Beg uyanmıştı! Çolpan Bike'siyle karşılıklı -ve epey yakın- oturmuşlar, Çolpan Bike'si adama bir boncuk uzatırdı.

"Bike'm," dedi Tilbe nefes nefese. "Alpagu Han buraya gelir, hemen çıkasınız."

Saltuk'la Çolpan kısa bir an birbirlerine baksalar da hızla doğruldu Çolpan. Saltuk uzandı eline kadının, Çolpan uzaklaşamadan. Avcundaki boncuğu aldı heyecanla.

"Bende kalsın."

Çolpan yüzüne yayılan gülümsemeyle uzaklaştı adamdan. Çolpan'la Tilbe otaktan çıktıktan az bir süre sonra Alpagu'yla Acar varmıştı Saltuk'un yanına.

"Uyanmışsın, Saltuk Beg. Alkışlar olsun." dedi Alpagu Han içeri girince.

Saltuk kalkmaya çalıştı aceleyle ama Alpagu elini kaldırıp oturmasını işaret etti.

"Çok kalmayacağım, durumun nasıl kendim görmek istedim."

"İyiyim Han'ım, Kün Ata konuşturmuş yine marifetlerini."

Alpagu Han Acar'a döndü birden.

"Bir şey dedi mi Kün Ata durumuyla ilgili? Kalıcı bir etkisi olmayacakmış, değil mi?"

Hızla başını salladı Acar.

"Yok, Han'ım. Dolunaya bir şeyi kalmaz, sapasağlam olur dedi."

Alpagu geldiğinden beri ilk defa gülümsedi.

"Pek iyi, pek iyi. Ee Saltuk Beg kalkabilir misin şimdi? Ben Toygar Han'la konuşmaya giderim, Gök'ün Yasavul'u olarak senin de orada olman iyi olurdu." dedi Alpagu Han keyifle.

Saltuk boş boş baktı hanına.

"Han'ım?" dedi hevesle, sonunda anladığında adamın neyi kast ettiğini.

"Yapma, Saltuk, beklemiyor muydun sanki? Muştular olsun, saraya dönünce resmi olarak alırsın görevi Altay Beg'den."

Saltuk başta çok heyecanlanmıştı. Yıllardır beklediği an gelmişti sonunda. Çabaları, emekleri, uykusuz geceleri karşılığını bulmuştu. Anası, atası, kandaşları, sevdiği nasıl gururlanacaklardı şimdi! Ama bir yandan da buruktu içi. Yıllarca bu konuma gelmek için emek vermişti, bunu Çolpan'a ulaşmak için basamak olarak kullanıp Gök'ü ortada bırakmak kanına dokunurdu. Öte yandan Çolpan'ın da bekleyecek sabrı kalmamıştı artık. Ne ona bekle diyebilirdi ne de Gök'ü bu çetin savaşın ortasında Yasavul'suz bırakıp terk edebilirdi.

İçi yansa da reddedecekti.

"Han'ım-" diye başladı Saltuk ama Toygar Han'ın ve peşinden Çolpan'ın otağa girişiyle yarıda kaldı lafı.

"Alpagu Han." Başıyla selam verdi Toygar Han, sesinden soğukluk damlarken. "Geldiğini söylediler ama otağıma uğramadın. Bir problem mi var?"

"Seninle konuşmamız gerekenler vardır Toygar Han. Haberlerim var ama önce gelip Yasavul'umun durumunu görmek istedim. Kalkabilirse bize eşlik etsin diye onu almaya geldim."

Saltuk zorlansa da Acar'ın yardımıyla kalkmıştı yataktan. Alpagu Han lafını bitirdiğinde göz göze gelmişti sevdiğiyle. Kadının gözlerinin içi parlıyordu resmen.

Ah be Çolpan'ım...

"Muştular olsun, Saltuk Beg. Hem ayağa kalkman, hem de yeni görevin için..." Toygar Han'ın sesi hala mesafeliydi. Hızla bağır bastı Saltuk.

"Sağ olun, Han'ım."

"Aydı o zaman geçelim otağıma." Toygar Han eliyle yol verdi Alpagu Han'a. Peşlerinde gülümsememek için çabalayan Çolpan'la terk ettiler otağı.

Saltuk Acar'ın yardımlarıyla üzerini giyinmiş, saçını örmüş, biraz zorlansa da Han Otağı'na varmıştı sonunda. Alpagu Han'la bir an önce konuşması lazımdı ama şimdi sırası değildi. İçeri girince buldu gözleri yuvasını iki kahve derinlikte. Gülüyordu gözleri neşeyle ve Saltuk bunu mahvedecek olmanın kahrını taşıyordu yüreğinde.

Gökben Başı'na verir miydi Toygar Han kızını? Gök'e ihanet etmeyeyim derken perisini kaybetmezdi, değil mi? Hem Çolpan, 'beklemeyelim, evlenelim' demişti Yasavul olduğunu duymadan önce. Babasını o daha iyi tanırdı, demek ki adamı ikna edebileceğine inanırdı. Değil mi?

"Geleceğini haber etseydin sofranı hazır ederdik." diye söze girdi Toygar Han, Saltuk düşüncelerinde boğulurken. Tilbe'ye sofrayı hazırlatması için başıyla kapıyı gösterdi sakince.

Tilbe bağır basarken boştaki eliyle yanındaki alpın elini kavrayıp sıktı hızlıca. Kimse fark etmeden elini çekmiş, kapıya yönelmişti. Acar bir an için afallasa da, hanlar lafa giremeden atıldı öne.

"Han'ım, izniniz olursa ben de bir alpları kontrol edeyim."

Alpagu başıyla onayladı genç alpı, eliyle çıkmasını işaret ederken.

Çok geçmeden Acar otaktan çıkmış, içeride sadece Toygar, Alpagu, Saltuk ve Çolpan kalmıştı. İki han masanın iki ucunda, Saltuk ise Çolpan'ın tam karşısında otururdu. Genç adamın kaçamak bakışları sürekli yolunu bulurdu sevdiğine, ne kadar engel olmaya çalışsa da kendine.

"Son ana kadar belli değildi geleceğim. Büyük haberlerim var ama kesinleşmeden bitik yollamak istemedim. Muştular olsun, Çin'le üç dolunay ateşkes ilan ettik."

Keyifle verdi müjdeyi Alpagu. Büyük bir heyecan kapladı odayı, herkes rahatlarken aniden. Alpagu anlatmaya başladı olanları birer birer, masa kurulurken bir yandan. Bir süredir ateşkes görüşmelerinin devam ettiğinden, yaralı alpları yolladıktan sonra ateşkesi imzalayıp peşlerinden Dağ'a geldiğinden, Çin'in barış için öne sürdüğü şartlardan bahsetti uzun uzun.

Hem son bir yılın gerginliğinden kurtulmanın etkisiyle hem Saltuk uyandığı için -hem de biraz da sevdiğine evlenme teklif ettiği için- eski Çolpan geri dönmüştü tüm heybetiyle. Saltuk daha yeni karşısında ağlayan kadının hanlara kafa tutuşunu izledi büyük bir hayranlıkla. Çolpan hiçbir zaman sakınmazdı düşündüğünü ve Saltuk her Kurultay'da tekrardan aşık olurdu bu kadına. Şimdi de aynısı olmuş, perisinin büyüsü sarmıştı etrafını.

"Olmaz Alpagu Han! Temur da Kaya da çok küçük, ne evlenmesi!" diye çıkıştı Çolpan sinirle. Temur daha 6 yaşına yeni girmişti, Kaya ise 8'di daha.

"Ben de istemem Çolpan Bike." dedi Alpagu Han sinirle. Çolpan'ın diğer oğullarını da yeğeni gibi sahiplenmesi normalde sevindiği bir durumdu ama babalarından daha çok düşünmezdi kimse evlatlarını. "Mecbur kalmadıkça kabul etmem de saraya Çin çaşıdı sokmayı ama alplarım yoruldu. Evren Alp dönünce sor, anlatsın sana neler yaşadığımızı. Çözüm için tek seçenek buysa, oğullarımdan birine o prangayı takmak zorundayım."

Çolpan tekrar atılmadan kaldırdı elini Toygar Han.

"Yeter birbirinizi yediğiniz. Bunun çözümü bu masada bulunmaz, Kurultay gereklidir. Alpagu Han, ilk buraya gelip haber verdiğin için sağ olasın ama senin de dinlenmek hakkındır. Dilersen misafir otağını hazırlatalım burada dinlen bir gece. Ben de gider Kurultay'a durumu anlatırım bugünkü toplantıda. Sonrasında da sarayda işleri yoluna koyunca tekrar toplarsın Kurultay'ı. Bu arada Çolpan da çaşıtlarına haber salar, Çin tarafında durum nasıl onu öğrenir, ona göre bir karar veririz."

Alpagu onayladı başıyla diğer Han'ı, Kurultay'ı da saraya yolculuğu da çekemeyecek kadar çok ağrıyordu başı. Yüzünde ekşi bir şey yemiş gibi bir ifadeyle döndü Çolpan Bike'ye.

"İyi olur, şu meşhur çaşıtların bir işe yarasın."

Çolpan, Alpagu'nun her yere elinin yetişmesine, her şeyden ondan önce haberdar olmasına ne kadar sinir olduğunu bilmenin keyfiyle gülümsedi Han'a.

"Her zamanki gibi işe yarayacaklarına eminim, Han'ım."

Alpagu'yla Saltuk otaktan çıktığında Çolpan babasıyla kalıp Alpagu'nun dediklerini tartıştı bir süre. Aklı Saltuk'taydı kadının. Boncuğu almıştı ama daha cevabını veremeden gelmişti Tilbe, acilen konuşmaları lazımdı.

"Kurultay'a gelmeyecektin, hala kararlı mısın olanlardan sonra?"

Hızla salladı başını Çolpan.

"Alpagu Han olmadığı sürece karar çıkmaz zaten. Hem senle de aynı düşünürüz, gelip kendi fikrimi savunmama gerek yoktur. Sen Kurultay'ı hallet, ben de çaşıtlarıma bitik yollayayım o sırada, Han'ım."

Toygar kızına onaylamaz bir bakış attı.

"Şu çaşıtların kimse artık..."

Sormaktan yorulmuştu Han, uğraşmıyordu artık kızıyla. Birkaç yıldır Çolpan'ın nereden bulduğunu bilmediği çaşıtları kızını her şeyden haberdar ediyordu. Başta ufak tefek bilgiler dönse de, Çolpan'ın ne denli bir gücü elinde tuttuğunu iki yıl önce Çin'in savaşa niyetlendiğini Kurultay'a ilan ettiğinde fark etmişti herkes. O zamanlar Alpagu da dahil kimse haberdar değildi Çin'in işleri bu boyuta getireceğinden. O günden beri de Boy Begleri ve oğulları sırayla Çolpan'ı ister olmuştu.

"Madem bitik yazacaksın burada yaz." dedi Toygar yerinden kalkarken. Kurultay'a gecikecekti biraz daha oyalanırsa. "Alpagu burada misafirken Han Otağı'nı boş bırakmayasın, ben gelene kadar ayrılma bir yere."

Çolpan'ın omuzları çöktü ama bir şey diyemedi babasına. Ne diyecekti, 'Evlenme teklif ettim, gidip cevabını almam lazım.' mı?

Akşamı zor etti kadın. Saltuk'u otağa çağırmayı düşünse de Alpagu varken Yasavul'unu çağırması dikkat çekerdi. Gerçi, zaten öğrenmeyecek miydi herkes her şeyi, ne diye saklarlardı ki hala? Yine de tereddüt etti Bike. Sonunda da pes edip müstakbel kayınbabasına yollaması gereken bitiği yazmaya koyuldu.

O sırada Saltuk da dışarıda aynı sorunları yaşardı. Alpagu Han otaktan çıkar çıkmaz dinlenmeye çekilmişti rahatsız edilmek istemediğini söyleyerek. Saltuk bir fırsat bulur Alpagu'dan önce Çolpan'la konuşurum belki diye düşünmüştü ama Çolpan da Han Otağı'ndan çıkmazdı bir türlü.

Akşam çöktüğünde Toygar Han'ın gelişiyle ayaklandı Çolpan. Kurultay'ı sordu, o anda hiç umurunda olmasa da. Gelişmeleri öğrenir öğrenmez de izin istedi babasından otağına çekilmek için. Sonunda otağın merdivenlerini inerken derin bir nefes çekti içine kadın, otakta oturmaktan nefret ediyordu. Hızlı adımları gözleri Saltuk'a sabitlenince durdu aniden.

Saltuk'a ve karşısında gülümseyen Turna'ya sabitlenince...

Çolpan'ın fazlasıyla aşina olduğu utangaç bakışlarla Turna'yla konuşan Saltuk'a ve cilveyle gülümseyen Turna'ya...

Derin bir nefes daha verdi Çolpan gözü seğirirken. İkilinin yanına ilerlerken kılıcını yanına almadığı için hayıflanıyordu içten içe. Saltuk'la buluştu bir an bakışları. Saltuk sevgilisinin gözlerindeki cinayete aç bakışları çok iyi tanırdı, bir bahane üretip uzaklaştı Turna'dan.

Çolpan durdu aniden. Önce Turna'nın peşine düşüp kadını mı yolsa yoksa Saltuk'un gözlerini mi oysa emin olamamıştı.

Saltuk hızla ilerledi Çolpan'a. Tam yanından geçerken sessizce "Yürü otağa." diye azarladı Çolpan'ı.

Azarladı?

Çolpan'ın şakağındaki damar atmaya başlamıştı. Hedef belli olmuştu, önce Saltuk'un gözü oyulacaktı! O sırada Saltuk'sa Çolpan'ın sinirle peşine düştüğünü görmüş, kadını daha da sinirlendirerek Turna'ya saldırmasını engellediği için rahat bir nefes almıştı.

Otağa girdiğinde Çolpan da hemen arkasından girdi içeri.

"Sen hem Turna'yla cilveleşip üstüne bir de beni azarladın mı az önce!" diye bağırdı Çolpan lafı uzatmadan.

"Saçmalama Çolpan, kimseyle cilveleşmedim ben." dedi Saltuk sevgilisini sakinleştirmek için koluna uzanırken.

"Bırak!" Çolpan Saltuk'un elini itmiş, tam karşısına geçmiş sinirle bakardı adamın gözlerine. Boy farklarına sinir olurdu her kavga edişlerinde. Adamın bacağına tekme atıp diz çöktüresi gelirdi ona üsten bakamasın diye. Birkaç kere yapmıştı da...

"Ben seni çok iyi tanırım Gök köpeği! O utangaç bakışlar neydi öyle? Sana ne dedi de utandırdı seni?"

Saltuk sıkıntıyla kafasını kaşıdı. Yarası sızlamış gibi yapsa sıyrılır mıydı bu işten? Çolpan'ın alev alev yanan gözleri de hiç yardımcı olmuyordu, nerede olduklarını ve Çolpan'ın ne kadar sinirli olduğunu unutmasına ramak kalmıştı.

"Konuşsana adam!" Çolpan çileden çıkmıştı iyice.

"Ne dediğinin bir önemi var mı? Benim yüreğim sana ait, bilmez misin sen, hatun?" Saltuk bilerek Çolpan'ın o çok sevdiği hırıltılı sesiyle konuşmuştu yüzünü kadınınkine iyice yaklaştırırken ama Çolpan yememişti bu numarayı. Adamı itmek için omuzlarına gitti elleri ama yarasını hatırlayıp kendi geri çekildi son anda.

"Emin misin? Bana mı ait gerçekten? Sana bu boncuk benim bağlılık yeminim dedim." dedi Çolpan hırsla saçındaki boncuğu gösterirken. "Seninki nerede Gök Alpı? Takmamışsın bile."

Kadının sesi son cümlede kırılmıştı biraz ama toparladı kendini hemen.

"Taktım başımın belası." Saltuk başını yana çevirip örgüsünün altında gizli boncuğu gösterdi kadına.

"Ne diye gizlersin o zaman?" Çolpan'ın sesinde kırgın bir naz vardı hala.

"Babanla başın belaya girmesin diye gizlerim, niye gizleyeyim yoksa?"

Bunu kabul edebilirdi.

"Ne söyledi o kadın sana?" diye sordu Çolpan esas konuyu hatırlayınca fırtına kokan bir sakinlikle.

Saltuk derin bir nefes verdi, Çolpan delirecekti.

"Söyleyemem özel."

Delirdi de...

"ÖZEL NE DEMEK! Senin o kadınla ne gibi bir özelin olabilir, delirtme beni! Saltuk ya bana hemen ne konuştuğunuzu anlatırsın ya da Turna'nın o altın saçlarını atımın kuyruğuna bağlayıp Gök'e kadar durmadan sürerim!"

Saltuk tekrardan yeltendi ellerini Çolpan'ın omuzlarına koymak için ama kadın itti sinirle adamı.

"Konuş dedim!"

"Çolpan'ım, sevdam, perim, günışığım, konunun benle bir alakası yok. Kız sırrımı tut dedi, tutarım. Sen benim sözümü tutmadığımı gördün mü? Yoksa niye söylemeyeyim sana?"

Çolpan taktik değiştirdi hemen. Adama yaklaştı yüzlerinin arasında ufacık bir mesafe kalana kadar.

"Biz evdeş olmayacak mıyız, Saltuk?"

Saltuk salladı başını kadına yaklaşırken, kesin Çolpan bir şey çeviriyordu ama pek de umurunda değildi bu kadar yakınında olduğu sürece.

"Evdeşler birbirinden sır saklar mı?"

Çolpan'ın nefesi dudaklarına vuruyordu şimdi.

"Saklamaz."

"Sen benden niye saklarsın?"

Saltuk kollarını doladı kadının beline.

"Benim sırrım değildir çünkü. Söylemek bana düşmez."

Tam tahmin ettiği gibi Çolpan bakışlarını sinir bürürken çekti kendini geri.

"İyi, atımın ardında bağırarak anlatır-"

Kadının sözleri de kapıya olan yolculuğu da yarım kaldı Saltuk'un belindeki eliyle kadını kendine çekmesiyle. Gök Yasavulu aylardır özlediği dudakları kendininkilere hapsederken aynı özlem Dağ Bikesi'ni de sarmış, kadın bütün sinirini adamdan çıkartmaya karar vermişti.

"Evet." dedi adam öpüşlerinin arasında.

"Hımm?"

"Evet." dedi tekrardan Saltuk nefes nefese. "Evdeşin olurum, Dağ cadısı."

Continue Reading

You'll Also Like

415K 41.9K 61
Taehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfak...
71.4K 5.3K 30
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
35.3K 3.1K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
44.1K 2.1K 33
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...