Kapı Part 1

185 17 50
                                    

Not: 16. bölümün sonlarındaki "Yakarım bu acunu" sahnesinden devam...

*********

Çolpan dört dönüyordu otağında. Kün Ata yüzünden sarılamamıştı sevdiğine. Canından can kopmuştu sanki Saltuk öldü sandığında. O an anlamıştı, içinde yanan bu intikam ateşi hiçbir şeydi aslında. Eğer Saltuk'a bir şey olursa, eğer ona kalan son dalını da kırarlarsa, işte o zaman gerçekten yakardı acunu. Ne plan, ne Dağ, ne kendi hayatı... Elinde kılıcı, yüreğinde bitmeyen yangını alırdı canını ruhunu öldürenin; önünü, arkasını, obasını, öcünü düşünmeden.

Huzursuzca dolandı bir kez daha tahtının etrafında. Nerede kalmıştı bu adam? Kün Ata'yla beraber çıkmışlardı otaktan, bir bahane bulur döner sanmıştı ama saatler olmuştu. Tilbe'yi peşine yollayalı da epey olmuştu. Yüreğini kavuran sızı dinmezdi Saltuk'a dokunmadan, bir onun mu canı yanardı ayrıyken?

Aylar olmuştu Saltuk ona gelmeyeli. Aylar olmuştu kollarına sığınmayalı. Çolpan'ın gururu hasretini belli etmesine, geri adım atmasına izin vermese de Saltuk onun huzuruydu. Bu ayrılık, hele bu zor günlerde çok yakmıştı canını. "Tenim tertemiz" dediği gün bile gelmemişti inat herif, Çolpan gözleri dolu dolu yatmıştı o gece yatağına, sinirinden ağladığını söylemişti gururuna.

"Beni mi çağırdın, Çolpan Han?" diyerek girdi Saltuk otağa.

Sonunda...

Kapıyı kapatmasını işaret etti kadın sert bir ifadeyle, kapanır kapanmaz da yıkıldı duvarları.

"Saltuk..."

Hızla atıldı sevdiğine, adı yakarış gibi dökülürken dudaklarından. Saltuk'un boynuna sarılı kolları adamı iyice kendine çekti kokusunu ciğerlerine doldurmak için.

"Saltuk..."

İyice sıktı kollarını. Dağ Han'ı 15 yıldır bilmezdi bu acıyı, o günlere dönmek o korkuyu tekrar tatmak her şeyi geri plana itmişti. Kavga, inat gurur... Hepsi diz çökmüştü aşkının önünde. Hepsi aman dilemişti Saltuk'un yokluğunda.

"Çolpan."

Kısa bir öksürük takip etti Saltuk'un ruhsuz sesini. Kaşları çatılı çekildi Çolpan geri, ne zamandan beri adı Saltuk'un dudaklarında efsuna dönüşmezdi?

"Ne olur?" dedi Çolpan Han. Bir şey olmuşu demek, o yüzden gecikmişti adam. Yoksa böyle bakmazdı yüzüne bunca ayrılıktan sonra.

"Bir de sorar mısın?" Saltuk'un gözlerindeki öfkeyi anlamakta güçlük çekiyordu kadın. "Daha ne olsun? Ülkeyi böldüğün, o itle bir olduğun yetmedi mi?"

Çolpan sinirle döndü arkasını, gözlerine dolan hayal kırıklığını göstermek istemezdi. Onu bu acunda Saltuk'tan daha iyi anlayan olmamıştı bunca zaman, bu ahkâm başkasından gelse yakmazdı belki ama kaybolmuş hissediyordu Çolpan Saltuk'un öfkesinin hedefi olduğunda.

"Hala orada mıyız yani?" dedi kadın inanamayarak. Bugün ölümden dönmüştü sevdiği, anlamı kalır mıydı bunların ellerinden kayıp gitmek üzere olan hayallerin yanında? Hiç mi durmazdı Saltuk'un öfkesi, aylardır yalnızdı Çolpan, bugünse dokunmuştu sanki kimsesizliğe, hiç mi insafı yoktu?

"Başımıza başka dertler açmadıysan ben hala oradayım. Gerçi beklerim senden. Ne bana güvenirsin, ne yeğenine, yine gitmişsindir burnunun dikine."

Çolpan sinirle döndü adama.

"Ben size güvendim! Batuga ne dediyse onu yaptım! Elimizde ne var Saltuk? Kurultay'daki beglerin kelleleri! Ne yapacaktım? Ya ne yapacaktım! O çok harika planınız Türk'ü Türk'e kırdırmayacaktı güya, ne oldu peki? Bütün boylar başsız kaldı şimdi! Han'ım ben, size uyan bendim, bunun sorumluluğu da benim! Elimdeki tek seçenek Balamir'di, neyin öfkesi bu?"

Destan - SalPanWhere stories live. Discover now